
Hoş geldinizz!
Oylarınızı,satır arası yorumlarınızı unutmayın.
Keyifli okumalar dilerim.
⚓️
Sencer Saruhan
İnsanın kaybedecek bir şeyi olmadığında korkusuzdu,ölüme bile koşsa önemli değildi. Aylar öncesindeki Sencer'in de hiçbir korkusu ve durdurağı yoktu ama şuan ki Sencer'in elleri kolları bağlıydı,kalbindeki odacıklara yerleşenler onu durdurmaya yetiyordu.
Karım ve kızım.
Solmuş çiçeklerimi canlandıran,karanlığıma ışık olan ve varlıklarıyla bana mutluluğu vaad eden kıymetlilerim. Şayet bundan sonrasında onların yokluğu zulümdü,ölümdü..
Göğsümde yatan karımın saçlarını tel tel okşayıp koklarken uyku umurumda değildi. Bu eylemin kalbimde yarattığı mutluluğu hiçbir şeye değişmezdim,en başından beri alışkanlık haline gelmişti. Sessizliği bölen bir mızmızlanma sesi duyunca bakışlarım beşiğe döndü,hareketlenmişti.
Efil'in başını dikkatlice yastığa koyduktan sonra yataktan kalktım ve beşiğin yanına gittim. "Kızım." dedim fısıltıyla,büyük yeşil gözleri bana döndü. "Yine neden çattın o güzel kaşlarını babam ?"
Bir şeyler söyledi,tabi ki anlamadım ama anlıyormuş gibi yaptım. Alt dudağı titremeye başladığında ağlayacağını anlayıp kucağıma aldım. Minik yüzü çıplak göğsümle buluştuğunda hissettiğim sıcaklık yüzünden duraksadım. "Bebeğim." deyip kucağıma yatırdım ve anlını kontrol ettim.
Normalden fazla sıcaktı.
Neşesiz gözleri,kızarmış yanakları beni korkuturken hızlı adımlarla giyinme kısmına ilerledim. Çekmeceleri kontrol edip ateşölçeri buldum ve anlına tuttum,Duru'nun sakinliği beni çok endişelendirmeye başlamıştı. "38.3"
Ateşi vardı.
Bu durumlarda sakin kalmak en doğrusuydu ama benim gerginliğim şimdiden maksimum düzeye çıkmıştı. Her ne kadar Efil'i uyandırmak istemesem de şuan beynim durmuştu ve ona ihtiyacımız vardı. Odaya döner dönmez "Efil." dedim fısıltıyla. "Güzelim uyan."
Duru'dan sonra uykusu aşırı derecede hafiflediğinden dolayı anında gözlerini açtı,bir bana bir kucağıma baktıktan sonra doğrulmaya çalıştı. "Ne oldu ?" dedi esneye esneye. "Duru mu ağladı ?"
"Ateşi var." dedim uzatmadan,o an uykudan uyanan o değilmiş gibi anında kendine geldi. Yatağın üstünde ayağa kalktığında kızımız aramızda kalmıştı,eli ile anlını ve boynunu yokladı. "38.3 gösteriyor."
"Dişi yüzünden." dediğinde artık ikimiz de yeterince endişeliydik. "Doktoru bu süreçte ateşi de çıkabilir demişti."
"Doktora gidelim mi ?"
"İlk önce ılık bir duş,ateşinde bir oynama yoksa gideceğiz."
Bunları doktorun söylediğini biliyordum,Efil ilk andan beri çocuk uzmanından ve bazı kitaplardan destek alıyordu. Anneliği kalbinden gelse de tüm bilgileri bu sayede öğrenmişti.
Duru'yu kucağımdan yatağa indirdiğimde gözlerini ovalayarak dudaklarını büzdü,yerinde kıpırdanıp doğrulmak istese de Efil buna izin vermeden üstünde bulunan tulumu çıkardı,hatta zıbınını da çıkardığında sadece bezi kalmıştı.
"Teni yanıyor." dedi elinin tersiyle her yerini kontrol ederek,annesinin eli ona soğuk gelmiş olacak ki Duru Efil'in elini mızmızlanarak itiyordu. "Hadi annem sen babayla banyoya git,geliyorum ben."
Duru'yu dikkatlice kucağıma aldım ama ona dokundukça kısık kısık ağlıyor ve kucağımdan inmeye çalışıyordu. Kollarımın arasındaki çırpınışına banyoya geldiğimizde son vermişti,Efil'de elinde havlu ile peşimizden geldi.
"Kalbim ağzımda atıyor." dedim Duru'nun saçlarını okşaya okşaya,ufak bir buse kondurdum koynuna. Canının yanacağını bildiğimden en az Duru kadar bende isteksizdim bu konuda ama mecburduk.
"Benim de öyle çünkü ilk kez ateşleniyor." deyip havluyu astı ve küvetin içini gösterdi. "Sen onunla birlikte içerisine otur ki hareketlenip kendine zarar vermesin,bende bir beş dakika ılık su tutacağım üstünüze."
Onun dediği gibi küvetin içine oturdum,Duru soğukluğuma alışmış olacak ki başını göğsüme yasladı. Masum ve uykulu gözleri anın farkında değildi,belki de uyuyacağımızı yanıyordu.
Duş başlığını alıp başka bir yönde sıcaklığını kontrol eden annemiz,eli titrese de suyu Duru'nun üstüne tutmaya başladı. Bana gayet ılık gelen su,kızıma ultra soğuk gelmiş olacak ki anında irkilip çığlığı basmıştı. "Babacığım korkma bak ben buradayım,geçecek bir tanem." diyerek ağlayışını bastırmak istedim ama faydasızdı.
