3. Bölüm

Bölüm 2 | Zehirli Sarmaşık

M.
mavibirlotus

|Düzenlendi|

(Yazardan,diye belirttiğim yer düzenlendi.

Tekrar okumanızı tavsiye ederim,çünkü bambaşka bir kısım.)

Hoş geldiniz,oy vermeyi unutmayın lütfen.

Satır arası yorumlarda buluşalım.

⚓️

Acıtan isteklerin sonuçları kadar bedelleri de ağırdır. Sahip olmak istediğim güç,içimde dinmeyi bekleyen öfke için girdiğim bu savaşta kendi benliğimden eksilttiğim şeyler olacaktı,olmuştu bile.

Tek bir günde bırakmıştım duygularımı,vazgeçmiştim beni ben yapan her güzel şeyden. Dimdik durup acıya gülecek,yepyeni bir sayfa açacak ve katıldığım bu ailede mutlu olmaya çalışacaktım.

Sonrasını değil,şimdiyi düşünmeye ve amacıma odaklanmayı seçtim. Beni ateşe atanlara inat,burayı kendim için cennete çevirmek için elimden geleni yapmaya karar verdim.

Karşımdaki duvar saatinin yelkovanını takip ediyordum dakikalardır. Sencer yanımda,yüz üstü yatıyordu. Çarşaf çıplak sırtının yarısını örtüyordu. Üstümde onun tişörtlerinden biri vardı,kalçamın altında bitiyordu ama otururken epey açıldığından bende çarşafla örtünüyordum. 1

Zihnimde binlerce oyun dönüyor ama hangisinin doğru hamle olduğuna karar veremiyordum. Zamanı olmadığının farkındaydım ama ilk defa bir konuda bu kadar sabırsızlanıyordum.

Yanımda hissettiğim hareketlilikle başımı o yöne çevirdim. Sencer kehribarlarını aralıyor,sonra kapatıyordu. Tıpkı benim gibi yanında bir yabancıyla uyanmakta zorluk çekiyordu muhtemelen.

"Günaydın." dedim ama ona değil saate bakıyordum. Ona bakmaktan neden utandığımı bilmiyordum ama utanıyordum işte. Yanaklarımın ateş gibi yandığını hissedince dudağımı dişledim 'Eyvah' der gibi.

"Günaydın."

Yataktan kalkıp doğruca banyoya girdi. Saat 6'yı geçiyordu ve benim de hazırlanıp aşağı inmem gerekiyordu. Ama giyecek hiçbir şeyim yoktu,bir umut gardıropun kapağını aralayıp içeri girdim.

Bir kısmı Sencer'in gömlekleri,takımları ve tişörtleriyle doluydu. Alt kısmında ayakkabıları,camlı çekmecelerde saat ve kemerleri vardı. Hemen karşısındaki askılıklar boştu ya da benim için boşaltılmıştı.

Sadece iki elbise vardı. Biri haki,diğeri de kahverengiydi. Haki olanı elime aldım,üstüme tutup boy aynasından baktım kendime. Şimdilik seçeneklerim kısıtlı olduğu için oyalanmadan üstümdeki tişörtü çıkarıp elbiseyi giydim.

Aşağı ineceğim ve ailenin üyeleriyle iç içe olacağım için fazla heyecanlıydım. Kendi ailemin bende bıraktığı travmadan dolayı birilerinin beni sevmemesi benden nefret etmeleri korkutuyordu.

Haki elbise tahim ettiğim gibi dizlerimde bitiyor,belimi de sıkıca sarıyordu. Kolları dirseğimde ve genişti. Saçlarım hafiften dağıldığı için ellerimle düzeltip belimde salınmalasına izin verdim.

Yeşil harelerimin çevresindeki kırmızılık canımı sıkmıştı,tam söyleneceğim esnada Sencer girdi içeri. Bir kaç saniye beni süzmüş,sonrasında kendi gömleklerinin olduğu tarafa yönelmişti.

"Ben aşağı ineyim mi,yoksa seni mi bekleyeyim ?"

"İnebilirsin,nasıl istersen."

Hep böyle resmi miydi yoksa sadece bana karşı mıydı bu tavrı merak etmiştim. O bornozunu çıkarırken ben dışarı çıktım. Kendime telkinler vererek odadan çıkıp ve merdivenlerden inmeye başladım. Aynı zamanda etrafı inceliyordum.

Salona girdiğim esnada önümden küçük bir çocuk koşarak geçti,arkasından da başka bir çocuk. "Dur döveceğim seni!" diyordu biri bağırarak. Sabahın köründe bu enerji nereden geliyordu bu çocuklara,hayret etmiştim. 2

Yemek masasının olduğu kısımda iki tane çalışan ellerindeki tabakları yerleştiriyordu. Koltuklara döndüğümde tanımadığım bir kaç yüzle karşılaştım. Hepsinin arasından İlyas Amcanın sıcak gülüşüne takıldı gözlerime.

"Günaydın." dedim çekingen bir tebessümle. İlyas Amcadan değil, diğerlerinden çekiniyordum.

"Günaydın güzel kizum."

"Günaydın yenge hanım."

Gelen sese doğru döndüm. Yüzünde sıcak bir tebessümle bana bakan esmer ve hafif Sencer'e benzeyen kişi Atakandı. Sencer'in abisi. O da ben küçükken Sencer gibi yurt dışındaydı ama bir kaç kez tatilerde geldiğini hatırlıyordum. "Atakan ben,Sencer'in abisi." Onu hatırlamadığımı sanması normaldi.

"Memnun oldum." dedim tebessümle.

