
Hoş geldiniz ballarım.
Keyifli okumalar dilerim.
Bölüm Şarkıları :
Aytekin Ataş,Şahdamar
Ahmet Kaya,Korkarım
Yirmi7&Birol Namınoğlu,Muhtemel Aşk
Gripin,Aşk Nerden Nereye
⚓️
Göğsümde keskin bir ağrı varken sisli ve karanlık bir ormanda ilerliyordum. Sanrıların, korkuların ve kaçtığım gerçeklerin ağırlığını yüzüme vurmak ister gibi bir kasvet mecvuttu havada. Uzun zamandır sığındığım tek limanı aradı gözlerim. "Sencer!" diye seslendim boşluğa doğru.
Cevap alamamak içime yayılan korkuyu körükledi,bilinçsizce ve sadece kalbimdeki seslerle ilerlerken ağaçların olmadığı bir açıklığa çıktım. Üşümeye ve titremeye başlayan bedenim duraksadı. Karşımdaki karanlık beni kendine çekerken direndim ilerlememek için.
Duyduğum nefes sesleriyle refleks olarak bir yöne döndüm,Nehir'i görmek beni şaşırttığı gibi sevindirmişti de. "Nehir.." dedim,yere oturup bağdaş kurmuştu ve hareketsizce toprağa bakıyordu. Burasının neresi olduğunu,neden burada olduğumuzu soramazdım çünkü bir ölü kadar ruhsuzdu.
Yanına gitmek için adım atmaya çalıştım ama hareket edemedim,birileri ayağımı olduğun yere prangalamış gibi kalakaldım. Neler olduğu hakkında en ufak bir bilgim yokken bu lanet yerden çıkmanın bir yolunu aramaya başladım.
O esnada karanlığın ortasında bir ışık göründü,içimi umutla dolduran beden adım adım bana yaklaştı. Yeşil hareleri parıldarken dudaklarında bir tebessüm vardı,babam belki de ilk defa haklıydı ve ben annemin kızıydım. Karşımda onu son gördüğüm gün ki kadar güzeldi ve ben kendime bakıyormuş gibi hissediyordum.
Gözyaşlarım yanaklarımdan süzülürken "Annem.." dedim,devamını getiremedim. Uzun zamandır ona hasret olmanın acısı boğazımı düğümledi. Kucağındaki beyaz kundak şuan ilgileneceğim son şeydi ama o kucağına bakmakta ısrarlıydı.
Unutmak üzere olduğum sesi "Mis kokulu kızımın,mis kokulu evladı.." dediğinde elim karnıma gitti. Orada değildi,karnım hala şişti ama bebeğim içinde değil gibiydi. Annemin kucağındaki bebek benim bebeğimdi.
"Bebeğim.."
"En az senin kadar güzel." dedi,bebeğe mi odaklanmalıydım annemin gülüşüne mi bilemedim ama kalbimdeki garip sancıya rağmen tebessüm ettim. Bende yanlarına gitmek istedim ama tıpkı az önce olduğu gibi kıpırdayamadım.
"Yanıma gelin anne.." dedim çaresizce.
"Ben hep en yakınındayım,kalbindeki cennet bahçesindeyim kızım." Başımı iki yana salladım, yeterli olmadığını anlamalıydı. Gülüşü usulca solarken "Hüküm sürenlerin saltanatını yerle bir etmelisin." dedi.
"Nasıl ?"
"Kalbindeki benle."
"Anne ben çok yoruldum." dedim isyan edercesine. "Seni çok özledim ama yoksun, mutluyum diyorum ama benden sevdiklerimi alıyorlar. Ben çok yoruldum,neden böyle oluyor anne ?"
Gözerimdeki yaşlara inat gülümsedi,kucağındaki bebeğin kıpırdanan elleri göründü. Ona dönüp gülümsedi. "O da sevdiklerinin arasında mı ?"
Kaşlarımı çattım. "Elbette."
"Neden istemedin o halde ?" dediğinde kalakaldım,cevap vermek için dudaklarımı araladım ama o devam etti. "İstemediğin her şey bir gün senden gider güzel kızım,kıymetini bilmediğin her güzel duygu bir gün yitip kaybolur."
"Öyle değil." dedim panikle,bebeğim gidemezdi. "Sadece ona iyi bir anne olamamaktan korktum,ama şimdi öyle değil." Kafamı iki yana salladım. "Yemin ederim şimdi onsuz nefes almayı bile düşünemiyorum. Artık her şey farklı." Nehir'e döndüm. "Sende bir şeyler söylesene Nehir."
Nehir kesik nefesiyle önündeki alanı kazıyordu ve bunu elleriyle yapıyordu. Tırnaklarından kanlar toprağa damlarken umursamıyordu. Bu görüntü karşısında ürperdim. "Ölüm." dedi titrek bir sesle. "Can bedende,ruha ölüm.."
"Karanlığa bir ışık yakmazsan.." Anneme döndüm,şaşkındım ve çok korkuyordum. "Karanlık seni de sevdiklerini de yutar,can bedende kalır ama ruhun ölür." Bebeğe baktı ve bana seslenir gibi "Ölme güzel kızım,yaşa ve yaşat." diye ekledi.
Arkasını döndü,geldiği karanlığa tekrar adım adım giderken başımı iki yana salladım ve "Anne dur!" dedim,daha yüzünü bile görmediğim bebeğim benimle kalmalıydı. "O benim bebeğim,onu götüremezsin!" Hareket edemiyordum. "Anne bebeğimi bana ver,yalvarırım onu götürme! Ne ben ne de Sencer onsuz yaşayamayız artık."
Annem durmuyordu,Nehir'e döndüm yardım almak için. Önüne açtığı küçük çukurdaki kan gölü beni daha da ağlattı. İçimde bir şeyler koptu,korkudan titrerken Nehir beyaz bir spor ayakkabıyı o kan gölünün ortasına bıraktı. Ne oluyordu bu lanet yerde ?
"Anne!" dedim tekrar,artık hıçkırarak ağlıyordum. Bebeğimin ağlama sesi kulağıma ulaştığında artık kalbim onun sesiyle daha da ağrıyordu. Titreyen dizlerim beni taşıyamadı ve yere çöktüm.
Nefesim daralsa da onu olduğu yerde durduracak kelimeler feryat edercesine döküldü dudaklarımın arasından. "Canım umurumda değil,canımdan olanı alma benden. Gidişin ruhumda kapanmaz bir yarayken şimdi de son darbeyi vurup öldürme.."
⚓️
Korku bilincimi ele geçirmişken kirpiklerimi zorlukla araladım. Kuruyan boğazım,sızlayan gözlerim ve üşüyen bedenimden daha önemli sorunlarımın aklımı ele geçirmesiyle gözlerimden yaşlar akmaya başlamıştı.
