23. Bölüm

Bölüm 22 | Hayatın Çağrısı

M.
mavibirlotus

 

 

Sezonun yeni bölümüne hepiniz hoş geldiniz!

 

 

Özleştiğimizi biliyorum,uzatmadan bölüme geçelim.

 

 

 

Sınır : 110 Oy / 70 Yorum

 

 

 

Bölüm Şarkıları :

 

 

ALİFİRU,Taçlı Kızım

 

 

Nazan Öncel,Beni Hatırla

 

 

Deniz Toprak,Diz Dize

 

 

 

⚓️

 

 

 

 

7 Ay Sonra

 

 

24 Ekim 2025

 

 

İnsan,dünyanın kucağında kaderinin doğrultusunda yaşardı. Doğumumuzla başlayan hikayemiz aştığımız engellerle,yaşadığımız acılarla,eksikliklerimiz ve başarılarımızla donatılırdı. Kişiliğimiz ise en başından beri bu hikayemizle bütünleşirdi.

 

Bir kötülüğün parçası olarak dünyaya geldiğim gün onun karanlık intikamının kurbanı seçilmiştim. Bunun bedeli olarak akla gelebilecek her şeyimle sınanmıştım. Sınandıkça büyümüş,büyüdükçe güçlenmiştim ve beni intikamına ortak edenlere karşı bir savaş başlatmıştım.

 

O savaşın ortasında çok şey kaybettiğim gibi kazanmıştım da. Ateşlerin içinde yansam bile tutunacak mutluluklarım oldu,kimsesizken yanımda duranlarla umutlarım var oldu. Çok yara alsam da kaybettiklerimi geri alamasam da öyle bir çiçek bahçesi kazanmıştım ki savaşı bırakıp o bahçeye sığınmıştım.

 

Ben o çiçek bahçesini zafer sayıp mücadelemi bırakmıştım ama hiçbir şey bitmiş değildi,savaş hala sürüyordu.

 

"Sen acıktın mı annem ?" dedim ağlayan kızımı beşiğinden alırken. Deminden beri usluca duruyordu ama şimdi tüm evi inletecek derecede ağlıyordu. Hep olduğu gibi kucağıma alır almaz ağlaması iç çekişe döndü. "Kurban olurum ben sana kızım.."

 

Emzirme koltuğuna oturdum ve kazağımı sıyırıp göğsümü açtım. Eli hemen göğsümü sarmaladı ve sütünü içmeye başladı. Onun benimle temas etme isteği beni daha da mutlu ediyordu. Parmağımın tersiyle yanağını okşarken onun yeşil harelerini seyredalmıştım.

 

Duru.

 

Duru Saruhan.

 

Adının anlamını taşısın,kalbi tertemiz geleceği parlak olsun demiştik kulağına okuturken. Seçerken çok zorlansak da şimdilerde ne kadar doğru bir karar verdiğimizi görüyordum. Duru dördüncü ayını yeni bitirmesine rağmen adını çok güzel taşıyordu.

 

Büyüleyici bir tona sahip olan yeşil gözleri,ipeksi siyah saçları,pamuk kadar beyaz ve yumuşak teniyle daha şimdiden benim kopyamdı. Ben nasıl anneme benziyorsam o da bana benziyordu,Sencer'se bundan o kadar memnundu ki bu mutluluğunu sürekli dile getiriyordu.

 

Bir kadının sevdiği adam ile kızının sahnelerini izlemesi kadar mutlu edici bir an yoktu,bunu Duru doğduktan sonra çok iyi anlamıştım. Sencer o kadar iyi bir baba olmuştu ki bana sadece hayranlıkla izlemek düşüyordu. Sabahları şirkete gidecek olsa bile tüm gece bizimle uyanık kalıyor,kızımızın altını değiştiriyor, göğsünde uyutuyor,üstünü giydiriyordu. Tüm bunların sadece benim değil onun da görevi olduğunu söylüyor ve benden hiçbir şey beklemiyordu.

 

Şüphesiz o görüp görebileceğim en iyi babaydı.

 

Onu düşünmek bile moralimin bozulmasına yol açınca "Sen de babanı özledin mi kızım ?" dedim burukça. Duru normalde babasından bahsedince heyecanla kıpırdansa da şuan gözlerini yummuş sütünü içtiği için hareketsiz kaldı. "Evet, bende çok özledim kızım."

 

Bir kaç gün önce Rize'ye gitmişti,masa toplantısı olduğu için çok kalmayıp geri döndü ama morali pek yerinde değildi. Onun şahsine bir çok iş yığdıklarından bahsedip yakınıyordu,bu yüzden geldiğinden beri şirketten çıkmıyordu ve eve de bir kaç saat uğrayıp gidiyordu.

 

"Abla." diyen Yağmur'un sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım. Odanın kapısına yaslanmış bize bakıyordu. Kumral saçları artık uzundu,gözleri ise hayat dolu bakıyordu. "Yemeğin altını kapattım,ben evden laptopumu getirip geliyorum tamam mı ?"

 

Bizimle aynı evde kalmayı en başından beri reddediyordu,bu yüzden hemen karşımızda bulunan daireyi kendi için tutmuştu. Normalde Saruhan'ların şirketinde çalışıyordu ama Sencer'in eve gelmemesinden dolayı Sencer'in de isteğiyle tatilini kullanarak benimle kalıyordu.

 

"Tamam tamam." dedim kafamı sallayıp.

 

O gittikten sonra tekrar kızıma döndüm ama çoktan uykuya dalmış ve emmeyi bırakmıştı. Onun kusursuz çehresini izlerken kalbim patlayacak kadar büyük bir sevgiyle doluyordu. Baktıkça bakasım,öptükçe öpesim geliyordu. Anneliğin ne olduğunu hamileyken anladım sanırdım ama onu kucağıma aldığım ilk gün bu duygunun çok daha farklı olduğunu anlamıştım.

 

Duru'nun yeterince daldığını düşünüp başını göğsümden ayırdım,açık kalan minik dudaklarını kapattı. Bende üstümü düzeltip ayağa kalktım ve usul usul beşiğine yatırdım. Şiddetli seslerden ve hareketlerden çok hızlı etkilenen bir bebek olduğundan bu konuda ekstra hasassiyet gösteriyorduk. Telsizini de alıp odadan çıktım.

 

Salondan telefonumu alıp mutfağa geçtim,bildirimlerin tümünü es geçtim ve Sencer'in herhangi bir araması ya da mesajını aradım ama yoktu. Moralim git gide bozuluyordu,ben arayarak onu bu halinde bile rahatsız etmek istemesem de merak ediyordum.

 

"Neden canın sıkkın ?"

 

Yağmur kolunun altındaki bilgisayarı masaya bıraktıktan sonra ocağın üstünde bulunan tencereyi alıp geldi. "Sence de belli değil mi ?" dedim tabaklarımızı uzatıp. Servisi yaptıktan sonra tencereyi eski yerine koydu ve karşıma geçip oturdu. "İşi olduğunu bilsem bile onu özlüyorum ve merak ediyorum."

 

"Odasından bile çıkmıyormuş." dedi bir kaşık pilav alıp. "Şirketin meseleleri olsa bende bilirdim,muhtemelen şu lanet masayla ilgili konular."

 

Ofladım sitemle. "O zaman gelip odasında çalışsın."

 

"Neden aramıyorsun ki ?" dedi telefonu işaret edip. "Hiç değilse biraz olsun merakını gidermiş olursun,için rahat eder."

 

Bu yönlendirmeyi bekliyormuş gibi telefonu elime aldım,ekranı açıp direkt onu aradım. Bir kaç çalıştan sonra telefonu açtı. "Geliyorum." dedi sadece,sesindeki duyguyu çözemedim.

 

"Tamam."

 

Kapanan telefonun ekranına şaşkınca bakarken kendimi kötü hissetmiştim,bu ne demek oluyor anlayamıyordum. Yağmur bilgisayarını kolunun altına alıp tabağını da eline aldı ve ayağa kalktı. "Ben gidiyorum,kavganızın sonu malum olan sahneye gidecek olursa Duru'yu gönder bana."

 

İstemsizce güldüm,bazı zamanlar Duru'nun karnını doyurup gerisini teyzesine bırakıyordum ve onlar vakit geçirirken bizde kendimize zaman ayırıyorduk. O eski Yağmur değildi,bizimle şakalaşması bir kenara kendiyle de yeterince ilgileniyordu. Arkadaşlıklar edinmişti,hobilerine odaklanıyordu.

 

"İyi geceler kardeşim."

 

"İyi geceler abla."