Atakan koltukta oturan kumral,mavi gözlü ve orta yaşlarda duran adamı işaret etti. "Mustafa Abi,amca oğlumuz." Onun yanında da daha genç duran sarışın ama kahverengi gözlü biri duruyordu. "Bu da Poyraz,Mustafa Abinin kardeşi."

Arkamdan bir ses duydum. "Ben Sevda,Mustafa'nun eşiyum." Mesafeliydi sesi ama yüzünde bir tebessüm vardı. Siyah saçları ve siyah gözlerine tezat beyaz bir teni vardı,yaşı vardı ama ona rağmen güzeldi.

Poyraz'ın parmağıyla gösterdiği yere baktım. Elinde tabakla yemek masasına doğru giden kadını işaret ediyordu. "Ha bu da benum güzelum,Umay." Açık kahve saçları ve aynı renk gözleriyle çok güzel biriydi.

Gerçekten de çok kalabalık bir aileydi,hepsi bir arada nasıl yaşayabiliyordu ? Hepsini birbirine bağlayan şey damarlarındaki kan mıydı ? Bizimkiler neden böyle değildi ?

"Bende Umut,ailemize hoş geldin." Diğerlerinden farklı olarak karşıma geçip elini uzattı. Sencer'e çok benziyordu,ondan farklı olarak kulağının birinde küpe vardı. Saç kesimleri farklıydı,Sencer'e göre daha gevşekti yüzü.

"Elini indir Umut." Araya Sencer'in sesi girdi. "Goy goyunuz bittiyse kahvaltıya geçebilir miyiz ? " Umut göz devirerek elini indirmiş ve yanımdan geçip salondan çıkmıştı.

"Bu uşak niye hep böyle gergun acep ?"

Mustafa Abi söylene söylene masaya geçti,arkasından diğerleri de. Sencer'e döndüm,siyah bir pantolon ve siyah bir gömlek giymişti. Bakışlarıyla masayı işaret edince peşinden ilerledim.

Masanın bir ucunda İlyas Amca oturuyordu,diğer ucundaysa ne zaman geldiğini görmediğim Asiye babaanne. İlyas Amcanın sağında oturan kadınla göz göze geldik. İlk defa görüyordum ama Sencer'in annesi olduğunu biliyordum. Çok,çok kötü bakıyordu..

Ürperdiğimi hissettim. Bakışlarındaki karmaşayı çözemedim ama iliklerime kadar korku sızdı. Gözlerimi kaçırıp Sencer'in yanına oturdum. Benim yanımda ise Esma Hala oturdu.

"Yusuf,Alp yemeğe gelun hayde!"

Seslenen kişi Harun Saruhan'dı. Asiye babaannenin yanında oturuyordu,hiç tanışmamıştık ama o da görüntüsü de tanıdıktı. Babamın yanında görmüştüm bazı zamanlar.

"Geldik dede."

Az önce önümde koşuşturan çocuklar üzerlerinde okul formasıyla masaya oturdu. Asiye babaanne "Afiyet olsun." diyerek yemeği başlattı. Kendi evimde bile utanarak yiyen ben,şuan burada nasıl kahvaltı edecektim bilmiyordum.

Çatalı rastgele tutup dikkat çekmemek adına önümde duran peynirden aldım tabağıma. Peyniri küçük küçük parçalarla yiyip aynı zamanda sofrada dönen sohbeti dinliyordum.

"Oya'ya diyesunuz,pasta kek çörek yapalum." dedi Asiye babaanne.

"Neden babaanne ?" diye sordu Poyraz.

"Hayatım insanlar Efil'i görmeye gelecek ya,ikramlık için."

Umay ve Poyraz birbirlerine aşkla bakarken İlyas Amca Sencer'e "Sen çok durma şirkette,uğra sık sık eve. İnsanların ağzına laf vermeyelim." dedi. Ciddileştiği zaman şivesini bir kenara bırakıyordu.

"Anne bana da kurabiye,kakaolu hemde!" Çocuklardan küçük olan heyecanla yerinde kıpırdandı.

"Oldu Alp Bey,var mı başka isteğiniz ?"

Onlar kendi aralarında konuşurken ben önümdeki tabağa döndüm. Peyniri mundar etmiştim çatalın arasından. Saçlarımın arasından kulağıma değen bir nefes hissettim. "Yemek ye,o peynirle doymazsın."

Sencer başını geriye çekince ona döndüm. Tabağını bitirmiş ayaklanmıştı, bakışlar bizde miydi yoksa o kalkınca mı bize döndü ? "Müsaadenizle,afiyet olsun size." Bana döndü. "Bir gelsene." dedi ve dışarı doğru yürüdü.

Arkasından gittim,dış kapının önünde durduk ikimizde. "Telefon numaranı ver." dedi cebinden telefonunu çıkarırken.

"Telefonum yok." Kaşlarını çattı. "Yani vardı da,bir kaç gün önce düştü ve kırıldı." Sinir krizi geçirirken duvara fırlatmış ve kırmıştım.

"Anlaşıldı." dedi ve telefonu tekrar cebine koydu. "Bir şey olursa yengemlerden ara beni. Umut'tan uzak dur,annemle de çok diyologa girme."

"Tamam."

"Git yemek ye,utanacağın bir şey yok."

Burnumdan verdiğim nefesle başımı kaldırdım. "Hep böyle emir mi verirsin ?" dedim sertçe.

Gülmek ve kaşlarını çatmak arasında gidip geldi. "Konuşma tarzım bu."

