
Hoş geldinizz!
Sezon finali olduğu için sınırı beklemedim.
Uzatmadan bölüme geçiyorum,
son kısımda konuşmamı yapacağım.
Keyifli okumalar.
Bölüm Şarkıları :
Bengü Beker,Sana Yıldızları Ödediğimden
Şebnem Ferah,Mayın Tarlası (Atakan&Yağmur)
Sezen Aksu,Seni Kimler Aldı
ALİFİRU,Taçlı Kızım
⚓
Efil Saruhan
Her yolun bir sonu var mıydı ? Her sonun bir başka başlangıcı yok muydu ? Tüm bu klişelerden ötede aştığımız zorluklara rağmen sonda değildik. Geçmiş döngüsünden kurtulsak da önümüzde bambaşka bir hayat bizi bekliyordu.
Bu ev aileydi benim için,hayatımın en güzel dönüm noktasıydı,sıcacık bir yuvaydı. Tüm eylemler geçmiş zamana aitti çünkü sandığım gibi aile olamamıştım onlarla. Öyle olsaydım acı çekmeme göz yummak yerine tüm gerçekleri anlatırlardı ve biz de bu kadar yıpranmazdık. Acıydı tüm hissettiğim,sevdiklerimin birdenbire yabancılaştığını hissediyordum.
Sencer hepimizden önce davranıp kapıyı çaldı,çok bekletilmeden çalışanlardan biri açtı. Bize "Hoş geldiniz." dediğinde sadece ben hafifçe tebessüm etmiştim. Hamilelik boyunca tüm yemeğimle bu abla ilgilenmişti. Üstümüzdekileri çıkarıp salona ilerledik,Sencer elimi bırakıp "Siz oturun ben herkesi çağırayım." dedi. "Şey.. Tahir amcam da vardı varacakmış."
Kafamı salladım,Yağmur'la birlikte üçlü koltukların birine oturduk. Hiçbir değişiklik olmayan ama sessizleşen evi seyredaldım,çocuklar okulda olmasaydı bu cansız eve renk katarlardı. Eğer tüm bunları yaşamasaydık benim de kızım bu evde büyüyecekti. Hayal kırıklığııyla başımı eğdim ve karnımı usulca okşadım.
"Onu istemediğim ilk zamanlar yine aynı sessizlikle oturuyordum bu koltukta." diye söze girdim,artık Yağmur'la dertleşmek bir şeylerin telafisini yapıyormuşuz gibi hissettiriyordu. "Kızıma sen çok şanslısın çünkü seni çok seven bir baban olacak, hep sıcaklığını hissedeceğin bir ailen olacak demiştim. Buradakiler sana yuva olacak demiştim ama geldiğimiz noktaya bak." Keyifsizce tebessüm ettim. "Meğer yanılmışım ya da belki kendi kanlarından olana daha farklıdırlar bilmiyorum. Her şey bir kan meselesi değil miydi zaten.."
"Kendilerini affettirmeleri için onlara bir şans ver." dedi Yağmur elimi tutarak. "Seni gerçekten seviyorlar,çocukluğumuzdan beri bu böyleydi. Ufak hataları herkes yapar,tıpkı benim gibi.."
"Senin hataların annemi benden almadı Yağmur." dedim,bunları tekrar tekrar söylemek canımı yakıyordu. "Anneme sahip çıksalardı tüm her şey böyle mi olurdu ? Tahir Saruhan'ı öldü sandıklarında neden kurtarmadılar annemi ? Onlar en başından direnseydi ne biz bu halde olurduk ne annem mezarın altında olurdu ne de oğulları yıllarca tutsak kalırdı." Tekrar önüme döndüğümde sertçe yutkundum. "Bazı hataların sonucu ağırdır,bu yüzden o hataları asla affedemezsin."
"Tamam düşünme sen bunları." dedi,beni telkin etse de haklı olduğumu bildiği için artık o da onlara karşı mesafeliydi. Zaten iyi anlaştıkları da söylenemezdi.
Dalıp gitmişken salona ilk giren Atakan oldu, kaçamak bakışları Yağmur'un üstündeydi ama Yağmur ona bakmıyordu. Sonra Mustafa Abi ve Sevda abla içeri girdi. "Olanları duydum, iyi misiniz Efil ?" dedi Sevda abla,onunla bir sorunum olmadığından ayağa kalkıp sarılmasına karşılık verdim.
"İyiyiz abla,endişelenme."
Mustafa abiyle yan yana oturup onlarda suskunluğa gömüldü. Sonra Feride Hanım,Çiğdem Hanım ve Harun Bey geldi. Bize göz ucuyla bakıp yerlerine geçtiler. En son da Sencer ve arkasından İlyas baba ve Asiye babaanne girdi. Onlara artık baba ya da babaanne diye seslenmek istemiyordum. Bu bile benim canımı yakıyordu ama onlar umursamazdı.
"Kızım iyi misunuz ?" dedi Asiye babaanne kendi koltuğuna otururken. Yüzüne bile bakmadım, tepkisini görmüyordum bu yüzden.
Yine de saygıdan "İyiyiz Asiye Hanım." dedim. Tüm herkesi bir sessizlik kapladığında yanıma oturan Sencer içli bir nefes verdi. Geldiğimiz bu noktadan asla hoşlanmasa da anlıyordu ve bu yüzden sessiz kalıyordu.
"Hanım mı ?" dedi İlyas baba.
"Evet İlyas Bey." dedim,bu kez başımı kaldırıp onun şaşkın gözlerine bakmayı başardım. "Bir sorun mu var ?"
"Yok kızım,bir sorun yok.."
Bunun sebebini bildikleri için ikisi de başlarını eğdi ve hiçbir şey söylemedi. Ortamdaki sessizliği kapının sesi böldü. "Misafirimiz geldi." dedi Sencer ayağa kalkıp. "Herkes yerinde otursun,geliyorum."
"Poyraz'la Umay ne zaman dönecek Sevda abla ?" dedim merakla,uzun zaman olmuştu.
"Nasipse bugün akşam,çok mutlular biliyor musun..Allah senden razı olsun,inşallah onları güldürdüğün gibi mutlu olursun da kızını sağlıkla alırsın kucağına."
"Amin inşallah." dedim içten bir gülüşle.
"Gel amca." diyen Sencer'in ilk önce sesi geldi,sonrasında kendisi ve yanında amcası. İşte şimdi daha netti yüzü. Sakallarını kısaltmıştı, saçlarını tıpkı Sencer gibi kesmişti. Üstünde klasik bir gömlek ve altında kumaş bir pantolon vardı. Yüzündeki kırışıklıklar daha belirgindi ama buna rağmen yaşını göstermediğine yemin edebilirim. Esaretin tüm izlerinden arınıp gelmişti ama gözleri asıl esaretin kalbinde olduğunu söylüyordu.
Onu incelemeyi bırakıp diğerlerinin surat ifadesini inceledim. Her biri birbirinden şaşkınken Tahir Bey annesine doğru adım attı. "Oğlum.." dedi Asiye babaanne. Yaşlı gözlerinden oluk oluk yaş akmaya başladı. "Tahir'um,sen misun ?"
"Benim ana." dediğinde o da ağlamaya başlamıştı ve hemencecik Asiye babaannenin ayaklarının dibine çöktü. Sarılıp birbirlerini hasretle öperken onları izlemeyi bıraktım çünkü hormonlar beni de ağlatmak üzereydi. Onların yerinde olmayı istemiştim,bende anneme böyle hasretle sarılıp öpmek istemiştim. Olmamıştı..
"Uşağum,oğlum.." diye iç çekiyordu Asiye babaanne,tutmuştu oğlunu bırakamıyordu. Benim de annem sarılırdı bize,sonra hiç bırakmazdı. Yağmur kolunu omuzuma attığında zorlukla gülümsemeye çalışıyordu,aynı şekilde bende tebessüm ettim. Tahir Bey annesinden ayrılıp ayağa kalktı ve İlyas abisine sarıldı. Onlar da hasret giderirken ne konuştuklarıyla ilgilenmiyordum. Tek istediğim kavuşma faslının bitmesiydi,kalan her şeyi Tahir Bey'in ağzından dinledikten sonra gitmek istiyordum.
"Nasıl oldu bu ?" dedi İlyas baba,Sencer'e bakıyordu. "Noluyor bizim hayatımızda ?"
"Bir şeyleri saklayıp kenara çekileceğine yanımızda olsaydın nelerin olduğunu anlardın." dedim, bunları söylemeyi bende beklemiyordum. Birdenbire kaçmıştı ağzımdan ama pişman değildim. Haklıydım,bunu buradaki herkes biliyordu.
Tahir Bey kısa bir an bana bakıp yanımdaki boşluğa doğru oturmaya geliyordu ki kaşlarımı çatıp yastığı koydum. "Kocamın yeri orası."
Güldü,tıpkı Sencer gibi gamzeleri vardı. Benim yanımı es geçip annesinin ayaklarının dibinde oturdu,ona yer vermek isteyen herkesi reddetti. Bende umursamıyordum tabi ki,tanımadığım bir insanı umursayacak değildim. Sencer yastığı alıp yerine oturdu,bana gülerek yandan bir bakış atmıştı aynı zamanda.
"Volkan'ın yıllardır sakladığı ve çocukların peşine düştüğü kişi bendim." dedi Tahir Bey ve işte şimdi dikkat çeken konuya giriş yapıyordu. "Bizi bulduğu gün yaralanmıştım ama Leyla'yı kulübeden çıkardıktan sonra adamları da beni pencereden çıkardı bu yüzden Leyla çıktığımı görmedi."
"Yani kulübe yanarken sen içinde değil miydin ?" diyen İlyas babaya karşı Tahir Bey başını iki yana salladı. "Ama DNA'n bulundu,senin olduğunu söylediler."
"Tüm her yerde akıttığı kanım vardı,muhtemelen o dönemde teknolojinin çok sıkıntılı olmasından kaynaklı olarak yeterli bilgi olamadınız." Kafasını salladı İlyas baba. "Bir süre Rize'de kaldık, sonrasında beni Batum'da bir depoya kapattı ve Efil ile Sencer Batum'a gelene kadar beni orada sakladı."
"O notları bana,bize nasıl gönderdin ?" dedim araya girerek.