Efil'in elleri yumuşak hareketlerle kızımızın bedeninde dolanıyordu,Duru'nun her ağlayışında onun da gözlerinin dolmasına inanamıyordum. Koltuk altında, boynunca,diz kapaklarının arkasında suyu daha fazla tutuyordu ve ara ara başının arkasını da yıkıyordu.
"Uykudan uyanmış,bakarmış,gülermiş.." diye ritim tuttuğumda Duru durdu ve dudaklarını büzüp yaşlı gözlerini bana dikti. "Annesi onu çok,babası onu çok, herkesler onu çok severmiş severmiş.."
Duru yine anlamsız sesler çıkardı.
"Evet bebeğim,hepimiz seni çok seviyoruz."
Gözleri büyüdü,yine bir şeyler söyledi.
"Sen en çok babayı sevebilirsin bir tanem,haklısın."
Benim gülmem onu da güldürdü ama bu kısa sürdü. Canı yandığından dolayı odaklanamıyordu,benden annesine döndü gözleri. Efil suyu kapattığında yaşla dolu gözlerine rağmen gülümsedi. "Anne acıttı mı seni ?"
İlk andan beri söylerdim,bu konuda haklı olacağımı biliyordum ama onlar benim de hayallerimi aşarak çok güzel bir anne-kız olmuştu. Üstelik Efil kopyasını doğurarak bana en güzel hediyeyi vermişti.
Duru'nun vücuduna havlu doladığında kucağımdan aldı,Duru anında annesinin boynuna sarıldı. Bu Efil'i hem ağlattı hem de güldürdü. "Sana kurban olurum ben,canımın içi,kızım benim.."
Ayağa kalktım ve tüm su eşofmanımın paçalarından süzüldü. "Hani kız çocukları babacı olurdu ?"
"Kıskanma babası." dedi Efil gülerek,askıyı işaret etti. "Senin için de kıyafet getirdim,giyin gel babamız."
Kafamı salladım. "Sen direkt ateşini ölç."
Onların banyodan çıkmasıyla ıslak kıyafetlerimden kurtuldum,kirli sepetine attıktan sonra kurularını giydim ve odaya döndüm. Efil yatağın ortasında Duru'nun altını bezliyordu. Ben sormadan "37.9" dedi,biraz bile olsa düşmesi içimi rahatlattı.
Benim bir saat sonrasında evden çıkmam gerekiyordu ama onları bu durumda yalnız bırakmak istemiyordum. "Çok şükür." deyip yanlarına oturdum. Duru çıplak göbeğiyle ilgilenmekle meşgul olduğu için karıma döndüm. "Güzelim sen çok güzel bir annesin biliyorsun değil mi ?"
Omuzunu bana yasladı. "Öyle mi dersin ?" dedi tebessümle,şüphemin bile olmadığını biliyordu. Teşekkür etmek ister gibi çıplak omuzuma bir öpücük bıraktı. "Seni çok seviyorum,sizi çok seviyorum."
Kollarımı beline sardım. "Bizde seni çok ama çok seviyoruz." Aramızda kısa bir sessizlik olduğunda "Güzelim." dedi. "Benim dışarıda birtakım işlerim var ama sizi bırakasım da yok,nasıl yapacağız bilmiyorum."
"Sabahın dördünde ne işin var ?" deyip geri çekildi,ona bu konuda açıklama yapmak istemediğimi anlayınca yutkundu. "Benden bir şeyler mi saklıyorsun ?"
"Saklıyorum." dedim dürüstçe. "Sakladığım şey masa ile ilgili,senin de bunları düşünüp kendini yıpratmanı istemiyorum." Yanağını okşadım usulca. "Her şeyin bitmesine çok az kaldı sevdiğim,sonrasında sorunsuz bir hayat bizi bekliyor olacak."
"Peki.." dedi kabullenişle.
İçine sinen bir durum olmadığını biliyordum,ona oturup detaylı bir açıklama yapmayı da çok istiyordum ama geç kalamazdım. Kızımın karnını öpüp, boynundan kokusunu aldım ve ayağa kalktım. "Bir aksilik olursa hemen beni ara ve sonra abime haber ver." dedim,bana bakmıyordu.
"Tamam."
Arkasından saçlarının arasına bir öpücük kondurdum. "Bende gitmek istemiyorum ama mecburum." dedim. "Sizi bu halde yalnız bıraktığım için özür dilerim ama tek gayretim kalan hayatımızda sizi yalnız bırakmamak."
"Allah'a emanet ol."
Gönülsüzce yanlarından ayrılırken Duru'nun bakışları,Efil'in ses tonu içime batmıştı. Onları bu halde bile yalnız bıraktığım için kendimden nefret ediyordum,onların iyiliği için bile olsa gitmek koyuyordu. Her defasında..
Sessiz adımlarla evden çıktım,güneşin yeni doğuyor olmasından kaynaklı hala hafif bir karanlık mevcuttu. Monoton haline gelmiş eylemleri tekarlayarak beni kimsenin görmediğine emin olup arabama bindim ve bahçeden çıktım.
Bu anı fırsat bilip telefonumu açtım ve ezberlediğim numarayı tuşladım,ikinci çalıştan sonra "Buyurun." dedi tanıdık ses,her açışımda güvenlik amacıyla bu cümleyle karşılaşmaktan bile sıkılmıştım.
