
|Düzenlendi|
(Yazardan diye belirttiğim kısım düzenlendi.)
Hoş geldiniz,oy vermeyi unutmayınız lütfen.
Satır arası yorumlarda buluşalım.

⚓️
16 Gün Sonra
İnsanoğlu aldatandı,aldanandı. Sevgiye boyun eğendi,bir avuç mutluluğa umutlarını bağlayandı. Kaç günü devirmiştim şu duvarlar arasında,toplasan belki iki haftamı..
Aldanmıştım şu kadarcık sürede;bir tatlı dile,şefkatli bakışlara ve sımsıcak bir aileye. Öldü sandığım umutlarım bir bir filizlendi,yüreğimi çiçek bahçesine çevirdi. Aşık olmadığım bir adamla evlendiğim için ağlamıştım ilk zamanlar ama sonra aşktan daha kıymetli duygularla tanışınca dağılmıştı hüznüm.
Aile..
Gözlerini şen kahkahalara açmak,hoş sohbetlerin bir parçası olmak,bir babanın evladı gibi hissetmek annemden sonra sahip olamadığım nimetlerdi ve ben bu kucaklamaya o kadar alışmıştım ki ara sıra yaşadığım problemler umurumda olmamaya başlamıştı.
Feride Hanım'ı,Harun Amca'yı ve Çiğdem Yenge'yi görmezden geliyor bir laf söylediklerinde benim yerime verilen cevaplardan hoşnut duyuyordum. Sessiz kalmam bir kaç cümleden bile daha etkili olabiliyordu onlar için.
Sencer..
Her gün hakkında yeni bir tespite varıyordum,her gün yeni bir yönünü keşfediyordum. Sertti,öfkeliydi ama şefkatliydi de. Dediği gibi günün çoğunu şirkette geçiriyordu. Bazen anlaşamıyorduk,sert tavırlarına karşıt sessiz kalamıyor tersliyordum onu. Ama bazen de ikimizde haddinden fazla anlayışlı olabiliyorduk.
"Sencer.." dedim fısıltıyla,aynı zamanda omuzundan dürtüyordum. Asla tişörtle uyumazdı,soğuk olsa dahi çıkarıyordu. Erkeklerin genelinin böyle olduğunu söylemişti bir keresinde. "Kalk hadi,kahvaltıya geç kalacağız."
Dün gece onu bekleyemeden uyuyakalmıştım,geldiğini ise belime dolanan kolundan anlamıştım. Saat epey geçti,bu yüzden kalkmakta zorluk çekiyordu.
"Saat kaç ?"
"6.30"
Uykulu gözlerini ovalayarak açtı,saçları dağılmıştı ve bu hali bazen bir erkek çocuğunu andırıyordu. Bunu ona söylesem muhtemelen sert mizacına laf geleceği için kızardı,istemsizce tebessüm ettim.
"Dün niye geç geldin ?"
"Senin yüzünden."
Kaşlarımı çatıp "Ben ne yaptım ?" dedim.
Yerinde doğrulup sırtını yatağın başlığına yasladı. Kolu dizlerimin üstünde yerini aldı. Temas bağımlısı olduğunu da anlamıştım mesela. Kasları görüş açıma girdiğinde oraya değil gözlerine bakmaya çalışıyordum. "Söylediğin şeyleri araştırdım,tek başıma olunca uzun sürdü biraz."
Evet,her ne kadar güzel günlerin keyfini çıkarsam da bir yanım hala aileme karşı öfkesini diri tutuyordu. Bu yüzden bir şeyler paylaşmaya ve planlar yapmaya başlamıştık. Babamın bir telefon görüşmesine şahit olmuştum evlenmeden kısa bir süre önce ve bunu Sencer'e anlatmıştım.
"Dediğin gibi Gürcistan'da onun adına olmasa dahi bir depo buldum." Gözlerim ışıldadı ve devam etmesini bekledim. "O depo ona ait mi bilmiyoruz ama ona aitse nasıl Gürci askerleri tarafından korunabiliyor aklım almıyor."
"Belki de gerçekten asker değillerdir,sadece öyle bir görünüm veriyorlardır."
