

Hoş geldiniz ballarım.
Durun hemen bölüme geçmeyin.
Beni takip ediyor musunuz ? Bence etmelisiniz.
Bölüme geçmeden beni takip etmeyi ve oylamayı unutmayın.
Keyifli okumalar dilerim.
Medya × Efil'in düğünde giydiği elbise
Bölüm Şarkıları :
Kahraman Deniz,Garezi Var
Selçuk Balcı,Kız Sallana Sallana
Ahmet Aslan,Üryan Geldim
⚓️
25 Ocak 2011
Rize
İnsanoğlu yaşamı boyunca kaderinin çizgisinden ayrılamazdı,imtihanı kaderinin bir bütünüyken acıdan sıyrılmak mümkün değildi. Payına düşen keder yüreğini paramparça edecek olsa dahi yaşananlar durdurulmazdı.
Sevdanın yasını tutan Leyla dün öğrendiği şeylerin heyecanını yüreğinde saklamaya çalışıyordu. Kızı Yağmur'un altın saçlarını tararken şefkatli ve dikkatliydi ama aklı doluydu,düşüncelerinden sıyrılamıyordu.
"Anne!" diyen coşkulu bir ses böldü onları,Efil giydiği beyaz elbisenin eteklerini tutup etrafında döndü. "Nasıl olmuşum ?"
"Tam bir doğum günü prensesi olmuşsun." dedi Leyla tebessümle.
"Yağmur güzel olmuş muyum sence ?"
Yağmur dudak büzdü,ona sormasına şaşırmıştı. Çok iyi anlaşmazlardı ve ablasının onu hiç sevmediğini düşünürdü. "Bence olmuşsun." dedi sonunda tatlı bir heyecanla. "Ben,ben nasıl olmuşum ?"
Leyla kızının ördüğü saçlarını bitirdiğinde Yağmur ayağa kalktı ve ablasına üstündeki mavi elbiseyi gösterdi. "Sende güzel olmuşsun."
Leyla kızlarının arasındaki bu sıcak diyaloga pek alışkın değildi,gözlerinin dolmasına engel olamadı. Volkan Yağmur'u Efil'den o kadar uzak tutuyordu ki birbirlerine olan sevgileri kalplerinin en derinindeydi. Bu günden sonraysa o sevginin bitmesi için herkes elinden gelenin fazlasını yapacaktı.
İki kızı da hazır olduğu için onların elinden tutup odadan çıkardı,gelen seslere bakılırsa Saruhan'larda gelmişti çünkü herkes bahçeye çıkmıştı. Tam kapının önüne geldiğinde kalbine çöken rahatsızlıkla durdu ve iki kızının da önünde eğildi. İkisinin de yanaklarını öptü.
"Sizi çok seviyorum biliyorsunuz değil mi ?"
"Biliyoruz." dedi Efil.
Yağmur cevap veremedi,babasının kafasına doldurduğu yalanların arasında kayboldu ve kalbinin konuşmasına izin veremedi. Halbuki annesinin her bir bakışında sevgiyle harmanlanıyordu. Dokuz yaşındaki bir çocuğa göre çok dolu bir zihne sahipti,Volkan'ın zehri damarlarında dolanıyordu.
"Hiçbir zaafiyetin mutluluğunuzu çalmasına izin vermeyin." İkisinin de elini tutup birleştirdi. "Elleriniz hiç ayrılmasın,canınız önce Allah'a sonra da birbirinize emanet olsun."
"Tamam anne,hadi çıkalım." dedi Efil heyecanla,dışarıdaki sesler yükseldikçe yerinde duramıyordu. Annesini sonrasında dinlemek istiyordu.
Yağmur'un derdi başkaydı, "Neden bir yere gidecekmişsin gibi söyledin ?" dedi merakla.
Leyla ayaklandı ve ikisinin de başından öptü,öğrendiği şeyler zihninde yankılandı. "Sadece ben değil,üçümüz de gideceğiz bu evden." diye fısıldadı. Bu sefer ikisinin de dikkatını çekmeyi başardı.
"Nasıl ?" dedi Efil. Babasının ve ailesinin şiddetlerinden,baskılarından kurtulmak en çok isteyeceği şeydi.
"Ne zaman ?" dedi Yağmur,kurallarla ya da emirlerle değil ablası ve annesiyle büyümek istiyordu. Onlar gibi mutlu olmak,eğlenmek istiyordu.
"Çok yakın bir zamanda ama şimdilik aramızda."
Üçü de evden çıktığında bahçeye yöneldiler. Efil elini annesinin elinden çekip İlyas'a doğru koşarken "İlyas amca." dedi heyecanla. Bu doğum gününün onun sayesinde olduğunu biliyordu ve ilk defa kutlanıyordu. İlyas kıza sarıldıktan sonra saçlarını öptü şefkatle.
"Eşkiya kizum benum." dedi,gözleri onun yeşillerinin ışıltısıyla doldu. Bazı konularda elinden bir şey gelemiyor oluşu canını feci halde yakıyordu.
Efil Asiye babaannesine ve Sencer dedesine de sarıldıktan sonra babasının öldürücü bakışları altında İlyas'ın yanına oturdu. Nehir ve Batu onun yanına oturduğunda Yağmur'a kaydı bakışları,asıl o yanına otursun istiyordu ama kardeşi her zamanki gibi babasının yanındaydı.
Nehir Efil'le ilgilenirken,Batu yanında oturan babası Davut'la bir diyaloga girmişti. Leyla'nın kaçamak bakışları İlyas'taydı,anlatmak istediklerini hangi fırsatta anlatacaktı bilmiyordu ama bir yolu olmalıydı. Masadaki sessizliği sadece çatal bıçak sesi bölüyordu.
"Karnen nasul ?"
"Hepsi çok iyi." dedi Efil övünerek.
"Aferun benim kizuma." dedi Asiye.
Masada Arman'lar yokmuş gibi sadece Efil'e odaklıydı Saruhan'lar. Ara ara İlyas Davut'la konuşuyordu çünkü Davut abisinden başkaydı. Her ne kadar sözü geçmese de onun kalbi abisi gibi katrandan değildi.
Efil çekiniyordu babasından ama zorlukla "Pastam ne zaman gelecek ?" dedi, babasına bakmamaya özen gösteriyordu.
"Birazdan getirecekler kızım." dedi Leyla,kızına uzak oturuyordu ama İlyas'ın yanında daha da güvende olduğunu bildiğinden sorun etmedi.
Volkan kolundaki saate aralıklı sürelerde bakıyordu ve bu İlyas'ın dikkatini çekmişti. "Yağmur'um içeri gir kızım." dedi Volkan. Yağmur şaşırdı,nedenini soramadı ve gözleri annesine döndü.
"Pasta gelecek şimdi,girmesin." dedi Leyla.
Volkan'ın öfkeli bakışları Leyla'yı bulduğunda gözlerini devirip sustu,tekrar kızına döndü. Bir kelime kullanmadı ama bakışlarıyla Yağmur'u ayağa kaldırdı. "Nehir,Batu sizde girin."
"Ne oluyor abi ?"
Nehir araya girdi. "Ben girmem,Efil'le pasta üfleyeceğiz baba."
"Efil yalnız kalsın diye mi yapıyorsun amca ?" dedi en sonunda Batu.
"Pasta gelduğunda çikarsunuz da,dinleyun amcanızı." dedi Volkan'ın sessiz babası. Çocuklar dedelerini dinleyip içeri girdiler ama arkalarında bıraktıkları Efil bir hayli üzülmüştü bu duruma.
Bunu fark eden İlyas ona yaklaşarak söylediği şeylerle güldürmeye ve keyfini yerine getirmeye çalışıyordu. Tüm herkes kendi havasındayken Efil kalkıp annesinin yanına ulaştı ve "Örgümü düzeltir misin anne ?" dedi.
Leyla'nın kalbine sebepsizce bir ağırlık çöktü,saçını düzeltmekle kalmamış sanki son defaymış gibi öpüp koklamıştı. Mis kokardı kızları,huzur kokardı. Yağmur'da kaldı aklı,ayaklandı bu yüzden. "Ben bir kardeşine bakayım kızım." dedi.
Tam o esnada göğü delen bir kurşun sesi duyuldu,tüm kalplere korku salan bu ses giderek arttı. Arasına çığlıklar ve bağırışlar eklendi,acı bir kaç feryat Karadeniz'in yüreğine saplandı.
"Sencer!"
"Ana!"
"Davut!"
"Baba eğul!"
"Efil!"
"Emine!"
Efil korkudan titreyip hüngür hüngür ağlarken üstüne kapanan annesine sıkıca sarılıyordu. Bir an üstündeki ağırlık arttı ama umursamayacak kadar çok korkuyordu,seslerin susmasıyla kulaklarındaki ellerini çekti.