"Benimle bu şekilde konuşma,yapacağım varsa da yapmam." Arkamı dönüp giderken "Bu da benden ufak bir tüyo." diye ekledim. O kadar muazzam bir evliliğim vardı ki ilk günden tersleşmiştik.

Salona girdiğimde yerime oturdum ama yine çok bir şey yemedim. Alp "Amcam beni döver diye söylemedim ama çok güzelsin!" demişti bana. Abisi Yusuf'ta bunu Sencer Amcasına anlatacağını söyleyince ikisi arasında yine bir itiş kalkış başladı.

İlyas Amca ve Harun Amca da çıktıktan sonra Asiye babaanne ayaklandı. "Efil,kizum hele gelesun benumle." Onun peşinden bende kalktım,herkes bir yere çağırıyordu beni mübarek.

Merdivenlerin altında olan bir odaya girdik. Eski yatağından Asiye babaannenin odası olduğunu biliyordum. Yatağa oturdu ve beni de oturttu. Aramızdaki sessizlik sürerken arkasındaki yastığın altından bir şey çıkardı.

Aramızda koyduğu beyaz örtüyü araladığında altın bilezik,kolyelerle karşılaştım. "Ha bunlar senun hakkindur,takarsun takmazsun bilmem. Ama misafirler gelduğunda takarsan çok mutli olurum."

"Bunlar çok fazla babaanne."

"Küçükken de babaanne derdun,ha o babaannenden daha fazla severdun benu." Dolan gözlerini kaçırdı,o zaman neden bıraktınız beni diyemedim.

"Keşke hatırlasam." dedim sadece. Bende onun gibi kaçırdım gözlerimi,yalan söylediğimi anlasın istemedim. "Teşekkür ederim bunlar için."

"Sencer dedesu gibudur,serttur ama yufka yüreklidur." Yüzüne sıcak bir tebessüm yayıldı. "Ben bilurum,seveceksunuz birbirunizi. Allah bir ömür mutlu etsun sizi."

"İnşallah." dedim,sever miydik birbirimizi bilmiyordum.

Kapı çaldı ve sonra Asiye babaannenin onayıyla Umay kafasını içeri uzattı."Efil misafirin var." Kaşlarım çatıldı kimin gelebileceğini düşünürken aklıma Nehir geldi. Elimdeki altınları bırakıp hızlıca çıktım dışarı.

Salona doğru koşar adımlarla ulaştım ve beklediğimi koltukta otururken buldum. Beni görür görmez ayağa kalmış "Efil'im." diyerek sarılmıştı. Aynı sevgiyle aynı hasretle bende ona sarıldım.

Kolları arasında kayboldum,başım göğsündeyken bir kaç yaş aktı gözlerimden. Peşimden gelmek istediğinde dedem onu odasına kilitlemişti. Bu topraklarda böyleydi,okuyup kendi ayaklarının üstünde de dursan ailen önüne set çekti mi sus pus oluyorsun.

"İyi misin he ?" Yüzümü avuçladı,benden iki yaş büyüktü. Annem gibi davranır,her şeyimle ilgilenirdi.

"İyiyim." dedim tebessümle,gözyaşlarımı sildim. İnanmayarak bakan gözlerine karşı daha fazla güldüm. "Gerçekten iyiyim."

Ellerinden tutup koltuğa oturttum ve peşinden oturdum. "Asıl sen iyi misin ?"

"İyiyim tabi,ne yapabilirler ki bana ?" Ellerimi sıkıca tuttu. "Sana kıyafetlerini getirdim,ihtiyacın olan başka ne varsa söyle halledeyim."

Salon boşalmıştı,bizi yalnız bırakmak istemiş olacaklardı ki kimse yoktu."Nehir gerçekten iyiyim,sandığımdan daha iyi buradaki insanlar."

"Kocan peki,Sencer ?"

"Değişik biri,sert biri." dedim dudak büzerek. "Ama iyi davranıyor bana, düşünceli yani."

Gözlerinde hala tedirgin,güvensiz bir ifade vardı. Kendi gözleriyle görmediği sürece de bu korku geçmeyecekti biliyordum. Evdekilerin saçma sapan laflarından,Yağmur'un garip davranışlarından bahsetmişti biraz.

Bavulumu da verip gitmek zorunda kaldı,bizim şirketimizde çalışıyordu. Tıpkı onun gibi bende okumuştum ama bana o şansı vermedikleri gibi başka yerlerde çalışmamı da engellemişlerdi.

Kötü düşünceleri,geçmişin yaralarını bir kenara bırakıp bavulu odaya çıkarmak için merdivenlerin başına kadar sürüklemiştim ama nasıl çıkaracağım hakkında en ufak bir bilgim yoktu.

"Yardım ister misin ?"

Umut'un sesiyle ona döndüm,yarım bir gülüşke cevabımı bekliyordu. Sencer konuşma demişti ama başka çarem yoktu. Misafirler gelecekti ve üzerimi değiştirmem gerekiyordu. Kafamı salladığımda bavulu tek hamleyle taşıyıp üst kata taşıdı.

Kapının önünde durdurdum onu. "Gerisinü ben hallederim,teşekkür ederim." dedim ve sürükleyerek odaya geçirip,kapıyı da kapattım. Bu çocukta sevmediğim bir şeyler var gibiydi.

Bavulu yatağın üstünde açmıştım ki kapı çaldı. "Gel." dedim. Umay ve Sevda Abla içeri girdi. Bu evin kalabalıklığına ve her an her yerden birilerinin çıkmasına alışmam zaman alacaktı.

"Yardıma ihtiyacın var mı ?" dedi Umay tüm sevecenliğiyle.

