Hoş geldiniz ballarım.
Dikkat bu bölüm aşırı duygusallık içerir!
Keyifli okumalar dilerim.
Profilime tıkla ve takip et.
(küserim bakın ahahaha)
Bölüm Şarkıları :
Tuna Velibaşı,Kal Ölene Kadar
Fazıl Say&Serenad Bağcan,İnsan İnsan
Melike Şahin,Ortak
⚓️
Hayatım acıdan ibaretti,umutlarımın varlığı bunu görmemi engellemişti ama şimdi her şeyi daha net hissediyordum. Bir filmin şeridi misali birbirini takip eden olaylar önceden planlanmış gibi kusursuzdu ve insanı yerle yeksan edecek güçteydi.
Her şeyin farkında olmama rağmen aşkın sarhoşluğuna kapılmış,beni seven bu aileyi canım bilmiştim ve onlara güvenmiştim. Bir rüyadan uyandığımda gerçeklerin,yokluklarından daha ağır olduğuyla yüzleşmiştim ve daha kendime bile gelememişken bir kayıp daha yaşıyordum.
"Kardeşim.." derken kalbimin titrediğini hissettim,affedemesem de ondan0 vazgeçemiyordum. Annemin öldüğü gün ben onu kaybetmiştim,bir kez daha kaybedemezdim.
Korumanın elinden kolyeyi bir hışım aldığımda gözyaşlarım kendiliğinden akıyordu. "Sencer.." dedim,sığınabileceğim tek kişiye döndüm. Affetmenin zor olduğunu bilsem de kalbim ondan başkasına meyletmiyordu.
"Abi senin yanına gelecekti Yağmur."
Tahammülsüzce "Ee ?" dedim devam etmesi için.
Bu kez gözyaşlarımın ardına sığınmayacaktım,bu kez güçsüzce yerimde durmayacaktım. Kalbimin sesini susturup aklımı dinlemeliydim. Yağmur için dik durmalıydım. Savaşacağım bir çok gerçek varken hepsini erteleyip sadece Yağmur'a odaklanmıştı zihnim.
Atakan ayakta zor duruyordu,gözleri doluyken sarhoş kafayla olayı kavramaya çalışıyordu. "Benimle gel korkuyorum dedi." Sencer'e tutundu. "Ben gitmedim onunla,Sencer ben onu yanlız bıraktım."
"Niye gitmedin!" diye haykırdım. "Onu neden yanlız bıraktın ?" Omuzlarından ittiğimde geriye doğru sendeledi. "Onun senden başka kimsesi yoktu,nasıl yüz çevirirsin ona ?" Pişmanlığını yansıtan gözleri yaşlarını döktü. "Ona bir şey olursa mahvederim seni,duydun mu ? Seni mahvederim!"
Sencer'in kolumdan tutması beni durdurdu,Atakan kenarda ağlarken onu es geçip korumalara döndüm. "Tüm herkesi kaldırın,o bölgeye ait bir kamera kaydı veyahut bir görgü tanığı var mı araştırın." Kafalarını salladılar, Sencer'den onay almadan uzaklaştılar yanımızdan. "Sencer o kaçırdı,Volkan kaçırdı."
Sencer'in parmak uçları gözyaşlarımı sildi,dokunuşunu çok özlediğimi yeni fark ediyordum. "Yağmur'a hiçbir şey olmayacak." dedi sakinleştirici bir ses tonuyla. "En kısa zamanda onu bulacağız tamam mı ?"
Kafamı salladığımda bana sarılmasına bu kez izin verdim,güçsüz kollarımı boynuna dolandığında daha sıkı sarıldı. O olmasaydı her şey daha da zor olacaktı,onun güvenli kolları olmasaydı bu savaştan sağ çıkamazdım. "Beni hiç bırakma." dedim bilinçsizce. "Seni hiç affetmesem de beni hiç bırakma,olur mu ?"
Avucumdaki kolye gözlerime çarptı,birdenbire göğsümde bir soğukluk hissettiğimde Sencer'den ayrılıp boynumu yokladım. Bir kolye vardı,ucundaysa kehribar renginde bir taş. Annemin kolyesi,zamanında Yağmur'un benden alıp sakladığı kolye şimdi boynumdaydı. Bunu Yağmur takmış olmalıydı,buna da ağlayıp avucumdaki kolyeyi boynuma ekledim. Kardeşimi bulduğumda kolyesini iade edecektim.
"Böylece durmak istemiyorum." dedim tahammülsüzce. "Volkan'ın kapısına dayanalım Sencer,onun kaçırdığına eminim zaten. Ondan başkası yapmaz bu kötülüğü."
Sencer telefonuyla ilgilendiğinden beni cevapsız bıraktı,bense bir ileri bir geri gidiyor ve yapacaklarımı düşünüyordum. Bir kaç dakika sonra evden bir çalışan elinde montumla çıktı,Sencer'e bunu düşündüğü için şimdi sırası mı diye kızamıyordum çünkü daha yeni ateşim düşmüştü ve ortada kızımız vardı.
Çalışan montu bana değil Sencer'e verdi. Dudaklarımı aralamama fırsat vermeden giymem için bana yardımcı oldu ve aynı zamanda "Tıpkı istediğin gibi seni hiçbir konuda saf dışı bırakmayacağım,her süreçte bizzat yanımda olacaksın." dedi. Fermuarımı da çektikten sonra kehribar gözleri içimi yakarcasına bana döndü. "Sen kızımızı,ben seni,Allah'ta bizi koruyacak inşallah."
Şaşkın bir tebessümle "İnşallah." dedim. Anlıma bir öpücük kondurduktan sonra elimden tuttu ve arabasına doğru ilerlemeye başladık. Bir yanım benim fikirlerimi önemseyip uyguladığı için mutluyken bir yanım hala Yağmur'un durumunu düşünüyordu. "Nereye gidiyoruz ?"
"Arman'ların evine." diye kısa bir cevap verdi. Arabayı çalıştırdıktan sonra hızlıca çıktı bahçeden. Sencer yola odaklanmışken az önce neyle ilgilendiğini görmek için telefonunu alıp mesajlar kısmına girdim. Korumalardan biri olay yeriyle ilgili hiçbir şey bulamadığını yazmıştı.
"O pislik hiçbir delil bırakmaz ki zaten."
Arabanın hızından dolayı yolumuzun sonuna gelmiştik,normalde bahçeye girmemiz için kapı açılırken bu kez korumalar kapının önüne dizilmişti. Bu bile o adamın suçlu olduğunu ve bizden kaçmaya çalıştığını gösteriyordu. Sencer'den önce arabadan indiğimde hepsinin gözleri bana döndü. "Açın şu kapıyı." dedim.
"Üzgünüm Efil Hanım." diyeni tanıyordum. "Volkan Bey'in kesin talimatı var, Saruhan'lardan kimseyi içeri almayacağız. Buna sizde dahilsiniz."
Sencer yanıma geldiğinde elimi tutmuş ve adamlara sert bakışlarını sunmuştu. "Açın kapıyı canımız da canınız da sıkılmasın koçum." dedi.
Adam başını hafifçe eğdi. "Size duyduğumuz saygıyı biliyorsunuz Sencer Bey ama bizde emir kuluyuz."
"Ben ne saygı bilirim ne de emrinizi!" diye bağırdığımda arabanın şoför koltuğuna doğru ilerledim. "Tepemin tasını attırırsanız sizi de yok sayarım."
Kapıyı kapattığımda arabayı çalıştırdım,hepsi ne yapacağımı anladığından dolayı şaşkın gözlerle bakıyordu ama Sencer müdahele etmeden kenara geçti. Gazı köklediğimde korumalar iki yana kaçtı,önümdeki engeli de kırıp bahçeye girdiğimde bir kaç kez kornaya da basmıştım.
"Efil Hanım!" diyen sesleri umursamadan arabadan indim,Sencer'de içeri girip yanıma gelmişti. Konuşmak yerine izlemeyi tercih ediyordu.
"VOLKAN ARMAN!" diye bağırdım,burada olmadığını bile bile avazım çıktığı kadar bağırdım. Açılan kapıdan babaannem,dedem ve yengem çıkmıştı ama Volkan çıkmamıştı.
"Ula noli sabah sabah!" dedi babaannem.
Uykularından uyandıkları her hallerinden belliydi. "Yağmur nerede ?"