Kurşun sesi susmuştu ama ağlayış sesleri,inlemeler ve feryatlar yükselmişti. Efil "Anne.." dedi titrek bir sesle. Kolları arasından çıkmaya çalıştığında annesi yanına düştü,sıkıca yumduğu gözlerini araladığındaysa yüreğine bir ateş düştü.
Gördüğü kan zihnini durdurdu,annesinin kapalı gözleri onu çileden çıkardığında korkudan "ANNE!" diye bağırdı ama yanıt alamadı. Biliyordu bunu,kalbini acıya sürükleyen bu gerçeği biliyordu ama kabullenemedi.
"Baba!" diye feryat etti ilk defa,ilk defa gelsin ve annesine bir çare bulsun istedi ama babası gelmedi. Titreyen bedeninin annesine yaklaştırdı,oluk oluk kan akan göğsüne başını yasladı ve okulda öğrendiği gibi kalbini dinlemeye çalıştı.
Ses duyamadı,sadece kanı hissetti ve küçük bedeni kanın sıcaklığına rağmen buz kesti. Başını kaldırdı çaresizce,yardım dileniyordu bakışları. Dili dönmüyordu,boğazında bir şey takılı kalmış gibiydi. Herkes aynı kanın rengine bulanmıştı ama bir annesi bir amcası birde Sencer dedesi hareketsizdi.
Yağmur evden çıktığında koşarak ablasının ve annesinin yanına gitti, ablasının yüzündeki kan izleri onu korkuttu ama asıl onu ağlatan annesinin kapalı gözleriydi. Ablasının yanına çöktü. "Abla,bir şey yap." dedi,gerçeği ikisi de görüyordu. "Sana yalvarırım bir şey yap abla.."
İkisinin de ağlayışı susmadı,giderek arttı ve "ANNE NOLUR UYAN!" feryatları bir anlığına bile kesilmedi. Kana bulandılar,annelerini sarstılar ama faydası olmadı. Bir omuzuna Efil bir omuzuna Yağmur çökmüştü ve onun bir çok yerden kurşun yemiş kanlı bedenine sarıldılar. Ağlayışları,inlemeleri ve yalvarışları hiç susmadı. Annelerinin bedeni bir siyah torbayla gidene dek onu bırakamadılar ve arkasındansa iki kardeş birbirine sarıldı.
O gün bir dönüm noktasıydı,o gün karanlık tüm ruhların efendisi olmuştu. Efil eziyete,Yağmur'sa babasının hırsına mahkum kılınmıştı. O kana bulanmış gece birçok şeyi alıp götürmüştü,o geceden sonra hiçbir şey eskisi gibi olamayacaktı ve olmamıştı da.
Bir devri kapatacak o sır,Leyla'nın ruhunda saklı kalmış ve toprağın altına girmişti. Bir sevdanın bedelini sadece Leyla değil,tüm herkes ödemişti. Kimi can vererek kimi ruhunu öldürerek.
⚓️
Yerimden sıçrayarak uyandığımda boğazımda bir yumru hissettim,kuaför köşelerinde hamilelikten uyukladığım bir esnada rüya görmem bir yana bu rüyada sadece sisli bir orman görmem bambaşka bir boyuttu. Yanımda duran sehpadan su bardağımı alıp bir kaç yudum içtim.
Yağmur yanımdan geçerken göz ucuyla bakıp umursamaz bir tavırla "İyi misin ?" demişti. Bu hallerine çoğu zaman anlam veremiyordum,kafamı sallamakla yetinmiştim. Giydiği beyaz gelinlikle kuğu gibi olmuştu ama ona olan öfkem ve nefretimden övmeye asla yanaşamazdım.
"Sevda ablalar şimdi çıktılar." diyerek yanımıza geldi Nehir,duvardaki saatte kısa bir bakış attı. "Düğün arabasını Sencer kullanıyormuş,sende yanına oturursun Efil. Bende Kerem'in arabasıyla gelirim olur mu ?"
"Fark etmez bana."
Ayaklanıp ayna karşısına geçtim ve uyurken bir yerim bozulmuş mu diye kontrol ettim. "Bu Kerem'le senin aranda bir şey mi var Nehir ?" dedi Yağmur, saçlarımı omuzlarımdan aşağı saldım.
"Saçmalama!"
"Sordum sadece,cırlama hemen!"
"Saçma sorular sorma sende."
Yağmur ofladı,gelinliğinin kuyruğunu tutup aynanın önüne geçti ve koyu kumral saçlarını,yumuşak tonlu yüzünü ve duvağıyla birlikte takılan tacını kontrol etti. Onunla dudaklarımız ve burunlarımız benziyordu,ikimizde annemizden almıştık bu genimizi. Keşke şu anımızda annem olsaydı,belki ne Yağmur bu kadar kötü biri olurdu ne de biz bir karanlığın peşinde koşmazdık.
Gördüğüm notun fotoğrafını Sencer'e atmıştım,bir şeylerden geri kalsın istememiştim. Yorum yapmaması beni daha çok korkutuyordu,nottaki kelimeler bile beni yerle bir etmeye yetmişti. Bu sözler yanımızda olan birine ait olamazdı,bu sözler resmen bizi ölümle tehtid ediyordu.
Duyduğumuz korna sesleriyle bizimkilerin geldiğini anlamıştım. Saçlarımı, bileğimdeki takıları düzelttim ve elbisenin sıkı olmasından dolayı ortaya çıkan karnıma aynadan duygu yüklü bir bakış attım.
Yağmur hepimizden önce çıkarken Nehir arkasından gidip bana da "Hadi." demişti. Heyecanlıydı,üstüne dikkat ediyordu ve bu tavırları bana nedense Kerem içinmiş gibi geliyordu. Siyah bir elbise giymişti,dizinin biraz üstündeydi ve ince askıları vardı. Sırtı de bir hayli hoş duruyordu.
Nehir Yağmur'un etek kısmını tutarak yürümesine yardımcı oluyordu,kapının önünde elinde çiçekle bekleyen Atakan onu görünce tarifsiz bir tebessümle bakmaya başlamıştı. Karşı karşıya geldiklerinde bakışlarımı onlardan çektim ve Kerem'in Nehir'e attığı beğeni dolu bakışlara göz devirdim. Nehir ona bakmıyordu bile.
"Bana bakacak mısın artık ?"
Kocam.
Tatlı bir tebesümle ona döndüm,hemen yanı başımdayken kokusu başımı döndürecek kadar güzeldi. Benim için lacivert bir takım giydiğini biliyordum, gayet uyumlu bir çift olmuştuk ve benim kocam yine nefesimi kesecek kadar etkileyici görünüyordu. Hele ki öyle bir gülüyordu ki gamzeleri dünyamı döndürüyordu.
"Ah.." dedim sahte bir şaşkınlıkla. "Merhabalar beyefendi,tanışıyor muyuz ?"
"Güzel çehreniz tanıdık geliyor ama korkarım ki tanışmıyoruz." dedi oyunumu devam ettirerek. "Yine de sizinle tanışmak isterim."
"Bu yakışıklılığınızla her kızı kolayca tavlayabiliyorsunuz sanırım." Kaşlarım havalandı,çapkınca gülüyordu. "Eşiniz ya da bir sevgiliniz yok mu ?"
"Yok." dediğinde gözlerim büyüdü. "Bu yüzden sizin gibi güzel bir hanımefendi bana bu gece eşlik ederse çok müteşekkir olurum."
Bana yüklenen sinirle tebessüm edip "Aslında bakarsanız benim eşim de beni bu gece aramaz,başka çehreleri tanımakla meşguldür muhtemelen." dedim imayla,kaşları havalandı ama gülüyordu. Dudaklarımı kulağına yanaştırdım. "Bu yüzden geceye sizinle başlayıp sizinle bitirme fikri gayet hoşuma gitti."
Uzaklaşacaktım ki izin vermedi,çevremizdekileri umursamadı ve ellerini belime yerleştirip aramızdaki mesafeyi yok denilecek konuma getirdi. Gözleri hayranlıkla bakarken dudakları kıvrıldı. "Az önce ben kendimi kıskandım." dedi, dünyanın en garip şeyini söyler gibi yüzü buruşmuştu.
"Fark ettim onu,kıskançlıkta sınır tanımıyorsun."
"Senin kocan her şeyin en iyisi."
"Az önce hanımefendiydim." dedim tripli bir şekilde.
"Şimdi hem hanımım hem de efendimsin."
Dudaklarımı araladım,şu yakışıklı yüzü yemek istiyordum ama Atakan "Hadi abi ya,sonra yaparsınız cilvenizi." diyerek bizi böldü. Bugün Atakan onu öldürmem için her şey yapıyordu,kocamla arama girmekte bunlardan biriydi.
