24. Bölüm

Bölüm 23 | Gizli Tanık

M.
mavibirlotus

Hoş geldiniz.

 

Çok geciktik biliyorum ama yoğun bir hafta geçirdim.

Instagramdan duyuruları yapıyorum zaten.

 

Bu kez sınır yok ama lütfen oy verin ve

satır arası yorumlarınızı eksiltmeyin.

 

Keyifli okumalar.

 

Bölüm Şarkıları :

 

Nilipek,Gözleri Aşka Gülen

Maya Perest,Yok Bana Bu Cihanda Yer

 

⚓️

 

 

İnsan korkularından,hapsolduğu kaderden kaçamıyormuş. Her şeyi geride bırakıp gitmiş olsak bile dönüp dolaşıp yine aynı noktaya gelmiştik. Korkularımızla yüz yüze,kaderimizle baş başaydık.

 

Bugün inatla geçmek bilmiyordu,Sencer'in de masa toplantısına gitmesinden sonra çok daha yavaş geçiyordu. Gelip Duru'yu kucağıma vermesi ve üstünü değiştirip çıkması esnasında hiç konuşmamıştık. Haklı olduğumu düşündüğüm için ben de hiçbir adım atmadım.

 

Duru'nun uyku saati gelmesine rağmen uyumuyordu,huysuzlanıyordu ve benim başım o kadar ağrıyordu ki onun ağlamasını duydukça daha da bitkin düşüyordum. "Annem uyu artık,yalvarıyorum sana."

 

Sanırım diş çıkarma zamanımız gelmişti,bunun tam şu kaosun ortasında olması ayrı bir ironiydi. Yaşlı gözlerle ellerini emiyordu,ağrısı geçmiyor olacak ki hafif hafif inliyordu ve onun kadar benim de canım acıyordu. Saatlerdir oyuncakları ile dikkatini dağıtıyor,odanın içinde turluyor ve bazı egzersizler yapıyorduk bu yüzden uykusu gelmişti ama acısı onu uyutmuyordu.

 

Son bir kez şansımı deneyip elbisemin kolunu indirdim,yaşlı gözleri ışıldıyarak göğsüme döndü. Bu haline küçük bir kahkaha atıp göğsümü açtım ve kafasına destek oldum. Önceki denemelerimde yüzünü çevirmişti ama şuan ellerini sarıp sütünü içmeye başladı.

 

Derin bir nefes verdim,onun gibi benim de gözlerim yaşlıydı. Emerken aynı zamanda dişleri acıdığı için ısırıyor gibiydi de. Onun acısı dinecekse benim acım umurumda değildi. Ufak ufak kapanan gözlerini izlerken kapı açıldı, refleks olarak arkama dönecektim ki Sencer'le karşılaşınca durdum.

 

"Benim yerime bir başkası da olabilirdi." dedi kısık ve yorgun bir sesle.

 

"Bu evde kapı çalma kültürünün olduğunu düşünüyorum." dedim anında cevabımı vererek,benim sesim de bir fısıltıdan ibaretti.

 

Ben onun hareketlerini izlerken o cevap vermeden yatağa oturdu,kendini arkaya bıraktığında gözlerini kapatmıştı. Her toplantı çıkışı böyle olmasından ve o masada dönen şeylerin onu bu kadar hapsetmesinden nefret ediyordum ama elimden hiçbir şey gelmiyordu.

 

"Duru çok ağlamış." dedi gözleri kapalı haldeyken.

 

"Kim söyledi ?"

 

Gözlerini açıp başını benim olduğum yöne çevirdi. "Kimin söylediği niye önemli anlamadım."

 

"Merakımdan sordum Sencer." dedim kaşlarımı çatıp. "Sinirini mi dökmeye çalışıyorsun anlamadım!" Derin bir nefes verip sesimi biraz daha kıstım. "Çok ağladı,evet. Muhtemelen ilk dişini çıkaracak olmanın ağrısını çekiyor ve bu yüzden de ağlıyor."

 

Yerinden doğrulduğunda "Doktora götürelim o zaman." dedi. Gözleri Duru'yu bulunca bende göğsümü emen daha doğrusu ısıran kızıma döndüm. Gözleri kapalıydı ama çenesi hala çalışıyordu.

 

"Gereği yok." dedim ona bakmadan,kızımın saçlarını okşamaya başladım. "Bir saat öncesinde doktorumuzla iletişime geçtim,bu durumun normal olduğunu söyledi. Ağrısını hafifte olsa dindirmek için bir jel ismi söyledi,sana mesaj olarak atmıştım. Onu alırsan iyi olacak."

 

Ayağa kalkıp cebinden telefonunu çıkardı,korumalardan birini arayıp nöbetçi eczane bulmasını ve ona atacağı ilacı hemen almasını kısık bir sesle anlattı. O sırada tamamen uykuya dalan kızımı kucağımdan indirip yatağın ortasına bıraktım. Hafifçe kıpırdansa da karnını pışpışlayıp sakinlemesini sağladım.

 

Gece tekrardan uyanırsa jeli kullanmak daha konforlu olurdu. Onun üstünü örtüp giyinme bölümüne geçtim. Çalışanların yerleştirdiği kıyafetlerimin arasından kısa saten pijama takımımı alıp çıktım. Banyoya doğru ilerlerken Sencer'in bakışları bendeydi. Canım o kadar sıkkındı ki konuşacak halim olmadığından umursamadan girdim banyoya.

 

İşlerimi halledip üstümü de değiştirdikten sonra çıktım banyodan,Sencer hala camın önünde duruyordu. Yine bakmadım ona,Duru'nun yanına uzandığımda gözlerimi kapattım. Normalde kavgalarımız sonrasında ikimizden biri adım atsa da şuan tek bir kelime bile konuşamamıştık. Benim adım atmaya mecalim, onun da küskünlüğü kaldırmaya hali yoktu.

 

Her anlamda çok berbat bir gündü..