"Aynı şeyi düşündüm." dedi bilmiş bir tebessümle. "Bu yüzden askerlerin sicilini araştırmaya karar verdim,bugün halletmeye çalışacağım."
"O depo babama aitse ne olacak peki ?"
"İçindekinin ne olduğuna bağlı." Kafamı salladım dalgın gözlerle,içimde tatmin olmuş bir his belirdi. O depo ona aitti biliyordum,duyduklarımda yanılmam imkansızdı. "Düşünme sen bunları,halledeceğim ben."
Ayağa kalkıp banyoya yöneldi,kapıyı kapatmadan önce bana döndü. "Sen in,gelirim ben biradan." Kafamı salladım ve ayağa kalktım. O banyoya girerken bende odadan çıktım.
Burası üçüncü kattı,dört oda vardı. Sağ merdivenin ucundaki oda Umay'lara aitti. Onun hemen yanındaki oda Atakan'ındı. Atakan'la bizim aramızdaki oda ise boştu. İkinci kata indim. Burada da dört oda vardı;Sevda ablaların odası, Umut'un odası,Esma halanın odası ve çocukların odası vardı. Kalanların odası ise giriş katındaydı.
Bir kat daha ineceğim esnada Umut'un odasının kapısı açılınca göz teması kurmadan merdivenlerden inmeye başladım. Arkamdan "Efil." diye seslense de duymamazlıktan geldim. Sencer'le sorun yaşamak istemiyordum, konuşmamı istemiyorsa elbet bir sebebi vardı.
Mutfağa girip neşeyle "Günaydın." dedim. Çalışanlar aynı sıcaklıkla karşılık verirken Sevda ablanın yanına ilerledim. Aramızdaki buzlar yavaş yavaş eriyordu. O tepsideki poğaçaları tabağa dizerken Umay'da yeni mutfağa girmişti.
Kahvaltılık tepsisini elime alıp salona ilerledim. Yemek masasına ilerlerken salonda oturanlara "Günaydın." deyip geçmiştim. Tepsideki tabakları masaya dizerken onlardan da karşılık almıştım.
"Efil,kizum."
"Efendim İlyas amc-" Durdum,dilimi ısırıp "Efendim baba ?" diyerek düzelttim kendimi. Onun ısrarlı isteğini kıramamıştım,bir kaç gündür baba demeye çalışsam da dil alışkanlığından bazen şaşırabiliyordum.
Her baba dediğimde ekstra gülüyordu,hoşuna gidiyordu. Ne yalan söyleyeyim baba kelimesi ilk defa bu kadar anlamlıydı benim için. "Sencer uyandu mi?"
"Uyandı uyandı." dedim ve salondan çıkarken "Gelir şimdi." diye ekledim. Koridorda Asiye babaanneyle karşılaşınca gülüşüm büyüdü,ağır adımlarla salona geliyordu. Kilosu çok yoktu,aksine yaşına göre zayıftı ama ayaklarındaki problemden olsa gerek bazen yavaşlıyordu.
"Hayurlu sabahlar güzel kizum."
"Hayırlı sabahlar babaanne."
"Bizum koçari uyandi mi ?" Koçari dediği Sencer'di,genelde öyle sesleniyordu ona. Hatta Poyraz bazen şakasına alınıyor,tek yakışıklı selvi boylu o mu diye söyleniyordu. Gerçekler acıtırdı ama gerçekten aralarından en iyisi Sencer'di.
"Uyandım babaanne."
Merdivenlere döndük ikimizde. Son basamağını inip yanımıza geldi. "He iyu,hayde oturalum sofraya da bir şey diyeceğum size."
İkisi salona girerken bende mutfağa girip elimdeki tepsiyi tezgaha bıraktım. Umay ve Sevda ablayla birlikte salona geçtik,Esma hala da arkamızdan geldi. Çok dinçti Esma hala,iyi biriydi. Bizimle takılırdı sürekli,fazla neşeli ve şakacıydı.
Sofraya oturduk herkes başlamak için Asiye babaanneyi bekliyordu. "Biz İlyas'la düşündik,deduk ki havalar soğuyi kış gelmeden bir piknik mu etsek ?"
