
Hoş geldiniz.
Beni takip ettiyseniz ve yıldıza tıkladıysanız bir bilgilendirme yapmak istiyorum. Okuduğunuz son mutlu bölüm olabilir,tadını çıkarın ;)
Keyifli okumalar dilerim.
Bölüm Şarkıları:
Aslı Demirer-Gökhan Türkmen,Korkak
Hülya Polat,Koçari
Dedublüman&Aleyna Tilki,Sana Güvenmiyorum
⚓️
Kaçtığımız her şeyle yüzleşmek,her korkuyla sınanmak hayatın bir felsefesi olmalıydı. Canımdan değil,kalbimin içindekiler için korkmak ise büyük bir sancıydı. Kızımı kabullendiğim ilk andan beri onunla sınanıyor olmaktan bıkmıştım. İlk anlarda düşük tehlikesi,sonrasında geçirdiğim kanama ve şimdi de kurulan tuzak..
Nefesimi kesen binlerce ihtimal,üstelik tekrarlanan bir döngü.
"O kadını içeriye salona alın,oturduğu yerden bir adım kıpırdamayacak!" diye bağırıyordu Sencer. Haykırışı tüm bahçeyi inletiyordu,karşısındaki adam ise sadece başını sallamakla yetindi. "Canınızdan olmak istemiyorsanız dikkatli olun!"
"Emredersiniz efendim."
Korumalardan bir kısmı evin yanındaki kulübeye doğru ilerledi,ilk an benim öfkemden korumak için oraya götürmüşlerdi. Şimdi de eve girdiriyorlardı ama Sencer bunu neden istemişti anlamıyordum. Ayakta zor durduğum anlarda gözyaşlarımı silip Sencer'e tutundum. O da beni sağ kolunun altına aldığında bu kez hedefi Yağmur'du. "Ne vardı o bardağın içinde ve sen nereden biliyordun bunu ?"
"Bilmiyordum." dedi anında,sonra titreyen ellerini montunun cebine sakladı ve Atakan'a kaçamak bir bakış atıp tekrar Sencer'e döndü. "Akşam üstü kadının bir şişeyi gizlice mutfak dolaplarının birine saklarken gördüm,bende internetten araştırdığımda düşük yapmayı sağlayan bir tür ilaç olduğunu gördüm ve şüphelendim."
Sencer diretti. "Neden daha önce söylemedin ?"
"Konduramadım." diyen Yağmur tekrardan Atakan'a kısa bir an baktı,onun tepkilerinden korktuğunu biliyordum. "Bu insanları tanımıyorum,bu evden başka hayatları vardır dedim ama şimdi de.."
Sustu,suskunluğunu gözlerime bakarak benimle paylaştı. Konuşmadan onu anlamamı bekliyordu ama imkansızdı,biz yıllardır birbirimize düşmanken onun bakışlarından ne demek istediğini anlayamazdım. Sencer onu boşverip tekrar bana döndüğünde saçlarımın arasında soluklandı,benim gibi endişesini gözlerinden yansıtıyordu.
Atakan Yağmur'a yaklaşırken "Sen iyi misin ?" dedi. Gözlerinde bir arayış varken kaşları çatıktı,Yağmur'un montunda sakladığı ellerine uzanıp çıkardı ve avuçlarının arasına aldı. Merakla dolmasına rağmen yine de karısına öncelik verip onunla ilgilendi. Bakışlarımı onlardan çekip karnımı sarmalayan Sencer'e çevirdim ve kollarının arasına sığındım.
Bir kaç dakika sonra Atakan araya girdi. "İçeri girelim de kadının amacını öğrenelim."
Onlar önde biz arkada ilerledik. Biz o kadının Volkan'a çalıştığını çok iyi bilsekte onların bundan haberi yoktu ya da belki Yağmur'un vardı. Onun titremelerine ve gözlerini kaçırmalarına baktığımda doğruyu söylediğine pek inanmıyordum. Eve girdiğimizde direkt olarak salona yöneldik. Üç koruma kadının başındaydı ve kadın ağlıyordu. Onun haricinde İlyas baba,Mustafa abi ve Sevda abla sese uyanmış olacak ki kadının karşısında şaşkınlıkla bekliyorlardı.
"ŞİMDİ!" diyerek öne geçti Sencer. Bu anlarda içinden bambaşka birinin çıktığını gözlerindeki karanlıktan anlayabiliyordum. "BENİ ZORLAMA VE HER ŞEYİ TEK TEK ANLAT!"
İlyas baba önce davrandı. "Oğlum noluyor gece gece!"
"Bu kadın Efil'in içeceğine düşük yapması için ilaç koymuş." dedi Atakan,onu da ilk defa böylesine öfkeli görüyordum. Neşeli ve rahat tavırlarına alışmış bana bu garip geliyordu.
Onların tepkileriyle ilgilenemezdim,Sencer'in bir adım arkasındayken kadına büyük bir nefretle bakıyordum ve sadece cevap vermesini bekliyordum. "Cevap ver!" dedim kendime engel olamadığım bir öfkeyle.
"Tehdit etti.." dedi ağlamalarının arasından. "Bunu yapmazsam çocuklarıma zarar vermekle tehdit etti."
Sencer öne atıldı. "YALANINI SİKEYİM SENİN!" Kolundan tutup durdurdum onu. "Lan bunun ilk olmadığını biliyoruz! Nereye gideceğimizi,Efil'in hamile olduğunu,attığımız her adımı yetiştirdin ona! Biz seninle ekmeğimizi paylaşıp evimizi açmışken sen bize ihanet ettin!"
"Tamam." dedi kabullenerek. "Ama çocuklarım için,benim onlardan başka hiç kimsem yok Sencer bey. Onlar için yaptım ne yaptıysam."
"Kendi çocukların için bir başkasının çocuğunu mu öldürecektin ?" dedim araya girip. Bağırmadım,kızmadım ve hayretle yaşlı gözlerine baktım. "Benim bebeğimden ne istedin ? Çocuklarını bahane edip empati kurmamızı istiyorsun ya hani,sen neden bizimle empati kurmadın ?" Akan yaşımı silmedim. "Aklım almıyor,BİR BEBEĞE NASIL KIYABİLİRSİNİZ!"
Sevda ablanın yardımıyla yanımdaki koltuğa oturduğumda elim karnımda dolanmaya başladım,iyi olduğunu düşünerek kendimi rahatlatmaya çalıştım ama şuan salondaki gerginlik bana da bulaşıyordu. Arkama yaslanıp Sencer ve kadını odağıma aldım.
"Anlat Nurhan Hanım,anlat!"
"Sencer Bey-"
"İlk ne zaman temasınız başladı ?" Konuşmasına fırsat vermeden devam etti. "Neleri nasıl öğrenip ona söyledin ? Sen onun planının neresindesin ?"
"Kimin ?" dedi Atakan.
"Volkan Arman'ın." diye yanıtladı İlyas baba,ondan başka kimsenin böyle bir şeye kalkışmayacağını biliyordu.
"Efil Hanım'la evleneceğiniz haberi geldiğinde ulaştı bana." diyerek anlatmaya başladı,yaşları durmuş ve az önceki halini bir kenara bırakmıştı. "O andan itibaren istediği tüm bilgileri ona ilettim."
"Çocukların bahane." dedi Sencer bilmiş bir tebessümle. "Son 6 aydır hesabına gelen paraları gördüğümüzde her şey kendini açık ediyor zaten değil mi ?"
"Para uğruna mı sattın bizi ?" dedi İlyas baba araya girip. Büyük bir hayal kırıklığıyla bakıyordu çünkü karşısındaki yıllardır evindeydi. "Size verdiğimiz tüm fırsatların karşılığı bu mu ? Çocukların kolejde okuyor,yeğeninin hiçbir marifeti yokken şirkette iyi bir pozisyonda. Sen ne zaman gelsen geri çevirmedik biz seni ve karşılığı bu mu ?"
Kadın onu cevapsız bıraktı,az önceki kadar masum bakmıyordu. Artık gerçek yüzünü gözlerindeki hırstan görebiliyordum. Sencer babasının sözlerinden sonra kadına bir adım daha yaklaştı. "Efil'in hamile olduğunu nereden öğrendin ? Testleri bile çöpe atmadı,nereden öğrendin ?"
"Nehir Hanım'la olan konuşmalarını duydum."