"Ben yardıma gelmedim,sohbete geldim." Sevda Abla yatağın bir köşesine otururken elindeki beyaz örtüyü de yatağa bırakmıştı. Altınları unutmuştum muhtemelen.

"Sevda Abla hep böyle açık sözlüdür."

"Daha iyi değil mi ?" dedim sorun olmadığını belirtirken. "Sende otur lütfen, sonra da halledebilirim bunları."

Umay da oturduktan sonra bavulu indirip yanlarına oturdum. Sevda Abla yüzünü buruşturdu. "Birazdan seninkiler gelecek,sonra da misafirler gelmeye başlar."

"Benimkiler ?"

"Babaannen,kız kardeşin,yengen,kuzenin."

Umay'ın açıklamasıyla "Nehir neden bahsetmedi ki ?" dedim. Düşünceli bir tavırla Sevda Abla'ya döndüm. "Kaç gün sürer bu misafir muhabbeti ?"

"Genelde 2-3 gün." Bir süre aramızda sessizlik oldu,sonra Sevda abla şüphe dolu sesiyle "Öylesine berbat bir aileden senin gibi birinin çıkması ne kadar garip."

"Benim gibi biri ?" Tek kaşım havalandı istemsizce. "Beni ne kadar tanıyorsun ki bu kanıya varabiliyorsun ?"

"Eğer bize gösterdiğin bu yüz yalan değilse,tanıdığım kadarıyla varabiliyorum bu kanıya."

Anlaşılan beni kabullenmesi uzun sürecekti. Kötü biri değildi ama zordu. Bakışlarındaki kalkanın varlığı geride bıraktığım soy adımdan ötürüydü. Sencer'in annesi de bundan öyle bakıyordu belki de. Harun Amca ve eşi de bu yüzden tanışmak istememişti benimle.

Ben onların düşmanının kızıydım,tehkileydim ve belaydım. Beni tanıyana kadar güvenmeyecek olmaları,bu şekilde tavır koymaları elbette doğaldı.

Umay'ın araya girmesiyle aramızdaki gerginlik dağıldı. Kendinden bahsetti,Poyraz'la iki yıldır evliymiş. Birbirlerini severek evlenmişler, normalde İstanbullu'ymuş. Benim gibi 24 yaşındaydı o da.

Sevda Abla,Umay'ın zoruyla konuşmuştu. 9 yıldır evli olduklarını,buralı olduğunu söylemiş ve susmuştu. Saat epey ilerlediği için onlar mutfağı kontrol etmeye gitmiş ve bende bavulu tekrar yatağa çıkarıp açmıştım.

Gelenlere burada mutlu olduğumu,bir sorun olmadığı ve kendi rızamla evlendiğimi hissettirmek için çabalamalıydım. Çünkü planım kusursuz işlemeliydi. Babannem ya da Yağmur beni ağlarken bulmayı bekliyor olabilirdi ama ben onları dumur edecektim.

⚓️

Kolumda sallanan altınlara gülerek baktım. Boynumdaki çok zarif duruyordu ama kollarım şenlenmişti. Boşalttığım bavulu kenara koyduktan sonra aşağı indim. Hafif bir koşuşturma vardı mutfak kısmında,sesleri duyabiliyordum.

Salona girer girmez Asiye babaanne keyifle kıkırdamış "Şimdi oldin yeni gelun." demişti. İstemsizce tebessüm ettim,şu halim bana komik geliyordu ama onun için güzel bir görüntüydü.

"Sevda olmiş değul mi ?"

Arkamdan içeri giren Sevda abla süzdü beni. "Olmiş olmiş,tam bize layuk gelun."

Güldüm,teşekkür etmek için dudaklarımı aralamıştım ki kapı çaldı. Heyecanlanmıştım ya da tedirgin olmuştum. Ellerimi nereye koyacağımı bilemediğimden birbirine kenetledim ve Asiye babaannenin yanına geçtim.

Henüz yeni hayatımın ilk günündeydim,uzun zamandır ilk defa böyle fazla tebessüm etmiştim. Güvende hissediyordum,kızgındım ama iyiydim de. Duygu karmaşasının içindeydim ve bir çok his dolanıyordu yüreğimde.

Gözlerim kapıdayken içeri girdiler. Karanlığım,sızım,hayat çalanlarım. Tıpkı babamın gözleri gibi simsiyahtı gözleri,bir babam bir ondan çok korkardım zaten. Bakışları bende,üstümde ve kollarımdaki altında dolandı.

Onu es geçip Yağmur'a döndüm. Babaannemin aksine evi inceliyordu, omuz hizasında olan kumral saçlarını düzleştirmiş ve epey özenmişti görünüşü için. Annemden kalan tek şey oydu,birbirimize sığınalım istemiştim hep. Halbuki o küçücük yaşında bile nefret ederdi benden..

"Hoş geldunuz." dedi Asiye babaanne,sesindeki soğukluk ve mesafeya karşı yüzünü buruşturdu babaannem. Cevap vermedi ve Asiye babaannenin karşısındaki koltuğa oturdu. Yağmur'da onun yanına.

Elini öpmedim,nezakat göstermedim. Hak etmedikleri bir muammeleyi göstermeyecektim onlara,bana yaptıklarının aksine. Yengem de burnu havada oturdu yerine,bana bakmadı bile. Nehir yoktu,işten çıkamamıştı muhtemelen.

Onların oturmasıyla Asiye babaanne de oturdu. Umay yanıma,onun yanına da Sevda Abla üçümüz yan yana dizilip oturduk. Ortamda sessizlik vardı,iki babaanne arasındaysa gergin bakışlar.