 

Başım o kadar ağrıyordu ve o kadar uykusuzdum ki gözlerimi kapattıktan bir süre sonra kendimi derin bir uykunun kollarına bırakmıştım. Bir süre huzurlu bir rüyanın içinde derince uyuyordum ama kızımın ağlama sesiyle irkilip uyanmıştım.

 

Gözlerim saate kaydı,bir saat olmuştu uyuyalı. "Duru." dedim başımı kaldırıp. Odada yalnız olduğum için şaşırırken bir yandan ağlayan ve yan tarafa dönmeye çalışan Duru'yu kucağıma aldım. "Anne burada,tamam kızım ağlama bak anneyim ben."

 

Susmuyordu,beni görmesine rağmen hala ağlıyordu. Sersem adımlarla ayağa kalktım,kucağımda sallamaya başlamadan önce altını kontrol ettim. Acıkmış olma ihtimalini düşünüp göğsümü açtım ama emmeyi reddedince geri kapattım.

 

"Geldim geldim." dedi Sencer içeri girerken,elinde bir poşet vardı. "Babacığım bak sana ne getirdim ben." Poşeti yatağa boşalttıktan sonra jeli çıkardı. Elinde sallaması Duru'nun dikkatini dağıttığı için kısa bir an duraksadı. "Dişi mi acıyormuş benim meleğimin ?" Duru sanki babasını anlamış gibi onaylayan bir mırıltı çıkardığında ikimizde gülümsedik. "Bunu süreceğiz ve geçecek tamam mı prensesim ?"

 

Jeli bana uzattığında bende Duru'yu onun kucağına verdim,başta reddetti ama sonra babasının şirinliklerine kanıp gitti kucağına. Hızlı adımlarla banyoya gidip ellerimi iyice yıkadım,onların yanına döndüğümde işaret parmağıma doktorun tarif ettiği kadar jel sıktım.

 

Parmağımın üstündekini gören Duru inatla dudaklarını kapatıyordu ve başını iki yana sallayarak benden kaçıyordu. Ağlamaya başlayınca "Bebeğim ama bu çok güzel." diyerek zor da olsa ağzını açıp diş etinin üstüne sürdüm jeli. Bir an durdu,kocaman açılan gözleriyle bana baktığında gülümsedim. Sanırım direkt etkisini göstermişti.

 

"Tadı güzel miymiş kızım ?" dedi Sencer,Duru'nun göbeğine üst üste öpücükler kondurup onu güldürmüştü. "Ham yaptım göbeğini." İkisi birlikte yatağa geçtiğinde gülmeye devam ediyorlardı. "Bal mı var benim kızımın yanaklarında,babası yesin mi bu yanakları ? Kıymetlim,babasının biricik aşkı ya bu kız!"

 

"Biricik.." dedim mırıldanarak ama Sencer duymuş olacak ki bana döndü,ben ona bakmamakta ısrarcıydım. Yorgunlukla yatağa uzandım,onlara dönük bir halde sadece Duru'yu izliyordum. "Ne kadar güzel doğurmuşum ya.." dedim gülüşünü izlerken.

 

Sencer imayla güldü. "Birlikte yaptığımızı sanıyordum."

 

"Katkın yoktu diyemem."

 

Duru babasının göğsüne başını yasladı,şuan Sencer'in göğsünün üstünde o kadar hoş duruyordu ki onları izlerken kalbim yumuşadı. Elini emmesine izin vermeyerek emzik kutusundan pembe emziğini çıkarıp verdim. Dişlerini kaşıması konusunda ona kolaylık sağlardı.

 

Sencer "Bize ninni söyle annesi." dedi Duru'nun sırtını ve saçlarını okşayarak. Bu isteğini izlediğim manzaranın hatrına reddetmedim. Kendimi tekrar evimde hissettim,İstanbul evim sanıyordum ama Sencer ve Duru'yla mutlu olduğum her yer ve her an benim evimdi.

 

"Gözleri aşka gülen,taze söğüt dalısın.

Gel bana her gece sen,gönlüme dolmalısın.."

 

Duru gözlerini kapatıp bana bakmayı bıraktığında bu kez Sencer'in kehribar gözlerine baktım.

 

"Tatlı gülüş pek yaraşır,gözleri ömre bedel

Ah ne güzel ne güzel seni sevmek ah ne güzel ne güzel.."

 

İnsanlar sevdiği kişilere nasıl küs kalabiliyordu bilmiyordum ama ben kocamın gözlerine bakarken bile yumuşamıştım. Belki de deminden beri bu yüzden ona bakamıyordum,içten içe ona baktığımda eriyeceğimi bildiğim için..

 

Duru'yu hafifçe sağ tarafına doğru kaydırdıktan sonra benim tarafımda olan kolunu açıp "Gel.." dedi sıcacık sesiyle. Reddedemezdim,onun bir adımına tüm ormanları yakmış ve kolunun altına girerek göğsünün soluna da ben uzanmıştım. Duru'nun minik eli babasının kalbinin üstündeydi,benimde elim onun elinin üstünde.

 

"Özür dilerim." dedik aynı anda,sonra da bu tesadüfe aynı anda güldük. Bizim ilişkimizin sanırım en sevdiğim yanı buydu. Bir konuda ikimiz de kendince haklı olabilirdik ama kalbimizi istemeden kırdıysak,sesimizi yükselttiysek bile günün sonunda gurur yapmadan özür dileyebiliyorduk.

 

"Günün gerginliğini sana yansıttım ve seni anlamaya çalışmak yerine direkt olarak sınır çizdim." dedi fısıltıyla,Duru'nun uyanmaması öncelikti. "Seni o kadar çok seviyorum ki,bir başkasının bendeki seni görmesinden korkuyorum ve kıskanıyorum. Özür dilerim sevgilim,daha anlayışlı olacağım konusunda söz veriyorum."

