25. Bölüm
M. / Esaret / Bölüm 24 | Kırık Kapler Durağı

Bölüm 24 | Kırık Kapler Durağı

M.
mavibirlotus

Hoş geldinizzz!

 

Önceki kısa bir bölüm olduğu için

bu bölümü erken attım ama bundan

sonraki bölümü SINIR DOLMADAN atmam.

Keyifli okumalar dilerim.

 

Sınır : 105 Oy / 75 Yorum

 

Medya : Yağmur'un Elbisesi

 

Bölüm Şarkıları :

Marsis,Deda (Anne)

Bağzıları,Evleniyormuşsun Bugün

Sezen Aksu,Yalnızca Sitem

 

⚓️

 

Bir sonbahar günü başlamıştı hikayemiz,soğukla mücadele etmişti ruhlarımız ve her türlü zorluğun bağrından fırlayıp buralara kadar gelmiştik. Şimdi yine bir sonbahar günündeyken hikayemizi sonlandırmak için bekliyorduk.

 

Bu kez kucağımda sevdiğim adamdan bir parça vardı,evliliğim bir aşkın imzasına dönüşmüştü. Annem için başlattığım savaşı bu kez mutluluğumuz için sürdürüyordum,bu bataklıktan çıkıp ömür boyunca mutlu olmak için..

 

Alp elindeki arabayı koltuğun üstünde sürüp Duru'nun ayak ucuna kadar getiriyor ve "Düt düt geliyor!" diyerek seslendirmeler yapıyordu. Duru desteksiz oturamadığı için sırtını bana dayamıştı ama odağı Alp ve Yusuf'taydı.

 

Yusuf daha öğreticiydi. "Bunun adı araba,hıhım a-ra-ba."

 

Onları küçük bir tebessümle izliyordum ama aklım hep Sencer'deydi. Kalbim endişeyle kasılıp dururken bu bekleyişe çoktan alışmıştım ama kalbim ilkmiş gibi irkiliyordu.

 

Dalgın gözlerim salonda oturanların üstünde dolandı. Asiye Hanım her zamanki yerinde pembe bir patik örüyordu,eltilerim meyve soyuyor ve eşleri ile televizyon izliyordu. Onların rahatlığına imrenmemek elde değildi,zira burada yüreğim ağzımda atıyordu.

 

Duru'nun hareket etme ve koltuktan aşağı atlama girişimlerine engel olduğum esnada zil çaldı. "Baba geldi kızım." dedim heyecanla,bir kez daha onun bize sağ salim gelmesinin sevinciyle yerimden kalktığımda tam da tahmin ettiğim gibi Sencer içeri girmişti.

 

"Hayırlı akşamlar."

 

"Hoş gelmişsun oğlum."

 

"Hoş geldiniz kardeşim."

 

Üstündeki gömleğin kravatını çıkarıp atmış olmalıydı,üstten bir kaç düğmesi açıktı ve saçları karışıktı. Bizi görünce hafifçe gülümsedi,biz de onu görünce heyecanlanmıştık. Hatta Duru o kadar çok heyecanlanmıştı ki babasının kucağına doğru atlamaya çalışıyordu.

 

"Kurban olurum sana,beni mi özledin kızım ?" derken Duru'nun hizasına eğildi ama muhtemelen ellerini yıkamadığından dolayı kucağına almıyordu,Duru ise istediğini yapmadığımız için ağlamak üzereydi. "Ellerim temiz değil bir tanem, nasıl kucağıma alayım ki ben seni ?"

 

"Çıkalım mı odaya ?" dedim hasret dolu bir sesle,gözleri beni bulduğunda aynı özlemi görmek bir nebze olsun beni mutlu etti.

 

Kafasını sallamıştı ama hepimizi durduran bir ses "SENCER!" diye haykırmıştı, İlyas Bey'in kendisi de içeri girdiğinde tüm gözler onun üstüne döndü. Bu kadar öfkeli bakmasına anlam veremedim.

 

"Efil siz odaya çıkın." dedi Sencer bana dönüp,başımı iki yana salladım. Duru şiddetli bir şekilde ağlamaya başladığından dolayı şuan yapabileceğim en mantıklı şey buradan uzaklaşmaktı ama Sencer'i yalnız bırakamazdım.

 

Onun dediğini yapmadığım için bana sitemli gözlerle bakarken ben bir kaç adım geriye doğru gidip Duru'nun emziğini ağzına verdim ve susması için kucağımda sallamaya başladım. "Bana bak Sencer!" diye bağırdı İlyas Bey yeniden.

 

Duru daha da yüksek sesle ağladığından Sencer de "Bağırmayın diyorum size anlamıyor musunuz!" diye bağırmıştı. Karşısında duran babasını es geçip bizim yanımıza geldi ve Duru'yu tek hamlede kucağımdan aldı. "Tamam kızım bak buradayım,baba burada prensesim."

 

Duru babasının kucağında olduğunu anlayınca susmuştu,yaşlarla kaplı yüzünü uykusu olduğundan dolayı babasının boynuna gömdüğünde kollarını da boynuna dolamıştı. Sencer'in geniş omuzunda minicik kalmıştı,bu görüntüye ömür adanırdı.

 

"Dinle baba." diye fısıldadı Sencer babasının karşısına geçtiğinde. "Başkan'ın size ezberlettiği kalıp fikirlerden çok sıkıldım ve hiçbiri benim umurumda değil!" Bu masadan da dertlerinden de sıkılmıştım. "O piçin ticaretini yaptığı ve bizim de yapmamızı beklediği uyuşturucuyu yarın senin torununun kanına enjekte ettiklerinde ne yapacaksın ?"

 

Sevda abla Yusuf'u ve Alp'i odalarına gönderirken keşke Duru'yu da birileri ile buradan uzaklaştırabilsem diye düşündüm ama şuan bizim kucağımız haricinde hiçbir yer ona huzur vermiyordu. İlyas Bey'in cevapsızlığı Sencer'in alayla gülmesine sebep oldu.