"Kaynanan nereyudur Efil ?"

Babaannemin sorduğu sorunun cevabını bende bilmiyordum. Kaçamak bakışlarla Asiye babaanneye baktım. "Rahatsizdur biraz,dinlenur."

Güldü babaannem,seslice hem de. Küçümseyici bakışlarla bana bakıp "Böyle gelunum olsa ha bende insan içune çikamam." dedi. Kaç yaşıma gelirsem geleyim,onlardan duyduğum hakaretler hep canımı yakacaktı ama ben yine de gülümseyecektim.

"Yazuk edersun kendune." Asiye babaanne de onun gibi alayla güldü. "Ha benum böyle torunim olsa baş tacu eder,göğsümi gere gere gurur duyardum oninla."

Babaannemin bozulan suratından çektim bakışlarımı ve duyduğum sözlerin şaşkınlığıyla Asiye babaanneye döndüm. Burnumun direği sızladı,utanmasam şuraya oturup hüngür hüngür ağlayabilirdim. Biri tarafından sahiplenilmek bu kadar güzel bir his miydi ?

Umay fısıltıyla "Bayılıyorum bu kadına." dedi. Çalışanlar çay servisi yaparken kollarımı her indirip kaldırdığımda çıkan altın sesine gülüyorduk Umay ve ben. Yüzümde her tebessüm oluştuğunda babaannemin,Yağmur'un ve yengemin şaşkın bakışları bana dönüyordu.

Biraz sonra kapı tekrar çaldı. Herkes yerinde toparlanırken Asiye babaanne birilerinin adını söyleyip acaba onlar mı diye düşünmüştü. Kapı eşiğinde yabancı gözleri beklerken aksine tanıdık sima şaşırttı beni.

Sencer içeri hızlı adımlarla girmiş ve bizi görünce duraksamıştı. "Oğlim,hoş gelmuşsun." Gözleri yengemde,babaannemde dolandı ve Yağmur'u buldu. Yağmur tebessümle Sencer ise kaşlarını çatarak baktı. Kimse fark etmedi belki ama ben Sencer'in yutkunduğunu ve gözlerini kaçırdığını gördüm. 1

"Hoş buldum babaanne." Elinde bir poşet vardı,sabahkinin aksine saçları daha dağınıktı. Kehribar gözleri bende durdu,elbisemde ve saçlarımda dolandı. Ama ben az önce ki bakışmadan dolayı kaşlarımı çatarak bakıyordum ona. "Efil gelir misin bir dakika ?"

Asiye babaanneye bakarak onay bekledim,kafasını salladığında üzerimdeki tüm bakışlarla birlikte Sencer'in peşinden ilerledim. O önde ben arkada odaya doğru yürüdük.

"Noldu ?" dedim kapıyı kapatır kapatmaz. Elindeki siyah poşetten bir kutu çıkarıp poşeti yatağa attı. Telefon kutusu mu ? Kapağı açıp telefonu çıkardı, ekranı da kontrol ettikten sonra bana uzattı.

"Hattını taktım,numaramı kaydettim." Telefonu elime aldım,eskisinden bile güzeldi ve son model olduğu belliydi. Reddetmek istesem de şu şeye sürekli ihtiyacım oluyordu.

"Teşekkür ederim." dedim. Kafasını salladı,rica eder gibi. Aklımdaki soruyu sorup sormamakta kararsızdım ama yumuşak tarafı cesaret verdi bana. "Az önce Yağmur'a neden öyle baktın ?"

Gözlerini kaçırdı,yeniden. "Nasıl baktım ?"

"Bilmem,tanışıyor musunuz önceden ?"

"Nereden tanışabilirim ki!" Sert çıkışıyla kaşlarımı çattım,onun da kaşları çatıktı. "Birine benzettim,o kadar."

"Doğru düzgün bir soru sordum,ne diye kızıyorsun ki!"

Artık sesim en az onun kadar sertti,bağırarak ya da sert bakışlarıyla beni bastırabileceğini sanıyorsa yanılıyordu. Bu şansı çok küçükken aileme vermiştim,başka kimsenin bunu yapmasına izin veremezdim.

"Bu bavulun," Sesi daha sakindi ama kaşları mümkünmüşçesine daha da çatıldı. Baktığı noktaya döndüm. "Sen mi çıkardın buraya ?"

"Sabah Nehir getirdi eşyalarımı,Umut'ta odanın önüne kadar taşıdı."

"La havle!"

Yine çıkışınca "Noldu bu sefer!" dedim aynı terslikle.

"Sana o çocukla konuşma demedim mi ?" 1

"Konuşmadım zaten,sadece yardım etti." Kollarımı göğsümde bağladım,sesimiz normal düzeydeydi ama sertti. "Ne bu tavırların ya! Kendine gel."

"Efil,sınırlarını aşıyorsun!"

"Sencer,sınırlarımı aşıyorsun!"

Birbirimize attığımız adımlar durdu. Aramızda az bir mesafe varken burnumuzdan verdiğimiz nefesler duyuluyordu. Gözleri ateş gibiydi,saniye saniye o ateşin dinişini izledim. Kaşları düzleşti. "Umut'tan uzak dur Efil."

Daha sakindi,ılımlıydı. Sesi emreder değil,rica eder gibi çıkınca bende yumuşadım. "Aynı evin içinde nasıl uzak kalabilirim ? Benimle konuşursa ne yapacağım ?"

"Görmezden gel,dinleme de cevapta verme."