"Evet,evet!" dedi Alp bağırarak ve başını eğip bana döndü. "Yenge top oynar mıyız orada ? Hem çiçekten taç yaparım sana!" Gün geçtikçe bana olan ilgisi artıyordu. Gülerek kafamı salladım.
"Kadın senden bıktı!" dedi Yusuf,onunla da genelde ödevlerini yapar ve daha olgunca sohbet ederdik. Asla 9 yaşındaki bir çocuğun haylazlığını taşımıyordu.
"Ula bi susin da!" Mustafa Abi onları susturup devam etti. "Sencer reus bize izun verurse olur babaanne,adam nefes aldırmayi."
Herkes hafifçe güldü,Sencer dahi güldü ama belirsizdi gülüşü. Onu gülmekten alıkoyan şeyi merak ediyordum. Tamam,işinde ciddiyetini koruyabilirdi ama bu insanların arasında gülmeden nasıl duruyordu aklım almıyordu.
"Yarın mesaiye kalırsınız."
"Biz gelme-"
Çiğdem Yenge'nin sözünü Asiye babaannenin çatık kaşları kesti. Şu zamanda öğrendiğim bir diğer şey bu ailede tüm etkinlikler birlikte yapılırdı. Bu yüzden ben gelmek istemiyorum diyemezdin.
"Babaanne şirkette birinin kalması gerekiyor,siz gidin." Göz ucuyla bana baktı, sonra devam etti. "Ben kalayım şirkette."
"Bağa bak koçari! Ha öncesunda tektun,bir şey demezdum ama karun vardir da artuk. Tek mu kalsun kiz ?"
"Yengemler var babaanne,niye tek kalsın ?"
Neden gelmesini istiyordum bilmiyordum,içimden bir ses gelsin diye dua ediyordu ve ben bunu anlamlandıramadım. Belki de daha iyi tanımak istiyordum onu,belki de onun varlığı güvende hissettiriyordu bilmiyorum.
"Birak ana,gelmesun." dedi İlyas baba. Sofrada oluşan sessizlikten sonra içime çöken garip buruklukla yemeğe başladım. Önümdeki börekten bir ısırık alıp kaçamak bakışlarımı Sencer'e çevirdim.
"Noldu ?" dedi fısıltıyla. Bana bakmıyordu bile,ona baktığımı nasıl anlamıştı bilmiyorum ama cevap vermemiş ve önüme dönmüştüm.
Bizim evde de piknik yapılırdı ama beni götürmezlerdi,Nehir bazen benimle kalırdı bazen de Nehir'in abisi Hasan abinin ısrarıyla götürürlerdi beni ama yine de zehir ederlerdi.
Böyle bir aileyle piknik muhteşem olurdu emindim,sevinmiştim de. Ama nedense Sencer'in gelmeyecek olması içimde garip bir eksikliğe yol açmıştı.Ona rağmen bu hissi bastırıp sofradaki sohbete dahil oluyordum ara ara. En çokta Esma halaya gülüyorduk.
Esma hala poyrazın çocukluğundan bahsedip onu utandırıyor,bizi de güldürüyordu. "Efil de çok yaramazdi." dedi birden İlyas baba. Hepimiz şaşkınlıkla ona döndük. Yüreğimde yine bir ateş harlandı,yaktı beni.
"Amca Efil yengeyi nereden tanıyorsunuz siz ?" dedi Poyraz herkesin aklındaki soruyu dile getirirken.
"Ben hiç haturlamayrim." dedi Mustafa Abi.
"Ula siz o zamanlar İstanbul'daydiniz." Evet,bende tanımıyordum onları. Sadece İlyas baba,Asiye babaanne ve Sencer dede. Birde ara ara Atakan.
"O zamanlarda iyu değulduk Armanlarla." diye araya girdi babaanne. "Ama Efil onlardan kaçar kaçar bizum eve gelurdu. Evlerumuz arası uzakti da,ama hiç vazgeçmezdu hep gelurdi."
Sencer dahil herkes bana bakıyordu ama ben çatalımla tabaktaki peyniri eşelemekle meşguldüm. Muhtemelen herkes benden bir şeyler duymayı bekliyordu ama konuşsam ağlayacak durumda olduğumdan konuşamadım.