 

"Bencil davranmaktan vazgeçin!" dedi Sencer öfkeli bir tonda ama hala fısıldıyordu. "Benim kızımın geleceğini kirletecek olan bir paranın hiçbirimize hayrı dokunmaz,sadece çocuk değil gençlerin de hayatını karartmıyor mu ? Umut nerede baba ? Umut'tan ne zamandır haber alamıyoruz söylesene! O da bizim kanımız değil mi ? Bencillikten vazgeçin."

 

Kısa bir sessizlik oluştu,bu sessizliğin herkesi düşünmeye ittiğine emindim çünkü Sencer her kelimesinde haklıydı. Silah ticaretini bile sadece dış ülkelere satmayı kabul ediyordu,ülkemizin insanına zarar verecek en ufak şeyden kaçınmaya çalışıyordu. Uyuşturucu mevzu bahis bile olamazdı.

 

"Konu sadece bu mu ?" dedi İlyas Bey normal bir tonda,içine başka konular dert olmuş olacak ki bu sadece bir bahaneydi. "Kurduğun hayallerin hepimizi neye sürüklediğini görmüyor musun Sencer ? İmkansızlıkların peşine düşmen başımıza neler açıyor anlamıyor musun ?"

 

"Baba-"

 

"Olmaz oğlum olmaz!" diyerek Sencer'in lafını kesti. "Bende isterdim normal bir hayat yaşamayı ama olmadı! Sende umudu olmayan,mümkünatı olmayan hayallerin peşinden koşmaktan vazgeç! Hayatın bu,senin hayatın bu! Kabullen artık!" Bakışları bana döndü,bir yabancıya bakar gibi baktı. "Bundan memnun olmayan biri varsa alsın başını gitsin!"

 

İmasını havada kapıp alayla gülümsedim ve "Sen mi karar veriyorsun buna ?" dedim. "Oğlun hakkında hiçbir şey bilmezken,onun mutluluğunu düşünmezken sen mi karar vereceksin hayatına girip çıkanlara ?"

 

Beni şaşırttı. "Böyle mi dolduruyorsun onun kafasını ?"

 

"Ben sen değilim,Feride Hanım hiç değilim." diyerek salon kapısını dinleyen kadına gönderme yaptım,fark edilmediğini sanıyorsa yanılıyordu. "Sevdiğimin hayallerini yıkmam,onun umutlarını çalmam. Sizin aksinize onun mutluluğu için elimden geleni yaparım,mutlu olduğu yere giderim de mutlu olacağı bir hayat için çabalarım da." Güldüm hafifçe. "İmkan durumu beni ilgilendirmez çünkü benim sevgim hudutlara takılacak bir sevgi değil."

 

"Boş bir umut uğruna yapıyorsunuz bunları!" diyerek diretti İlyas Bey.

 

"Size batan nokta tam olarak neresi anlamıyorum." dediğimde kaşları hızlıca çatıldı. "İstediğiniz kadar direnin,bu hikayenin sonu sizin sandığınızın aksine çok farklı olacak." Güldüm yeniden. "Başını alıp gitmeye gelecek olursak da zamanı geldiğinde gideceğim zaten merak etmeyin ama yanıma kocamı ve kızımı alarak."

 

"Hikayenin sonunda görüşelim Efil."

 

"Görüşelim İlyas Bey."

 

Bakışlarımı ondan çekip bizi izleyen topluluğa çevirdim ama onlara da uzun bir süre bakmadan Sencer'e döndüm. Duru'nun sırtını sıvazlamayı bırakmış boştaki elini bana uzatmıştı,beklemeden avucuna bıraktım elimi. Salondan direkt çıkarız sandım ama Sencer bekledi.

 

"Bugünü unutma baba." dedi Sencer,sesindeki keskinlik duygularını örtüyordu ama ben bu konuşmanın onu yıprattığını biliyordum. "Hedeflerimi hayal olarak nitelendirerek kendini saf dışı bıraktın,zamanı geldiğinde bugünü hatırla."

 

Ellerimiz kenetli olduğundan dolayı eş zamanlı olarak salondan çıktık,daha geleli bir kaç gün olmasına rağmen maalesef olaysız tek bir günümüzün bile olmaması pek motive edici değildi ama yine de bunu bir kenara bırakıp Sencer'e odaklanmam gerekiyordu.

 

Odanın kapısını aralamak için elimi bıraktı,ondan önce içeriye girip akşam yemeğinden sonra Poyraz'ın kurduğu beşiğin başına geçtim. "Getir." dedim fısıltıyla. Duru'yu beşiğe yatırınca kazağını yavaş hamlelerle çıkardım ve saçındaki tokaları canını yakmadan söktüm.

 

Sadece ayaklarını örtmüştüm çünkü oda yeterince sıcaktı,gece diş ağrısına ya da karın açlığına uyacağını bildiğim için şimdilik çok üzerinde durmadım. Onu es geçip pencerenin başına geçen Sencer'in yanına gittim.

 

Önünde durdum ve bedenimi bedenine yaslayıp "Özür dilerim." dedim. Bunu neden söylediğimi sorgulayan gözlerine baktım mahcubiyetle. "O an ki öfkeyle seni kıracak herhangi bir şey söylemiş olabilirim,hatırlamak istemediğin bir şeyi hatırlatmış olabilirim."

 

Kolları belimdeki yerini alınca hafifçe tebessüm ettim. "Güzelim.." dedi içli içli ve durmadı dudaklarıma bir öpücük kondurdu. "Sevgilim,karım,ömrümü tek bir nefesine bağladığım.." Her kelimesini öyle bir içtenlikle söylüyordu ki şu kalbim eriyordu içli nefeslerine.

 

"Söyle kocam.."

 

"Her bir cümlenle sana daha da aşık oldum." dedi ve yorgun gözlerine rağmen gülümsedi. "Kendini bu şekilde korumana ve bana olan sevgini korkusuzca dile getirmene hep hayran kalıyorum,senin gibi güçlü bir kadının karım olduğunu düşününce de gurur duyuyorum."

