27. Bölüm

Bölüm 27 | Son Durak

M.
mavibirlotus

Hoş geldiniz

 

Geciktiğimizin farkındayım ama açıklamalarımı ınstagram üzerinden yaptım,anlayışınıza sığınıyorum.

 

Bölüme geçelim,keyifli okumalar ♡

 

⚓️

 

Efil Saruhan

 

Hayatım boyunca gülüşümü buruklaştıran eksikliklerle mücadele ettim,her an benden alınanların acısını yaşayarak büyüdüm. İçimdeki o boşluğu hiçbir şeyle dolduramadım ve her defasında daha da öldürdüm umutlarımı. Sonra anladım ki o boşluk hiçbir zaman dolmayacaktı.

 

Babama rağmen yetim kalmıştı yüreğim.

 

Hiçbir sevgi onun sevgisizliğini örtemezdi,tüm dünya ayaklarımın altına serilse yine de onun açtığı yaralar kapanmayacaktı. Bunu anlamıştım ama Tahir Bey'in varlığı ile her şey alt üst olmuştu çünkü onun var olduğu bir hayatı düşler olmuştum.

 

"Hazır mısın güzelim ?"

 

Başımı kaldırıp giyinme bölümünün kapısına baktım,Sencer kucağında Duru ile bana bakıyordu. İkisi de çok şık görünüyordu ve benimle birlikte kıyafet uyumu tamamlanıyordu. "Hazırım." dedim tebessümle.

 

"Kerem aşağıda söylenmeye başladı şimdiden."

 

Birlikte odaya dönerken güldük. "Bu kadar sabırsız olmasın,nasıl olsa kızı benden isteyecek."

 

"Bulaşma çocuğa." dedi Sencer ilk kez onun safını tutarak,aynı zamanda hoşuna gittiğinden gülüyordu. Yatağın üstündeki çantayı da alıp odadan çıktık ve merdivenlere yöneldik.

 

"Benden çekeceği var."

 

Arman'ların konağına Nehir'i istemeye gidiyorduk,onca zorluğun arasında tüm engelleri aşıp bu konuma geldikleri için onlar adına çok mutluydum. Her şey yerli yerine oturuyordu hayatımızda ve tek bir adım kalmıştı.

 

"Sonunda,taş olsa çatlardı." dedi elinde çiçek tutan Kerem.

 

"Kızı kaçırıyorlar sanki." diye mırıldanıp sağımızda kalan Yağmur'a döndüm, başını Atakan'ın omuzuna yaslamış el ele bizi bekliyorlardı. Kimse onların yan yana olmasını yadırgamıyordu,en kısa zamanda sade bir nikahla yeniden evleneceklerdi.

 

"Hadi çıkalım."

 

"Tahir amcam gelecek mi ?"

 

"Yanımızda bir büyüğün olması güzel olur."

 

Ev halkından büyükler olarak kimse gelmek istememişti,Kerem de özel olarak onları davet etmemişti zaten. Mustafa abi ve ailesi,Poyraz ve ailesi ile gidecek isteyecektik kızımızı.

 

"O direkt geçecek Nehir'lere,hadi çıkalım bizde." dedi Sencer ve son noktayı koyarak hepimizden önce dışarı çıktı. Bende peşinden ilerleyip kendi yerime yerleştim,Sencer'de Duru'yu koltuğuna oturttu.

 

Kısa süren yolculuğumuzda tek işlevim arkadan bize garip sesler çıkaran kızıma yanıt verme çabamdı,Sencer o kadar dalgın ve düşünceliydi ki onunla konuşamıyorduk bile. Son zamanlarımız hep böyle geçiyordu.

 

Konağın bahçesine girdiğimizde Sencer'in telefonu çaldı ama ekrana bakmadan kapatmıştı,hiç beklemeden kapıyı açıp inince bende arkasından indim. "Neyin var kocam ?" dedim Duru'nun kemerini çözmesini izlerken.

 

"Yorgunum güzelim,işler çok yoğunlaştı."

 

"Geçecek." diye mırıldandım ama geçip geçmeyeceğini bilemedim. Sesimdeki umuttu ama korkuyu da gizleyemiyordum,kurtulabilecek miydik bilmiyorduk ve en çokta bu yoruyordu.

 

Kerem önümüzde iken kapının eşiğine kadar geldik,o sıra Tahir Bey'in arabası da bahçeye girdi. Bu yüzden kapı çalmak yerine onu bekledik,hızlı adımlarla yanımıza ulaştığında ilk hamlesi bana sunduğu sıcak tebessüm olmuştu.

 

"Umarım geç kalmamışımdır." dedi ceketini çekiştirip,sonrasında ona kollarını uzatan Duru'ya döndü. "Kızım.." Şefkat dolu sesi Duru'yu daha çok heyecanlandırmıştı,babasının kucağından dedesinin kucağına atlamaya çalışıyordu.

 

Sencer kızımızı dedesine verdi. "Kıskanıyorum artık."

 

Kerem'in sabırsızlığı ile bölünen sohbetin ardından kapıyı çalmışlardı,çok kısa bir süre içinde Nehir ve arkasında duran yengemle karşılaştık. Ciddi anlamda Nehir peri kızı kadar güzeldi.

 

"Hoş geldiniz,buyurun." dedi Emine yengem,kapıyı sonuna kadar açtıklarında içeri girmeye başladık sırayla. Nehir ve Kerem'in birbirlerine olan bakışları içimi ısıtmaya ve dikkatimi dağıtmaya yetmişti,aylar öncesinde Yağmur ve Atakan bu durumdaydı.

 

Kucaklaşma faslından sonra salonda yerleşmiştik,dedem ve babaannem artık odalarından çıkmıyordu ve bu yüzden istemeye de katılmamışlardı. Kızlarla birlikte kahve yapmak için mutfağa geçtiğimizde Duru huzursuzlandığı için onu da kucağıma almıştım.

 

"Bol tuz koy." dedi Yağmur neşeyle,sadece bir kaç günde cildi güzelleşmil ve gözleri parlaklaşmıştı. Uzamış kumral saçları bile daha güzel görünüyordu.

 

Araya girdim. "Bence tuz yetersiz."