Göz devire devire arabaya ilerledik,onlar her gelin ve damat gibi arka koltuğa yerleşirken Sencer direksiyon başına bende yanına oturdum. "Efil sen neden erken gitmedin düğüne ?" dedi Atakan. "Babaannem düğün sahipleri erken gelir demişti."
"Biz senin karının nedimeleriyiz ya hani,ondan." dedim,bunu isteyip istemediğim konusunda kararsızdım ama Yağmur o kadar yalnızdı ki kendimi kötü hissetmiştim ve her ne kadar aramızda bağ olmasa da onun ablası olduğumdan ben atılmıştım bu göreve. Annem de böyle olsun isterdi biliyordum.
Aynadan Yağmur'a kaydı bakışlarım,sanki hissetmiş gibi o da bana döndü. Çoğu zaman öfke bazı zamanlar ifadesizlik mevcut olurdu gözlerinde,hırsı uğruna hayatını feda ettiği bugün de ne hissediyordu bilmiyordum. Gözlerimi gözlerinden çekemedim,uzun yıllardan sonra ilk defa bir merhamet kırıntısı aradım.
"Bugün kontrolünüz vardı,nasılmış yeğenim ?"
"Düşük tehlikesi yok artık,çok şükür tüm her şeyi düzeliyor."
"Çok şükür kardeşim,sağlıkla kucağınıza alın inşallah."
"Amin abim."
Annemin gidişinden sonra ona ihtiyacım vardı,belki de onun da bana. Yağmur o günden sonra benim yanımda bir kaç dakikadan fazla kalmamıştı,bir süre sonra da tanımadığım bir yabancıya dönüşmüştü. Annemden kalan bir o vardı ve ben onun için çok çabalamıştım,beni her ittiğinde usanmadan tekrar yanına giderdim ama bir süre sonra durmuştum çünkü Yağmur artık babama dönüşmüştü.
Gözlerini ilk kaçıran o oldu,Atakan'la bir muhabbete daldığında bende içli bir nefes verip karnıma döndüm. Annemin gidişi kızlarını bambaşka insanlara çevirmişti,ben kendi bebeğimden gitmek istemiyordum ve onunla doyasıya yaşamak istiyordum. Benim eksik yanım onda da olsun istemiyordum.
Korna seslerini duyan Sencer "Kerem'in şovları." diyerek gülmüştü ama o da kornayla bir ritim oluşturup ona eşlik etmişti. Onun bu tatlı eğlencesini izlerken her zerresine tekrardan meftun oluyordum.
Kısa bir süre sonra salona varmıştık,girişte bekleyen kameraman ve görevliler bizim çıkmamızı bekliyordu. Kerem ve Nehir hemencecik inip bizden önce salona girdiler. İlk inen Sencer oldu,kapımı açıp elimden tutarken bizde yan yana içeriye doğru ilerledik. Herkes girişe dizilmiş bekliyordu,küçük adımlarla Nehir'in yanına geçtim.
Yağmur ve Atakan müzik eşliğinde içeri girdiler,kameralar onları çekiyordu. İlk dansları için pistte durduklarında herkes masalara dağılmıştı. Kendi yerime otururken etrafı inceliyordum. Bir yanda iş adamları varken bir yanda da köylüler ve tanımadığım bir sürü akraba.
Sencer yanıma oturdu,masamızda bizimkiler vardı sadece. Hemen yanımızdaki masada ise babaannem,dedem ve yengem oturuyordu. Ne babamı ne de Batu'yu henüz görememiştim. Nehir sandalyesini tam iki masanın ortasına yani benim yanıma çekip oturdu.
Nehir "Senin neyin var ?" dedi bana,onun böyle sorması Sencer'in de bakışlarının bana dönmesini sağladı. İkisi de sorar gözlerle baktığında zorlukla gülümsedim.
Çalan hoş müzik eşliğinde sallanırken "Bir şeyim yok." dedim,inanmadıkları için yeni bir bahane bulamadım ve devam ettim. "Ben evlendiğimde en çok annemi aramıştım,Yağmur'da annemi arıyor mudur sizce ?"
Beni anlamadılar,Sencer saçlarıma öpücük kondurup geri çekilmekle yetindi. Nehir ise Yağmur'u tanıdığından saçmalama der gibi bakıp arkasına yaslandı, kötü biri olmak anne özlemini dindirebilir miydi bilmiyordum. Yağmur kötü biri diye annesini sevemez miydi ?
"Kizum,doktor ne dedu ?"
Asiye babaanneye yaklaştım ve fısıltıyla "Her şey yolunda,bir tehlike de kalmamış." dedim. O da mutlulukla yanındaki İlyas babanın kulağına fısıldadı. Onun yanında oturan Feride Hanım her zamanki gibi memnuniyetsizdi ama eskiden bir fark vardı,oğulları onu görmezden geliyordu ve bu onu rahatsız ediyordu.
Müzik bitti,onlar yerine oturdu. Pisti çocuklar sararken aynı zamanda çalan şarkılar eşliğinde oynayan bazı kişiler de vardı. Sencer'e döndüm,bana bakıyordu sadece ve bir şey düşünüyordu. Aklıma gelenle "Neden elbiseme yorum yapmadın ?" dedim.
Çapkın ve hoş gülüşüyle beni baştan aşağı süzdü,saçlarımı arkaya iterek kulağımın dibine geldi. Nefesi kanımı kaynattı. "Nutkumun tutulmasına sebep olacak kadar güzelsin,nefesimi kesiyorsun. Gecenin sonundaysa ben senin nefesini keseceğim."
"Arsızsın,sapık!" dedim ama aynı şeyi bende sabırsızlıkla bekliyordum. Bebeğimiz bizi bir aydır birbirimizden ayırıyordu ama artık kavuşma vaktimiz gelmişti.
İçli bir nefes verdi. "Bir senin arsızınım,sana sapığım sadece."
Geri çekildiğinde dudaklarındaki zafer tebessümüne bende güldüm,bazen küçük bir çocuk gibi yaramaz olabiliyordu. Oğlumuz olsa onun bu tatlı hallerinden pay alacağını biliyordum,Sencer'in küçük versiyonu doyulmaz bir şey olurdu.
"Koçari!" diye yükselen ses hemen önümden geldiği için kafamı kaldırdım. Hemen karşımızda yaşlı bir kadın ve yanında da benden biraz büyük bir kadın duruyordu. Sarı ve siyah karışımı saçları vardı,yüzünde tatsız bir ifadeyle bana bakıyordu.
"Neriman Teyze." dedi Sencer hafif bir tebessümle.
"Asiye deduydu da inanmadum,evlenmuşsin."
Asiye babaanneye döndüğümde pek hoşlanmadığını yüz ifadesinden anlamıştım,o sevmiyorsa bir bildiği vardır diyerek çok samimi bir yüz ifadesi takınamadım. "Evlendim Neriman Teyze." dedi,sonra beni gösterdi. "Eşim,Efil."
Bana bir kaç saniye göz ucuyla bakıp tekrar Sencer'e döndü. "Anladum oni zaten,herkes koçari nasul evlenur dedu da durdi." Bu sefer bana baktıktan sonra karnıma da baktı.
"Bu koçari lafı sadece Asiye babaanneye özel sanmıştım." derken samimi olmayan bir gülüşle bakıyordum. Neden elin kadını kocama koçari diyordu anlamış eğildim.
Arkadaki kız lafa atladı. "Bizum köyde öyledur,koçarimiz Sencer'dur. Tüm kadunlar ya kenduna ya da kizuna ister koçariyi."
İçime dolan öfkeye rağmen tatlıca güldüm. "Bunu benim karşımda böylesine rahat söylemeniz ne kadar hoş." Kaşlarım havalandı. "Köyünüzün koçarisi de evlendiğine göre kimsenin yüzsüz gibi bunu söylemeye devam edeceğini sanmıyorum."
Yüzsüz kelimesini vurgularken inanılmaz keyif almıştım,karşımızdakilerin suratı düştüğünde iyi akşamlar dileyip gitmişlerdi. Masada sadece Asiye babaanne kalmıştı,o da yanındaki kadınla sohbet ediyordu. Şuan Sencer'e inanılmaz öfkeli olduğum için dönüp bakmadım ona.
Arkamdan eli omuzuma ulaştı,saçlarımı hafif hafif okşarken kendimi geri çekip temasımızı kestim. "Mümkünse bir süre benden uzak dur KOÇARİ!"
"Mümkün değil."