 

Bunu biliyordum,çoğu zaman tam olarak bu yüzden araya girmiyordu. Kendimi değersiz hissetmem için elinden geleni yapıyordu. "Batum'daki ilk günümüzü hatırlıyor musun ? Beni susturan sen olma demiştim,sözünü tuttun ve hiçbir zaman beni susturan sen olmadın sevgilim."

 

"Kelimelerin bana şifayken seni nasıl susturabilirdim ki ?" deyip daha da sıkı sarıldı belime. "Sesin bir melodi,müptelası olduğum dudaklarının arasından dökülen cümleler benim yörüngem."

 

Başımı kalbine yasladım,o benim saçlarımı okşamayı severdi bende onun kalp atışlarını dinlemeyi. Kısa bir an aşağıda olanların gerginliğini attık,hep olduğu gibi birbirimizde dinlendik.

 

"Hep bir olay sonrası romantikleşiyorsun nedense." dedim saçma bir şekilde gülerek.

 

"Bana iftira atıyorsun." dediğinde o da gülmüştü,inip kalkan göğsünden anlamıştım. "Ben sana karşı hep romantiğim."

 

"Öyle mi dersin ?"

 

"Öyle derim ama daha iyi olduğum bir konu var." dediğinde başımı kaldırdım ve yaramaz bir çocuğu andıran gözlerine baktım merakla. "Her koşulda senin taş gibi bir hatun oluşuna yükselebilirim."

 

Ben daha cümlenin idrakına varıp gülmeye başlamıştım ki belimden tutup beni havalandırmış ve yatağa gelene dek bırakmamıştı. Küçük kıkırtıların sonunda "Sencer ya Duru uyanırsa." dedim ama umursamadan sırtımı yatakla buluşturdu.

 

"Beşiğinde tavanı izlesin." deyip dudaklarıma kapandı,daha öz önce yorgun duruyordun demeye fırsatım bile kalmamıştı. Konu onun istediği yerlere gelince yorgunluğundan eser kalmıyordu.

 

Gömleğinin düğmelerini çözdüm,telaşlanmak yerine kendimi anın kollarına bıraktım. "Sanırım sen en çok beni seviyorsun." dedim dudaklarımı bırakıp boynuma yönelmesini fırsat bilerek.

 

"Herkesten çok seviyorum."

 

"Kızımızdan bile mi ?"

 

Bir an duraksayıp başını kaldırdı "Düşün ki senden bir parça olduğu için bu kadar seviyorum onu da." dedi kafasını sallayarak. "Benim rehberimde tüm yollar sana çıkıyor,tüm mutluluklar seni buluyor güzelim.."

 

"Aşığım sana aşık! Canım kocam benim ya!"

 

Coşkumdan sonra bu kez dudaklarına kapanan ben oldum,onu o kadar çok seviyordum ki aşkı kalbime sığmıyor taşıyordu. Elimden gelse ömrüm boyunca onun göğsünden kalkmazdım,onun kolları arasında ölebilirdim. Aşk deselerdi tek kelime etmez,kocamı gösterirdim.

 

Benim aşkımın tek tarifi O'ydu..

 

⚓️

 

Bugünün gelmesini her ne kadar istemesem de zamanı durduramıyordum,şuan evde olan telaşın tek sebebi Atakan'ın nişan hazırlıklarıydı ve bunu izlemek bana bile ağır geliyordu.

 

Bir kaç saate kadar kuaförler bu eve gelecekti,nişan başka bir mekanda olduğu için hazırlıklar burada olacaktı. Bugün için kimse şirkete gitmemişti,bu yüzden Sencer'de bizim yanımızdaydı.

 

Tüm bunların yanında benim bu kadar gergin olmamın bir başka sebebi vardı, bir saat öncesinde odadayken Sencer'in anlattıkları önü kesilemez bir sinirin başlangıcı olmuştu. Şuan dudaklarımı kemirerek,Sencer'e ölümcül bakışlar atarak zilin çalmasını bekliyordum.

 

"Her şeyi nişan yerine gönderdik değil mi ?" diye sordu Feride Hanım,onun bu kadar hevesli olması beni şaşırtıyordu. Belki de ilk kez kabuğundan çıkmıştı,bu yüzden garip karşılıyordum.

 

"Gönderdik yenge." dedi Sevda abla gizleyemediği bıkkınlıkla. Onların da bu durumdan pek memnun olmadığı kesindi. Umay hamile olduğu için yerinden kalkmasına izin vermiyorduk,özellikle kayınvalidesi pek üzerine düşkündü.

 

Benimki de deccal misali boşluğumu arardı.

 

Beklenen o an gelmişti,zilin çalması ile derin bir nefes verdim. "Pelin'ler gelmiş olmalı." dedi Feride Hanım,sonrasında onları karşılamak için olmalı ki salondan çıktı.

 

Poyraz soyduğu meyveleri Umay'ın kucağındaki tabağa bırakıyordu,Sevda abla da Umay'ın yanına oturup bıkkın bir nefes verdi. Gözlerim Sencer'e kaydı,Duru onun kucağında abileriyle oynarken o bana bakıyordu. Saklamaya çalıştığı gülüşüyle alyansını işaret ettiğinde ifademi bozmadım.

 

"Hoş geldiniz kızım."

 

"Hoş bulduk anneciğim."

 

Başlarında Pelin ve Feride Hanım içeri girerken onların arkasında Pelin'in annesi olduğunu tahmin ettiğim kadın içeri girdi. Sonrasında ise gelmesini hiç istemediğim ama geçmişin inatla önüme getirdiği o kadın,Pelin'in kuzeni.

 

Şule.

 

Sencer'in eski nişanlısı Şule.

 

Kadının uzun bir boyu vardı ya da bacakları çok uzun ve inceydi. Fiziği bir mankeni andıracak kadar düzgündü,esmer bir teni ve boyadığı belli olan kahve tonlarında saçı vardı. Başını bizim olduğumuz yöne çevirmeseyedi gözlerinin de kahverengi olduğunu görmezdim.