 

Onun karşıdaki daireye girişini izledikten sonra kapıyı kapattım,tam mutfağa gideceğim esnada aynada kendimle karşılaştım. Saçlarım hep olduğu gibi açıktı üstümde saten bir pijamanın gömleği,altımda da takımı tamamlayan bir şort vardı. Doğumdan bu yana aldığım kiloları versem de aklıma takılan o soruya engel olamadım.

 

Eskisi kadar güzel ve özenli değil miydim ?

 

Bunun üzerine düşünme fırsatım olmadan arkamdaki kapıdan anahtar sesi geldi,Sencer'in olduğunu bildiğim için onun açmasını beklemeden ben açtım kapıyı. "Sencer!" dedim bastıramadığım heyecanımla. Birdenbire benimle karşılaşmayı beklemediği için şaşkındı ama yine de gülümsedi.

 

"Güzelim." derken içeri girmiş,kapıyı da ardından kapatmıştı. Onunla göz göze gelmeyi beklemeden kollarımı boynuna dolayarak sarıldım,bunu bekliyormuş gibi o da belime sıkıca sarıldı. Düşüncelerimin hepsini öldürecek kadar yoğun bir öpücük yağmuruna tutulduğumda içim bir nebze rahatladı.

 

Başını boynumdan kaldırdığında ondan ayrılmadan yüzünü avuçlarımın arasına aldım. Bahsettiği kadar yoğun olduğunu yüzünden ve yorgun gözlerinden anlayabiliyordum ama bunların da ötesinde kehribarlarında başka bir duygu vardı. Saf bir korku..

 

"Bunu neden yapıyorsun bize ?" dedim sitemle. "Sorun her neyse kendini o şirkete kapatmanın bir faydasını görmediğin kesin,gelip buradaki odanda olsaydın sana yardımım dokunabilirdi."

 

"Çok mu özlediniz beni ?"

 

"Bir kaç gün içinde seni toplasan bir saat görmüşümdür." diye kızmaya devam ettim. "Onda da üstünü değişip çıkıyordun zaten,suratının bir an güldüğünü görmedim."

 

"Tüm bunları konuşacağız." dedi,yeniden başını boynuma gömdü. "Öncesinde seninle hasret gidermeme izin ver,söz veriyorum tüm triplerini çekip bedeli neyse ödeyeceğim hanımım."

 

Güldüm. "Öyle olsun."

 

Moralim onun varlığıyla tekrardan yerine geldi,elimden çekiştirip beni salona kadar getirdiğinde "Duru uyuyor mu ?" dedi. O esnada koltuğa oturmuş,beni de bir çocukmuşum gibi kucağına almıştı. Yerimi yadırgamadan başımı göğsüne yasladım.

 

"Sen gelmeden önce uyudu."

 

Beni cevapsız bırakıp başını başıma yasladı ve saçlarımı koklamaya,oynamaya başladı. Bende onun kalp atışlarını dinleyerek günlerdir hasret olduğum kokusuna sığınıyordum. "Çok kızdın mı bana ?" dedi.

 

Bu sorusunu yanıtsız bırakıp "Ne düşündüm biliyor musun ?" dedim. Devamı için beklerken dinlediğini belirten bir mırıltı çıkardı. "Doğumdan sonra eskisi kadar güzel ve özenli olmadığımı ve senin de belki bu yüzden benden soğuyup uzaklaştığını.."

 

Dünyanın en korkunç şeyini söylemişim gibi beni geriye çekmiş ve göz göze gelmemizi sağlamıştı. "Bunu düşündün mü gerçekten ?" dedi sitemle,kafamı salladığımdaysa başını iki yana salladı.

 

"Eskisi kadar güzel giyinmiyorum." dedim başımı kucağıma eğerek. "Kilolarımı verdim ama yine de karnımda ufak tefek izler kalmış gibi hissediyorum,uykum yüzünden sabahları çirkin de oluyorum ve belki de son zamanlarda seninle yeterince ilgilenemiyorum."

 

"Sevgilim." dedi,yapma der gibiydi. "Bu saydığın şeylerden hiçbiri benim biraz bile umurumda değil ve sende bunu çok iyi biliyorsun. Benim gözlerimdeki seni görsen yine böyle konuşur musun acaba ? Hem- " Kazağımı sıyırıp karnımı açtı, sadece bir kaç çatlak izi bulunuyordu ve onları sıkıca öptü. "Senin kusur diye nitelendirdiğin her şey." Yüzümün her zerresini öptü. "Benim sana daha da hayran olmamı,aşık olmamı sağlıyor."

 

"Sen var ya sen.." dedim titrek bir sesle,söylediği her kelime gözlerimin daha da dolmasına sebep olmuştu. "Dünyanın en güzel seven adamı olabilirsin,asıl sevmeyi bilmeyen benmişim de senden öğreniyorum." Dudaklarına yasladım dudaklarımı. "Sen benim de Duru'nun da en büyük şansısın,sakın bizi bırakma tamam mı ?"

 

Cevaba ihtiyacım yoktu çünkü Sencer'in bizi hiçbir zaman bırakmayacağını biliyordum. Dudaklarımızın birleşeceği esnada cazgır bir ağlama sesi tüm evi kaplamıştı. Buna alışık olduğumuz için gülmekle yetindik. "Bebek telsizine boşuna para vermişiz,Duru'nun sesini tüm apartman duyuyor mübarek."

 

Sencer benden önce koşar adım odaya girerken "Annesine çekmiş." dedi. Bu kez cevap vermek yerine sadece güldüm. "Babam.." Duru Sencer'i görünce ağlayan o değilmiş gibi sustu ve heyecanla ayaklarını çırpmaya başladı. "Kızım özledin mi beni ?"

 

Sencer Duru'yu dikkatlice kucağına alırken kızımız babasının parmaklarına tutunmuştu. Paha biçilemez kadar güzel olan bakışları babasındaydı,bir kaç gündür gözlerinin her yerde onu aradığına emindim zaten. Sencer Duru'nun kokusunu içine çekiyor ve sakallarını onun tenine değdirmeyerek her yerini öpüyordu.

 

"Şu güzelliğe bakar mısınız ya ?" dedi Sencer,Duru'ya sevecenlik yapıp onu güldürmeyi başarıyordu. "Bu tatlılık nedir ya!" Duru sanki anlıyormuş gibi ellerini ayaklarını çırpıyordu ve garip sesler çıkarıyordu.

 

"Parmaklarına nasıl tutunuyor bak ya.."

 

"Ölürüm ölürüm!" dedi Duru'ya bakarken,tıpkı benim gibi onun da içi gidiyordu kızımıza. Her zaman olduğu babası kızımızı sol omuzuna aldı ve odasından çıktık birlikten. "Acıkmış mıdır acaba ?"

 

"Acıksa ağlardı,sen gelmeden önce emzirdim."

 

"Yine de denesen mi acaba ?"

 

Koltuğa oturdum. "Aç değil Sencer."

 

"Tamam sevgilim denemekten zarar gelmez."

 

Onun bu hasass hallerine alıştığım için kafamı sallayıp kollarımı uzattım,Duru onun omuzundan benim kucağıma inince keyifsizce hareketledi ama göğsümü açtığımda odağı bana döndü. Minik elleri göğsüme sarıldı ama aç olmadığı için emmek istemedi. "Gördün mü babası ?" dedim başımla işaret edip. "Anneyim ben,kızım aç olsaydı hissederdim."

 

"Öyle tabi de.." deyip yanıma oturdu,Duru'nun ellerini zor bela çekip göğsümü kapattım. Hafif ağlayacak gibi olduğunda babası hemen devreye girip sevecen bir tavırla onun ilgisini çekmeyi başarmıştı.

 

"Aç mısın ?" dedim Duru'yu onun kucağına verip.

 

"Hayır."

 

"Konuşmamızı ne kadar süre erteleyeceğiz ?"

 

"Gönül ister ki bu konuşma olmasın bile." dedi,bana döndüğünde artık karşı karşıyaydık. "Ama bazı sorunlarımız var Efil." Sessiz kalmayı tercih ettim. "Son gidişimde masada işler çok karıştı."

 

"Neden ?"

 

"Birden fazla nedeni var ama konumuz nedenleri değil." Onun sözünü kesen benim telefon sesimdi,Nehir muhtemelen Duru'yu görmek için görüntülü arıyordu ama şuan açamazdım bu yüzden meşgule attım. "Efil bir kaç gündür başka bir yolunu bulmaya çalışıyorum ama bulamıyorum,buna mecburuz."

 

Korkuyla atıyordu kalbim. "Neye ?"

