18. Bölüm

18.bölüm:grçmişte kalanlar

Berna
maviay_63

Reha abi yutkunarak Savaş'a baktığında, Savaş ise sessizce beni izliyordu. Sanki beklediği bir şeymiş gibi hareket ediyordu. Dâha doğrusu hareket etmiyordu. Sadece beni izliyordu.

 

Nihayet ikiside kavgaya son vererek bana baktıklarında sorumu tekrarlattım. " Kimin emanetiymişim ben?" Reha abi sendeleyen sesine rağmen cevap vermeye çalıştı. "Yanlış anladın sen benim emanetimsin demek istedim dilim sürçtü."

 

" Bir tek sana değilmiş, başkasına da söz vermiş, bu da mı bir dil sürçmesi?"

 

Reha abi sorularımla gerim gerim gerilirken, önce bir şeyler gevelemeye çalıştı ama bunun işe yaramadığını anlayınca olaydan başka türlü kurtulmaya çalıştı.

"Çilem, seni ilgilendirmeyen konulara girme abicim."

 

Acıyla sırıttım " Sende tıpkı Savaş gibi konuşuyorsun. Bugün burnumu sokmamam gereken şey her neyse beni çok ilgilendiriyor belli ki."

 

Reha abi şaşkınlıkla Savaş'a bakarken, ne diyeceğini bilemez haldeydi.

 

"Evet Reha abi, bizde sırf beni ilgilendirmeyen konular için tartışıp kavga etmiştik." Savaş hâla tepkisizdi, sadece beni izliyordu. "Savaş söylemedi. Sen söyle bari, kimin cenazesine gittiniz?"

 

Bunları duyduktan sonra hem korkması hemde şaşırması beni iyice işkillendirmişti. "Savaş sen söyle, kimin cenazesindeydiniz?" Savaş gözlerimin içine bakarak, birden cevap verdi. " Babaannenin... ölümününden bir yıl geçti neredeyse, mezarlığını ziyaret edip mevlüt okuttuk. Ben ve babamlar da onların yanında olmamız gerektiğini düşündük. Senden de sakladık çünkü onu çok sevdiğini biliyoruz bu yüzden eskileri hatırlayıp, üzülmeni istemedik. " Gözlerini benden hiç ayırmadan konuşmaya devam etti.

"Öyle değil mi Reha?"

 

" Hı, e...evet öyle. Üzülmeni istemedik."

 

"Babaannemin mezarlığına gittiniz yani."

 

Reha abim panikle cevap verdi.

"Evet."

 

"Benden saklamayı niye gerek duydunuz ki? Zaten bildiğim bir şeydi. Üzerinden çok zaman geçti." Reha abi telaşla araya girmeye çalıştı.

" Dedik ya üzülmeni istemedik."

 

" Reha abi, bunu mu sakladınız gerçekten?"

 

"Dedim ya babaannem için üzülmeni istemedik, onu çok seviyordun biliyorsun." Reha abinin hiç de ikna etmeyen konuşmasından sonra konuşmaya devam ettim. "Reha abi, sen bizim anlaşmamızı nerden biliyorsun peki? "Önce gerim gerim gerilse de derin bir nefes alarak konuşmaya başladı.

 

" Çilem, Sana zarar gelmesini istemediğim için, berdel günü Savaş'ı aradım. Böyle bir anlaşma yaparak seni korumaya çalıştım. Anca bu şekilde kan dökülmezdi ve sende zarar görmezdin."

 

" Bunu bana niye söylemedin?"

 

" Fırsatım olmadı. Onca kargaşadan sonra da anlatmaktan vazgeçtim. Ne de olsa bir yıl sonra yanına geldiğimde her şeyi anlatırdım diye düşündüm."

 

" Hım." Diyerek geçiştirdim.

 

Babaannemin taziyesi için gitmişmişler. Daha kötü bir yalan bulamazdım. Benden bir şey saklanıyordu. Ne kadar saklasalardı ben bunun gayet farkındaydım ama bir şeyin de farkındayım ki ne saklıyorlarsa canımı çok yakacağı kesindi.

 

Bu sakladıkları her neyse ya da her kimse beni olabildiğince en az hasarla çıkartmaya çalışıyorlardı. Bunu görmek zor değildi. Sanırım bunu kurcalamamam gerekiyor. Yeni birşey kaldırabileciğimi zannetmiyordum.