"Volkan'ın planıydı." dediğinde şaşkındım. Biz kendi isteğiyle gönderiyor sanıyorduk. "Benim iki adamım vardı,biri Batum'da öldürdüğü adam Okan. Diğeri de hala yanımda,Yavuz. Onlarla sadece dış dünyadan haberdar oluyordum,Volkan'ın güvenlik sistemini aşmam imkansızdı." Şuan sadece bana ve yanımdaki Sencer'e bakıyordu. "Eğer ben gönderiyor olsaydım direkt her şeyi anlatırdım elbet ama o adam yazdırdı hepsini. Annenin iki mektubunu bulmuş evde,onları da 18. yaş gününde gönderen oydu."
"O notların hepsiyle bizi ayağına kadar çekti." dedim şaşkınca.
"Hesaba katmadığı tek şey benim adamımın varlığı ve sizin zekanızdı." Artık tüm her şey kafamda daha net oturuyordu. "Leyla'nın öldüğü gün.." Duraksadı,canı yanıyormuş gibi yeri izliyordu. "Onun cansız bedenini getirip ayaklarımın dibine serdi,tam bir ay boyunca gittikçe çürüyen bedeniyle baş başa kaldım." Tüylerim diken diken olmuştu, ağlamamak için çok zor direniyordum. "Sonra da alıp götürdüler zaten,ondan sonrasında bana her şeyi anlatmaya başladı. Planlarını,size neler yaptığını.."
"Olan tüm her şeyden haberin olduysa neden adamlarından biriyle haber göndermedin ?" diye konuştu Yağmur ilk kez. "Masanın kurallarına aykırıydı seni esir alması,ailen bunu bilseydi masayı kullanarak seni kurtarırdı."
"Denemedim mi sanıyorsun ?" deyince acı bir şekilde güldü. "İlk zamanlar biri vardı benimle ilgilenen,halden anlayan biriydi. Yaşadığımı aileme söyle demiştim,öldürüldü. Sonrasında Volkan iti benimle iletişim kuran ve beni gören herkesi abluka altına aldığından dolayı değil dışarı çıkmak bir telefonu bile yoktu. Kendi adamı olsa bile kimseye güvenmediğinden benimle iş birliği yapma ihtimalı olan herkesi susturdu."
Tüm soru işaretleri giderildiğinde üstüme bir ağırlık daha çöktü. "Aklınızdaki soruları cevapladıysam sıra bende." diyerek yerinden doğruldu ve ortadaki sehpanın üstüne oturup annesi ile abisine döndü. Az önceki yumuşak ifadesi ortadan kaybolmuştu.
"Sorma kardeşim." dedi İlyas baba.
"Emanetime sahip çıkmadınız." dedi Tahir Bey sertçe,işte benim de onlara öfkeli olduğum konu tam olarak buydu. "Siz benim karıma ve kızıma sahip çıkmadınız abi!" Benden kızım diye bahsetmesi kalbimi farklı hissettiriyordu. "Ben öldüm ve siz onları bir başına bıraktınız."
"Her şey sandığın kadar kolay değildi." diye yükseldi İlyas Bey.
"Ne kolay değildi ya!" diye araya girdim bağırarak. Sencer'in kolumu tutmasını umursamadım. "Bu kadar mısınız siz! Bir kadını ve kızı korumak çok mu zor geldi size!" Sencer'in elinden kurtulup ayağa kalktım. "Benim annem sizin ihmalsizliğiniz yüzünden öldü! Belki o da benim gibi ailesi bilmişti sizi ama siz bana ihanet ettiğiniz gibi ona da ihanet ettiniz!"
"Mutlu olir sanduk,ne bilelum böyle-"
"Ana!" diye sözünü kesti Tahir Bey,artık o da ayaktaydı. "Leyla'yla sevdalıydık biz! Tüm herkesi karşımıza alıp kaçtık! Leyla'm o adamla nasıl mutlu olabilirdi ?" Asiye Hanım başını eğdiğinde İlyas Bey ayağa kalkıp yüzünü sıvazlamıştı. "O adamın nasıl kötü biri olduğunu bütün köy biliyordu siz nasıl benim karımla kızımı bırakabildiniz ?"
"Biz çok mu mutluyduk Tahir ?" dedi İlyas Bey,iki kardeş karşı karşıyaydı. "Güçsüzdük,Arman'larla karşı karşıya gelmiştik. Lan bu intikam uğrunda benim hayatım mahvoldu,oğullarımın hayatı mahvoldu."
"Senin ölüme terk ettiğin kadının kızı iyileştiriyor oğlunu ama! Koruyamadığın kadının kızı senin oğlunun hayatını tekrar güzelleştiriyor." Kollarını iki yana açtı. "Bak hayatlarınız güzelleşebiliyormuş yeniden ama Leyla gelmiyor!"
"Yazıklar olsun.." dedim hayal kırıklığıyla. "Ben sizi hiç tanıyamamışım,ben sizi çok başka bilmişim. Birde hala sizi affetmenin yollarını arıyorum." Güldüm kendi kendime,acınacak halime güldüm. "O adamdan çok sizsiniz benim annemin katili, benim çocukluğumun katili de sizsiniz." Sertçe yutkundum. "Merak etmeyin İlyas Bey,ölümüne sebep olduğunuz kadının kızı bundan sonra yük olmayacak size."
"Kizum.."
"Yalvarırım Asiye Hanım,kızım demeyin bana." derken yaşlarım akmaya başlamıştı. "Hayatınızı mahvettiğim için küçük bir kız olan Efil adına sizden özür dilerim. Bundan sonra bana katlanmak zorunda da değilsiniz."
Arkamı dönüp gideceğim esnada Tahir Bey önüme geçti. "Kızım.." dedi,onun kızım demesi annemin demesi kadar dokundu kalbime.
"Tahir Bey." deyip kazağımın altındaki kolyeyi ortaya çıkardım. "Bu annemin kolyesiydi,bana emanet etmişti öldüğü gün,şimdi anlıyorum ki sizin gözlerinizi andırdığı için takıyordu bunu." Hafifçe tebessüm ettim. "Size ait olduğunu düşünüyorum."
Çıkaracaktım ki "Dur kızım." dedi. "Benim tutunacak anılarım var,o da senin tutunacak bir dalın olsun." Yutkunamadım. "Hem senin kocanın da gözleri o renk,yabancılık çekmezsin." deyip göz kırptı. Bana bakarken gözlerinin içi parlıyordu,içim sıcacık oluyordu. Sencer'in kızımıza baktığı gibi bakıyordu. Bir baba şefkatiyle..Eğer annem ölmeseydi ve hala Tahir Bey'le birlikte olsaydı belki de babam o olacaktı ve ben hep mutlu olacaktım.
Kafamı salladım sadece,kolyeyi tekrar kazağımın altına koyup yoluma devam ettim. Bu evin hissettirdiği tüm güzellikleri öldürerek çıktım dışarı,bir daha onlarla eskisi gibi olamazdım. Affetmeyecektim onları,annemin ölümüne sebep oldukları için affetmeyecektim.
Günümüzde yuva kurtarmak isteyip evladını yalnız bırakan aileler kızlarının cansız bedenine sarılarak ağlıyorlardı. Şimdi onların annemi yalnız bırakmasının sonucunu da biz annemsizlikle ödüyorduk.
Saatlerdir uyumuyordum,bedenim artık yorgun düştüğünden kızımın da bunu hissettiğini bilerek vicdan azabı çekiyordum. "Seni yorduğumu biliyorum kızım,söz veriyorum bu ruh halinden en kısa zamanda çıkacağım." derken karnımı okşuyordum.
Sencer ve Yağmur da peşimden geldiklerinde hiçbir şey söylemediler. Birlikte arabaya doğru ilerlerken "Yağmur!" diyen sesi duydum. Hepimiz durduk, Atakan bize doğru gelip karısının önünde durdu. "Biraz konuşabilir miyiz ?"
"Konuşabilirsiniz." diyerek araya güldüm. Yağmur kaşlarını çatıp bana bakarken ben sevimli olduğunu düşündüğüm bir şekilde gülümsedim. "Biz seni bekliyoruz araba da."
"Siz gidin." dedi başını iki yana sallayarak. "Beni almaya gelecekler zaten."
"Kim gelecek ?"
"Arkadaşlarım."
"Tamam o zaman." dedim,kollarımı açıp ona sarılmak istediğimde gülümseyip sarıldı bana. Kulağının dibinde "Her ne karar verirsen ver yanında olacağımı unutma,seni çok seviyorum." diye ekledim.
"Bende seni çok seviyorum." dedi titreyen sesiyle.
Ayrıldığımızda ben arabaya doğru yürüdüm o da Atakan'ın peşinden bahçedeki koltukların olduğu yere. Sencer'le birlikte evden ayrılırken tek dilediğim Yağmur için hayırlı olacak şekilde sonuçlanmasıydı.
⚓
Yağmur Saruhan
Hep düşünürdüm,tüm gerçekler bir gün ortaya çıktığında neler olacağını düşünürdüm. Nasıl bir bedel ödeyeceğimi,nasıl yalnız kalacağımı düşünürdüm. Sonra Atakan hayatıma girdi,hiçbir yere sığmadım ama onun yüreğine sığdım. Onun beni bırakmayacağına çok inandım ama geldiğimiz noktada yanımda olan tek kişi Efil'di.
"Dinliyorum." dedim yüzüne bakmadan. Sandalyeyi çekip oturduğumda o da karşıma oturdu. Mecburen göz teması kurmak zorunda kaldık.
"Uzatmayacağım." dedi ifadesiz bir sesle. Düne göre artık daha sertti bana karşı. "Bir şeyleri telafi etmek istiyorum,yaptığımız hataları kıyaslamak saçma olur zaten." Yüreğime neden dokunmuyordu sözleri bilmiyordum. "Bunun yerine aramızda sarsılan o güveni telafi edebiliriz."
"Bilmiyorum Atakan." dedim dürüstçe,içime işlemiyordu söylediği şeyler. Beni ikna etmek istemiyormuş da sadece laf olsun diye söylüyormuş gibi bir havası vardı. Gözleri gibi sözleri de sertti. "Nasıl yapacağız bunu ?"
"Bunu sen söyle Yağmur." dedi,konuşmamız böyle olmamalıydı. "Bana yalanlar söyleyip güvenimi sarsan sensin."