 

"Rize'ye dönüyoruz." dedi,tüm algımı yitirdiğimi hissettim. "Daha doğrusu ben kalıcı olarak orada olmalıyım,sen burada kalmak konusunda ısrarcıysan bir şekilde kalabilirsiniz ama ben gitmeliyim." Bunu söylerken gözlerini kaçırıyordu. "Kalmak istiyorsan mesafelere katlanmak zorunda kalacağız."

 

Cevap veremedim,boğazıma oturan yumru yüzünden yutkunamadım bile. Onu orada bırakıp ayağa kalktım ve mutfağa geçtim. Her şey bu kadar güzel ilerlerken gitmek nereden çıkmıştı,aklım almıyordu. O şehre tekrar dönmeyi nasıl göze alabilirdim ?

 

Dalgınlıkla bulaşıkları makineye yerleştirmeye başladım,bir kaç dakika sonunda işim bittiğinde artık gözyaşlarıma engel olamayacağımı anladım ve balkona çıkıp arkamdan kapıyı kapattım. Bizi bekleyen şeylerden deli gibi korkuyordum,oysa ben her şeyin son bulduğunu düşünüyordum.

 

Duru'nun kılına zarar gelse canımız çıkıyorken o tehlikenin kucağına nasıl gidebilirdim ? O kadar şey yaşamışken o şehirle nasıl yüzleşebilirdim ? Kızım için de bizim için de büyük bir felaket demekti bu.

 

Bugünün geleceğini biliyordun dedi içimden bir ses,en başından beri zaten bunu kabullenmiştim. Sencer'e gitme fikrini sunduğumda bir gün dönecek olsak bile gidelim demiştim. O zaman bunun bu kadar zor olacağını tahmin edememiştim.

 

Bolkan kapısı açılınca yanaklarımdaki ıslaklığı sildim hızlıca,Sencer hemen yanımdaki sandalyeye oturdu. Benim gözlerim şehir manzarasındayken onun gözleri bendeydi,telsizi ortamızdaki sehpaya bıraktı. "Benimle gelmek zorunda değilsiniz demiştim güzelim.."

 

"Sencer saçmalıyorsun!" diye çıkıştım. "Ben senden iki gün bile ayrı kalsam nefes alamıyorum,sence söylediğin şey mantıklı mı ? Hem sen nasıl bizsizliği göze alabilirsin ya!"

 

"Mecburum!" dedi aniden ama sesi yumuşacıktı. "Burada nasıl mutlu olduğunu bile bile seni götüreyim mi Efil! Senin için,sizin için gerekirse ölürüm demedim mi ? Sizden ayrı kalmanın da ölümden beter olduğunı biliyorum ama kabul ediyorum!"

 

"Bizsiz hiçbir yere gidemezsin!" dedim ve ayağa kalkıp kapıya yöneldim ama kolumdan tuttuğu gibi kucağına çekmişti beni.

 

Gülümsedi hafifçe. "Emrin olur hatun."

 

Kollarımı boynuna dolamadım,başımı da göğsüne yaslamadım sadece yaşlı gözlerimle öylece kaldım. Hayat beni neden böyle ikiliklerle sınıyordu anlamış değildim. "Başka bir yolu yok mu Sencer ?" dedim son çare.

 

"Üç gündür bunun için elimden geleni yaptım ama olmuyor sevdiğim." derken saçlarımı okşamaya başladı. "Rize'deki şirketin başına benim geçmem lazım çünkü ticaretin büyük bir çoğunluğu o şirketin ağıyla yapılıyor ve ben olmadığım sürece süreç çok aksıyor."

 

Artık düşünecek hiçbir şey kalmamıştı. "Tamam." dedim mecburiyetle. Sencer olmadığı sürece hangi şehire gidersem gideyim mutlu olmayacağım açıktı. Hem Duru'nun ilk anlarını kaçırmasını da istemiyordum,onu haftada bir kez de görmek istemiyordum. "Peki o evde kalmak zorunda mıyım ?"

 

"Güvenliğiniz için evet."

 

Moral bozukluğuyla başımı göğsüne yasladım,Rize'ye gitmek bir nebze kabul edilebilirdi ama o insanlarla yeniden aynı evde kalmak istemiyordum. Tabi ki sevdiğim kişiler de vardı ama yine de öfkem ağır basıyordu. "Duru daha çok küçük,umarım sürekli kucaklarına almazlar." dedim.

 

Güldü. "Sen kucağından indirmiyorsun ama."

 

"Ben annesiyim."

 

"Yağmur,Nehir,Kerem de taşıyor sürekli."

 

Kaşlarımı çattım. "Teyzeleri ve amcası."

 

"Onlar da dedesi,babaannesi,amcası,yengesi." dedi saçlarımı okşarken,beni ikna etmeye çalışıyordu ama hiçbiri umurumda değildi. "Hepsi Duru'yu sadece fotoğraflardan ya da görüntülü konuşmalardan gördü,bu yüzden gittiğimizde yoğun bir ilgi olacağını biliyorsun."

 

"Gelselerdi buraya,kapımızı mı kapattık sanki ?"

 

"Haklısın."

 

"Ne zaman döneceğiz peki ?" dedim oflayarak.

 

"Mümkünse yarın."

 

"Yağmur ?"

 

"Onunla da konuşacağız."

 

"Korkuyorum."

 

"Bende.."

 

Çaresizlikle başımı göğsüne yaslayıp gözlerimi kapattım. Bazı zamanlar kabus görüyordum,o kadar korkutucuydu ki hepsi burada olmak bir nebze olsun içimi ferahlatıyordu ama şimdi yeniden o şehre döndüğümde kabuslarımdan nasıl kaçacaktım bilmiyordum.

 

Dilimde tek bir dua vardı,her ne olacaksa olsun ama Allah Sencer'i ve kızımı benden almasın. Acıların hepsine katlanabilirdim,orası bir savaş meydanıysa savaşmaya da razıydım ama Sencer'in ve Duru'nun yokluğuna katlanamazdım.

 

⚓️

 

Benim veda edemediğim evim miydi yoksa burada yaşadığımız güzel anılar mı ? Tekrar dönüp dönmeyeceğimiz bile belli değilken buradaki kadar mutlu olabilecek miydik orada da ?

 

Karnım burnumda Sencer'in doğum günü için tüm evi süslemiştim,Duru'nun odasını hazırlama heyecanımızı hatırlıyordum. Kızımızla geçirdiğimiz ilk gece, tecrübesizken salonun ortasında onu yıkama çabalarımız,Nehir ve Kerem'in geldiği zamanlar ki eğlencemiz..

 

Korkuyordum,veda ettiğimiz şeyin sadece bu şehir olmasını diliyordum ama güzel anların büyüsünü de geride bırakmaktan çok korkuyordum. Kızım için korkuyordum,kötü bir kaosun içinde büyümesini istemiyordum. Tüm her şey beni korkutuyordu.

 

Duru uçaktan indiğimizden beri yabancı bir şehirde olduğunu hissetmiş gibi huysuzdu. Karnı toktu,altı temizdi ve keyfini bozacak hiçbir durum yoktu ama yine de kısa aralıklarla ağlıyordu. Bir tek benim kucağımda sustuğu için bende arka koltuğa oturmuştum,şuan da yaşlı gözlerle teyzesinin onu güldürmek için yaptığı hareketleri izliyordu.

 

"Yağmur." dedi Sencer,konağın yoluna girmiştik. "Bizimle birlikte kalmanı çok isterim,bu konuda seni darlamak istemiyorum ama bu isteğimi de belirteyim dedim."

 

Yağmur kısa bir an tereddüt etti,o da benim kadar gergindi. "Çok teşekkür ederim ama kalmasam daha iyi."

 

"Arman'ların konağında babaannen ve deden sana rahat vermeyecektir." dedi Sencer ısrarla. "Burada ablanla kalman çok daha doğru olacaktır,hem şirkette çalışmaya devam edeceksin de."

 

"Düşüneyim olur mu ?"

 

"Tabi ki."

 

Fikrimi belirtmek için dudaklarımı araladım ama konağın bahçesine giriş yapınca susmak zorunda kaldım. Pencereden bakacak cesaretim olmadığı için Duru'ya döndüm. Giydirdiğim pembe takıma uyumlu olarak saçlarına pembe bir toka takmıştım,huysuzlandığı için dağılan saçını düzelttim.

 

Sencer bizden önce indi,Yağmur'la göz göze geldiğimde "Ben yanındayım abla." dedi. Derin bir nefes verip gülümsemeye çalıştım,Yağmur'da inince geriye ben kalmıştım. Bir kaç saniye sonra Sencer kapımı açtı,gelen uğultunun sebebini merak ederek indim arabadan.