Kendime gelmem kısa sürdü,bir hastane odasında olduğumu kolumdaki serumdan anlayabiliyordum. Üstümdeki hastane elbisesi yüreğimi ağzıma getirirken bebeğimi mi Nehir'i mi düşünsem bilmiyordum. Tek hissettiğim saatlerce ağlamak istediğimdi.
"Efil." dedi Sencer'in sesi,birdenbire başımda belirdi. Kızaran gözlerine nasıl baktıysam korku doluydu,arkasında bir yöne döndü ve "Doktor çağırın." dedi. Onun gözlerine umutla baktığımı görmeliydi,dudaklarından dökülecek bir kaç güzel habere muhtaçtım görmeliydi..
Dudaklarımı zorlukla araladığımda boğazımda keskin bir sızı yer edindi,ona rağmen "Sencer.." diyebildim zorlukla.
Saçlarımı okşadı ve yanaklarımdan süzülen yaşları sildi. "Nehir ameliyattan sonra yoğun bakıma alındı,doktorların gözetimi altında ama gittikçe iyiye gidecek meraklanma." Serum takılı elim karnıma gitti,varlığını hissetsem de emin olamadım. "Bebeğimiz de gayet iyi,annesine ve babasına ufak bir oyun oynamak istemiş sadece.."
"Ben.." dedim,kısıktı sesim. Yerimde doğrulmaya çalıştığımda yastığımı düzeltip yardımcı oldu. "Ben üzülmeyeyim diye-"
"Nehir üst katımızda güzelim,doktorlarıyla bire bir görüşelim dilersen." Acı bir tebessümle "Her şey çok daha iyi olacak." dedi.
Varlığını belli eden göbeğimi okşarken onu hissediyordum,kalbimdeki sıcaklığı ve tarihsiz sevgiyi hissedebiliyordum. İkna olsam da "Bebeğimiz ?" dedim, gözlerim durmuyordu ve olayların şokunu atlatana kadar ağlamaya da devam edecektim muhtemelen.
"Annem iyi olursa,bende iyi olacağım diyor."
Verdiğim nefeste öyle derin korkular saklıydı ki omuzlarımdaki yükün kalktığını hissettim. Nehir'in kalbi dursa da geri gelmişti,bebeğimiz bizi bırakmamıştı ve ben şuan en ufak müjdeye bile sevinecek kadar bitap haldeydim.
Doktor geldi,serumumu ve durumumu kontrol ettikten sonra bir kaç şey söyledi. Aklım Nehir'de olduğu için benim yerime Sencer dinlemişti,bir an önce gidip kardeşimi görmeliydim. Serumdan kurtulduğuma şükrederken doktorun çıkmasını bekledim.
"Nehir'i görmek istiyorum."
"Doktorlar yanına kimseyi almıyor."
"Sencer.." dedim ağlamaklı bir sesle. "Bir şekilde halletmeye çalış,sadece beş dakika kalıp çıkacağım zaten."
"Tüm herkes orada,senin üzerine geleceklerini bile bile seni nasıl oraya götüreyim Efil'im ?"
Koltuktaki çantadan bir kaç parça kıyafet çıkarıp yanıma geldi. Hastane elbisesinden kurtuldum ve Sencer'in beni giydirmesine izin verdim. O esnada "Kimse umurumda değil,sadece Nehir'i görmek istiyorum." diyordum.
Direnmedi Sencer,sessiz kalarak kabullendiğini gösterdi. Zaten içim böylesine yanarken beni reddetmezdi. Bir yanım suçlulukla kavruluyordu bir yanım acıyla. Benim önüme atlamasaydı onun yerinde ben olacaktım,onun yerine ben acı çekecektim ve bebeğimi kaybedecektim..
Nehir benim annemdi,Nehir benim kardeşimdi,Nehir benim yoldaşımdı. Onsuz bir hayatın ölümden farksız olacağının bilincindeydim. Yıllar boyu çevreme sardığı kanatları yetmiyormuş gibi birde şimdi bebeğimi kurtarmıştı,ona olan borcum ödenemeyecek kadar kıymetliydi.
Sencer'in koluna girdim,adımlarımın yavaş olmasına dikkat ederken kapıya ilerledik. Tam o esnada birileri bizden önce davranıp kapıyı açtı,Atakan ve arkasından da Yağmur içeriye girdi. "Nasılsın Efil ?" dedi Atakan.
"Daha iyi." derken gözlerim Yağmur'a döndü. Gözlerinin içinde bir kaç endişe tohumu yakaladığımda kaşlarımı çattım. Onu bu halde beklemiyordum,mutlu değildi. Hatta tanımasam üzüldüğünü bile düşünebilirdim.
"Beni suçlamaya mı geldin ?" dedim tüm gerginliğime.
"Efil-"
Atakan araya girmeye kalkınca "Sus!" diyerek durdurdum onu ve tekrar Yağmur'a döndüm. "Söylesene Yağmur,düğünün mahvolduğu için mi suçlayacaksın yoksa Nehir benim önüme atladığı için mi suçlayacaksın ?
Öfkeliydim,kırgın ve üzgündüm. Tüm bu duyguların hedefinde kim vardı kestiremiyordum ama içimde tutamayacağım kesindi. Bağırmak,kızmak ve ağlamak istiyordum çünkü şuan en kıymetlim yaşam savaşı veriyordu.
Soğuktu,hep olduğu gibi. "Suçlamaya gelmedim."
"Perişan halimi görmeye mi ?" Güldüm alayla. "Alışıksın benim bu hallerimi izleyeme nasıl olsa,ben acı çekerdim ve sen tebessümünle izlerdin öyle değil mi ?"
Yutkundu,kapının eşiğindeyken "Sonra da benim kötülüğümü sorguluyorsun, iyilik sana hiçbir zaman yaramadı ki iyi olayım." dedi ve arkasına dönüp gitti. Atakan'da kısa bir an bana sitemle bakıp karısının arkasından gitti.
"Efi-"
"Dinlemek istemiyorum."
Kolumu Sencer'in elinden kurtardım ve odadan çıktım. Yavaş adımlarla ilerlediğim için Sencer yanı başımdaydı ama bana dokunmasını istemediğim için ona karşı mesafeliydim. Asansöre bindik,Sencer'in dediği gibi üst katın tuşuna bastım.
Aynadaki aksime baktım,gri bir eşofman takımını giymiştim ve saçlarım hep olduğu gibi omuzlarımdan salınıyordu. Gözlerim şişti,dudaklarımın rengi solmuştu. Bir gecede uykuda dahi olsam acıyı iliklerime kadar hissetmiştim.
Sencer'in kolu belime dolandığında geri çekilmedim,yorgun bedenimi ona yasladım ve öfkemi bir kenara bırakıp tüm hüznümle ona sığındım. "İyi olacak." dese de gözlerimden yaşlar aktı.
"Ya olmazsa ?"