"Ne bilelum biz,kocasunun yanundadur."
"Senin pislik oğlun benim kardeşimi kaçırdı!" dedim,içimde birikenlerle hedefim belliydi. "O oğlun o kadar şerefsiz ve cani biri ki kendi kızını kaçırdı! Yağmur nerede! Benim kardeşim nerede!"
"Bana bak kadın,senin şaşırmış numaralarını yemeyeceğim! Uzatmadan söyle Yağmur nerede,Volkan nerede ?"
"Kızım." diyerek araya girdi yengem,Nehir'in vurulmasından sonra bana daha da düşman olur sanmıştım ama artık daha iyiydik. "Yağmur'u bilmiyorum ama Volkan eve çok geç saatte geldi,sabaha karşı da biriyle konuşa konuşa çıktı evden."
Ordu'dan buraya geldiği için geç gelmşti,sabaha karşı evden çıkmasının sebebiyse kesinlikle Yağmur'du. "Ne konuşuyordu yenge duydun mu ?"
"Ula gelun koynimizda yılan mi besleyruk!" diye araya girdi babaannem, dedemin tepkisiz kalması beni şaşırtıyordu. "Bu kansuza laf mi yetiştireceksun ?"
"Aç artık gözlerini!" diye bağırdım. "Senin oğlun kötülüğün ta kendisi! İntikam ve hırstan gözü o kadar dönmüş ki hepimizi harcayabilecek kadar cani! Gör artık bunları!"
"Siz oğlumin düşmanlarusunuz,ne etse iyi edeyi size!"
"Yağmur'da mı düşmanı ?" diye sorduğumda duraksadı. "Nehir onun yüzünden vuruldu,o da mı düşman ?"
"Nasıl ?" dedi yengem,sinirlendiğini ve kara gözlerinin öfkeyle kızardığını gördüğümde sustum. "Kilitli kasadan pasaportunu aldı,telefondaki kişiye yaşayıp canı yansın istemiştim ama planlar değişti dedi ve sonra gitti."
Durmadım,duramadım. Şaşıracak,üzülecek,düşünecek vaktimin olmadığını biliyordum. Koşar adımlarla arabaya bindiğimde Sencer'de şoför koltuğuna oturmuştu. Bize zindan olan bu evden uzaklaşırken kafamda binlerce ihtimal dönüp dolaşıyordu.
"Yağmur'a bir şey yapacak.." diye sayıklarken kalbim ağzımda atıyordu,korku tüm bedenimi ele geçirmişti ve sadece ağlıyordum.
Sencer Kerem'le kısa bir konuşma yaparken bana açıklama yapması için sabırsızca bekliyordum. O sırada gittiğimiz yolun nereye çıkacağını merakla izledim,telefonu kapatınca bana döndü. "Bu yaptığı masa kurallarına aykırı olduğu için pasaportunu almış,ne yapacaksa masayı bile gözden çıkarmış. O piç çok büyük bir şey planlıyor ve Yağmur'u yem olarak kullanıyor."
"Durdurabiliriz ama değil mi ?"
"Masadakilerle konuşacağım,bu yaptığı aykırılık olduğu için onlardan destek isteyeceğim." Bundan nefret ediyor gibiydi,muhtemelen o masaya ihtiyaç duymak istemiyordu. "Yerini bulduktan sonra Yağmur'u da sakladığı kişiyi de kolayca bulup sana getireceğim tamam mı ?"
"İstediğini elde etmeden defolup gitmez." dedi,evin bahçesinde değil şirketin önündeydik. "Bir planı var,hepimizi yıkmayı düşünüyor ve bunu yapmadan gitmeyeceğini biliyoruz. Biz attığı yemi yemiş gibi yapacağız ama asıl büyük tuzağı biz kuracağız. Merak etme her şey yolunda gidecek."
"Sencer.." dedim kısık bir sesle,bitkin gözlerim onun gözlerindeydi. "Tüm bunların son bulması için onun ölmesi mi gerekiyor ?"
"Ölümünün bile bize fayda sağlamayacağını düşünüyorum güzelim ama bunu yaşamadan bilemeyiz."
⚓️
Yağmur Saruhan
Küçükken diğer çocukların aksine karanlıktan hiç korkmazdım,çünkü ışıklar her kapandığında annemin güvenli kollarına sarılırdım. O gitti ve o gidince ben asıl ışığımı kaybettim,o gitti ve ben büyüdükçe karanlıktan kaçtım. Çünkü bu kez kanatları altına sığınabileceğim bir annem yoktu,kendi karanlığımda kaybolmamak için ışığa ihtiyacım vardı.
Babam ışıkları kapatmıştı,bense kendimi o karanlıkta kaybetmiştim. Kendimi bulmak için ödediğim bedel tüm herkesin canını yakmıştı ve bu o kadar uzun sürmüştü ki telafi edilemeyecek derin yaralara sebep olmuştu.
Bulunduğum odanın karanlık olması bir yana,nefes almamı sağlayacak hiçbir penceresi de yoktu. Duvalar üstüme geliyordu,kalbim korkuyla kasılıyordu ve öncesinde ölümden korkmazken şimdi delicesine kaçıyordum.
Çünkü umudun var dedi içimden bir ses. Efil'in söylediklerinden sonra seni affedeceğine dair umudun var,annenin yaşadığına dair bir umudun var..
Düşüncelerimi bölen kapının kilit sesiyle ayağa kalktım,yüzümde kuruyan yaşlarımı silip dik duruşumu sergiledim. Kapının açılmasıyla eş zamanlı olarak ışıkta açılmıştı,gözlerimi kısıp alışmak için çaba gösterirken onun çirkin simasıyla karşılaştım.
"Benim güzel kızım." diyen sesi kulaklarımı tırmaladı. İçeri adım adım girerken arkasında da üç adamı duruyordu. Benimle yalnız kalmaktan kaçacak derecede korkak bir adamdı.
Alaylı gülüşü dudaklarındayken bir kaç adım yaklaşıp adamlarının yüzümde bıraktığı hasarları izledi,bundan nasıl zevk aldığını anlayamıyordum. "Bunlar senin suçun biliyorsun değil mi ?" dedi ciddiyetle. "Ablan gibi o kahpenin kızı olmasaydın her şeyin sonunda bu hikayenin kazananı ikimiz olacaktık."
"Annemle düzgün konuş." dedim dişlerimin arasından,öfkem onu yeniden güldürdü ama gülüşü keyiften uzaktı. "Senin gibi bir kalleşin izinden gitmek yerine ölürüm daha iyi."
Duygu değişimleri o kadar keskindi ki yetişemiyordum. "Nasıl sakladın ?" dedi hayretle. "Bir kaç yıldan bahsetmiyoruz,bunca yıldır asıl hislerini nasıl sakladın Yağmur ? Beni kendine nasıl inandırdın ?"
"Bilmiyorum." dedim dürüstçe. "O gün sen beni Efil'in hayatıyla tehdit edince küçük yaşımda mantıklı düşünemeden senin isteklerine boyun eğdim." O günleri hatırlamak gözlerimin dolmasına sebep oldu. "Çocukçaydı ama eğer Efil'i sevmiyormuş gibi yaparsam beni onun hayatıyla tehdit etmeyi bırakırsın sandım." Ağlamamak için direndim,onun karşısında ağlamayı sevmezdim. "İşe yaramıştı zaten,bir süre sonra beni tehdit etmek yerine kendine benzetmeye çalıştın ve bende sırf Efil'i ve kendimi kurtarmak için sana oyun oynadım hatta Sencer ya da Atakan'la evlenme düşüncesini de bu yüzden kabul etmiştim."
Şaşkın ifadesini saklamakta başarılı olamadı. "Hiç korkmadın mı ?"
"Ben zaten yaşamıyordum ki." dedim acı bir tebessümle. "Efil'in yaşaması için çabalarken,senin kuklan olurken,hissiz bir canavarmış gibi davranırken ben zaten bir ölüden farksızdım."
"Şimdi neden korkuyorsun o zaman ?" dedi,bunu anlamasına şaşırmıyordum çünkü korkmasaydım onun adamlarına direnmezdim ve onun gelmesini beklemeden ben ona giderdim. "Leyla'nın yaşıyor olma ihtimalini duyduğun için mi yoksa Efil'in ya da Atakan'ın seni affedeceğini düşündüğün için mi,söyle güzel kızım umudunun sebebi kim ?"