"Peki,dediğin gibi olsun." dedim kabullenerek. Bir süre birbirimize baktık,o da bende daha sakindik artık. Öfkeli biriydi,hemen parlıyordu her şeye. Hakkında bir şeyi daha not etmiştim zihnime.

Yakınlığımız ve tenime değen nefesi vücudumu ürpertirken o daha fazla yaklaştı. Eli belime yerleştiğinde dokunduğu yer alevlendi. Bedenimi bedenine yasladım. Dün geceden farklıydı hissettiğim,kanım kaynıyor gibiydi. 1

Dudakları dudaklarıma değdi,ilerisini de getiriyordu ki bir anda geri çekildi. Kaşlarımı çattım,şaşırdım bu yaptığına ama sebebini de sorgulamadım. "Görüşürüz." deyip çıktı odadan.

Dün hiçbir şey umurunda değilken,tenini tenimden ayırmazken şimdi neden öpmemişti beni;düşünürücüydü. Elimdeki telefonu açıp,inceleye inceleye aşağı indim. Sonrası o kadar hızlı geçmişti ki,yakalayamamıştım zamanı.

Tanımadığım başka insanlar gelmişti. Kimi samimiyetle yaklaşırken kimi de sorguluyordu olduğum yeri. Bir çok soru yöneltmişlerdi,hepsini büyük bir ustalıkla cevaplarken Asiye babaannem ve onun deyişiyle eltilerimin de yardımı büyüktü.

Babaannemler gelen her misafire alttan alta beni kötülemeye çalışsa da Asiye babaanne onu susturuyor ve beni yüceltiyordu herkesin gözünde. Onun bu kadar iyi davranması vicdanımı sızlatıyordu,ona yalan söylemenin yanlış olduğunu düşünüyordum.

Her ne kadar çoğu işi çalışanlar yapsa da bizde onlara yardım ediyor,yüklerini hafifletmeye çalışıyorduk. Bu evin çalışanları bile aileden gibiydi,bizimkiler çalışanlara zulmediyordu resmen.

Yağmur başlarda sessizdi,sonra lavabo bahanesiyle onu merdivenlere götürdüğümde yine zehrini kusmuş,bu evde mutlu olmama izin vermeyeceğini zırlavalamıştı. Nefret yerli yerindeydi ama artık daha da fazlası var gibiydi.

Akşama doğru onlar gitmiş,arkalarından bir kaç misafiri daha ağırladıktan sonra yemeğe girişmiştik. Şuan ocak başında çorba karıştırıyordum,Sevda abla fırını kontrol ediyor,Umay da salatayı yapıyordu. Çalışanlar ise ana yemekle ilgileniyordu.

Tatlı bir sohbet dönüyordu,hepsi neşeliydi ve işlerini severek yapıyorlardı. Alışık olmadığım bu ortamı gülerek izliyordum. Bir kere Sencer'in annesi Feride Hanım gelmiş bana ters ters bakmış ve suyunu içip çıkmıştı.

Umay'ın dediğine göre Feride Hanım kahvaltıve yemek harici hep odasında kalırmış. Odasından çıktığı zamanlarda ise herkese ters davranırmış. Harun Amca'nın eşi Çiğdem yenge ise gelinlerinden pek haz etmez ama oğullarından dolayı sesini çok çıkarmazmış.

Onlara rağmen çiçek gibiydi bu ev,neşenin kaynağını sırtlanmıştı bir kaç kişi. Okuldan gelen Alp ve Yusuf'la çok tanışamasam da onlarda herkes gibi sevecendi. Sevda abla sabah ki kadar soğuk davranmasa da mesafesi yerli yerindeydi.

Çocukluğumu saymazsak yabancı olduğum bu evde geçirdiğim en güzel günlerden birini geçiriyordum. İşlerimi bitirip odaya geçtim,kollarımdaki altını çıkarıp yatağa uzandım. Telefona indirdiğim ınstagrama girip dolanmaya başladım. 1

Kullanıcı adımı efilsaruhan olarak değiştirdim. Arama butonuna Saruhan yazdığımda karşıma direk Sencer'in hesabı çıktı. Kimseyi takip etmiyordu ve gönderi yoktu ama takipçisi çoktu. Takip ettim ve önerilen kısmındaki diğer Saruhan'ları da takip ettim,Umut hariç.

Ben telefonla ilgilenirken kapı açıldı. Telefonu önümden çekip gelene baktım, Sencer yatakta uzanmış bana ve kalçama kadar kalkmış eteğim yüzünden açılan bacaklarıma bakıyordu. Yerimde doğrulup elbisenin etek kısmını düzelttim.

"Hoş geldin."

"Hoş buldum." dedi. Ceketini soyup makyaj aynasının önünde bulunan sandalyenin arkasına astı. Normal bir evlilikte ne konuşulurdu başka bilmiyordum, bizim de muhtemelen tek sohbetimiz hep bundan ibaret olacaktı.

"Yemek yedikten sonra-"

"İşim var,çıkacağım yemekten sonra."

"Bir dinleseydin.." diye mırıldandım. Muhtemelen duymamıştı,giyinme odasına girdi. Dinlemediği için hem sinirlenmiş hemde içten içe üzülmüştüm. Bir kaç dakika sonra çıktı.

Onu ilk defa bir tişörtle görüyordum,altında da siyah bir kot pantolonu vardı. İtifiraf etmeliydim ki evli olduğum adam görüp görebileceğim nadir tiplerdendi ve oldukça yakışıklıydı. Elinde tuttuğu deri ceketi yatağa bırakıp telefonunu çıkardı ve bir kaç şey yazdı.