"Neydi yalan Atakan ?" dedim,artık bende onun gibi sert konuşuyordum. "Seni sevmem mi yalandı ? Seninle geçirdiğim anlar mı yalandı ? Hayatım mı yalandı ? Madem yalan olduğunu düşünüyorsun neden hala çabalıyorsun seni sevmeyen bir kadın için ?" Boğazımda bir düğüm,gözlerim yanıyordu. "Hiçbir şey yalan değildi! Tamam sana yaklaşmamı söyleyen o adamdı ama onun haricinde her şey doğruydu! Ben sana hiçbir zaman ihanet edemedim!" Sesim gittikçe artıyordu. "Sırf sana ihanet etmemek için ben zarar gördüm ama yine de size ihanet edemedim!"
"Söylemedin!" diye bağırdı o da,ikimiz de ayaklanmıştık artık. Kahve gözleri öfkeliydi,bende farksız değildim. "En başında bana söyleseydin o zaman gerçekleri senden duyardım! Ama sen beni bir aptal yerine koyup oyununa devam ettin!" Anlamıyordu,beni anlamadığı sürece de hiçbir şey düzelmeyecekti. "Eğer bana söyleseydin seni korurdum."
"Sen mi koruyacaktın beni ?" dedim alayla gülüp. "O yüzden o gece yanımda oldun değil mi ?"
Bu soruyı beklemediğinden duraksadı. "Konuyu çarpıtma." dedi.
"Konu ne biliyor musun Atakan ?" dedim,tekrar ağlamamak için çok zor duruyordum. "Sen bir şeyleri telafi etmek istemiyorsun. Sen içinde kalanları söylemek ve öfkeni kusmak istiyorsun." Bakışları değişti,işte o an bile haklı olduğumu anlamıştım. "Kır Atakan,kır dök! Nasılsa kalbi olmayan bir canavarım ben."
"Öylesin." dediğinde kalakaldım. "Kalbin olsaydı bunca şeyi yapamazdın! Eğer biraz olsun vicdanın olsaydı seni seven bir adamı aylarca kandırmazdın! Ben senin söylediğin her şeye koşulsuz inandım! Sense beni bir kukla gibi kullandın!" Dizlerim titriyordu,sandalyeye tutundum. "Yalan söylemek senin tercihin değilmiş ya! Doğruları saklamakta mı senin tercihin değildi! Bunları anlatmana ne engel oldu!" Seni kaybetmekten korktum demedim,çünkü faydasız olacağını biliyordum. "Sen bizi öldürdün Yağmur!"
Sustu,her kelimesini kalbime bir bıçak gibi sapladıktan sonra nasıl can verdiğimi izledi. Zihnim bazı gerçekleri yeni fark ediyormuş gibi dile getirdiğince acı bir tebessümle Atakan'ın yanına geçip karşısında durdum.
"Haklısın." diyebildim titreyen sesimle. "Tüm bunların yanında neyi fark ettim biliyor musun Atakan ?" Sert bakışları bir an bile yumuşamadı. "Bana olan sevgin o kadar zayıfmış ki ilk fırtınada can vermiş,aşk dediğin şey ilk zorlukta yüreğini terk etmiş.." Gülümsemeye çalıştım. "Bir plan uğruna yan yana gelmiş olsak bile ben seni gerçekten sevdim,sense ufak bir kıvılcımı yangın sanmışsın."
"Ne saç-"
"Haklısın diyorum işte." dedim gözlerimi kaçırıp. "Ben yalanlarımla öldürdüm bizi,bundan sonrasında telafi edilebilecek hiçbir şey kalmamış. Süreç sen nasıl istiyorsan öyle ilerleyebilir,yolun hep açık olsun Atakan."
İtiraz etmedi. "Seninde."
Ona arkamı döndüğüm esnada gözyaşlarım bu anı bekliyormuş gibi akmaya başlamıştı. Hızlı adımlarla çıktım bahçeden,boş yolda yürürken kalbime saplanan ağrılarla kıvranıyordum. Her şeyi bekliyordum ama Atakan'ın biten sevgisiyle karşılaşmayı beklemiyordum. Elim kalbimde ağlayarak yürüdüğüm yolun ortasında bir araba önümü kesti.
Efil'e arkadaşlarım dediğim kişi Batu'ydu. Sencer'in gerilmemesi için dile getirmek istemedim ama onunla şirkette bazı işlerimiz vardı. Bu yüzden o gelmişti,beni öyle görünce hemen arabadan indi. "Yağmur iyi misin ?" dedi endişeyle. "Birine mi bir şey oldu ? Efil'e mi bir şey oldu ?"
"İyiyim Batu." deyip arabaya doğru yürümeye başladım. "Kimseye bir şey olmadı,Atakan'la son kez konuştuk."
Sessiz kaldı,konuşmanın bir fayda sağlamayacağını biliyordu. Hiçbir teselli kalbimdeki sızıya iyi gelmeyecekti. Hiçbir cümle Atakan'ın sevgisizliğinin verdiği acıyı silemeyecekti. Başımı koltuğa yaslayıp dizlerimi de kendime çektikten sonra gözlerimi kapattım. O da arabayı çalıştırmıştı.
İyi miydim gerçekten ?
Sevdiğim adamı tamamen kaybetmişken iyi miydim ? Geri dönülemez bir yolun ilk adımını atmışken iyi miydim ? Beni seviyor sanmıştım,her ne olursa olsun beni bırakmaz sanmıştım,karşımıza çıkan engelleri zor da olsa aşarız sanmıştım,bizim sevgimizin sonu yok sanmıştım.
Ben hep sanmışım.
En sonunda ise koca bir boşluğa toslamışım.
O berbat hayatımın içinde kalbime çiçek açtırandı,beni tüm kötülüğün arasından çekip alırken ve elimi tutmuşken ona o kadar inanmışım ki şimdi söyledikleri koca bir dünyanın başıma yıkılmasına sebep olmuştu. Tüm karanlığıma rağmen bir adam sevmiştim,şimdiyse yüreğim paramparça..
Ağlamalarıma rağmen bundan sonra onun için gözyaşı dökmeyeceğime dair kızmıştım kendime. Her ne kadar yaşamak artık benim için bir şey ifade etmese de ablam ve minik yeğenim için bu hayatı daha yaşanabilir kılmak için elimden geleni yapacaktım.
Hep güçlü bir kadındım,artık çok daha güçlü olacaktım.
⚓️
Efil Saruhan
"Aç olmadığına emin misin ?"
Odadan içeri girdikten sonra "Sevgilim." dedim ona dönüp. "Sabah kahvaltı ettim zaten,şuan kızımla ihtiyacımız olan tek şey derin bir uyku çekmek." O an aklıma gelenle durdum,zihnimde o kadar büyük bir karmaşa vardı ki hepsini tek tek çözerken zorlanıyordum. "Ondan önce seninle konuşmam gerektiğini hissediyorum,tüm her şeyi geride bırakmışken bu içimde kalsın istemiyorum."
Gömleğinin düğmelerini açtı ama çıkarmadan duraksadı. "Konuşalım." dedi ve yatağa oturdu. Bende yanına oturduğumda birbirimize döndük. Derin bir nefes verdim,daha fazla bağırış ve kavga kaldırmak istemediğimden konuşmakta zorluk çekiyordum.
"Ailene öyle davrandığım için kızıyor musun bana ?" dedim direkt. Zaten bu soruyu bekliyormuş gibi şaşırmadı,oturuşunu düzeltip sakallarını kaşıdı. Ne diyecekse toparlamaya çalışıyordu ki beni kırmasın.
"Kızmıyorum." dedi,dürüst olduğunu biliyordum. "Bir nebze olsun anlıyorum da ama böyle olmanızı istemiyorum." Kucağımdaki ellerimi tuttu. "İnan bana onları asla savunmuyorum,yaptıklarının yanlış olduğunu da biliyorum ama pişman olduklarını da biliyorum. Onları affetmeyi deneyebilirsin belki de.."
"Babanın söylediklerini duymadın mı ?" dedim ellerimi geri çekerek,bir elim rastgele havalandı. "Sencer baban haklıymış gibi kendini savundu,sanki acı kıyaslıyormuşuz gibi birde kendi yaşadığı hayatın zorluğundan bahsediyor!"
"Efil'im-"
"Onlar katil!" diye bağırdım. "Tahir amcan annemi onlara emanet etmişken ne yaptılar Sencer! Sadece izlediler! Vicdansızca,bencilce geride durup benim annemin ölümüne sebep oldular! Onlar kendi kanlarından değiliz diye bizi arka plana attılar,çünkü o sırada İlyas Bey'in rahatının bozulmaması gerekiyordu."
"Efil."
Sesim hala çok yüksekti. "Bana affetmemi söylüyorsun,annemi geri getirsinler o zaman!" Yeniden ağlamaya başladığımda kendime lanet ettim. Üzülme kızım, bunlar son ağlamalarım anne sözü veriyorum sana. "Onlar hala kendilerini haklı çıkarma çabasındayken ben onları nasıl affedebilirim!"
"Efil yeter."
"Onları savunacaksan defol git!" dedim kapıyı gösterip,ikimizin de kaşları çatılmıştı. Ben onun yersiz tepkisine sinirlenmişken o neye sinirleniyordu bilmiyordum. "Onların yanına git Sencer!"
"Kimseyi savunduğum yok!" diye bağırdı,o da ayağa kalkmıştı. "Tek amacım artık ağlamaman! Canın yansın istemiyorum,affedemediğin şeyler sana yük olsun istemiyorum!"
"Savunuyorsun!" dedim,daha çok ağlıyordum. "Onların yaptığı hatayı sen de yaptığın için savunuyorsun değil mi ?" Şaşırdı ama konuşmadı. "Onlar gibi sende benden bir şeyleri saklamadın mı ? Onlar gibi sende bana yalan söylemedin mi ?"
"Efil aynı şey mi ?" dedi yakınarak,artık bağırmıyordu. "Tamam hataydı ama haklı sebeplerim vardı bunu sende çok iyi biliyorsun. Neden dönüp dolaşıp aynı yere geliyoruz!"