Kıskançlık damarlarıma empoze edilirken dayanamadım ve bir hışımla ona döndüm,gülüyor olması ise son noktaydı. "Sen ne yaptın ki bütün kızlar sana koçari deyip umut bağlamış ben anlamıyorum."
"Ne yaptıysam senden önceydi."
"Ha yaptın yani ?" dediğimde ağlamak üzereydim,hormonlarıma lanet okurken sinirli bir soluk verdim. "Çok içten yapmışsın ki bazılarının hala aklındasın."
Sandalyemden tutup beni kendine çektiğinde zorlanmadı,şuan kalabalıktan ve sesten kimse bizi görmezdi ama yine de mesafeliydik. Burnumu çektim, dudakları iki yana kıvrıldı ve gamzesi huzuruma serildi. Onun gülüşü beni yumuşattı. "Yemin ederim kimseye bir şey yapmadım,kendi kendilerine gelin güvey olmuşlar. Bir tanesinin bile adını bilmem,hem.." Durdu. "Kıskanınca inanılmaz tatlı bir şeye dönüşüyorsun."
Bir an vardı,tüm her şeyin değiştiği ve Sencer'in bile yepyeni birine dönüştüğü bir andı. Ben o anı yakalamış ve hayatımı oraya mühürlemiştim. Şimdiyse bana büyük bir hayranlıkla bakan adamın göğsünde cenneti yaşıyordum. Dudaklarım aralandı ama devam edemedim,Sencer'in arkasından gelen babam tüm algılarımı yitirdi ve kalakaldım.
Gülüşüm soldu,onu en son bir kaç ay önce isteme esnasında görmüştüm. Sencer arkasını dönüp baktığım noktaya baktı,babamsa yolundan şaşmadan bize doğru geliyordu. Verdiği huzursuzluk kalbimde yayılırken "Kızım." dedi sahte bir samimiyetle. Bir an karnıma bakacak gibi oldu. "Seni görmek ne kadar da güzel."
Onun bakışlarından,nefretinden bebeğimi korumak ister gibi elim karnımı örttü. Bakışlarımı kaçırırken "Seni görmek hiç sandığın kadar güzel değil." dedim. Büyük ellerinin yüzümde bıraktığı izler yüreğimi sızlattı,onun gözlerinin kahvesine bile bakamayacak kadar korkuyordum bana hatırlattığı şeylerden.
"Def ol git Volkan."
"Kayınbabana isminle hitap etmen hiç hoş değil damat."
Sencer ayaklandı,elini tutmamsa onu durdurdu. "Abime dua et sen,siktir git ve karımı huzursuz etme."
Babamın çirkin gülüşü kulağımı doldurdu,bana baktığını hissettiğimde daha da kasıldım. "Amca." diyen tanıdık sesle başımı kaldırdım,bir aydır görmediğim kuzenimle karşılaştım ama o çok başka birine dönüşmüş gibiydi. Gözleri de yüzü de bir başkaydı.
"Daha sonra görüşelim damat."
Sencer babamı umursamadı,Batu'ya bakmakla ilgileniyordu çünkü Batu şuan sadece bana bakıyordu. Ben bir kaç saniyeden fazla ona bakmadan Sencer'e döndüm. Tuttuğum eline dayanarak ayaklandım. "Sencer gelsene bir." dedim onu arkamdan çekerken ama nereye gittiğimizi bilmiyordum.
Zorlamadı beni,elimi tutup arkamdan yürümeye başladı. Salondaki müzik sesinden uzaklaşıp bahçeye çıktık ama burada da bazı bağırış sesleri karşıladı bizi.
"Amcam bana seni bir kızla gördüğünü söylüyor Kerem!"
"Seni ilgilendirmediğini söyleseydin Nehir!"
"Aptal! Ona sevgili olduğumuzu söylediğini unuttun mu ? Sence bu söylediğini söylersem sonuç ne olur ?"
"Ayrıldığımızı söyleseydin!"
"Def ol git kendin söyle,ben senin kadar rahat davranamıyorum!"
Sencer benden önce davranıp onlara doğru ilerledi,bu da bizi fark etmelerini sağladı. Kenarda olmalarına rağmen sesleri yüksekti ve bizim yerimize bir başkası da olabilirdi,öfkelerinden dolayı hiçbir şeyi göremiyorlardı. Neden bu kadar öfkelendiklerini de anlayamıyordum.
"Bu haliniz ne sizin ?" dedi Sencer,az önceki öfkesini unuttuğu için mutluydum.
"Baldızına sor abiciğim!" dedi Kerem,onu da ilk defa bu kadar gergin görüyordum. "Alt tarafı bir oyun olduğunun farkında değil ve başımı ağrıtıp duruyor."
Nehir sinirliydi ama bundan çok ötede,gözlerinin derininde bir kırgınlık hissediyordum. Onun ilk defa ağlamak istediğini hissettiğimde bende sakin kalamadım. "BANA BAK KEREM!" diye çıkıştım ve ona doğru bir adım attım. Sencer'in kolumu tutmasını umursamadım. "Madem bir aptallık yapıp böyle bir oyunu başlattın o zaman kuzenimi zor duruma sokacak şeyler yapıp durma. Senin rahatlığın umurumda değil,babamın onu bu konuda ne kadar darladığından haberin bile yok. Bu saçma oyunu nasıl başlattıysan aynı şekilde bitirmek zorundasın!"
"Senin bu kuzenine bayılmıyorum bende." dedi sertçe,o da bir adım geldi bana doğru ama Sencer'in bakışları onun öfkesini dizginliyordu. "Elimde olsa iki dakika durmadan kurtulurdum ondan,tüm eğlencemin de keyfimin de içine ediyor zaten."
Bu sözler benim bile kalbime otururken Nehir'in tebessümü ardına sakladığı acıyı biliyordum. Kerem onun için bir şey ifade etmese umursamazdı ama anladığım bir şey de varsa Nehir Kerem'e çekiliyordu ve ona aşık olmaktan korktuğu için kendini dizginliyordu ama bu sözler onu parçalardı.
"Senin gibi bir beceriksize bel bağlamakla hata eden benim." dedi,kafasını iki yana salladı. "Ben kendi işimi görürüm,şimdi gidip amcama ayrıldığımızı söyleyeceğim ve bu oyun burada bitecek."
Beklemedi,girişe doğru büyük adımlarla ilerlerken Kerem'de peşinden ilerledi ve arkasından "Lütfen yap bunu." dedi. Bizde peşlerine takıldık,ben alışkanlıktan koşmuyordum ama adımlarım onlarınki kadar büyüktü. Nehir bizim masamıza ilerledi,babamlarda oradaydı ve bir şey konuşuyorlardı.
"Amca!" dedi Nehir hırsla,Batu ve yengem de buradaydı. Tüm herkesin içinde bunu söylerse önceden sevgili olduklarını da anlamış olacaklardı ve Batu'yu kimse durduramazdı. Nehir bunu bildiği için "Biraz konuşalım mı ?" diye ekledi.
Bakışlar bize döndü,nefeslerimi düzene sokmaya çalışırken Sencer'in koluna yaslandım. Elini belime doladı,o da benim kadar gergindi. Babam "Hıh." dedi, bu gereksiz neşesine anlam veremedim. "Herkes buradayken bende size bir şey söyleyeyim."
"Konuşmamız lazım amca."
"Dur yeğenim,birazdan." diyerek lafını ağzına tıktı Nehir'in. "İlk önce artık herkesin bilmesi gereken bir şeyi açıklayalım da sonra konuşuruz. Bir amca olarak bu görevi yerine getirmeliyim." Batu'ya baktı,sonra da dönüp Kerem ve Nehir'e. Aklıma gelenle gözlerimi yumdum. "Nehir ve Kerem birbirini seviyor, nasipse sonraki düğün onların düğünü inşallah."
Herkesten şaşırma nidaları yükselirken Kerem'in sıktığı yumruğunu,Nehir'in yaşadığı hayal kırıklığı ve korkuyu sadece ben ve Sencer anlardık. Batu bir an kalakaldığında "Ne diyorsun amca ?" dedi hiddetle. Öne atılacak gibi oldu ama babam onu tuttu.
"Benim onayım ve iznim vardı Batu,lafım üstüne laf mı söylüyorsun ?"
"Amca!" dedi,öfkeyle Nehir'e bakıyordu. "Bu lavuk olmaz,başka birini getirin karşıma ağzımı açmam ama bu olmaz!"
Kerem "Sen düzgün konuşsana bir!" diyerek ileri atılmıştı ki Nehir kolundan tuttu ve onu durdurdu. Batu ise bunu görerek daha fazla delirdi,anlını ovalarken kendini zor zapt ediyordu. Bazı gözler bize dönüyordu ama sessizdik ve müzik sesi bizim sesimizi örtüyordu.