"Batum'a gideceğimizi sen söyledin." Kadın kafasını salladı. "O notu yatak odasına sen bıraktın." Kafasını salladı. "Nehir'le Kerem'in Volkan'ı takip edeceğini de sen söyledin,Volkan'ın fark etmesi imkansızdı." Nurhan Hanım tekrardan kafasını salladı. "Sen her anında bizi dinliyordun,kulağın her yerdeydi ve attığımız her adımı ona ilettin. Şimdi ki planı ne ?"
"Bana sadece o ilacı içeceğe katmamı söyledi." dedi kadın zorlamadan. "Planını söyleyecek kadar önemli biri değilim onun için. Yapmam gerekeni yaparım ve paramı alırım,bu kadar." Bakışları Yağmur'a kaydı,öfkeyle bakıyordu. "Eğer o planımı bozmasaydı bu işten sonra gidecektim,başarılı olsaydım kazandığım paralarla yeni bir hayat kuracaktım kendime!"
"NASIL BU KADAR RAHAT SÖYLÜYORSUN!" diye bağırıp kadının üstüne atlayacaktım ki Sencer durdurdu beni. "BİR BEBEĞİ ÖLDÜRMEKTEN NASIL İŞ DİYE BAHSEDERSİN CANİ! O KANLI PARAYI NASIL YİYECEKTİN!"
"KARDEŞİN SENİ UYARMASAYDI ÇOK GÜZEL YİYECEKTİM!"
"GÖTÜRÜN ŞU KADINI!" dedi Sencer,kolları arasındayken beni zorlukla tutuyordu. Bıraksaydı bana utanmayarak bakan kadını öldüresiye dövebilirdim. O benim kızımın canına kastetmişti.
Korumalar kadını alıp götürürken ben zorlukla sakinleştim,tekrar eski yerime oturup karnıma sardım kollarımı. Ağlamak istiyordum ama o kadar öfkeliydim ki tek gözyaşım akmıyordu. Salona bir sessizlik çöktüğünde İlyas baba "Bu konuyu detaylı konuşacağız Sencer,şimdilik Efil'i odaya çıkar dinlensin." dedi.
İlyas baba salondan çıkarken Sevda abla ve Mustafa abi de peşinden çıktı, yerimden kalktığımda Yağmur'a değdi bakışlarım. "Her ne kadar aramızda aşılamayacak duvarlar olsa da teşekkür ederim Yağmur." Sesim çatallaştı. "Kızımın hayatını kurtardığın için,aramızdaki düşmanlığa uymayıp o an susmadığın için teşekkür ederim."
Başını eğdi ve titrek bir nefes verdi. "Rica ederim."
Atakan'ın uzattığı eli tutup salondan birlikte çıktılar. Onlardan sonra omuzlarım çöktü,tüm bunları bünyem kaldırmıyordu artık ve ben çok yorulmuştum. Sencer bunları hisseder gibi arkadan belime sarıldı,sırtımı göğsüne yasladığımda "Az kaldı." dedi. "Yemin ederim çok az kaldı. Bu kez durursam namert olayım,sendeki acının mislisini ona yaşatacağım. Andım olsun ölümü kolay olmayacak."
"Dinlenmeye ihtiyacım var." dedim ağlamaklı bir sesle. İlk önce hamilelik sürecim,sonrasında düşük tehlikesi,Nehir'in vurulması,gelen notlar ve yaşadığım kaybetme korkularından sonra kendimde adım atacak güç bulamıyordum. "İyi değilim ve tüm bunlardan sıyrılıp dinlenmeye ihtiyacım var."
"Haftasonu şehir dışına çıkalım." dedi aniden,yüzümü ona çevirdiğimde gülmeye çalışıyordu. "İki günlüğüne bile olsa kafamızı dinleyeceğimiz bir yere gidelim. Sen o sessizlikte dinlen,bende sende." Gülümsedim istemsizce. "Abim sunmuştu bu teklifi ama onlarsız gidelim istersen,nasıl rahat olacaksan öyle yapalım."
"Atakan,Yağmur,Nehir ve Kerem'de olsun o zaman."
"Nereye gidelim ister benim karım ?"
Belime sardığı kollarına tutundum. "Karın tadını çıkarabileceğimiz bir yere."
"O zaman haftasonuna hazır ol." dedi ve yanağıma bir öpücük kondurup geri çekildi. "Ama sonrasında bizi çetin bir savaş bekliyor,tüm olasıkları birleştirip riskleri de alıp hamle yapacağız ve Volkan'ı sarsacağız. Son bir adım kaldı güzelim,son bir hamle."
"Tüm bunlardan sıyrılıp mutlu olabilecek miyiz ?"
"Kızımız,sen ve ben." dedi,alınlarımız birleştiğinde gözlerimiz kapandı. "Hep güleceğimiz,çok mutlu olacağımız günler bizi bekliyor. Her şey bittikten sonra tek derdimiz kızımızın biten bezi,yemediği yemeği olacak."
"Çok mutlu olacağız."
Yorgun ruhlarımızın,bitkin kalplerimizin tek dayanağı birbirimize bağladığımız umutlardı. Umut o kadar güçlü bir duyguydu ki karşısında hiçbir hissin şansı olduğunu sanmıyordum. İmkansızı bile imkanlı kılan bir güçtü. Tüm karanlığın içinden sıyrılacağımızı inandıran,sıradanlaşacak hayatımızın tadını çıkaracağımızı düşündüren umuttu.
İçinde bulunduğumuz savaşı kazanacağız diyorduk,peki kazanmak neydi ? Kayıplara rağmen kazanmak mümkün müydü ? Bizden eksilenlere,canımızdan koparılanlara rağmen bu savaşın galibi olabilecek miydik ?
⚓️
Hayatım boyunca Rize sınırları içinden çıkmamıştım. Üniversite okuma isteğim bile Rize'de olmak şartıyla kabul edilmişti. Bir evin içinde,bir avuç insanın göz hapsinde yıllarımı geçirmiştim. Ta ki ruhumu öldüreceğini düşündüğüm o evliliği kabul edene kadar..
Sencer benim tüm zincirlerimi kırmamı sağlayan kişiydi,özgürlük sınırlarıma dokunmamış ve sevgisiyle dayanağım olmuştu. Onunla yaptığım her şeyden öylesine zevk alıyordum ki,her şeyin sonunda kurduğumuz o huzurlu hayatta birlikte her yeri gezme hayalleri kurmaya başlamıştım.
Bu planımızdan doktorumuza bahsettiğimizde son zamanlarda yaşananlardan sonra en fazla üç ya da dört saatlik bir yolculuğu onaylamıştı. Başlarda tatil fikrinden vazgeçsekte sonrasında Kerem bir işe yarayarak Ordu'daki Çambaşı Kayak Merkezi'ni önermişti ve Rize'ye yakın olmasından dolayı bizde kabul etmiştik.
Şuan da Ordu'ya giriş yapmıştık ve Çambaşı yaylasına doğru gidiyorduk. Önümüzde Atakan ve Yağmur'un arabası,arkamızda Kerem ve Nehir'in arabası bir konvoy halinde ilerliyorken çevremizde bizi korumak için görevlendirilen adamların arabaları vardı. Nereye gidersek gidelim bir tehlikenin peşimizden geldiğini bildiğimiz içim önlem almak istemiştik.
Bakışlarım araba süren Sencer'e kaydı,düşünceli bir şekilde yolu izliyordu. O olaydan sonra istediği şey baba- yani Volkan'ın boğazına yapışmaktı ama benim yoruldum isyanım için durulmuş ve masanın kurallarından dolayı da kendini dizginliyordu. Bunlar olmasaydı gözlerinde gördüğüm öfkeyi uygulamaya dökeceğinden şüphem yoktu.
"Sevgilim." dedim sessizliğimizi bozarak,radyonun sesini kısıp kısa bir an bana baktı ve yüzündeki soğuk ifade yerine gülümsemeye çalıştı. "Ne düşünüyorsun ?"
"Hiçbir şey." dedi,yalan söylediğini belli ediyordu ve açıkça sorma diyordu.
Kafamı salladım ve "Hiç Ordu'ya geldin mi ?" diyerek bir başka konuyu açtım. Bu sorunun bir benzerini Batum'a giderken sormuştum ve biz o günden sonrasında çok şey yaşamıştık.
"Toplantı için gelmiştim,çok durmadan geri döndüm."
Kaşlarım havalandı. "Toplantılar hep böyle başka şehirlerde mi oluyor ?" .
"Genelde Rize'de oluyor ama ara ara bölge değişebiliyor."