 

"Şule ?" dedi Sevda abla şaşkınlıkla,muhtemelen onların da haberi yoktu çünkü Sencer'in dediğine göre kadın uzun zamandır yurt dışındaydı. Bu bilgiyi bildiği için de ayrıca trip yemişti.

 

"Merhaba Sevda abla." dedi Şule denilen kadın,Umay'la tanışmadıkları için onunla iletişime girmemişti.

 

"Ben söylemeyi unutmuşum." dedi Feride Hanım,imalı bakışları beni es geçip Sencer'i bulduğunda dişlerimi sıkmaya başladım. "Senin haberin var mıydı oğlum ? Bak Şule geldi,bir selam verseydin."

 

Şule Sencer'i izliyordu,hem de öyle derin bakışlarla izliyordu ki kalkıp saçını başını yolmamak için zor duruyordum. Sencer kimseyi umursamadan Duru ile ilgilenmeye devam edince hafifçe tebessüm ettim,hele bir başını kaldırmaya cesaret etsin o zaman görürdü gününü.

 

Pelin'in annesi beni işaret ederek "Bu güzel kızımız kimlerdendir Feride Hanım'cığım ?" dedi. Beğeni dolu bakışlarına da bakacak olursak niyetini anlamamak mümkün değildi. "Köyümüzde böyle güzel varmışta biz niye görememişiz şimdiye dek ?"

 

Sencer'in başını kaldırması o kadar ani olmuştu ki gülmemek için dudaklarımı dişlemek zorunda kaldım. "Hayırdır Elmas teyze ?" dedi diklenerek. Bunu öyle bir sordu ki Elmas Hanım kaşlarını çatmıştı.

 

"Oğlum için sor-"

 

"La havle!" diye yükseldi,kucağındaki Duru bile irkildi ama bu kez alıştığından olsa gerek ağlamadı. "Benim karım,benim!" Sol elimi tutup yüzüğümü işaret etti. "Parmağı dolu görmüyorsun ?"

 

Kadın pot kırmış olduğunun farkına varıp dudaklarını ısırdı,bana özür dileyen bakışlar atarken başka bir şey de söylememişti. Pelin beni sevmediğinden olsa annesine öldürücü bakışlar atıyordu. Şule ise hala Sencer'i izliyordu.

 

Feride Hanım araya girdi. "Elmas Hanım siz oturun,benim Pelin'le küçük bir işim var."

 

Onlar salondan çıkarken Şule ve Elmas Hanım direkt olarak karşıma oturdu, istemediğimiz otlar dibimizde bitermiş gerçekten. Elmas Hanım çok konuşkan olduğundan Umay ve Poyraz'la sohbete başlamıştı.

 

Sevda abla "Çocuklar hadi hazırlanmaya çıkalım." diyerek Alp ve Yusuf'u da alıp salondan çıkmıştı.

 

Şule'nin bakışlarına dayanamadım ve "Şule Hanım." diyerek bakışlarını kendime çektim. "Hayrola gözleriniz gereğinden fazla daldı,neye baktınız o kadar ?"

 

Hafifçe ve burukça tebessüm etti. "Kaybettiklerime."

 

Kibar görünen cevabına karşılık olarak bende kibarca tebessüm ettim. "Sizin adınıza üzüldüğümü söylemek isterdim ama maalesef doğruları saklayamam."

 

"Doğrular.." dedi kafasını sallayarak. "O masanın bir gün Sencer'in başına bela açacağını biliyordum,bu evlilikte o doğrulardan biri değil mi ?"

 

Her ne kadar Sencer tutmaya çalışsa da Duru bana doğru gelmeye çalışıyordu, bir babacı oluyordu bir anneci. "Bu halde karşında olduğumuza göre sandığın kadar da kötü bir bela değilmiş bence."

 

Tek kaşını kaldırdı. "Buna sen mi karar veriyorsun ?"

 

"Ben ya da kocam." dedim bastıra bastıra. "Kimi ne kadar ilgilendirir ?"

 

Şule'nın dudakları aralanamadı,verecek bir cevap bulamadığında hafifçe güldüm. Benimle yarışamazdı çünkü ben bu savaşı çoktan kazanmıştım ve Sencer'de ödülü olmuştu.

 

"Gel annem." dedim üstüme tırmanan Duru'yu tutarak,onu tuttuğum için mutlu olup küçük bir kahkaha attı. Sencer'in ayaklarını öpmesiyle daha da büyük bir kahkaha atınca bu kez biz de onun gülüşüne eşlik ettik. "Gülüşünü yediğim."

 

Duru kahkahalarının arasında aynı zamanda başını yüzüme denk getirip yanağımı emmeye çalışıyordu. "Güzelim acıkmış bu kız,elinde olsa seni de yiyecek." dedi Sencer gülerek,Duru'nun kafasını tutarken fısıldadı. "Senin benim rızkımda niye gözün var kızım ? Karımı benden başkası yiyemez!"

 

Kendime olamadığım bir kahkaha atınca Duru'da benim gülüşüme kahkaha atmıştı. Bu zinciri de Sencer takip edip gülmüştü. "Hadi karnımızı doyurup hazırlanalım." dedim ayağa kalkarak.

 

Sencer'de peşimden kalktı,hala Şule'nin ona bakan gözlerine bakmıyordu ve bu beni mutlu ediyordu. Kolunu omuzuma attı ve kapıya yürüdük. "Kaderimin en güzel yazgısısın.." dediğinde gülümsedim,mesaj gerekli yere iletilmişti. "Sen başıma gelen en güzel şeysin.."

 

Şule arkamızda kaldığı için ifadesini görememiştim ama Sencer bunu kapıdan çıkarken söylediği için hem birilerinin ağzını kapatmış hemde benim içimi rahatlatmıştı. Ben bu adama boşuna aşık değildim.

 

"Senin bu babana aşığım ben." dedim Duru'ya doğru ama o benimle ilgilenmek yerine boynumu emiyordu ve kazağımı çekiştirip göğsüme ulaşmaya çalışıyordu.