 

"Bal koy bal,dili tatlı olsun." dedi Sevda Abla.

 

Umay göbeğini okşarken sessizdi,onun hamileliğinde kendimi gördüğüm için kız olacağını düşünüyordum. Duru'ya tatlı bir oyun arkadaşı gelecekti.

 

"Batu Kerem'i öldürecek gibi bakıyordu." diyen Yağmur kahve kavanozunu getirdi ve Nehir'in önüne koydu. Hepimiz onun dediğine keyifle gülerken Nehir heyecanla kahvesini yapmaya başlamıştı.

 

"Teyzeyi evlendiriyor muyuz kızım ?" dedim Duru'nun boynundan sayısız kere öperken,huylandığı için gülüyor ve başımı omuzuma yaslıyordu. Tombik yanaklarını ısırmamak için bazen çok zor duruyordum.

 

"Tuz katmasam ?"

 

Nehir'e öldürücü bakışlarımı attığımda korka korka bir çay kaşığı tuzu kahvenin içine döktü,yetmedi benim bakışlarımla bir kaşık daha ekledi. Güle oynaya aldığımız kahvelerle salona geri döndük,kocamın yanına oturarak gözlerimi Kerem'e diktim.

 

"Kahvelerimiz de geldi." dedi Tahir Bey.

 

Nehir Kerem'e kahvesini verip yanına oturdu. "İç bakalım Kerem efendi." dedim keyifle. Bakışları bana döndü,o tuzlu kahvenin benim eserim olduğunu elbette biliyordu ama kızımızı almak istiyorsa içmeliydi.

 

"Nehir'den gelen tatlı ya da acı önemsiz,başımın üstüne."

 

Son bir kez Nehir'e bakıp fincanı kafasına dikti,ilk saniye tepki vermese de ikinci saniyede yüzünü ekşitmişti. Buna rağmen dibine kadar hepsini içince keyifle sırıtıp arkama yaslandım. "Zalimin karısı." diye mırıldandığını hepimiz duymuş ve gülmüştük.

 

"Kahvelerimizi de içtiğimize göre asıl meseleye gelmek gerekiyor." dedi Tahir Bey ve fincanını önündeki sehpaya bıraktı. "Sebebi ziyaretimiz bellidir Emine Hanım,gençler birbirlerini görmüş ve sevmişler. Allah'ın emri ve peygamberin kavliyle rıza almaya geldik. Haddimiz midir bilmem ama bizler rıza verdik, sizlerin de rızasını alarak bu iki güzel insanın yuvasını kuralım isteriz.."

 

Alışılmışın dışına çıkarak kızınızı istiyoruz demedi,aileyi de kızı da kırmadan görebileceğim en güzel uslübu kullandı ve rıza istedi. Ona olan hayranlığım biraz daha arttı,bunu kabullenemesem de içten içe ona çok alışmıştım.

 

"Ben Kerem oğlumu severim,kalbindeki sevgiye de güvenirim." dedi Emine yengem. "Benim rızam vardır amma bizim evimizin babası Batu'dur,asıl onun rızasının önemi var çünkü eşim bizi ona emanet etti."

 

Benim dahil herkesin gözleri dolmuştu,ölümün bıraktığı bir yarayı da deşmek zorunda bırakılmıştık. Bakışlar Batu'ya döndüğünde yerde olan kafasını kaldırdı ve derin bir nefes verdi,gözleri kardeşinin üstünde durduğunda hepimiz nefesimizi tutmuştuk.

 

"Ben ona babalık yapamadım ki.." dedi titreyen sesiyle,boğazım düğümlendi ve gözümden bir damla yaş aktı. Onlarda tıpkı Sencer gibi masanın kurbanıydı, sırf güzel yetişsin diye uzaklarda eğitim görmüş ve hep birbirlerinden uzakta kalmışlardı.

 

Nehir dayanamayıp ayağa kalktı ve bir kaç adımda abisine ulaştı. Öyle bir sarıldılar ki Nehir makyajını umursamadan ağlamaya başlamıştı. "Sen gördüğüm en güzel abisin.."

 

"Sen mutluysan ben mutluyum bir tanem.." dedi Batu Nehir'in sırtını sıvazlarken. "Her koşulda yanında olduğumu sakın unutma,yeni yuva kuracak olman gönlümüzdeki ve evindeki yerini değiştirmez."

 

Kısa bir sessizlikten sonra Kerem araya girmiş "Yüzükleri takalım mı ?" diyerek tüm herkesi güldürmüştü. Kerem'in de aceleci ve heyecanlı tavrından dolayı yüzük takma merasimine geçmiştik.

 

Bol gülmeli,biraz da buruk bir istemenin ortasında oturduğum yerde kalbime tarifsiz bir sızı çöktü. Bir şeylerin yokluğu fark ettirmeden acı çektiriyordu,bu şeye anlam veremediğimden dolayı sahte bir tebessümün ardına saklandım ve diğer herkes gibi anın tadını çıkarmaya çalıştım.

 

"Efil kızım.." diyen sese döndüm,Tahir Bey kucağında uyuyakalmış Duru'yla bana bakıyordu ve bu kısacık anda bile bakışları şefkat doluydu. Ne dediğiyle ilgilenemedim,kaybettiğim ve onunla dolu olabilecek yıllarımı düşledim. "Bu güzel kız uyudu,sesten rahatsız olmasın yatırabileceğimiz bir yer var mı ?"

 

Benim yerime yengem yanıtladı. "Efil'in odasına koyabilirsiniz."

 

Tahir Bey ayaklanınca bende onunla birlikte ayaklandım,önden giderek odamın yolunu tuttum. Duru normalde ben ya da babası olmadan uyumazdı ama artık dedesi ile olan bağlarına şaşırmaz olmuştum. Odamın kapısını açtım ve Tahir Bey'in geçmesi için yol verdim.

 

"Uyanırsa sesini nasıl duyacağız ?"

 

Elimde tuttuğum telsizi komidinin üstüne koydum. "Bunun sayesinde duyarım ben."

 

"Yataktan düşebilir." dedi ve iki yanına da yüksek yastıklar yerleştirdi. "Şu sıralar fazla hareketli gibi,emeklemesi yakındır."

