
"Abla kızlar çok güzelmiş yanlız"
"Güzelliklerine yazık olacak ama"
Duyduğum seslere gülme sesleri eklenince, ağrıyan başım adeta kafamın içinde davul çalıyordu. Yabancı sesleri duymanın verdiği tedirginlik ile kendime gelerek gözlerimi araladım ve kafamı tutarak doğruldum.
Geniş bir odanın içinde çift kişilik yatakta Mila ile yan yanaydık ancak o hâlâ uyanmamıştı. Karşımda kırklı yaşlarında sarı saçlı, mini elbiseli ve haddinden fazla makyajlı kadın ve onun aksine genç ama ondan farksız olmaksızın siyah mini elbisesinin içinde oldukça iddialı iki kadın karşılıklı konuşuyordu.
Çatılan kaşlarım ile nerde olduğumu anlamaya çalışıyordum ancak takım elbiseli adamların arasından sonra bu kadınların yanında ne işimizin vardı anlamadım.
"Hah kız sonunda"diyerek beni fark eden genç kadın ile daldığım düşüncelerden sıyrılarak yeşil gözlerimi onlara diktim." Bizim ne işimiz var burda?"
Sorduğum soru ile kısa süreli birbirilerine bakarak kısaca güldüler. Ardından tekrar bana döndüler." Kız insan iş yapacağı yerde ne işim var der mi?" Kırklı yaşlarında ki kadın beni cevapladıktan sonra kısa süreli gözlerimi etrafta ve onlarda gezdirdiğimde anladığım şey ile başımdan aşağı kaynar sular döküldü.
Bunlar ne dediğinin farkında mıydı? Yerimden kalktığım gibi iki kadının karşısına dikildim." Sizin bu dediğiniz saçmalıktan ibaret, asla böyle bir şey olmayacak. Hemen gideceğiz burdan"
Kırklı yaşlarında ki kadın beni alayla süzdükten sonra,"güzelim senin bu dediğin imkansız. Kartal size ne kadar para saydı haberin var mı?" Kısa bir es verdikten sonra devam etti." Hem buraya giren kurtulamaz. Bu yüzden bir saat içinde şu elbiseleri giyerek hazır olun" başıyla gösterdiği elbiselere bakarken midemde bir şeylerin çalkalandığını hissettim.
Sinir yavaş yavaş tüm bedenimi ele geçirmeye başlarken dişlerimin arasında,"Allah'tan başka hiç bir güç bana o elbiseyi giydiremez"dedim, her bir kelimenin üzerine baskı yaparken.
Kadınlarda alaylı hallerinden kurtulmuş ayıplayan gözlerle bana bakıyorlardı. Sanki onların yaptığı doğru benim verdiğim tepki çok absürt bir şeymiş gibi. Sarışın olan bana bir adım daha yaklaşarak,"eğer burnunun dikine gidersen canın fazla yanar haberin olsun"dedi, sır verir gibi.
Tehtit'den çok olacakları söyler gibiydi. Ama hiç bir şey o elbiseyi giyeceğim kadar yakamazdı canımı. Bu yüzden sözlerini umursamadım. Kadın benden uzaklaşarak yanında ki genç kadının kolunu tutarak,"hadi canan biz gidelim"dedi.
Onlar kapıdan çıkmak üzereyken sarışın kadın durarak tekrar bana baktı." Arkadaşını uyandır ve bir saat içinde hazır olmuş olun"diyerek cevap vermemi beklemeden kapıyı kapatarak gittiler.
Saçlarımı sinirle arkaya atarken ne yapacağımı düşünmeye başladım. Bizim en kısa zamanda burdan bir an önce kurtulmamız gerekiyordu. Yoksa olacakları düşünmek bile istemiyordum.
***
1 Saat önce
Hareket halindeki arabada ne kadar endişelenmeye çalışmak istemese de her açılmayan telefonda gaza daha da basıyordu.
Sinirle nefesini vererek,"aç şunu Yusuf aç"diyerek tek eli ile art arda direksiyona vurdu, Gerçek. Artık emin olduğu şey yüzünden telefonu fırlatırcasına yan tarafta ki koltuğa attı.
Kısa bir mesafeden sonra yüksek fren sesi eşliğinde arabayı durdurarak araçtan indi. Evin etrafında gördüğü baygın adamlar yüzünden yumruklarını sıkabildiği kadar sıktı.
Hızla bahçeden geçerek Elizan'ı görme umudu ile kapısı açık olan eve girdi. Dağınık gördüğü salon ve yerde kırılmış cam parçaları yüzünden umudu bir balon gibi söndü.
İçten içe babasının bir şey yapmamış olmasını diliyordu ancak gördükleri ile bu adamın şakası olmadığını anladı.
Buraya gelebilecek kişiler arasında olduğunu düşündüğü adamına mesaj atarak ona dönmesini bekledi. Bu esnada kafasını tutarak gelen Yusuf mahçup dolu gözlerini Gerçek'e dikti.
Gerçek karşısında gördüğü adam ile,"ne halt yapıyordunuz lan!"diye yükseldi. Seğiren çenesi ve sıktığı yumrukları ile hıncını çıkarmamak için çok zor duruyordu." Elizan kaçırılırken ne halt yapıyordun Yusuf!"