"Seni ilgilendirmiyor,neden burad-"
"Neredeler ?" diye yükseldi sözümü keserek. "Güvenip uğruna beni sattığın o insanlar nerede Yağmur! Hangisi benim elimden kurtarabilecek seni! Hadi kurtuldun diyelim,seni affedeceklerini mi sanıyorsun ?" Her sözü kalbime bıçak gibi saplanırken sertçe yutkundum. "Senin kimsen yok! Duyuyor musun beni ? Senin kimsen yok Yağmur! Buradan kurtulsan da yalnızsın,burada ölsen de yalnızsın! Sen bu dünya da yapayalnızsın! Seni affetmeyecekler! Kurtarmak için bile geleceklerini sanmıyorum."
"SUS ARTIK!" diye haykırdım,bana acıyan bakışlarından kaçarken arkamı dönüp akan yaşlarımı ondan sakladım.
"Son kez al nefesini,bir sonraki gelişimde fırsatın kalmayabilir."
Çıktığını kapanan kapıdan anlamıştım,bu kez ışığı kapatmadığı için boş olan odayı daha net görebiliyordum. Ağlayarak çöktüğüm duvarın dibinde dizlerimi kendime çektim. Söyledikleri zihnimde yankılanıp kalbimi kanatırken çok daha fazla ağladım. Ne kahramanım olduğunu düşündüğüm Atakan beni affedecekti ne de yaşasın diye yıllarımı harcadğım ablam..
Annemin yaşadığına da inanmıyordum,Efil'le birlikte saatlerce onun kanlı göğsünde yatmıştık. Onu siyah bir torbanın içine koyup götürdüklerinde kalbi atmıyordu,biz küçücük yaşta annemin tüm her yerini bir umut parçasıyla yoklamış ama o nabzın attığını duymamıştık. Annem ölmüştü ve ben ondan sonra yapayalnız kalmıştım.
"Şuan neredesin Atakan ?" dedim titreyen sesimle. Beni merak ediyor mu ve benim için endişeleniyor mu diye düşünmekten ve ağlamaktan gözlerimi açamayacak duruma gelmiştim.
Dakikalar birbirini kovalarken bedenim ağlamaktan güçsüz düşmüştü. Volkan bir daha gelmemişti,beni kurtarmak için de birileri gelmemişti. Belki Atakan çok kızgındı ve beni aramıyordu ama Efil ? Onun canı hiç mi yanmazdı,merak etmez miydi beni ? Yalnız başıma düşüncelerimin ve anılarımın arasında kayboluyordum.
Sadece babaannemin olduğu salonda boş boş oturmaktan sıkılmıştım,televizyondaki yaşlı programını izlemekte berbat bir şeydi. Eğer yalnız bir insansanız yapacağınız en iyi şey sessizlik ve manzara izlemektir,pencere başına geçtiğimde perdeyi araladım. İkinci kattaki salonda olduğumuz için manzara netti ama tüm bunların yanında Efil ve Nehir'i de görmüştüm.
Büyük bir ağacın gölgesinde kurdukları sofrada karşılıklı oturuyorlardı. Efil dün babamdan gördüğü şiddete rağmen mutluydu,dudağının kenarındaki yaraya rağmen kahkaha atıyordu. Onu böyle uzaktan izlemek kalbimi paramparça etse de irademi zorlasa da elimden gelen hiçbir şey yoktu.
Babaannemin sesiyle irkilip perdeyi kapattım. "Hiç." diyebildim sadece. Onun yanındaki koltuğa oturduğum esnada babam içeri girdi. Öfkeli ya da gergindi ama mutlu değildi,korktuğum için onun gözlerine değil televizyona bakıyordum.
"Ne yapıyorsun sen burada ?" dedi çıkışarak,benden başkasına söyleme ihtimali olmadığı için başımı kaldırıp öfkeli kahve gözlerine baktım.
"Babaannemle oturmak için geldim."
"Olmaz öyle." derken kızmamak için gayret gösteriyordu,çünkü kızarsa gerçek yüzünü gösterir diye korkuyordu ama ben zaten her şeyin farkındaydım. "Odana geç kızım,okul için eksikliklerini kontrol et ve biraz ders çalış."
Ders onun umurunda değildi,tek amacı beni o odaya hapsetmekti ve bunu bana çaktırmadan yapmaya çalışıyordu. "Tamam baba." deyip ayaklandım. "Bugün hatırlamanız gereken bir şey yok mu sizce de ?"
"Yok." dedi ama doğum günüm olduğunu biliyordu. Kafamı salladıktan sonra odama doğru ilerledim. Kapıyı arkamdan kapatırken öfkeyle yatağıma oturdum. O esnada bir kutuyla karşılaşmıştım.
Efil'dendi biliyordum,ablamın 14.yaş günü hediyesi..
Onuncu yaş günümde ve sonrasında annem de yoktu o da yoktu ama o yine de hediyesini bırakmayı unutmuyordu. Bu hediyeler bana birer adım atma çağrısı olsa da ben o çağrıyı yanıtsız bıraktığımdan dolayı hayal kırıklığına uğruyordu. Buna mecbur olduğumu hiçbir zaman bilmeyecekti belki de.
Kutuyu açtığımda gördüğüm şeyle ağzım açık kaldı,bu ayakkabıyı görüp çok beğenmiştim ama babam ve babaannem pembe olduğu için aldırmamıştı. Spor tarzında pembe ve ufak ışıltıları olan ayakkabıyı alıp göğsüme bastırdığımda küçük bir kahkaha attım sevinçten.
İçindeki notu alırken onun el yazısıyla yazmış olduğu nota baktım gözlerim dolu doluyken. "İyi ki doğdun kardeşim,başkasının yolunu değil kendi ışığını bulduğun bir yıl olması dileğiyle." yazısına tebessüm ederken "Bu sondu Yağmur, ben bizim için ve doğruları görmen için elimden geleni yaptım ve artık yoruldum. Yine de seni her şeye rağmen seviyorum." yazısına bir o kadar ağladım.
"Özür dilerim abla.." derken ağlaya ağlaya hediyemi dolabıma saklayıp yorganımın altına girdim. Şuan ona sarılmak isterken yorganıma sarıldığım için ağladım,onun kolları arasında olmak isterken yalnız başıma burada olduğum için ağladım.
Korkuyordum,onu ve onun sevgisini kaybetmekten deli gibi korkuyordum ama elimden bir şey gelmiyordu. Ben ondan nefret ediyormuş gibi davranırken onun beni sevmesini beklemiyordum ama dayanamıyordum da. Bu hayatın her zerresinden nefret ediyordum,beni seven tek insanı da kaybedeceğim için her şeyden nefret ediyordum.
Annemi de ablamı da kaybettiğim için bu adaletsiz hayattan nefret ediyordum.
O günden sonraki doğum günlerimde Efil doğum günümü kutlamamıştı ve gerçekten de dediği gibi benim için çabalamayı bırakmıştı. Sonrasında aramız daha fazla açılmıştı,ben onun sevgisini çok derinlere gömerken görünür de sahte bir nefret vardı. Böyle olmak zorundaydı.
Peki dediği gibi her şeye rağmen beni seviyor muydu,hala bana kardeşim diyebilecek kadar çok mu seviyordu ?
Annemi,Efil'i,Atakan'ı düşünürken gözlerim usul usul kapanıyordu. Kimsesiz olduğum sürece hep soğuktu yatağım,bu yüzden soğuk zemini yadırgamıyordum. Bilincimi kaybetmenin eşiğindeyken kapının kilit sesi gözlerimi açmama sebep olmuştu.
Gözlerimi ovalayarak yerimden kalktığımda içeri iki adam girdi,birinin elinde sandalye vardı. Öldürecekleri birini neden sandalyeye bağladıklarını bilmiyordum bu yüzden onlara zorluk çıkarmadan oturup ellerimi ve ayaklarımı bağlamalarına izin verdim. Ağzımı da bir bezle kapattıklarında içeri Volkan girdi.
"Güzel kızım." diyen adama cevap veremediğimden nefretle bakıyordum. Bu tebessümünün ardında neler saklıyordu bilmiyordum. "Merak etme acısız bir ölüm olacak." Sol gözümden bir yaş aktı,ölmek istemiyordum. "Ama önce ufak bir işimiz var."