Batu Nehir'e döndü. "İtiraz et Nehir,bir şey söyle beni çileden çıkarmayın. Bir şey söyle Nehir." Sustu,Batu bu sefer annesine döndü. "Koskoca hisse sahibi kızını,Sencer Saruhan'ın itine veriyorlar bir şey söylesene!"
Sencer ani bir hareketle Batu'nun yakasına yapıştığında arkasındaki duvara yasladı. Müzik sustu,uğultular kesildi ve tüm herkes bize döndü. "Bana bak Arman!" dedi,bu sefer karışmadım onlara. "Şimdiye kadar o haddini bilmez dilini koparmadıysam karım içindir,onun için durdum ama.." Batu'yu öyle sert tutuyordu ki Batu çabalarına rağmen onun elinden kurtulamıyordu. "Ama Batu bundan sonra kendini kolla,ayağına taş değse onu bile benden bil. Çünkü bundan sonra canımı sıktığın an bende boğazını sıkarım ve nefesin kesilene kadar bırakmam!"
Yakalarından yere doğru fırlattı onu,bir kaç kez sendeledi ama doğruldu. Bu sefer Batu Sencer'e yaklaşıyordı ki babam durdurdu onu. Dudaklarının bile aralanmasına izin vermedi,bakışlarıyla susturdu. "Sözümün üstüne söz istemiyorum,düğünü tatsızlık çıkmadan atlatalım sonrasında konuşuruz bu olayı."
Batu babamın elinden kurtulup sert adımlarla çıkışa doğru ilerledi,Sencer saçlarını düzeltip bizi izleyen kalabalığa döndü. "Oyun oynamıyoruz burada, herkes önüne dönsün ve düğüne odaklansın. Konuşacak olanda salonu terk etsin." diye çıkıştı. Başıyla müzisyenlere işaret verdiğinde müzik devam etti ve herkes önüne döndü.
Atakan Sencer ve Poyraz'ların yanına gelip neyin olduğunu sorarken ben Nehir'e bakmakla meşguldüm. Annesi onu kenara çekmiş bir şeyler zırvalıyordu ama o pek iyi görünmüyordu. Bir sokağa girmiş,çıkışını da bulamıyor gibiydi. "Nehir." diye seslendim. Gelmesini işaret ettiğimde annesini bırakıp yanıma geldi.
Koluna girip kenara çektim,onunla konuşacağımı anlamış olacak ki durdu ve "Efil şuan konuşmak için pek iyi değilim,daha sonra." dedim. Şimdiye kadar kendi acımdan onu dinleyememiş olabilirim diye eksik kaldığım her yanı kapatmak istiyordum. "Şuan bana iyi gelecek tek şey ötelemek,gel biraz dans edelim ve bu konuyu sonra konuşalım olur mu ?"
"Ertelemek istemiyorum Nehir'im." derken içim acıdı,yanağını okşadım. "Acı çekiyorsun görüyorum,bir şeyler yapmama izin ver. Hep iyi olmak zorunda değilsin,güçlü olmak zorunda değilsin. Bazen de sadece ağlamalısın."
"Ama burada değil." derken güldü zorlukla. "Söz veriyorum içime atmayacağım ve anlatacağım sana. Bak sözümde dururum ben ama bu günü atlatalım sonra,şimdi mutlu olmamı istiyorsan dans edelim." Neşesini tuttu ve maske olarak kullandı. "Biraz nedimeliğimizin hakkını verelim canım."
Kafamı salladım,kol kola kalabalığa geri döndük. Kerem Asiye babaannemin yanına oturmuş,onun anlattıklarını dinliyordu ama gözleri sık sık Nehir'e değiyordu. Sevda abla ve Nehir'in de zorlamalarıyla piste çıktık,kemençe eşliğinde bir oyun havası çalarken herkes karşılıklı oynuyordu. Sencer'i arayan gözlerim abisinin karşısında olduğunu gördü,o da oynamaya kalkmıştı.
Biz kadınlar karşılıklı,onlar da karşılıklı oynarken Yağmur'un sandalyede oturduğunu gördüm. Yüzünde sahte bir tebessüm vardı ama mutlu değildi, kendi düğününde bile yalnızdı. Arkadaşlarını çağırmış olmasına rağmen gelmediklerini biliyordum,normalde ona karşı yumuşamamalıydım ama hep aynı hatayı yapıp kalbimi dinliyordum ve bu kezde kalbimi dinleyecektim.
Eltilerimi ve Nehir'i bırakıp yavaş adımlarla elim karnımda Yağmur'un yanına oturdum. Kaşlarını çatarak baktı bana ama ben ona değil kalabalığa bakıyordum. "Neden kalkmıyorsun oynamaya ?" dedim,Atakan bile ara ara Yağmur'a bakıyordu ve kalkmasını istediğini anlıyordum.
"Bana göre değil oynamak." dedi,yalan söylüyordu. Oynamayı sevmezdi belki ama şuan kalkmamasının sebebi bu değildi.
"Neden mutsuzsun ?"
"Bir plan uğruna evlendiğimi düşünmüyor muydun ?" dedi alayla,gözlerim bu kez ona döndü.
Kafamı salladım ve "Bir plan uğruna değil ama bir amaç uğruna evlendiğini hala düşünüyorum." dedim. "Hırsının kurbanı oluyorsun ve Saruhan'ların gücü için evleniyorsun ya Yağmur,bu güç sana neyi kazandıracak ?"
İnkar etmedi. "Neyi kazandırır bilmiyorum ama artık bir şeyler kaybettirmeyeceğini biliyorum."
Ne dediğini anlayamadım,çok derine de inmedim. Annemin hatrı için hep ona karşı yumuşak olurdum,kavga etsem de merhametimden eksik tutmazdım ama son bir kaç senedir o bana nasılsa bende öyle olmaya karar vermiştim ve öyleydim. Tüm bağlarımızı koparıp atan oydu,bende kabullenmiştim.
"Annemiz.." dedim,devam edemedim. Yağmur'la göz göze geldik,davette olduğu gibi inkar etmedi. Benim annem değil demedi ama gözlerine bir perde indirdi. Konuyu değiştirmek için ayağa kalktım. "Kalk hadi,sende oynayacaksın."
"Bulaşma bana Efil."
Eğilip elini tuttum,kalbim kıpır kıpır olurken çocukluğumun sesi kulaklarımı doldurdu. En son ne zaman tutmuştum elini böylesine yumuşak bilmiyorum ama bu günde böyle mutsuz ve öksüz kalsın istemedim ve ayağa kaldırıp peşimden sürükledim. "Efil." dedi,durmak istedi ama durmadım.
Bizim erkeklerin arasına girdiğimde Yağmur'un elini Atakan'ın eline bıraktım, ikisi de anında gülümsediğinde aralarından çıktım. Onunla karşılıklı oynayamazdım,onunla gülemezdim çünkü öylesine kalın duvarlarımız vardı ki bizim için bundan sonrası yoktu. Ama Atakan'a baktığında gözlerinde gördüğüm küçük ışıltıdan dolayı birlilte olmalarını sağlayabilirdim,sahte ya da gerçek diye kafa yoramazdım. Mutluydu,mutlulardı ve şuan için önemli olan buydu.
Sencer'in eli beni kendine çevirdiğinde direkt uyum sağlayıp kollarımı kaldırdım ve oyununa eşlik ettim. Eltilerim de gelmiş eşlerinin karşısında oynarken Nehir Alp ve Yusuf'la oynuyordu. "O kadar güzel bir kalbin var ki, umarım bebeğimizin de huyları baştan aşağı sen olur." Sonra durdu. "Allah'ım geri alıyorum,inat konusu hariç demeyi unuttum."
Kahkaha attım,açtığı geniş kollarının arasında oynarken kehribar bakışlarındaki neşenin aynısı benim de yüzümde vardı. "Senin gibi bir adam düğünlerde oynar mıydı ya ?" dedim. Bize bakan bazı gözlerin olduğunu hissediyordum.
"Sen çok mu oynardın sanki ?"
"Hemde nasıl." dedim ciddiyetle. "Özellikle de bir karadenizli olarak horona bayılırım."
Güldü,hemde alayla güldü. "Sen ve horon mu ?"
Durduğumda "Bir dakika ya!" diye çıkıştım. "Sen şu an benimle dalga mı geçtin yoksa bana mı öyle geliyor ?"
"Haşa,karımla dalga geçmek ne haddime."
Buna rağmen hala gülüyordu,şuan öylesine hırslanmıştım ve sinirlenmiştim ki oyunu bile oynayamıyordum. İlyas babanın da bize katıldığını gördüğümde kocamı triple bıraktım ve onun yanına geçtim. Benimle ve çocuklarla karşılıklı oynadığında hissettiğim aile sıcaklığına sığındım. İlyas baba da takım giymişti ama onun takımı siyahtı,Sencer gibi lacivert olsaydı tamamen Sencer'in yaşlı hali diyebilirdim.