"O zamanlar sadece anam,babam,ben kalırdık." Yine gitmişti şivesi,ciddiyeti hissediliyordu. O da benim gibi önündeki tabağı izliyordu. "Benimkiler yurt dışındaydı,siz de İstanbul'da."
"Sen hatırlamıyor musun yenge ?" dedi Yusuf. Merakla annesine döndü. "Ben de büyüdüğüm de hatırlamam mı bu zamanları ?"
"Ben.." diyebildim zorlukla. Başımı kaldırdığımda sahte bir gülüş yer edindi yüzümde. "O zamanlara dair annemden başka hiçbir şey hatırlamıyorum."
"Annen ?" dedi
"13 yaşımdayken vefat etti." Alp'in korktuğunu hissettimden devam etmedim. Gözlerimi babaanneye çevirip "Müsaadenizle." dedim. Başını salladı,ayağa kalkıp arkama bile bakmadan çıktım salondan.
Merdivenleri çıkarken gözyaşlarım yanaklarımdan süzülmeye başlamıştı. Odaya girip kapıyı kapattım ve ağzımdan kaçan hıçkırıkla dudaklarımın üstünü örttüm avucumla.
Eğer o gün beni yalnız bırakmasalardı,bende bu ailede büyüyebilirdim. Biliyorum hakkım değildi ama o günlerde gelip beni almalarını o kadar beklemiştim ki,her gece yalvarıyordum Allah'a. Eğer gelip alsalardı beni yıllar boyu böyle bir eziyet çekmeyecektim.
Evet,kaçar kaçar onlara giderdim. Asiye babaannenin yemeklerini yer,Sencer dedenin göbeğine oturup masal dinler ve İlyas babayla da oyunlar oynardık. Onlar birde annem,benim çocukluğumun en büyük neşesiydi.
O kara günden sonra onlar kayıplarına dalmış,annesini kaybetmiş beni unutmuşlardı. Ne zaman o günü hatırlasam işte böyle yıkılıyor,yaşayabilipte yaşayamadıklarım bir diken gibi batuyordu içime.
Evlendiğimden beri annemi ziyaret etmediğim geldi aklıma,kendime kızdım. Çiçekleri susuz kalmıştı belki,halbuki her hafta sulardım. Nasıl o benim çocukluğuma çiçekler döşediyse bende onun mezarına döşüyordum.
İnsan canını acıtanı saklarmış hep,benim de canımı yakan annemdi. Hatırladıkça büyük pişmanlıklar duyduğum,keşkelere sığındığım,şöylesine yıkıldığım en büyük acımdı.
Kapı açıldı,gelen kişiyi tahmin etmem zor değildi. Gözyaşlarımı sildim,görsün istemedim. Yanıma geldi,yatağa oturup yaklaştı. "İyi misin ?"
Ellerimi ellerinin arasına aldığında "İyiyim." dedim. Sıcaklığı soğuk ellerimi ısıttı,o beni izliyordu ama ben kafamı kaldırmadım. Gözlerimin kıpkırmızı olduğuna emindim.
Çenemden tutup kafamı kaldırdı,üzgün kehribarlarını görünce yine ağlamaya başlamıştım. Hıçkırıklarımın esiri olurken bana sarıldı,başım göğsüne denk düştü. "Ağla." dedi.
Ağladım,göğsüne döktüm tüm gözyaşlarımı. Çenesini başıma yaslamıştı,bir eli elimi tutuyor diğer eli sırtımı ve saçımı okşuyordu. Beni çekip alsalardı o aileden belki de Sencer'le aşık olacaktık birbirimize,belki öyle evlenecektik. Ya da belki çok iyi arkadaş olurduk,kim bilir..
"Annemi çok özlüyorum.." dedim fısıltıyla. Hıçkırıklarımdan beni anlamış öıydı bilmiyorum ama ona söylememiştim zaten. Kendi kendime söyleniyordum işte..
"Annen,dedemin öldüğü gün öldü değil mi ?"