 

Sencer'in öpücüğü ile taçlandırdığı saçlarımı kızımız çekiştirmeye başlamıştı, bu kız harbiden beni yemeyi düşünüyordu sanırım. Odanın kapısını açar açmaz kazağımı kaldırıp göğsümü açtım. "Al kızım al,kaçırmıyor kimse yemeğini."

 

Sencer gülerek yanıma oturdu. "Babası en büyük rakibi."

 

"Tövbe tövbe.." dedim gülerek. "Aşağıdaki başarılı tavırlarını daha sonra kesin konuşacağız ama şimdi konumuz başka." Bana döndü. "Atakan'la konuştun mu Sencer ?"

 

"Dün akşam yanına gittim." dedi düşünceyle,bu durum hepimizin içine dert oluyordu. "Bayağı içmişti,oturmuş şarkısını da açmış öylece duruyordu. Başta konuşmaya çalıştım ama ayık olmadığından sürekli bir şeyler söyledi ve sonra da sızdı."

 

"O da istemiyor." dedim başımı iki yana sallayarak. Duru Hanım öğle uykusuna geçiş yaptığından dolayı artık emmeyi bırakmıştı. "Birlikte olamadılar ama bir başkasıyla da olamıyorlar.."

 

Sencer yerinden doğruldu. "Annemin ona aşıladığı gururunu yenebilseydi şuan bu durumda olmazdı."

 

Duru'yu kucağımdan aldığımda göğsümü kapattım,kafamı sallarken "Belki de hala bazı şeylerin umudu vardır." dedim ve ayağa kalktım. "Ben son bir kez Atakan'la konuşacağım,sen Duru'yu yalnız bırakma."

 

Sencer'in bir umudu olmasa da kafasını salladı,beşiğin yanına oturduğunda odadan çıktım heyecanla. Hemen iki yanımızda bulunan odasının önüne geçip kapıyı çaldım. "Benim Atakan." dediğimde kapısını açtı.

 

Gözlerindeki yıkılmış ifadeyi toparlamak sandığı kadar basit olamamıştı çünkü hala dünün izlerini taşıyordu. Şimdi böyleyse Yağmur'un yokluğunda ne hale düşmüştü diye düşünmeden edemiyordum.

 

"Buyur ?"

 

"Konuşabilir miyiz ?" dediğimde ona olan son çıkışmamdan dolayı olsa gerek dudaklarını araladı ama direttim. "Lütfen."

 

"Gel." dedi yorgunlukla ve odaya girmem için kenara çekildi.

 

Gördüklerim kısa bir an durmama sebep oldu,her ne kadar hala Yağmur'u sevdiğini bilsem de bunu bende beklemiyordum. Odasına neden kimseyi almadığını şimdi anlıyordum.

 

Makyaj aynasının önünde Yağmur'a ait olduğunu bildiğim takılar ve makyaj setleri bulunuyordu. Komidinlerin üstünde ikisine ait fotoğraflarla doluydu ve yatağın üstünde Yağmur'a ait kazaklar vardı.

 

"Kokusunu alamıyorum artık." dedi yatağın kenarına oturduğunda. "Gittiği ilk zamanlar her şey tazeydi ama artık değil ve ben kokusunu her yerde arar oldum." Onun yanına oturdum. "Kullandığı parfümde,kıyafetlerinde,gittiği yerlerde.."

 

Boğazıma bir yumru oturdu,Yağmur'un omuzumda ağladığı geceler gözlerimin önüne geldi. O zamanlar Atakan'ın da kötü bir durumda olduğunu hiç tahmin edemezdim ama şimdi görüyordum.

 

"Onun yokluğunda fotoğraflarıyla avunabiliyordum,şimdiyse.." İçli bir nefes alıp verdi. "Elimi uzatsam tutabilirim ama aramızda mesafeler var ve ben buna katlanamıyorum."

 

"Hala seviyorsan neden o mesafeleri aşmak için çabalamıyorsun ?" dedim sitemle,bu acı ikisine de çok fazlaydı. "Burada ağlamak yerine neden karşısına çıkmıyorsun Atakan ?"

 

"Geri dönülemez bir yoldayım-"

 

"Atakan." diyerek lafını kestim. "İstanbul'a gittiğimiz günü hatırlıyor musun ?"

 

"Hatırlıyorum."

 

"O gün hamile olduğumu biliyordum." dediğimde dikkatle diniyordu. "Benim o gün ki düşünceme göre döner dönmez Sencer'le boşanacaktım ve bebeği de aldıracaktım."

 

Şaşırdı. "Seni durduran ne oldu ?"

 

"Bebek konusu uzun konu ama Sencer'le boşanmaktan vazgeçmemin tek sebebi yine Sencer'di." dedim tebessümle. "Hiçbir koşula takılmadı,gurur yapmadı ya da kibrine sığınmadı. Benden tek bir şans istedi ve bunu isteyince gururundan hiçbir şey eksilmedi. Beni sevdiğine inandım ve ona bir şans verdim. Şimdiyse geldiğimiz noktayı görüyorsun."

 

Ona anlatmak istediğimi anlayıp başını eğdi,amacım kararından döndürmek değildi. Amacım pişman olacağı şeyler yapmasını engellemekti,o yüzüğü parmağına takacaksa iyice düşünmüş bir şekilde takmalıydı.

 

"Aşk kıymetli bir duygudur Atakan." dediğimde bile bakamadı bana. "İnsanlar hatalar yapabilir ama önemli olan telafi edebilmektir,yarın olacağımızın bile güvencesi yokken bu ısrarımız neden ? Böylesine kıymetli ve yaşanası güzel olan duyguları neden kaybeder ki insan ?"

 

Küçük bir tebessümle ayağa kalktım,son bir kez odayı inceledim. "Bu kıyafetler yerine onu koklayabilirsin,fotoğrafları yerine onu öpebilirsin. Bir yastığa sarılı halde ağlamaktansa ona sarılıp gülebilirsin." Son bir yakıcı hamle. "Yoksa onun seni izlediği gibi sende onu başka erkeğin kollarında oluşunu izlersin.."