"Bilmiyorum!" dedim bağıra bağıra,boğazım yırtılırcasına ağlıyordum. "Seni anlamaya çalışıyorum,anlıyorum da ama sen onları savundukça seni de suçlamak istiyorum." Nefesim kesiliyordu artık. "Soyadınız batsın sizin!Koskoca Saruhan'lar bir kadını ve kızını kurtaramadı ya,soyadınız batsın!"
Annemin yaşıyor olma umuduyla hayal kırıklığına uğradım.
Annemin kurtulma ihtimali olduğunu ama kurtulamadığını öğrendim.
Omuzlarım çöktüğünde titreyen dizlerim daha faza dayanamadan çökmüştü ki Sencer yerle buluşmadan önce beni tutmuştu. İlk önce kendi oturmuş sonra da beni kucağına oturtmuştu. "Bırak beni." dedim ağlarken ama başımı çıplak göğsüne yaslayıp omuzuna tutunmuştum. Dizlerimi de kendime çektiğimde onun kucağında küçük bir çocuk gibi duruyordum.
Saçlarımın tepesini öptü,saç tellerimi okşarken "Yemin ederim." dedi yumuşak bir sesle. "Sana yemin ederim onları savunmuyorum,senin tek bir gözyaşının uğruna hepsini feda ederim." Sakinleşiyordum,nefeslerim düzeldi. "Benim tek istediğim senin tüm yüklerinden kurtulup artık mutlu olman ama belli ki ben seni hiç anlayamamışım,şimdi daha iyi anlıyorum." Çenemden tutup başımı kaldırdı,kehribar gözleri şefkatle bakarken parmağının tersiye yaşlarımı sildi. "Sen nasıl mutlu olacaksan,nasıl iyi hssedeceksen onu yapalım olur mu ?"
"Hıhım.." dedim yorgunlukla,kafamı koluna yaslamış ve başımı kaldırmış ona bakıyordum hala dolu olan gözlerimle.
Dudaklarıma yumuşak bir öpücük bırakıp geri çekildi. "Ayrıca.." dedi kısık bir sesle. "O gün Ordu'da söylediklerini çok düşündüm,ben sana iyilik yapıyorum derken meğerse seni kırıyormuşum." Suçlulukla bakıyordu. "Özür dilerim,özür dilerim sevgilim inan bana bunu isteyerek yapmıyordum. Seni ağlattığım her saniye için özür dilerim,sana söz veriyorum bir şekilde telafi edeceğim."
Sadece kısa bir an içinde nasıl bu konuma gelmiştik bilmiyordum ama istediğim konuya da giriş yaptığımız için mutluydum. Pişmandı,beni anlıyordu ve zaten istediğim tek şey buydu.
"Bana kimse sevmeyi öğretmedi." dedi puslu sesiyle,bir yarasını daha açıyordu bana. "Daha çocukken bir ailenin mutluluğunu ve canını düşünmek zorunda kaldım,bana öğretilen tek şey onları korumaktı sevmek değil." Zorlanıyordu, daha rahat anlatması için ensesindeki elim saçlarını okşuyordu. "Hislerin önemi yok,canı sağ olsun da gerisi önemsiz derlerdi. O karanlığın içinde kaybolurken denilen her şey içime işlemiş."
Evlendiğimiz ilk gün bile korumuştu beni,daha benim hakkımda hiçbir şey bilmese de artık karısıydım ve içime işlemiş dediği koruma iç güdüsünü o gün bile konuşturmuştu. Onu şuan daha iyi anlıyordum.
"Seninle var oldum derken ciddiydim." dedi hafif bir tebessümle,gülüşü bana da bulaştı. "Sen öyle güzel geldin ki bana,her geçen gün nasıl güzel sevilir senin sayende öğreniyorum." Dudaklarımın kenarını gülüşümden öptü. "Sana söz veriyorum,bundan sonrasında seni çok güzel seveceğim ve güvenini tekrar kazanıp bir daha da kaybetmeyeceğim."
"Ben sana hala güveniyorum.." dedim tebessümle,yanağını öpüp içini rahatlatmaya çalıştım. O bunları bilmekten mahrum büyüdüyse ben öğretirdim. "Güven denilen yapı ilk sarsınta yıkılmamalı sevdiğim çünkü aslolan o güvenin sağlamlığıdır. Birbirimize duyduğumuz güven ne kadar sağlamsa sevgimiz de o kadar sağlamdır." Gerçekten ilgiyle dinliyordu. "Biz çok engel atlattık,bu da o engellerden biriydi ve atlattık. Ve atlatma biçimimiz hem güvenimizi hem de sevgimizi güçlendirdi."
Söylediklerim hoşuna gitmişti,o kadar büyük tebessüm etti ki gamzeleri ortaya çıkmıştı. Kucağında oturan bir çocukmuş gibi başını boynuma gömüp öpüyordu ama aynı zamanda sakallarıyla gıdıklıyordu.Kahkahalarıma rağmen durmuyor öptükçe öpüyordu. "Aşığım sana aşık!" diyordu. "Seviyorum seni kadın!"
Tam o esnada gülüşümün yüzümde donmasına sebep olan bir şey oldu,benim durmam Sencer'i de durdurmuştu. Yüzüme anlamsızca bakıyordu,bense ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Karnımda hissettiğim o şey neydi ? Bir ağrı değil,kasıklarımda bir sızı yoktu.
Bir tekme mi ?
"Efil noldu sevgilim ?"
"Sencer.." dedim heyecanla,gözlerim dolmaya başladı. Kazağımı yukarı kadar sıyırdığımda yeniden olması için dua ediyordum. "Sanırım tekme attı."
O da heyecanlandı. "Nasıl ?"
"Bilmiyorum ama bir şey hissettim." derken açık göbeğimde dolanıyordu ellerim,belki yeniden bir şey hissederim umuduyla. On dokuzuncu haftamız dolacaktı ve sanırım kızımız tekme atmıştı.
"Kızım.." dedi Sencer başını karnıma eğerek,elini de üstüne yerleştirdi. "Hadi bir daha kendini belli et bakalım da baba seni hissetsin."
Beklemediğim bir anda aynı baskıyı bir daha hissettiğimde şaşkın bir kahkaha atmıştım. Sencer'in elinin altına attığı garip bakışlardan anladığım kadarıyla o da hissetmişti. "Bir daha kızım.." dedi,sesi titriyordu. Aynı baskıyı bir kez daha hissettiğimde bu kez kahkahalarımın arasında ağlamaya da başlamıştım. Tam Sencer'in elinin olduğu yerde hissediyordum o hareketi.
"Babası hissediyorsun değil mi ?"
"Hissediyorum." dedi Sencer,titreyen sesine mutlu olmuşken sağ gözünden bir damla yaş süzülüp göbeğimin üstüne damlayınca ben hepten duygu seline kapılmıştım. "Benim güzel kızım babasının sesini tanıyor ve onu dinliyor."
Sencer kızımızın tekme attığı noktayı öperken bende onun saçlarını öpmüştüm. Bu an bizim için o kadar özeldi ki şuan kalbimin kanat takıp uçtuğunu hissediyordum. "Senin tekme atan o minik ayaklarını yesin annen!" deyip karnımı sevmeye başladım. Doğsun da kucağıma alıp doya doya koklayıp öpmek istiyordum.
Bu hissin verdiği mutlulukla Sencer'in göğsüne tekrar yaslandım. Bir eli saçlarımı okşuyorken bir eli de kızımızın üstündeydi. İkimiz de onu kucağımıza alacağımız günleri iple çekiyorduk. İçimdeki hüzün dağılmış onun yerini sadece kızımın heyecanı kaplamıştı. Düşüncelerimi bile güzelleştirmişti bu yaptığı.
Üçümüzün birlikte geçireceği güzel vakitleri düşlerken uykusuz olduğum için yavaşça kendimi bırakıyordum ama aynı zamanda dilimin ucuna gelen o fikirle savaşıyordum. Dayanamadım ve "Sencer.." dedim fısıltıyla.
"Efendim güzelim."
"Gitsek mi buralardan ?"
Gözlerimi araladım ama başımı kaldırmadım,düşünmesi için fırsat vermişken saçlarımdaki ve karnımdaki eli olduğu yerde durmuştu. "Anlayamadım ?" dedi ama bence çok net anlamıştı.
Kafamı kaldırıp şaşkın gözlerine baktım. "Gidelim buralardan." dedim net bir sesle. "Biliyorum henüz her şeyin bittiği söylenemez,masa gibi karanlık bir gerçekle baş başayız ama en azından bir süreliğine." Bu birdenbire nasıl aklıma düşmüştü bilmiyordum. "Bu yaşadıklarımızı bir nebze olsun atlatıp tekrardan kendimize gelmek için istiyorum bunu çünkü bu şehir benim üstüme üstüme geliyormuş gibi hissediyorum." Düşünüyordu. "Söz veriyorum dönelim dediğin zaman sesimi çıkarmam,sen nereye gidersen gelirim peşinden."
"Güzelim.."
"Sen demedin mi senin için her şeyi yaparım diye ?" Kafasını salladı,bununla gurur duyuyor gibi gülümsedi. "Bunu sadece kendim için değil kızımız için de istiyorum,onu daha iyi bir psikoloji ile karşılamak için istiyorum."
"Düşünmem için bana biraz zaman verir misin ?" dediğinde anında kafamı salladım.
"Tabi ki kocam."
Uzanıp dudaklarımı öptü,sanırım uzun zamandır birbirimize hasrettik ama zamanı olmadığını da biliyorduk. Zorla da olsa dudaklarımız ayrıldı,Sencer kucağında ben varken ayağa kalktığında "Kaç saattir uyumuyorsun,gözlerinin altı çöktü artık. Uyumalısın biraz." dedi ve beni yatağa bıraktı. "Bunun acısını daha sonra çıkartacağım."
"Kötü mü görünüyor gözlerim ?" dedim saçma bir duygusallıkla.
Sencer gülüp "Hayır tabi ki." dedi. Üstümdeki kazağı çıkarıp bir kenara bıraktı ve ilerideki askılıktan bir tişört alıp yanıma geldi. "Gözlerin dünya üzerindeki en güzel gözler." Ben keyifle gülümserken o tişörtümü giydirdi. Bu kez de altımı çıkardı ve geniş rahat bir pijama giydirdi.