 

Yeni bir şey öğrenmeye hazır değildim. Bu yüzden hiç bir şey olmamış gibi davranmam benim için daha iyiydi. Savaş'a bakarak Reha abi ile konuştum.

 

" Reha abi bizi yalnız bırakır mısın?"

 

" Tabii abicim, arabalar zaten sizde."

 

Reha abi arabaya binip sessizce gittiğinde Savaş ile nihayet başbaşa kalmıştık. Bir süre sessizdik. Savaş da sadece beni izliyordu tıpkı benim gibi. Yavaş adımlarla onun yanına yaklaştım. Titreyen nefesimle karşısına geçtim.

 

" Dere kenarındayken, kim olduğumu biliyor muydun?" Bu halimden etkilenmiş gibi bakarken konuşmaya çalıştı. "Hayır, sadece ismini duymuştum. Seni başka biri olduğunu sandım."

 

" Benden neyi saklıyorsunuz bilmiyorum ama..."

 

"Hâla mı? Çilem seni ilgilendiren bir şey yok."

 

Acı bir gülümseme ile ona baktım.

Sonra kollarımla onun boynuna sarılarak bir süre öylece durdum. Savaş bu halime şaşırsa da bir şey demedi.

 

Ben de bunu neden yaptığımı bilmiyordum ama birden sarılmak istedim. Sanki sarıldığımda kendimi dâha güvende hissedecektim.

 

Bazen insanların bir şeyi neden yaptığını anlam veremediği bir nokta vardır ya. İşte ben o noktanın tam ortasındaydım.

 

Bir süre öylece durduktan sonra sonra o da kollarını bana sararak sıkıca sarıladı. " Sakladığınız her ne ise öğrenmek istemiyorum. Sanırım hiç bir şeye hazır değilim."

 

Gözyaşlarım usulca süzülürken ne yapacağımı bilmiyordum. Nasıl bir bilinmezliğin içine girdiğimi hiç bilmiyordum. Sadece çekip gitmek istiyordum. Kaybolmak ve hiç var olmamak istiyordum. Savaş bana hiç bir şey demedi. Boynumdan öpüp tekrar başını omzuma yaslıyarak daha sıkı sarıldı. Buna bile itiraz edemedim. Sadece sarılmaya devam ettim.

 

Şuan, bu âna o kadar çok ihtiyacım vardı ki. Birine sarılmaya, birine sığınmaya çok ihtiyacım vardı. Çünkü hiç korkmadığım kadar çok korkuyordum. Nedenini bilmiyorum ama hislerimde yanılmadığımı da biliyordum. Korku tüm bedenimi iyice sarmıştı. " Korkma, Herşey geçecek..."

 

Savaş'ın sesi ile huzurla gözlerimi yumdum. Aklımı okuyordu resmen. Ne hissettiğimi, ne yaşadığımı hissedebiliyordu sanki. Bu beni rahatlatmıştı. İlk defa korkmama rağmen kendimi güvende hissettim.

İlk defa yalnız kalmadım ve ilk defa beni anlayan birisi vardı.

 

Savaş'tan yavaşça uzaklaşarak yüzüne baktım. Bana olan bakışlarında farklı bir şey vardı sanki. Eskiden çok dâha farklı bir şey...Hüzünle umuda karışık bir şeydi...

 

Ne kadar kaldık bilmiyorum ama ikimizde sessizdik. İki sessiz ruhlardık.

 

İki hafta sonra

🌸🌸🌸

 

Soylu ailesinin gelini İdil'i tanıdıkça çok sevmiştim. Nazik ve anlayışlı bir kızdı. Her ne kadar Hejan'ı ben sanması canımı sıksa da onun da bir suçu yoktu tabii. Gelemeyen bendim ne de olsa.

 

Bu gece kına vardı. Yarın da düğün olacaktı. Zaman çok çabuk geçmişti. Reha abim ve Savaş'ın beni kurtarmaya çalışmak için birnplan yaptıkları hiç aklıma gelemezdi. Reha abimin berdel günü her şeyi kabullendiğini zannederken aslında beni kurtarmak için çoktan planlar yapmıştı.

 

Ben bu düşüncelere dalarken, sevdiğim kürt müziği ile dikkatimi şarkıya verdim. Aynur Doğan'ın, keçe ki kurdani şarkısı açılmıştı birden.

 

Ben de onları izlerken kızların ısrarı ile en sonunda ayağa kalkıp oynamaya başladım.