 

"Asıl ben özür dilerim." dedim geri çekilerek. "Sert konuştum,senin fikirlerine önem vermek yerine bencil davrandım. Batu konusunda haklısın,kendimi senin yerine koyduğumda senden daha beter tepkileri vereceğimi de biliyorum ama yanıldığını söyledi." Ona yaklaşıp elimi yanağına yerleştirdim. "Sence de ona ikinci bir şansı vermek gerekmez mi ? Ben sana ikinci bir şans vermeseydim bu durumda olabilecek miydik ?"

 

Sanki buna şükreder gibi yanağındaki elimi öptü,beni anlayışla dinlemesi cesaretimi arttırdı.

 

"Babasını kaybettiğinde çok küçüktü,yengem o kadar büyük bir bunalıma girdi ki çocuklarının varlığını unuttu." diye anlatmaya başladım. "O an ki duygusal boşluğunda böyle saçma bir düşünceye kapılmış olabilir ama bak şimdi gerçeklerin o da farkında."

 

"Nasıl emin olabiliyorsun doğru söylediğine ?"

 

"Hiçbir zaman senin baktığın gibi bakamadı." dedim büyülenmiş bir sesle. "Sen öyle güzel bakıyorsun ki bana,gözlerinde gördüğüm aşk kalbimi titretiyor. Bu dünyada bir ben varmışım gibi,bir ben güzelmişim gibi,bir tek benimle nefes alabilecekmişsin gibi.." O kadar güzel gülüyordu ki içli bir nefes verdim. "Şimdi söyle bana,senin bende gördüğünü başka kim görebilir ? Onun ki aşk olsaydı senin ki ne olurdu ?"

 

Anlını anlıma yasladı. "Seni çok seviyorum.."

 

"Bende seni çok seviyorum."

 

Hep olduğu gibi kavgamızın sonundaki tatlı konuşmamızın ardından dudaklarımızı buluşturduk. Sayıların da geçen zamanın da önemi yoktu,her defasında aynı tutku ve aynı aşkla öpüşüyorduk. Duru'nun varlığını hatırlayınca bir anlığına durdum ama Sencer elini saçlarımın arasına gömüp kendine çekti.

 

Dudaklarımı dişlerinin arasında kurtarıp "Duru." dedim gülerek. O da durup göğsünde uyuyan kızımıza baktı.

 

"Beşiğini neden kurdurmadım ki." diye söylendi kendi kendine. "Yağmur'u ara gelsin alsın yeğenini." Dalga geçtiği için kendine güldü,bende ona. "Yengemlere mi versek acaba ?"

 

"Saçmalama kocam,kızımı bırakmam ben."

 

"Beşiğini kuralım o zaman."

 

"Her an uyanabilir,doktor jelin geçiçi bir etki olduğunu söyledi." dedim tatlı bir dille onu reddederek. Keyifsizce ofladı. "Hem şöyle güzel uyumuşken ona nasıl kıyacaksın babası ?" Gözleri Duru'yu bulduğunda gülümsedi. "Tam bir babacı ya,baksana nasıl tutmuş gömleğini."

 

"Şimdi küçük ama ileride beni sever mi acaba ?"

 

"O nasıl soru,sen onun babasısın!"

 

"Bende annemin oğluydum." dediğinde boğazıma bir yumru oturdu. Acı bir tebessümle Duru'nun saçlarını okşamaya başladı. "Ona rağmen sevmedi beni, hatta dediğine göre nefret bile etmiş. Babam desen kaç yaşında olduğumu bile bilmiyordur." Bana döndüğünde bakışı derinleşti. "Bir tek sen karşılıksız sevdin beni,ne yaparsam yapayım yine de sevmeyi bırakmadın."

 

"Duru'da seni sevecek." dedim ensesini okşarken. "Onlar senin imtihanın oldu ama Duru senin en güzel hediyen olacak. Kızımız babasını çok sevecek." Bunu adım kadar iyi biliyordum. "Daha şimdiden seni görmeyi bırak adını duyunca bile heyecanlanıyor,baksana göğsünde huzuru buluyor." Sencer'in gözlerinin dolduğunu görünce benim de gözlerim doldu. "Kaç yaşına gelirse gelsin aynı heyecanla karşılayacak seni ve biliyorum ki bin ihtimal olsa bininde de senin kızın olmak ister,tıpkı bin ihtimalde de seni seçen ben gibi."

 

Kolunun altına girdiğimde sıkıca sarıldı bana,saçlarımın tepesinden defalarca öptü. Duru'ya da aynı içtenlikle sarılmak istedi ama kendini durdurdu. İkimiz de güldük çünkü hanımefendi en ufak bir sarsılmada uyanabilirdi. Biz ciddi anlamda çok güzel bir aile olmuştuk. Kimsenin leke sürmesini istemeyeceğim kadar tertemiz ve güzeldik.

 

Saatin kaç olduğunu bilmiyordum,burada olmanın bir ızdırap olmasını es geçtim. Kocamın sol yanında gözlerimi yummuşken,sağ yanını kızımıza emanet etmenin rahatlığıyla uykuya daldım. Ne kadar kötü bir gün geçirirsem geçireyim günün sonunda onlarla olmak tüm yaralarıma tek şifaydı..

 

⚓️

 

Sencer Duru'yu havada süzerek içeri adımını attı ve "Duru Saruhan'la mutlu sabahlar!" dedi neşeli bir sesle. Duru babasının onu havada süzmesini çok sevdiği için küçük çığlıklar atıp gülüyordu.

 

"Oy kurban olurum ona."

 

"Günaydın."

 

"Gülüşini yeduğum."

 

"Hayurlu sabahlar olsin."

 

Bu masada kahvaltı yapmayı hiç özlemediğimi fark ettiğimde hafifçe yüzümü ekşittim ama bunu Sencer'e belli ederek onun da keyfini bozmak istemediğim için hemen düzelttim kendimi. "Duru uçuyor uçuyor!" deyip Alp ve Yusuf'un yanına gittiler. "Bak burada abiler varmış,kimmiş bunlar abiymiş bunlar!"