Cebinden telefonunu çıkardıktan bir kaç saniye sonra birini arayıp hoparlöre verdi. Gözlerimin içine acımasızca bakarken telefondaki ses "Şerefsiz!" diye haykırmıştı,Efil'i aramıştı. "Allah senin belanı versin,sen ne tür bir canisin pislik herif!"
"Babanla saygılı konuşmayı öğrenmelisin."
"Yağmur nerede ?" dedi Efil daha sakin bir sesle,ağlıyordum ama beni merak etmesine mi yoksa onun sesini son kez duyduğum için mi bilmiyorum.
"Yanımda." dedi Volkan,ağlamamdan zevk alır gibi güldü. Seslenmek istesem de ağzımdaki bez parçasından dolayı asla konuşamıyordum.
Titrek bir nefes verdi. "Ne istiyorsun Volkan ?"
"Canınızı." dedi,sesindeki hırsın sebebini ve beslediği nefretin büyüklüğünü anlayamıyordum. Bir insanın bir insana bu denli büyük bir kin beslemesi normal değildi ve biz normal şeyler yaşamıyorduk. "Ama Yağmur'dan başlayacağım."
Ağlama sesini duydum,bir kaç dakika sessizlik olduğunda bende onun kadar ağlıyordum. "Lütfen.." dedi kısık sesi. "Lütfen bir şey yapma ona,yalvarırım sana bırak onu."
Sırtından silahını çıkardığında yerimde çırpınmaya başladım ama faydasız olduğunu biliyordum. "Ona son bir sözün yoksa kapatıyorum telefonu."
"Dur!" dedi Efil telaşla. "Dur kapatma,inanmıyorum sana! Yanındaysa sesini duymama izin ver,bir kaç saniye bile olsa sesini duymama izin ver."
Arkamdaki adamlara verdiği talimatla ağzımdaki bezi çektiler,telefonu bana doğru yaklaştırdığında bir hıçkırık kaçtı dudaklarımın arasından. O kadar çok şey söylemek istiyordum ki gitmeden önce,bir kaç saniyeye sığdıramazdım bu hasreti. "Abla.." dedim içli içli. "Ben ölmek istemiyorum.."
Ağzımı tekrar bezle kapattı,ikimizin de ağlama şiddeti arttığında Volkan soğuk namluyu anlıma dayadı. "Kurtaracağım seni ablacığım! Merak etme olur mu ölmene izin vermeyeceğim kardeşim,ben seni affetmedim daha hiçbir yere gidemezsin." diye bağırıyordu ama silah anlımdayken umut edemiyordum.
Bana son bir kez kardeşim dediği için mutluydum,mutlu ölecektim. Çünkü Volkan'ın söylediğinin aksine yalnız değildim. Biz ablamla birbirimizi hep kalbimizde taşımıştık,o benim hep yanımdaydı ve ben bu dünyada yalnız değildim.
"Volkan!" diye haykırdı. "Kardeşime bir şey olursa seni kendi ellerimle öldürürüm,duydun mu beni ? Allah'a yemin olsun ona bir şey yaparsan seni kendi kanında boğarım! Volkan bırak onu!"
⚓️
Efil Saruhan
Bedenime değmeyen ama ruhumu delip geçen bir kurşun,yarım kalan tüm anıları kanatan acımasız bir kurşun.
"Yağmur!" diye feryat edişim,tüm Karadeniz'i inleten bir ağlayış ve hakırışımın ardından yere çöküşüm.
Bir filmin şeridi gibi,masalın kötü bir parçası gibi bir andı ama gerçekti. Bu olamazdı,benim kardeşim ölemezdi. Daha hayatını bile yaşayamamışken bir şeyler bu şekilde yarım kalamazdı,her şey bu kadar acımasız olamazdı.
Arkamda bir yerde Atakan bir şeyleri kırıyordu,bir yerleri tekmeleyip avazı çıktığı kadar haykırıyordu. Telefon açıkken konuşmamıştı ama şimdi feryadını ona duyurmak istiyormuş gibi çok bağırıyordu. Yağmur'u üzdüğü için ondan da nefret ediyordum artık.
"Hayır!" dedim bilinçsizce,başımı iki yana sallarken Sencer'in desteğiyle ayağa kalkmayı başardım. "Hayır ölmedi! Yalan söylüyor!" Atakan'a döndüm. "Ağlama! O ölmedi ağlama! Ölmüş gibi ağlama!" deyip gözyaşlarımı sildim.
"Yerini bulduk!" dedi bilgisayar başındaki Kerem,hepimizin gözü onun üstüne döndüğünde durmadım. Benim kardeşim ölmemişti ve ben onu kurtaracaktım. Bu güne dek onu koruyamamıştım ama bu kez onu koruyacaktım.
Sencer benden önce davranıp arabanın şoför koltuğuna otururken bende yanına geçtim. Hızlı bir şekilde bahçeden ayrıldığımızda peşimizden üç araba adam geliyordu. Aynı zamanda Sencer birilerini arayıp destek istemişti. Açtığı konuma doğru çok hızlı bir şekilde gidiyor olsakta ben "Daha hızlı!" diye bağırıyordum.
Atakan'ın arabası bizi sollayıp önümüze geçmişti. "SALAK!" diye bağırdım istemsizce. Sencer tek eliyle direksiyonu tutarken arkadan bir şey alıp kucağıma bırakmıştı.
"Çatışma olacağı kesin." derken hala yolu izliyordu. "Çelik yeleğe güvenip kendini öne atarsan kızımızı kaybederiz!" Sert ve net konuşuyordu. "Bu seçimi sana bırakıyorum,tek yapman gereken çatışmadan uzak durmak ve arkamdan asla çıkmamak! Gerekirse kendini korursun zaten."
Onu cevapsız bırakıp çelik yeleği üstüme giydim,karnımdan dolayı biraz zorlasa da kemerlerini de kapatmıştım. Habire akan yaşlarımı siliyordum çünkü kardeşim ölmemişti,ağlamayacaktım çünkü Yağmur yaşıyordu.
Mevcut konuma geldiğimizde tüm arabalar hazır bir şekilde yan yana dizilmişti ama bir şeyler yolunda gitmiyordu. Karşımızda bulunan depo ya boştu ya da bizi tuzağa çekmeye çalışıyorlardı çünkü hiçbir hareketlilik yoktu. Kaçmış mıydı ?
Atakan'ın arabası hepimizden öndeydi ve o çoktan içeri girmişti bunu fark eden Sencer "Ah abi ah!" diye söylenmişti. Bizim ardımızdan korumaların hepsi inmişti,her birinde çelik yelek ve kar maskesi vardı. Sencer'i izliyor tek bir emir bekliyorlardı. "Etrafı sarın,içeride birileri var mı diye kontrol edin bizde arkanızdan geliyor olacağız."
Adamlar emir alır almaz depoya doğru ilerlemeye başladılar. "Bizde girelim Sencer." dedim sabırsızca. Kalbim göğüs kafesimi parçalamak ister gibi hızlı çarpıyordu ve korkularım zihnimde onlarca kötü senaryo yazıyordu. Yine de umudumu kaybetmedim,bir daha bunu yaşayamazdım.
Sencer elimden tuttuğunda arkasında durup adımlarına eşlik etmeye başladım ama etrafta tek bir silah sesi duyulmuyordu. "Bu depo boş." dedi Sencer ama yine de temkinli bir şekilde ilerlemeye devam ediyorduk. Kırık kapıdan içeri girdiğimizde uzun bir koridorla karşılaştık.
Koridorun sonunda bir oda vardı,odanın girişinde Atakan yere çökmüş hıçkıra hıçkıra ağlarken kalbimin durduğunu hissettim. Kafamın içinde dönüp dolaşan ihtimal gözlerimin önüne serildiğinde hareketsizdim. "Noldu ?" diyebildim zorlukla,odaya girmeye cesaretim olmadığından sadece Atakan'a bakıyordum. 1
Cevap vermiyordu,sadece ağlıyordu ve yüzümüze bile bakamayacak kadar kendi içine gömülmüştü. "Hayır!" dedim başımı iki yana sallayarak. "Hayır yok! Konuşsana Atakan! Kardeşin iyi desene!" Kalbimden sesime her zerrem titriyordu. "Yağmur iyi de,kardeşin ölmedi de Atakan!"