Derin bir nefes verdim. "25-09"
"Dinlemedeyim Sencer." dedi karşı taraf parolanın sayesinde,aramızdaki bilgi iletişim taktiği buydu. Diğer türlü başkanın adamları daima peşimdeyken onunla buluşamazdım.
"Zamanı geldi." dedim kararlılıkla. "Operasyonu başlatabilirsiniz,bugün akşam Hasan'ın sevkiyatı var. Onunla başlarsanız işleriniz çok daha kolay olabilir."
"Belge konusunu düşündün mü ?"
Yıllardır hepsinin kozunu elimde tutabilmek için depoladığım belgelerden bahsediyordu. "Operasyonun gidişatına bağlı olarak bu konudaki fikrimi size belirteceğim,şimdilik görüşürüz."
"Kalıcı olması için önemli." dediğinde sesindeki tonlama beni düşünmeye itiyordu. "Aileni düşün Sencer,görüşmek üzere.."
Telefonu kapatıp yanımdaki koltuğa fırlattım. Başka çaremin olmadığını bile bile bundan kaçıyordum ama kalıcı bir kurtuluş için o belgeleri vermem gerektiğini biliyordum. Babamı düşünmeden edemiyordum ama tek yolum bu gibiydi.
Arabayı durdurup karşımda duran kulübeye kısa bir an baktım ve indim araçtan. Son zamanlarda buraya çok sık gelir olmuştum,düşüncelerimden kaçmak için bana güzel bir durak oluyordu.
"Hoş geldin oğlum." dedi amcam,yaktığı ateşin önünde oturmuş dalgın gözlerle karşı yolundaki ormanı izliyordu. Kendini buraya hapsetmesini istemesem de onu anladığım için suskundum.
Sevdiği kadını kaybetmişti,kolay değildi..
Yanındaki boş sandalyeye oturdum. "Hoş buldum amca."
"Bugün daha yorgun görünüyorsun." dedi,bana bakmadan bile bu kanıya nasıl vardığını bilmiyordum ama artık alıştığımdan dolayı sorgulamıyordum. "Her geçen gün kendinden bir günü daha veriyorsun bu lanet masaya."
"Kızımın ateşi vardı." dedim ve içli bir nefesi bıraktım soğuk havaya. "Karımın gözleri uykusuzluktan çökmüştü." Tişörtümün yakasını çekiştirsem de aldığım nefes ciğerimi yaktı. "Ben onları bir başlarına bıraktım,bırakmak zorundaydım çünkü o masadan kurtulmam için hamlelerime devam etmek zorundayım."
"Neden ateşi vardı ?"
"Diş çıkarıyor."
Kafasını salladı ufak bir tebessümle. "Efil'in diş çıkardığı günlerin her saniyesi aklımdayken şimdi de onun kızının bu anlarına şahitlik ediyor olmak bana garip hissettiriyor." dedi,o günleri karşısında görüyormuş gibi bakıyordu. "Ben onun hiçbir anına doyamadım ama siz birbirinize doyun oğlum."
"Bunun için geldim amca." dedim konuya girerek,ilk kez başını çevirip benim kadar parlak olan kehribar gözlerini üstüme dikti. "Operasyonu başlattım."
"Bundan sonrasında senin yapacağın bir şey kalmadı." dedi ciddileşerek,ben ne dediğini anlamaya çalışırken o ayağa kalktı. "Kendini ele vermeden bir süre bekle,son hamleyi ben yapacağım oğlum."
"Senin bu duruma karışmanı istemem amca." dedim bende ayaklanıp karşısına geçerek. "Bunca zaman ruhunu yordun zaten,daha da bulaşma. Hem neden bilmiyorum ama babam da çok karşı masaya bulaşmana."
"Baban esaretine çoktan boyun eğmiş bir adam." dedi,onun ne kadar haklı olduğunu bildiğim için başımı eğdim. "O masanın kalıplarına o kadar sığmış ki dışarıdan hiçbir etki istemiyor ama üzgünüm,her zaman kurunun yanında yaşta yanar."
Hak ettiğini bilsem de o benim babamdı. "Başka bir yolu yok mu ?"
"Bedelini ödemeli." dedi sadece,sonrasında aramızda uzunca bir sessizlik oldu. Ateşin sesini dinlemeye odaklandığım esnada amcam tekrar bana döndü. "Bu toplantıda senin yerine benim oturmamı teklif edeceksin."
"Anlamadım ?"
"Bana eski koltuğumu vereceksin oğlum." dedi kararlılıkla,ona bakarken kendi görünüşümün yıllar sonraki haline rastlıyordum. "Bunu başta reddedecekler ama sonrasında benim de olduğum bir toplantı isteyecekler."
"Amca-"
"Oğlum dinle."
"Amca sen bulaşmamalısın."
"Sencer'im ben ölüyüm." dediğinde kalakaldım. "Burnumdan verdiğim soluğun bir anlamı yok çünkü benim bir yaşamım da yok,bu yüzden bundan sonra olanların hiçbiri bana zarar vermez ama size verir." Düşündüğümü planladığını anladım. "Ömrümün son günlerinde kızım için iyilik yapmama izin ver."
"Ama-"
"Beni dinle,ben planladım sende hayata geçireceksin." dedi ve kolumdan tutup beni kulübenin içine doğru sürüklemeye başladı. "Ben kendi karımı da kızımı da ne koruyabildim ne de mutlu edebildim ama sen onları bu cehennemden kurtarıp çok mutlu bir hayat yaşatacaksın,bu senin boynunun borcu.."