 

Bu seven erkeğin katlanabileceği bir düşünce değildi bilirdim,ben son bir kez elimden geleni yapmıştım. Odadan çıkarken tek dilediğim kendisi için en doğru kararı vermesiydi.

 

⚓️

 

Yağmur Arman

 

Aşk derlerdi,güneş görmeyen yüreğimi mutlu eder sanmıştım. Umutlarımı ve inancımı adadığım bir aşkın beni her gece ağlatacağını bilemezdim. Her acı geçer sanıyordum ama bunun ebedi olduğunu anlamıştım.

 

"Buna katlanamazsın." dedi Nehir,hiçbir zaman onunla bu kadar yakın olacağımı sanmazdım ama ablamdan sonra her şey değişmişti. Küçük bir çocukken bir şeyler yaşamak zorunda kalmasaydık çok güzel bir üçlü olabilirdik.

 

"Katlanmak zorundayım." dedim direterek. Bugün o nişana gelerek Atakan'ı kalbimde öldürmeliydim,gözlerimin içine bakarak yüzüğü parmağına takınca kalbimdeki yerini de söküp atmış olacaktı. "Bugün son kez ağlayacağım onun için,son kez bakacağım gözlerinin içine."

 

Gözlerimin altındaki morlukları,göz çevremdeki ağladığımı belli eden kırmızı izleri makyajlarla yok etmiştim. Şuan her anlamda çok güzel görünüyordum, eksik kalan takılarımı da taktıktan sonra aynanın karşısında dik bakışlarla kendimi süzdüm.

 

"Bari kendine bakarken bu kadar sert olma."

 

Nehir'in sitemine istemsizce güldüm,o çoktan hazır olduğu için kapının eşiğinde beni bekliyordu. Kerem'le gitmesini ısrar etsem de bensiz gitmemişlerdi. Küçük çantamı ve telefonumu da aldım ve "Hadi çıkalım." dedim.

 

Küçük bir nişan olduğu için Nehir fazla abartmamıştı,göğüs çizgisine kadar inen bir bordo yelek ve altına da beyaz kumaş pantolon giymişti. Şık ve güzel görünüyordu ama ben bilerek abartmıştım.

 

Bahçede bekleyen Kerem sevgilisini görünce ıslık çalmıştı,onların cilveleşmesi dikkatimi çekmediği için gülmekle yetinip kendi arabama bindim. Onların da arabaya binip hareket etmelerini bekledikten sonra arkalarından ilerlemeye başladım.

 

Ablamın mesajına yanıt vererek yolda olduğumuzu belirttikten sonra telefonu arabaya bağlayıp şarkılarımı açtım. Kafamı dağıtmasını umduğum şarkılar beni daha da düşünmeye itmişti,bir türlü toparlayamıyordum kendimi.

 

Kendi nişanım için,düğünüm için girdiğimiz telaşı hatırladıkça ağlayasım geliyordu. O zamanlar bir yanım çok mutluydu ama bir yanım da Atakan'a söylediğim yalanlar yüzünden buruktu. Şimdiyse sevdiğim adamın nişanına gidiyordum.

 

Kabul edemiyordum,hatalarımızı atlatıp tekrar birlikte olabilecekken onun gurur yapmasına ve sevgimizi hiçe saymasına katlanamıyordum. Böyle bir şey yaptığı için sevgisine inanmıyor ve geçirdiğimiz tüm anlara ağlıyordum.

 

Doymadım doyamadım sevmeler seni ben,

Kimseyi koyamadım yerine yeniden..

 

Saymadım sayamadım sensiz geçen yılları

Ne inkar ne itiraf,bu yalnızca sitem..

 

Ben onun yerine kimseleri koyamamışken o bir başkasının elini tutmasına izin veriyordu. Ben onu kendi mahkememde aklamaya çalıştıkça o hatalar yapmaya ve bize kurşun sıkmaya devam ediyordu. Durmak bilmiyordu,canımı yaktıkça yakıyordu.

 

Bugün son kez canımı yakmasına izin verecektim,o yüzüğü parmağına takıp son bir kurşun sıkacaktı bize. Ölümümüz onun elinden olacaktı ve ben bugünden sonrasında bir daha onun için ağlamayacaktım.

 

Nişanın olduğu mekana varınca arabamı ilk bulduğum boşluğa park ettim,son telkinleri de kendime verdikten sonra arabadan indim. Nehir ve Kerem önde ben arkada giriş yaptık salona,çok kalabalık değildi ama yine de herkesin gözü bana döndü. Çünkü kimse eski kocamın nişanına gelmemi beklemezdi,hele ki bu şekilde süslenerek..

 

"Hoş geldiniz." dedi ablam masasından kalkıp bize doğru gelirken,krem rengi bir elbise giymişti ama yüzü çok asıktı. Bu üzüntünün benim için olduğunu bildiğim için ses etmeden Duru'yu kucağından aldım.

 

Beni izleyenlerin fısıltısından,gözlerinden Duru'yla ilgilenerek kaçmayı başarmıştım. Bizim için ayrılan masaya oturduğumda Sencer'in kafa selamına karşılık hafifçe gülümsedim. Kalp atışlarım kulağımdaydı,yüreğimde bir sızı varken nefes almak bile zulüm gibiydi.

 

"Kırmızı balık gölde,kıvrana kıvrana dolanıyor." diyerek ellerimi oymattığımda Duru'nun elleri de bana eşlik etmişti ve kahkahalarla gülüyordu ama benim kafam onda değildi. "Balıkçı hasan geli.."

 

Gözlerim yanıyordu,boğazımda tarifsiz bir sızı vardı ve ben konuşmaya devam edersem ağlamaya başlayacaktım. Dudaklarımı sıkıca kapattım ama susunca Duru huysuzlanmaya başlamıştı. "Teyzem.." dedim titrek bir sesle,devm edemedim.