Bu kez cevabını bekleyemeden odaya girdim,öyle bir çöktüm ki Sencer'in kolları sayesinde ayakta kalmayı başardım. Boğazımı sıkan elleri daha net hissediyordum artık. Gözlerim yanılıyor olmalıydı,gözlerim yanılmalıydı. Bu gerçek olamazdı. Yerdeki siyah poşetin altından kan gölü sızarken bile buna inanmıyordum. "Hayır!" diye haykırdım. "Hayır,hayır!"
Bakmak için adım atmıştım ki "Bakma Efil." dedi Sencer. Kolumu ellerinden kurtardığımda ona kızgınlıkla bakıyordum. "Bunu yapma kendine!"
Bilinçsizce "O DEĞİL!" diye bağırdım,aklımı yitirmiş gibiydim. Etrafa bulanan kanları umursamadan çöktüm yere. Zihnim çocukluğumu gözlerimin önüne serdiğinde dizlerime ve ellerime bulanan kan midemi bulandırdı. "O değil,o değil,o değil!" diyerek sayıklıyordum. Titreyen ellerim poşeti sıyırmak için uzandığında kalbimde tek bir dua vardı,bu acıyı da kaldıramazdım.
Tuttuğum nefesi verdiğimde haykırırcasına ağlamaya başlamıştım. Kalbimin bir deniz kadar ferahladığını,boğazımdaki ellerin yok olduğunu hissettim.
O değildi. 1
Sencer'in bana dolanan kollarına sarıldığımda hem gülüyor hemde ağlıyordum ve kendimi berbat hissediyordum. Yağmur'u kaybetmekten bu kadar çok korktuğumu bilmiyordum,ondan hiçbir zaman nefret edemediğimle belki de şimdi yüzleşebilmiştim.
"Niye söylemedin!" diye bağırdım Atakan'a doğru.
"Senin yaşadığının aynısını yaşadığım için!" diye bağırdı o da,şokta olduğu için konuşamamış olsa da susmamalıydı. Sadece bir kaç dakikada katlanılmaz bir acı çekmiştim. Yatan kişi Neriman Hanım'dı,bize ihanet eden çalışanımız bedelini ölümle ödemişti halbuki biz onu işten çıkarmaktan başka bir şey yapmamıştık ama hayat yine yapacağını yapmıştı.
Sencer'le birlikte deponun dışına çıktık,dakikalar önce alamadığım nefesi alıp verdim. O it bize kötü bir oyun oynamıştı,Yağmur yaşıyordu. Birini daha kaybetmemiştim,kardeşimi kaybetmemiştim.
"Sencer Bey biz çekiliyoruz." dedi masanın adamlarından biri. "Ortada bir sorun görmediğimizden eski yerimize dönüyoruz ama herhangi bir şey bulursak yeniden bir araya geliriz."
"Tamam,Selim Bey'e teşekkürlerimi iletin lütfen."
Onlar bir bir arabalarına binip uzaklaşırken içeriden bizim adamlarımızdan biri geldi. "Sencer Bey bir kaç belge bulduk,masayla ilgili olabilir." dedi adam, kardeşimle ilgili olmadığı için ilgilenmeden önüme döndüm.
Deponun hemen solunda kalan ağaçların arasında hissettiğim hareketlilikle oraya odaklandım,yanılmadığıma emindim. Sencer koluma dokunup bir şeyler söyledi ama anlamadım,yanımdan gittiğinde sadece kafamı salladım. Yalnız başıma kalmamalı içeri girmeliydim ama içimdeki dürtüye engel olamadan ağaçlığa doğru bir kaç adım attım.
Düşündüğüm tek şey kızım olduğu için sağ elimi karnıma siper etmiştim,bir yanım durmamı söylerken ben durmadım. "Kim var orada ?" diye seslendiğimde bizim adamlarımızdan birinin olmasını umut ettim. Bir kaç adım kala durdum,çünkü ağacın arkasından çıkanı görünce durmam gerekiyordu.
"Kızım." dedi Volkan olacak adam,yüzünde tiksindirici bir tebessüm varken yanındaki Yağmur'a döndüm. Yüzünde birden çok yara vardı,gözyaşları oluk oluk akarken ağzı ve elleri bağlıydı. Volkan onun saçlarına asılmış başına da bir silah dayamıştı.
"Bırak kardeşimi." dedim çaresizce. Bağırmak istedim ama gözleri bağırdığım an ne yapacağını belli ettiği için sustum. "Onun sana zararı dokunmadı,benim de dokunmadı. Senin derdin geçmişle ve biz geçmişte yoktuk."
"Sen vardın." dedi,İlyas baba ve Harun Bey'in anlattıkları yankılandı kulaklarımda ve ne demek istediğini anladım. "Ya sesini çıkarmadan bize katılırsın ya da burada kardeşinin ölümünü izlersin!"
"Onun ne ölüsü ne de dirisi işime yaramaz." dediğinde Yağmur'un saçlarına daha sert asıldı. "Sence de yapamaz mıyım benim zeki kızım ? Amacım senken seni kazanmayacaksam bu kızın işi ne ? Dilersen arkanı dönüp git,bir kurşun yeterli olacaktır."
Gel Sencer,yalvarırım o depodan çık ve bizi gör..
Karnımda bir bebek olmasaydı,düşünmeden giderdim peşinden. Bir bebeğin annesi olmasaydım tereddüt etmeden beni öldürmesine izin verir ve tüm bunların son bulmasını sağlardım. Gözlerim Yağmur'a döndü,kafasını iki yana salladığında gitmemi istiyordu ama onu bırakamazdım. Belki onu sevmediğimi düşünüyordu çünkü bende öyle sanıyordum ama insan kardeşinden geçemiyormuş.
"Seni bekleyecek vaktim yok!" diye çıkıştı Volkan. "Eğer gelirsen sakladığım kişiyi de tanıyacaksın ve tüm bunların son bulmasını sağlayacaksın." Bunu nasıl yapardım,ölüme gidiyor olduğumu bile bile kızım benimleyken nasıl giderdim ? Peki ya Yağmur'un ölümünü izleyebilecek miydim ? "Son 3 saniyen."
"Tamam!" dedim tetiği sıkmasına izin vermeden,Yağmur'un kapalı olan gözleri açıldığında hem şaşkındı hemde üzgün. "Ona bir şey yapma,geleceğim."
Memnuniyetle kafasını salladığında arkasından iki adam çıkıp Yağmur'u tuttu, o da bana doğru gelip ellerimi bir halatla sıkıca bağladı ve cebimdeki telefonu yere attı. Son kez arkamı dönüp depoya baktığımda gözlerimden yaşlar akmaya başlamıştı. Umarım Sencer bizi kurtarabilirdi,bunu kendim için değil kızım için istiyordum. Onu düşünmeden hareket ettiğim için de çok kötü bir anneydim.
"Az kaldı." diye sayıkladı kolumdan çekiştiren Volkan,bir arabanın arka koltuğuna oturduğumda Yağmur'u da yanıma oturtuyorlardı. "Son bir adım, sonrasında hepinizden kurtulacağım."
Kapıyı ardımızdan kapattıktan sonra ön koltuğa geçti,bir kez daha baktım deponun olduğu alana ama hala çıkmamışlardı. Yağmur'a döndüğümde gözlerime öyle bir bakıyordu ki ağlamamak elde değildi,biz neler yaşıyorduk anlayamıyordum. Ellerim bağlı olsa da uzanıp ağzındaki bezi indirdim,artık ağlama sesini duyabiliyordum.
Ellerim bağlı olduğu için kollarımı kaldırıp arasına girmesine izin verdim ve sıkıca sarıldım ona. O sarılamadı ama başını sıkıca göğsüme yasladı karşılık olarak. "Niye geldin ?" diye mırıldandı,sorudan çok sitem ediyor gibiydi. Bir şey diyemedim,ikimizde ağlarken sadece birbirimize sarılıyorduk ve konuşmuyorduk. En son ne zaman sarılmıştık ?
Volkan aynadan bizi o halde gördüğünden gerek keyiften uzak bir kahkaha atıp kısa bir anlığına arkasına döndü. "Sarılın sarılın,son sarılmalarınız." dedi zevkle. Tekrar önüne döndü,yolu izlerken nerede olduğumuzu çözmeye çalışıyordum ama burası bana çok yabancıydı.
Yağmur kollarımın arasından çıkıp "Atakan iyi mi ?" dedi yaşlı gözlerle.