 

Gördüklerim ufak çaplı bir şok geçirmemi sağlamıştı,Sencer'in tüm ailesi kapı önündeydi ama onların da ötesinde tanımadığım çok kişi vardı. Kurulan uzun masaların ve sandalyelerin yanında duruyorlardı ama hepsinin bakışları bizdeydi. "Babaannem mevlüt okutmuş,bizim köydeki akrabalar." diyerek kısa bir açıklama yaptı Sencer.

 

"Zamanıydı değil mi ?"

 

Daha bir kaç adım atmıştım ki felaket gürültülü bir davul ve zurna sesiyle Duru kucağımda irkilmiş ve ağlamaya başlamıştı. O kadar yüksek sesle ağlıyordu ki davulun sesiyle yarışırdı. "Durdur şunu!" diye bağırdım Sencer'e.

 

Davulun sesi kesildi ama kızım ağlamaya devam ediyordu. "Duru tamam bir tanem,geçti anneciğim." derken kollarından tutmuş sallıyor ve şebeklik yapıyordum ama susmak bilmiyordu. Tekrar kucağıma yatırdım ve boynumu başına yaklaştırdım. "Kızım ben buradayım,tamam.." Minik elleri tenimle temas edince ağlayışı bir iç çekişe döndü.

 

"Bu davulun ne gereği vardı babaanne ?" dedi Sencer kızarak ama sesinin yüksek çıkmamasına da özen gösteriyordu. Başımı kaldırarak Asiye Hanım'a baktım,ayaklanmış ve hatta güzelce giyinmişti. Geçen bu yedi ay onu yaşlandırmamış aksine gençleştirmişti.

 

"Oğlim ben ne bildum böyle olacağunu ?"

 

"Neden ağladı ki ?" dedi Yusuf,gözlerim onu ve yanındaki Alp'i bulduğunda duygu dolu ruh halimi terk edip gülümsemeye çalıştım.

 

"Çocuklar." dedim hasretle,onlar da bu anı bekliyormuş gibi hemen dibime kadar gelmişlerdi. Görüntülü konuşuyorduk ara ara ama yine de özlüyordu insan. Duru'nun izin verdiği kadarıyla sarıldım onlara. "Siz ne kadar güzel büyümüşsünüz böyle ya!"

 

"Yenge bakayım bebeğe."

 

Duru başını göğsüme gömdüğü için yere çömelmek zorunda kaldım. "Kızım bak abilere." dediğimde sesimi hemen tanımış ve meraklı gözlerini bana dikmişti. "Bana değil anneciğim abilere bak."

 

Alp şaşkınlıkla "Gözleri gerçekten yeşil!" diye yükseldi.

 

Yusuf daha sakindi ama hayranca bakıyordu. "Yanakları çok tatlı,amcamın attığı fotoğraflardan bile daha güzel bence."

 

"Az bize de bırakun ula."

 

Ayağa kalktıktan sonra elbisemin eteğini düzelttim. Sencer yanıma geldiğinde amacını anlayıp Duru'yu kucağına bıraktım ama Duru ilk kez bundan memnun olmadı,babasının kucağında ilk kez mızmızlanıyordu.

 

"Babam bak burada kim var ?" dedi parmağıyla işaret edip,Duru çok usluymuş gibi babaannesinin kucağına verdi ve tabi ki kızım anında ağlamaya başlamıştı.

 

"Uyy,kizum neden ağlayisun sen ?"

 

"Babaanne veresun amcasuna." dedi Mustafa abi Asiye Hanım'ın kucağından alarak ama onun kucağında da susmamıştı. Üstelik Sevda ablanın,Umay'ın ve Poyraz'ın yaptığı hareketler de dikkatini çekmemişti.

 

İlyas Bey dahil oldu ilk kez. "Dedesinde nasıl susuyor izleyin."

 

Onun kucağında susmak bir yana daha çok ağlamıştı. Artık yüzünün kızarmaya başladığını fark edince öne atıldım ve "Deneme tahtası mı bu Allah için!" deyip kızımı kucağından aldım. Duru normal olarak bu kalabalığı yadırgıyordu ve bunlar da kızımın ağlamasını oyun haline getirme derdindeydi.

 

Sol omuzuma alıp sırtını sıvazlamaya başladığımda bir nebze olsun susmuştu, daha geleli dakikalar olmuştu ama burası Duru'ya hiç iyi gelmemişti. Sağa sola gidip gelirken Esma Hala'yla göz göze geldim ve tebessümüne karşılık verdim.

 

"Misafurler sizi bekler Koçari." dedi Asiye Hanım,konağın yanındaki alanı başı ile işaret etti. Uzakta olmalarına rağmen herkes bizi izliyordu. "Hem yoldan gelduniz,bir şeyler de yiyun."

 

"Ben aç değilim Sencer." diyerek lafa girdim. "O kadar insanın içine girdiğimde Duru tekrar huysuzlanacak,uykusu da geldi hem. Ben odaya çıksam iyi olur."

 

"Huysuzlanur huysuzlanur soninda aluşur." dedi Asiye Hanım,kaşlarını çatmış öylece bakıyordu bana. Sanırım olan olaylardan sonra haklı olan tarafın kendi olduğunu düşünüyordu ki böyle bir tavır almıştı.

 

"Benim kızım." dedim üstüne bastıra bastıra. "Neye alışıp alışmayacağına ben karar veririm,siz merak etmeyin." Aralarından geçip giderken Yağmur'a döndüm. "Duru'nun çantasını getirip gel."

 

Emin adımlarla konağın kapısından içeri girdim,bir kaç yabancı yüz gördüm ama onlara odaklanamayacak kadar sinirliydim. Merdivenlerden çıkıp hemen eski odamızın kapısını açtım,içeriye girmemle hiçbir şeyin değişmediğini görmem bir olmuştu.

 

"Dönmemiz çok güzel bir şeymiş gibi mevlüt okutmuşlar birde!"

 

Yatağın üstüne oturduktan sonra Duru'yu dizlerimin üstüne yatırdım,teni çok hassas olduğundan gözleri hemen kızarmıştı. Kıyamadım,yeşil gözlerinin çevresini öptüm. "Annem.." dedim dudaklarımı büzerek. Çıkardığı seslere karşılık bende onunla konuşuyordum. "Hıhım,burası çok kalabalık ama bence ilerleyen zamanlarda sevebilirsin." Ellerini öptüm. "Alışacağız bir tanem."

 

Dudak hareketlerinden acıktığını anlayınca elbisemin bir kolunu indirip göğsümü açtım. "Acıkmış mı benim mis kokulum ?" dedim ve başının altına kolumu koyarak göğsüme sarılmasına destek oldum. Keyifle sütünü içmesini izlerken kapı açıldı ve içeri Sencer girdi.

 

Duru emmeye devam etse de gözleri hemen babasını buldu,karşılıklı gülüşünce bende onların bu haline gülmüştüm. Keyfim bir anda yerine geldiğinde Sencer yanımıza gelip "Benim nazlı kızım.." diyerek kızımızın elini tuttu. "Sen ne güzel ortalığı yıkıp geçtin öyle ya!" Bunları gülerek söylediği için Duru emmeyi bırakıp onu izliyor ve gülüyordu. "Aferin sana,şimdiden korkutalım herkesi!"

 

"Neden geldin ?"

 

"O nasıl soru ?" dedi şaşırarak.

 

"Hayır o anlamda değil." deyip sinir bozukluğuyla güldüm. "Sen hiçbir şey yemedin kaç saattir,git de bir şeyler ye."

 

"Senin olmadığın yerde benim ne işim var ?"

 

"Babaannene de böyle mi dedin ?"

 

"Öyle dedim tabi." deyip omuzlarını dikleştirdi. "Karım yokken yemek felan yemem dedim,elimi vurdum masaya çıktım geldim."

 

Beni güldürme çabası başarılı oluyordu. "O ne dedi ?"

 

"Uyy koçari iyuce hanumcu olmişsun dedi." derken taklit yapması ve şivesini kullanması kahkaha atmama neden olmuştu. Benim gülmem onun ciddi ruh halinden çıkmasına sebep oldu. Kendi yazıp oynamıştı biliyordum ama yine de hoşuma gitmişti.

 

"Kocam benim ya!"

 

"Kocan sana kurban olsun ya!"

 

Uzanıp saçlarımın arasına bir öpücük kondurduğunda geri çekilmesine izin vermeden bende dudaklarına bir öpücük kondurdum. Aşağıda sadece Duru değil benim de kötü olduğumu anlayacak kadar tanıyor ve seviyordu beni. O ciddi anlamda tüm herkesin hayallerini süsleyen bir tiptendi ama sadece benimdi.