 

Dolaptan çıkardığım ince pikeyle kızımı göbeğine kadar örttüm,eline minik bir buse kondurup geri çekildiğimde Tahir Bey'le göz göze geldik. Ne diyeceğimi o kadar bilmiyordum ki mahcubiyetle dudaklarımı kemirmeye başladım.

 

"Kendini zorunlu hissetme kızım." dedi sessizliğimizi bölüp. "Benim senden bir beklentim yok,sadece iyi olmanı istiyorum o kadar."

 

"Düşünmeden edemiyorum." diyerek yaşaran gözlerimi kaçırdım. "Annemle senin yerini bulmasalardı ve biz seninle yaşamaya devam etseydik.."

 

"Bunu en az senin kadar bende çok istedim.." Neden diye haykırasım geliyordu, neden onunla büyüyemedim diye kızasım geliyordu hayata ama tek yaptığım susmak oldu. "Yapamadım kızım,seni de anneni de koruyamadım." Ağlamaya başladığında başını eğdi. "Ben sevdiğim kadını da kızımı da koruyamadım,ne iyi bir eş olabildim ne de iyi bir baba.."

 

Bende ağlamaya başlamıştım. "Öyle değil.."

 

"Öyle kızım." dedi başını iki yana sallayarak. "Her şeyin suçlusu benim,ben biraz daha güçlü kalabilseydim şuan bu durumda olmayacaktık. Leyla benim yaşadığımı öğrenmeseydi belki de şuan yaşıyor olacaktı."

 

"Nasıl yani ?"

 

"O çatışmayı yaptıran Volkan'dı." dediğinde kaşlarım çatıldı,gözyaşlarım yanağımda donakaldı. "Annen yaşadığımı öğrenmişti,İlyas abime anlatacaktı ama Volkan ona bu şekilde engel oldu."

 

Artık sessizce ağlamıyordum,hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Canım o kadar yanıyordu ki kendime engel olamıyordum. Bizden çalınan ihtimallerin acısı çok büyüktü. İçgüdülerime güvendim,hareketlerimi sorgulamadan iki adımda onun yanına ulaştım ve sarıldım.

 

"Baba.." diye bir kelime döküldü dudaklarımdan,bu sözcük ilk kez anlamlı geldi bana. "Keşke hep babam olarak yanımda olabilseydin." Ağlayışlarımız arttı,hıçkırıklarımız birbirine karıştı.

 

"Kızım,mis kokulu kızım benim.."

 

"Bundan sonra gitme baba,bundan sonra hep yanımda ol." Sırtımda dolandı eli, şefkatle okşadı saçlarımı. Ağlayışımın içinde tebessüm ettim,belki de aylar boyunca bunu söylemem lazımdı. "Öncemi boşver,sonramı sensiz bırakma."

 

"Gitmem kızım." dedi yemin eder gibi,saçlarımı öptü. "Allah canımı alana dek senin yanından ayrılmam,Leyla'ma kavuşana dek kalan tüm günlerimi seninle ve torunumla geçireceğim."

 

O kadar sesli ağladık ki Duru sesimize uyanmıştı,dakikalardır ayrılmayan bedenlerimiz onun ağlaması ile ayrıldı. Gözyaşlarımı sildim ve gülümsemeye çalıştım. "Uyandırdık mı seni bebeğim ?"

 

"Tekrar uyur mu ?"

 

"Uyur ama üstündekileri değiştirip rahat şeyler giydirelim sonra."

 

Yatağa oturup Duru'yu kucağına aldı. "Tamam annesi,sen torunumun çantasını getir bekliyoruz."

 

"De-de.." dedi Duru,ilk defa dudaklarından anlamlı bir kelime döküldü ve ben ilk baba demesini beklerken o ilk dede demişti.

 

Tahir babam heyecanlandı. "Ne dediğini duydun mu ?"

 

"Bir daha söyle kızım."

 

"De-de."

 

"Oy kurban olsun deden sana." dedi babam,Duru'yu sıkı sıkı öperken. "Hadi annesi üstünü değiştirelim de aşağıdakilerde görsün torunumun konuştuğunu."

 

Kafamı salladım tebessümle,aşağı inmek için yürüdüm ama kapının eşiğinde durdum. İçimdeki dürtüyle yatağa geri döndüm. Onun boynuna sarıldığımda sorgulamadan karşılık verdi. "Babam.." dedim,dilim bile çiçeklendi.

 

"Kızım.."

 

"Seni seviyorum.."

 

"Bende seni seviyorum kızım." dedi ağlamaklı bir sesle. "Aylardır bu anı bekliyordum,bana bu mutluluğu yaşattın ya Allah seni hep mutlu etsin."

 

Tebessümle ayrıldım yanlarından,kalbimden ağır bir yük kalkmııştı. Hayatım pişmanlıklarla doluyken aralarına birini daha eklemek istemedim,keşke ona alışabilseydim de yanımda olsaydı demek istemedim. Birlikte geçireceğimiz güzel zamanlarımız varken geçmişe takılı kalmak istemedim.

 

Salona girer girmez gözler üstüme döndü,öyle bir sessizlik vardı ki aralarında ne olduğunu çözemedim. Hepsi duygu yüklüydü,en çokta Sencer. O an gözlerim Sencer'in kucağındaki telsize gitti,her şeyi duymuşlardı ve bu yüzden böyle bakıyorlardı.

 

Şaşkınlığımın yerini ufak bir tebessüm aldı,Sencer ayağa kalkıp yanıma gelince beklemeden kollarımı sardım boynuna. Bu adam benim en büyük hediyemdi, tüm acıların mükafatıydı.

 

"En doğrusunu yaptın." dedi omuzumdan öperek.

 

"Biliyorum.."

1

Geriye çekildiğinde yalandan kaşlarını çattı. "Duru Hanım'ın da alacağı olsun, evlat dedik bağrımıza bastık ilk baba diyeceğine dede diyor."

 

Herkesin kahkahası sonunda Duru'nun çantasını almak için koltuğa doğru yürüdüm. Kıyafetlerini değiştirdikten sonra yine dedesinin kucağında misler gibi uyurdu biliyorum. "Ben Duru'nun üstünü değiştirip geliyorum."