⚓️
Yağmur Arman
Biz insanlar türlü planlar yapar,kendi zihnimizde onlarca senaryo kurardık ama günün sonunda hayat bizi ciddi anlamda şaşırtabiliyordu. Sandığımızdan çok daha farklı hislerle ve insanlarla karşılaşıp sınanabiliyorduk.
Ablamın yaşamı için savaştığım hayatım,onun mutlu olması ile boşa düşerken birdenbire Atakan'ın sevgisi kalbimde yeşermişti. Atakan'la mutlu olacağıma inanırken onu da kaybetmiştim,sonrasında da yaşama dair hiçbir hevesim ve umudum kalmamıştı.
Ablam beni affetmez sanmıştım,şimdi ise ondan ayrılmaz olmuştum.
Atakan'la imkansızlaştık sanmıştım,şimdi ise yeniden umutlarla kutsanmıştım.
Her şeyin benim için yeniden başladığını hissediyordum,yeniden doğuyordum ve hayat bana onlarca şansı bir arada veriyordu. Ablamın varlığına alışmıştım ama sevdiğim adamın yeniden bana dönmesini nasıl atlatacaktım bilinmezdi.
Ağzım kulaklarımda içtiğim kahvenin son yudumunu da bitirip bardağı mutfak tezgahına koydum. Güneş ışıklarının bıraktığı güzel manzaraya dalmışken bir anda telefonuma gelen bildirmle irkildim.
Kerem
Atakan çok içmiş,yanında olmak istersin diye düşündüm.
(Konum)
Tereddüt etmedim,bu kez kalbimin sesini susturmadım ve mutfaktan çıktığım gibi dış kapıya yöneldim. Dedem bahçede oturmuş çimenleri izliyordu,onun bu hali bana garip hissettiriyordu. Her ne kadar şuan alzhimer hastalığı ile baş ediyor olsa da zamanında çok katılığını görmüştüm.
Saçlarımı tepede bir at kuyruğu yaptıktan sonra arabaya bindim ve bahçeden çıktım. Konum tanıdık geliyordu,o gece Atakan'ın yanına gittiğimde de burada kalıyordu. Aynı şeyleri yaşamayacağımı biliyor olsam da hiç iyi hissettirmiyordu bu yollar bana.
Bu adamın içme huyunu hala anlamış değildim,çabalamadığı sürece bir olgu bekleyemezdi. Daha konuşmamıştık bile,ben bizim için umutlanırken o neden üzülüp kendini alkole vermişti anlayamıyordum.
Evin önüne geldiğimde o kapıdan nasıl ağlayarak çıktığımı hatırladım,ilerledim ama adımlarım geriye gidiyordu. Evin kapısını çalarken zihnimde kapıyı açan kadın belirdi,bunları atlatmak benim için zor olacaktı.
Bu kez bir kadın değil,Kerem açmıştı kapıyı. "İçeride." dedi gözlerini devirip, güldüm bu haline. "Şu sorunlarınızı halledin artık,bende sevgilimin yanına gidiyorum."
"Teşekkür ederim." dedim samimiyetle.
Alaylı ifadesini kenara bıraktı ve hafifçe tebessüm etti,ben içeri girerken o dışarı çıkmış ve arabasına doğru yürümüştü. Kapıyı kapattım ve kendime telkinler vererek salona girdim.
Görmeyi beklediğim manzara bu değildi.
"Canımdan geçerim,senden vazgeçmem." diyerek yüksek sesli müziğe sarhoş sesiyle eşlik ediyordu Atakan. "Dünya tersine dönse vazgeçmem!"
Güldüm,güldüm çünkü kelimeleri yutuyor ve yarı baygın gözleriyle elindeki kadehi havada sallıyordu. "Senden vazgeçmem,senden vazgeçmem,ölsem vazgeçmem.."
"Atakan." dedim kısık sesle,bakışları bana döndü ama şaşırmadı ve güldü. Bende yanına çöküp oturdum.
"Yine hayal görüyorum."
Kalbim acıdı. "Benim Atakan,Yağmur."
Radyodaki şarkı değişti,sanki özellikle bizim için sesi de kısılmıştı. Gözlerim sevdiğim adamın üstünde dolandı,elindeki kadehi çekip aldığımda gerçekliğimi çözmüş olacak ki şaşırdı. "Sensin."
"Benim."
Kahvenin acı tonlarını yansıtan gözlerine bakarken söyleyemediklerim boğazıma dizildi. Onunla konuşmaya,içimde biriktirdiklerimi haykırmaya ihtiyacım vardı ama o şuan bu durumdayken olamazdı.
"Seni çok özledim." dedi titreyen sesiyle,başını arkasındaki koltuğa yasladı ve yaşlarla dolu olan gözlerini bana dikti. "Seni her şeyinle çok özledim." Ağladım ağlayacaktım. "Söylesene,yine gidecek misin ? Beni bırakacak mısın ? Bize bir şans bile vermeyecek misin ?"
Sustum,aylardır o kadar çok ağlayıp haykırmıştım ki şimdi susmak zorunda kalmıştım. Ben ondan içki şişesini aldığım için sehpada bulunan kahveyi eline aldı,muhtemelen Kerem gitmeden yapmış olmalıydı. Tek seferde kafasına dikti, istememizdeki tuzlu kahveyi de tek seferde kafaya dikmişti.