 

"Duru huzursuzlanınca bende istemeden sert çıkıştım sanırım." dediğimde şefkatli gözlerle dinliyordu beni. "Baban ve babaannen umurumda değil ama diğerlerine ayıp olmamıştır umarım,isteyerek olmadı. Duru'nun yüzü kızarınca telaşlandım işte.."

 

"Bana kendini açıklamak zorunda değilsin güzelim." Çenemden tutup başımı kaldırdı. "Ben senin bakışlarından,kelimelerinden ne hissettiğini biliyorum zaten ve merak etme bizimkilerin de bu konuda anlayışlı olacağına eminim."

 

"Umarım öyle olur."

 

"Sen takılma bunlara."

 

"Umay hamile mi ?" dedim aklıma gelenle,bir kaç kez elini karnına götürdüğü anı yakalamıştım.

 

"Evet." dediğinde sevinçten havalara uçacaktım. "Geçen geldiğimde öğrendim bende,çok yeni olduğu için kimseye söylemiyorlar ama muhtemelen konuşma fırsatınız olduğunda sana anlatır."

 

Gözlerim dolmuştu. "Ay nasıl sevindim Sencer.."

 

"Kızımız doymuş annesi." dedi Sencer,bakışlarım kucağıma döndüğünde Duru mahsunca ikimize birden bakıyordu. Göğsümü kapattım. "Ben Duru'yu yatırırken sende aşağı Yağmur'un yanına in,yalnız kalmasın."

 

Kafamı salladım,kızımın mis kokusunı içime çekip bir kaç kez öptükten sonra en güvenli olduğu yere yani babasının kucağına verdim. "Elbisesini çıkar da sadece zıbınla kalsın daha rahat uyuyor öyle,üstünü de örtmeyi unutma ev sıcak olsa da uykuda üşür insan."

 

"Tamam annesi."

 

Son bir kez kızımı öptükten sonra Sencer'den de öpücüğümü alıp odadan çıktım. Gözlerim evin her yanında dolanırken değişen hiçbir şeyin olmadığını görüyordum. Merdivenleri aşıp sesin geldiği yöne yani mutfağa geçtim,çalışan tüm herkesin değiştiğini görüyordum. Yağmur ve Esma Hala oturmuş sohbet ediyordu.

 

"Kızım." dedi Esma Hala beni görünce,hemen eğilip elini öptüm ve birbirimize sarıldık sıkıca. En son Duru'ya hamile olduğum ay görmüştüm onu,sonrasında oğlunun yanında onun sorunlarıyla ilgileniyordu.

 

"Nasılsın halacığım ?"

 

"İyi diyelim iyi olsun,sen nasılsın ?" dedi,konuşmama fırsat vermeden devam etti. "Olanların hepsini duydum,sizin adınıza çok üzüldüm." Samimiydi,gözleri belli ediyordu. "Bu yaşananların hiçbirinden inan ki haberim yoktu,ben evlilik yapmıştım o zamanlar ve zaten kocamın derdiyle ilgilendiğimden burayla alakam yoktu." Kafamı salladım. "Tek bildiğim Tahir kardeşimin biriyle kaçtığı ama sonra öldürüldüğü. O kişinin annen olduğunu bilmiyordum."

 

Gözlerim dolmaya başladığında "Bunları atlattık." dedim. "Konuşmanın da bir anlamı kalmadı zaten,benden yana içimde sana bir kırgınlık yok merak etme."

 

Rahatlamış gibi verdi nefesini,kafasını salladığında kapıyı işaret etti. "Dışarı çıkalım ister misiniz ?" dedi. "Hem mevlüt okuttuk Duru için,kızının yemeğini de yemedim demezsin."

 

Gülüp kafamı salladım,Yağmur yanıma geldiğinde birlikte Esma halayı takip ederek dışarı çıktık. Bahçenin ortasında yürürken tüm gözleri üstümüzde hissediyordum. Uzun masada sadece kadınlar vardı,her biri birbirine gösteriş yapmanın derdindeyken koçari dedikleri Sencer'in karısını da merak ediyorlardı.

 

Asiye Hanım masanın en başında oturuyordu,diğer başında da Feride Hanım oturuyordu. Esma hala,Asiye hanımın sağındaki sandalyeye oturup yanındaki iki sandalyeyi de işaret ederek oturmamızı söylemişti. "Sakinleşti mi Duru ?" dedi Umay tebessümle.

 

Tavır almamalarına sevinirken "Evet." dedim. "Karnını doyurdum,şimdi de babasıyla uyuyacaklar."

 

Tanımadığım insanlar bana hoş geldiniz derken ben kimilerine cevap veriyor kimilerine de tebessüm ediyordum. Kimileri samimiydi kimilerinin derdi sadece hasetlikti.

 

"Kalucu mi geldunuz ?"

 

"Belli değil."

 

"Niye gitmiştunuz ki ?"

 

"Öyle olması gerekti."

 

"Duru kızı getirsen de ha bizde görelum."

 

"Uyandığında getiririm efendim."

 

Daha nice başımı ağrıtan sorular ve benim saygıma sığınıp susmaya çalıştığım cevaplarım. İnsanların fikirleri her zaman kendi sınırları içerisinde olurken neden bizim sınırlarımızı ihlal etmeye çalışıyorlardı anlamış değildim.

 

"Efil." dedi bir ses,Feride Hanım'a aitti. Tüm fısıltılar susmuştu,ikimiz arasında gidip geliyorlardı. Feride Hanım'ın yüzünde sinsi bir gülüş mevcut olduğunda Yağmur'a kısa bir bakış atıp tekrar bana döndü. "Seni biriyle tanıştırmak istiyorum."

 

"Buyurun Feride Hanım,tanıştırın."

 

Hemen yanında oturan kızı gösterdi,minyon bir tipti ve yüzündeki ifade masumdu ama gözleri sinsiliğini haykırıyordu. "Eltin." dediğinde kaşlarımı çattım. "Atakan'ın sözlüsü Pelin."

 

Bu anın gerçekliğini kavramaya çalışırken bakışlarım Yağmur'a kaydı,her ne kadar tek celsede boşanmış olsalar da onun Atakan'ı yüreğinden atamadığını biliyordum. Bazı geceler bir ay ışığında derleştiğimiz ve onun ağladığı günleri hatırlayınca kor bir ateş yüreğimi yaktı.

 

Pelin'in Yağmur'a attığı iddialı bakışları Yağmur umursamadı ve başını eğdi, gözlerindeki enkazı tahmin edebiliyordum. Dokunsam ağlayacak durumda olduğu için kendini sıkıyor ve tek kelime etmiyordu. "Hayırlı olsun." dedim tek nefeste.

 

"Teşekkür ederiz." dedi Pelin denilen kadın,sesindeki imadan tiksindim. "Bu haftasonu nişanımız var ve sizin de olmanız Atakan'ı çok sevindirecektir."

 

Elimden gelse kalkıp saçını başını yolacağım kıza samimi olmayan bir gülüş atıp önüme döndüm. "Kalkabiliriz istersen." dedim fısıltıyla. Cevap alamamak bir yana konuşmaya mecali olmadığını masanın altından sıktığı ellerinden anlayabiliyordum.

 

"Nerede olacak nişan ?"

 

"Hayurlu olsin kızım."

 

"Maşallah kapmişsun yakışıkli oğlanu."

 

Masada dönen sohbete daha fazla dayanamadı,uzun kumral saçlarını yüzüne siper ederek ayağa kalktığında tüm gözler üzerine döndü. Onun peşinden ben de ayağa kalkacaktım ki beklenmedik bir şey oldu. Yağmur köşeyi döneceği esnada biriyle çarpıştılar ve bu kişi Atakan'dı.

 

Atakan'ın elindeki tepsi yere düştü ama ikisi de bunu umursamadan sadece birbirlerine bakıyorlardı. Herkesi saran sessizlik o ikili arasındaki gerilimi arttırıyordu. Yağmur'un değiştiği gibi Atakan'da değişmişti ama Atakan'daki değişim gözle görülemeyen ve kelimelerle anlatılmayan bir değişimdi.

 

Saniyeler süren bu bakışma günler sürecek bir yangının ateşini harlamıştı. İki taraftan da adım gelmiyor,biri bile kıpırdamıyordu. Pelin denilen kadın ayağa kalkıp "Hayatım hoş geldin." diyerek Atakan'ın koluna sarılmıştı. Yağmur bir kaç saniye temas ettikleri noktaya baktıktan sonra ikisini de arkasında bırakıp yürüdü.

 

Masadan kalktım ve Atakan'ın gözlerine öldürücü bakışlar atarak kardeşimin peşinden gittim. Koşar adımlarla ona yetiştiğim sırada ağlama sesi kulaklarıma ulaştı. "Odaya çıkalım." dedim kolunı tutarak.