 

Çocuklar bir kaç dakika Duru'nun ellerini tutmuş,saçlarını ve yanaklarını okşamıştı. Sonunda Sencer Duru'yu kucağında tutup yanıma oturdu,Duru oturmaktan hoşlanmasa da sesini çıkarmadı çünkü masadakiler dikkatini çekmişti.

 

"Baba olmak yakıştı sana." diyen Esma Hala'ydı. Gülen bir ifadeyle ikisine bakıyorken aynı fikirde olanlar da onu onaylamıştı. Sencer sadece gülmekle yetindi.

 

Asiye Hanım çatalını eline aldı. "Tamamlanduğumuza göre başlayalum."

 

"Pelin gelecek anne." dedi Feride Hanım,kaşlarımı olabildiğince çatıp Atakan'ın yanındaki boş sandalyeye baktım. Bir zamanlar Yağmur'un oturduğu yeri şimdi bir başkası için ayırmaları çok acımasızcaydı.

 

"Bekleyelum o halde." dedi İlyas Bey,o esnada iti an çomağı hazırla misali kapının zili çaldı ve çok geçmeden Pelin'in iğrenç sesi kulaklarımı doldurdu.

 

"Günaydın herkese."

 

O aile üyelerinden yanıt alırken Sencer'in gözlerinin içine baktım,herhangi bir yanıt verirse kendini önümdeki bıçakla kesebilirdim. Mesajı almış gibi güldü ve başını eğip Duru'yla ilgilenmeye devam etti. Maalesef ki kız direkt karşımdaki sandalyeye oturduğundan göz göze gelmiştik.

 

"Sen nasılsın Efil,alışabildin mi buraya ?" dediğinde güldüm istemsizce,o kadar alaycı bir ifadeyle gülmüştüm ki sinirlendiğini görüyordum. "Neden güldün,bir şey sordum sana! Niye güldün!"

 

"Bu evin yabancısı olan ben değilim Pelin." dedim sertçe. "Ben sana bu cesareti veren kim,çok iyi biliyorum." Gözlerim kısa bir an Feride Hanım'a değdi. "Bana aklının estiği gibi sesini yükseltemeyeceğini öğren ya da malum kişi öğretsin yoksa ben öğretmek zorunda kalırım."

 

Atakan araya girdi. "Hanımlar tamam."

 

"Sen sus!" dedim ona dönüp. "Bu haddini bilmez kızı çok aradınız mı merak ediyorum gerçekten."

 

"Ne saçmalıyor bu!"

 

Atakan kızın kolunu tuttu. "Pelin tamam!"

 

"Atak-"

 

"Pelin sus!"

 

Öfkeli gözlerine bakarken kalkıp gitmemi bekliyordu ama ona istediğini verme derdinde değildim. Çatalımı elime alıp önüme bir parça peynir aldım küçük bir tebessümle. Vicdanım biraz olsun rahatlamıştı,Yağmur'umu üzen bir kişinin bile mutlu olmasına izin vermeyecektim.

 

Asiye Hanım huzursuzca "Afiyet olsun." dedi.

 

Herkes yemeğine odaklandığında yanımda oturan Alp kulağıma yanaştı. "Ben de hiç sevmedim bu kadını yenge." dediğinde hafifçe güldüm. Aramızda der gibi güldüğünde göz kırpıp onayladım onu.

 

"Sende mi yemek istiyorsun kızım ?" diyen Sencer'e döndüm. Duru Sencer'in ağzına götürdüğü çatala bakıyor ve babasının onu tutmasına rağmen ulaşmaya çalışıyordu.

 

Sevda abla "Ek gıdaya başladın mı kuzum ?" dedi.

 

"Daha beşinci ayına yeni girdiği için başlamadım ama doktorumuz yiyeceklere uzanıp özendiğinde başla demişti." Tekrar Duru'ya döndüm,sanırım ilk kez bu şekilde yemek istiyordu. "Aslında ilk dişini çıkaracak onun acısı var,belki dişi kaşımak için istiyordur."

 

"Öyle olsaydı ellerini kullanırdı." dedi Sencer gülerek,ciddi anlamda çatalı çok zor kaçırıyordu Duru'dan. "Baksana çocuk uçtu uçacak peynir için."

 

"Kizum azucuk yumurta yedurmeyi dene." diyen Asiye Hanım'a döndüm,sıcak bir tebessümle Duru'yu izliyordu. Sadece o değil tüm herkes Duru'yu izliyordu, Sencer haklıydı hepsi Duru için çok heyecanlıydı.

 

"Ya boğazında kalırsa ?" dedim korkuyla Sencer'e dönüp. O da aynı korkuyu taşıyınca dudaklarımı kemirmeye başladım.

 

"Kuzum bence denemelisin." dedi Sevda abla,kendisinin tecrübelerine ve anneliğine güvendiğim için ona döndüm. "Her bebek farklı aylarda ek gıdaya başlıyor,mesela Yusuf'la 7 aylıkken başlamıştık. Alp'le de 6. ayın başında. Hem korkma boğazında kalmaz Allah'ın izniyle."

 

Kafamı salladığımda önümdeki yumurtanın sarısını ayıkladım,hafif katı ve sıvı kıvamda olan yumurtanın çok küçük bir kısmını parmağıma aldım. İzlediğim videolarda ilk olarak bu şekilde yapılıyordu. "Umay videosunu çeksene." dedi Poyraz.

 

Sencer kızımızın oturuşunu düzeltip bana çevirdiğinde Duru elime bakıyordu, bu çocuk gerçekten hızlı büyüyordu. "Ham geliyormuş." dediğimde parmağımı ağzına götürdüm. Dünki gibi zorlanmadan dudaklarını araladı ve yumurtayı ağzına alıp dudaklarını kapattı. Dilini dışarı çıkaracak gibi oldu ama durdu çenesini oynatmaya başlayınca uçmayı başarmış gibi sevinmiştim. "Yedi vallahi!"