İkimizin de sırtı koltuğa yaslı,öylece karşımızdaki duvarı izliyorduk. Gözlerimiz bile birbirinden kaçıyordu,hangi kelimelerin bize şifa olacağından habersizdik. Kaç dakika öylece kalmıştık bilmiyordum ama uzun bir süre olduğuna emindim.
Göz ucuyla Atakan'a baktım,artık kafası dik ve bakışları canlıydı. Sarhoşluğu geçmiş,kendine gelmişti. Bunu fırsat bilerek "Daha ne kadar susacağız ?" dedim fısıltıyla.
Bana döndü. "Sen yanımda olduğun sürece hep susabilirim."
"Yanında kalabilmem için konuşman gerektiğinin farkında değil misin ?" dedim ve bende ona döndüm. "Susmanın bir faydası olmadığını hala anlamadın mı ?"
"Ben seni sevi-"
"Geç bunları!" diye yükseldim. "Birbirimizi sevmiyor olsaydık burada olmazdık zaten,benim duymak istediğim bunlar değil!" Oturduğum yerden kalktım,o da benim gibi ayaklandı. "Beni gitmekle suçluyorsun ama kalmam için hiçbir şey yapmıyorsun!"
"Çünkü bilmiyorum!" dedi ellerini iki yana açarak. "Bir kadın nasıl sevilir bilmiyorum,bir yara nasıl sarılır bilmiyorum! Benim tek bildiğim bir şey var,o da sensiz bir hayatın bana cehennem olduğu."
Sesler gittikçe yükseliyordu. "Bu yüzden mi bir başkasıyla nişanlanmayı seçtin ?"
"Gitmiştin Yağmur,gitmiştin!"
"Bekleseydin!" dedim,bağırmaktan mı acıdan mı bilinmez boğazım sızladı. "Ya da gelseydin sende! Beni seviyorsun madem,bensiz nefes alamıyorsun madem neden gelmedin Atakan!" Sol gözümden bir yaş aktı. "Aylarca sen neredeydin! Ben ağlarken neredeydin! Ben senin adını zikrederken sen neredeydin!"
"Gelemedim." dedi kısılan sesiyle. "Bana gelen her fotoğrafında gülen yüzünü gördüm,başkarıyla olan mutluluğunu gördüm. Sandım ki bensiz daha mutlu olursun. Gelemedim Yağmur,aklımı sikeyim bensiz mutlusun sandım!"
Beni izlemesini bir kenara bıraktım,bunun şaşkınlığını daha sonra da yaşayabilirdim. "Gözlerimin ardındaki acıyı göremedin ama.."
"Özür dilerim." dedi bana doğru bir adım atarak,omuzları çökmüştü ve gözleri benim kadar doluydu. "Sana yaşattığım her acı için özür dilerim."
Bir adım geri çıktım. "Başkasına dokundu o ellerin.."
"Dokunmadı." dedi başını iki yana sallayarak. "Ben onun gözlerinin rengini bile bilmiyorum,o kadar umurumda değildi. Sadece ailem için kabul ettim. Neyin dokunmasından bahsediyorsun ?"
Kendimi tutamadım,ağlamaya başladığımda "Seni bekledim." dedim hıçkırıklarımın arasından. "Beni bırakamazsın sandım,gelirsin sandım ama sen gelmedin." Kalbim sıkıştı,acı içimi kanattı. "Beni kimsesiz bırakmazsın sandım ama benden giden ilk sen oldun."
Durmadı,aramızdaki adımları aşıp yanıma geldi ve hasret kaldığım kolları bedenimi sardı. Başım omuzuna düştü,gözyaşlarım tişörtünü ıslattı. "Bana bunları nasıl yapabildin ?" dedim. "Hiç mi acımadı yüreğin ? Hiç mi görmedin can çekiştiğimi ? Beni nasıl bıraktın ?"
Konu dönüp dolaşıp onun beni bırakmasına geliyordu çünkü en çok bu yakıyordu canımı. Verdiği sözlere o kadar umut bağlamıştım ki,ne olursa olsun beni bırakmaz sanmıştım ve sandıklarım bir bir üstüme yığıldığında hayal kırıklığı yaşamıştım.
Her şeyi aşıyordum,beni bırakmasını aşamıyordum.
Bir adım geri çekildi,yaşlarla dolu alan yüzümü avucunun içine aldı. "Sana söz tüm bunları telafi edeceğim." dediğinde sol gözünden akan yaşa değdi parmak uçlarım. "Açtığım tüm yaraları saracağım,tüm gözyaşlarını sileceğim. Şimdiye kadar yanında olamadığım tüm anları telafi edeceğim. Gerekirse senin için zamanı durduracağım ama yine de yapacağım."
"Geçer mi ?"
"Geçecek çünkü ben seni bir daha hiç bırakmayacağım." dedi,yine aktı yaşlar ve yine sızladı kalbim. "Senin üstüne yemin ederim,ölüm bile olsa aramıza giren yine de seni bırakmayacağım."
İnandım.
Ben onun gözlerine,onun sözlerine yeniden inandım.
Bu kez boşa olmayacağına inandım,bu kez aynı şeyleri yaşamayacağımıza inandım. "Eğer ki bir kez daha beni hayal kırıklığına uğratırsan.." derken burnumu çektim. "Bende senin üstüne yemin ederim ki kalbini alırım senden, tek bir kurşunla yaparım bunu."