"Seninle şöyle karşılıklı oynayacağımı asla hayal edemezdim."
"Oynamaktan ziyade bir daha sizi göreceğimi de hayal etmemiştim ben." diyerek ekledim. Anılar vardı,silemediğimiz ve görüntülerden öte hissiyatların olduğu hatıralarımız vardı. Ben kendimi bildim bileli İlyas babanın kucağındaydım ama on üç yaşından sonrası ne onlar vardı ne de güzel günler.
İçime çöken hüzünden kurtulmak için "Baba." dedim,bir an Yusuf'la oynayan Sencer'e göz attım. "Senin oğlun benimle dalga geçiyor biliyor musun,neymiş ben horon tepemezmişim."
Güldü İlyas baba. "Uuu,o uşak senu yedu yaşunda görseydu ağzu açuk kalurdu, ondan daha iyi oynaysun yemun ederum."
"Hah!" dedim neşeyle. "Bence ona bunu kanıtlamalıyız,anlarsın ya.."
Beni hep tanırdı,bastırdığım Efil'i değil ama onların eşkiya kızı olan Efil'i hep tanırdı ve bü yüzden ne istediğimi anlamıştı. Göz kırpıp yanımdan uzaklaştı, bende onları orada bırakıp masaya doğru ilerledim. Doktorun güvencesine dayanarak bunu yapacaktım elbette,hem ayakkabılarım bile düz tabana yakındı.
Müzik sustu,pistteki insanlar masalara dağılırken Atakan ve Yağmur'da kendi yerlerine oturdular. İlyas baba müzisyenlerin yanında piste doğru çıktığında bana başıyla işaret yaptı. Sencer dahil tüm gözler bana döndüğünde kimseye bakmadan büyük bir havayla İlyas babaya doğru yürüdüm. Elbisemle, duruşumla ve gülüşümle kendimi mükemmel hissediyordum.
İlyas babanın yanında durduğumda Sencer tek kaşını kaldırdı,dudakları kıvrılırken bilmiş bir tebessümle gülümsedim. Birden o da bize doğru gelmeye başladığında kol düğmelerini açtı ve direkseklerine doğru sıyırırken "Bensiz olmaz." dedi. Feci halde yakışıklı göründüğünden bihaberdi,kızların ona bakma düşüncesine odaklanmadım.
Kemençesi elinde olan abiye bakarak yanıma geldi. "Çal cemil abi!" diye bağırdı ve bana döndü çapkın bir gülüşle. "Rize güzeline,Karadeniz güzeline yakışır bir şey çal."
Tüm salondan bir alkış koptuğunda kemençe sesi kulağıma ulaştı,ağzım kulaklarımda İlyas baba ve Sencer arasında oynamaya başladım. Ritimleri yavaştı bana dikkat etmeye çalışıyorlardı ama ben hızlı olmaları için hızlı hareket ediyordum.
Horon ederum horon
Bir ileru bir geru
Aramakla bulamam
Ben böyle güzelleru,oy..
"Nereye gideyusun,kız sallana sallana.." dedi Sencer,bana bakarak söylemesi ise ayrı bir hava katıyordu ve ben daha da coşkulu oynuyordum. "Rizen'un güzelusun öyle dedular bana.."
Ellerimiz kenetli,omuzlarımız düzenli ve ayaklarımız ritimliydi. Üçümüz de öyle güzel oynuyorduk ki akıp gidiyordu. "Ula eşkiya kiz,bi lema paslanmamuşsin ha!"
"Kimin öğrencisiyim." dedim gülerek.
Sevdaluk ede ede
Oldum sakalli dede
"Vuruldum bir güzele." dedi Sencer,özellikle bazı yerleri bana bakarak ve vurguyla söylüyordu ve bu hali benim kalbimi tekletiyordu. "İndu gözüme perde,oyyy.."
Nereye gideyusun,kız sallana sallana
Artvin'un güzelisun,öyle dedular bana.
Nereye gideyisun kız sallana sallana
Giresun güzelisun,öyle dedular bana.
"Hayurdur koçari ?" dedim şiveyle,dudakları kıvrıldı. "Yorulmişa benzeyisun, az önce atup tutaydun havadan havadan."
"Ne bilelum karimizun böyle marifetlerunun olduğuni."
"Bilup bilmeden konuşmayacasun o zaman."
"Emredersun hatun."
Nereye gidesun kız sallana sallana
Rize'nun güzelisun,öyle dedular bana
Nereye gidesun kız sallana sallana
Çayeli güzelisun,öyle dedular bana.
Son noktayı koyup durduk,durduk ama benim nefesim de durmak üzereydi. Buna rağmen o kadar iyi hissediyordum ki gülerek karnımı sarmaladım,bizim çocuk daha doğmadan horonu tatmış ve has bir karadenizli olmuştu. Salondaki herkesin alkışı duyuldu,Cemil abi dedikleri adam "Saruhanlarun hepsune büyük bir alkuş." dedi. Bu sefer bende alkışladım ve bu alkışla masamıza doğru ilerledik.
"Göreysinuz değul mi,tam bizum kizumuz." dedi Asiye babaanne.
"Kizunuz mi ?" diye atıldı babaannem yan masadan,keyif bozmakta üstüne yoktu. Yüzünü buruşturmuş bana baktığında alayla güldüm. "Sen ne ara öğrendun buni ?"
"Babam öğretti." dediğimde babam bana baktı ama ben ona değil İlyas babaya döndüm,hiçbir zaman anlamayacaklardı ama benim babam yoktu ve ben İlyas amca dediğim adamı hep babam olarak görmüştüm.
Kin dolu bakışları umursamadım,İlyas babanın kolunun altına girdim ve saçlarımın üstüne bir öpücük kondurmasına gülümsedim. Sencer'in tebessümünü görünce gelmesini işaret ettim. Diğer yanıma o geldiğinde kolunu belime sardı,eli karnımın üstünde durdu ve hafifçe omuzuma doğru eğildi.
"Dur çekeceğim sizi!" dedi Nehir heyecanla,hemen masanın üstündeki telefonu aldı ve hemen karşımıza geçip bir kaç fotoğraf çekti. Sonrasında duruşumuzu bozduğumuzda fotoğraflara baktım.
Birinde ben kameraya,Sencer ve İlyas baba birbirine bakıyordu. Diğerinde İlyas baba ve ben kameraya bakarken Sencer bana bakıyordu,en sonunda ise hepimiz de kameraya bakıyorduk. Aklıma gelenle hemen ınstagrama girdim,ilk postumu oluşturdum. İlkine Sencer'in bana baktığı fotoğrafı koymuştum,diğer ikisini de ekledim ve altına da "Geçmişimle,geleceğimle,bir ömür sizinle iyi ki.." yazıp paylaştım.
O esnada susuzluktan öldüğümü anlayan kocam masadaki şişelerden birini alıp açtı, bana uzattıktan sonra da yan masadan sandalye çekti ve oturmam için düzeltti. Arkama yaslandığımda suyu içtim,kuruyan dudaklarım şenlendi. Sencer de yanıma oturduğunda yırtmaçtan açılan bacağımı kapattı.
"Kocam sal elbisemi." dedim gülerek,gecenin başından belli bunu yapıyordu ve ben sadece gülüyordum bu haline. Paylaştığım postu gösterirken Cemil abi takı töreninin başladığını söylemişti. Yağmur ve Atakan pistte durduğunda bizimkiler ayaklandı.
Ben ve Sencer'de ayaklandığımızda "Bana asılandan fazlasını asamazsınız diyen gelinler gibi yapmalı mıyım sizce ?" dedim Sencer ve Sevda ablaya doğru. Kendi söylediğime gülerken onlarda bana güldü. Buralarda düğün ve düğünde takılanlar köylüler tarafından çok dikkat edildiği için bir gelenek haline gelmişti takı töreni.
Başta iş adamları Atakan'a pahalı saatler taktı,bazıları da Yağmur'un yakasına yüklü bir miktar dolar asmıştı. Sonrasında uzaktan akraba dedikleri kişiler para,bilezik,altın takmışlardı. En sonunda babaannem Yağmur'un önüne geçtiğinde bir beşi yerde asıyordu boynuna.
"Sanarsın altın kemer takıyor,havalara bak." dedim Nehir'e doğru,güldü bu dediğime. Babam kızına bir kaç bilezik taktı,damadına ise bir tesbih. Sonra Asiye babaanne ve İlyas amca öne atıldı. Bir sürü bilezik ve kolyeyi kutusuyla hediye ederken Asiye babaanne kapalı bir kutudan altın kemer çıkardı.