"Nehir'in savaşçı yönü seninle aynı." dedi saçlarımın arasına bir buse kondurup. "Son ana kadar çabalayacağından ve seni yalnız bırakmayacağından eminim,kendini daha fazla üzme ki uyandığında seni böyle görmesin."
Kafamı salladım,gözyaşlarımı sildiğimde asansör kapısı açıldı ve indik. Sencer'in yönlendirmesiyle de koridorun sonuna kadar ilerledik. Yoğun bakımı kısmının önünde gördüklerim beni durdurdu. Yengemle Batu yan yana oturmuş ve kızaran gözlerle karşılarındaki duvarı izliyordu,Kerem kapının direkt önünde bekliyordu ve babaannem de Yağmur'la Atakan'ın yanında oturuyordu.
"Geldu uğirsuz!" diyen babaannemin sesiyle herkes bana döndü,her birinin gözlerinde farklı duygular mevcutken hangisinden daha çok çekindiğimi bilmiyordum. Nehir benim için atılan bir kurşunla vurulmuştu ve bunun suçlusu bendim.
"Şöyle bir anda yapma bari.." diyebildim sadece.
"Sözünü tutti kizum." dedi yengem,titreyen sesi içimde fırtınaları koparırken ağlamaktan kızarmış gözlerini üstüme dike dike ayaklandı ve bana doğru geldi. Sencer bana bir şey yapar korkusuyla temkinliydi. "Canum pahasuna oni hep koruyacağum demiştu,senu da bebeğinu da canu pahasuna koridi. Benum kizum sözini tutti.."
"Özür dilerim." diyebildim,en az onun kadar ağlıyordum.
"Amcan mazlumun ahuni alursan senden çıkar deduydi.." derken ellerimi tuttu. "Allah şahittur ya sağa kötülük etmedum ama hep kenara geçup sustum, affet..Hakkunu helal et ki kizum yaşasun." Ayaklarımın dibine çöktüğünde bende onunla birlikte çöktüm. "Allah'un aşkina affet,kizumsuz yaşayamam ben."
"Yenge yapma böyle.." Boğazım düğüm düğümdü. "Ben sana hiç ah etmedim ki, hem kızmıyorum da sana. Üzme artık kendini,Nehir için elimden gelen her şeyi yapacağım. O benim her şeyim,o benim kardeşim. Hem kalkacak ayağa,çok daha iyi olacak.."
"Hekumlar hiçbur şey demeyi,kizum nasuldur bilmeyirum." Kollarından tutup kaldırdığımda eski yerine oturttum. Sencer nerden getirdiğini bilmediğim bir suyu uzattığında yengeme verdim. "Baban nerededur oni da bilmeyruz,kimse ilgilenmii kizumla.."
Yengem sudan bir kaç yudum aldı. "Olur mu öyle şey Emine Hanım ?" dedi Sencer. "Ben ve Kerem bizzat her saat başı doktoruyla görüşüyor ve gelişimleri takip ediyoruz. Siz endişe etmeyin lütfen."
"Size ihtiyacımız mı var sanki,siktir olup gidin!"
Batu'ya dönüp "Kes sesini!" diye çıkıştım. Öfkeli gözlerimle şaşkınlıkla baksa da yumuşamadım. "Düşmanlık beslemek yerine biraz olsun kardeşini düşün, kavganının yeri olmadığını söylememe gerek yok."
Herkes önüne döndü. Ben yengemin yanında onunla ilgilenirken Sencer Kerem'le birlikte doktorun odasına gitmek üzere yanımızdan ayrılmıştı. Buradakilerin arasında kalmama göz yummasının sebebi Atakan'ın bizimle olmasıydı. Üstümdeki bakışları umursamadan bekledim gelecek güzel haberleri,kalbim ağzımda bir umut besledim saniyeler içerisinde.
Bir süre sonra koridorun başında Sencer,Kerem ve bir hemşire göründü. Heyecanla ayaklandım,yanımıza ulaştıklarında hemşire öne doğru bir adım atıp "Sadece bir kişiyi beş dakikalığına içeriye alabilirim." diye açıkladığında omuzlarım düştü ve yengeme döndüm.
"Sen gir yenge." desem de içim ağlıyordu,bencillikse bencillik yapmak istiyordum çünkü burada Nehir'i en çok ben görmeyi hak ediyordum. O da öyle isterdi,beni görmek isterdi..
"Sen gir kizum,ben yavrumi öyle görursem dayanamam.."
Reddetmedim,kardeşimi görmeyi bu kadar hak ederken geri çeviremezdim. Sencer'inde yardımıyla hastane tedbir kıyafetlerini giyip maskemi de taktım. Ellerim titriyordu,adımlarım bile yavaştı. İçeriye girdiğimde hissettiğim boğuk havadan da nefret ettim. "Dikkat et kendine." dedi Sencer kapı kapanmadan önce.
Burası soğuktu,makine sesleri duvarlara çarpıp yankı yaparken Nehir yatağın içinde hareketsizce yatıyordu. Solgun yüzü gözlerimden yaşlar akmasına sebep oldu,yanına yaklaştıkça daha da kötü bir halde olduğunu görebiliyordum. Kabustaki ruhsuz bakışları içime öyle bir işlemişti ki şimdi sıcacık bakan gözlerine muhtaç kalmıştım.
"Nehir'im.." dedim konuşma cesaretini bulunca,gözyaşlarımı sildim. "Yanından bir an ayrılmak istemesem de vaktim kısıtlı,bu yüzden hemen lafa girmeliyim." Derin bir nefes verdim ve eldivenli ellerim onun buz kesmiş elini tuttum. "Hayat bana yaşamak için hiçbir neden vermiyor derdin ya,bende kızardım sana ve benim için yaşa derdim. Hala kızıyorum, burada yatmak yakışmıyor sana..Kalkmalısın,yaşayacağın güzel bir ömür var hissediyorum ve bü yüzden uyanmalısın. Benim için ve bebeğimin biricik teyzesi olmak için uyanmalısın. İnanmayacaksın ama Kerem bile senin için çok üzgün,saatlerdir uyumadığını söyledi Sencer." Güldüm gözlerim doluyken,inkar edecekti ama Kerem'den neden kaçtığını bakışlarından görüyordum. "Kalk ve hikayemiz kaldığı yerden devam etsin. Sen olmadan hiçbir mutluluk yeterli değil kalbime,sen yoksan hiçbir hayat muhteşem değil benim için. Bizi çok bekletme ve uyan.."
Maskemi indirmeden elini öptüm,sonrasında da soluk yüzüne ve burnunun altındaki borulara bakıp gözyaşı döke döke anlından öptüm. Eş zamanlı olarak kapı açıldı ve hemşire sürenin bittiğini belirtti. Onun arkasından dışarı çıkarken aklım Nehir'deydi. Bırakıp gitmek istemesem de mecburdum,onun için..