Tehditim onu güldürünce bende istemsizce güldüm,o an kalbime bir ılıklık sızdı. Bir şeyler yerine oturdu,boğazımdaki sızı geçti. Başın yeniden omuzuna düştü,kokusunu içime çeke çeke sarıldım ona. Ayların hasretini bir kaç dakikaya sığdırmaya çalıştık,imkansız olsa bile.
Elimi tutup büyük koltuğa yürüttü beni,o oturdu bende yanına oturup başımı göğsüne yasladım. Bu sakinlikte birbirimize sığınmaya çok ihtiyacımız vardı, öylece durduk. Kokularımız karıştı,eskisi gibi..
"Seni çok ağlattım." dedi sessizliği bozarak. "Bunun için kendimi asla ama asla affetmeyeceğim,her bir gözyaşına kurban olsun bu adam." Konuşamadım,çok ağlamıştım haklıydı. "Her şeyi telafi edeceğim bir tanem,her şeyi.."
Aklıma gelenle kaşlarımı çattım. "O kızla bir şeyler geçti mi aranızda ?"
"Hayır." dedi net bir sesle. "Sizin döndüğünüz gün koluma dokunduğunda bile onu ne kadar azarladığımı görsen ağzın açık kalır." Başımı kaldırdığımda güldü. "Senden başkasının gözleri de teni de haram bana,ilk günden beri benim için bir sen varsın."
Gözlerim gözlerini izledi,dudağının kenarındaki tebessümü izledi. Atakan bu anı bekliyormuş gibi yüzünü yüzüme yaklaştırdı. "Seni çok seviyorum." dedi dudaklarıma doğru fısıldayarak.
"Bende seni çok seviyorum." dedim ve dudaklarımız arasındaki mesafeyi kapattım. Aylardır hasretten kavrulan kalbime bir suyun serpildiğini hissettim,onun dudaklarının bile bende böyle bir etki yaratmasına hayrandım.
Öpüşleri yumuşak ve yavaştı,acelesi olmadığını haykırıyordu adeta. Canımı acıtmadan beni ittiğinde sırtım koltukla buluştu,o da bacaklarımın arasından üstüme eğilmişti. Dudaklarımız bu anda bile ayrılmadı,nefessizce ve kana kana öptük birbirimizi.
Babam bana hiçbir hatanın telafisi olmadığını öğretmişti,sevginin bir zayıflık olduğunu söylerdi. Başlarda beni seviyor sanardım ama kalbinin karanlığı ile karşılaştığımda orada bir sevginin olmadığını anlamıştım. Şimdi de bazı hataların telafisi olduğunu,sevginin ise zayıflık değil güçlendiren bir his olduğunu anlamıştım.
Sevgi güçtü.
Beni karanlığın yolundan alıkoyanda sevginin ta kendisiydi.
Kötülüğüme rağmen beni sevmeyi bırakmayan ablam sayesinde,o bataklığın içinde bir çiçek olduğuma inanan Atakan sayesinde sevginin gücüne inanmış ve karanlığı reddetmiştim.
Benim reddedişim,aydınlık yolları bana bahşetmişti. Şimdi önümüzde güzel olacak nice anı vardı,ışıklı günlerimiz vardı. Bundan sonrasında keder değil huzur vardı.
⚓️
Efil Saruhan
Umut insana her şeyi yaptırabilecek güçteydi,hayatımızı güzelleştirecek o umuda tutunmuş bekliyordum çareszice. Korkuyordum,sevdiğim adamın canına zarar gelecek diye deliriyordum içten içe ama susuyordum. İstediğimiz hayatın,düşlediğimiz günlerin bedeli büyük risklerdi,bunu bildiğim için susuyordum.
"Bunun adı aslan." dedim Duru'nun elindeki kitabı işaret ederek. Göbeğinin üstünde uzanmış,elindeki mini kitaba bakıyordu. "Bas anneciğim düğmeye, sesini duymak istemez misin ?"
Duru yerine fotoğrafın kenarındaki düğmeye ben bastım,aslanın kükreme sesi hafif bir şekilde duyulduğunda Duru ilk önce şaşırmış sonra da kahkaha atmıştı. Bende güldüğümde hoşuna gitmiş olacak ki beni taklit ederek düğmeye tıkladı ve ses duyulduğunda yeniden güldü.
"Normalde bebekler bu sesten korkar kızım." dedim gülerek. "Görünüşünü benden huyunu babandan aldığını bu kadar belli etmemelisin."
Güldüğüm için güzel bir şey söylediğimi düşünüp yeniden güldü,o güldükçe içim kıpır kıpır oluyordu. Eğilip dolgun yanaklarına ardı adına öpücük kondurdum,onun bu kahkahalarına ölünürdü.
Sencer'den bahsetmek kalbimi titretti,içli bir nefes verip Duru'yu kendi haline bıraktım. Gözlerim saate kaydı,gideli yaklaşık altı saat olmuştu ama hala eve dönmemişti. Beni bu şekilde merakta bıraktığı için ona kızıyordum,en azından nereye gittiğini bilsem rahat bir nefes alabilirdim.
"Gelebilir miyim Efil ?"
Aralık olan kapıdan bana bakan Umay'ı görünce "Elbette." dedim. Çekinerek içeri girip kapıyı kapattı. Yatağın üstünden kalkamıyordum çünkü Duru'nun ani dönmelerine engel olamazdım. "Gel otur."
"Sabah inmedin kahvaltıya,seni merak ettim."
"Duru'nun çok ateşi vardı." dedim dudaklarımı bükerek. "Onunla ilgilendim sonra da uyuyakalmışız birlikte,fark edemedim saati."