Yine aramıza bir sessizlik girdiğinde derin bir nefes verdim,o kadar düşünceliydi ki konuşamıyordu bile. "Senin sohbetine de doyum olmuyor,keşke Kerem'lerle gelseydim en azından iki gülerdim." deyip kollarımı göğsümde bağladım. Başımı cama çevirdiğimden dolayı tepkisini göremedim ama nefesini duyabildim.
"Özür dilerim." dedi,sesindeki yorgunluk vicdanımı sızlattığından dolayı kollarımı çözüp ona döndüm. "Seni düşünüyorum,kızımızı düşünüyorum ve sizi nasıl koruyacağımı düşünüyorum." Az önceki sorumu yanıtlamış oldu. "Kendi evimizde bile ben sizi koruyamıyorsam ne anlamı var sizin yanınızda olmamın ?"
"Sencer.." dedim adını uzatarak,tüm bedenim ona döndüğünde o da ara ara bana bakıyordu. "Sevgilim bunların hangisi senin suçun ki ? Hem sen değil misin tüm bunların biteceğini söyleyen ?" Kafasını salladı usulca. "Ben sana inanıyorum,güveniyorum."
Arabanın durmasıyla gözlerimiz kesişti,ona sunduğum samimi tebessüme sahte bir gülüşle karşılık verdi. Beni üzmemek için gülüyordu,burada olmayı değil Volkan'ın ensesinde olmayı planlıyordu. Uzanıp anlıma öpücük kondurduktan sonra "Hadi inelim." dedi. Bunu söyleyene kadar nerede durduğumuza bakmamıştım,kemerimi çözerken aynı zamanda büyük bir hayranlıkla etrafı izliyordum.
Arabadan inip soğuklukla karşılaştığımda tebessüm ettim,rüzgar açık saçlarımı havalandırırken etrafımdaki kara kaplanmış tüm çimenleri ve ağaçları izledim. "Burası büyüleyici derecede güzel." dedim,beyazın her zaman huzur getirdiğine inandığım için mutluydum.
Diğerleri de kendi aracından indiğinde Kerem korumaların yanına gitmişti, sert çehresinden ve el kol işaretlerinden anladığım kadarıyla etrafa yayılmalarını söylüyordu. Nehir yanıma gelip heyecanıma ortak olmuşken Yağmur sessizdi.
"Hoş geldiniz efendim." dedi orta yaşlarda bir adam yanımıza doğru yürürken. Atakan'ın karşısında durup elini uzattı. "Atakan Bey,öyle değil mi ?" Atakan kafasını sallayıp adamın elini sıktı,rezervasyonu o yaptırmış olmalıydı. Belki de Karadeniz'e yayılmış olan Saruhan'ların bir rezervasyona bile ihtiyacı yoktu.
"Hoş bulduk Hasan Bey."
Adam bu kez Sencer'e dönüp "Sencer Bey değil mi,adınızı çok duyduk." dediğinde bu tespitimin doğru olduğunu anlamış oldum. Sencer adamın elini sıkıp teşekkür anlamında kafasını eğmişti. "Buyurun size eşlik edeyim."
Yağmur Atakan'ın elini tutup onunla ilerlemeye başlayınca adamda onlarla yürüdü. Kerem adamların yanından geldi ve Sencer'e güven veren bir göz kırptı. "Hadi." dedim onların bu sözsüz bakışmasını keserek. Sencer'in kolunun altına girip onunla beraber yürümeye başladığımda el ele tutuşan Nehir ve Kerem'e gözlerimi ultra açarak bakmaya başladım.
"Ne var ?" dedi Kerem bakışlarımı sezip. Sonrasında fısıltıyla "Atakan gerçeği bilmiyor,mecburen rol yapmalıyız." diye ekledi ama inanmadığımı belirten gülüşümle ikisini de sinir etmeyi başardım.
Sencer herkesi boşverdikten sonra "Üşüyor musun ?" dedi kulağımın dibinde,ona doğru dönüp kafamı iki yana doğru salladım. Üstümdekiler gayet kalındı ama yüzümü donmak üzereydi. Sabahın erken saatleri olduğu için bu kadar soğuktu,normalde bu kadar olacağını düşünmüyordum.
Karlarla,kayak alanlarıyla kaplanmış yeri geçtikten sonra ağaçların daha sık olduğu bir bölüme geldik. Kara batıp çıkarken kaybettiğim eforu ve yorgunluğumu anlatamazdım ama geldiğimiz noktada gördüğüm bungolov evler için değermiş dedim içimden.
Hasan Bey çapraz şekilde olsa da yan yana dizilmiş üç tane bungolov evi işaret edip "Bunlar sizler için." dedi. "Herhangi bir eksikte veya istekte arayabilirsiniz."
"Üç taneye gerek yoktu ki." dedim gülümseyerek,Kerem'e yandan bir bakış attığımda devam etmemi bekler gibi gözlerini kısmıştı. "Kerem zaten Sencer'in yapışık ikizi gibi,dakika başı yanımıza gelip durur."
"Al işte." dedi yükselerek. Ben ve Nehir her zamanki gibi kahkaha attığımızda Atakan ve Sencer'de bu halimize gülmüştü. Yağmur ise ufak bir tebessümle yetindi. "Ben boşuna demiyorum,sen bizi kıskanıyorsun diye."
"Hadi oradan be!" diye çemkirdim. "Asıl sen kıskanıyorsun,bu yüzden de bir türlü kocamla beni yalnız bırakamıyorsun." Nehir'i işaret ettim. "Sana kuzenimi ayarladım belki bizi salarsın diye,bu sefer onu da alıp geliyorsun."
Sencer araya girdi. "Güzelim sen acıkmadın mı ?"
"Ne zaman doydu ki ?"
Etrafımda Kerem'e fırlatacak bir şeyler aradım,bulamayınca cebimdeki telefonu çıkarıp fırlatmaya kalkışmıştım ki Sencer son anda kolumdan tutup beni durdurdu. Kerem'de o esnada Nehir'in arkasına saklanmıştı bile. "Sen bittin çocuk!" dedim tehditkar bir tonda. Sencer kollarımı sarmaladığı için hareket edemesem de sonradan intikamımı alırdım.
"Teşekkür ederiz Hasan Bey,bizimkiler biraz değişiktir." dedi Sencer küçük bir tebessümle. "Biz şimdi yerleşiriz." Kısacası artık siz gidin diyordu ve adam bunu anlayıp kafasını salladı sonrasında da yanımızdan uzaklaştı.
Tam dudaklarımı aralayacağım esnada Atakan önce davrandı. "Hadi dağılıp kahvaltımızı yapalım,biraz dinlenelim sonrasında öğle saatlerinde buluşuruz."
Hepimizden onay geldiğinde Kerem'e öldürücü bakışlar ata ata Sencer'i takip ettim. Evlerden birine doğru ilerlerken "Çık çık bitmiyor bu yokuşlar." diye söylendim. Evin önüne geldiğimizde kapıda asılı olan anahtarı çevirip içeri girdik. Etrafı inceleye inceleye ilerlerken "Vayy!" dedim beğeniyle.
Küçüktü ama her şeyiyle çok güzel duruyordu. Hemen karşımızda olan küçük mutfağa geçti Sencer,ellerini yıkadıktan sonra mini buzdolabını açıp incelemeye başladı. Bu esnada bende kendi ellerimi yıkıyordum. "Kahvaltını restorantta mı yapmak istersin,burada mı ?" diye bir soru yöneltti ama hala bakıyordu dolaba.
"Burada." diye yanıtladım hızlıca. O da bu cevabı bekliyormuş gibi hemen dolaptan bir şeyler çıkarmaya başladı. "Şimdi biz birlikte ilk defa yemek mi hazırlıyoruz ?" Güldü,çıkardığı sucuğu tezgahın üstüne bırakıp arkamdan boynumu sıkıca öptü ve tekrar işine döndü. Tezgahın üstünde domatesi ve biberi bir arada görünce ağzım sulandı. "Menemen de yapalım,canım çekti."
"Yeter ki karım istesin!" diye yükseldi birdenbire,kahkaha attım bu yükselişine. "Kızımın var mı bir isteği ?"
"Şuanlık yokmuş babası."
"Babası yesin onun canını."
Sebzeleri yıkadıktan sonra mutfak dolaplarını aralayıp ihityacımız olan tava,bıçak ve doğrama tahtası gibi malzemeleri çıkardım. Sencer domatesleri dilimlemeye başladığında hemencecik askıdaki ceketimin cebinden telefonumu aldım ve bir kaç fotoğraf çektim. Sonra da müzik uygulamasına girip kıkırdayarak arama kısmına aklımdaki şarkıyı yazıp tıkladım.