"Peki az önce beni taşıdın ya,ağır mıymışım ?"
"Güzelim ben seni hep taşıyorum zaten."
"Ama şuan neredeyse 6 aylık hamile bir göbeğim var."
"Kuş kadar hafifsin."
Bunu da duyduktan sonra rahat bir uyku çekebilirdim,sanırım böylesine basit şeylere takılmayı özlemiştim. O kadar uzun zaman oluyordu ki huzurlu bir uyku çekmeyeli şuan ilaç gibi gelecekti. Sencer üstünü çıkardıktan sonra yanıma uzandı ve arkamdan sarılıp üstümüzü örttü.
Gözlerim kapandı,Sencer'in kokusu ciğerlerimi doldurduğunda tebessüm ettim. Ellerimiz kızımızın üstünde birleşmişti. Midemde kelebekler uçuşuyor, kalbim huzurla atıyordu.
Düşünmemiz gereken bir sır yoktu,diken üstünde olmamızı sebep olan hainler yoktu,bizden saklanan ve peşinde olduğumuz bir geçmiş yoktu. Kötü olan tüm her şeyden bir bir kurtulmuşken bu uğurdaki yorgunluğumuzu da birlikte aşacaktık.
Sencer'in gitme fikrini yok sayacağını sanmıyordum,beni üzmezdi. Bunun ikimize de iyi geleceğini biliyordu. Hangi şehir olursa olsun,onunla her yere gitmeye razıydım. Bu yüzden vereceği kararın olumlu yönde olması yeterliydi. Beni reddetmeyeceğini umdum ve birlikte geçireceğimiz anları düşünerek kendimi uykunun kollarına bıraktım.
⚓️
Derinden birtakım sesler geliyordu,birileri bana sesleniyordu ama uyku şuan o kadar tatlı geliyordu ki uyanmak istemiyordum. Kollarımı geriye doğru atıp esnedim ve ısrarlı ses yüzünden gözlerimi çok az açmıştım. "Ne istiyorsunuz benden ya!" diye sitem ettim aynı zamanda.
"Kalk artık uykucu!" diyen ses kocama aitti,üstelik tam olarak görmesem de sesinden anladığım kadarıyla gülüyordu.
"Kocam ama ya.." derken uykumun bir kısmı açılmıştı. Güneş ışıklarının yüzüme vurup gözlerimi rahatsız etmesi de son nokta olmuştu,sonunda uyanmıştım. "Daha güneş batmamış bile,azıcık tek uyumuşum."
"Azıcık mı ?" dedi Sencer,daha çok güldü. Karnımdan dolayı artık rahat kalkamıyordum bu yüzden yastığa tutunarak yerimde doğruldum. "Hayatım dün ikindiden beri uyuyorsun,şuan saat öğlen iki."
Gözlerim kocaman açıldı. "Şaka yapıyorsun ?"
"Dün akşam yemek için uyandırdım ama ısrarla kalkmadın." derken kafasını sallıyordu. "Üstelik sabah kahvaltıya da kalkmadın ama artık yemek yemelisin bu kadar uzun saat aç kalınmaz."
Kendi halime şaşırırken başımı ovaladım,sırtımı yatağın başlığına dayadım ve tekrar esnedim. Saçlarım dağılmıştı,kazağım göğüslerime kadar çıkmıştı ve pijamamın bir tarafı bacağıma kadar çıkmıştı. Normalde bu kadar dağınık yatmazken şuan neden böyle olduğunu anlamadım. Karnımdan dolayı sürekli dönüyordum,sanırım bundan kaynaklanıyordu.
"Ben acıkmışım ya." dedim midemi tutarken. "Sende biraz romantik yönünü konuşturup kahvaltımı yatağa getirseydin ne olurdu ki!" Güldü,kafasıyla arkasında bir yeri işaret ettiğinde masanın üstündeki kahvaltı tepsisini gördüm ve bende güldüm. "Canım kocam ya,nasıl da romantik!"
Ayağa kalkıp tepsiyi yatağa getirdi,o esnada bende üstümdekileri düzeltiyordum. "Romantiğiz de ne oluyor ?" dedi sahte bir sitemle. "Karım kendine hasret bırakıyor."
Kolumu boynuna atıp kendime çektim ve gülerek dudaklarına bir öpücük kondurdum. Güzel bir güne Sencer'le birlikte uyanmayı,onun gülen yüzüyle karşılaşmayı ve küçük şakalara kahkahalar atmayı çok özlemiştim. Şuan ise böyle bir anın içinde olmak iç çekmeme sebep oldu.
"Bir öpücükle kandıramazsın beni."
Yanıma oturduğunda bu kezde yanağını sıkıca öpmüştüm,kandıramazsın diyordu ama yanağından öptüğümde bile eriyordu. Onun bana duyduğu zaafiyet beni hep mutlu ediyordu. "Sen kahvaltı ettin mi ?" dedim çatalı elime alarak.
"Onu boşver de." dedi kolundaki saate bakarken. "Şirkette işlerim var çıkmam lazım,kaç saattir beni bekliyorlar."
"Sen gitseydin sevgilim."
"Sen uyuyorken seni burada tek başına bırakamazdım." dedi,lokmamı yutup ona döndüğümde gözlerinin derininde saklı olan korkuyu gördüm. Sanırım bu artık onun en hasass olduğu nokta olacaktı. Kapının önünde onlarca adam olsa da gidememesinin başka hiçbir açıklaması yoktu. "Birlikte çıkalım,seni de Yağmur'un yanına bırakırım."
"Sana söylediğim şeyi düşündün mü ?"
"Düşündüm." dedi tek nefeste,elimde çatal varken heyecanla ona döndüm. Ben o kadar istiyordum ki bunu odaklandığım tek şey vereceği cevaptı. Gözlerime bakarken bir kaç saniye sonra başını eğdi. Onun gözlerini kaçırması benim de canımı sıkmıştı,cevabının olumsuz olması yönünde korkuyordum. "Bu istediğin şey o kadar zor ki,bir yanda masa bir yanda şirket."
Gözlerimin dolmasına engel olamadım. "Sen bir yolunu bulursun." diyebildim sadece.
"Buldum zaten." deyince korkudan kasılan kalbim bu kez heyecanlanır olmuştu. "Tıpkı istediğin gibi,gidiyoruz bu şehirden."
"Sencer!" dedim mutlulukla,kollarımı boynuna doladığımda yanaklarına sıkı öpücükler bırakıyordum. "Teşekkür ederim,teşekkür ederim!" Bu hormonlar beni hep ağlatıyordu. "Seni o kadar çok seviyorum ki.." Sanırım mutluluktan havalara uçacaktım.
"Bende seni çok seviyorum."
O coşkunun verdiği mutlulukla çok keyifli bir kahvaltı yapmıştım,sonrasında hazırlanırken de aynı haldeydim. Sencer benimle gülüyordu ama aynı zamanda da düşünceliydi. Gittiğimizde her şeyin daha güzel olacağını gördüğünde bu düşüncelerinden kurtulacaktı,emindim.
Yol boyunca dünden beri düşündüğü ve kafasında oluşturduğu planı anlatmıştı, bende onu ilk kez sessizce dinlemiştim. İstanbul'da olmamız hem masa hemde şirket açısından daha iyi olacağı için oraya taşınacaktık. Bebeğimizin doktoru Banu Hanım'la da iletişime geçmiş,oradaki iyi bir kaç doktorun adını almış ve hatta ben uyurken hepsiyle konuşmuş. Masanın toplantıları oldukça mecburen buraya gelecekti ama bunlar günlük iş seyahatları gibi olacaktı.
Geriye kalan tek şey sevdiklerimizle vedalaşmaktı.
Benim için Nehir'den ayrılmak çok zor olacaktı ama İstanbul'u zaten biliyordu ve sık sık ziyaretime gelebilirdi. Onun yanında annesi,hep yanında olan bir abisi ve iyiden iyiye giden bir ilişkisi vardı. Bu yüzden ayrılık beni üzse de eski hayat düzeninden bile daha güzel bir yaşamı olduğu için onun adına mutluydum.
Peki ya Yağmur ?
Dün bana "Eve geldim." diyerek mesaj atmıştı,böylelikle Atakan'la aralarındaki sorunu halletmediklerini anlamış oldum. Onun benden başka kimsesi kalmamışken,üstelik ona hep yanında olacağımın sözünü vermişken şimdi onu bırakıp gidemezdim. Bu yüzden en başından beri Yağmur'un da bizimle gelme düşüncesini aklımdan atamıyordum.
Arman'ların evinin bahçesine girdiğimizde "Sencer." dedim birdenbire. Bana döndüğünde arabanın anahtarını çevirip çıkardı. "Şimdi biz gidiyoruz ya, arkamızda bıraktığımız herkesin bir ailesi var." Kafasını salladı. "Kerem bile artık mutlu." Gülümsedi,bu onu da mutlu ediyordu. "Ama Yağmur..Onu bir daha bırakmayacağıma dair söz vermiştim ama şimdi gidiyorum."
"Sevgilim.." dedi sıcacık bir sesle. "Yarın akşam uçak biletimiz var ve ben iki değil üç bilet aldım." Şaşkınca ona bakarken güldü. "Yağmur sen ve kızımız için o kadar fedakarlık yaptı ki artık sadece senin değil benim de kardeşim ve onun da iyi bir hayat yaşama hakkı var."
"Sencer.." dedim titrek bir sesle.
"Burada olduğu sürece seni üzen anılar onu da üzecek." dedi ve sağ gözümden akan yaşı sildi. "Hem sizin şirkette çalışmaya devam ederse abimlerle olan toplantılar yüzünden onu da görmek zorunda kalacak. Bu yüzden bende bizimle gelmesini düşündüm,tabi ki kendi de isterse."
"Sen bu dünyada gördüğüm en güzel kalpli adamsın." dedim hayranlıkla,bunu laf olsun diye söylemiyordum çünkü düşünceleri o kadar güzel ve inceydi ki hepsi kalbinin güzelliğinden kaynaklanıyordu. Karnıma eğilip hafifçe güldüm ve arabanın kapısını açtım. "Kızım duydun mu teyzen de bizimle geliyor."