"Benim yüzümden.." dedim,devamını getiremedim. Daha çok ağladım,geri gelmeyeceklerini bilsem de o güne lanetler yağdırdım. Kendi ellerimle mahvetmiştim her şeyi. Ama Sencer anlamadı..
"Şşş.." dedi ve başımın üstüne bir öpücük kondurup geri çekti beni. Elinin tersiyle gözyaşlarımı sildi. "Geçmişe dönemeyiz Efil,önemli olan gelecek.."
Dokunuşları sihirliymiş gibi dindi ağlamam. Gözlerimi ovalayıp,bakışlarımı kaçırdım. Elimi tutan eline baktım,niye bu kadar iyi hissettirdiğini bilmediğimden çektim. "İyiyim." dedim.
"Hadi hazırlan,bir kaç saate çıkarlar."
Ayağa kalktı,elinden tutarak durdurdum onu."Sen neden gelmiyorsun ?" dedim burnumu çekerek. Bende ayağa kalktım ve bıraktım elini,soruma cevap beklerken o da düşündü.
"İşler var,hem şu askerleri araştıracağım."
"Yarına kalsa ne olur ki ?" Kaşlarımı çattım,bu sözler neden benim dilimden dökülüyordu diye kızıyordum kendime ama bir yanım da gelmesini çok istiyordu.
"Pikniğe gelmemi mi istiyorsun ?" Benim açık açık söyleyemediğimi söyleyince sessiz kaldım,o ise onay bekler gibi gözlerimin içine bakıyordu. "Neden ki ?"
Yumuşayan ifadesi şaşkındı,çenesini kaşıdı. Muhtemelen beni reddetmenin yöntemlerini arıyor ama kırmadan yapmaya çalışıyordu. Herkese karşı o kadar sertti ki bana yumuşak olmasını anlamlandıramıyordum.
Sanki kırmaktan korkuyordu,acımı ve yalnızlığımı sezmiş gibi tolerans sağlıyordu. O bana karşı anlayışlıyken ben onu zorlamak istemedim. "Gelmek istemiyorsan-"
"Yok." deyip lafımı kesti. Şaşkınlığı hala sürüyordu,neye şaşırmıştı ki bu kadar anlam veremedim. "Tamam,geleceğim."
Yüzümde istemsizce bir tebessüm oluştu,eş zamanlı olarak Sencer'in ilk defa böyle büyük gülümsediğini gördüm. Gamzesi vardı..
"Senin gamzen mi var ?" dedim şaşkınlıkla. Bu ne biçim soru Efil ? Kör müsün, iki yanağında çıkan çukuru görmüyor muydun ?
Eli sol yanağına gitti. "Evet,niye şaşırdın bu kadar ?" dedi daha çok gülerken. Gözleri kısılıyor,gamzesi belirginleşiyor ve kehribarları ışıldıyordu.
"Gülmek sana bu kadar yakışıyorken,neden bu kadar az gülüyorsun ki.."
Dudaklarımdan dökülen sözcükler benden bağımsızdı. Söylediğim şeyi fark edip gözlerimi kaçırdım,aferin Efil! Utana sıkıla karşısından çekilmiş ve banyoya ilerleyip,kapıyı da arkamdan kapatmıştım.
Babaannenin sesi yankılandı zihnimde: Birbirinize alışacak,seveceksiniz..
Hızlı atan kalbime kulak vermeyip titreyen ellerimle tişörtümü çıkardım. Buz kesmiş tenime sıcak su iyi gelecekti. İki,üç haftada kimse kimseyi sevmez ya da alışmazdı ki! Tenime dokunmasına bile alışamamıştım..
Zihnimde dolanan düşüncelerim saçmalığına kızıp duruyordum,hepsini geriye atmakla meşguldüm. Karı kocaydık,evet evliliğimiz gerçekti. Ama aramızdaki tek bağ evlilik olmalı duyguları karıştırmamalıydım.
Karşılık alamayacağım bir duygu,beni de onu da yıpratırdı. Duygular olmadan birlikte olmakta,kavga etmekte umurumda olmuyordu. Ama işin içine duygular girerse ufak bir kavgada bile üzülecek,küçük bir temasta bile alevlenecektim.