 

Şuan dudaklarını tekrar aralamış ve parmağıma bakıyordu,hepimiz küçük bir kahkaha attık. "Gören de aç bırakıyoruz sanacak." dedi Sencer keyifle. Bu an ikimiz için de önemli bir andı. Kızımız yemek yiyebilecek kadar büyüyordu ve beni bıraksalardı ağlayabilirdim. Onun ilk kalp atışını duyduğumuz günden bugüne ne çok şey geçip gitmişti.

 

"Bugünlük bu kadar anneciğim." dedim elimi peçeteyle silip,hala dilini yalıyordu. Ağzına gelen bu tadı çözmeye çalışıyordu.

 

"Babam nişandan sonra düğün için arayı çok açmayalım diyor." diye araya giren Pelin hepimizin moralini bozmayı başarmıştı.

 

Bize gelince ağzını bıçak açmayan Feride Hanım "Tabi ki kızım." dedi belki de ilk kez gördüğüm bir gülümsemeyle.

 

"Duru kızım bak babaannen gülümsüyor." dedim alayla. "Bu anı sakın unutma çünkü bir sonraki gülüşünü gördüğünde lisede felan olursun."

 

Bana öldürücü bakışlar attı bense umursamaz bir tavırla gülümsedim. "Baban rahat olsun,şu haftasonu nişanımızı bir yapalım. En kısa zamanda nikah tarihi alıp düğünümüzü de kurarız."

 

"Tamam anneciğim."

 

Yüzümü ekşittim anında,hayatımda daha samimiyetsiz bir sohbet gördüğümü sanmıyordum. Kimse onları takmadı elbette,anladığım kadarıyla bu evliliği Feride Hanım hariciyle kimse istemiyordu ama kadında öyle bir baskınlık vardı ki kimse de engel olmuyordu.

 

"Bugün son bir kez mekanı kontrol ettirelim." dedi Feride Hanım Atakan'a. "Bu sırada davetiyeleri dağıttırırsın. Önümüzde iki gün var,biraz daha aceleci olalım oğlum."

 

"Tamam anne."

 

Sencer Feride Hanım ve Atakan'a kısa bir an baktı,ondan esirgenen sevginin bir başkasına verildiğini görünce insanın canı yanıyordu. Sencer'in de canı yanmıştı,bu hiçbir zaman geçmeyecekti. Çünkü annesizlik geçmezdi,çünkü anne sevgisine hangi yaşta olursan ol ihtiyaç duyardın.

 

Dünden beri aklımda olan soruyu sırf Sencer'in dikkatini dağıtmak için sormaya karar verdim ve kulağının dibine yaklaştım. "Tahir amcan nerede ?"

 

"Burada kalmıyor o." dediğinde kaşlarımı çattım. "Ara sıra bizimkileri görüp sonra gidiyor. Ormanda bir kulübe varmış,orada kalıyor."

 

"Sizinle çalışmıyor mu ?"

 

"Bazı zamanlar katılıyor bize ama çoğu zaman bağımsız,ölmeyi bekliyorum oğlum demişti bana."

 

Kafamı salladım dalgınca,elimde olmadan üzülmüştüm ona. Çok kalabalık bir ailesi vardı ama kimsesizdi. Hayal edemeyecek kadar gücü vardı ama en çok istediği şeyi yapamıyordu. Ölüm tüm çareleri bitiriyor,kalanın omuzuna yük oluyordu.

 

Annemsizlik kalbimin ortasında kendini belli ettiğinde içli bir nefes verdim, onu benden alan kadere bir kere daha ağladı yüreğim. Sencer'in kucağında oturan kızıma döndüm,benim ona bakmamla heyecanlanıp daha çok hareket etmeye başladı. Babası masada dönen sohbete dahil olsa da onu sıkıca tutuyordu.

 

"Gel aşkım." dedim kollarımı uzattığımda. Duru'nun sadece babacı olacağını düşünmüştüm ama kızım babası kadar beni de seviyordu,bazı durumlardaysa sadece benciydi. Onu kucağıma aldığımda ayakları üzerinde tuttum,ellerini saçlarıma doladı ve yüzümdeki her mimikte gülmeye başladı. "Anne miyim ben ? Sen anneye gülüyor musun ?"

 

"Sevgilim kalkıyorum ben." diyen Sencer'e döndüm. Erkeklerin hepsi kalkmıştı ve eşlerini öpüyordu. Atakan'sa Pelin'in suratına bile bakmadan çıkmıştı salondan.

 

Mustafa abi çocuklarına seslenip çıktı salondan. "Uşaklar kalkun hayde okula!"

 

"Tamam hayatım." dedim,saçlarımın üstüne öpücük kondurdu. Duru'yu da ona uzattım,saçlarından ve bal yanaklarından öpüp çıktı salondan. "Baba Allah'a emanet olsun inşallah,değil mi kızım ?"

 

Sencer'in gitmesiyle burada ki işim bittiği için ayağa kalktım ama "Bana bak Efil." diyen Feride Hanım'ın sesiyle duraksadım. "Her defasında susuyorum ama artık canımı sıkmaya başladın,seni öyle bir mahvederim ki Sencer bile dönüp yüzüne bakmaz."

 

"Feride!" dedi Asiye Hanım kızarcasına.

 

"Sizin bu asılsız tehditleriniz inanın umurumda değil." dedim tebessümle. "Ben siz dahil herkese olması gerektiği gibi davranıyorum. Ne yaparsanız yapın, isterseniz yedi cihanı toplayın yine de amacınıza ulaşıp benle Sencer'i ayıramayacaksınız." Güldüm,Duru'yu işaret ettim. "Zamanında denediniz ama gördüğünüz gibi pek başarılı olamadınız."

 

Konuşmasına fırsat vermeden ona arkamı dönüp salondan çıktım,bu kadının saçmalıklarına katlanamıyordum artık. Hem Sencer'i oğlu olarak görmüyor ve onu düşünmüyordu hem de hayatına dahil olma haddinde bulunuyordu.Kadın resmen annelerin yüz karasıydı.