 

Çanta elimde kapıya doğru gidiyordum ki bir ses beni durdurdu. Öyle anlık bir şeydi ki bu sesin ardını onlarcası takip etti. Salonun camları bir bir kırılırken kulaklarımı bağırışlar doldurdu.

 

"Efil!"

 

"Nehir!"

 

"Anne!"

 

"Yere yatın."

 

"Kıpırdamayın."

 

Üstümde bir ağırlık vardı,sırtım zeminle birleşmişken üstümdekinin Sencer olduğunu kokusundan anlamıştım. Zihnim olayın gerçekliğini idrak ettiğinde aklıma tek bir isim geldi.

 

"Duru.." dedim zorlukla,silah sesleri o kadar yüksekti ki çığlıkların ve ağlayışların arasında kendi sesimi duyuramadım. "Duru,kızım!" diye ağlamaya başladım ama Sencer kıpırdamadı bile. "Sencer kızımız!"

 

Koluma damlayan kanla birlikte gözlerim büyüdü,ağlayışım arttı. "Sencer iyi misin ? Vuruldun mu ?"

 

"Efil'im iyiyim,yalvarırım kıpırdama."

 

"Duru.."

 

"Yanına gideceğim şimdi,sen sakın kalkma."

 

"Sencer bende geleceğim."

 

"Efil!" diye bağırdı. "Yerinden kalkacak olursan bende gitmem! Sözümü dinle ve kızımızın yanına gitmeme izin ver!"

 

Cevap vermedim,o da cevap beklemedi zaten. Sürüne sürüne salondan çıktığında gözlerim etrafı taradı. Hiçbir şey göremiyordum ve yerimden kalkamıyordum. Kalbim ağzımda atıyordu,kızımı deli gibi merak ediyordum. Yanında babam olsa bile ikisinin de iyi olması gerekiyordu.

 

"Yağmur!" diye bağırdım,o kadar yüksekti ki silah sesleri bu yüzden kimseye kendimi duyuramadım.

 

Zaman algımı yitirdiğim esnada sesler sustu,beklemeden ayağa kalktığımda bu odadakilere bakmadan koşar adım merdivenlere yöneldim. O kadar hızlı çıktım ki ağlamaktan bulanıklaşan gözlerim bile bana engel olamadı.

 

Odama girdim,Sencer kapının eşiğine çökmüş beklerken korkudan titreyen bedenimle içeri doğru yürüdüm. Onum gördüğü manzarayı bende gördüm,onu donduran manzara benim içimi yaktı.

 

Yerin ayaklarımın altından kaydığını hissediyordum,nefes almakta bile zorluk çekiyordum. Zihnim anıları tekrarladı,yüreğim aynı acıları tekrardan gün yüzüne çıkardı.

 

Bir yanım daha yarım kalmıştı..

 

Ayaklarım benden bağımsız adımlarını attı,dizlerim kırıldı ve çöktüm yere. O an ne yaptığımı bende bilmiyordum. Duru'nun üstüne çökmüş olan babamın sırtında sayamadığım kadar çok kurşun vardı,gözleri kapalıydı ve bedeni kanla kaplanmıştı.

 

"Baba.." dedim titreyen sesimle,Duru'nun kucağıma gelme isteğini reddederek babamın omuzunu sarstım. "Baba uyan." Bu anın bir benzerini 14 yıl önce yaşamış olmanın acısıyla hıçkırdım.

 

Annem benim üzerime siper olmuştu.

 

Babamsa kızımın üstüne siper olmuştu.

 

Sencer yanıma gelip Duru'yu kucağına aldığında babam tamamen yere düşmüştü. "Baba.." dedim son bir umutla. Gözlerini açamadı ama dudakları aralandı,kapalı gözlerinden yaşlar aktı. "Baba aç gözlerini."

 

"Ge-li-yorum..Geliyorum Leyla'm.."

 

Başı kucağıma düştüğünde "BABA!" diye haykırdım. "Ölme!Lütfen ölme! Bu kez bırakma beni,yalvarırım baba! Gitmeyecektin,bu sefer gitmeyecektin baba.."

 

Duru'nun ağlama seslerini duyuyordum ama kendimde değildim,gözlerim kandan başka bir şey görmez olmuştu. Kalbim acıdan başka duygu bilmez olmuştu. Bunu nasıl kaldırabilecektim bilmiyordum,ona ilk ve son kez baba diyeceğimi bilmiyordum.

 

Ben Efil.

 

Karanlık bir lanetin,ateş körükleyicisi.

 

Ben Efil.

 

Ölümle sınanan,kimsesizliğe mahkum bırakılan.

 

Ben Efil.

 

Gücünü yüreğinden,yolunu umudundan alan.

 

Acısıyla tatlısıyla sonlandırmak istediğim hikayemizin sonuna gelmiştim ama ellerim kanla kaplıydı. Gidenleri kabullenmiş,kalanları sahiplenmişken yine ölümle yüzleşmiş ve kaybetmiştim. Bu yenilgi ise bana bir ömür yetecek kadar ağırdı.

 

Her şeyin sonuna gelmiş olsak bile bu masalın bir kazananı yoktu,bu hikayenin sonu mutsuz bitmeyecekti ama mutlu da değildi.

 

⚓️

 

Sencer Saruhan

 

"Emir geldiğinde gerekeni yaparsın."

 

Telefonu kapatıp cebime koyduktan sonra korumaların kapıyı açmasını beklemeden içeri daldım. Masadaki herkesin bakışları bana döndü ama ben tek bir kişinin gözlerine bakıyordum.

 

Başkan.

 

"Hoş geldin deli oğlan."

 

"Bugün senin belanı sikmeden bu odadan çıkarsam bana da Sencer Saruhan demesinler." diyerek kendi sandalyeme ilerledim,babama kötü bakışlarımı atıp yerime oturdum. Kardeşi ölmüştü ama onlar hala masanın derdindeydi.

 

Güldü samimiyetsizce. "Yine komik şakalar yapıyorsun."