 

"Duru'yu bana verebilirsin.." dedi Sencer,beni izliyor olacak ki içimdeki fırtınayı anlayıp imdadıma yetişmişti. Reddedemedim,kucağımda mızmızlanan Duru'yu babasına verdiğimde onunla oynamaya başladığından keyfi tekrar yerine gelmişti.

 

Kenarda Nehir'le konuşan ablama doğru yürümeye başladım,muhtemelen benim durumum hakkında konuştukları için ben geldiğimde susmuşlardı.

 

"Ne zaman gelecekler ?" dedim umursamaz bir tavırla,onlarda biliyordu içimin yangın yeri olduğunu ama yine de belli etmek istemedim.

 

Ablamın dudakları aralanmadan mekanın iç kapısı açıldı ve Pelin denilen kadın yanında Feride Hanım varken içeri girdi. Atakan'ın olmaması kaşlarımı çatmama sebep oldu,onların ardından da ablamın anlattığı Şule kadını içeri girdi.

 

"Atakan nerede ?" dedi ablam benim kafamdaki soruyu sorarak ama cevabımız yoktu. Bence sadece biz değil salondaki herkesin aklındaki soru buydu. Pelin'in tedirgin yüzü de her şeyi açıklıyordu.

 

"Hayatım." dedi Nehir Efil'i dürtüp. "Şule kocanın yanını boş bulunca fırsatı kaçırmamış."

 

Bu kadının yüzsüzlüğü ablamın anlattığı kadar olmalıydı,ablam sinirlenip adım atmıştı ki Sencer kadının yüzüne bile bakmadan yanından kalktı. Duru'yla ilgilene ilgilene bizim yanıma doğru geldi. Boşuna demiyordum;Sencer ablam için büyük bir şanstı,ablam da Sencer için.

 

"Suratına bile bakmadım." diye açıklama yaptı gülerek çünkü ablam onu öldürecek gibi bakıyordu. Onların bu haline güldüm,canımın yanmasına rağmen beni içtenlikle güldüren nadir insanlardan birileriydi.

 

Feride Hanım bize doğru gelince sohbetimiz kesildi,bayağı öfkeli bakıyordu ama sebebini anlayamadım. "Atakan nerede!" dedi fısıldıyordu ama öfkesi sesine yansımıştı. "Sen mi bir şey yaptın Yağmur!"

 

"Yok artık." dedim kaşlarımı çatıp,sahiden bu kadını yolmama ramak kalmıştı ama sabrediyordum. "Ne bileyim ben oğlunuz nerede ? Paketleyip bagajıma atmadım merak etmeyin. Eniştemin davetlisiyim ben,onlar için geldim."

 

Sencer'in elbette bundan haberi olmadığından dolayı bıyık altından sırıttı ama Feride Hanım gidince seslice gülmüştü. "Baldız ben seni tam olarak ne zaman davet ettim ?"

 

"Bilmem,bir ara ettin işte."

 

Üçü de seslice güldüğünde Duru ortada gülünecek bir şey var sanıp gülmeye başladı. O esnada Kerem'de yanımıza gelip Nehir'i kolunun altına alarak aramıza katıldı.

 

Bense hala Atakan'ı düşünüyordum.

 

İlyas Bey ve Feride Hanım,Pelin'in anne ve babasına bir şeyler anlatmaya çalışıyorken kapı yeniden aralandı. "Atakan geldi!" dedi Pelin coşkuyla. O gelmişti,gelmez diye umut eden tüm sesler sustu.

 

Lacivert gömleği ve aynı renk kumaş pantolonuyla yine içimde bir şeylere dokunmayı başarmıştı,kendime kızdım ondan etkilendiği için. Suratı asıktı ve kaşları da olabildiğince çatıktı. Başını kaldırdığında seçilmişiz gibi göz göze geldik ve onun adımları durdu.

 

Bir anlığına bana eskisi gibi baktığını hissettim,bir başkasıyla nişanlanacağını bilmesem beni seviyormuş gibi baktı diyebilirdim ama bu bir yanılgıdan ibaretti. Bir kaç dakika süren bakışmanın ardından yoluna devam etti ve Pelin'in yanına gitti.

 

"Yüzükleri bir an önce takalım da eğlencemizi sonra yaparız." dedi Feride Hanım ve sonrasında Şule denilen kadına bir işaret verdi. Sanki hızlandırılmış bir versiyona alınmışlar gibi hızlıca yüzük tepsisi getirildi.

 

Benim adımın yazdığı yüzüğü çıkarıp bir başkasının yüzüğünü takmayı nasıl başaracaktı bilmiyordum ama şuan oturup hüngür hüngür ağlamak istediğimi biliyordum. Ben onun yüzüğünü hala boynumda taşıyordum,ben onun adını hala kalbimden silememiştim.

 

Bize bunu nasıl yapardı ?

 

Pelin'in parmağına giren yüzük benim boğazıma dolandı,kurdelenin ulaştığı diğer yüzük Atakan'ın parmağının ucundaydı. Gözlerimiz kesişti,benim sol gözümden akan yaş onun elini yumruk yapmasını sağladı. Birileri bir şeyler söyledi ama o hiçbirini dinlemedi ve yanağımdan süzülen bir damla yaşa takılı kaldı.

 

Ben yaşımı sildim,bunu bekliyormuş gibi elini indirdi. Anlamlandıramadığım bir tebessümle "İstemiyorum." dedi. Kalbim birdenbire o kadar hızlandı ki dudaklarım aralandı şaşkınlıktan. "Benim kalbim dolu ve kalbimdekinin yüzüğünden başka hiçbir yüzüğü bu parmağa takmam."

 

Feride Hanım telaşlandı. "Oğlum ne diyorsun ?"

 

"Bu ne demek Atakan ?" diyen Pelin gözyaşı dökmeye başlamıştı bile. Onun anne babası da bir şeyler söylüyordu ama Atakan umursamıyordu. Sadece gülüyordu,bana kaçamak bakışlar atarak gülüyordu üstelik.