Şuan kalbim mutluluktan havalara uçacakmış gibi hissediyordum. Sencer'le el ele ilerlerken bahçenin en köşesinde oturan dedemi gördüm,çok yaşlanmıştı ve bu yüzden daha da çökmüştü. Daha kapıya varmadan kapı açılmıştı,eskiden sadece Nehir beni bu kapıda karşılarken şimdi yanında Yağmur'da vardı.
"Teyzesinin balı gelmiş!" diyen Nehir bana değil direkt olarak karnıma eğilmiş ve kızımı öpüp sarılmıştı. "Ya sen ne kadar büyüdün ya!" Sonunda başını kaldırıp bana sarılmayı akıl edebildiğinde bende ona sarıldım,hemde sımsıkı.
Sonrasındaysa Yağmur'a tek adımda ulaşıp sarıldım,yeni yeni fark ediyordum da artık sarılmalarımız bile karnımdan dolayı zorlaşıyordu. O kadar kötü zamanlar geçirmiştim ki göbeğimin büyümesine bile odaklanamamıştım. "Hoş geldiniz." dedi. Gözleri ve çevresi kıpkırmızıydı,onu ağlatan sebebi biliyordum ve bu beni üzüyordu.
"Hoş bulduk." dedim. "Bahçede oturalım mı ?"
"Sen nasıl istersen."
"Güzelim ben gidiyorum o zaman." diye araya girdi Sencer. "Şirkette son bir kaç işim var onları da hallettikten sonra gelip alırım seni. Bir sorun olursa haber et."
Uzanıp iki yanağını da sıkıca öptüm. "Tamam hayatım."
"Aile var aile!" diyen Nehir gülerek içeriye giriyordu. Sencer'i uğurlayıp arkasından da el salladıktan sonra Yağmur'la birlikte bahçedeki koltuklara geçtik. Nehir'de bir kaç saniye sonra elinde bir tepsiyle geldi.
Tatlı tabaklarını önümüze servis ederken kendisine ve Yağmur'a çay,bana da limonata koymuştu. "Yağmur." diyerek söze girdim. Nehir'de oturmuştu yanımıza. "Dün ne konuştunuz,neden halledemediniz ?"
Konuşmayı sevmezdi Yağmur,şimdiye kadar sakladıklarına bakılırsa içinde tutmaya alışıktı ama konuşulanlar onu o kadar yaralamış olacak ki gözleri dolmaya başlamıştı. "Çok bir şey konuşmadık aslında." dedi titreyen sesiyle. "Bir şeyleri telafi etmek için konuşacağımızı sandım ama o öfkesini kusmayı bekliyordu." Bakışlarını kucağına eğdi. "Ben ona olan sevgimin yalan olmadığını söylerken o habire yalancısın diyerek suçladı,kalbim yokmuş öyle dedi." Bu noktada gözyaşları aktı. "Beni anlamamakta o kadar ısrar ediyor ki sürekli bir küçümseyen cümleler,inanmadığını belirten bakışlar.."
Kollarımı omuzuna sardığımda başı omuzuma düştü. "Şşş.." dedim o ağlarken ama bir faydası yoktu.
"Bizi öldürdün deyince madem öldürdüm,telafi edilecek bir şey kalmadı dedim ve o da itiraz etmedi." Başını kaldırıp bana döndü. "Biliyor musun Efil hiç uğraşmadı,sanki o konuşmayı bir şeyler düzelsin diye değil de konuştuk demek için istedi gibi. Umurunda bile değildim,beni gerçekten sevseydi böyle mi olurdu ? Ya seven sevdiğini kaybedecek diye korkar,o umursamadı bile!"
"Ne oldu da birden böyle oldu anlamadım."
"Evet." diyerek araya girdi Nehir. "Volkan seni kaçırdığında perişan olmuştu, yani habire her yerde seni arıyordu hatta ağlıyordu."
Yağmur gözyaşlarını sildi yavaşça. "Çünkü kendini suçlu hissediyordu,bunun sevgiyle alakası yokmuş."
"Yağmur bence.."
"Sildim Efil." dedi birdenbire. "Dün onun çabasızlığında öldürdüm ben onu,hiç mi değerim yoktu diye düşünüyorum ama demek ki yokmuş. Onu da yaşananları da sildim,tıpkı onun gibi." Yaşlarından arındıktan sonra zoraki bir gülüş yerleştirdi yüzüne. "Sen nasıl oldun,neler yaptınız dün ?"
Gözlerindeki kararlı duruşa karşı söyleyeceğim bir şey yoktu,onun için en hayırlısını dilemiştim ve böyle olması belki de onun yaralarını sarması için daha güzel olacaktı. "Daha iyiyim." dedim ve asıl konuya girmek için ikisine de göz ucuyla baktım. "Aslında size söylemek istediklerim var."
"Ben en başından beri farkındayım onun." dedi Nehir,çayından bir yudum aldı ve soran gözlerini bana dikti.
İkisi de beni izlerken konuya nasıl gireceğimi bilemedim ve aniden "Biz gidiyoruz." dedim. Tepkisizce sadece baktılar,belki de anlamaya çalıştılar. "Ne kadar sürecek bilmiyorum ama uzun bir süreliğine taşınıyoruz,İstanbul'a.."
"Nasıl ya ?" dedi Nehir,kaşlarını çatmış oldukça da sert bir tepki vermişti ama sebebini anlattığımda yumuşayacağını biliyordum.
"Nehir burada yapamıyorum.." dedim derin bir nefes verip. "Yaşananlardan sonra sanki bütün şehir üstüme geliyormuş gibi hissediyorum,şuan nereye baksam kötü bir anı zihnimi meşgul ediyor." İfadesi yumuşadı. "Gitmek demek sizden kopmak demek değil tabi ki,hem belki de kalıcı bir gidiş değildir bilmiyorum ama bir süre bile olsa bana iyi gelecek."
Suratı asıldı ama yine de "Öyle diyorsan.." dedi kısık bir sesle. Kısa bir sessizliğin ardından bana hak vermiş olacak ki kafasını kaldırıp gülümsedi. "Sen mutlu olacaksan git kardeşim,yolun hep açık olsun inşallah..Hem ben her haftasonu size gelirim zaten yeğenimi görmek için."
"Gel tamam." dedim gülerek. Bakışlarım Yağmur'a kaydı,saklamaya çalıştığı bir hüzün vardı ama yine de gülümsedi. Ondan bir yorum beklediğimi anladığında dudakları bir kaç kez aralanıp kapandı.
"Yani.." dedi sonunda zorlukla. "Bu senin için,sizin için en doğru karar olmuş. İnşallah çok daha mutlu olacağın günler olur."
"Biletlerimiz yarın akşama." dedim imali bir gülüşle. "Sencer iki değil üç bilet almış." Yağmur'un kaşları çatıldı,anlamaya çalışıyordu. "Sana söz verdiğim gibi Yağmur,seni hiç bırakmayacağım ve sende bizimle geleceksin." Dudaklarını araladı,itiraz edeceğini biliyordum. "Bu şehirden çıkmak ikimize de iyi gelecek Yağmur,ben sana sormadım fark ettiysen."
"Efil yapma.." dedi ama kararımın kesin olduğunu biliyordu. "Siz ailecek gidin işte beni de dahil etmeyin,ben sizin ortamınızı bozarım ne işim var evli çiftin yanında ?" Hala fikrim değişmemişti. "Nehir'in dediği gibi biz senin yanına sık sık geliriz zaten."
"Ben her dakika yanımızda olursun demedim ki Yağmur." dedim sitemle. "Bu şehirden çıkmak sana da iyi gelecek biliyorsun. Bizimle aynı evde kalmak istemezsen sana uygun bir ev tutarız,hem istediğimiz zaman ulaşımımız kolay olur hemde sen kendine yeni bir hayat kurarsın." Gözlerinin derinlerinde olan pırıltıyı görüyordum. "Bu hayattan sonra yeni bir başlangıç yapmak belki de en çok senin hakkın ve senin bu fırsatı geri çevirmene asla izin vermem."
Çekingen bir tavırla baktı. "Sencer ne der ?"
"Aslına bakarsanız size gerçeği anlatacağım." dediğimde korktu,ters bir şey söylediğini düşündü belki de. "Ben böyle bir düşüncem olduğunu dile getirdim ve Sencer zaten üç bilet kestiğini söyledi. Yağmur artık benim kardeşim,yeni bir hayat onun da hakkı ve onun için de elimden geleni yapacağım dedi."
Hepimizin duygulanmıştık,tüm bu yaşananlar hepimizden bir şeyleri alıp götürmüşken mutlu olma ihtimalimiz bizi ağlatacak kadar güzeldi. Yağmur aniden bana sarılınca bende ona sımsıkı sarıldım. "Teşekkür ederim." dedi titreyen sesiyle. "Buna ihtiyacım vardı ama tek başıma olmaya cesaretim yoktu,iyi ki varsınız."
Ağlamaları bir kenara bıraktık,tatlılarımızı yerken kötü olan hiçbir şeyden bahsetmedik. Küçük bir çocukken birlikte geçirmek istediğimiz vakitleri şimdi geçiriyorduk,büyümüştük ama geç kalmamıştık. Her şeyin sonunda yine doğru olanı bulup birbirimizle kalmıştık.
Hiç geçmeyecekmiş gibi gelen o kötü hayat geçmişti. Belki bizden çok şey almıştı ama yine de geçip gitmişti ve bize yepyeni bir başlangıç yapma fırsatı vermişti.
⚓️
"Bu kez ağlamak yok! İkinize de söylüyorum,anlaşıldı mı ?"
"Anlaşıldı."
"Anlaşıldı kocam."
Sencer'e sözümüzü verdikten sonra arabadan indik. Yağmur'un uzattığı yazmayı başıma örttükten sonra Sencer'in uzattığı elini tuttum. Yağmur önümüzde biz de arkada ilerliyorduk ama annemin mezarının başında gördüğümüz kişiyle duraksadık.
Aramızda çok az bir mesafe vardı ama arkası dönük olduğu için bizi görmüyordu. "Amcam." dedi Sencer açıklama yaparak ama ben zaten anlamıştım. Ne Sencer'in ne de Yağmur'un ilerlemesine izin vermedim ve yerimde kalıp onu izlemeye başladım.