 

Odaya girdim alelacele,burada kalacağıma kızların yanına gidebilirdim hem Batu'nun bahsettiği şirket mevzusunu da öğrenmiş olurdum. Duru'yu yatağa bırakamazdım çünkü artık çok hareket ediyordu,onunla birlikte hazırlanmaya başladım.

 

Sencer'e kısa bir mesaj atmayı da unutmamıştım,dünden sonra bu konuda anlayışlı olacağını biliyordum. Beni yanıltmamıştı. Onun gibi birine sahip olduğum için dünyanın en şanslı kadını olabilirdim.

 

Sencer benim de Duru'nun da en büyük şansıydı.

 

⚓️

 

Sencer Saruhan

 

Çalışmak mı beni yoruyordu yoksa düşüncelerim mi kestiremiyordum,başımda öyle bir ağırlık vardı ki sonunda pes ederek kalemi bıraktım. Başımı arkama yasladığımda zihnim bu anı bekliyormuşçasına cevapsız sorularını sıralamaya başlamıştı.

 

Bu sorular o kadar yıpratıcı sorulardı ki cevabını veremediğim her saniye o korkunun içine daha da çekiliyordum,Efil'i ve Duru'yu bu şehre getirmek hiç mantıklı bir karar değildi. Her dakika onlara bir şey olacak korkusuyla burun buruna olmam beni şimdiden yıpratmıştı.

 

Kapının çalınmadan açılmasına Kerem sayesinde alışmıştım,elindeki dosyaları masama bırakıp karşıma oturdu. Nadir anlarda gergin olurdu ve şuanda da elle tutulur bir gerginliği vardı.

 

"Hayırdır ?" dedim başımı iki yana sallayıp.

 

Uzatmadı. "Akşam yeniden toplantı varmış."

 

Devamını getirmesine gerek yoktu,aynı gerginliği bende hissediyordum. İkimiz de aynı şeyi düşündüğümüzden bu durumu garipsiyorduk,toplantıların bu kadar sıklaşması normal değildi. Tüm bunlar bir fırtınanın eşiğinde olduğumuzu hissettiriyordu.

 

"Başkan'ın suyu ısınıyor artık." dediğimde Kerem'de kafasını salladı. "Bir amaç uğruna hepimizi harcamak istiyor ama ben buna göz yummam,teslimatları bu kadar sık yapmamız demek kendimizi polisin kucağına bırakmak demek!"

 

"Benim de anlamadığım bu." diyerek araya girdi. "Tek bir mal polisin eline geçse sadece biz değil,kendisi de yanacak ama bunu umursamıyor gibi."

 

"Piçin evladı bizi de uyuşturucuya mecbur bırakmak istiyor."

 

"En başından beri amacı budur belki de."

 

"Bana olan kini bir yana masanın uyuşturucu kolunda bizim de olmamızı istiyor çünkü daha iyi sonuçlar alacağını biliyor." dedim ve ayağa kalktım düşünceyle. "Ne yaparsa yapsın uyuşturucuya bulaşmam,silah ticaretini bile bir kaç şartın sonunda yaptık biz."

 

"Sen düşünme şimdi bunları,akşam göreceğiz ne istediğini."

 

Bu akşam da karımı ve kızımı yalnız bırakacak olmak canımı sıkıyordu ama daha iyi günler için bugünlere katlanmak zorundaydık. Telefonuma gelen bildirim sesiyle ekranı açtım,Efil'in gönderdiği fotoğraf bildiriminin üstüne tıkladım.

 

Sadece bildirimi bile yüzümü güldürdü.

 

Onların gülen yüzünü görmekse kalbimin atışını bile değiştirdi,aynanın karşısında güzelliklerinden bihaberlerdi. Baktıkça baktım,doyarım sandım ama her saniye daha da bakasım geldi. Onların hep böyle gülmesi için nelerimi vermezdim ki..

 

İkisinin de altında mavi bir kot,üstünde de siyah beyaz şeritleri olan bir kazak vardı. Duru'nun minik saçları iki yandan toplanmış olsa da Efil'in saçları her zamanki gibi açıktı. Evlendiğimiz günden beri topladığını görmemiştim,bunun sebebini en yakın zamanda sormalıydım.

 

Güzelliğiniz günümü güzelleştirdi.

Sizden daha iyisi yok,bir kez daha emin oldum.

 

Telefonu kapatıp masaya koyduğumda bile yüzümdeki tebessümü silemedim, fotoğrafa tekrar bakmak istediğim esnada Kerem "Hayırdır ?" dedi. "Bir anda kim yüzünü güldürdü ?"

 

Sorunun cevabını biliyordu,imasına karşılık sadece gülmekle yetindim. İçim bir anda onların özlemiyle dolup taştı,işimi bırakıp yanlarına gitmemek için kendimi zor tutuyordum.

 

Ben özlediğim için gitmek istesem de Efil'e yanlış bir izlenim vermek istemiyordum. Batu'nun varlığı yüzünden geldiğimi sanıp ona güvenmediğimi düşünmesini istemezdim,amacım hiçbir zaman onun özgürlüğünü kısıtlamak değildi ve şuan da bunu kanıtlamalıydım.

 

Özlesem de burnumda tütseler de yine Efil için,onun güveni için oturduğum yerde kaldım. Kerem incelediği dosyaları masama tekrar bıraktıktan sonra "Bunlara da sonra bakarsın ama ben bir şey diyeceğim sana." dediğinde dikkatimi ona verdim.

 

"Hayırdır ?"

 

"Hayır inşallah.." dedi gülümseyerek,ufak bir tahminle güldüm. "Ben artık bir şeylerin zamanı geldiğini hissediyorum Sencer,ufak bir organize ile Nehir'e evlenme teklifi edeceğim."

 

"Çok yerinde olur." dedim keyifle.