 

Kalbimin ferahladığını hissettim,boğazıma takılan ne varsa bir bir yok oldu ve gözlerim bu kez mutluluktan doldu. Onun gözlerine o kadar odaklanmıştım ki diğer sesleri duymaz olmuştum.

 

"Onun yüzünden mi ?" diye bağırdı Pelin. Misafirlerin çoğu salonu boşaltmıştı ama biz hala olduğumuz yerdeydik. "O gelene kadar hiçbir sorun yoktu,ne yaptı da ayarttı seni söyle!"

 

Ben müdahale edecektim ki "Kes sesini!" dedi Atakan,bu kez gülmüyordu ve Pelin'e öfkeyle bakıyordu. "Kimsenin beni ayarttığı yok,ben kalbimin sesini dinlemeye karar verdim ve evet Pelin. Benim kalbimde onun adından başka hiçbir isim geçmiyor.."

 

Pelin bana döndü,bir adım atmıştı ki bende ona doğru bir adım attım."Pişman olacaksın!"

 

"Başkasını seven bir adama umut bağlarken bana mı sordun ?" dedim umursamazca,kollarımı göğsümde bağlayıp arkamdaki kolona yaslandım.

 

"Seni mahvedeceğim!"

 

"Karşılaştığımız ilk gün de meydan okuyordun,sonuca bakınca seni kâle almanın pek mantıklı olduğunu sanmıyorum."

 

Benim canımı yaktığı kadar bende onun canını yaktım,beni susturduğu kadar ben de onu susturdum. Böylesine sinsi bir kadının hak ettiği muammele tam olarak buydu.

 

Ablamın varlığını yanımda hissettim. "Şule'ciğim sen tecrübelisin bu konuda." deyince kadın kıpkırmızı oldu. "Kuzenine biraz teselli ver bence,en azından ikinizde boyunuzu aşan sularda dolanmamanız gerektiğini anlamış olursunuz."

 

Pelin ağlayarak salondan çıktı,Şule ise öfkeyle onun peşinden gitti. Onların bu halini izleyeceğimi sanmazdım ama bugün hayat bizi gerçekten şaşırtmıştı. Bu karmaşada İlyas Bey'de "Bir günümüz olaysız geçse." diye söylenip çıktı dışarı.

 

Feride Hanım bayağı öfkeliydi. "Beğendin mi yaptığını ?"

 

Ablam her zamanki gibi araya girdi. "Sencer'le beni ayıramadığınız gibi Pelin'i de gelin alamadınız." deyip kısa bir an güldü. "Bir sonraki hamlelerinizi büyük bir merakla bekliyorum kaynanacağım."

 

Feride Hanım dudaklarını araladı ama verecek cevap bulamayınca sinirini de alıp salondan çıktı. Böylelikle biz bize kalmış olduk,hepimiz kendimizce gülüp eğlenmiştik. Atakan gömleğinin üst düğmesini açıp derin bir nefes verdi.

 

Bana dönüp "Biraz konuşalım mı ?" dedi.

 

Sanırım ilk kez birbirimizden bu kadar çekiniyorduk,sanki her şeye yeni başlamış liseli aşıklar gibiydik. "Konuşacağız." dedim burnumdan bir nefes verip. "Şuan değil ama zamanı geldiğinde konuşacağız."

 

Başka hiçbir şey söylemedim,cevabını da beklemeden onları arkamda bırakıp çıkışa doğru yöneldim. İçime sığmayan mutlulukla sonunda kahkaha atabildim, gözlerimde biriken yaşların hepsi aktı ama mutluluktandı.

 

Atakan hala beni seviyordu.

 

Bizim için çabalamayı seçmişti.

 

Arabama bindikten sonra telefonumu arabaya bağladım ve şarkıları sıraladım, içim içime sığmıyorken yerimde de duramıyordum. Öyle bir sevinç patlaması yaşıyordum ki bu yüzden Atakan'la şimdi konuşmak istememiştim. Bıraksalar saatlerce koşabilir,gülebilir ve şarkı söyleyebilirdim.

 

Benim kalbim dolu.

 

Kalbimdekinin yüzüğünden başka hiçbir yüzüğü bu parmağa takmam.

 

Benim kalbimde onun adından başka hiçbir isim geçmiyor.

 

Zihnimde yankılanan cümleler kalbime su serpiyor ve önceki acılarına iyi gelsin diye uğraşıyordu. Geliyordu da..

 

Birbirimize karşı affedilmesi zor şeyler yapmış olsak bile konuşmadan halledilmeyecek hiçbir şey yoktu. O kadar uzun konuşacaktık ki içimde biriken her şeyi çekinmeden söyleyecektim ve içimde kalmasına izin vermeyecektim.

 

Bir kaç saat önce bu arabadayken bir daha onun için ağlamayacağımı söylerken şimdi onunla tekrar barışma hayalleri kuruyordum. Bu beklediğim bir şey değildi ama geri çevireceğim bir şey de değildi.

 

Kaç yıllık esaretimiz son bulmuşken,Efil'le bir umudumuz bile yokken şimdi çok iyi anlaşan abla kardeşlere dönüşmüştük.

 

Nefes alınıyorsa umut vardı.

 

Ölüm haricinde tüm her şeye çare vardı.

 

Bunu bugün bir kez daha anlamış oldum. Beklediğim çok farklıydı ama Allah bana,bize bir şans daha vermişti. Bu son şanstı ama sonrasında bir şansa ihtiyacımız olacağını sanmıyordum. Bu kez olacaktı.

 

Ben yeniden onun tarafından sevilecektim.

 

Sevildikçe sevecektim.

 

Hayat artık çok daha güzel olacaktı..

 

⚓️

 

|Bölüm Sonu|

 

Düşünceleriniz nelerdir ?

 

Uzun zaman sonra ilk kez Atakan'ı tebrik ediyoruz

sanırım,bence Efil'in konuşması işe yaramış.

 

Sizlerin bir sonraki bölümler için tahminleriniz neler ?

 

Diğer bölüm görüşmek üzere.

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 16.05.2025 15:16 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...