Mezarı suladıktan sonra elindeki şişeyi bir kenara bırakıp mezarın kenarına oturdu. Buruşmuş parmakları annemin adının üstünde dolaştı,titriyordu eli. Bu manzara kalbimi sızlatmıştı,bu adamın annemin cansız bedeniyle bir ay boyunca aynı yerde kalmasını aklım almıyordu.
"Leyla'm.." diyen sesi ulaştı kulaklarımla. "Sana geldim,sana gelebildim. Beni affedebilecek misin bilemeden,hala beni seviyor musun bilemeden sana geldim sevdiğim. Hani derdin ya senin bileğin olmasa bile yüreğin güçlü diye..Olanları engellemeye yüreğim yetmedi Leyla'm,yemin olsun yıllardır bir kez olsun pes etmeden çabaladım ama yapamadım. Seni kurtaramadım.."
Boğazım düğümlendi.
"Efil'i gördüm." dedi,bir kaç adım öne çıktım. "Kızımız çok büyümüş Leyla'm, kucağımızdan indirmediğimiz kızımız şimdi anne olmaya hazırlanan genç bir kadın olmuş." Elim karnıma gitti,kızımı sevdim biraz. "O kadar güzel ki,her zerresini senden aldığını belli ediyor. Çok güçlü,dik başlı ve inatçı. Çoğu huyu hala aynı ama..Ama Leyla'm.." Ağladığını duyuyordum. "Saçlarını okşadığım, birlikte uyuduğum,her anına tanıklık ettiğim bana baba diyen o kız yok artık.. Bana bir yabancıya bakar gibi bakıyor,baba değil bey diyor..Onunla yaşadığımız tüm anıları unutmuş çünkü ona yetişemedim."
Yapamazdım,beni anlamalıydı.
"Olsun.." derken burnunu çekti. "Ben onun yanında olamıyorum ama Sencer var,kızımızın eşi ve benimde yeğenim. Efil küçükken onu kimselere vermem diyordum da Sencer'in Efil'e olan bakışlarını gördükten sonra içim rahat. O kadar güzel bakıyor ki,karısının üstüne titriyor. Dünya yansın,yine de sadece Efil umurunda. Onlar bizim sahip olamadığımız mutluluğa sahip olacaklar, yaşayamadığımız hayatı onlar yaşasın diye elimden ne geliyorsa onu yapacağım."
Tam kendimi belli edecektim ki "Ha bu arada." deyince durdum. "Sakın aklın Yağmur'da kalmasın." Gözlerim Yağmur'a döndü,Tahir Bey'i dikkatlice dinliyordu. "Efil nasıl benim kızımsa Yağmur'da benim kızım,tek farkı onunla vakit geçirmedik ama olsun. Onun da mutlu olması ve yolunu bulması için elimden gelen her şeyi yapacağım merak etme. Sen rahat uyu sevdiğim,aklın kalmasın kızlarımız bana emanet.."
Hızlı adımlarla yürüyüp önüne geçtiğimde Sencer ve Yağmur'da beni takip etmişti. Bizi görünce şaşırdı,yaşlı gözlerini silip ayağa kalktı. "Çocuklar." dedi ama devam etmedi. Onu ne kadar duyduğumuzu gözlerimizden anlamaya çalışıyordu.
"Amca biz gidiyoruz." dedi Sencer lafa girerek. "İstanbul'a taşınıyoruz,bir aksilik olmadığı sürece hayatımıza orada devam edeceğiz. Kızlar da gitmeden bir kez Leyla annenin mezarını görmek istedi."
"Allah yolunuzu açık etsin oğlum." dedi kafasını sallayıp. Sencer onun yanına gidip elini öptü ve sarıldılar. "Bende şimdi gidiyordum zaten,siz rahat rahat konuşun."
"Tahir Bey." deyip durdurdum onu,neden durdurduğumu bende bilmiyordum ama en azından gitmeden önce içimden geleni yapmak istedim. Yanına kadar yürüdüm,bana o kadar güzel baktı ki şimdiye dek ne babam böyle bakmıştı ne de babam yerine koyduğum İlyas Bey. O bakışlara,sözlere dayanamadım ve sarıldım ona.
Başta elleri havada kaldı ama bir kaç saniye sonra belimde hissettim. "Kızım.." dedi duygu yüklü bir sesle ama ben baba diyemedim. Sencer'in babasına o kadar hızlı güvenip baba demiştim ki şimdi ona diyemiyordum,bana asıl babalık yapan o olsa da dilim varmıyordu. Ağlamak üzere olduğum için geri çekildim.
"Teşekkür ederim." dedim,başaramasa bile yıllardır bizim için direndiğinden ona diğerlerinden daha çok minnet duyuyordum artık.
"Hep iyi olun kızım." dedi,Yağmur'a bakıp gülümsedi ve Yağmur'da ona karşı gülümsedi. "Sencer yanınızda varken bana düşmez ama olur da bana ihtiyacınız olursa elimden gelenin fazlasını yapmaya hazırım."
Son bir kez annemin mezarına baktı,adının olduğu kısmı okşayıp öptükten sonra beklemeden gitti yanımızdan. Onun için bu hayatın bir anlamı olmadığını biliyordum. O anneme kavuşacağı günü bekliyordu belki de çünkü bazı aşklar ve kavuşmalar mahşere saklanmıştı.
Anneme veda ettikten sonra sırf ağlamamak için çok fazla kalmadık ve biz de ayrıldık mezarlıktan. Bir şeylerin sonuna geliyor gibiydik,sanki hayatımızdaki son adımları atıyorduk.
Son istikametimiz Saruhan'ların konağıydı,hepimiz sevdiklerimize veda edip gidecektik bu şehirden. Sencer hepsine önceden haber verdiği için bizi bahçede bekleyeceklerdi. Kerem ve Nehir'de onların arasındaydı. Kendimizle bir kaç özel eşyamız hariç hiçbir şey götürmeyecektik,onların hepsini de Sencer toplatmıştı.
Konağın bahçesine girdiğimizde yerimde hareketlendim,bu eve veda etmek beni üzmüyordu ama anılarımı üzüyordu. Tıpkı Sencer'in dediği gibi hepsi bahçede ayaktaydı sadece Asiye Hanım bir sandalyede oturuyordu. Arabayı durdurduğunda ilk inen ben oldum.
Daha adım atamadan "Yenge!" diyen Alp bana doğru koştu,bacaklarıma sarıldı ama karnımdan dolayı eğilip ona sarılamıyordum. Sencer bunu anlayarak Alp'i kucağına aldı ve böylelikle sarılabilmiştik.
"Ağlama Alp'im." dedim geriye çekilirken,dudaklarını büzmüş boncuk yaşlarını akıtıyordu. "Bu bir veda değil ki,biz sık sık görüşeceğiz."
"Ama başka şehre gidiyormuşsunuz."
"Bir tanem olsun,yine de görüşebiliriz."
Kafasını salladı,yanaklarındaki yaşları sildiğimde amcasının kucağından inmişti. Yusuf ona göre daha uzun olduğu için çok hafif eğilebilmiştim ve bana sarılmasına karşılık verebildim. "Bizi unutma olur mu yenge,seni çok seviyoruz biz."
"Bende sizi çok seviyorum ve söz veriyorum unutmayacağım."
Onlar yaşlı gözlerle annelerinin yanına gittiğinde bende Sevda ablaya sarıldım, o sırada Sencer'de Mustafa abiye. "Yolunuz açık olsun eltim." dedi Sevda abla tebessümle,onun da gözleri dolu doluydu.
"Her şey için teşekkür ederim abla."
Ondan sonra uzun zamandır görmediğim Umay'ı gördüm,yüzüne renk gelmişti ama gideceğimiz için olsa gerek o da duygulanmıştı. "Umay!" dedim coşkuyla, ona da sarıldım sıkıca. "Allah her şeyi gönlünüze göre versin,çok teşekkür ederim her şey için."
"Asıl biz teşekkür ederiz." dedi,aynı zamanda göbeğime gülümseyerek bakıp hafifçe okşadı. "Sen bizi nasıl mutlu ettiysen Allah'ta seni mutlu etsin."
"Amin inşallah."
İçimdeki suçlulukla yan yana duran Çiğdem Hanım ve Harun Bey'e göz ucuyla baktım. Derin bir nefes verdim. "Kızınız nasıl öldü bilmiyorum ama bir nebze bile olsa benim suçum varsa özür dilerim,hakkınızı helal edin Çiğdem Hanım ve lütfen bana ah etmeyin ki bende kızımı kaybetmeyeyim."
Tüm bakışlar üstümüze döndü,Çiğdem Hanım'da bunu beklemiyor olacak ki şaşırmıştı. "Çocuktun." dedi titrek bir sesle. "Senin bir suçun yoktu ama bizi de anlamaya çalış,evlat kaybettik ve bu yüzden sana hiç iyi yaklaşamadık. Sen kızını sağ salim kucağına alıp büyütürsün inşallah."
"Teşekkür ederim,inşallah.."
Sencer amcasını ve yengesini de gördü,annesini es geçtikten sonra gözleri yaşlı olan babaannesine sarıldı. "Gitmeyun oğlum." dedi ama onun lafına göre hareket edecek değildik,sonuçta kendisi sadece ailesini düşünen merhametsiz biriydi. Sencer ondan ayrıldıktan sonra babasının elini öpüp ona da sarıldı, İlyas Bey bir şey söylemese de çok sert bakıyordu.
Sencer Atakan'la sarılıp bir kaç şey konuşurken ben Kerem'e döndüm,tıpkı Nehir gibi keyifsizdi ama yine de seviniyordu. "Uzun dakikalardır birbirimize laf sokmadan durabildik farkında mısın ?" dediğimde güldü,o ağlarsa bende ağlayabilirdim.
"Biz iyi anlaşarak başlamıştık aslında bu hikayeye." dedi o da,haklıydı. O kulübede tanıştığımızda ikimiz birleşip Sencer'e karşı cephe alırız sanmıştım.
"Hala iyi anlaşıyoruz,sadece anlaşma şeklimiz farklı."
Gülüşümüz yavaş yavaş solduğunda daha fazla birbirimize bakıp duygulanmayalım diye sarıldık. Dostane bir tavırla sırtımı sıvazlarken "Bu bir veda değil ama yine de kendinize dikkat edin oralarda,uzakta bile olsam neye ihtiyacın olursa olsun ara beni." dedi. Geri çekilip karnıma doğru eğildi ve göbeğime tebessümle baktı. "Hoşça kal ufaklık."