Çıktığımda gözler bana döndü,ağlamaktan tekrardan güçsüz düştüğüm için ayakta durmakta zorluk çekiyordum. Hep olduğu gibi yine Sencer'e dayandım,onun kolları beni ayakta tutarken "Uyanacak." dedim kendi kendime.
"Bir şeyler yemelisin." dedi Sencer,itiraz etmeme fırsat vermedi. "En azından bebeğimiz için güzelim,onun için daha güçlü kalmalısın."
Onun yönlendirmelerine ayak uydurdum,aynı katta bir odaya girdiğimizde yatağa oturdum direkt. Ayakkabılarımı soyup dizlerimi kendime çektim ve arkama yaslandım. "Henüz gece ameliyattan çıktı,yani toplasan altı saattir yoğun bakımda." Karşıma oturdu. "Sürece bakıldığında ters giden bir durum yok,ilk yirmi dört saat kontrol altında tutuluyor her hasta gibi."
Gözyaşlarımı sildim. "Sana inanıyorum ama yine de çok korkuyorum."
Ne ara eline aldığını bilmediğim poşeti aramıza koyup araladı. "Yağmur." deyip duraksadı. Konu odağı değişirken bağdaş kurdum ve uzattığı durumu istemsizce elime alıp bir ısırık aldım. "Saatlerdir burada,bir an bile uyumadı."
"Vardır bir oyunu."
"Nehir'e kan verdi." dediğinde duraksadım,dürümü aramıza bırakıp boğazımdaki lokmayı zorlukla yuttum. "Biliyorsun başta bende ondan pek haz etmiyordum ve şüpheleniyordum ama son günlerde bir farklılık hissettim."
"Vermeyip ne yapacaktı Sencer ?" dedim sertçe. "Atakan onun kan grubunu biliyordur, kuzenine neden kan vermedin demesin diye vermiştir tabi."
"Öfkenin gerçeklerin önüne geçmesine izin verme."
"Ne öfkesinden bahsediyorsun sen ?" dedim alayla gülüp. "Annemden sonra Nehir'i bile yok sayıp sadece Yağmur'un yanındaydım ben,her anımı onunla yaşamaya and içmiş gibi kendimi sevdirmeye çalıştım ama o hep benden uzaklaştı. Gittikçe babama dönüştü; benim acı çekmemi zevkle izledi,benim değil babamın yanında oldu. Sen neyin öfkesinden bahsediyorsun Allah için.."
"Tamam." dedi kabullenerek. "Özür dilerim,sadece değişe-"
"Konuyu değiştirelim mi ?"
Nefesini verip kafasını salladı,dürümümü tekrar elime alıp bir kaç lokma yedim ama devamı gelmedi. O kadar gergin hissediyordum ki Sencer'e bile yaklaşamıyordum. İçimde öyle bir acı vardı ki ne yapsam dinmiyordu.
Saatler geçti,diri bir bedenin içinde ölü bir ruhu taşıyormuşçasına kötüydüm her anında. Evdekiler beni görmeye gelmişti sonrasındaysa doktorumuzla bebeğimizin durumuna bakmıştık. Dolanıp duruyordum hastane koridorlarında ama son durağım yine Nehir'in odasının önündeki cam oluyordu.
Sencer'in dinlenmemi tavsiye eden tüm sözlerini geri çeviriyordum,öyle bir psikolojideydim ki onun bana dokunması bile iyi gelmiyordu. Gördüğüm kabus,Nehir'in solgun yüzü peşimi bir an bırakmazken ağlamamak için direniyordum çünkü bebeğime zarar gelir diye korkuyordum.
Akşamın ilerleyen saatlerinde yorgun bedenim duvara yaslıyken birdenbire önümden koşarak geçen doktorları gördüm,yerimde irkildiğimde hepsi Nehir'in odasına girdi. Pencere olmaması ayrı eziyetken onların telaşlı koşuşu beni de diğerlerini de endişeye sürüklemişti.
"Ne oluyor ?" diyebildim sadece,boğazım düğüm düğümdü. Sencer'in yanımda temkinli duruşu,yengemin Batu'ya dayanarak ağlaması,Kerem'in kapının önünde çaresizce beklemesi tek bir acının ortak yönleriydi. Biz onu kaybetmekten deli gibi korkuyorduk.
Neyse ki bir kaç saniye içinde odadan bir doktor çıktı,Nehir'in doktoruydu ve yüzü gülüyordu. "Hastamız uyandı,hayati tehlikesi yok ve değerler normal." dediğinde bir bir yandı ışıklarım,içimdeki umut parçaları birleşti.
Hepimiz bir yandan sevinirken kendimi Sencer'in kolları arasına attım. Öyle sevindim ki havalara uçtuğumu hissediyordum. Kuş kadar hafiflemiştim çünkü artık onu kaybetme ihtimalım ortadan kalkmıştı. Belki benim için,belki annesi için,belki kendi için,belki de yaşamak istedikleri için bu hayata tutunmayı tercih etmişti.
"Görebilir miyiz ?" dedi yengem,akan gözyaşları bu sefer mutluluktandı.
Doktor'un gözleri hepimizin üstünde dolandı. "Nehir sadece kuzeni Efil'i görmek istedi." dediğinde bir adım öne çıktım. Bakışlar bana döndü,doktor ise uyarılarını bildirip odaya girmem için yolu açtı.
Kimse itiraz etmedi,belki de içten içe buna şaşırmamışlardı. Birbirimize olan düşkünlüğümüzü buradaki herkes iyi bilirdi,canlarımız da ortaktı yolumuzda. O varsa bende vardım,eksik kalan yanımın en güzel iyikisiydi. Doktorun açtığı yoldan içeri girdim,kapıyı arkamdan kapattım.
Gözlerim direk onun yorgun siyahlarıyla buluştu,görevini yerine getirmiş bir asker misali gururlu bakışları vardı. Dudakları usulca kıvrılırken benim onun aksine gözlerim daha da doldu,burnumun direği sızladı. "Bunu bana yapmamlıydın." dedim ona yaklaşıp.
"Bu kez senin için değildi." dedi zorlukla,bir kaç kez öksürdüğünde onun yerine benim yüzüm buruştu. Yatağın ucuna oturduğumda elini tuttum. "Teyzesinin balını korumalıydım."
"Kendine de zarar vermemeliydin."
Gözlerinden binbir hüzün geçti,buruk bir tebessümüne bir acı saklıydı. Gülüşüm soldu,bir şeyler olduğunu sezdim. "Ne oldu ?" dedim telaşla. "İyisin değil mi,ağrın mı var Nehir'im ?"
"İyiyim." dediğinde elimi tuttu. Bakışları battaniyeyle örtülü olan bedeninde gezdiğinde yutkundum. "Kabus gördüm ve.."
"Ne gördün ?"