Çekindim ama "Böyle bir tarzının olduğunu bilmiyordum." dedim. Telefondan kaldırdı kafasını,üstünü inceledi. Bende tekrar ve tekrar inceledim.

"İşte hep başkayımdır."

"Nereye gideceğini sorsam sana ne dersin muhtemelen,çünkü ben olsam bende sana ne derdim."

Büzdüğüm dudaklara baktı anlık,sonra gözlerime. "Ne yani bir yere gidecek olduğunda bana haber vermeden mi gideceksin ?"

"Senden farklı bir şey yapmayacağım."

Kafasını salladı,telefonu cebine koyduktan sonra "Hadi,yemeğe inelim." dedi. Üstümü düzelttikten sonra peşinden gittim ama aklımda tek bir soru vardı, neden hep böyle donuktu ?

Hiç mi gülmezdi,sevdiği keyiflendiği bir şeyler yok muydu düşünüp durdum. Sanki gülmemeye yemin etmiş gibi,duygularını belli etmemek için mühürlemiş gibiydi.

Yemek yerken mesela herkes gülüşerek sohbet ediyordu,birbirlerine karışıyordu. Sohbete ben dahilsem Harun Amca ve Çiğdem Yenge susuyordu ama onun haricinde herkes tatlı bir muhabbetin konuğuydu. Yeni gelen ben bile. Ama Sencer sessizdi,sadece izliyordu.

Tabağındakileri düzenli bir şekilde yiyor,ölçüsünü kaçırmıyordu. En çok balık mı severdi bilmiyordum ama çok balık yemişti. Bir yanım onun kördüğüm olduğunu söylüyordu,çözmek istiyor muydum ?

İçime zehirli bir sarmaşığın sızdığını hissettim,kalbimi çevreledi ve tüm hücrelere yayıldı. Bu ailedeki sevgi,yitirdiğimi sandığım tüm umutları canlandırmıştı. Can suyu olmuştu. Nasıl muhtaçsa ruhum bu umuda,tek bir günde değiştirdi her şeyi..

⚓️

Yazardan

Genç adam moturun hızını biraz daha arttırırken zihninde benzer sesler ve benzer cümleler yankılanıyordu. Kehribarları alevlendi,öfkesi harlandı. Hızını yavaşlatıp durdu. Motoru kenara park edip karşısındaki eve baktı.

Yeşillerin içinde saklanmış eski ama sıcacık bir evdi burası. Nefes bulduğu tek yerdi belki de. Önündeki yokuşu çıktı,ayakkabılarına bulanan çamuru umursamadı. Cebinden anahtarını çıkarıp kapıyı araladı.

Ayakkabılarını kapının önünde soyup girdi içeri. Tek odaydı,bir köşesinde yer yatağı bir köşesinde de şömine başındaki minderleri vardı. Ve en köşe de ise küçük bir mutfak tezgahı.

Odunluktan aldığı bir kaç odunu şömineye atmış ve ateşi yakmıştı. Üstündeki deri ceketi çıkarıp yere savurdu ve minderlerin birine oturdu. Dün gece hariç uzun zamandır derin bir uyku çekmediğinden dolayı başı çok ağrıyordu. 1

Ama fiziksel acısı bir yana çektiği vicdan azabı günlerdir içini kemiriyordu. Bir öfke uğruna kalkıştığı şeyin ciddiyetini daha yeni yeni anlıyordu. "Masum bir kızın hayatını mahvettin Sencer.." dedi kendi kendine.

Güzeldi karısı,ilk gördüğü andan belli düşünüyordu bunu. Kıyamamayacak kadar güzeldi..Efil'in teni çekiyordu onun tenini ama biliyordu ki ona karşı tutkudan başka hiçbir şey hissedemezdi.

Aşk tek seferlikti,tekrarı olmazdı. Yaşamıştı ve bitmişti. 1

3 yıl önce

Genç adam sıkkın bir nefes verdi,önünde duran kahve fincanın kulpuyla ilgilenirken bir yandan da dizini sallıyordu. Dikkatini dağıtmaya,düşünmemeye çalışsa da olmuyordu.

Girdiği karanlık dünya,silahlar ve kanlı eller zihnini sarmış ve onu sonsuz bir pişmanlığa sürüklemişti. Kendinden nefret edecek kadar bıkmıştı içinde bulunduğu hayattan.

Karşıdan gelen kadını görünce çatılı olan kaşlarını düzeltip yerinde dikleşti. Şule keyifsizdi,Sencer bunun farkına varmıştı ama yanına gelmesini bekledi. "Selam." dedi Şule,Sencer'in yanına değil karşısına oturdu.1

Sencer bu durumu garipsese de sesini çıkarmadan arkasına yaslandı. "Hoş geldin canım." dedi,onca derdine rağmen gülümsemeye çalıştı ama karşısındaki kadın onu umursamadan garsonu çağırdı ve siparişini verdi.

Aralarında sessizlik olduğunda Sencer Şule'yi,Şule ise zemini izliyordu. "Sorun ne ?" dedi en sonunda. Garson Şule'nın kahvesini getirdiğinde Şule bir yudum aldı.

"Konuşmamız lazım."

Kaşlarını çattı. "Konuşuyoruz zaten,sorun ne ?"

"Sensin!" diye çıkıştı Şule. "Sorun sensin Sencer. Sorun senin işlerin,ilgisizliğin,beni takmayışın. Sürekli öfkelisin,sürekli birileriyle bir yerlerdesin. Doğru düzgün konuşamıyoruz bile,bir kaç güzel kelime kullanmaktan öteye geçemiyoruz hiçbir zaman."