"Sencer ?" dedi sorarcasına.
"Onun da işleri vardı,sabah çıkmak zorunda kaldı."
"Anladım." dedi kafasını sallayarak,gözlerim hafiften şişmiş olan karnına değdi ve istemsizce tebessüm ettim. "Dişinden dolayı mı çıkıyor ateşi ?"
"Maalesef." dediğimde Duru ondan bahsettiğimizi anlamış gibi bize dönmüştü, ilk günler kimsenin kucağında durmayan kızım bu kez Umay'ı görünce hafifçe gülmüştü. "Ön dişi çıkacak muhtemelen,onun sancısı işte."
Duru'nun yanağını okşadı. "Büyüyor bu kız ya."
"Büyüyor yengesi." dedim duygu yüklü bir nefes verirken. "Sizde durumlar nasıl ? Doğru düzgün konuşamadık bile,kusuruma bakma lütfen."
"Asıl sen kusuruma bakma." dedi başını eğip. "Sana teşekkür bile edemedim, senin sayende o tediviyi oldum ve şuan hayallerime kavuşmanın eşiğindeyim."
"Ben bir şey yapmadım ki."
"Senin sayende ulaştık o doktora." dedi minnetle,tebessümü hiç eksilmiyordu ve bu evin atmosferine çok tersti. Onun gibi bir kızın sırf aşkı için buralara gelmesi çok etkileyiciydi. "Doğal yollarla hamile kaldım ve şuan her şey çok yolunda gidiyor,daha ne isteyebilirim hayattan bilmiyorum."
"Sağlıkla kucağına alırsın inşallah."
"Amin,tekrardan çok teşekkür ederim." dedi ve Duru'ya tebessümle baktı. Ona öyle güzel bakıyordu ki kız çocuğu istediğini görebiliyordum. "Eğer ki kızım olursa ona senin adını vereceğim."
Şaşkınca araladım dudaklarımı. "Umay.."
"Umarım senin adını taşımak onun kalbini seninki kadar güzelleştirir."
"Umarım annesi kadar güzel bir kızınız olur,sağlıkla kucağına alın."
Bu duygusal anı kapının açılması bozmuştu,bakışlarımız o yöne döndüğünde sevdiğim adamın gözlerini görmek içli bir nefes vermeme sebep oldu. Sonunda sağ salim gelmişti,kalbim ferahlamıştı. "Ben kalkayım,tekrardan her şey için teşekkür ederim Efil."
Umay'ın odadan çıkması ile Sencer bize doğru yaklaştı,gözleri yorgundu ama dudaklarında küçük bir tebessüm vardı. Elinde tuttuğu çiçekler de benim gülmeme sebep olmuştu. "Hoş geldin.." dedim sakinlikle. Duru babasını gördüğü için heyecanla çırpınıyordu.
"Hoş buldum güzelim." dedi saçlarımın üstünden öpüp. Elinde tuttuğu buketi kucağıma bıraktı ve karşıma oturdu. "Seni istemeden de olsa yalnız bıraktığım için özür dilerim."
Ben suskundum,kucağımdaki çiçeklerin kokusunu soluduğumda Sencer'in hedefi bu kez de kızımızdı. Duru'yu tek hamlede kucağına aldı. "Kızım." dedi havada süzerek,sonrasında kucağına oturttu ve avuç içi büyüklüğündeki buketi elleri arasına verdi. "Bu da senin için bir tanem,hastalanmana rağmen seni de yalnız bıraktığım için özür dilerim."
Duru onu anlamıyordu ama gülüyordu,elleri arasındaki buketle uğraşmak yerine onu itip babasının sakallarıyla oynayıp çenesini emmeye çalışıyordu.
"Sen iyi misin ?" dedim kendi kırgınlığımı boş verip. Çünkü onun bir suçunun olmadığını biliyordum,benim kırgınlığım ona değil bu hayataydı. Yaşamak zorunda olduklarımızaydı.
Duru'nun ağzından kurtulup "İyiyim." dedi,gözleri dilinin söylediğini şiddetle reddediyordu. Uyumaya ihtiyacı vardı ama o hala ayakta duruyordu. "Tahir amcam geldi,akşam yemeği için." Gözlerimi kaçırdım. "Sizi de görmek ister, eğer senin için de sorun olmazsa inelim mi aşağı ?"
"Olur." dedim anında,hiç kabul edemesem de onu görmek istiyordum. Koca bir geçmişin izleri hala bizimleydi,eksikliğini hissettiğim baba sevgisini çok güzel doldurabilirdi ama yanımda olsaydı..
"Küs müyüz ?" dedi bana doğru gelerek.
Keyifsizliğimi doğal olarak üstüne alınıyordu,gülümsedim hafifçe. "Senin gibi bir adama küs kalınır mı kocam ?" dedim ve Duru'ya rağmen uzanıp gamzesini öptüm. "Sadece çok yorgunum,seninle bir ilgisi yok."
"Bunlar son yorgunluklar.."
"Hadi inelim aşağı."
Duru'yu sırtı babasının göğsüne yaslanacak şekilde tuttu,kızımız bu kezde babasının parmaklarını emmeye başlamıştı. Aç değildi ama dişlerini kaşımak için böyle bir yöntem kullanıyordu. Sencer boşta kalan eliyle de elimi tuttuğunda birlikte odadan çıktık ve merdivenlerden indik.