Yusuf bakışlarını başka tarafa çevirerek Gerçek'e bakmaktan sakındı. Zira ona bakacak yüzü yoktu." Bana bak lan bana!"Gerçek'in ona gürlemesi üzerine zorla da olsa bakışlarını ona çevirdi.
Kendini savunacak tek kelimesi yoktu. Ne diyebilirdi ki; sessizce geldiler görmedik mi? Bir kere ağzını açamazdı. Bütün suç onlarındı.
Gerçek nefesini vererek sakinleşmeye çalıştı. Şuan bağırıp çağırmanın anlamı yoktu. Bir an önce karısını bulması gerekiyordu.
Telefonun çalması üzerine bir saniye bile beklemeden telefonu açarak kulağına götürdü." Elizan'ı nereye götürdünüz, Emir"telaşlı sesi konuştuğunda onu bir an önce bulmak istiyordu.
"Abi"dedi, Emir. Sustu konuşamadı. Nasıl böyle bir şeyi söyleyeceğini bilmiyordu çünkü. Daha önce böyle bir şey başına gelmemişti ki, üstelik kaçırdıkları kişi karısıydı.
Gerçek kötü bir şey olduğunu anlayarak sabırsızca,"söylesene Emir! Elizan nerde?"diye bağırdı adeta. Onun konuşmadığı her an aklına bin bir türlü ihtimal geliyor ve delirecek gibi oluyordu.
Emir sıkıntıyla kaçmayacağını anlayarak dudakları aralandı. Söylediği her bir kelimede Gerçek renkten renge giriyor, sıktığı dişleri ile adeta karşısında ki kişiyi korkutuyordu. En sonunda ettiği ağza alınmayacak küfürler ile telefonu kapattı.
Eğer ona bir şey yaptılar ise babasının kendine yaşayacak başka bir gezegen bulması gerekiyordu. Çünkü değil bu şehir de dünyada barınacak yeri olmazdı.
Bu kişinin Elizan olmasına gerek yoktu. Bir kadına bu kadar aşağılık bir şeyi yapması ölüm emriydi. Kimse bunu hak etmezdi.
~•~•~
Mila yatakta oturmuş ellerini yüzüne kapatarak ağlıyordu. Dakikalar önce uyandığında anlattığım şeyleri duyunca şiddetle ağlamış kabul etmek istemezcesine kafasını iki yana sallamıştı.
Gözlerimde gördüğü çaresizlik ile inanmak istemese de söylediklerimin burda olmamız kadar doğru olduğunu biliyordu. Onun bu haline içim parçalanarak bakarken elimden bir şeyler gelmemesine lanet ediyordum.
Ne yapacağımı bilmiyorum. Tek bildiğim akrebin yelkovanı kovalayarak saati tamamlaması. Nerdeyse birazdan burda olacaklardı.
Mila'nın yanına oturarak ellerini yüzünden nazikçe ayırdım. Bana direnmeyerek iç çekişleriyle beraber kızarmış mavi gözlerini yeşil gözlerime dikti. Ellerini indirerek iki elimle yanağında ki yaşları sildim." Şimdi ağlayamayız, Mila. Burdan kurtulmamız gerekiyor ve çok az zamanımız var"
Sakince konuşmamı dikkatle dinliyordu." Nasıl kurtulacağız dışarda bir sürü adam var"titreyen sesi ile konuştuğunda, bakışlarımı biraz önce dışarı baktığımız cama çevirdim. Haklıydı dışarda ağaçlık alandan başka ev, nöbet tutan adamlardan başka kimse yoktu.
Bizi gerçekten de cehennemin vücud bulmuş hâli bir eve getirmişlerdi. Kaçmak imkansızdı. Burda kalmak ise başlı başına ölüm. Eğer burdan kaçamazsak, ruhumuz bin parçaya ayrılmış bir şekilde çıkardık.
"Haklısın bin tane adam var" dedim, onu rahatlatmak isteyerek. Ne yapacağımı bilmiyordum ama ağlaması işleri daha da çıkmaza sokardı." Ama eğer bize söylenilen şey gerçekleşirse,"diyerek duraksadım. Söylemesi bile korkunçtu. Mila korkulu gözleri ile bana bakarken sözümü bitirmemi bekliyordu.
"Kendini ilk anda kurtararak banyoya kilitle" söylediklerimi pür dikkat dinlerken bir taraftan da olayın gerçekleşmesi durumunda mavi gözleri korkuyla titriyordu." Ya kilitleyemezsem" her an ağlamaklı ses tonu ile sorduğu soru ile benimde en son isteyeceğim şey buydu.
Ellerini güven vermek istercesine sıktım." Yapmak zorundasın, Mila. Sana güveniyorum bunu yapabilirsin" onay almak için mavi gözlerine baktığım da tereddütle başını ağır ağır salladı." Yapabilirim"
Benden çok kendini inandırmak istiyor gibiydi. Şuana kadar ne kadar vakit yaratabilirsek umuyorum ki Gerçek bizi bir an önce bulurdu.
Bir anda açılan kapı ile Mila ile birbirimize sokularak kapıya yöneldik. İçeri takım elbiseli, sol gözü mavi diğeri kahferengi olan orta yaşlı, bize bakarak sırıtan bir adam girdi. Peşinden de Sabah ki iki kadın.
Adamın gülüşü solarken," siz daha hazırlanmadınız mı?"diyerek baskın bir ses ile konuştu.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 1.82k Okunma |
199 Oy |
0 Takip |
16 Bölümlü Kitap |