Sessizliği müziğin melodisi doldurduğunda Sencer duraksayıp bana döndü, şarkıyı direkt çözdüğü için içimi ısıtan bir kahkaha atmıştı. Sanatçıyla birlikte şarkıya "Yaylanun çimenine,oh nenni koçari!" diyerek giriş yapmıştım. Sencer'in çıkardığı kahvaltılıkları tabaklara servis ederken durmuyor hem şarkıya eşlik ediyor hemde omuz hareketlerimle dans ediyordum.
"Oh nenni koçari,koçari kimin yari ?" deyip cilveli bakışlarımı diktim aşık olduğum kehribarlara. "Oh nenni koçari,koçari benum yarum!"
Sencer bir kahkaha daha attığında bu kez bende onun gibi bir kahkaha attım. O esnada hamarat kocam doğradığı malzemeleri tavaya almıştı.
Yaylalar sıra sıra,
Oh nenni koçari.
Vuruldum selvi boya,
Oh nenni koçari.
Koçari gel buradan geç,
Oh nenni koçari.
Göreyim doya doya,
Oh nenni koçari.
Kalçamı tezgaha yaslayıp ocağın başında bekleyen ve bana hayranlıkla bakan kocama döndüm. "İki cihan bir olsa,koçariden geçemem.." dedim o sözü vurgulayarak,çünkü ne olursa olsun ondan vazgeçemezdim. Şarkının sonunda ocağın altını kısıp bana doğru geldi ve belimden tuttuğu gibi tezgaha oturttu.
"Vazgeçmez misin sahiden ?" dedi,az önceki gülüşü silinmişti ama dudakları hala tebessüm ediyordu. Gamzesine rastlayamadığım için mutlu değildim,yine de uzanıp dudaklarını öptüm.
"Vazgeçmem." dedim yemin eder gibi. Kollarımı boynuna doladıktan sonra biraz daha yaklaştım ona. "Benden başkasına da yar etmem."
Tek kaşı keyifle havalandı. "Ya benimsin,ya kara toprağın diyorsun yani ?"
"Yok." dedim başımı iki yana sallayıp. "Ya benimsin,ya benim diyorum."
Güldü,bende onun gülüşüne güldüm. Boynuma gömülüp kokumu içine çektikten sonra öptü,öptü ama yine de bırakmadı. Gıdıklanır gibi olduğumda daha çok güldüm. O öpüşleri yüzümün her yerinde dolandı,yemek ister gibi sıkı sıkı öpüyordu. Bizi bölen bu kez bir şahıs değil,ocaktan yükselen ses olmuştu.
Birbirimizden ayrılıp yemeklere döndük. Ben hazırladığım tabakları salondaki orta sehpaya dizerken Sencer bir kaç patates soyup onu da kızartmıştı. Kocamın bu kadar hamarat olduğunu bilmediğimden şaşırıyor ve ara ara ona bu konuda sataşıyordum. Tüm bunların yanında meyvelerin arasından portakalı bulup sıkmış ve iki bardaklık meyve suyu çıkarmıştı. "Benim bu kocam ne ya! Hem zeki,hem güçlü,hem yakışıklı,hem hamarat. Dünyanın en mükemmel insanı felan olabilir misiniz Sencer Bey!"
Kahvaltımızı kahkahalarla,güzel şeylerden konuşarak yaptık ve geride bıraktığımız hiçbir şeyi anmadık. Sanki yepyeni bir hayat kurmuşuz gibi,tüm kötülüklerden sıyrılıp savaşı kazanmışız gibi hissetmiştim. Sonunda değildik ama sonumuzunda böyle olacağını biliyordum.
Kahvaltıdan sonra kuş tüyü kadar yumuşak olan yatağımızda üstümüzü bile değiştirmeden uyumuştuk. Bu uykunun bir kaç saat kadar sürmesi gerekiyordu ama biz yorgunluğumuzdan gerek olsa uyanamamıştık ve Kerem'in ısrarcı aramalarıyla kendimize gelmiştik. Onun aceleci tavırlarıyla üstümüzü değiştirip evden çıkmıştık.
"Sonunda geldiniz!" dedi Kerem,hala Nehir'in elini tutuyordu. Nehir'in ona bir şans verdiğini biliyordum. Bu şansı iyi kullanamazsa ve Nehir'i kendine inandırmazsa geri dönüşü olmayacağını bilmeliydi çünkü Nehir affetmezdi.
Atakan araya girdi. "Senin yengem olan baldımızla derdin ne ?"
"Hıh!" diye yükseldim,Sencer'in elini bıraktığım gibi Atakan'ın yanına geçtim ve gururla gülümsedim. "Helal be,en sevdiğim kaynım!" Nispet yapar gibi Kerem'e Atakan'ı işaret ettim. "Kızımın da en sevdiği amcası Atakan olacak, göreceksin."
"Kızın bana aşık olacak,bence hazırlıklı ol."
Sencer Kerem'i kolundan iterken "Benim kızım niye sana aşık oluyor lan, hayırdır ?" diye çıkıştı. "Olsa olsa babasına aşık olur,başka kimseye olamaz."
Kerem söylene söylene önde yürürken zafer bayrağını çeken ben arkasından kahkaha attım. Nehir "Efil! Karışma sevgilime." deyip peşinden gitti ve elini tutup ona katıldı. Resmen Nehir tarafından pabucum dama atılmıştı ama yine de bu konuda ona kızmayacaktım.
Çift halinde dolanmaya başladığımızda evleri arkamızda bıraktık ve insanların olduğu yere doğru yürümeye başladık. Yağmur sadece Atakan'la konuşuyor, onunla gülüyordu ama bizim hiçbir sohbetimize katılmıyordu. Eskiden babaannem,dedem,babam olacak adam ve Yağmur sohbet ederken ben onları üzgünce izlerdim ve sadece Nehir'le gülebilirdim. Şimdiyse biz birbirimizle samimiydik ve o da bizi uzaktan izliyor dahil olamıyordu. Bir yabancı gibi..
Bu düşüncelerimi bir kenara attıktan etrafı incelemeye koyuldum. İleride kar motorlarını görünce Sencer'e dönüp "Sencer binelim mi ?" dedim heyecanla.
"Binelim güzelim." dedi,elimden tutup beni o tarafa doğru ilerlettiğinde diğerleri de arkamızdan geliyordu. "Bunlar sürekli bizim peşimizden mi gelecekler ? Keşke çağırmasaydık." Sorusu ve sitemiyle kahkaha attım,hemen arkamızdaki Atakan ve Yağmur çifti bizi duymuş ve gülmüştü. Sencer'in şaka yaptığını biliyorlardı.
Görevlilerin bize uzattığı kar ceketini giydikten sonra verdikleri kaskı taktık, daha doğrusu ben takamadığımdan dolayı Sencer bana takmıştı. Önümdeki camı kaldırıp görüşümü kolaylaştırdım ve Sencer'in arkasına bindim. Diğerleri de tıpkı bizim gibi giyinip bindiklerinde üç motorda yan yanaydı.
"Yarış yapalım." dedim.
"Sevgilim sen hamilesin." dedi Sencer,bu kibarca bir reddedişti.
"Tamam da ne ala-"
"Güzelim olası bir tehlikede buradan hastaneye ne kadar sürer biliyor musun ?" Haklıydı,dudaklarımı büzüp kafamı salladım ve yerime tekrardan oturdum. Bebeğimi bir eğlence için tehlikeye atamazdım.
"Böyle çılgın fikirler hep bundan çıkıyor."
Yüzümü buruşturdum. "Sus be."
Motorlar çalıştığında önde biz olmak üzere ilerlemeye başladık. Kanıma yüklenen adrenalinle kahkaha atmaya başladım,rüzgar saçlarımı uçuşturuyor soğuk tenimi okşuyordu ve bu çok hoşuma gidiyordu. Hızımızdan dolayı oluşan sesi bastırmak için bağırarak "Lunaparka gittiğimiz günü hatırlıyor musun ?" dedim.
"Unutur muyum hiç ?" dedi o da duymam için bağırıyordu. "Ben,kimseye tahammülü olmayan ve boyun eğmeyen ben sadece sen istedin diye o parka girdim. Sadece sen gül diye seninle güldüm."
Güldük,buruk bir tebessümün dudaklarımdaki iziyle zihnim geçmişe gitti.
Geldiğimiz devasa yere hayranlıkla bakarken bir yandan Sencer'i kontrol ediyordum. Elleri cebinde beni izlerken pek keyifsiz duruyordu ama bu bile moralimi bozmaya yetmemişti. Heyecanlı bir tavırla hangisine binsem diye düşünürken Sencer bir adım arkamdaydı.