"İlgisizliğim mi ?" dedi Sencer yarım bir gülüşle. "Sen beni görüyor musun Şule ?" Hiçte sahici değildi gülüşü. "Sen benim neler çektiğimle,acılarımla ve kalbimle ilgileniyor musun Şule ?"

"Nankörleşme,gittikçe zengin olmaktan başka ne derdin var ?"

Annesi gibi konuşmuştu,onun gibi bakmıştı sevdiği kadın. Öfkesi gittikçe arttı,Şule'yi görmek dahi istemezken bakışlarını kaçırdı ve burnundan verdi soluğunu. "Haklısın." diyebilmişti sadece.

"Bir şeyleri düzeltmeyecek misin Sencer ?" diyen Şule hayretlerdeydi. "Özür bile dilemiyorsun. Hala öfkelisin,sürekli böylesin! Sen katlanılmaz bir adamken ben sana katlanıyorum ve sen bana sadece öfkeyle mi bakıyorsun ?"

"Katlanılmaz bir adamsam kapın açık Şule,zincirlemedim ben seni."

Şule şaşırdı. "Anlayamadım ?"

Umursamadı Sencer. "Anlamayacak bir şey yok,sen bana katlanmakta zorluk çekiyormuşsun ya kapın açık diyorum." Acısında,zorluğunda yanında olmayanı hayatında tutmak mantıklı değildi.

"Pişman olursun."

"Beni anlamaman kadar acıtmaz."

"Dü-"

Ayağa kalktı Sencer,konuşmasına fırsat vermeyen Şule peşinden kalktı. Kibirli gözlerinde büyük bir öfke birikti. Bu gurursuzluğu yaşamak istemedi ve önden davrandı. "Ayrılıyorum senden Sencer,perişan olduğunu göreceğim."

"Yolun açık olsun,her şey için teşekkür ederim."

Arkasını dönüp giderken son bir cümle duydu. "Bir gün yoluna çıkacağım!"

O günlerden geriye buruk bir tebessüm kalmıştı,kalbinden attığını aklından da atmıştı ama tekrar kimseye aşık olmayı da böyle bir duyguyu tatmayı da beklemiyordu. Aşk birdi onun için,dahası olmazdı.1

Kenarda duran sigara paketinden bir dal alıp dudaklarının arasında ateşledi. Normalde içmezdi ama bazen uğraş olmalıydı insana,içine çektiği dumandan nefret etti ama yine de devam etti.

 

 

Çocukluğundan beri taşıdığı yükler onu o kadar yoruyordu ki birde yeni bir sorumluluğunun olması bunaltıyordu. Yabancıydı tüm bunlara;o sadece strateji bilirdi,iş bilirdi.

Eve gitmek zorunda olduğunu biliyordu,Efil belki onu beklemiyordu belki uyumuştu ama kurallar vardı. Çocukluğunu çalan,gençliğini bir evliliğe mahkum kalan kurallar vardı. Eve gitmeliydi.

Kaktı oturduğu yerden,sönmek üzere olan ateşe su döküp çıktı dışarı. Yamaçlı yolu aşıp moturuna bindi ve eve doğru sürmeye başladı. Soğuğa rağmen hızlıydı,normalden daha kısa sürede vardı eve.

Güvenlik onu görünce kapıyı açtı,bahçeye girdi ve motoru park edip anahtarıyla eve girdi. Yorgun ve bıkkın adımlarla merdiveni çıkıp odaya girdi.

Tahmin ettiği gibi Efil uyuyordu. Üstünde lacivert bir gecelik vardı,kalçasına kadar açıktı her yanı. Askının biri düşmüş,koynunu gözler önüne sermişti. Saçları ise yastıkta dağılmıştı. Günün yorgunluğu uykusuna yansımış olmalı diye düşündü.

Yatağa yanaştı,gördüğü manzara yutkunmasına sebep oldu. "Kapıya kilit mi yaptırsam,ya biri birden içeri girerse ?" Önünde eğilip,yüzünü örten saçlarını geriye itti.

Bir kız çocuğu gibi uyurken dudaklarını büzmüştü,havada olan ellerini indirdi Sencer. Düşen askısını düzeltip omuzuna bir öpücük kondurdu. Sencer'in inkar etmeyeceği bir şey vardı ki karısı fazla güzeldi.

"Yazık oldu,sana da bana da.."

Geri dönemezdi,bir yola girmişti. Hem Efil'e verdiği sözü tutup ailesinden intikamını alacak hem de kendi öfkesini dindirecekti. Bu uğurda her şeyi yapabilecek kadar gözü karaydı.

Öfkesi diriyse karşısındakinin kim olduğu önemli olmadan kırıp geçerdi, korkusu Efil'di. Onunla iyi bir arkadaş olmayı dilerdi ama onu da üzeceğini biliyordu.

Hüzündü Sencer,hayatındaki herkese acıydı.Karadeniz gibi hırçındı,bir felaketle her şeyi yutabilirdi.

Efil'e hüzün olmamayı diledi,kaderden kaçabileceğini düşünüyordu.

⚓️

Hello ballar,bölümü nasıl buldunuz ?

Sencer'in önceden bir yürek yangını varmış demek ki.

Ne düşünüyorsunuz ?

 

Karekterler tanıdık,en çok hangisini sevdiniz ?

Bir eksiğim varsa affola,oy vermenizi ve bölüm hakkında

yorum yapmanızı rica ediyorum :) Kesitler ve editlerden

haberdar olmak için ınstagram hesabımız (@/ mavibirlotus)

 

 

 

 

Hoşça kalın!

 

 

 

 

 

Bölüm : 26.11.2024 19:01 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...