 

"Sonra gider Batu uyuzundan isteriz."

 

Anlatırken gözlerinin derininde sakladığı heyecanı görebiliyordum,biraz hızlı ama çok güzel bir ilişkileri olmuştu. Başta ben bile onun sevgisinden şüphe etmiştim ama sonralarında Nehir'e olan bakışlarını görünce her şeyden emin olmuştum.

 

"Bak kardeşim." diyerek ciddileştim. "Sevginden şüphe etmiyorum ama bu gibi işlerin birer çocuk oyuncağı olmadığını bilmelisin. Sevdiğin kadınla bir yola gireceksen o yolun sorumluluklarından kaçmayacaksın,o yoldaki yorgunluğunu Nehir'in üstüne yüklemeyeceksin."

 

"Bunların hepsi bana çok çılgınca gelse de Nehir için yapamayacağım hiçbir şey yok Sencer." dedi,bana değil tam karşısına bakıyordu. "Ben kendime bile inanamıyorum ama gerçek olan şu ki,Nehir'e kör kütük aşığım ve o mutlu olsun diye gerekirse çok sevdiğim kendimden bile vazgeçerim."

 

"O halde bize de hayırlı olsun demek düşer."

 

Dudaklarını aralamıştı ki telefonu çaldı,ekranına bakar bakmaz ayağa kalkıp "Benimki." dedi. Onun bu haline hafifçe tebessüm ettim,kapıdan çıkarken aramayı yanıtladı. "Efendim sevgilim,buyur prensesim,emret hatunum."

 

2 saat sonra

 

Bıkkın bakışlarımın ardındaki yorgun adamı izledim bir süre,giydiğim takım elbisenin son kontrollerini yapıp aynanın karşısından çıktım. Hızlı adımlarla odadan çıkıp beni bekleyen babamlara yetişebilmek adına şirketten çıktım.

 

Korumalarla dolu üç arabanın haricinde bizim bineceğimiz iki araba vardı, masada sadece ben ve babam oturduğundan amcam ve oğulları gelmezdi bizimle. Abim babamın yancısı olarak,Kerem de benim yancım olarak katılırdı bize.

 

Koltuğuma yerleştim ve babamın beni izleyen bakışlarına döndüm,İstanbul'a taşındığımızdan beridir bana kırgın ve kızgındı. Aramız zaten hiç iyi olmazken bir de bu sebepten dolayı uzaklaşmıştık ama Efil için bunu bile umursamaz hale gelmiştim. Onlar beni bir amaç uğruna seviyordu ama Efil koşulsuzca seviyordu.

 

Babamın bakışlarından kaçtım,öyle dolu dolu bakıyordu ki anlatmak istediklerinden kaçtım. "Baba." dedi abim lafa girerek. "Pelin mevzusunda-"

 

"Zamanı mı Atakan ?" diye yükseldi babam,o abimi susturdu ama ben cümlenin devamını merak ediyordum. Bu konu hakkında hala onunla konuşacak vakit bulamamıştım ama sevmediği bir kadınla evlenerek hayatını hiçe sayamazdı.

 

"Peki baba."

 

Efil'in attığı fotoğraflara ve videolara bakarken zamanın nasıl geçtiğini pek anlayamamıştım. Onlar şuanda evde beni beklerken bu gecenin hemencecik bitmesi benim için en güzel şey olurdu. Aracın durması ve kapımızın açılması ile sıra sıra aşağı indik.

 

Diğer adamların aracı ve korumaları etrafa yayılmıştı,bizim korumalarımız da aralarına dağıldı. Girişin kapısı iki yana açıldığında babamla birlikte ilerlemeye başladık. Salonun ortasına kurulan büyük yuvarlak masaya kısa bir an göz gezdirip yerime oturdum.

 

Kerem başımda yer aldığında abim de babamın başına geçti. Masanın gerginliği çok kısa sürede bana bulaşmıştı. "Silahını neden bırakmadın delikanlı ?" dedi Başkan bana dönerek.

 

Rahat bir tavırla arkama yaslandım. "Silahım seni korkutuyor mu ?"

 

Onunla atışmam hoşuna gidiyormuş gibi hafifçe güldü,diğer tüm üyeler sessizdi çünkü bizim bu hallerimize çoktan alışmışlardı. "Ben istemediğim sürece bana hiçbir şey yapamayacağını ne zaman anlayacaksın ?"

 

"Merak ediyorum." dedim sorusunu es geçip. "Seni öldürdüğüm gün de aynı bu şekilde rahat olabilecek misin ?"

 

"Hayallerini kendine sakla." dedi gülerek,kendine ve arkasındakine o kadar çok güveniyordu ki hiçbir korkusu yoktu. "Özellikle karın ve kızın benim şehrimdeyken canımı sıkmasan iyi olacak."

 

Beni nasıl sinirlendireceğini çok iyi biliyordu,engel olamadığım bir öfkeyle yandı gözlerim. "Biliyorsun değil mi ?" dedim sakin kalarak,ona istediğini vermeyecektim. "Seni onların uğruna öldüreceğimi,onlara kurban edeceğimi biliyorsun değil mi ?"

 

Onun mavilikleri buz kesti,benim kehribarlarım yandı. Bu çatışma dolu bakışmayı elbette Selim Bey bozdu. "Konumuza dönmemiz gerektiğini düşünüyorum."

 

Yeniden oluşan sessizlikte yemek servisi yapılmaya başlamıştı,herkes hep olduğu gibi önündeki tabaklara şüpheyle bakıyordu. Başkan'ın bizi zehirleyeceğini düşünüyorlarsa çok yanılıyorlardı. "Afiyet olsun." dedi piç kurusu.

 

Çatalımı elime alırken Efil'in bir saat öncesinde attığı video aklıma geldi,püre haline getirdiği sebzelerden iki kaşık kadar Duru'ya yedirmişti ve kızımız da afiyetle yemişti. Daha dün avucumun içine sığacak kadar küçükken şimdi yemek yiyecek kadar büyümüştü.