"İlk önce dönme dolaba binelim mi ?"
"Sen binebilirsin,ben seni burada bekliyorum."
"Olmaz." dedim kaşlarımı çatarken. Amacın zaten onunla vakit geçirmekken beni yalnız bırakamazdı. "Senin de benimle gelmen lazım,ya korkarsam ?"
"Ben buradayım zaten." dedi olduğu yeri gösterip. İkna olmayan bakışlarla baktığımda gülüşüm yavaş yavaş soldu. Ne olurdu bana eşlik edip benimle vakit geçirseydi. Sessiz kaldığımda bir nefes verdi. "Tamam birlikte binelim."
Coşkuyla yerimde zıplayıp dönme dolaba doğru ilerledim,o da peşimden geliyordu. Tur bittiğinde içindekiler iniyordu ve yeni kişiler biniyordu,Sencer elimi tutunca onunla birlikte binip karşılıklı oturmak yerine yan yana oturduk.
"Nehir'le hep gitmek istemişimdir." dedim,konuşmayı çok sevmiyordu ama ben onunla konuşmayı istediğim için ısrarla konu açıyordum. "Bir keresinde evden kaçmaya kalktık ikimiz,lunaparka gitmek için." Güldüm kendi kendime. "Akıl işte."
"Sonra ?" dediğinde ona döndüm. Dinlemek huyu olmadığı için sorusuna hafifçe tebessüm ettim.
"Sonrasında yakalandık tabi,gidemedik."
"İyi ya,benimle biniyorsun işte." dedi,elleri arkamdaki saçlarımda dolandığında gülümsedim onaylarcasına. Bakışlarında bir karmaşa var gibiydi,bir şeyleri görmek ister gibi bakıyordu yeşil harelerime. Dönme dolap aniden hareket ettiğinde Sencer'in koluna tutunarak etrafı incelemeye başladım. "Hem korkup hemde bu kadar sevmeyi nasıl başarıyorsun ?"
Sorusunu duysam da etrafı incelemekle meşgul olduğum için cevaplamadım, tüm bu yaşadıklarım ve son günlerim bir masal kadar mucizeydi. Ben babamın karanlığından kurtulmuştum ve beni hep mutlu eden birine sığınmıştım. Düşüncelerimden sıyrılmak için başımı kocamın göğsüne yasladım,bunu yadırgamadan kolunu omuzuma sardı.
"Neden hiç gülmüyorsun ?"
"Gülecek bir sebebim yok."
Başımı kaldırıp garip bakışlarımı üstüne diktim. "Gülünecek bir sebep hep vardır." dedim kaşlarımı çatıp. "Ailen var,seni çok seven bir ailen var ve bence sırf bunun için bile onlara hep gülmelisin."
"Onları seviyor olmam beni güldürebilecekleri anlamına gelmiyor."
"Ben ?" dedim,istemsizce dökülmüştü dudaklarımdan. Alacağım cevaptan korksam da konuşmamı bölmedim. "Ben hayatının neresindeyim ?"
"Çok soru soruyorsun." dedi,cevaplamayacak sanıp üzülüyordum ki gözlerini kısarak derin bir nefes verdi. "Yanın huzur,yanın nefes. Hayatımın neresindesin bilmiyorum ama elini bırakırsam benim için iyi şeylerin olmayacağını biliyorum."
Hatırladıklarımla dudaklarımdaki tebessüm büyüdü,hatırlayacağına emin olarak o gün sorduğum soruyu tekrar sordum. "Ben." dedim bağırarak. "Ben hayatının neresindeyim ?"
Rüzgara rağmen duydum gülüşünü. "Varlığın nefes,sevgin huzur bana." dedi bağırıp. Soğuğa rağmen içim sıcacık olmuştu. "Sen hayatımda değilsin, hayatımın ta kendisisin. Bu yüzden gittiğin an bir hayatımın olmayacağını biliyorum,yokluğun nefesimi keser."
"Kitaplardan mı okuyorsun bu aşk sözcüklerini ?" deyip tüm romantikliği bozdum,o esnada farkında değildik ama bayağı uzaklaşmış ve bizimkileri de arkamızda bırakmıştık.
"Gözlerinden." dedi,bir kez daha nutkum tutuldu. "Gözlerin şiir olunca,bana da şair olmak düşüyor."
"Seni çok seviyorum pislik herif" deyip arkadan omuzuna vurdum,beni ağlatmayı başarmıştı. Bu kadar duygusallık bir hamile için gerçekten oldukça fazlaydı zira gözyaşlarımı tutamıyor ve arkadan sıkı sıkı sarılıyordum kocama.
"Bende seni çok seviyorum manyak karım."
Bir süre daha kar motoruyla gezdikten ve eğlendikten sonra tekrar eski yere döndük. Diğerleri motorları bırakmış karda sörf yaparken ben hamile olduğum için onlara katılamayacağım gerçeğiyle yüzleştim. Uzaktan onları izliyordum, normalde çok heves ederdim ama ayağım bir kaysa hayatım kayardı.
Sencer'e dönüp "Sende katılsana onlara." dedim.
"Karımın olmadığı yerde benim işim ne ?" diye bir cevap alınca gülümsedim ve sırtımı göğsüne yasladım,karnımda birleştirdiği ellerine tutunduktan sonra telefonumu açtım. Bu şekilde bir selfie çektikten sonra galeriye girip çektiğim diğer fotoğraflara baktım.
En altta bulunan fotoğraf gözüme çarptığında tıkladım,Atakan'ın düğününde İlyas baba ve Sencer'le çektiğim fotoğraftı. O günü hatırladığımda tebessüm ettim,sonu kötü bitse de günümüz güzel geçmişti. Birdenbire zihnime düşen soruyla kaşlarım çatılmıştı,şimdiye dek bu neden benim aklıma gelmedi ?
"Sencer ?" dedim,telefonumu cebime koyduğumda cevabını beklemedim. "O gün yani düğün günü,babam olacak adam yanıma gelmişti ve bana bir şey söyledi." Tuttuğum kollarının kaskatı kesildiğini hissettiğimde ona döndüm, yüzü de pek gergindi. "Bana senin benden bir şeyler sakladığını söyledi,bende senin yanına bu yüzden gelmiştim hatta."
"Anlamadım ?"
"Volkan o gün yanıma oturup ağzımdan laf almaya çalıştı." dedim tane tane ve bir yanım da heyecanlanmıştı. "O esnada Sencer senden bir şeyler saklıyor, inanmıyorsan sor demişti ve bende yanına geldim. Zaten sonrasında olanlar oldu ve bunu söylemeyi unuttum."
"Bunu bugün konuşmasak ?" dedi,kaşlarımın çatılmasına engel olamadım çünkü beklediğim tepki bu değildi. "Burada bu konuları konuşmayacağımıza söz vermiştik."
"Yani sen benden bir şey saklıyor musun gerçekten ?"
"Hayır güzelim." dedi anında,başını iki yana saklarken ellerimi tuttu. "Ben senden hiçbir şey saklamıyorum,Volkan abartıyor. Ben sadece adını anmayalım diye sonrasında demiştim."
"Oh." dedim rahatlayarak,üstelemedim çünkü ona güveniyordum ama ilk anlarda korkmuştum yine de. "Hamileyim,üzülmeyeyim diye bir şey saklıyorsun sandım."
"Yok." dedi bize doğru gelen Atakan'lara dönüp. Bende daha fazla konuşmayıp kolunun altına girdim. Yine babam olacak o adamın saçma sapan söylemlerine takılmıştım elbette,daha ilerisi olamazdı çünkü Sencer benden bir şey gizlemezdi.
Herkes yanımıza geldikten sonra "Benim canım ne çekiyor biliyor musunuz ?" diyerek herkesin bakışını üstüme çekmiştim. Aslında aklımda yoktu,bir kaç dakika evvel burnuma kokusu gelince canım istemişti.
"Yine ne istiyor ?" diyen Kerem'e bakmadım bile.
"Sucuk ekmek." dedim,dillendirince bile ağzım sulanmıştı. "Ama tavada felan istemem,mangalda sucuk istiyorum."
"Sanırım bende aşerdim." dedi Atakan.
Hepimiz küçük bir kahkaha attıktan sonra görevlilerden mangal için gerekli malzemeleri isteyip evlere doğru yürüdük. Hepsi bizim eve gelmişti,balkon genişçe olduğu için erkekler mangalı oraya almış ve yakmaya başlamışlardı bile. Yağmur ve Nehir'de sucukları ve ekmekleri dilimliyordu,bense bir hamile olarak onları sadece izliyordum.