"İyi." dedim üzülmemesi için,sadece bir gün içinde nasıl çöktüğünü ve kaç gözyaşı döktüğünü söyleyemezdim. Göz altlarının nasıl morlaştığını,ayakta duramadığından ve bir yerlere tutuna tutuna yürüdüğünden bahsedemezdim.
"Gelmemeliydin." dedi tekrardan,yıllardır olduğu gibi yeniden beni düşünüyordu ama bu kez ablalık yapan ben olacaktım. "Asıl istediğini ona vermemeliydin."
"Bebeğin var.." dediğinde ikimizin de gözleri karnıma düştü,kazağımın altından kendini artık çok net olarak belli ediyordu. Tereddütümün sebebi sadece oydu ama kurtulmaya dair umudum çoktu,eğer ki gitmeseydim Yağmur'un yaşamasının imkanı yoktu.
"Babası bizi kurtaracak." dedim,bildiğim ve güvendiğim bazı şeylere sığındığımdan dolayı şuan sadece Yağmur'un kurtulmasına odaklanmıştım.
Ölmek istemiyorum abla demişti ve ben belki de ilk defa bir ablalık yaparak onu kurtarmıştım. Varlığından haberim olmayan sevgisini gün yüzüne çıkarıp kendimi onun için feda etmiştim ve bu umurumda değildi. Belki onu affedemeyecektim,yıllar boyunca ikimizim de acı çekmesine göz yumduğu için ve yaşayabileceğimiz onca güzel anıları yok ettiği için onu hiç affedemeyecektim ama sevmeyi de bırakmayacaktım.
Bir ormanın içinde saf tahtadan yapılmış ve gayet büyük olan evin önünde durduk. Her bir adımda bir adam dizilmişti ve kuş uçmadığına emindim. İki yandan kapılar açıldığında bir adam Yağmur'u bir adam beni tutup aşağı indirdi. Karnıma zarar vermemeleri için bir sorun çıkarmıyordum,çünkü ufak bir darbe kızıma zarar verirdi.
Önümüzde Volkan bizde arkasında ilerliyorduk. "Eğer ki anneniz olacak kahpe beni aldatmasaydı sizin de olduğunuz çok mutlu bir hayatımız olacaktı." dedi içeri girdiğimizde. Bize döndükten sonra elimizdeki halatları çözmeleri için adamlara emir verdi. "Taşkınlık yapmayın ki Saruhan'ların piçi de siz de zarar görmeyin."
"Bana bak!" diye öne atıldım,memnuniyetle gülümsediğinde ona istediğini vermemek için derin bir nefes verip sakinleşmeye çalıştım. Söyleyeceğim en ufak bir şeyi koz kullanıp kızıma zarar verir diye korktuğum için sustum.
"Karıştırmış olmalısın." dedi Yağmur,hemen ortada olan koltuk takımına doğru yürüdüğünde bende peşinden ilerleyip yanına oturdum. "Arman olacak." Volkan kaşlarını çatınca güldüm. "Arman'ların piçi de sen oluyorsun bu durumda."
Yağmur'un büyük bir keyifle söyledikleri Volkan'ı sinirlendirmişti ama belli etmemeye çalışarak karşımıza oturdu. Bir kaç dakikalık sessizliğin ardından gülerek "Bir şeyi merak ediyorum." dedi. "Mutlu olacağınıza dair umudunuz var mı gerçekten ?"
"Diyorum ki." dedi bana cevap olarak. "Sizin peşinizi bıraktığımı farz sayın, benden sonra bile mutlu olabileceğinizi mi sanıyorsunuz ?" Arkasına yaslanıp ayak bileğini dizine dayadı. "Mesela Atakan ya da sen Yağmur'u affedebilecek misiniz ?" Yağmur'a dönüp alayla güldü. "Seni affedeceklerini düşünüyor musun kız ?" Tekrar bana döndü. "Peki ya siz ? Kocan o masadan kalkamaz ve o masa var olduğu sürece kızınızı mutlu ve güvenli bir şekilde büyütebileceğinizi sanıyor musunuz ?"
"Bunlar seni hiç ama hiç ilgilendirmiyor." derken nefret doluydum. "Sen hayatımızdan defolup gidersen biz her şeyi yoluna sokacağız zaten merak etme yani."
"Ama sana kötü bir haberim var kızım." Ayağa kalkıp sağımızda kalan balkonun büyük camı önünde durdu ama bize dönüktü. "Ben sizin hayatınızdan çıkmadan önce maalesef ki tüm hepiniz bu dünyaya veda edeceksiniz."
Yağmur araya girdi. "Bu nefretinin sebebi ne ?"
"Annem ya da biz sana naptık ki böylesine kin dolusun ?" dedim bende, sorularımız onun yüzündeki tebessümü sildiğinde tekrardan karşımıza oturmuştu. Korumalara başıyla emir verdiğinde hepsi çıkmıştı ve artık bir başımızaydık. "Bana verdiğin o videoyu izledim,benim babam gerçekten kim ?"
İlk kez gözlerinin önüne bir hüznün düştüğüne şahit oldum,duygu değişimlerine ve sergilediği davranışlara bakıldığında tıbbi anlamda psikolojik sıkıntılarının olduğunu düşünür olmuştum. İlk defa üçümüzün bu şekilde bir olduğuna şahit oluyordum,farklı şeyler düşünürken sessizdik ama bu sessizlik uzun sürmedi.
"Tüm her şeyi öğrenmek mi istiyorsunuz ?"
Kafamı salladım. "Annem yaşıyor mu ?" diyerek yeni bir soruyu daha ekledim ve o sadece hafifçe tebessüm etti.
"Anneniz köyün en güzel kızıydı." dedi,bizi değil büyük camın ardındaki orman manzarasını izliyordu. "Onu ilk gördüğüm an tutulmuştum,bizimkilerle onu istemeye gittiğimizde bana başkasını sevdiğini söyledi." Tebessümü silindi, burada değil o günde gibiydi. "Bende işimden dolayı beni istemiyor,yalan söylüyor sanıp onu dinlemedim ve yüzüğü taktık."
"Ne kadar sürede oldu bunlar ?"
Yağmur'a kısa bir an bakıp "Bir hafta." dedi ve tekrardan manzaraya döndü, gözleri kısılmıştı. "İstemeden yaklaşık bir hafta sonra benim isteğimle yemeğe çıktık ve yemekte o kadar sessizdi ki gözlerimin içine bile bakmamıştı." Her şeyin bu kadar farkında olmasına rağmen neden bu kötülüğü yapmıştı kendisine anlayamıyordum. "Bende o kadar öfkeliydim ki bayağı içmiştim, çünkü isteme günü bana söylediği şeyin doğru olduğunu anlamıştım."
"Neden sürdürdün o zaman ?" dedim kendime engel olamayarak.
Gözleri bana döndü,kararmış gözleri içime korku salarken Yağmur belki de susmam için elimi tuttu ve ben yeniden kızım için sustum. "Dönüş yolunda kimi sevdiğini sordum." dediğinde sesi bile değişmişti. "Bana Tahir Saruhan'ı sevdiğini söyledi,onunla sevgiliyiz dedi. Ezeli düşmanım Tahir Saruhan'dan bahsediyordu!"
Sencer'in amcası,videodaki adam Tahir Saruhan.
"Delirdim!" diye yükseldi,ayağa kalktığında arkasında bulunan camlı dolaptan bir alkol şişesi aldı ve kafasına dikti. "Sizin kahpe anneniz benim yerime onu tercih ettiğini söyledi! Eğer başkasını seviyor olsaydı nişanı atardım ama o kadar gözüm kararmıştı ki kendime engel olamadım ve.."
"Sakın!" dedi Yağmur cümlenin devamını biliyormuş gibi,anlamsız bakışlarım ikisi arasında gidip geldi. "Sakın öyle bir şey yaptığını söyleme."
"Yaptım." dedi,neyi diye soramadan devam etti. "Annenize orada zorla sahip oldum!" Kalakaldığımda kocaman açılan gözlerim Volkan'ın üstündeydi, duyduğum şeyi sindirmeyi başaramıyordum çünkü gerçeklik algısını bir türlü kavrayamıyordum. "Eğer benim olursa bir daha Tahir demez ve ondan vazgeçer sandım ama öyle olmadı. Sonraki gün Tahir'le birlikte kaçtılar."