 

"Selim senin polis sorgunda herhangi bir sorun oluştu mu ?"

 

"Çok uğraştılar ama kanıt bulamadıkları için bırakmak zorunda kaldılar." dedi Selim Bey. "İhbarı alır almaz silahları eski depolarımdan birine taşıttırdım,bu yüzden polisler hiçbir şey bulamadı."

 

"Şu sıralar üzerimizde akbaba gibiler."

 

"Doğru söylüyor,benim evimin çevresinde bir sivil araçla sürekli dolanıyorlar."

 

"Benim şirketimin etrafındalar."

 

"Sanki bir ihbar almışlar da hepimizi abluka altına almış gibiler."

 

"İlyas sizde durumlar nedir ?"

 

"Normalde şirketin etrafında çoğunluktaydı ama Sencer'in dönüşünden sonra evin etrafında da dolanmaya başladılar."

 

"Herhangi bir açık arıyorlar."

 

Umursamaz bir tavırla hepsini tek tek dinliyordum,tüm bunların olacağından bir an bile şüphem yoktu. Hepsini yerle bir edeceğimi söylemiştim,beni dinlemeyen onlardı. Şimdiyse bu belayla karşı karşıya kalmaları onların hak ettiği bir şeydi.

 

Gerçeği bir müddet bilmeyeceklerdi.

 

Karım için hepsini sattığımı bilmeyeceklerdi.

 

Kızımın geleceği için bu masayı bir ateşe attığımı bilmeyeceklerdi.

 

Bana aile olan karımın ve kızımın mutluluğu için babamı bile yaktığımı,kimseyi umursamadığımı,ilk kez bencil davrandığımı bilmeyeceklerdi.

 

"Sencer Saruhan."

 

"Benden ne istiyorsunuz ?"

 

Adam tam karşıma oturdu,keskin bakıyordu ama sert değildi. "Kızın doğalı bir hafta olmuş ama yine de hayırlı olsun diyelim." dedi,Duru'yu anmaları gerilmeme sebep oldu. "Korkmana gerek yok çünkü biz küçük bir cana zarar verecek insanlar değiliz biliyorsun."

 

"Benden ne istiyorsunuz ?" dedim bu kez daha sert bir şekilde.

 

"Biz zarar vermeyiz ama o masadaki herkes bunu gözünü kırpmadan yapar biliyorsun değil mi ?" dedi hala sorumu yanıtlamadan. "Tek bir kurşunla karını da kızını da senden alabilir."

 

"Sus artık!" diye bağırdım tahammülsüzce,saçma sapan şeyler söylemesini dinlemeyecektim. Korkularımı sürekli dile getirmesi beni delirtmişti.

 

"Benim de kızım var Sencer." dedi sakinlikle. "Babalığın ne demek olduğunu çok iyi biliyorum,söylesene kızını o kanlı masadan nasıl koruyacaksın ?"

 

Sessiz kaldım,artık neden burada olduğumu biliyordum. Sorumu tekrarlamadım ya da lafını kesmedim. Bana teklif edeceği şeyin bilincinde sadece onu dinledim.

 

"Bahsettiklerinden de zeki bir adamsın." dediğinde güldü. "Seni manipüle edebileceğimi sandım ama amacımı ilk dakikadan anladın,inanılmaz."

 

"Sadede gelelim mi ?"

 

"O masanın sonunu getirecek belgelerin elinde olduğunu biliyorum,senden sadece o belgeleri istiyorum." dedi kendini öne atarak. "Türk Devleti'yle anlaşman senin de ailenin de yararına olacaktır,kendini ele verecek delilleri yakıp at ama o masayı bitirecek belgeleri bana ver."

 

"Bahsettiğiniz şey bu kadar basit değil." dedim.

 

"Korkusuz bir hayat istiyorsun,bizde sana bu uğurda yardım edeceğimizi söylüyorum. Devlet sana bir yardım eli uzatıyor Sencer,o eli tut ve kendini de aileni de o bataklıktan çıkar."

 

"Benim suçlarım ne olacak ?"

 

"Bu yardımı kabul edersen görmeyeceğiz,konu sana geldi mi kör gibi davranacağız."

 

"Kerem ? Abim ?"

 

"Onların masada oturmadığını biliyoruz,resmi olarak herhangi bir suç işlemediklerini de." dediğinde ayağa kalktı. "Bu yüzden onlar da sıyrılabilir işin içinden ama baban.."

 

Cümlenin devamını anlamıştım,bu yüzden başımı eğdim. "Düşünmen için bir hafta süren var Sencer." dedi ve kapıyı da açık bırakıp gitti.

 

Halbuki ben yanıtımı vermiştim,o ise cevabını almıştı.

 

Babama ihanet etmeyi anında kabul ederek karımın ve kızımın mutluluğu için tereddütsüzce kararımı vermiştim.

 

Sonrasında canımın yanacağını bilsem de,bu yaptığımın doğru olmadığını bilsem de Devlet tarafından yapılan bu teklifi kabul etmiştim. Yapılan tüm operasyon kordinatlarını ve gerekli bilgileri kısım kısım iletiyordum.

 

Kendimi ve ailemi tehlikeye atmadan,şüphe çekmeden ve dikkatli hamleler yapıyordum ki ne masanın ne de polisin eline düşmemeyim. Başarılı oldukça sona daha da yaklaşıyordum.

 

Bu öyle bir sondu ki ne mutluyduk ne de mutsuz.

 

⚓️

 

Bölüm Sonu.

Kısa bir bölüm oldu ama diğer bölüm çok hızlı gelecek.

Hemen bölüm hakkındaki fikirlerinizi alayım ♡

 

Sencer'in planına şaşırdınız mı ?

Sizce doğru olanı mı yaptı ?

 

Instagram : mavibirlotus

 

Diğer bölüm görüşmek üzere.

 

 

Bölüm : 15.05.2025 13:31 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...