 

Kürt müziklerini severim ama dilini pek anlamam. Çünkü Zazaydım, o yüzden dâha çok zaza dilini kavrıyordum. Babamla kürtçe biliyorlar ama benim yanımda ya da kendi aralarında hiç konuşmazlar. Dışarda Kürt arkadaşları olsa konuşurlar. Bizim ailede zazaça çok konuşulur. Biz çocuklarla çok konuşmasalar da büyükler evdeyken kendi aralarında konuşurlardı. Bu sayede dilimi anlıyordum. Hiç değilse kendi dilime yabancı değilim. Buna şükrediyorum.

 

Efeoğlu ailesinden de Sadece Savaş hem Zaza hem kürtmüş. Şöyle, annesi bir kürtmüş. Babası ve diğer bütün ailesi de tamamen zaza. Şöyle ki Zaza dili Kürtçenin farklı bir lisanı diyorlar. Bunu pek bilmiyorum. Ama evet buraz benzerliği var. Biz de kültür ama farklı bir lehçede. Yani öyle duydum. Neyse konuya döneyim.

 

Müzik sona erdikten sonra yüksek yüksek tepelere türküleri söylenerek gelinin etrafında mumlarla dönmeye başladık.

 

Gelinimizin etrafında dönmeyi bıraktıktan sonra da kaynanası geline kına yakarak zılgıt çaldı. Ardından diğer kadınlarda zılgıt çalarak hayır duaları ederken kalabalığın içinden bir kadın keyifle konuştu.

 

"Eee! Darısı diğer oğlun Demir'e olur inşallah."

 

Kadın büyük umutla cevap verdi."İnşallah! Etrafta aylak aylak gezmesinde bıktım."

 

Herkes buna katıla katıla gülerken ben de güldüm. Kadının oğlundan çektiği belliydi. Kim bilir kaç defa evlenmesi için dil dökmüştür. Klasik kürt annesiydi işte.

 

Kınada sonra herkes eski oturdukları yere geçerek kendi aralarında hoş beş etmeye başladı. O sırada gelin ve arkadaşları de çepiklerle oynamaya devam etti.

 

Ben onları eğlenerek izlerken yanıma gelen yabancı bir kadın ile yüzünü çevirdim

 

" Pardon, siz Savaş ağanın karısısınız öyle değil mi?" Şaşkınca cevap verdim. "Evet, Çilem ben. Buyrun." Yapmacık gülümsemesiyle elini uzattı. "Bende....adım Özge bu arada." Kafamı karışmış şekilde karşılık vererek elini sıktık." Memnun oldum, benden tam olarak ne istiyorsunuz?"

 

Kız kaşlarını ciddiyetle çatarak konuşmaya başladı. " Savaş ağanın eşini görmek istedim. Burda sizi görürken bir tanışmak..." Kız cümlesini bitiremeden Esra birden araya girmişti.

 

" Özge sende gelmişsin."

 

" Esra...evet canım bende geldim."

Kız Esra'yı gördüğünde duraklasa da konuşmaya nihayet devam edebilmişti.

 

" Uzun zaman oldu."

 

" Öyle öyle. Neyse Çile..."

 

" Özge bir gelsene, uzun zaman oldu konuşmayalı. Şimdi konuşacak ne çok şeyimiz vardır!"

 

Kızın kolundan tutarak çekiştiremeye başlarken şaşırmıştım. Esra niye bu kadar tuhaf davranıyordu? Bu yaptıklarına bir anlam veremiyorum.

Tam Esra'nın peşinden gitmek için kalkacaktır ki Zara'nın sesi ile durakadım. " Çilem..." Yanıma oturarak konuşmaya devam etti.

 

" Yılmaz'ı hiç gördün mü sen?"

Elinden tutarak teselli eder gibi konuşmaya çalıştım. "Zara kaç gündür eve uğradığı yok maalesef, nerde olduğunu bilmiyorum."

 

" Başına bir şey gelmemiştir öyle değil mi?"

 

" Saçmalama, bir şey olsa Savaşlar bu kadar rahat olur mu hiç?" Heyecanla elimi sıktı. "Öyle değil mi? Söylerler zaten." Elini teselli eder gibi sıkarak heyecanla cevap verdim. " Tabiki öyle!"

Zara, söylediklerimle rahat bir nefes alırken Son kez konuştum. " Rahat ol bir şey yok. O gayet iyi."