"Hoşça kal kızımın en sevdiği amcası." dedim birilerine duyurmak için yüksek sesle. Atakan artık en sevdiğimiz amca felan değildi,kızımın teyzesini bu kadar üzmüşken kızım onu o kadar sevemezdi. Kerem amcası Nehir teyzesini hiç üzmemişti halbuki.
Sıra Nehir'e geldiğinde akan yaşlarıma kimse engel olamazdı,ben bile. O da aynı şekilde ağlarken birbirimize sarılırken buldum kendimi. En zor veda onaydı,benim için ayrılması en zor kişi oydu. Çocukluğumdu Nehir benim, canımdan bir parçaydı.
"Kendine dikkat et oralarda." dedi titreyen sesiyle,yanağıma yerleştirdiği elleri yaşlarımı siliyordu. "Herhangi bir şeye ihtiyacın olursa mesafelerin önemsiz olduğunu biliyorsun,her an arayabilirsin." Kafamı salladım. "Zaten doğumunda Kerem'le birlikte geliriz inşallah."
"Tabi ya,yeğenimin gelişini kaçıramam."
Nehir'den ayrıldığımda Yağmur'la sarıldılar,işte tüm her şeyin özeti buydu. Yağmur'un ben hariç sadece bir kuzeni vardı. Sencer'in koca bir ailesi,benimse bir kaç kıymetli insan. Veda ettiğimiz insanlar aslında bizim sahip olduğumuz değerlerdi.
"Hadi bakalım." dedi Sencer arabayı işaret edip. Son kez arkamı dönüp bize bakan insanlara baktım buruklukla. Gitmeyi ben istesem de veda kısmında bu kadar kötü olacağımı düşünmüyordum.
"Efil!" dedi bir ses,Sencer'in annesiydi.
Arabanın kapısını açmışken durdum,diğerleri de benle birlikte durup Feride Hanım'a döndü. "Şimdi sen benim oğlumu kaçırarak bir şeyleri başardığını mı düşünüyorsun merak ediyorum."
"Ben oğlunuzu kaçırmıyorum Feride Hanım." dedim ve kapıyı sertçe kapatıp ona doğru bir kaç adım attım. "Biz yeni bir sayfa açmaya çalışıyoruz,bunu da bu şekilde yapıyoruz ve inanır mısınız bu sizi hiç mi hiç ilgilendirmiyor."
"Ha buradayken yapamaz miydunuz oni ?" diye araya girdi Asiye Hanım.
Güldüm alayla. "Sanırım yanlış anladınız,biz açacağımız sayfaya yalan değsin istemeyiz ama başta siz ve oğlunuz olmak üzere bu kurala çok aykırısınız. Bu yüzden kusura bakmayın ama gitmek zorundayız."
Arkamı dönecektim ki Feride Hanım kolumu tuttu. "Sencer bu şehre ait." dedi dişlerinin arasından. Sencer yanımıza gelip müdahale edecekken boştaki elimle durmasını işaret ettim. "Bu hayat onun içine işledi,o masa da Sencer'in makamı da arkasını dönüp gidebileceği bir şey değil. Şimdi gidin ama sanmayın ki o karanlıktan kaçabilirsiniz. Nereye giderseniz gidin o karanlık Sencer'in kalbinde."
Kolumu elindem kurtarıp sendelemesine sebep oldum. "Senin gibi bir kadının anne olması büyük bir haksızlık olmuş." dedim yüzümü buruşturarak. "Sen bu hayatın Sencer'e zarar verdiğini bile bile bu esaretin son bulmaması için her şeyi yapıyorsun. Bir gün o masanın uğrunda çatışarak vurulduğunda ve Allah korusun hayatı son bulduğunda ne yapacaksın ?" Sessiz kaldı. "Cevap verecek kelimelerin değil yüreğin yok değil mi!"
"Ses tonuna dikkat et,kocana mı güveniyorsun ?"
"Ancak senin gibiler başkalarının ardına saklanır." dedim alayla. "Ve sen kimin kuklasıysan git ona de ki siz ne yaparsanız yapın Sencer'i buna alet etmenize izin vermeyeceğim." Her kelimemde daha da kızarıyordu suratı. "Karanlık diyorsun ya,Sencer'in gözlerindeki ışığı görseydin eğer böyle konuşamazdın. Asıl karanlık sensin,asıl karanlık sizsiniz ve yemin olsun Sencer'in ışığını söndürüp karanlığınıza dahil etmenize izin vermeyeceğim."
"Bana bak-"
"Bunları sahibine anlatırsın."
Devam etmesine izin vermeden ona arkamı dönüp arabamıza doğru ilerledim, kendi kapısının başına geçen Sencer'in bana olan gülüşü ve gururlu bakışına karşı bende güldüm. Üçümüzde arabaya bindik ve camın ardındaki sevdiklerimize el sallamaya başladık. Arkamızdan su dökenlere Nehir engel oluyordu çünkü geri gelmemizi istemiyordu,ben istemediğim için..
Yola çıktığımızda arkamı dönüp Yağmur'a baktım,parmağındaki alyansa bakıyordu. Tek seferde çıkardıktan sonra açık olan camdan dışarı fırlattı,onu hisleriyle baş başa bırakmak için önüme döndüm. Atlatacaktı,canı belki çok yanacaktı ama ben onun hep yanında olacaktım ve her şeyi birlikte atlatacaktık.
Bir masal kitabının son sayfasında mıydık ?
Hikayemin başladığı ilk güne gitti zihnim,ürkek ve yapayalnızdım. Beni bekleyen hayattan bihaberdim. Her geçen gün çok yorulmuştum,her geçen gün yeni bir gerçekle baş başa kalmıştım ama bu sürecin en güzel süsü Sencer'di. O olmasaydı renkler soluk olacaktı,o olmasaydı mutluluk tatmin etmeyecekti ama o vardı. Hayatımın her güzel anına adını altın harflerle yazdırmayı başarmıştı.
Şimdi yeniden bir başlangıç yapıyorduk ve yine bilmiyordum beni bekleyenleri ama artık korkak değil güçlü bir kadındım. Yalnız değildim;kocam,kardeşim ve kızım vardı yanımda. Mesafeler girse de hep varlığını hissettirecek Nehir'im vardı,sadece Sencer'e değil bana da kardeş olan Kerem vardı.
Evet,bir masal kitabının son sayfasındaydık.
Lakin bilmediğimiz bir şey vardı,bu masalın ikinci kitabı da vardı.
İkinci kitabın kapağını aralayana kadar,ilk kitaba veda ettik.
Hoşça kalın.
Bir orman yolundaydım,soğukluk tüm tenimi ürpertiyordu. Bu bir rüyaydı biliyordum ama yine de ormanlardan çok sıkılmıştım. "Sencer!" diye seslendim boşluğa doğru. Bu devasa ağaçların arasında ilerlerken birdenbire başımı karnıma eğdim. Kızım yoktu, dümdüzdü karnım. Doğmuş muydu ?
"Kızım!" diye seslendim bu kez ama yankılanan sesim bu koca ormanda bir başıma olduğunu yüzüme vuruyordu. Ben yalnız kalmaktan nefret ettikçe bununla sınanıyordum. Artık gittikçe kararan gökyüzü ve ormana çöken sis yüzünden korkmaya başlamıştım.
O esnada bir kahkaha sesi duydum,bir bebeğe ait olduğunu ve o bebeğin kızım olduğunu hissettim. Arkası kesilmeyen bu kahkahalar içime bahar açtırdı,bu kızımın sesiydi. "Benim haylaz kızım." diyordu Sencer'in sesi. "Benim prensesim." Her yanıma bakıyordum ama onları bulamıyordum. "Babasının bebeği.."
"Sencer neredesiniz ?"
Tam karşımda bir siluet belirdi,giydiği pelerinin şapkası başını örttüğü için yüzünü göremiyordum ama varlığı beni korkutmaya yetmişti. Bir kaç adım geri çekildim,tüm gökyüzü siyaha bürünmüştü ve renklerin hepsi solmuştu.
"Kaçabileceğini mi sandın ?" dedi karşımdaki kişi,sesi o kadar dalgalıydı ki kim olduğunu anlayamıyordum ama dinliyordum da. "Yollarınızı birbirinize hapsederken sizi de kendime esir kıldığımı bilmiyor muydunuz ? Benden kaçabildiğinizi mi sandınız ?"
"Kimsin sen!" diye bağırdım.
"Karanlığınız." dedi,ağlama raddesine geldiğimde yutkunamadım bile. "Kızın ve kocan yanı başında ama kazanmadan onlara ulaşamayacaksın." Bitmemiş miydi bunca şey, şimdi neden oluyordu bunlar ? "Savaştan geri çekilemezsin Efil! Ya kazanacaksın ya da kaybedeceksin. Aksi mümkün değil."
Gitti,bir başıma kaldığımda ağaca tutundum. Tam o esnada bir kaç adım ötede Sencer'i gördüm. Çok mutluydu çünkü kucağındaki kundakta kızımız vardı,o kundaktan büyük bir ışık olduğundan kızımızı göremiyordum ve hareket edip yanlarına da gidemedim.
Kazanmadan ulaşmayacaksın demişti,ulaşamıyordum.
"Oyun başladı Efil." diyordu bir ses.
"Ya savaşıp kazan ya da pes edip kaybet."
Her gidişin bir dönüşü,her bitişin bir başlangıcı vardı..
⚓️
|Sezon Finali|
Küçük bir kıvılcımla başladığımız hikaye şimdi sizler sayesinde büyük bir yangın. Çoğu zaman yorumlarınızla gülüyor,övgülerinizle duygulanıp ağlıyorum.
Sizin varlığınız en başından beri çok güzeldi,benimle olmaya devam edin.
Kısa bir ara veriyor olsak bile uzun sürmeyeceğini söylemek isterim.
Tekrar buluşana dek,Esaret'i sizlere emanet ediyorum.
Her birinizi çok seviyorum.
Hoşça kalın.
İkinci kitabın kapağını aralayana dek,sevgiyle kalın ;)
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 38.48k Okunma |
3.11k Oy |
0 Takip |
27 Bölümlü Kitap |