Ortama bir sessizlik çöktüğünde bakışlarım bu kez Yağmur'a döndü,bana bakan gözleri zaten bunu tahmin ettiğini gösteriyordu. Taşlar yerine bir bir oturduğunda gözyaşlarım akmaya başlamıştı. Hikayenin devamını biz zaten biliyorduk ama asıl can yakan kısmı yeni öğreniyorduk.
"O DNA testi doğruydu." diye sayıkladım istemsizce.
Kafasını salladı Volkan. "Sen benim kızımsın."
"Bu yüzdendi.." derken dudaklarımın arasından bir hıçkırık kaçtı. "Varlığım annemin canını yaktığı için beni aldırmak istemişti." Ben bir tecavüz sonucu olmuştum ve annemin ruhunu mahveden bir adamın tohumuydum. "O notun arkasında yazanlar doğruydu."
Dile getiremedim,annemin yaşadığı felaketi dile getiremeyecek kadar güçsüzdüm. Yağmur kenarda sessizce ağlıyordu,bense şaşkınlığımı yeni atlatıyordum ve gözyaşlarım hıçkırıklarımın ardından akıyordu. "Bunu ona nasıl yaparsın ?" dediğimde ayaklanmış ve karşısına dikilmiştim. "Nasıl bu kadar kötü biri olabilirsin ? Nasıl böyle acımasız olabilirsin ? Kalbin yok mu senin lan! İnsan değil misin sen!"
"Bitmedi!" diye bağırdı benim gibi,bir yudum daha aldı şişeden. "O adam anneni benden çaldı,benim babalığımı benden çaldı!" Üstüme yürüdüğünde bir adım geri çıktım. "Sen benimdin ama onun kucağına doğdun,ona baba dedin ve onunla yürüyüp onu sevdin!" Bana olan nefretinin sebebi sadece bu muydu yani ? "O adam benim her şeyimi çaldı ve siz ikinizde sadece o adamı sevdiniz! Seni onlardan aldığımda üç yaşına girmek üzereydin ve bana baba demedin! Hep o piçlerin evine kaçtın! O kanı bozukların kucağında oynadın! Sen de annen gibi ihanet ettin bana,onun gibi sevmedin beni!"
"Çocuktum.." dedim fısıltıyla,ama onun bunu kavrayamayacağını biliyordum bu yüzden başımı iki yana sallayıp alayla güldüm. "Çocuk olmama rağmen gerçek yüzünü görmüşüm,seni adamdan saymayarak hayatımdaki en doğru kararı vermişim."
Yanağıma yediğim sert tokatın etkisiyle ağzımın içi kanla doldu,benim yerime Yağmur öne atılıp onun suratına bir yumruk attı. Beni arkasına aldığında ağzımdaki kanı umursamadan parkeye tükürdüm. "Yine ablanı korudun." dedi Volkan,elindeki şişeden son yudumunu alıp yere fırlattı. "Sen benim kucağıma doğdun,bana baba dedin ama yine de beni sevmedin. Hep anneni ve ablanı koruyup onları sevdin,hiç benim yanımda olmadın."
"Sevilecek bir adam değildin."
"Bunun cevabı sende." dedi Yağmur,çenesiyle onun kalbini işaret etti. "Senin öyle bir kalbin var ki dağlar taşlar bile çiçek açar da senin ki açmadı. Şimdi bize değil kendine sor bu soruyu,iyi olmak çok mu zordu diye sor kendine."
Volkan ikimize de öyle baktı ki,gözlerinin içinden geçen hislerin hiçbirini anlamlandıramadım. O kadar yabancıydım ki ona,tek bir duygusunu bilemezdim. Hiçbir şey söylemedi ve bizi öylece bırakıp dışarı çıktı. Bizi koca bir gerçekle baş başa bıraktı,yüreğimizi içten içe yakan ama dile getiremediğimiz bir acıyla yüzleştirdi.
Tüm her şey zihnimde yankılanıyordu,tüm her şey gözlerimin önünden geçiyordu. Eski yerime oturduğumda Yağmur'da yanıma oturdu. Her şeyden öte annemin yaşadığı kötülüğü sindiremiyordum,yanımda olsun ve ona sıkı sıkı sarılayım istiyordum. Bana nasıl katlandığını sormak istiyordum,bana baktıkça o anı hatırlıyor muydu bilmek istiyordum.
"Bu nasıl olur ?" dedim zorlukla.
"Yıllar önce öyle bir ateş yakmışlar ki.." dedi Yağmur,gözleri üstümdeydi. "O ateş bugüne dek gelerek yolundaki herkesi küle çevirmiş."
"Tüm bunlar.." derken kesilen nefesim yüzünden susmak zorunda kaldım,bu gözyaşları ne zaman dinecek diye sormaktan yorulmuştum. "Annem yıllarca nasıl katlanmış bunlara anlayamıyorum,bu kadar şey yaşayıp nasıl bize gülmeyi başarmış ? Bana baktığında.."
"Hayır Efil!" diyerek sözümü kesti,ellerimi tutup kendine çevirdiğinde yaşlı gözlerinde itiraz kabul etmez bir ifade vardı. "Annem sana bakarken gözlerinin içi parlıyordu,sakın böyle bir saçmalığı dile bile getirme." Dayanamıyordum. "Bunların hiçbiri bizim suçumuz değil."
Birbirimize sarıldığımızda o halde kaç dakika kaldık bilmiyordum,gözyaşlarım sonunda dindiğinde ilk hamleyi ben yaparak geri çekildim. Boynumdaki iki kolyeyi de kazağımın üstüne çıkardım ve Yağmur'a ait olanı çözdüm. "Asıl sahibine ulaşmalı." diyerek onun boynuna taktım. Artık ikimizde kendimize ait olan kolyeleri takıyorduk.
"Bir şey sormak istiyorum." dedi Yağmur,bakışlarımı yüzündeki yaralardan çekip bal gözlerine odaklandım. "Biliyorum yaptığım hataların hiçbir telafisi yok. Sebebi her ne olursa olsun sana zarar verdiğimi de biliyorum." Sorusunu sormakta zorlanıyordu zaten anlamıştım ne soracağını. "Yani ne bileyim şimdi değil de belki bir gün." Titrek bir nefes verip başını kucağına eğdi. "O gün geldiğinde beni affedebilecek misin ?"
Düşünmeden "Bilmiyorum." dedim,çünkü ikimizde asıl affetmenin ne demek olduğunu ve bunun basit olmadığını çok iyi biliyorduk. "Tüm bunlardan sonra nasıl bir hayatımız olacak ya da seni affedebilecek miyim bilmiyorum ama Yağmur,bildiğim tek bir şey var."
Sol gözünden akan yaşı fark ettirmeden sildi ve gözlerini bana dikti. "Ne ?"
"Sen annemin altın saçlı kızı,benim de kardeşimsin." dedim,tebessümüne rağmen dudaklarından bir hıçkırık kaçtı. "Bu lanet hayatta her ne olursa olsun bu değişmeyecek ve sen kimsesiz değilsin çünkü senin bir ablan var. Bundan sonra hep yanında olacağım,yalnız kalmana izin vermeyeceğim."
"Abla.." diyerek kollarını boynuma sardığında aynı hasretin kurbanı olan ben de ona sarıldım. Yıllardır birbirimize sarılmaya ihtiyaç duyduğumuz her anın acısını çıkarmak ister gibi birbirimizden kopamadık. "Sana bağırdığım için, kalbini kırdığım için,aşağıladığım için,yalanlar söylediğim için çok özür dilerim ve tüm bunlara rağmen yanımda olduğun için teşekkür ederim."
Hayat bize karşı o kadar acımasızdı ki yaşadığımız her şeyin gerçekliğini algılayamıyordum. Bir insan için tüm bunlar fazlayken bizim sınavımız çok öncesinde bir intikam ateşiyle başlamıştı ve biz daha çocuk yaşımızdan bunun bedelini öder olmuştuk. Annemizin koynundan koparılmış,birbirimizden ayrı düşmüş ve sayısız engellerle karşılaşmıştık ama geldiğimiz nokta yine birbirimizle olduğumuz andı.