 

"Teslimat yine polis baskınına uğradı." dedi Selim bana baka baka,bunu söylerken ki iması tüm her şeyin ortaya döküldüğünü gösteriyordu. Masanın altından telefonumu çıkardım ve tek bir tuşa basıp tekrar masaya odaklandım.

 

"Sencer.." dedi Başkan ayağa kalkıp usul usul yanıma gelirken. "Bize ihanet edeceğini kırk yıl düşünsem aklıma getirmezdim diyeceğim ama maalesef ilk senden şüphelendim."

 

Güldüm alayla. "Hiç anlamayacaksın sanmıştım."

 

"Neyi bekliyorsun peki ?"

 

Cevabım netti. "Senin başındaki piçi öğrenmeyi."

 

Masada kısa bir sessizlik oluştu,Başkan tam karşımda dururken kararmış gözlerindeki kararlılık bir an olsun beni korkutmadı. "Evi taratırken bir an bile düşünmedim biliyor musun ?"

 

"Biliyorum,bende seni öldürürken bir an bile düşünmeyeceğim."

 

Kahkahasından sonra "Hayallerin güzeldi." dedi. "Ama her güzel şeyin bir sonu vardır,karına ve kızına veda etmeden can verecek olman beni hiç üzmüyor ve merak etme senin ardından onları da göndereceğim."

 

Babam araya girdi. "Başka türlü çözebiliriz."

 

"Seninde canın araya gitsin istemiyorsan sus." diyen Başkan ciddileşmişti. "Bu masanın kuralları var ve ihanetin tek çözümü ölüm."

 

Ceketinin ardına sakladığı silahı çıkardı,adım adım yanıma gelip arkamdan namluyu enseme yasladı ama korkmadım. Çünkü bu konumda korkacağım hiçbir şey yoktu.

 

Hareket etmedim,sadece yanımda oturan babama bakmakla yetindim. Gözleri korku doluydu ama korkusunun önüne geçen zevklerini görebiliyordum. Beni değil kaybedeceği itibarı ve gücü düşünüyordu belki de,bu masa onun gözlerini gereğinden fazla boyamıştı.

 

"Bitti Sencer,son duanı et."

 

"Ben bitti demeden bitmez." dedim ve masanın üstündeki elimi havalandırıp parmaklarımı şıklattım. Odanın farklı yerlerine yerleşmiş korumalar bu anı beklediği için anında cephe almış ve silahlarını çıkarmışlardı. Onları kendi safıma çekmek yaptığım en doğru karardı.

 

"Ne oluyor lan ?"

 

"Kendinize gelin."

 

"Sen kime silah çektiğinin farkında mısın ?"

 

Şuan tüm üyelerin ensesinde bir silah vardı,babam dahildi. Başkan'ın elindeki silah yere düştüğünde ayağa kalktım ve kendi yerime onu oturttum. "Demek ki neymiş piç kurusu,öyle atıp tutmakla olmuyormuş."

 

"Sencer ne yaptığını sanıyorsun ?"

 

"Ne istediğini söyle."

 

"Bunun sonucu hiç iyi olmaz."

 

"Kesin sesinizi." dedim nefretle,masanın başına doğru yürüdüğümde tüm bakışlar üstümdeydi. Onlar da sonlarının geldiğini biliyordu ve son çırpınışların hiçbir faydası yoktu.

 

Babam araya girdi. "Oğlum."

 

"Biliyor musun baba ?" diyerek lafını böldüm,acı bir kabullenişin tebessümü vardı dudaklarımda. "Seni masum sandım,annemi masum sandığım gibi seni de çocuklarını düşünen bir baba olarak gördüm. Yanılmışım.." Kısa bir an durdum ama konuşmasına fırsat vermeden devam ettim. "Bundan sonrasında yapacağım hiçbir şey yok,hırsın uğruna kurban oldun."

 

Cebimdeki telefonu çıkardığımda Başkan "Dur." dedi. Gergin görünüyordu ama aynı zamanda dudaklarında bir tebessüm vardı. "Arkandaki kişiyi merak ediyorum demedin mi ? Eğer öğrenmek istiyorsan ekranı aç."

 

Kısa bir an tereddüt etsem de merakıma yenik düştüm,telefonu masaya bırakıp ekranı açmak için kumandayı elime aldım. Alışık olduğum tuşa bastım ve ekran açıldı. Bir kaç saniyenin sonunda görüntülü konuşmanın içinde olduğumuzu anladım ve karşımda gördüğüm adam oydu.

 

Volkan.

 

Sakalları uzamış,gözleri çökmüştü. Yüzünde sinsi bir gülüş vardı,sanki beni görüyormuş gibi bulunduğu yeri göstermek için kamerayı etrafa çevirdi. Gösterdiği yeri karanlığa rağmen tanıdım,burası bizim odamızın önüydü. "Lan!" diye bağırdım istemsizce.

 

Başkan konuştu. "Şimdi bizi polise ihbar etme durumunu bir daha düşün istersen."

 

Elimdeki kumandayı ekrana fırlattım,önümdeki sandalyeyi devirdim ama tek bir faydası dokunmadı. Volkan odamızın kapısını açtığında gördüğüm ilk şey yataktaki karım ve kızımdı. Kalbim ağzımda atıyordu.

 

"Sizin koruyacağınız evi sikeyim!" dedim masadaki şişeleri devirip. "Hepinizin belasını sikeceğim,Volkan onlara bir şey yaparsan seni kendi ellerimle öldürürüm lan duydun mu!"

 

Elim telefonuma gitti,Başkan araya girdi. "Sakın deneme bile,Volkan kulaklıktan bizi duyuyor ve en ufak bir yanlışında ikisini de öldürür."

 

Tekrar döndüm ekrana,Volkan piçi yatağa daha fazla yaklaştı. Efil o kadar ağlamanın üstüne Duru'yu omuzunda uyutmuş ve kendisi de oturur pozisyonda uykuya dalmıştı. "Volkan dokunma onlara! Ne sikim istiyorsunuz piç kuruları!"

 

"Ölmenizi." diyen başkan yanıma kadar gelmişti ama ben gözlerimi ekrandan ayıramıyordum. Volkan iti kamerayı komidine yerleştirmişti,artık üçünü de çok net bir şekilde görebiliyordum. Efil'in uyanması için dualar etmeye başlamıştım ama bir fayda sağlamıyordu.