Dakikalar birbirini kovalarken etrafta koşuşturan Kerem'in sürekli Nehir'e sataşmasını,hepsinden romantik olan Atakan'ın sürekli Yağmur'a olan ilgisini izleyip kendimce bu anın tadını çıkarıyordum. Sencer yine beni mutlu etmek için bir fikir sunmuş ve başarılı olmuştu. Tüm bu anlar benim için paha biçilemezdi.
Yağmur'la yıllardır aynı evde yaşıyordum,bir çok kez babamlarla eğlenceli sohbetlerine tanıklık etmiştim ama hiçbir zaman böylesine içten güldüğünü hatırlamıyordum. Bu gülüşünü gördüğümde tüm öbür gülüşleri yapay kalıyordu,Yağmur Atakan'la o kadar mutluydu ki bunu hiçbir şekilde gizleyemiyordu.
Nehir ise korkularından sıyrılmıştı ya da kalbini ilk kez dinleyip bir şans vermişti hislerine. Kerem'in ilgisi,birbirlerine olan etkileyici şakalarını gördükçe onlar için sadece dua ediyordum. Nehir bu kadar mutluyken Kerem onu üzerse Kerem'e olan tüm sevgimin yok olacağını biliyordum.
Ben onları izlerken bir el belimi sardı,kocam olduğunu bildiğimden direkt olarak başımı onun göğsüne yasladım ve uzattığı küçük ekmek parçasını elime aldım. "Ellerine sağlık." deyip koca bir ısırık aldım,lezzetli olduğunu belirten mırıltılar çıkarırken hala bizimkileri izliyordum. Sofrayı kuruyorlar, hazırladıkları mezeleri ve içecekleri yerleştiriyorlardı.
"Mutlusun."
"Mutluyum." diyerek onayladım onu. "Sen yanımdasın,kızım iyi." Kızları işaret ettim. "Sevdiklerim,sevdikleriyle mutlular. Düşünmek zorunda olduğumuz bir sorun yok ve her şey çok güzel." İçli bir nefes verdim. "Ben mutlu olmayacağım da kim olacak ?"
"Tüm her şey bittiğinde yine bu manzarayla karşı karşıya kalacağız." dedi, söz verir gibiydi. "Ve bu kez sonsuza dek öyle kalacağız,biliyorsun değil mi ?"
Kafamı salladım,düşüncesinin bile içimi huzurla kapladığı bu hayallerimizi gerçekleştirecektik. Kendim için olmasa bile kızım için,sevdiklerim için bu kez yıkılmak yoktu. Sonuna dek direnecektim ki,sonsuz süren bir mutluluğu kazanalım.
Yemekler yendikten sonra Nehir'in demlediği çayı Yağmur servis etmişti ve şuan hepimiz çiftler halinde çayımızı içiyorduk. Sessizlik hepimizin arasında hakimken herkes sadece içtiği çayla ilgileniyordu. "Çok sıkıcı insanlarsınız." diyen Kerem hepimize yüzünü buruşturarak baktı. Aslında sıkıcı değildik, tüm olan olaylardan sonra sessizliğe bile ihtiyacımızın olduğunu yeni fark ediyorduk.
Araya girdim. "Sen çok eğlencelisin ya!"
"Doğruluk mu Cesaretlik mi oynayalım mı ?"
İçtiğim çayı zorlukla yutup kahkaha attığımda diğerleri sadece tebessüm etmişti ama ben zor durdurmuştum gülüşümü. "Çocuk muyuz biz ? Git eğlence anlayışını sorgulat!
"Çocukça sorular sormazsan eğer yengeciğim-" dedi,yenge kısmını vurgulayarak. "Böylelikle çocuk olmazsın."
Nehir kırmadı Kerem'i. "Tamam,hadi oynayalım."
Atakan omuz silkti. "Ben uyum sağlarım."
Tüm ısrarlarına dayanamayan ben ve kocamda bu teklifi kabul etmiştik ve koltuklardan yere inip orta sehpanın etrafına dolanmıştık. Nehir akşamdan kalan gazoz şişelerinden birini yıkayıp getirmişti. Bense hala çocukça olduğunu vurguluyordum.
Kerem'in şişeyi çevirmesiyle oyun başladı. "Atakan soruyor,Nehir cevaplıyor."
"D mi C mi ?"
"Doğruluk." dedi Nehir.
"Bugüne dek en çok neyden kaçtın ?"
"Aşk'tan." dedi dürüstçe. Bakışları Kerem'e değdiğinde ikisi de kısa bir anlığına sessiz kelimelerin ardına sığınıp konuştular ama biz anlamadık. Bu kez Nehir şişeyi çevirdi. "Kerem soruyor,Sencer cevaplıyor."
"Doğruluk." dedi Sencer Kerem'in o soruyu sormasına izin vermeden. Bir yandan ilgisiz görünüyor ama bir yandan da oyuna odaklıydı.
Kerem yerinde diklenip "Kardeşim,bu konuda dürüst olmanı istiyorum." dedi ve sonra ekledi. "Beni mi daha çok seviyorsun,karını mı ?"
Herkes güldü,tek gülmeyen ve bu soruyu ciddiye alan ben ve Kerem'dik. İkimizin de tehditkar bakışları Sencer'deyken alacağımız cevabı bekliyorduk, Sencer'in gülüşü bizim ciddi olduğumuzu görünce soldu. "Psikopatsınız." dedi hayretle.
Direttim. "Dinliyoruz."
"Karımı tabi ki." deyip yüzümü güldürdüğünde sevinçle uzanıp yanağını öptüm.
"Kocam ya!"
"Bunu unutmam Sencer Bey."
"Sende düzgün sorular sor."
Küçümseyerek baktım Kerem'e. "Güya çocukça sorular sormayacaktık."
Kerem şişeyi çevirdiğinde "Nehir Yağmur'a soruyor." dedi. Nehir bu anı bekliyormuş gibi heyecanla doğrulduğunda Yağmur'un ela gözleri çekingendi. Sorulardan korkuyor gibi bakıyordu.
Nehir imayla "Hayattaki en büyük pişmanlığın ne Yağmur ?" dedi,tüm hepimiz sessizce onları izliyorduk. Yağmur'un gözleri beni bulduğunda belki de cevabını vermişti,son zamanlarda da bunu belli ediyordu ama yine de dudaklarından dökülsün istedim.
"Çocukken." dedi,sesi titriyordu. "Bir teklifi reddettim,çünkü çocuktum ve korkuyordum. Bu konudaki pişmanlığımı yıllar boyu,her dakika yaşadım ve hala da yaşıyorum."
"Yağmur." diye seslendim fısıltıyla. Karanlıktan korksam da şuan için bunu umursamayacak kadar başka bir şeye odaklıydım. "Yağmur,kardeşim!"
Yağmur yatağında bana doğru dönerek uykulu gözlerini araladı,beni görünce anında doğruldu. "Senin ne işin var burada ?" dedi kızar gibi. Annemin ölmesinin üstünden altı ay kadar bir süre geçmişti ve bu süreçte onu çok az görüyordum. "Babam seni görse çok kötü döver abla."
Babamlar varken Efil diyordu,onlar yokken abla.
Söylediklerini umursamadım. "Gidiyoruz bu evden kardeşim."
"Ne ?" dedi şaşırarak,yataktan kalkıp karşıma geçti. "Abla odana git lütfen, bak babaannem her an gelebilir."
"Onları boşver." dedim umursamazca,telaşla titreyen ellerini tutup gülümsemeye çalıştım. "Okulda derste yardıma ihtiyacımız olduğunda neler yapabileceğimizi öğrendim,İstanbul çok güzel bir şehir. Oraya gidebiliriz, merak etme İlyas amcanın numarasını ezbere biliyorum. Onu arayacağım ve o bizim için her şeyi halledecek." Umut doluydum. "Onlar çok zengin,merak etme artık çok mutlu olacağız."
"Abla." dedi kekeleyerek,çok korkuyordu görebiliyordum ama ben onu korurdum. "Biz çok küçüğüz,yapamayız." Kafamı iki yana salladım. "Hem babam bizi hemencecik bulur ki."
Dokuz yaşını daha yeni bitirmiş bir kız için haklı bir korkuydu ama ben anneme söz verdiğim için onu koruyacaktım,bana güvenmeliydi. "Kardeşim ben seni korurum."