 

Gülümseyerek ona baktığımda o da gülümsedi. Gerçekten ona baktığımda içimde sadece hüzün vardı. Ben kendimin kötü durumda olduğunu zannederken Zara benden dâha betermiş. Bunca yıl hep bir pürüz bulup şikayet etmiş içinde. Sanırım elindekilere rağmen şükretmeyi bilememişti.

 

Zara ile hâla otururken, Esra'nın sesi ile ellerimizi ayırdık. " Hadi ama, oturmaya mı geldik. Gelin oynayalım."

Esra kolumdan çekiştirerek kaldırmaya çalışırken mızmızlanir gibi yüzümü ekşiterek oynamak istemediğimi söylediğimde dâha çok ısrar etmeye başladı. Fakat inadım uzun sürdüğü için, en sonunda vazgeçmişti ama Zara ikna olarak ayağa kalkarken, Esra ile piste çıkıp kızlarla oynamaya başladılar. Ben onları eğlenerek izlerken Sevginin yanıma gelmesi ile ona döndü. Sevgi kulağa yaklaşarak bir şeyler anlatmaya çalıştı.

"Çilem, şu yanına gelen Özge varya."

 

" Ee!.. ne olmuş ona?"

 

" Esra'yı dışarı çıkartırken duydum. "

 

"Ne duydun Sevgi, düzgün anlat şunu!

 

Önce bir tereddütlüydü. Fakat uzun sürmeden kendini toparlayıp konuşmaya devam etti.

 

"Esra ona buraya hangi hakla gelirsin diye kızdı sonra "Savaş abi artık evli biri senin gibi ayran gönülü değil rahat bırak artık onu" Diyerek karşılık verdi.

 

" Kim bu Özge?"

 

"Bilmiyorum ama sonra dışarı attı resmen. Arkasından da bir kız Özge denen kızın yanına gitti. "Ne zaman akıllancaksın sen? Savaş' tan artık vazgeç, içerde karısı var hiç mi utanman yok!" diye bağırdı.

 

Ben şaşkınlıkla Kaşlarımı kaldırırken konuşmaya devam ettim.

" Eski sevgilsi mi?

 

" Dur ki sonra " Ben üç günlük kızdan mı korkacağım, Esra ya bak bide bacak kadardı eskiden şimdi beni kovuyor." Dedi. Kızda pes çekti. Fakat kız durmadı. ' Selen ben Savaş'ı tanıdığımda Çilem denen kız da bacak kadardı hâla ben ona mı kaptıracağım? Diyerek çemkirdi resmen. O an kızın boğazına yapışmak istedim." Öfkeyle ellerini boğma pozisyonu yaparken birden kendine gelip ellerini indirdi.

 

" Nyese, kız kollarından tutup kendine getirmeye çalışarak konuşurken, o ise s***ne takmıyordu. Kiz" Kendine gel artık o seni hiç bir zaman sevmedi, sevmezde onun gözü karısında başkasını görmüyor ne zaman anlayacaksın. Dediğinde hemen şom ağzını açmaya devam etti."

 

Birden Sevgi ağzını yamultarak kızın taklidini yaptı." O çiyan benimle bir değil anladın mı! O kız benimle boy ölçüşemez. Gerizakalı, sanki sen boy ölçüsecek kapasitedesin ya!"

 

Heyecandan kuruyan boğazıma yutkunarak konuşmaya devam etti.

"Bunları dedikten sonra kız ona tokat atarak kendine gelmesi gerektiğini söyleyip durdu. Kızın gözlerinden alev fışkırıyordu. O da arkadaşının bu halini kaldıraramamış demek ki."

 

" Ee, bu kadar mı?"

 

" Kızım sana ne dediğimi duydun mu? Kızın Savaş ağamda yani senin kocanda gözü var."

 

"Ateş olsa cürmü kadar yer yakar Sevgi.

 

" Hiç mi korkmuyorsun sana zarar verecek diye valla aşktan gözü dönmüş gibiydi."

 

"Sevgi bir kaç saat önce tanıştığım kız beni korkutamaz, ben el kadar çocukken çok daha acı şeyler yaşadım. Bunu sende biliyorsun. O kız benim için hiç bir şey ifade etmiyor."

 

Aslında biraz ürkmüştüm. Kızın yapacaklarından korkuyordum fakat bunu Sevgiye hissettirmeden. Çünkü o benden daha çok korkmuş gibiydi.

 

Hâla endişeyle bana bakarken kolunu sıvazlayarak sakinleştirmeye çalıştım

 

"Korkma bana hiç bir şey yapamaz o, ben bir hanım ağayım, bir hanım ağaya kolay kolay bulaşamaz."