Bu kemerden tüm gelinlerine taktığını biliyordum,Yağmur'u sevmemesine rağmen bundan geri bırakmaması ince düşüncesini temsil ediyordu. Bu aileyi sıcak bir yuvaya çeviren de asla birbirlerinden kopmayıp,birbirleri için her şeyi yapıyor olmalarıydı.
En küçük biz olduğumuzdan gerek en sona benle kocam kalmıştık,bu kısımda çok zorlanacağımı biliyordum ama hormonlarımın devreye girmemesini umdum sadece. Sencer abisine yaklaştı,hepimiz onları izliyorduk. Kimse gibi takı ya da tesbih hediye etmeyecekti,çok daha önemlisini ve güzelini verecekti abisine.
Cebinden bir kutu çıkardı,orta boylardaki kutunun kapağını açtı,küçük bir plaketin üstünde 'Kalplerimizin Doktoru Atakan Saruhan' yazıyordu. Atakan en başından belli doktor olmak istiyordu,annesi hayallerini çalmasaydı.
"İstanbul'da lösemili çocuklar için senin adına bir tıp merkezi açıldı,devletle iş birliği olduğumuz bu merkezin tüm tıbbi ihtiyaçlarını yurt dışından bizzat biz getirip masraflarını karşılıyoruz." Gözlerim doldu,tıpkı Atakan gibi. "Elin neşter tutmadı abi ama kalbin birçok kişiyi iyileştirecek. Evliliğin de hayırlı olsun,Allah bir ömür mutlu etsin."
"Kardeşim!" dedi Atakan onu kolları arasına alırken. Aralarında bir yaş olsa da Atakan Sencer'in hep çok seveceği abisiydi,aralarındaki bu bağı kıskanmamak mümkün değildi çünkü ben şuan kardeşimle bu konuşmayı yapamayacaktım.
Yaşlı gözlerimi sildim,diğerlerinin biraz üstüne çıkarak gayet değerli bir seti hediye ettim. Altın sevmezdi Yağmur ama beğendiğini görüyordum,bu kadarla sınırlı sanıyorlardı ama yanılıyorlardı. Bunu yapıp yapmamak konusunda tereddütteydim,beni hep hor gören bu kıza bu kadar merhametli olmamalıydım ama elimde olmuyordu. Beni yine umursamayacağını yine canımı yakacağını bilmeme rağmen hafif bir tebessümle Nehir'in uzattığı kutuyu aldım.
Herkes bizi duysun istemedim, "Annemiz seni sevmiyor sanıyordun." dedim fısıltıyla. Sadece yanı başımdaki Nehir,Sencer ve Atakan duyuyordu. Kutuyu açtım ve günlerdir özel olarak yaptırdığım kolyeyi elime aldım. "Aldığı her nefeste,sensiz yediği her lokmada,sen olmadan güldüğü her şeyde zihnide sadece sen vardın. Altın saçlı kızıydın sen onun,babam seni annemizden hep kopardı ama sen annemizin aklından da kalbinden de hiç kopmadın."
İkimizin de gözleri doldu,Yağmur'u buna duygulanacağı aklıma gelemezdi. "Bunları bana anlatmaktan vazgeç artık." dedi,güldüm bu haline ve elimdeki kolyeyi gösterdim. İnce ama altından bir zinciri vardı,ucunda ise bir anne kız figürü varken kızın saçları altındandı.
"Bizim bir bağımız kalmadı Yağmur,sen benim sana karşı beslediğim tüm iyi şeyleri öldürdün." Bıraktığı izler acıydı,kötüydü. "Bu yüzden sana bir ablalık yapmıyorum,ben bugün annemizin isteyeceği şekilde davranıyorum. Annemin sevgisini sana kanıtlamaya çalışıyorum çünkü ona haksızlık yapılmasından nefret ediyorum. Bu kolyede ondan sana hatıra kalsın,annem ve hep çok sevdiği altın saçlı kızı.."
Eline uzatmıştım ki durdurdu,boynundaki bütün altınları tek tek çıkarırken Nehir'in elindeki keseye koydu hepsini. Yüzü her zamanki gibi sertti ama hızlı olması heyecanını gözler önüne seriyordu. Yağmur kötü olsa da annemi sevmekten hiçbir zaman vazgeçmeyecekti. Kolyeyi aldı elimden ve boynuna taktı,Atakan'dan da yardım almıştı.
Sandığımdan daha güzel duruyordu kolye,Yağmursa belli etmese de beğenmişti. Buna rağmen teşekkür etmedi,yorum da yapmadı ve sadece öylece kalmakla yetindi. Buna dahi üzülen kalbime kızdım,dilim onunla bağımızın kalmadığını söyleyip duruyordu ama kalbim inkar ediyordu resmen.
Takı töreninden sonra bazı misafirler gitmişken bazıları da kalmıştı. Ben yorgunluktan yerimde oturdum,dağıtılan pastalardan iki çeşit alıp bir ondan bir diğerinden yiyordum. Tatlıyı çok yediğim için oğlum olacağını söyleyen tüm herkes Sencer'in tepkisiyle karşılaşıyordu çünkü Sencer'e göre kızımız olacaktı. Erkek olursa yaşayacağı hayal kırıklığını benden saklayamayacağına emindim.
Sandalyemin yanına bir sandalye yerleştirildi,başımı yanıma çevirince babamı gördüm. Kollarını bağlamış dümdüz ileri bakıyordu,Sencer bize doğru adımlayınca babama belli etmeden elimle durmasını işaret ettim. Saygı duydu, gözü hala üzerimizdeydi ama abisinin yanında kalmaya devam etti.
"Mutlusun." dedi,şaşkınlığı sesine yansımıştı.
Bu kez sert ve ifadesizdim. "Sandığından çok daha fazla."
"Aşık mısın ona ?"
Sencer'i çenesiyle işaret ettiğinde tebessüm ettim,onu düşünmenin bile kalbime huzur saldığı bir anda "Evet." dedim. "Sandığından çok daha fazla."
"Üzüldüm senin adına." dediğinde dilinin aksine sesindeki keyifi fark edebiliyordum. Ona döndüğümde eş zamanlı olarak bana döndü ve "Sevdiğin adamın sana yalan söylemesi kadar ağır bir şey yoktur eminim." diye tamamladı cümlesini.
"Ne saçmalıyorsun ?" dedim anında.
Bakışları bir şeyler bildiğini açık ederken yutkundum. "Neler yaptığınızın ya da yapmaya çalıştığınızın farkındayım. O istediğiniz şeye ulaşamayacaksınız çünkü Volkan Arman her zaman bir adım önünüzde olacak." Güldü,ürpertici bir gülüştü. "Madem birliktesiniz bu yolda,kocana senden sakladığı şeyleri de anlatmasını söyle güzel kızım. Sonrasında benden duymanı ve daha da üzülmeni hiç istemem,anlarsın ya.."
İçime kötü bir hissi bırakıp kalktı,söylediği şeylerin ağırlığıyla kalakaldım ve gözlerim beni izleyen Sencer'e döndü. Onun benden bir şey saklayacağını sanmıyordum,ne olursa olsun her şeyi birbirimize anlatacağımıza dair sözler vermiştik. Babama inanmayacaktım ama yine de merak duygum o kadar kabardı ki yerimde duramadım.
Ayağa kalkıp Atakan'la konuşan Sencer'in yanına doğru ilerledim,Nehir ve eltilerim de hemen yanımızdaki Yağmur'un yanındaydı. Bu kadar kişi içinde soru soramayacağım için Sencer'e bir kaç adım kala durdum ve "Sencer,gelir misin bir dakika ?" dedim. Parmağıyla beklememi işaret ettiğinde olduğum yerde durdum.
Hissettiğim dürtü kafamı eğmemi sağladı,bebeğimizin hareketlerini hissetmem belki imkansızdı ama sanki kendini hatırlatmak istermiş gibi kalbimi titretmişti. Gülümsedim,karnımın üstündeki elimi onu bulmak ister gibi gezdirdim ve bir noktada durdum. "Buradasın anneciğim."
Yazardan
Bir damla arştan süzülüp yere ulaştı,yeşile bulanmış bu sisli şehir hazırlığını yapıyormuşçasına etkileyici ama tehlikeliydi. Yarım kalacaklara,mühürlenmiş kalplere ve bir anneye gözyaşı döküyordu bu coğrafya; göğsünde sakladığı her acıyı böyle suluyordu..
Sevenlerin muradına erdiği bir akşamın sonunda hırslarına yenik düşmüş, gücün şehvetine kapılmış zalimlerin bir oyunu vardı. Her şeyden habersiz kocasını bekleyen Efil bebeğiyle konuşuyordu; bir diğer yanında ise Nehir, Sevda ve Umay koyu bir sohbete dalmıştı.