"Tırnaklarımla bir toprak kazıyordum." dediğinde ürperdim,kendi kabusumda da aynı şeyi görmüştüm. "Tırnaklarımdaki kan dolduruyordu o çukuru ve.." Devam etmemeliydi,aynı şeyleri görmemizin nasıl mümkün olabileceğini düşünmek dahi istemiyordum. "O kan gölünün ortasına ayakkabılarımı gömüyordum Efil." Bir damla aktı gözümden ve gözünden. "Bu ne demek biliyor musun ?"
Kaşlarımı çattım ve "Her gördüğün gerçek olmak zorunda değil!" diye çıkıştım ama bu kabusu benimde gördüğümü ve onun kadar beni de korkuttuğunu söylemedim.
"Efil ayaklarımı hissetmiyorum." dedi,bir bıçak kalbime saplanmış gibi nefesim kesildi. "Deminden beri kıpırdatmaya çalışıyorum ama bir milim oynamıyorlar."
"Ha-hayır.." diyebildim. Kısık sesle söylediği gerçek yüreğimde bir feryada dönüşürken o benden çok daha sakindi,ben kabullenmezken o acısını umursamıyor gibiydi. "Doktorlarla konuşacağız,narkoz etkisi olabilir." Başımı iki yana sallayıp ayağa kalktım. "Bu mümkün değil,doktorlarla konuşacağım."
Cevap beklemedim,onu oracıkta bırakıp odadan çıktım. Bana dönen gözleri es geçip koridorun sonunda olan doktor odasına ilerlemeye başladım. Zihnimde bir karmaşa çıktı,fısıltılar yükselip kulaklarımı çınlatan bir uğultuya dönüştü. Birileri senin yüzünden diye haykırdı kafamın içinde,dudaklarımı dahi kıpırdatamadım.
Doktorun kapısını çalmadan içeri kapıyı açtığımda Sencer ve Kerem'i koltuklarda oturmuş olarak gördüm. Durmadım ve içeri girip arkamdan kapıyı kapattım. "Nehir ayaklarını hissetmiyor!" diye çıkıştım direkt. Delirmiş gibiydim,onun acısını ben yaşıyordum adeta. "Bunun geçiçi bir etki olduğunu söylemelisiniz,çok daha başka bir şeye inanmış durumda. Ona kalıcı olmadığını söyleyin doktor bey."
"Efil." dedi Sencer,yapma der gibiydi.
Kerem'in eğdiği başına baktım,Sencer zaten bunu bildiklerini belli ediyordu. Doktor çaresizce elindeki kağıtları bıraktı. "Kurşun omuriliğine zarar vermiş, üzgünüm ama Nehir Hanım ayaklarımı hissetmiyorum derken haklı. Bunun kalıcı mı geçiçi mi olduğunu bilmiyoruz,tahliller yapıp detaylı bir inceleme yapacağız."
Haykırmak istedim,doktoru suçlamak istedim ama tek yaptığım kabullenmek oldu. Tıpkı Nehir'in bunu yaptığı gibi bende kabulledim,geçiçi olması tek umudumken buna sebep olanın ben olduğumu bilmek tüm pozitif yanımı öldürüyordu. Sencer'in elini kolumda hissettiğimde beni çektiği yöne itiraz etmeden gittim.
Bizim için ayrılan hastane odasına girdik ve kapıyı kapattı. "Nehir'in yanına gitmek istiyorum." dedim ama dinlemedi ve omuzlarımdan tutup yatağa oturttu. Önümde çöktüğünde kehribarlarını dikti bana,birçok duygunun geçtiği gözlerinin kızarık olduğunu yeni fark ediyordum.
"Nehir iyi,çok daha iyi olacak." dedi,sitemliydi ses tonu. "Kendini bu kadar yıpratmamalı ve umutsuzluğa kapılmamalısın. Saatlerdir sana yaklaşmama bile izin vermeyecek kadar kötüsün,acına odaklanmışsın ama benim endişemi yok sayıyorsun."
"Anlamadım ?"
"Seni kanlar içinde gördüğümde ne hale geldiğimi biliyor musun ?" dedi fısıltıyla,bağırışını bastırmak ister gibi dizginliyordu kendini. "Efil senin muane olduğun bir saatte ben neler yaşadım biliyor musun ? Yemin olsun tek bir nefesine yaşamımı bağladım o an,sense uyanıyorsun ama benden metrelerce uzakta kalıyorsun. Acına ortak olmama,seni hafifletmeme izin vermiyorsun."
"Sencer.."
"Efil'im.." diyerek susturdu beni. Şimdi kızarmış gözlerine ve durgun ifadesine anlam verebiliyordum. "Sen benim varlığımı unuttun,sen beni yok saydın."
Başımı iki yana sallarken gözyaşlarım aktı. "İyi değildim,sadece seni değil hiç kimseyi düşünemeyecek bir haldeydim."
Tebessüm etti,keyifsizdi. "Biliyorum güzelim,zaten sana kızmıyorum ki.." deyip kalktı ve yanıma oturdu,ellerimi avucuna hapsetti. "Yalvarıyorum en azından kendini yok sayma,hiç değilse bebeğimiz için kendini yıpratma. Nehir uyuyor ve yengen başında,sende iyi ol artık." Elimin üstünü öptü. "Olur mu ?"
Zihnim sadece sen benim varlığımı unuttun dediği yere takılı kalmışken başımı salladım. Kızarmış gözlerine uzunca bakarken ben uyurken neler yaşadığını düşlemeye başlamıştım. Kolları arasına aldı beni,kokusu ciğerlerimi şenlendirirken saatlerdir neden ondan uzak kaldığımı sorguladım. Haklıydı, geçmişte de acımı yaşadığımda çevremdekileri yok sayardım şimdi de onu görmezden gelmiştim.
"Özür dilerim." dedim suçlulukla,kırgınlığını hissettiğim için çok daha sıkı sarıldım. Saçlarımı okşadı,aşina olduğum öpücüğünü hissettim. Kalbimi kaplamış kasvet dağıldı,saatlerdir karanlıkta olan zihnim kötü her şeyi bir bir savurdu. Meğer ihtiyacım olan tek şey ona sarılmakmış,onu iterken şifamı da itmiştim.
Kolundan tutup kendimle birlikte yatağa uzandırdım,sırtımı onun göğsüne yaslayıp arkamı dönmüştüm. Bacaklarımı da kendime çektiğimde onun kolları arasında küçüldüm,bir öpücük kondurdu enseme ve tüm vücudum gevşedi. Kolları belimi sarıp karnımın üstünde durdu,bebeğimizi sevdi. Bende ellerimi onun ellerinin üstüne yerleştirdim.
Başını boynuma gömüp içli bir nefes verdi. "Bir daha her ne olursa olsun,beni kendinden uzak tutma."
"Ne olursa olsun kollarının arasından ayrılmayacağım."
"Kızsak da kırılsak da üzülsek de birbirimizde iyileşeceğiz."