 

"Onları bıraksın,derdiniz benimle."

 

Volkan elinde tuttuğu silahla Duru'ya uzanmıştı ki bir şey oldu,tüm hepimizi hayrete düşüren bir şey. Efil birdenbire gözlerini açmış ve kucağında Duru olmasına rağmen Volkan'ın bileğini bükerek silahını almıştı. O kadar hızlıydı ki namlunun ucunda artık Volkan vardı.

 

İlk kez ses geldi. "Geleceğini biliyordum." dedi Efil,sesi ağlamaktan dolayı çok kuruydu ama gözleri ifadesizdi.

 

Volkan anlına yaslı olan silaha baktı. "Ne yapacaksın,babanı mı öldüreceksin ?"

 

"Benim babam öldü." dedi ruhsuzca. "Benim babam saatler öncesinde kızımı korumak için öldü ve bunun tek sorumlusu sensin,senin karanlığın."

 

Volkan hamle yapmak istedi ama Efil'im ani bir hızla dizlerine bir tekme attı ve yere çökmesini sağladı. Volkan inleyerek doğrulmaya çalıştı,bunu fırsat bilen Efil Duru'yu beşiğine bırakmıştı.

 

"Benden annemi aldın." diye söze girdi yeniden. "Benden çocukluğumu aldın, kardeşimi aldın ve yetmedi yeni kavuştuğum babamı aldın. Şimdi de kızımı mı alacktın ?" Silahı daha sert tuttu,korkuyordum. "Seni öldürmemem için bana bir sebep söyle."

 

"Efil'im,güzelim.." diye lafa girdiğimde kameraya dönmedi. Zaten burada olduğumuzu biliyormuş gibi garipsemedi bile. "Korumaları çağır,sen hiçbir şey yapma sevgilim."

 

"Aklınızca bizi esir alıp Sencer'in hareketlerini kısıtlayacaktınız öyle mi ?" dedi alayla,tüm bunlardan nasıl haberi vardı bilmiyordum ama her şeyi bildiği kesindi. "Buna izin verir miyim sandın ? Sencer'in son dokunuşuna engel olmanıza izin verir miyim sandınız ?"

 

"Bitmeyecek." dedi Volkan hırsla. "Sen ne yaparsan yap mutlu olamayacaksın çünkü sen laneti ruhunda taşıyorsun,indir o silahı da gitmeme izin ver."

 

"Son sözünü söyle."

 

Volkan güldü,Efil'in o tetiğe basmayacağına çok emindi. Bense emin olamıyordum çünkü karımın gözlerinde bambaşka bir ateş vardı,bu kez sanılan kadar basit değildi hiçbir şey.

 

"Seni hiç sevmedim kızım." diyen Volkan'ı ellerimle boğmak istedim,Efil'in onu öldürmeyeceğini düşündüğü için alay doluydu.

 

"Bende seni hiç sevmedim." dedi Efil,gülümsüyordu. "Annem de sevmedi,çünkü sevilecek bir adam değildin. Yağmur'da sevmedi çünkü sevilecek bir baba değildin. Sen öleceksin,hiç sevilmeden öleceksin ama ben beni sevenlerin gücü ile yaşamaya devam edeceğim."

 

Bir kurşun sesi,anlının ortasına.

 

İçi soğumamış olacak ki bir kurşun da kalbine.

 

Bunu hiçbirimiz beklemediğimizden dolayı donup kalmıştık,Efil'in elinden düşen silahın ardından Duru'nun ağlama sesi geldi. İkisinin de bana ihtiyacı olduğunu biliyordum,burada olmak bana zulümdü. Karımı böyle bir şeye mecbur bıraktığım için kendimden nefret ediyordum.

 

Duru'yu kucağına aldı ama kamera açısından görüşüm net değildi,sadece sesleri geliyordu. "Sana ihityacımız var sevgilim,çok geç kalma." deyip telefonu kapattı. Sesindeki tınıdan bile ruh halinin berbatlığını anlayabiliyordum,onun acıyan kalbi benim nefesimi kesiyordu.

 

Karımın da kızımın da bana ihtiyacı vardı.

 

Bense bu lanet masayla ilgileniyordum.

 

Yanımda duran Başkan'a ani bir yumruk atıp yere savrulmasını sağladım,bu sinirimi başka türlü atamazdım. "Volkan senin piçin sanmıştım ama sen onun piçiymişsin."

 

"Karın da katil oldu,polise hiçbir şey söyleyemezsin." diyen kişi masadan biriydi ama kimin olduğunu anlamayacak kadar kapalıydı idrakım. Yerde yatan Başkan'a bir tekme attıktan sonra masadaki telefonumu aldım.

 

Konağın korumalarından birini aradım,cevaplarını beklemeden "Hepinizin ecdadını sikmezsem! Lan piçler,siz ne işe yarıyorsunuz orada! Hemen Efil'in yanına gidin,hemen!" diye bağırdım,yetmedi devam ettim. "Tüm delilleri yok edin yoksa ben sizi yok edeceğim!"

 

Karşımdakinin cevabını beklemeden telefonu kapattım,dudaklarımı aralamıştım ki kapı iki yana doğru açıldı. "Kimse yerinden kıpırdamasın." diyen polisler içeri girmeye başladığında muradıma ermiş biri olarak gülümsedim.

 

Kerem'in teslim ettiği belgelerde öyle kanıtlar vardı ki uzatmadan tek mahkemede mühebbet yiyeceklerdi. Mallarına el konulacaktı ve artık bu tür kirli işlere bulaşamayacaklardı. Ortada masa diye bir şeyde kalmayacaktı çünkü hepsinin gücünü sömürmüştüm.

 

İstihbarattan anlaştığım adam yanımda durduğunda başını eğdi,teşekkür ediyordu ama asıl ben onlara bir teşekkür borçluydum. Kelepçe takılan babaö önümden geçerken "Bunu babana nasıl yaparsın ?" demişti,gözleri öfke doluydu.