 

"Abla gitmek istiyorum!"

 

"Seni yalnız bırakamam." dedim,giderse Duru yüzünden peşinden gidemezdim çünkü her an uyanıp bana ihtiyaç duyabilirdi. "Sen odada biraz sakinleş,bende Duru'yu alırım sonra nereye istersen gideriz birlikte."

 

Kafasını salladı,yaşlarla dolu bal harelerini sildikten sonra peşime takıldı. Odaya varana dek yolda kimseyle karşılaşmamak Yağmur açısından iyi olmuştu. Kapıyı aralayıp odanın müsaitliğine kanaat getirdim ve kendimle birlikte onu da içeri aldım.

 

Sencer kucağında Duru'yla yatakta uzanırken burnunu onun boynuna sokmuş ve öylece uyuyorlardı. Bu manzara bir anlığına beni şu andan koparmışken kalbim sıcacık oldu. Sencer seslerden dolayı gözlerini araladığında "Ne oldu ?" dedi. Yağmur'un ağlayan gözlerini görmüş olacak ki Duru'yu dikkatlice yatağa bırakıp doğruldu.

 

Yağmur önce davrandı. "Haberin yok muydu ?"

 

"Neyden ?" dedi Sencer,şaşkınlığından tanırdım ben kocamı. Onun da bu rezil durumdan haberi yoktu ve eğer haberi olsaydı Yağmur'u asla buraya getirmezdi.

 

"Az önce Atakan'ın sözlüsüyle tanıştık." dediğimde kaşları daha da çatıldı. Yağmur ağlaya ağlaya büyük camın önüne geçtiğinde kollarını göğsünde bağlamıştı. "Abinin hafta sonu nişanı var ve senin bile haberin yok."

 

"Bu şehre dönmek başlı başına hataydı." dedi Yağmur,ağlaması gittikçe şiddetleniyordu. "Bir kez daha.." Başını cama yasladı. "Bir kez daha sevgisinin bir hevesten ibaret olduğunu anlamış oldum." Kalbinin üstünde gezinen eli acısını dindirmek ister gibiydi. "Sevdiyse nasıl başkasına meylettii,nasıl bu kadar kolay silip atabildi ? Hiç mi sızlamadı yüreği!"

 

Yanına bir kaç adım atmıştım ki bize doğru döndü,oluk oluk akan yaşlarını silip ellerimi tuttu. "Burada kalamam abla." dedi. "Bu şehirde kalamam,ben burada kalırsam geride bıraktığım her şeyin beni boğmasına izin veririm." Canım yana yana sustum. "Seninle,sizinle olmak çok güzel ama yapamam. Bana ihtiyacın olduğu her anda yanına gelirim ama burada yaşayamam."

 

"Git.." dedim zorlukla,İstanbul'daki güzel anıların aklıma gelmesine engel olamadım. Hangi şehire giderse gitsin unutamazdı ama en azından hatırlamak zorunda da kalmazdı. "Nerede mutlu olacaksan oraya git kardeşim,mesafeler önemsiz biliyorsun. Her ne olursa olsun birbirimizin yanındayız."

 

Kollarımı açıp göğsüme sığınmasına izin verdim,ağladığı gecelerde olduğu gibi sessiz ama içli içli ağladı. Biz ayrılmak istemesek de hayatın koşulları yan yana kalmamıza izin vermiyordu. Burada kalıp sevdiği adamın nişanını izlemesine izin verecek değildim. Kim katlanabilirdi ki bu acıya ?

 

Kapının sesini duyduğumda Sencer'in dışarı çıktığını anladım,muhtemelen bilmediklerini öğrenmeye gidiyordu. "Birazdan Nehir'ler gelecekmiş,onları da gördükten sonra biletini kesersin olur mu ?" dedim yatağa oturduğumuzda.

 

Kafasını salladı. "Duru'yu bırakmak istemiyorum." dediğinde bakışları onun üstündeydi. "Onunla ilgilendiğim zaman seninle kaçırdığımız zamanları telafi ediyormuş gibi hissediyorum." Dudakları büzüldü,hala ağlıyordu. "Sanki o senin küçük versiyonun da onunla oynadığım her oyunu seninle oynuyormuş gibi oluyorum."

 

Bunu ilk kez itiraf ettiğinde içimdeki yarım kalmışlığın sızısı kendini belli etti. Her ne kadar aylarımızı beraber geçirmiş olsak da bize yetmiyordu çünkü koca bir çocukluğu kaçırmıştık. "Olsun teyzesi." dedim teselliyle. "Her gün ararız biz seni,hem bazen sen gelirsin ziyarete bazen biz." Zorlukla tebessüm ettim. "Bir bakmışsın bu masadan kurtulmuşuz ve evimize dönmüşüz.."

 

Gülümseyerek kafasını salladı. "Ben son kez Duru'yla uyuyayım." dedi dalgınca. "Nehir'ler geldiğinde beni uyandırırsın."

 

"Tamam."

 

Yataktan kalktığımda Yağmur Duru'nun hemen yanına kıvrılmış ve üstlerini örtmüştü. Kızım kollarını iki yana açmış huzurla uyuyordu,dolgun yanaklarını ve göbüşünü öpmemek için çok zor dayandım. Onları yalnız bırakarak odadan çıktım.

 

Gitme düşüncesi kalbimin üstüne bir ağırlık gibi çöktüğünde merdivenleri inip dış kapıdan çıktım. Direkt Atakan ve Sencer'le karşılaşınca ne konuştuklarını umursamadan yanlarına gittim. "Bu kadar mı ?" dedim hiddetle. "Gerçekten bu kadar mıydı senin sevgin ?"

 

"Kalbimi susturalı uzun zaman oldu Efil." dediğinde gözlerimin en derinlere bakıyor ve onu anlamamı bekliyordu. "Bu evlilik şirketimiz için mantıklı bir karar olunca reddetmedim,mecbur değildim ama ailem için bir şeyler yapmak istedim." Sencer'i işaret etti kafasıyla. "Sencer nasıl sizin için kaçmayı seçtiyse bende ailem için kendimi feda etmeyi seçtim."

 

"Sencer kaçtı mı ?" dediğimde Sencer kolumu tuttu susmam için ama ben onun haksızca yargılanmasına izin vermezdim. "Neredeyse her hafta buraya gelip senin toparlayamadığın işleri toparlamasına rağmen kaçtı mı diyorsun ?" Güldüm alayla. "Gözlerini aç artık,hayat senin sandığın kadar toz pembe değil! Gör artık! Gurur yaptın sevdiğini kaybettin,bari kibirlenip kardeşini de kaybetme!"

 

Öylece kalakaldığında öfkeli gözlerimden kaçtı,onu gördükçe daha fazla öfkelendiğim için sırtımı dönüp bahçeye doğru yürüdüm. Az önce Atakan'la Yağmur'un çarpıştığı yerde Sencer kolumu tutarak durdurdu beni. "Güzelim dursana." dediğinde sesi biraz yüksek çıktığından tüm herkesin bakışı bize dönmüştü.

 

"Hoş gelmişsun koçari."

 

"Hoş gelmişsunuz oğlim."

 

"Maşallah hala yakuşuklu bu uşak." diyen kadına kaşlarımı çatıp baktım,iyi de benim kocamın yakışıklılığı neden onu ilgilendiriyordu anlamıyordum.

 

"Ula hayursuz,selamun sabahun yok midur ?"

 

Sencer kolumu bırakıp en son konuşan kadının yanına doğru yürümeye başladı,babaannesi yaşında olan kadın hepsinden yaşlıydı ve ilk defa sesini duymuştum. "Olmaz mı ana ?" diyen kocam eğilip kadının elini öptü,kadın da Sencer'in anlını. "Gelmeseydin biz sana gelecektik."

 

"Bende inandum ha sağa." dediğinde ikisi de güldü. "Ula uşağum karini bile yenu göreyrum,sonra sağa hayursuz dedum mi kızaysun bağa."

 

"Olanları biliyorsun."

 

Ben aralarındaki ilişkiyi çözmeye çalışırken ikisinin de gözleri bana döndü. Bir kaç adımda Sencer'in yanına yaklaştığımda "Hacer Ana." dedi. "Babamın halası ama Rize'ye geldiğim dönemlerde bir süre onun yanında kaldığım için benim annem gibi."

 

Bakışlarım istemsizce Feride Hanım ve Asiye Hanım'a döndüğümde ikisinin de çok hoşnutsuz olduğuna şahit oldum. Saygıyla eğilip kadının elini öptüm ve "Memnun oldum efendim." dedim.