Birtakım sesler gelen salona giriş yaptığımızda Tahir Bey'in etrafında olan kalabalık bize dönmüştü. O diğerlerinin arasından sıyrılıp bize doğru bir adım attığında kalbim ağzımda atmaya başlamıştı. Gittikçe yaşladığını belli eden ak sakalları ve saçları değildi,yorgun bakan gözleriydi.
"Hoş geldiniz." dedim titreyen sesimle.
"Hoş buldum kızım." dedi,bana kızım demekten hiçbir zaman vazgeçmeyecekti muhtemelen. Gözlerine bakmak istemiyordum çünkü hiç tatmadığım o şefkati gördükçe yelkenlerim suya iniyordu.
"Duru bak." dedi Sencer ve onu Tahir Bey'in tam karşısına getirdi. Duru bir babasına bir de karşısındaki yabancı olan adama baktı. "Bu adam senin deden kızım." Kalbime bir yumru oturdu,Tahir Bey şaşırdı Sencer'in söylemine ve gözleri doldu.
Duru şaşırtıcı bir şekilde kollarını çırpınca Tahir Bey onu kucağına aldı,öyle güzel bakıyordu ki söyleyemediği her şeyi gözlerinden anlayabiliyorduk. O tekli koltuğa oturduğunda bizde kalan yerlere oturduk. "Maşallah sana." dedi kısık bir sesle ama ben duydum.
Kısa bir sessizlik oldu,Tahir Bey'in bakışları bana döndü. "Sen nasılsın kızım, yorgun gördüm seni."
"İyiyim,merak etmeyin." dedim tebessümle,kalbim ısındı. "Duru huzursuz biraz,ondan uykusuzum ama iyiyim. Siz nasılsınız ?"
"Bende iyiyim elhamdülillah." dedi başını sallayarak,sonrasında Sencer'i işaret etti. "Üzüyor mu seni ?"
Güldüm hafifçe. "Bazen."
"Kızım sıksana topuğuna." dedi gülerek,bende onunla birlikte güldüm. "Baktın olmadı,o zaman bana haber edersin alırız hesabını."
Sencer gülerek araya girdi. "Aşk olsun amca,satıldım iki dakikada."
"O benim kızım." dedi bastıra bastıra,tüm gerçekleri reddedercesine.. "Sense el oğlusun,tabi ki kızımın yanında duracağım." Duru anlamsız mırıltılarıyla araya girdi ve Tahir Bey'in uzun sakallarını çekerek ona bakmasını sağladı. "Tamam prenses,senin de yanında dururum sende benim torunumsun."
Duru keyifle güldü,kenarda oturan İlyas Bey ilk kez araya girdi. "Kendi dedene bu kadar gülmedin Duru,aşk olsun."
"Altı aylık kız bile kimin iyi olduğunun farkında." dedim imayla,İlyas Bey dudaklarını aralamıştı ki zilin çalmasıyla sustu.
"Atakan gelmiştur kesun,sonra yemeğe geçeruk."
Bir kaç saniye sonra Atakan'ın sesi geldi salona. "Cümleten iyi akşamlar!" diye girdi içeri,bu neşesini garipsedim ve ön yargıyla arkama dönüp salonun girişine döndüm. Gördüğüm manzara,beklediğimden çok farklıydı.
"Yağmur ?"
Atakan'ın elini tutmuş olan kardeşimin gözlerinin içi gülüyordu,sadece ben değil tüm herkes şaşkındı. Onlarsa her şeyi geride bırakmış kadar mutlu ve umut dolu bakıyorlardı. Şaşkınlığımı bir kenara bıraktım ve doğru bir karar verdikleri için sevindim.
Feride Hanım dudaklarını aralamıştı ki "Sakın anne." diyerek susturdu Atakan, bu hareketi bile bana yetmişti. "İçinizden biri ona ters bir şey söylerse bir an bile düşünmeden çeker giderim bu evden. Bundan sonra herkes kendini ilgilendiren konulara odaklansın."
"Hoş geldiniz." dedim neşeyle ayağa kalkıp,bu duruma sevinenler olarak başı çekiyordum. "Bizde tam olarak yemeğe geçiyorduk,tamamlandığımıza göre yemeğe geçelim."
"Hadi geçelim." dedi Sencer'de yanıma gelerek.
Ben Yağmur'un koluna girdim,Sencer'de abisinin yanına geçti. "Konuşacağız bu konuyu." dedim fısıltıyla. Yağmur güldü,kafasını salladı. Eski yerine,Atakan'ın yanına oturduğunda bizler de kendi yerimize oturmuştuk.
Yağmur'u uzun zaman sonra gülerek görünce anlık bile olsa yüreğime su serpildi,o kadar zaman ağlamıştı ki yanımda şimdi bu olayın çözüme kavuşmasına seviniyordum.
Eksiklerimiz vardı,fazlalıklarımız vardı ama yine de keyifli bir akşam yemeği oldu. Her şeyin tamamlanacağına olan inancım arttı,her şey bittikten sonra hepimizin çok mutlu olacağına dair olan inancım arttı.
Sonunda mutlu olacaktık.
Tek temennim bunun karşılığında hayatın bizden bir şey almamasıydı.
⚓️
|Bölüm sonu|
Bölüm hakkındaki düşünceleriniz neler ?
Atakan ve Yağmur'cuları buraya alalım,
sizler beğendiğiniz mi barışma sahnemizi ?
Instagram : mavibirlotus
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 38.48k Okunma |
3.11k Oy |
0 Takip |
27 Bölümlü Kitap |