 

"Seni uyardım." dedim başımı iki yana sallayarak. "Hırsların uğruna kötü olmayı seçtiğinde bende senin oğlun olmaktan vazgeçtim,üzgünüm ama hiçbir şey karımdan ve kızımdan daha önemli değil baba."

 

"Pişman olacaksın."

 

"Mutlu olacağım baba.."

 

Polisler herkesi göz altına alıyordu ama korumalar serbest bırakılacaktı çünkü hiçbir delil yoktu onlar adına. Ben dahil buradaki herkes ifade verecekti ama sadece masadakiler hüküm giyecekti.

 

Asıl amacıma ulaşmıştım.

 

Amcam sayesinde planım başarılı olmuştu ama amcam yoktu,onun da bunu görmeye hakkı vardı ama izim vermemişlerdi. Efil'in yüreğini yakan ateş beni de yakıyordu. O kadar güzel bir adamın kızıyla yaşamasına ihtiyacı vardı.

 

Bana "Ben karımla da kızımla da yaşayamadım,onlara doyamadım ama sen onlarla yaşlan oğlum." demişti. O başaramadı ama umarım ben başarabilirim..

 

⚓️

 

"Bana kızgın mısınız ?"

 

Masada oturan aileme baktım,Arman olsa bile ailem saydığım insanlar vardı artık hayatımda. Düşmanlığın son bulduğu,masanın yok olduğu ve silahların sustuğu bir hayat vardı.

 

"Kızgınlık mı ?" diye söze girdi Harun amcam,normalde çok konuşmadığından dolayı ilk onun konuşmasına şaşırmıştım. "Beni bilirsin çok dile getirmem ama seninle gurur duyuyorum yeğenim."

 

Tebessüm ettim. "Sağol amca."

 

"Hepimizin geleceğini kurtardın."

 

Sevda abla kocasına katılarak başını sağladı. "Başımı yastığa koyduğumda oğullarımın eli silah tutarsa diye korkmak zorunda değilim artık."

 

"Her şey bitti yenge."

 

"Bundan sonrasında ne yapacağız kuzen ?" diyen Poyraz'a döndüm,hepsi için kafamda bir plan oluşturmuştum elbette ve artık herkes istediği hayatı yaşayacaktı.

 

Babaannemim yorgun gözleri üzerimde dolanıyordu ama ona bakmamakta ısrarcıydım. Masada bir tek karım eksikti,onun da kendine gelmesi epey uzun sürecekti. Duru'yu yediriyor,giydiriyor ve sonrasında yorganın altından çıkmıyordu.

 

"Hepiniz için fikirlerim var,tabi sizde isterseniz." dediğimde sessizce bana odaklandılar. "Buradaki şirketin masayla olan tüm bağlantılarını temizledim, eğer ki Harun amcam kabul ederse başına geçmesini istiyorum."

 

Memnuniyetle gülümsedi. "Sen nasıl istersen yeğenim."

 

"Batu'yla konuştuk." diye devam ettim sözüme,Nehir kafasını salladı. "Burada kalmayı istedi,hisseleri Saruhan Holding'e sattılar ve bizimle iş yapmaya devam edecekler." Kerem buruktu,ondan ayrılmayı benden istemiyordum ama şartlar bunu gerektiriyordu. "Kerem'de onların en büyük destekçisi,elbette amcamın da yükünü hafifletecek."

 

Nehir gülümsedi. "Elimizden geleni yaparız."

 

"Poyraz." dedim ona ve Umay'a dönerek. "Sizin için de en uygun yerin Ankara olduğunu düşünüyorum,hep Umay yengenin ailesi de orada. Bebeğin sağlığı için de doğru karar bence."

 

Umay memnuniyetle gülümsedi,beklediği buydu belki de. "En doğru karar hem de,teşekkür ederiz."

 

"Ne demek yenge,yaptığım bir şey yok ki." diyerek gülümsedim. "Mustafa abi sizde onlarla gidip kendinize yeni bir hayat kurmalısınız. Oğlanların eğitimi için çok iyi okullar var,araştırmaları başlattım bile. Eğer kabul ederseniz Poyraz'la birlikte Ankara'daki şirketin başına geçmenizi isterim."

 

Mustafa abi açısından bir sorun olmazdı,o yüzden o da karısına dönmüş onun konuşmasını işaret etmişti. "Bana sorarsanız çok güzel olur,hem çok kopmamış oluruz Umay'la."

 

Gülümsedim hafifçe,hepsinin memum olması beni mutlu ediyordu. Devam edemeden salona Yağmur indi. Kucağında Duru vardı ve Yağmur'un gözleri de pek iyi şeyler söylemiyordu. Şu konuşmayı bitirip karımın yanına çıkmalıydım.

 

"Gel kızım." dedim Duru'yu alırken,kucağımda oturup sakallarımla oynamaya başladığında konuşmama devam ettim. "Bana ve abime gelecek olursak da İstanbul'da daha tanınmış olduğumuz için oraya taşınmayı düşünüyoruz."

 

"Bu yaptuğun oli mi şimdu ?" dedi babaannem sonunda konuşarak. "Babanu mapusa attuğun yetmedu bir de aileyu mi böleysun,karun mu veri bu akullari ?"

 

"Yeter be babaanne." dedim sitemle. "Babam yüzünden oğlun öldü,öldü! Daha nasıl savunursun onu ?" Derin bir nefes verdim. "Aileyi dağıttığım yok,zaten yuva üstüne yuva kurulmazdı. Biz yine sık sık buluşacağız,bayramlarda memleketimize geleceğiz ama herkesin kendi evi olması en doğrusu."

 

"Ula-"

 

"Karıma gelecek olursak." diyerek sözünü kestim. "Son nefesinize kadar onun ahıyla yaşayacak ve öyle öleceksiniz,sen ve babam.." Kaşlarını çattı. "O bu hikayenin tek masumu,o yüzden artık onu suçlamayı bırakın çünkü ne yaptıysanız kendinize yaptınız."

 

"Oğlum ben ?" diyen anneme döndüm ve alayla gülümsedim.

 

"Sen kimsin ki ?" dedim ve ayağa kalktım. "Yaptıkların beni bağlamaz,istersen burada kal istersen çek git. Benden ve ailemden uzak dur,yeter."