 

"El öpenlerun çok olsin kizum." dedi Hacer Hala,bana bakarken gözlerinde farklı bir ifade vardı ama çözemedim. "Ha bu köylüler dedikodu bekler oldiği için bir şey söylemeyeceğum." Açık açık konuşması hoşuma gittiği için hafifçe kıkırdadım. "Ama aferun sağa koçari,kapmişsun köyün en güzelunu."

 

"Sadece köyün mü güzeli ?" diyen Sencer'e döndüm gülümseyerek. Öyle bir iç çekti ki herkesin içinde utanmaktan başka bir çarem yoktu. "Kainatın en güzelini aldım,başımın tacı yaptım."

 

"Sencer.." dedim uyarı dolu bir tonda,gülümsedi ve kolunu belime sarıp saçlarımın tepesine bir öpücük kondurdu. Şuan utanmaktan bayılabilirdim o derece titriyordu dizlerim.

 

"Maşallah size." dedi Hacer Hala. "Anasu da köyün en güzeliydi."

 

"Annemi tanıyor musunuz ?"

 

Hacer Hala dudaklarını aralamıştı ki "Efil!" diye bağıran ses yüzünden susmak zorunda kaldı. Bu ses canımın içine,kardeşime aitti. Arkamı döner dönmez Nehir'in kollarını açarak bana koştuğunu gördüm. Orta bir noktada buluştuğumuz esnada sanki geçen hafta İstanbul'a gelmemişler gibi sıkıca sarıldık birbirimize. "Hoş geldin!"

 

Kerem'le Sencer sarıldığında arka noktada duran yengem ve onun da arkasında duran Batu dikkatimi çekti. Nehir'den ayrılıp yengemin elini öptüm ve ona da sarıldım. "Hoş geldiniz kızım,maşallah pek güzelleşmişsin."

 

"Hoş bulduk,sağol yengem."

 

Kerem "Canım yengem ya!" diyerek kollarını açtığında gülerek sarıldım ona da,mesafelere rağmen rutinimizi kaçırmıyor her fırsatta didişiyorduk. Bir zamanlar söylediği gibi kızım onu gerçekten seviyordu. "Duru kuşum nerede ?"

 

"Teyzesiyle uyuyor."

 

Bakışlarım yeniden Batu'ya döndü,ona sarılmaya kalksam burasının bir savaş meydanına döneceğini bildiğimden sadece gülümsemekle yetindim. "Hoş geldiniz." dedi,çekiniyordu ve bakışları artık kardeşçildi.

 

"Hoş bulduk,nasılsın ?"

 

"Nasıl olalım şirketle uğraşıyorum." dedi gülümseyerek,sonra Nehir'i işaret etti. "Birde bu hayırsızın lavuk sevgilisiyle."

 

Kerem güldü. "Bende seni seviyorum kayınço."

 

"Sen nasılsın ?"

 

Uzaktan felaket bir ağlama sesi duyulmaya başladı,gittikçe yaklaşan ağlama sesine tebessüm edip "Bende bu canavarla uğraşıyorum." dedim. Gözlerim rastgele Sencer'e değdi,elinde olsa şuan Batu'yu boğabilirmiş gibi baktığından hafifçe bir endişelendim.

 

"Benim kucağıma verirsen susar."

 

"Seni tanımıyor bile nasıl susacak ?"

 

"Amcası olduğumu hisseder."

 

"Prensip gereği Duru'yu sadece insanların kucağına veriyoruz."

 

"Ben neyim ?"

 

"Onu da sen düşün."

 

Atakan ve Yağmur'un atışmaları arasında kızım ikisine şaşkınlıkla bakıyordu öyle ki ağlaması bile susmuştu. Herkes onları izlerken Batu kızımın dikkatini çekmiş ve yüzündeki mimiklerle onu güldürmeye başlamıştı. "Atakan." dedi Kerem onları anın gerçekliğine çekerek.

 

Bu mevlütün günü o kadar saçmaydı ki herkes birbirine giriyordu ve bunu tüm köy halkı görüyordu. Daha da dillerinden düşmezdik. Hem ben nazara inanırdım ya kızıma nazar değdirirlerse ? Sonuçta dünyanın en güzel kızıydı.

 

Nehir dikkatleri başka yere çekti. "Duru'ya baksanıza,abime gülüyor."

 

Gerçekten de Duru şuan Batu'nun hareketlerine öyle odaklanmıştı ki kıpırdanan ellerini ona doğru uzatıyordu. "Maşallah bu tatlı kıza." dedi Batu ve bir kaç adım atıp Duru'yu taşımak için kollarını uzattı.

 

"Geri bas birader!" diyen Sencer'e döndü herkes.

 

"Ortalık karışacak." dedi Kerem fısıltıyla,böyle anlarda benimle dedikodu yapma hevesini o kadar komik buluyordum ki gülmeden edemedim. "Kocan iyice mağara adamına dönmüş,şuna söyle de azıcık modern bir baba olsun."

 

"Modern koca oldu ya modern baba olması kaldı değil mi ?"

 

"O da doğru."

 

Sencer Yağmur'un kucağındaki Duru'yu kucağına aldığında Batu hareketsizce ona bakıyordu. "Sadece sevecektim." dedi.

 

"Meraklıysan kendi çocunu yapıp sev,bana ne ?"

 

Bu adam gerçekten bazen küçük bir çocuktan farksızdı. "Senin bu kocan çocuk gibi." dedi Kerem düşüncelerimi okurcasına.

 

"Gibisi fazla."

 

Ortam o kadar gergindi ki bu gerginlik benim de etkilenmeme sebep oluyordu. Boğazımı temizledim. "Yağmur sen misafirlerimizi içeri geçir,bizde Duru'yu tanıştırıp geleceğiz tamam mı ?"

 

Yengem hariç diğerleri eve girdiler,yengem de masadaki boş alanlardan birine oturdu. Sencer Duru'yu Hacer Hala'ya göstermişti ama kucağına vermemişti, çünkü kucağına verse ağlayacağını biliyordu. "Oy maşallah,bal mu var ha bu yanaklarda ?"

 

Sencer'in gözleri masada dolandı,hepsi hayranlıkla bakıyordu Duru'ya. "Rica ediyorum hepiniz maşallah deyin de kem gözleriniz değmesin kızıma."

 

Bazıları gülmüş bazıları da üstüne alıp bozulmuştu. Dünyada sadece Sencer'in kızı varmış gibi davranması da ayrı bir ironiydi ama olsun çünkü bu halini seviyordum. Bir süre Duru'yla ilgilenmişti herkes,sonrasında bir kaç dakika Umay'ın kucağında da kalmıştı ama sonrasında onlar yemeklerine bizde eve döndük.

 

İçeri girerken "O adam kızımı kucağına almayacak." dedi.

 

"Abartmıyor musun ?"

 

"Daha keyifle sürdürdüğünüz sohbeti de konuşacağız." dediğinde gerçekten çok gergindi,bu haline sadece göz devirdim. "Çok mu merak ettin de soruyorsun ?"

 

"Ettim Sencer." dedim gerginlikle. "Normal bir şekilde hal hatır sordum,başka hiçbir şey yapmadım ki bundan daha normal olan hiçbir şey yok."

 

"Öyle mi ?" dedi salon kapısının eşiğindeyken.

 

Onu cevapsız bırakıp içeri girdiğimde arkamdan geliyordu. "Sana yemin ederim ben de şuan öğreniyorum,nişanlanacak ne demek ya ?" diyordu Nehir Yağmur'u izlerken. Boşta kalan iki kişilik yerin birine ben birine de kocam bey oturmuştu.

 

Yağmur bakışlarını kaçırdı. "Konuyu kapatalım şimdilik,sadece haberin var mı diye öğrenmek istedim."

 

"Duru,amcam." dedi Kerem,Sencer'in yanına kadar gelip kollarını ona doğru uzatmıştı. Duru durmadı tabi ki ayakta birini görüyorsa gitmek isterdi,garip sesler çıkarıp kollarını çırptı. "Bak nasıl özlemiş amcasını."

 

Nehir'in yanına oturdular. "Teyzem.."

 

Duru onları tanıdığı için şuan huysuzluk yapmıyor aksine gülüyor,cilve yapıyor ve onların ellerine uzanıyordu. Şu sıralar bir şeyleri ağzına alma isteği çoktu, diş çıkarma dönemi olduğu için demişti doktor.

 

Kerem kızımı sarstı. "Bak hala Batu'ya bakıyor,kızım amcan burada amcan!"

 

"Kızımı düzgün tut,beynini patlatırım senin." dedi Sencer,duru varken küfür etmek yerine böyle yaratıcı tehditler buluyordu.