Hayır Efil,dedim kendi kendime. Bunu kendime de ona da yapmamalıydım,iyi anlaşıyorken aramızı bozmak istemiyordum. Defalarca hayır dedim kendi kendime,yüzeye çıkan düşüncelerimi bastırdım.
O senin kocan,hayatını paylaşacaksın kalbini değil.
Allah'ım nolur karşılık alamayacağım duygularla savaştırma beni..
⚓️
Elbiselerimin altında duran takılara göz gezdirdim. Bileğime zarif altın bir bileklik geçirdim,saçlarım her zamanki gibi açıktı. Boynuma takacağım kolyeyi seçmeyle meşgulken Sencer girdi içeri.
"Hazır mısın ?"
"Sayılır." dedim ve elime aldığım altın ama ince zincirli ucunda küçük bir yusufçuk olan kolyeyi elime aldım. Açık bir alana gittiğimiz için altın takıyordum,babaanne öyle isterdi.
Aynanın karşısına geçip saçlarımı önüme aldım. O esnada Sencer arkamda belirdi ve havada olan elimi tutup kolyeyi elimden aldı. Ensemde kalan saçları da önüme itip kolyeyi taktı.
Nefesini hissettim ensemde,sonra öptü..Tüm vücudum titredi ama ayaklarım direndi ve düşmedim. Saçımda olan elim düştü,öylece kalakaldım. Belimden tutup kendine çevirdi. Gözleri koyulaşmıştı,niyetini belli ediyordu.
Eli elbisenin etek kısmındaki açıklıktan içeri sızdı. Usul usul okşadı bacağımı,yüzü yüzümün dibindeydi. İlk defa böyle bir şey yaşıyorduk,birlikte olduğumuz zaman bile yaşamamıştık bunu.
İçim titredi,dudakları dudaklarıma değdiğinde "Geç kal-" demek istedim ama dudakları kesti sözümü. Ateş gibiydi dudakları,o ateşiyle kavurdu beni. Öptü,karşılık verdim.
Bir eli bacağımı hala okşuyor,diğer eli belimde beni ayakta tutuyordu. Bense destek almak ister gibi kollarına tutundum. Dudakları çeneme,çenemden boynuma kaydı. "Sencer.." dedim nefes almakta zorlanırken.
Dinlemedi,durmadı. Öptü,ufak ısırıklar bıraktı. Dudakları gerdanımda dolandı,eli bacağımı sıkıyor kasıklarımda geziniyordu.
Ve zihnimde bir ışık yandı,artık aramızda bir evlilikten öte tutku vardı.. Sevgiden ya da aşktan bağımsızdı tutku. Beni ona çeken,onu da bana çeken ve birbirimizi arzulamamızı sağlayan şeydi tutku.
Odanın kapısının çaldığını duydum. Telaşla Sencer'in kafasını itip "Sencer kapı." dedim. Onu durduğum için gerek olsa kaşlarını çatmıştı,tıpkı benim gibi nefesi kesik kesikti. "Kapı çalıyor."
"Sikeceğim kapısını da,pikniğini de ya!" diye söylenerek çıktı giyinme odasından. Arkasından sürgüyü çekti,onun gitmesiyle titreyen bedenimi duvara yasladım.
Bu iyi bir şey miydi,değil miydi anlamıyordum. Şuan öyle heyecanlıydım ki kafam hiçbir şeyi almıyordu. Düşünme yetimi kaybetme olasılığım gerçekten yüksekti. Derin derin nefes alıp verdim,utanmasam şuraya düşüp bayılırdım o kadar hızlı atıyordu kalbim.
Aynanın karşısına geçip dağılmış saçlarımı düzelttim. Boynumun bir kaç yerinde kızarıklık vardı,makyajla gizlemek istedim ama zamanım çok kısıtlıydı. Saçlarımla örtüp çıktım,Sencer'de inmiş olacak ki odada değildi.
Küçük çantamı alıp indim aşağı. Dış kapı açıktı ve çalışanlar sıra sıra çıkıyordu. Bende aralarından sızıp dışarı çıktım,herkes arabasının önünde bagaja bir şeyler yerleştiriyordu.