"Sende saracağım yaralarımı."
"Yolumuz da sonumuz da bir."
"Çünkü.." dedim hafif bir tebessümle.
"Bizi buluşturan kader diyor ki; sen benimsin,bende seninim.."
Omuzlarımdan bir yük kalkmış gibi bir nefes verdim,öpücüklerine gülmekle yetindim. Kalbimdeki acı bir anda gitmiş,ağlama hissiyatım yok olmuştu. Bunca saattir susmak bilmeyen kötü düşünceler de yoktu artık. Sencer'in dokunuşunu ve varlığını hissetmek tüm kötülüğü ortadan kaldırmıştı,o benim için sonsuz bir ışığın temsiliyken kendine nasıl karanlık derdi aklım almıyordu.
Sonunda uyku bastırdı ve göz kapaklarım usulca kapandı,dudaklarımı aralamak istesem de pek başarılı olamıyordum. "Seni.." diyebildim sadece ve sonrasında susup Sencer'in kollarında uyuyakaldım.
Seni seviyorum diyecektim,diyemedim.
⚓️
Sürdüğüm tekerlekli sandalyeden Nehir yerine ben nefret ediyordum,tahlillere göre bu hissizliğin geçiçi olduğunu öğrenmek hepimizi rahatlatmıştı ama yine de ne kadar süre böyle kalacağını bilmediğimizden tedirgindik. Herkesin gözleri sık sık Nehir'e değiyor,onun agresif haline üzülüp önüne dönüyordu.
Babam bir kaç saat önce hastaneden çıkmadan gelmişti,tetikçiyi aradığını öne sürse de ben inanmamıştım. Şimdi hep birlikte eve giriyorduk,Sencer sırf benim için asla sevmediği ve katlanamadığı insanların evine giriyordu. Kerem ise hemen Nehir'in yanındaydı,garip bir şekilde durgundu. Şakaları bile yoktu artık.
Salona girdiğimizde "Ben direkt odama çıkmak istiyorum." dedi Nehir.
"Bir şeyler yeseydun kizum.." dedi yengem.
Nehir kafasını iki yana salladı,bakışları bana döndüğünde kafamı sallayarak isteğini onayladım. Sandalyenin yönünü çevirdiğimde Batu da ayaklanmıştı, babam neden onu durdurup oturtmuştu bilmiyordum. Arkamda Sencer ve Kerem varken merdivenlerin başına kadar sürdüm,sonrası ise acı bir gerçeğin yüzümüze vuruşuydu.
Bu benim bile canımı yakarken Nehir'in ne hissettiğini duymak ve acısına çare olmak istiyordum. "Abimi çağ-" Kerem hepimizi şaşırtan bir hamle yaparak Nehir'i tek seferde kucağına aldı,bize bakmadan merdivenleri çıkarken Nehir'in de en az benim kadar şaşkın olduğunu biliyordum.
Sencer sandalyeyi kapatıp taşırken bende peşlerinden ilerledim. Nehir'in odasının kapısını açıp girmeleri için yol verdim. "Bayağı da ağırsın Saruhan kızı." dedi Kerem,onca saatten sonra ilk tebessümü Nehir'e olmuştu.
"Taşımasaydın o zaman öküz!"
"Sevgilimi benden başka kim taşıyabilir ?"
"Sen harici herkes!"
Nehir'in yastığını ve çarşafını düzeltirken sohbetlerine sadece tebessüm ediyordum. Kerem Nehir'in hemen yanına otururken ben ve Sencer pencere başında birbirimize yaslandık. Elim kırmızı sweattişörtümden belirginleşen karnıma dolandı,çok hızlı büyüdüğünü hissediyordum.
"Şaka yaptık be,çemkirme hemen."
"O kadar komikti ki gül gül öldüm!"
"Bende bir an öldün sandım ama hala yaşıyorsun maalesef."
Kaşlarını çattı Nehir. "Yüzümü bir daha görmezsen ölmemle eş değer olur aptal."
"O nasıl mümkün olacak ?"
"Defolup gidersen mümkün olur."
Kıkırdadım istemsizce. "Kerem sevgilisini terk etti dedirtmem."
"Nehir sevgilisini terk etti desinler o zaman."
"O da olmaz,benden iyisini buldun sanarlar."
Nehir uzanıp Kerem'in kafasına vururken "Defol git başımdan!" demeyi de ihmal etmemişti.
"Bu tatlı sohbetinizi bölmek istemem ama.." dediğimde gözler bana döndü. "Bu konuya açıklık getirmemiz şart,babama bırakırsanız yarın gelip Nehir'i istersiniz sonra da düğün yaparız. Bir an önce gerçeği söylemeniz lazım."
Nehir kafasını salladı. "Efil haklı,bu yalan ayağımıza dolanmadan ayrıldığımızı söylemeliyiz."
Kerem'in neden gözlerini kaçırdığını ve keyfinin bozulduğunu tahmin edebiliyordum. Bir aya aşkın süredir bu rolü yapıyorlardı ve bence çekimlerine karşı koyamıyorlardı. Üstelik düğün günü Nehir'in bahsettiği kadın depodan tanıştığımız Zeynel'in eşiydi,kızının geçmişten şimdiye kadar olan bütün tahlillerini elimize ulaştırmış ve geri gitmişti. Kısacası Kerem uzun zamandır alışkanlıklarından uzak duruyordu ve bu beni bile şaşırtıyordu.
Kerem "Bu kadar üstünde durmayın bu konunun." dedi,ayaklanıp üstündeki ceketi soydu ve Nehir'in sandalyesine astı. "Zamanı gelince ben halledeceğim."
"Zamanı ne zaman Kerem ?" dedi Nehir,yanına oturan Kerem'e şaşkınlıkla bakıyordu. Benden çok daha zekiydi ve özellikle bu konularda her şeyin farkına varabiliyordu.
"Efil." diyerek fısıldadı Sencer,ona doğru döndüğümde sıcacık gülümsedi. Nehir ve Kerem'i bir kenara bırakıp sevdiğim adama odaklandım. "Küçük bir işim var,istersen burada kal istersen eve bırakayım seni."
"Ne işin var ?"
"İş işte güzelim."
"Evdekiler sürekli arıyor onları da görmek istiyorum ama Nehir'in yanından ayrılamam." derken göz ucuyla gülüşen çifte baktım. "Sen işlerini halledene kadar burada kalayım sonra gelip alırsın beni,hem şu işlerinden bana da bahsedersin."
Burnuma bir fiske vurdu. "Bu kadar meraklı olma."
"Huyum kurusun."
"Kızımızı düşünemiyorum."
"Kız değil Sencer!" dedim gülerek.
Banane der gibi omuzlarını kaldırıp indirdiğinde daha çok güldüm. "Ben çıkıyorum o zaman." dedi,ilk önce benim yanaklarıma sonra da karnıma öpücük kondurdu. Aşinası olduğum bu vedaya güldüm ve bende onu öptüm.