Hemen karşımızda bulunan koridordan bir koruma bize doğru gelirken elinde yemek sofra vardı,bakışları tedirgin olduğundan etrafı kontrol ediyordu. "Bu sizin için." deyip sofrayı önümüzdeki sehpaya bıraktı. İki sandaviçe şüpheyle baktım,iştahım yoktu ama açtım ve bebeğim için yemeliydim. Yine de güven vermediğinden uzanmadı elim.
"Yemeyeceğiz biz." dedi Yağmur benden önce davranarak. Volkan'ın bizi zehirleyerek öldürmeyeceğini bilecek kadar tanıyorduk onu ama daha önce yapamadığını yaparak bebeğime zarar verebilirdi.
Adam etrafına tekrar baktıktan sonra göğsündeki cebinden ufak bir kağıt parçası çıkardı. "Az kaldı.." yazısının altında o aşina olduğum kelepçe sembolünü gördüğümde kalbim hızını arttırdı. Bu Volkan'ın sahte çizimlerinden değildi,bu gerçekten oydu. Kağıdı elime alıp "Burada mı ?" diye sordum.
Volkan'ın sakladığı kişi,annem miydi ?
"Burada." dedi adam ve tekrar etrafına baktıktan sonra geldiği yöne doğru gidip gözden kayboldu. Kalbimi çocuksu bir heyecan kapladığında gözlerim mutluluktan dolmuştu. Yağmur bana soran gözlerle bakıyordu ama ben yaşadığım şoktan çıkamıyordum.
On sekizinci yaş günümde gelen notlardan başlayıp bugüne dek bize yardımcı olan tüm her şeyden bahsettim. Volkan'ın birini sakladığını zaten anlamıştı ama bizim bunu nereden bildiğimizi kısaca ve sessizce anlattım. Son olarak annemin yaşıyor olabilme ihtimalini de buna bağladığımızı anlatınca onun kafasında da tüm her şey oturmuştu ve artık bendeki heyecanın benzeri onda vardı.
Bizim yanımızda duran kişinin gönderdiği tostların birini elime alıp yemeye başladığımda yüzümde hevesli bir gülüş vardı. "Bunu da ye." dedi Yağmur ikincisini işaret ederek. "Saatlerdir yemek yemediğin belli,en azından bebek için."
"Hayır,bu yeterli." dedim ve diğerini ona verdim. "Bunu da sen ye,itiraz istemiyorum."
İkimizde tostumuzu yerken ara ara korumanın geldiği yöne bakıyorduk,biz şuan annemle aynı çatı altında olabilirdik ve ben bunu bile bile yerimde duramıyordum. Kalbim ağzımda atıyordu,diğer ihtimalleri düşünmek bile istemiyordum çünkü annemin yaşaması umuduna deli gibi tutunmuştum. Onun karşısına geçip özür dilemeyi,çektiği acılardan sonra ona rengarenk bir hayat vermeyi istiyordum.
Tostumu bitirdikten sonra arkama yaslandım ve ellerim karnımın üstündeki yerini aldığında burukça gülümsedim çünkü bu hareker artık benden bağımsız oluyordu. "Babayı özledin mi kızım ?"
Bunların içinde Sencer'i düşünememiş olsam da şuan ne halde olduğunu çok merak ediyordum. O korkutucu öfkesini birilerinden çıkarıyor,beni bulmak için her yeri arıyordur diye düşünürken Yağmur beni duyuyormuş gibi "Sencer şuan deli gibi seni arıyordur." dedi. "Atakan beni unursamıyordur ya da hak ettiğimi düşünüyordur."
"En son o depoda hüngür hüngür ağlıyordu." dediğimde hızla yerinde doğrulup meraklı gözlerini üstüme dikti. "Bir ceset vardı." O anı tekrar yaşıyormuş gibi irkildim. "Onu sen sanmıştık ve.." Derin bir nefes verip gözlerimin önündeki görüntülerin silinmesi için Yağmur'un gözlerine odaklandım. "Sen üzülme diye iyi dedim ama hiç iyi değildi. Sürekli ağlıyordu ve sürekli kendini suçluyordu. Seni ararken de hep yanımızdaydı."
Buruk bir tebessümle yeniden arkasına yaslandı. "Onun bir suçu yok.."
"Hayır efendim bal gibi de suçu var!"
"Seni yalnız bırakmamalıydı,senin ona ihtiyaç duyduğun o anda seni yalnız bırakmamalıydı!" Ona çok öfkeliydim, Yağmur saklamaya çalışsa da kırgındı. "Şuradan kurtulalım da ben ona göstereceğim zaten seni üzmek neymiş."
Güldü,yaşlı gözlerine ve bulunduğumuz yerin saçmalığına rağmen içimi ısıtacak derecede güldü. Gülmeye bu kadar ihtiyacı olan birini ölüme itemezdim,sıcak bir yuvaya bu kadar muhtaç olan birini kimsesiz bırakamazdım. Hele ki bu kişi benim kardeşimse..
Dış kapının açılması bizim gülüşümüzü durdururken gelen kişi suratımızı asmamıza sebep olmuştu. Önümüzdeki tepsiye bakıp "Kim getirdi bunu ?" dedi öfkeyle,ne cevap vereceğimi bilemediğim için bir kaç saniye bekledim ama o ısrarla cevap bekliyordu.
"Adamlarından biri." dedim,birden çok adamı vardı hangisi olduğunu asla bulamazdı.
"Sizin merhametinizi!" diye söylenip karşımızdaki koltuğa oturup yayıldı. "Görmeyeli nasılsınız kızlarım ?"
"Amacın ne Volkan ?" diyerek öne atıldım. "Bizi burada tutarak ne yapmayı planlıyorsun ? Her şey ortaya çıkmadı mı zaten,kartları açık oynamanın zamanı gelmedi mi ?"
"Haklısın." dediğinde yüzünde sinsi bir gülüş belirdi. Bir kaç saniye sonra dış kapı yeniden açıldı ve içeri doktor önlüklü bir adam girdi. "Senin için geldi,kürtajın için özel olarak ayarladım." Tenimin buz kestiğini hissettim,tüm her şeyden soyutlanmışçasına elim karnıma gitti. "Kızını kaybetmenin acısını diri diri yaşayacaksın,bu dünyaya bir Saruhan daha gelmeyecek ve tüm köklerini kazacağım! Ondan önce ise görmeniz gereken bir şey var."
Korumalardan biri adamı solumuzdaki koridordan geçirirken korkudan gözyaşlarım akmaya başlamıştı. Parmağımdaki tek taş yüzüğe bakarken dualarımı sıralamaya başlamıştım. Kerem'in taktığı çip işe yaramalıydı,şuan yolda olmalıydılar ben buna güvenerek bu kadar rahat hareket etmiştim. Bakışlarım camdan dışarı kaydı,gecenin ortasındaydık ve şimdiye dek gelmedilerse..
Düşünmeyi bırakıp Volkan'ın işaretiyle ayağa kalktım,Yağmur benim bir adım önümde duruyordu. Birlikte Volkan'ın peşine takıldığımızda o korumanın geldiği koridora girdik. Koridorun sonundaki odanın önüne geldik,bize yemek veren koruma buradaydı. Kapı diğer odaların aksine demirdendi,bu kapının ardında annem mi var diye düşünmekten kalbim ağzımda atıyordu. Kavuşabilecek miydik ?
"Yarın diğerlerini de buraya getireceğim ve yarın tüm her şey son bulacak!"
Kapının zincir kilidi açıldı,Volkan'ın bastığı bir tuşla ise ışık açılmıştı. Tozdan geçilmeyen odada çok ağır bir koku vardı,midemin bulanmasına engel olamıyordum. Tüm bunları eş geçip sol duvarın ortasında olan bedene değdi gözlerim. Kolları iki yandan açılmış ve zincirlerle duvara sabitlenmişti. Her yanı kir içindeyken görebildiğim tek bir şey vardı.
Adını haykıran gözleri.2
⚓
|Bölüm Sonu|
Yüksek gerilimli bir bölümdü kabul ediyorum.
Yağmur ve Efil arasında buzlar eriyor,
onlar hakkında ne düşünüyorsunuz?
Çok uzatmadan sizleri çok seviyorum,gittikçe büyüyen
ailemizin her üyesine çok teşekkür ediyorum. Duygularım şelale..
İyi ki varsınız!
Sınırı hemen doldurun da bir sonraki
bölüm için hemen buluşalım,hoşça kalın!
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
28.11k Okunma |
2.53k Oy |
0 Takip |
26 Bölümlü Kitap |