 

Annem de babam da yoktu benim,onlar kendi çıkarları uğruna beni karanlığa ittiklerinde ölmüşlerdi. Çok zor olmuştu ama yüreğimde öldürmüştüm ikisini de. Her insan şanslı olamıyordu ailesi bakımından,benimkiler benim lanetim olmuştu.

 

Kucağımda kızımla salondan çıkıp odamıza doğru yürümeye başladım. "Anne ne yapıyor babacığım ?" diye konuştum,onunla konuştukça kelimeleri daha berrak söylüyordu. "Anne uyuyor mu ? Onun yanına mı gidiyoruz biz ?"

 

Kapının kulpunu indirip içeri girdim,tam da tahmin ettiğim gibi yine yorganın altına gömülmüştü. Bizim geldiğimizi elbette anlamıştı ama ısrarla çıkmıyordu, kızımı yatağa bırakıp dibine kadar girdik. "Güzelim." diyerek yorganı açtığımda yorgun gözleri ile karşılaştım.

 

"Uykum var Sencer." dedi sakince.

 

"Tüm her şey bitmişken pes etmek yakışıyor mu sana ?"

 

Duru oturur pozisyondayken bizi izliyordu,beline destek vermeme gerek kalmıyordu artık. "Babam öldü.." dedi titreyen sesiyle. "Geçmişimden kalan, annemden kalan tek kişiyi de kaybettim." Gözleri yine yaşlarını akıttı. "Söyle, nasıl hiçbir şey olmamış gibi devam edebileceğim ? Bitti diyorsun,her şeyi ve herkesi kaybettikten sonra bitse ne anlamı var ?"

 

Dizlerini karnına kadar çekmiş,gözlerime ağlayarak bakıyorken ona neyin tesellisinde bulunacağımı bilmiyordum. Haklıydı ve bu haklılığı canımızı çok yakıyordu. Tek kelime edemediğimde devam etti sözlerine. "O adamı öldürdüm Sencer,kendi ellerimle öldürdüm. Onun bedenine saplanan iki kurşun bile beni yaşatmaya yetmedi.."

 

"Haklısın.." dedim içli bir nefesin ardından. "Söylediğin her kelimede haklısın, canının nasıl yandığını tahmin bile edemem biliyorum. Senden çalınanları ne geri getirebilirim ne de acısını yok edebilirim,keşke böyle bir gücüm olsa.."

 

Gücüm olsa canını yakan her şeyi ondan alırdım,mümkün olsa hep gülsün diye elimden geleni yapar sonra da karşısına geçer gülüşünü izlerdim. Çünkü o bende öyle bir mevzuydu ki iyi olduğunu bilmek bile yeterli olabiliyordu.

 

"Bunları yapamadım ama bundan sonrasında mutlu olman için tüm herkesi ve her şeyi yok ettim." diyerek devam ettim sözlerime. "Belki bir yanımız hep eksik olacak ama mutlu olacağız güzelim." Uzanıp saçlarını okşadım usulca, gözlerini yumdu hep olduğu gibi. "Başardın,ışığınla karanlığımı yendin ve şimdi sadece senin ışığınla nefes alabiliyorum. Benden ışığını esirgeme,birlikte toparlanıp yepyeni bir hayatın sayfasını aralayabiliriz."

 

Duru kendini hatırlatmak ister gibi minik çığlıklar attığında ona döndüm. Bir kaç adım yanımdaydı,annesine doğru bakıyordu ve muhtemelen onu kucağına alsın istiyordu. "Benle kızım yetemez miyiz sana ? Bizim varlığımız bile seni yaşatamıyor mu ?"

 

Öyle bir şey söylemiştim ki Efil'in gözlerindeki ifade değişti ve yerinde doğruldu,dudaklarını aralamıştı ki ses başka yönden geldi. "An-ne."

 

Büyüyen gözlerimi Duru'ya çevirdiğimde konuşmakla kalmayıp annesine doğru emeklediğini görünce hepten şaşırmıştım. "Emekliyor!" dedim coşkuyla,Efil'se anne demesinin şokundaydı hala. Önüne kadar gelen kızımızı kucağına aldı.

 

"Bebeğim ne dedin sen ?" dedi başını onun hizasına getirerek. "Bir daha söyler misin ?"

 

"An-ne,an-ne,ay-ne.." diyerek ellerini çırpmaya başlamış,sonunda da Efil'in saçlarını avucuna alarak omuzuna yatmıştı. Efil mutluluktan Duru'ya sıkıca sarılmış,boynundan onu gıdıklaya gıdıklaya öpmüştü. Bu manzarayı izlerken derin bir nefes verdim.

 

"Babası duydun mu anne dedi."

 

"Ve emekledi!"

 

"Büyüyor bu prenses."

 

"Büyüdükçe güzelleşiyor!"

 

Birbirimize sarılmalarımızın ardından gıdıklamış,öpmüş ve anın tadını çıkarmıştık. Duru'nun anne demesi Efil'in tüm ruh halini toparlamıştı. Eğlenmelerimizim sonunda Duru acıktığı için annesinin göğsüne sıkıca sarılmış sütünü içiyordu. Efil'in sırtı da benim göğsüme yaslıydı.

 

"Sizin varlığınız beni yaşatmakla kalmıyor,ölmeyi bile göze aldırıyor."

 

"Ölmek yok sevgilim,birlikte yaşlanacağız." dedim ve saçlarının tepesinden öptüm. "Sonuna geldik ama sonsuza dek mutlu olacağız." Buradan İstanbul'a taşındığımızda tüm her şey tekrardan düzelecekti. "Belki biraz eksik olacak ama eskisinden çok daha güzel olacak."

 

"Bitti.."

 

⚓️

 

|Bölüm Sonu|

 

Bölüm hakkındaki düşüncelerinizi

bekliyorum,yorumlarınız kıymetli.

 

Tahir'in ölmesine ne diyorsunuz ?

 

Volkan'ı öldüren Efil oldu,bunu bekliyor muydunuz ?

 

Şimdi her şey bitti mi ?

 

Diğer bölümde,yani finalde görüşmek üzere..

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 28.06.2025 15:26 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...