Arkasına baka baka odadan çıktıktan sonra Kerem ve Nehir'e döndüm. En başlarda katiyen karşı olduğum bu çekime artık karşı değildim. Kerem bir aydır hiçbir kıza yandan bile bakmıyorken onun hakkında bazı fikirlerim değişmişti. Bazı şeyler bazı insanları değiştirebilir kanısına varmam onun sayesinde olmuştu.
Yatağa zıplayarak oturup aralarına girdim,ikisi de susup bana döndüğünde "E ne konuşuyordunuz ?" dedim.
"Başlarda böyle değildi bu kuzenin." dedi Kerem,Nehir'e anlatıyordu. "İyi anlaşırız sandım ama arkadaşımı benden kıskanınca biraz sıkıntılı olduğunun farkına varmış oldum,sanırım şimdi de seni kıskanıyor."
"Gerizekalı!" dedim ayağımla sırtına sertçe vurup,iki büklüm olduğunda Nehir gülerel kolumdan tuttu. "Bizi kıskanan sensin,Sencer tüm vaktini bana ayırıyor diye nasıl da kıskanıyorsun görmüyorum sanki."
"Aynen,rivriv!"
"Kavga etmeyin." dedi Nehir,gülüyordu. Uzattığı ve kıpırdatamadığı ayaklarının bize yük olduğunu düşündüğü için üzülüyordu biliyordum ama hep olduğu gibi acısını saklamakta başarılıydı,onu tanımasam umurunda değil derdim.
Çocuk anılarına kadar inen sohbetimizin ortasında nasıl olduysa onlardan soyutlanmıştım. Uykudan dolayı sürekli esniyordum ve ellerim karnımın üstünde sadece bebeğime odaklıydım. Bu zamanlarda çok uyutuyordu beni, yine uyutmaya çalışıyor olmalıydı. Şiş karnımı okşaya okşaya gözlerimi kapattım.
Gözlerimin önüne annem geldi,kabusum aklımın bir kenarında canlanırken daha da sıkı sarıldım karnıma. Bebeğimi benden kimsenin almasını istemiyordum,bu annem dahi olsa artık ona bile veremezdim. Zaman hızlı akmalı ve onu bir an önce sağlıkla kucağıma almalıydım.
Felaketler vardı,kurşunlar havada uçuşuyordu ama babası ve ben o doğana kadar bu ortamı yok etmekte kararlıydık. Çocuğumuza karanlık bir dünyayı değil parlak bir geleceği inşaa edecektik,Rize onun için puslu bir şehir değil yeşillerle döşenmiş bir bahçe olacaktı..
⚓️
Sencer Saruhan
"Sen benim karıma silah çektin öyle mi ?" Bir yumruk. "Sen benim bebeğimin canına kastettin öyle mi ?" Bir yumruk daha. "Piçin evladı,belanı sikeceğim oğlum senin." Bağlı olduğu sandalyeye bir tekme. "O kurşun karıma gelseydi ne olacaktı lan!" Bir yumruk daha,bir yumruk daha. "Ben onu kaybetseydim ne olacaktı ?"
"Çok şey.." dedi zorlukla.
"Ben seni öldürmeden emri kimden aldığını söyle!"
"Herkes olabilir." dediğinde bir yumruk daha attım.
"Konuş lan piç! Karımı öldürmeni kim söyledi ?"
"Karını değil bebeği öldürmemi söylediler!"
Bir yumruk daha. "Acımadın mı lan doğmamış çocuğa ?"
"BEN BANA EMREDİLENİ YAPTIM!"
"KİM EMRETTİ!"
"Patron kimse,o." dedi dalga geçerken. Dayanamadım daha fazla,üst üste geçirdiğim yumruklarla susturmaya çalıştım. Adamın bayıldığına kanaat getirdiğimde geri çekildim,bileğime sardığım kanlo bez parçalarını yere attım ve kenardaki sudan bir yudum aldım. Önüme düşmüş saçlarımı geriye attım,terden sırıksıklam olmuştum. Dakikalardır içim soğumamıştı,ne adam konuşmuştu ne de ben rahatlamıştım.
Efil'i kanlar içinde gördüğümde dünya başıma yıkılmıştı,karımı da bebeğimizi de kaybetme düşüncesi aklımı bulandırmış,kalbime hançeri sokmuştu. O andan beri kendimde değildim,Nehir yerine Efil'e gelseydi o kurşun şimdi ne halde olurdum bilmiyordum.
Onsuz bir hayat düşleyemez olmuştum,uyandığımda onun yeşillerini izlemeden ve onun o mis kokusunu solumadan bir gün geçiremezdim. Ben onsuz bir hiçtim artık,ben onun varlığıyla vardım. Delirmek üzereydim,ilk defa onu kaybetmeye bu kadar yaklaşmıştım ve bu lanet masa yüzünden bunun tekrarı yaşanabilirdi.
Üstelik adam öyle bir açıda nişan almıştı ki kastı Efil'e değil,bebeğimizeydi. Çünkü karın bölgesine ateş almasının tek nedeni bu olabilirdi. Şüphelendiğim tüm isimleri saymış,defalarca kez sormuştum ama adam ağzını dahi açmamıştı. İyi bir eğitim aldığını anlamam uzun sürmemişti.
Kenardaki kovayı adamın suratına boşaltıp kovayı da yere attım hırsla. Adam uyanınca ona yönelmiştim ki telefonum çaldı. Tek tuşla onaylayıp "Efendim." dedim.
"Tüm istedikleriniz hazır Sencer Bey."
"Tamam." deyip telefonu kapattım. Adama kısa bir an bakıp korumalara döndüm,hepsi başını eğmiş emir bekliyordu. "Adam sağ ve burada kalsın,aksi halde siz sağ kalmazsınız."
Telefonumu ve deri ceketimi alıp depodan çıktım,hemen yan kısımda bulunan odaya girip elimdeki kanları temizledim. Sonrasında kendim için hazırladığım kıyafetleri giyip odadan çıktım. Çok hızlı hareket ediyordum,aynı zamanda bir yanım çok heyecanlıydı.
Bu heyecanım dilimi lal etmiş,beni düşüncelere boğmuştu. Konuşacağım şeyleri zihnimde bir bir ayarlamaya çalışıyordum. O kadar suskunlaştım ki Efil'i evden alırken bile çok sessizdim,meraklı bakışları bendeydi ama hiçbir şey sormuyordu.
Kulübenin yolunu tutmuşken "Evin yolunda değiliz." dedi Efil,farkında olduğum için yine sessiz kaldım. "Sorun ne ?" dedi,yine de cevap vermedim. Bu halim onu korkutuyordu biliyordum ama çok kısa sürecekti. Nehir'den istediğim gibi sade ama şık giyinmesini sağlamıştı. Saçları her zamanki gibi açıktı ve gördüğüm en güzel kadındı.