"Gelemem." dedi beni hayal kırıklığına uğratarak,dolu elaları bir bir yaşlarını akıtırken ellerini ellerimin arasından çekti.
"Ben giderim." dedim,onu bırakmak zor olurdu ama artık daha fazla katlanmak istemiyordum tüm bunlara. "Büyüyünce de seni kurtarmaya gelirim,sonra hep birlikte oluruz ve kimse bizi ayıramaz."
Tam arkamı dönecektim ki kolumdan tuttu,ağlayışı daha da şiddetlenmişti ve ben onun bu haline kıyamıyordum. Özellikle annem öldükten sonra onu daha çok sevmeye başlamıştım. "Ağlama." dedim,kollarımı onun boynuna sardığımda o da belime sarmıştı.
"Gitme." dedi,gitmeliydim. "Annem gibi sende bırakma beni."
O andan sonra Yağmur'un yatağına birlikte yatmıştık,en azından o uyuyana kadar yanında kalırım diyerek gitmemiştim ama o uyuduktan sonra gidecektim. Elimi hiç bırakmadı,benim annemle uyuduğum gibi o da benimle uyudu ve ben elimi elinin arasından çekip onu bırakamadım. Sonrasında zaten babaannem beni onun yanında gördüğü için dövmüş ve odama kilitlemişti.
O günden sonra Yağmur'u uzunca bir süre görmemiştim,sonradan gördüğümde ise bana karşı soğuk ve tersti. Anlam veremediğim bu uzaklık gittikçe açıldı ve benim çabalarıma rağmen o sadece beni izledi,benim kalbimdeki kardeşimi öldürdü. Annemin bana emanet ettiği kardeşim o günden sonra gün be gün öldü ve benim çabalarıma kayıtsız kaldı.
O gün ben kardeşime son kez sarılmıştım,son kez onunla uyumuştum. Gülüşünü de ağlayışını da son kez görmüştüm. Onu bırakmaya kıyamadığım için gitmemiştim ve kıyamadığım her şey kıyametim olmuştu. Sonrasında gitmeye çalıştığımda ise hep başarısız oldum,İlyas amcadan yardım istemek için onu defalarca kez arayıp ulaşamadım. Umudumu da,çabamı da öldürüp katlandım tüm her şeye. Tam gideceğim dediğimdeyse on sekizinci yaş günümde gelen notlarla durmuştum.
"Ne teklifi hayatım ?" dedi Atakan sessizliği bozarak.
"Sonra detaylıca anlatırım sana." dedi,geçiştirmişti çünkü anlatacak kadar güçlü değildi. Gözlerini benden kaçırarak şişeyi çevirdi,bu kez Yağmur soruyor ve bende cevaplıyordum. "Doğruluk mu Cesaretlik mi ?"
"Doğruluk." dedim tek nefeste. Az önce hatırladıklarımı sindirmeye çalışıyordum ama yine kalbimin ortasına bir ateş düşmüş gibi canım yanıyordu.
"Neden hiç görmedin ?" dediğinde kaşlarımı çattım. "Nehir'in bir bakışından acısını anlayabiliyorken benim sessiz çığlıklarımı neden duymadın ?" Bir anda söylediklerinden pişman olmuş gibi yumdu gözlerini,sesindeki sitemi birden yok oldu. "Sormadım say,boşver."
"Hayır." dedim anında,bu kez bunu boşvermeyecektim. Bu lanet olası hayatımda benim farkına varamadığım bir şeyler vardı ve bu her neyse Yağmur biliyordu. "Ne demek istediğini anlatacaksın."
"Bir şey yok.." dedi fısıltıyla.
"Yağmur!" diye yükseldim. "Ben bu karmaşadan sıkıldım! Yıllardır bana nefret kusan senken şimdi noldu da iyilik meleği kesildin ? Ne oldu da bana karşı merhamet eder oldun! Sen ne söylemeye çalışıyordun da ben seni hiç anlamadım,anlat ki bizde bilelim!"
"Gözlerimdekinin nefret olmadığını görseydin!" diye bağırdı o da,şuan tüm herkesten soyutlanmış ve birbirimize öfkeyle bakıyorduk. "Bir şeylere mecbur bırakıldığımı görseydin!" Gözünden bir damla yaş aktı. "Ben senin gözlerinin önünde öldüm ama sen bana hep kördün abla!"
Abla..
Kaç yıl olmuştu sahi ?
Bir alkış sesi kulağıma ilişti,arkamda bulunan balkondan soğuk bir hava tenimi ürpertince bakışlarım o yöne döndü. Çirkin tebessümüyle bize bakan babamı görmeyi beklemediğimden korkuyla Sencer'in elini tuttum. "Çok duygusal bir gösteriydi kızlarım,tebrik ederim." Yanındaki korumalar içeri bir bir girerken silahlarını da bize doğrultarak hamle yapmamızı engelliyorlardı.
"Burada ne işin var Volkan ?"
"Sen karışma damat." dedi babam olacak adam,tekli koltuğu önümüze kadar çekip hepimizin karşısına oturduktan sonra ayak ayak üstüne attı. "Benim kızlarımla olan küçük bir hesaplaşmam lazım."
"Bize silah doğrultmanın masa kurallarına göre cezasını biliyor musun ?" dedi Atakan,Yağmur'u korumak ister gibi elinden sıkıca tutuyordu. Tıpkı Sencer'in benim elimden tuttuğu gibi.
Yanımda Sencer dahi olsa ben bu adamdan hep korktuğum gibi şimdi de korkuyordum. Öyle çok korkuyordum ki yapacaklarını kestirememenin verdiği sancıyla olduğum yerde kıvranıyordum. "Bu saatten sonra masa umurunda değil damat,kıyametiniz olduktan sonra ölmek umurumda olmayacaktır ama ilk önce sizi doğduğunuza pişman edeceğim."
"Amca-" diye söze giren Nehir'i bakışlarıyla susturdu.
"Bugün siz susacaksınız ve ben konuşacağım." derken korumalardan birinin getirdiği kadehe içkisini doldurdu ve sonrasında bir yudum aldı. "Merak etmeyin,bugün sizi öldürmeyeceğim." Bunu söyleyen kişi kızımın canına kasteden bir katildi.
Sencer öfkeli ama telaşlıydı da. "Yemin olsun Volkan Arman,ölümün benim elimden olacak."
Volkan iğrenç bir kahkaha attıktan sonra karnıma baktı,elimle karnımı örtüp kızımı onun bakışlarından korumak istedim. "Kızınız hala iyi maalesef." dedi alaylı bir tebessümle,sonrasında Yağmur'a döndü. "Bana ablan için mi ihanet ettin ?"
"Ba-"
"Bu ne demek oluyor ?" dedim araya girerek,o gün Yağmur bana engel olduğunda onda bir hallerin olduğunu tahmin etmiştim.
Elindeki kadehi kafasına diktikten sonra ortaya doğru fırlatıp tuzla buz olmasını sağladı. Ayağa kalktığı gibi Yağmur'u saçlarından tutup kendine çekti ve o esnada iki koruma da Atakan'ın kollarından tutup hareket etmesini zorlaştırıyordu. "Şerefsiz! Bırak lan karımı!"
Yağmur'un gözlerinden akan yaşlar diken olup benim kalbime battığında zorlukla yutkundum. "Senin gibi bir kahpeye inanarak en büyük hatayı yaptım değil mi güzel kızım ?" dedi Volkan Yağmur'un kulağının dibinde. "Sen hiçbir zaman benim kızım olmadın ama kızım olmanın avantajlarını kullandın,öyle değil mi ?" Onu şiddetle yere fırlattığında kalkıp önüne siper olmamak için çok zor duruyordum. "Gerçekleri öğrenince yanında kimse kalmayacak,sen bana ihanetin bedelini yalnızlıkla ödeyeceksin!"
"Ona dokunan ellerini yakmazsam bana da Atakan demesinler lan!"
Volkan'ın bakışları Atakan'a kaydı,alaylı bir gülüşle karşısında durduğunda söyleyeceği şeyleri tahmin ettiğimden gözlerimi sıkıca yumdum. "Saruhan'ların en safı." dediğinde Yağmur korkuyla döndü onlara. "Yağmur'un seninle neden evlendiğini biliyor musun damat ?"
Yağmur'un ağlaması şiddetlendi. "Baba yalvarırım sus."
"Beni dinlemedin Yağmur!" dedi Volkan umursamazca,yandan bir bakış attı ona karşı. "Sana son kez bir şans verdim,eğer Efil'i uyarmasaydın ve ben istediğimi elde etmiş olsaydım sen bu hallere düşmeyecektin."