 

Gülümseyerek rahat olduğmu göstermeye çalıştım. Tabii rahat olmam bir şey ifade etmiyordu ama bunun şimdilik bir önemi yoktu.

 

O da endişeli gülümsemesiyle karşılık verdi.

 

******

 

Bir kaç saat sonra nihayet kına gecesinin sonuna gelmiştik. Herkes dağılırken biz de dağılarak evimize döndük. Bütün gün giydiğim kırmızı ve beyaz karışımı abiyenin altına o yüksek topuklular canımı çıkarmıştı. Bu yüzden odamıza geçer geçmez koltuğa oturarak topukluları ayağımdan çıkararak ayaklarımı ovmaya başladım.

 

"Madem bu kadar acı veriyor giymeyin sizde." Savaş'ın bu basit çözümüne gözümü kısarak dinlediğimde omuz silkti.

 

" Sevgili kocacığım, bunu anlayamazsın. Anlamanı da beklemiyorum zaten." Bu cevabından sonra koltuğa yaslanıp gülerek devam etti. "Sanırım asla anlayamam."

 

"Kadınlarla ilgili hiç bir şey anlayamazsınız. Bir erkeğin hayatı daha kolaydır. Örneğin bir davetiçin takım elbise yeter. Bir de üstüne ayakkabı uydurmak zorunda değilsiniz.

 

" Sana da bir takım elbise alalım o zaman. Altına da bizim ayakkabımızdan. Mis! Ha ama bak zamanım yok diyorsan benimkileri giyebilirsiniz. Hiç sıkıntı etmem." Sırıtarak yayılmaya başladığında yastığı yüzüne fırlatarak sinirle devam etti... " Ha ha ha çok komik!"

 

Yastığı eliyle yakalarken sırıtmaya devam ediyordu.

 

" Fakat her şeye rağmen üstündeki elbise..."

 

Bir an iç cektim " Çok mu kötü olmuş? ay öyle değil mi? Bende hiç beğenmedim. Çok kötü durmuş."

 

Huzurla gülümseyerek konuşmaya devam etti. " Yoo, aksine çok güzel olmuşsun demek istedim." Bir an yutkundum. Bu adam niye romantik adama bağladı şimdi. Yok yok, sadece elbiseyi eleştirdi. Kendine gel Çilem. İlk defa mı bir erkekten iltifat alıyorsun. Elbette ilk defa benim çok zeki beynim! Lisedekiler güzel giyindiğimi doğru düzgün göremediklerini için pek iltifat etmezlerdi bana.

 

Bu düşüncelerle kafayı yememe ramak kalırken sesi ile kendime geldim. "Ama..." Yavaş yavaş yürüyüp biraz dâha yaklaştı. Sonra elini başımın arkasına alarak tokamdan tutarak çekti.

 

" Ama saçın açıkken daha güzel görünüyorsun."

 

Benim kalbim artık atmayı da unutmuş olabilir. Kalbim orda mısın?

 

Biraz daha yaklaşarak saçlarımı kenarlara dağıtmaya çalışırken bana yakın olduğunun farkında değil miydi? Yaklaşmasından zaten etkileniyorum. Buna şimdi vursam yeridir. Fakat hareket edemiyorum. Donup kaldım ben!

 

O bazı tutamları arka tarafa dağıtırken biraz dâha yaklaştı. Beni kokladığına yemin edebilirim ama kanıtlayamam. Sanırım şampuanımın kokusu keskin çıktı. Ben de zaman zaman etkileniyorum şampuandan doğrusu. Ne saçmalıyorsun Çilem! Ne şampuanı ne kokusu! Kafayı yedin iyice.

Saçlarımı tamamen düzelttikten sonra benden uzaklaşarak çenemi tuttu.

 

"Böyle daha güzel."

 

Kısık bir nefes verirken Savaş ise bu halime sırıttı. O sıra da gamzeleri beliginleşmeye başlamıştı.

Bir süre dâha gözlerime baktıktan sonra çenemi bırakarak kapıya yöneldi. Sırtı bana dönüp ardına bile bakmadan yürümeye başladı.

 

"Ben aşağı iniyorum, sende rahat rahat üstünü değiştir."

 

Bense mal gibi oturmaya devam ettim.

Bunu bilerek mi yapıyordu anlamıyorum ki.

 

Bölüm : 22.11.2025 21:40 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...