 

Kerem onu umursamadı. "Am-ca,am-ca." diye heceledi. Duru ne dediğine takılmıyor,sakallarına tutunuyor ve heyecanla çekmeye çalışıyordu. "Az kaldı okula göndereceğiz ama hala amca demedin Duru Hanım."

 

Nehir güldü. "Daha 5 aylık Kerem."

 

"Yağmur." diye konuya girdi Batu. "Ben buraya sizi görmekten ziyade bir şey konuşmak için geldim. Biliyorsunuz ki Volkan şuan ortalıkta olmadığı için hissedarları olarak siz devreye giriyorsunuz."

 

"Bende mi ?" dedim şaşkınlıkla.

 

"Daha çok Yağmur ama evet sende." deyip kafasını salladı. "Saruhan'larla çalıştığını biliyorum Yağmur ama bizim şirkete gelmek zorundasın. En azından bir süreliğine,çünkü imzaların ve onayların olmadan ilerleyemiyorum."

 

"Ben İstanbul'a döneceğim Batu." dedi Yağmur şaşkınlıkla.

 

"İmkanı yok Yağmur." dedi Batu da. "Siz gelmeseydiniz ben zaten gelecektim sizinle konuşmak için,Efil'in bir kaç imzası var ama senin her an olabilir ve burada olmak zorundasın."

 

Yağmur'la bakışlarımız kesişti,çaresizce bakan bal harelerine çözümsüzce bakıyordum. Bu durumda elimden gelen hiçbir şey yoktu,o adamın varlığı kadar yokluğu da bize zarar veriyordu ve ben bundan çok sıkılmıştım.

 

"Tamam konuşuruz." dedi memnuniyetsizlikle.

 

Kerem kucağında Duru'yla ayağa kalktı. "Bu akşam toplantı var mı ?"

 

Bunu sorarken hem Sencer'e hem de Batu'ya bakması dikkatimi çektiğinden "Neden ikisine bakıyorsun,Batu ne bilsin ?" dedim.

 

"Volkan yerine masada ben oturuyorum Efil." diye araya girdi Batu,ona döndüğümde bu durumdan hoşlanmıyormuş gibi bakıyordu. "Maalesef bu akşam da toplantı var,çok sıkıldım bu döngüden." Başını eğdi. "Elimde olsa zamanı geriye alırdım ve bu şehre dönmezdim."

 

Ona üzüldüğüm için içli bir nefes verip arkama yaslandım,Sencer'in bakışlarını üstümde hissettiğimde ona döndüm. "Duru acıkmış." dediğinde Kerem'in kucağında keyifle gülen Duru'ya döndüm.

 

"Keyfi yerinde şimdilik."

 

"Onun lafı bize sanırım." dedi Batu gülümseyerek. "Daha doğrusu bana."

 

"Aynen öyle birader,hadi evine defol!"

 

"Sencer!" diye uyarıda bulundum ama dinlemedi.

 

Batu ayağa kalktığında Sencer'de ayağa kalktı ve onlarla birlikte korktuğumuz için bizde ayaklandık. "Herkes hata yapabilir Sencer." dedi ifadesizce. "Ben Efil'i seviyorum,evet." Sencer öne doğru atıldı ki kolundan tuttum. "Sadece bir kardeş gibi,bir abi gibi seviyorum. Biz birlikte büyüdük Sencer,ben onu kardeş gibi sevmişim ama çocuktum ve o zamanlar aşk diyordum. Bu zamana dek öyle sanmışım,şimdiyse doğruların farkındayım."

 

Kısa bir an duraksadı,sessizliğin içinde Sencer'de sakinleşmiş ve durulmuştu. Bu durumda tek yaptığımız Batu'yu dinlemekti. "İnanmak zorunda değilsin ben kendimi Efil için açıklamak istedim,onu bu konuda çok üzdüğümü biliyorum." Bana döndü. "Özür dilerim kardeşim,senden beni affetmeni beklemem. Umarım hep çok mutlu olursun."

 

Sebepsizce gözlerim doldu,çocukluğum gözlerimin önüne geldi.

 

"Ufaklık." dedi Duru'ya dönüp. "Her yanını amcalar doldurmuş,burada da bir dayın olduğunu unutma olur mu ? Baban bana inanıp izin verene dek seni kucağıma alamıyorum ama yakın zamanda tekrar geleceğim."

 

Kucağına alması için dudaklarımı araladım ama Batu daha fazla beklemeden salondan çıktı. Öylece kalakaldığımızda ne diyeceğimi bilemeden eski yerime oturdum. Kendini suçlu hissetmesine üzülürken bir şeylerin düzelmesine de seviniyordum.

 

"Biz de gidelim mi ?" dedi Yağmur Nehir'e. Bu evde daha fazla kalmak istemediği için babaanneme ve dedeme katlanmayı göze alıyordu.

 

"Nasıl istersen."

 

Yağmur ve Nehir,Duru'yu her yanından öpüp kokladıktan sonra bana da sarıldılar. Kerem amcası da Duru'ya veda edip babasının kucağına verdi ve onlar da salondan çıktı. Üçümüz tek başımıza kaldığımızda tek ses Duru'nun oyun isteyen kısık çığlıklarıydı.

 

"Söylediklerinde samimi."

 

"Bu öncesini değiştirmiyor."

 

"Her insan ikinci bir şansı hak eder."

 

"Doğru yolu bulmasına sevindim." dedi ayağa kalkıp,Duru'nun da sevdiği pozisyonda onu omuzuna aldı. "Ama bunun bizim hayatımızda bir değişimi olmayacak,sen ve Duru o adamdan yine de uzak duracaksınız."

 

"Öyle bir şey olmayacak."

 

"Ben!" dedi ama çok yükseldiğini anlayıp sesini kıstı. "O adamın söylediklerine zerre kadar inanmıyorum tamam mı ? Özellikle senin o adamla konuşmanı bile istemiyorum,ne konuşması aynı ortama bile girmeyeceksin!"

 

Bende öfkelenip ayağa kalktım. "Oradan bakınca emir verdiğin adamlarına mı benziyorum ?"

 

"Karımsın." dedi üstüne basa basa. "Ben nasıl senin rahatsız olduğun tiplerden uzak duruyorsam ve senin fikirlerine önem veriyorsam sende benim isteklerime önem verebilirsin!"

 

"O benim kuzenim,abim ya.."

 

"Bir zamanlar seninle kaçma planları yapan kuzenin değil mi ?"

 

"Seninle baş etmeyeceğim,neyi nasıl istiyorsam öyle yapacağım." dedim ve onu arkamda bırakıp salonun çıkışına yöneldim. "Hep olduğu gibi."

 

Daha geleli bir gün bile olmamışken yaşananların hepsi üstüme bir ağırlık gibi çökmüştü. Bu şehir yine yapacağını yapmıştı,bu topraklarda olmak bile hepimizi değiştiriyor ve geriyordu. Duru'nun huysuzluğu ayrı,Yağmur'un üzüntüsü ayrı,Sencer'le tartışmamız apayrı bir mevzuydu.

 

Hiç istemeden eski odamıza girdim,kendi evimdeki odamı özlemiştim. Oradaki huzuruma o kadar alışmıştım ki burayı Duru kadar yadırgıyordum. Dönüşümüzün bir külü yeniden harlayacağını,ışıkları yeniden söndüreceğini gördükçe eski acılarım yeniden baş gösterecekti.

 

Şimdi bunları bilmesem de ileride acı bir şekilde öğrenecektim. O masanın varlığı son bulmadıkça bizim buradan kurtuşulumuz yoktu. Sencer o masadan kalkmadıkça ailemiz hep tehlikedeydi. O masa lanetti..

 

O masadan kurtulabilecek miydik bilmiyorum ama kurtulmanın uğruna bir çok şeyi feda edeceğimizi biliyordum. Kimisinin canı,kimisinin cananı,kiminin ise hayalleri bu uğurda yerle bir olacaktı.

 

Bitti sanmıştım.

 

Meğerse bir masalın ikinci kitabı,bir savaşın rövanşı vardı.

 

Her şey bitti sandığım noktada yeniden başlıyordu.

 

 

 

⚓️

 

 

 

|Bölüm Sonu|

 

 

 

Umarım bölümü beğenmişsinizdir.

 

 

Şöyle kısa bir başlangıç yapmak istedim.

 

 

 

Rize'ye dönmeleri hakkında ne düşünüyorsunuz ?

 

 

 

Atakan ve Yağmur hakkında ne düşünüyorsunuz ?

 

 

 

Instagram : mavibirlotus

 

 

 

Yeni bölümde görüşmek üzere ballarım.

 

 

Hoşça kalın :)

Bölüm : 30.04.2025 19:33 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...