"Baba..o bir bebek.."
Yağmur kızımı kurtarmanın bedelini yaşıyordu.
"Gerçekleri duymak istiyor musun Atakan ?" dedi Volkan,Atakan'ın aklı karıştığından olsa gerek durulmuştu ve kafasını salladı Yağmur'a son bir kez baktıktan sonra. "Bu koruduğun karın,seninle bir plan uğruna evlendi. Aileye girip bana oradaki bilgileri iletmek için benim tarafımdan görevlendirildi."
Atakan'ın hayal kırıklığına uğradığını gördüm anlık kızaran gözlerinden, omuzları çöktüğünde korumalar onun kollarını bırakmıştı ve Atakan zorlukla koltuğa tutundu. "Atakan öyle değil." dedi Yağmur,sehpaya tutunarak ayağa kalktığında Atakan'ın karşısına geçti ve ellerini tutmak istedi ama Atakan izin vermeden bir adım geriledi.
"Doğru mu bu ?"
"Atak-"
"DOĞRU MU BU YAĞMUR!"
"Doğru ama değişti!" dedikten sonra hıçkırıklara boğuldu Yağmur. "Yemin ederim şimdi seni deliler gibi seviyorum,bak yemin ederim hislerimin hiçbiri yalan değil!"
Atakan onu cevapsız bırakınca Volkan Yağmur'un kolundan tutup kalktığı sandalyeye oturttu. "Ablanı kurtarmaya değdi mi güzel kızım ?" dediğinde ikisinin de bakışı bana döndü. "Seni yıllardır yaşatanın Yağmur olduğunu biliyor musun ?" Kaşlarım çatıldı,anlam veremedim. "Anlat Yağmur,ablana nasıl nefes olduğunu anlatta bilsin."
"Annem öldükten biraz sonra yanıma geldi." diye söze girdi Yağmur,sadece o vardı benim için. "Eğer seninle konuşursam ve onun yetiştirdiğinin aksine gidersem seni öldüreceğini söyledi. Ablanı içinde öldür ki o yaşasın dedi ve bende seni öldürdüm,yaşaman içindi.." Pişman değil gibiydi,çünkü ben yaşıyordum. "Senden sonra hayatta bir amacım kalmadı ve onun yetiştirdiği gibi biri olmaya çalıştım. Zengin olursam,saygın olursam ve güç bende olursa babamdan ve kurallarından kurtulurum sanmıştım."
"Hiçbiri seni affetmeyecek!" diye bağırdı babam. "Zaten hepsini öldüreceğim ama yaşayanlarda seni affetmeyecek ve yapayalnız kalacaksın."
Duyduklarımı sindiremiyordum,ne Yağmur'un dediklerini ne de babam olacak adamın bağırışlarınu kabullenemiyordum. Bunca yıl düşündüğüm,üzüldüğüm şeyin bir yalan olduğunu söylüyorlardı ve ben bunu anlayamıyordum. Ben o kadar kördüm ki bunların hiçbirini görmemiş ve anlayamamıştım.
"Şimdi size gelelim." dedi Volkan,odağında biz vardık. "Geçmişin sırlarını deşip ne yapmaya çalıştığınızı anlamayacağımı mı sandınız! Ben size Volkan Arman her zaman bir adım öndedir diye demedim mi ?" Kahkaha attı. "Bu hayattan kurtulabileceğinizi sanıp saçma hayallere kapıldıysanız ben sizi kendinize getireyim." Yüzü acımasız bir ifadeye büründü. "Sizin benden başka çıkışınız yok,ilk önce birbirinizi tüketeceksiniz ve ben o esnada masanın başına geçeceğim sonra da hepinizi öldüreceğim."
"Hayallerini anlatman bitti mi ?"
Volkan bozuldu ama bunu sinirli yüzüyle saklamaya çalıştı. "O zaman senin tahminlerinden devam edelim damat,söyle bakalım benim sakladığım kişinin kim olduğunu biliyor musun ?"
"Kes sesini Volkan."
"Korktun mu damat ?" deyip küçük bir kahkaha attı. "Benim sakladığım kişiyle ilgili araştırmalar yapıp bir tahminde bulunduysan eğer neden bunu Efil'den sakladın ?" Bakışlarım Sencer'e döndüğünde gözlerini kaçırdı,taşlar yerine oturmaya başladığında Volkan'ın devam etmesini bekledim. "Bu yolda birlikteyseniz neden karını saf dışı bırakıp bilmesi gereken o ihtimali ona söylemedin!"
"Çünkü bir ihtimal!" diye bağırdı Sencer,böylelikle benden bir şey sakladığını kabullenmiş oldu ve beni büyük bir hayal kırıklığına uğrattı. Dudaklarımı aralasam da tek kelime edecek gücü kendimde bulamadım.
Volkan şaşkın halimi memnuniyetle izlerken "Sadece kocan mı senden bir şeyler saklıyor sandın ?" dedi. Kahve gözleri,yeşil gözlerime nefretle bakarken söyleyeceği şeyin ağırlığından korktum. "O çok güvendiğin ve baba dediğin adamın geçmiş hakkında bildiği ve sakladığı şeylerden haberin var mı benim saf kızım ?" İlyas amcadan bahsediyordu. "Asiye babaannen de bunların içinde."
"Ne biliyor olabilirler ?" dedi Sencer. "Ne saklıyorlar bizden ? Sen yalan söylüyorsun!"
Babam olacak adam Sencer'i umursamadı,karşımda dimdik durduğunda korumalarından birine işaret yaptığı ve ona bir flash bellek verdiler. Volkan o belleği bana uzattığında "Bu savaşta yalnız olduğunu bir kere daha anla." dedi, elinden tereddütsüzce aldım flashı. "Sen bu savaşta yalnızsın ve ilk önce kızını sonrasında da canını alacağım senden,o gün geldiğinde savaş sona erecek ve bu adam muradına erecek."
Herkese tek tek baktıktan sonra tekrar bana döndü. "Bu arada,kocanın senden sakladığı ihtimalı duymak ister misin ?" Sessiz kaldım,parmağımı kaldıracak kudretim kalmamıştı. "Nurhan Sencer'in çalışma odasını karıştırırken bir pano bulmuş dolapta."
"Volkan siktir git artık!" deyip yerinden kalkmaya yeltenen Sencer'i kolundan tutarak ben durdurdum ve devam etmesi için babam olacak ite döndüm.
"Panonun etrafında size gelen notlar varmış,bir kaç araştırma sonucu felan derken asıl dikkat çeken panonun ortasında büyük harflerle yazılan yazı." Gözleri sahteden büyüdüğünde bir psikopat olduğunu bir kez daha anladım. "Sanırım depoda sakladığım kişiyle ilgili bir tahmini varmış kocanın."
"SÖYLE ARTIK! NE YAZIYORDU O PANODA!"
"Leyla Arman yaşıyor mu ?"
Leyla..
Annem olan Leyla..
Nefesimin kesildiğini hissettiğim noktada elimdeki belleği sıkabildiğimce sıktım. Volkan istediğini elde edip adamlarını da toplayıp defolup giderken benim zihnimde tek bir cümle yankılanıp duruyordu. Duyduğum bu ihtimal kalbimi paramparça ederken,ne hissedeceğimi bilemez bir halde kalakalmıştım.
Annem yaşıyor muydu ?
Ben annemin kanlı bedenine saatlerce sarılmıştım,onun kanlarının bulaştığı saçlarımı kesmiştim. Ben annemin ölü bedeniyle saatlerimi geçirmiştim, üstelik sadece ben değil Yağmur'da benimleydi. Biz annemin cansız bedeniyle konuşmaya çalışmıştık. Şimdi birileri gelip anneniz yaşıyor olabilir mi diyecekti ?
Ruhumuzu öldüren bir hayatın kurbanı seçilmişken yaşanmışlıkların ve adanmışlıkların bir yalan olduğunu söylüyorlardı.
Bu nasıl doğru olabilirdi ?
Annem yaşıyor muydu ?
⚓
Bölüm Sonu.
Bölüm hakkındaki yorumlarınız neler?
Umarım beğenmişsinizdir.
Bölüm başında da söylediğim gibi bu bölümden sonrasında gözyaşı çok.
Yağmur hakkındaki düşüncelerinizi çok merak ediyorum,onun hakkındaki gerçeğe ne diyorsunuz?
Bir sonraki bölümde görüşmek üzere. Sağlıkla ve hoşça kalın.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 38.48k Okunma |
3.11k Oy |
0 Takip |
27 Bölümlü Kitap |