Bu sohbeti Nehir dinleyemiyordu çünkü zihninde susmayan sesler buna engel oluyordu. Kendini bazı şeylerden alıkoyma çabası başarısızlıkla sonuçlandıkça daha da batıyordu derinlere. Gözlerinin Kerem'i aradığı esnada tam karşılarından gelen adam dikkatini çekti.
Saatlerdir ilk defa gördüğü bu adam etrafına tedirgin bakışlar atıyordu,bir eli havada ve tetikte bekler gibiydi. Adamın gözleri Efil'in üzerindeyken Nehir'in kalbine bir korku yerleşti,Sencer'e sesleneceği esnada adam elini beline attı ve bir silah çıkardı.
Şaşırmaya da düşünmeye de zamanı yoktu,tek hissettiği şey korkuydu ve bir an bile tereddüt etmeden "EFİL!" diye haykırıp onun önüne geçti. Tek bir kurşun sesi tüm sesleri bastırdı,gözleri ona dehşetle bakan yeşillerdeyken sırtındaki acı tüm acıları yok etti ve zihninde geçmiş yankılandı.
"O senin kardeşin değil!"
"Hayır,kardeşim!"
"Onu sonsuza dek koruyamazsın Nehir,hayatın bir yerinde ayrılacaksınız ve sen şuan onun için sana verilen tüm nimetlerden vazgeçiyorsun."
"Ne sen ne de amcam bizi hiçbir zaman ayıramayacaksınız,abimi başka bir şehre gönderdiğiniz gibi bana yapamayacaksınız. Ve evet anne,onu sonsuza dek koruyacağım. Canımdan olsam dahi onu korumaktan hiçbir zaman vazgeçmem."
Sözünü tutmanın verdiği gururla tebessüm etmeye çalıştı Nehir ama acısı o kadar keskindi ki mimik oynatamadı ve yere çöktü. Efil yaşadığı şoktan çıkıp onun başına geçtiğinde ikisinin de gözlerinden yaşlar boşalıyordu. "Ne-nehir.." dedi titreyen sesiyle.
"Ağlama kardeşim." dedi Nehir,gözleri kararıyordu ve o kadar acısı vardı ki katlanamadığından haykırmak istiyordu.
"Nehir,korkma tamam mı ?" dedi Efil ama daha çok kendisinin korktuğundan bihaberdi. Kalbinin ortasına bir kor düşmüş gibi kavruluyordu yüreği,gözleri korkusunu ortaya koyarken kucağındaki Nehir'in yaşlarla dolan yanağını okşuyordu. "Şimdi,şimdi hastaneye gideceğiz ve hiçbir şey olmayacak."
"Efil'im.." dedi Nehir zorlukla. Babasının ölümünden sonra içine kapanan annesini düşünmedi,hep uzakta olan abisini de düşünmedi çünkü babasının ölümünden sonra onun yanında kalan tek kişi Efil'di ve sadece onu düşündü.
"Zorlama kendini." diyen Efil etrafına yardım bakışları atıyordu. Herkes korkudan dışarı koşarken bazıları başında durmuş onları izliyordu. "İZLEMEYİN BİR ŞEY YAPIN!" diye haykırdı. "SENCER! BİR ŞEY YAP!"
"Ambulansı bekleyin." dedi bir ses.
"Bizim dokunmamız sağlıklı olmaz." dedi bir diğer ses.
"Ambulansın gelmesi uzun sürer,biz götürelim." dedi biri.
Sencer kaçan adamı yakalayamamanın sinirini bir kenara bıraktı ve Nehir'e doğru koştu. Dikkatli bir şekilde Efil'in kucağından aldı onu ve hızlı adımlarla kalabalığı delip çıkışa doğru yürüdü. Efil arkasından Nehir'in elini hiç bırakmazken üstüne ve ellerine bulanan kan onu daha çok ağlattı.
"İyi olacaksın,iyi olacaksın kardeşim."
Kapının önüne çıktıklarında Kerem otoparktan arabayı getirmiş ve tüm kapıları açmıştı. Arka koltuğa Efil ve onun kucağına Nehir yerleşti,Kerem ön koltuğa ve Sencer'de sürücü koltuğuna geçti.
Nehir'in gözleri bir açılıp bir kapanırken "Kapama,kapama gözlerini Nehir." dedi Efil,boğazı yırtılacak gibiydi. Haykırırcasına ağlıyordu,kanlı elleri kardeşinin yüzünde dolandığında yalvarır gibi baktı ona.
"Uyuma Nehir." dedi Kerem,önde otursa da onlara doğru dönmüştü ve korkudan çarpan kalbine anlam veremeden sahte sevgilisini izliyordu.
"Sana ne be.." diyebildi Nehir,dudakları kıvrıldı ikisinin de. Nehir'in gözlerinden sessiz yaşlar akaren içine gömdüğü tüm hislerden dolayı pişman oldu ama gücü tükendiği için konuşamadı.
"SENCER HIZLI SÜR YALVARIRIM!"
"Bu halde bile benimle inatlaşıyorsun."
"Laz kızıyım oğlum ben.." dedi kekeleyerek. Gözleri kapandı,artık daha da zorlaşıyordu acıya katlanmak ama söyleyecekleri vardı. "Kardeşim." dedi Efil'e. Efil perişan halde döndü ona,veda konuşması yapsın istemedi ve kafasını iki yana salladı ama Nehir devam etti. "Keşke ertelemeseydik bazı şeyleri ama hep ailem olduğun için teşekkür ederim.."
"Daha çok zamanımız olacak Nehir,deme böyle lütfen."
Dudaklarını araladı ama konuşamadı,hastaneye vardıklarında Kerem ve Sencer inip sedye istediler. Nehir'in sızlayan sırtı sedyeye değdiğinde elini tutan kardeşine baktı,son kez araladığı gözlerinden bir damla daha yaş aktı ve dudaklarındaki tebessümle kapadı gözlerini.
"Nehir!" dedi telaşla,korkudan yanındaki doktora döndü ve "Bir şey yapsana!" dedi ama doktor ona hiçbir şey söylemedi. "NEHİR GÖZLERİNİ AÇ KARDEŞİM!" dedi ama bir daha o kara gözleri göremedi.
Doktorlar sedyeyle ameliyathaneye girdiler ve kapı kapanmadan önce içlerinden biri "Nabız yok hocam!" dedi. Efil kalakaldı,ardında Sencer ve Kerem varken sendeledi ama yıkılmadı. Gözleri yaşlarını boşaltırken,kalbinin durduğunu hissetti ve zihni karanlığa gömüldü.
Nabız yok cümlesi boğazına bir yumru gibi oturduğunda kasıklarında keskin bir sızı hissetti,her saniye artan bu ağrıyla karnını sarmaladı. Bacağından süzülen bir ıslaklık hissettiğinde başını eğdi ve yırtmacından açıkta kalan bacağındaki kanı gördü. Yüreğine bir başka acı oturdu,bir başka korku sarmaladı onu. "Sencer.." dedi fısıltıyla,gözleri karardı.
Bu kan Nehir'in değil,bebeğinindi. Kasıklarındaki sızı bebeğinin acısıydı ve şuan kanaması olduğunu kana bulanmış bacağından anlayabiliyordu. Devam edemedi,konuşamadı ve onu çeken karanlığa teslim oldu.
Saat 00.00
Tarih 25 Ocak.
25 Ocak,Efil'in doğduğu gün.
25 Ocak,Leyla'nın öldüğü gün.
Bir doğumun ve bir ölümün sığdığı bugün de tarih tekerrüh etmişti. Bir kurşun sadece bir can değil,cananı da almıştı. Bir karanlık sadece Efil'i değil,onunla olanı da hapsetmişti.
25 Ocak;Efil'in doğumuyla güzelleşip,Leyla'nın ölümüyle lanetlenmişti.
Bugün 25 Ocak,kana mı bulanacaktı yoksa karanlığa mı ?
⚓️
Bölüm Sonu ballarım.
Erken buluştuk,sizce nasıldı bölüm ?
Kitappad'e çok giremediğim için sorularınızı
ınstagramdan yanıtlarım.
Intagram: mavibirlotus
Yeni bölüm için yorum sınırımız var artık.
100 yorum olmadan atmayacağım.(random atmayın lütfen)
İlk sahnemizde geçmişi okuduk,fikirleriniz neler ?
Nehir ve bebeğimizin sonu ne olur sizce ?
Instagram: mavibirlotus
Hoşçakalın.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 38.48k Okunma |
3.11k Oy |
0 Takip |
27 Bölümlü Kitap |