Kulübeye varmadan önce durdum,bundan bir kaç ay önce onu paramparça ettiğiö yerdi burası. Muhtemelen burayı tanıdığı için bana dolu gözleriyle bakıyordu,korkusunu hissedebiliyordum. Derin bir nefes verip aşağı indim, arabanın önüne geçtiğimde gözlerimiz kesişti. İnmek istemiyordu ama ısrarla bakmaya devam ettim.
Efil Saruhan
Sencer'in bakışları altında arabadan indim,kapıyı kapattığımda yerde denk geldiğim gül yapraklarına kaşlarımı çatarak bakıyordum. "Neden buradayız ?" dedim artık tüm sessizliğimi bozup. Burası benim canımın en çok yandığı yerken burada olmak istemiyordum.
"Senin,bizim için.."
Etrafı inceledim,çevremizdeki ağaçlarına minik led lamballar kurulmuş ve bir sarmaşık gibi sarılmıştı. Birdenbire yandıklarında inanılmaz bir görüntü ortaya çıkmıştı,yerdeki güller ise bir başkaydı. Gülümsedim istemsizce.
Sencer ellerimi ellerine hapsettiğinde gözlerimiz buluştu. "Hayatımı şu gülüşünle nasıl değiştirdiğini bir bilsen,hep gülerdin." dedi,aramızdaki mesafeyi kapattı. "Sorguluyorsun değil mi,neden buradayız ve bunlar ne diye ?"
Kafamı salladım. "Kalbim çok hızlı atıyor."
"Benimde." dedi gülüp,kollarını üstümden çekip arabanın arkasına doğru gittiğinde şaşkınlıktan ağzımı açamadım. Bir dakika içinde geri geldiğinde elinde bir pasta vardı,üstündeki mumlar dahil çok güzeldi ama hissiyatı berbattı. Pastayı arabanın üstüne bırakıp tekrar bana döndü.
"Se-"
"25 Ocak." dedi lafımı kesip,kollarımdan yakalayıp kendine çekti. "Ölümle lanetlenemeyecek kadar güzel bir günken bu günü es geçmeyeceğim elbette her ne kadar iki gün gecikse de..Kayıplarımızın olması o günün dünyanın en güzel günü olduğu gerçeğini hiç değiştirmez. Sen doğdun ve tüm her şeye rağmen o günü aydınlattın." Onun aksine gülmüyordum,gözlerim dolu doluydu. "İyi ki doğdun güzeller güzeli karım,iyi ki kalbinle güzelleştirdin bu günü."
"Sencer.." dedim ama devam edemedim. Gözyaşlarım akarken söylediği her kelimenin güzelliğinde ve hüznünde ölüp diriliyordum.
"Onun yanında bir başka şey daha var tabi ki." dedi,etrafına baktığında ona eşlik ediyordum. "Tam burada seni paramparça etmiştim,tam burada kimseyi sevmeyeceğimi ve sana hiç aşık olmayacağımı haykırmıştım."
Boğazım düğümlendi. "Kötü şeyleri konuşmasak ?"
"İşte o kötü şeylerin yerini iyi anılarla doldurmak için buradayız." dedi, parmakları yanaklarımda dolanırken incitmekten korkar gibiydi.
"Nasıl yani ?"
İçli bir nefes verdi. "Taşlaşmış,kilitlenmiş kalbimin tüm yargılarını yerle bir ettin." Güldü. "Sevmem dedim,uğruna ölecek ve öldürecek kadar sevdim. Aşk neymiş gözlerinde gördüm,yüreğime baharı getiren gülüşünde gördüm. Aşkın ne olduğunu senin için atan kalbimi hissettiğimde anladım. Öfkeliyim sanardım meğerse sana sökmüyormuş,kıyamamışım ben hiç sana.."
Ağlarken "Sencer.." dedim.
"Ben sana deli gibi aşık olmuşum Efil'im.." Anlını yasladı anlıma. "Bir sana aşık olmuşum,bir seni sevmişim. Yaşamla ve ölümle,tüm ruhumla ben sana sevdalanmışım.."
Kollarını kollarımdan ayırdı,elini cebine attığında "Ha-hayır.." dedim. Önümde diz çöktü,cebinden çıkardığı kutuyu açtığında kendime ağlamak konusunda engel olamıyordum. Gözyaşlarımı silsem de yenisi ekleniyordu.
"Bende senin kalbine talibim sevdiğim,senin sevgine ve seninle geçireceğim bir değil bin ömre talibim. Benimle evlenir misin,yoluna ve ömrüne ortak olmama izin verir misin ?"
Gözyaşları içinde kafamı salladım,yerden kalkıp yüzüğü uzattığım parmağıma taktı. Boynuna sarıldım sıkıca,yanaklarına sayısız öpücük kondururken kalbimdeki mutluluğun tarifi bile yoktu. Yüzünü avcumun içine aldım,yaşlı gözlerimiz buluştu. "Bende seni çok ama çok seviyorum,her şeyden çok seviyorum. Kalbimle,ruhumla ve tüm her şeyimle bir tek sanayım bir seni bu kadar seviyorum.."
Dudaklarımız buluştu,arzunun çok ötesinde aşkın kavurucu hissiyatı vardı bu sefer. Sevgiyle birleşen ruhlarımızın dansını,aşkımızla güzellenen kalbimizin sesini dinleyerek öpüştük. Bir kaderin iki kurbanıyken bir sevdanın iki aşığı olmuştuk. Bize biçilen bu yolda birbirimizi yaralamak yerine birbirimize yar olmuştuk. Her şeyin çok ötesinde bir dünya kurmuştuk,bu dünyayı sevgiyle güzelleştirmiştik.
Yaşadığım acıları,kayıpları,pişmanlıkları ve tüm kötü anıların üstünü çizip kendimize yepyeni bir masal yazıyorduk. Kötüler vardı,acımasızlardı ama iyiler de vardı. Her masalda olduğu gibi bizim masalımızda da kötüler yok olacaktı ve bunu biz yapacaktık.
Geriyeyse üç elma kalacaktı;biri bana,biri Sencer'e,biri de bebeğimize..
⚓️
Bölüm Sonu
Kötü başladık,güzel bitirdik.
Bölümün gecikmesiyle ile ilgili açıklamayı ınstagram
hesabımızdan yapmıştım zaten.
Ve kitappadde aktif değilim,sorularınız varsa lütfen oradan
sorun burada bildirimler karıştığı için cevap veremiyorum.
Instagram: mavibirlotus
Yorumlarınızı mutlaka bekliyorum.
Aşk itiraflarımız hakkındaki düşünceleriniz de önemli.
Diğer bölüm görüşmek üzere.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 38.47k Okunma |
3.11k Oy |
0 Takip |
27 Bölümlü Kitap |