Gördüğüm üzere Çiğdem Yenge ve Harun Amca yoktu,aynı zamanda kaynanam da yoktu. Gelmemelerine maalesef ki sevinmiştim çünkü ara ara düşman kızı olduğumu vurgulayıp canımı sıkıyorlardı.
Ben Sencer'in yanına süzülürken Alp "Al işte,vallahi çok güzel." demişti bana bakıp. İstemsizce kahkaha attım,benimle birlikte diğerleri de gülmüştü.
Alp Sencer'le bakıştığında öyle bir yutkundu ki bende döndüm Sencer'e. Yuh ama bir çocuğa böyle bakılır mıydı ki ? "Amca bir şey demedim ki ?"
"Amca döv şunu,sürekli yengeme yürüyor!"
"Yalan söylüyor!"
"Oğlum siz yürümek lafını nereden biliyorsunuz lan ?" dedi Sencer kızgınlıkla, evet güzel noktaya parmak basmıştı. "İkiniz de susun,dayak yersiniz benden."
"Sen hani gelmeyecedun,noldi da vazgeçtun ?" dedi Mustafa Abi keyifle.
"Hanumculikta inecek var abi." dedi Poyraz da.
İkisi kendi arasında gülerken Sencer hala sert bakıyordu,bir gül be! Herkes imayla ikimize bakmıştı ben tebessüm etsem de Sencer nuh diyor peygamber demiyordu.
Eşyalar yerleştirildikten sonra herkes arabalara binmişti. Biz onlardan ayrı olarak Sencer'in arabasına bindik. Önde onlar,arkada biz çıktık evin bahçesinden. "Kemerini tak." dedi çıkar çıkmaz.
Dediğini yaptım,pencereyi de hafif araladım ve yola çevirdim gözlerimi. Az önceki o anı biz yaşamamış gibiydik,sessizce bir yola bir ona bakıyordum. Şimdi fark ediyordum,beyaz bir tişört altına da buz mavisi pantolon giymişti.
"Ne zaman geldin Rize'ye ?"
Sohbet etmeye çalışıyordum,sessiz kalırsa çok üzüleceğimi bile bile konuşmak istedim. Yanılttı beni,yolu izlerken "İlk defa dedem öldükten sonra geldim, eğitim için tekrar döndüm ama. Temelli 18 yaşındayken geldim." dedi.
"Üniversiteyi burada mı okudun ?"
"Okumadım."
"Anlamadım ?"
"18 yaşında geldim ve masaya oturdum Efil." Nefes verdi. "Başta toplantılara katılmıyor,temsili bir üye gibi takılıyordum. Aldığım eğitimden dolayı stratejik hamlelerini ben oluşturuyordum. Yani ben sahadaydım,onlar masada.
"Şimdi ?"
"Şimdi hem sahadayım,hem masada."
Daha küçükkken böyle bir sorumluluğun altına girmesi çok güçtü. Nasıl kaldırabilmişti diye düşünmeden edemedim. Gençti,gezmek ve eğlenmek istememiş miydi ? Yoksa en başından beri bu kadar sert miydi ?
Canının sıkıldığını hissettim. Konuyu değiştirmek amacıyla "Nereye gidiyoruz biliyor musun ?" dedim.
"Bilmiyorum."
Kafamı salladım,sessiz kalıp arkama yaslandım. Yolları izledim,her yerin yeşil olması huzur vericiydi. Öncesinde anlamsız gelen her yer şimdi bir başka güzeldi.
Yollar tanıdık gelmeye başlayınca yerimde doğruldum. "Aaa." dedim mutlu bir heyecanla. "Gito Yaylası burası."
Daha önce gelmiştik,her ne kadar zehir etmiş olsalarda burayı çok sevmiştim. Şimdi daha güzel geçeceğine ve bu sefer tadını çıkarabileceğime emindim. Öndeki araba durunca Sencer'de durdu.
Heyecanla indim aşağı,Sencer'i beklemedim. Diğerleri de inmişti,Alp yanıma gelip çocuksu bir heyecanla etrafı gösterirken bende ondan farksız değildim. Yusuf'ta bize katıldı,elinde top tutuyordu.
"Hoş geldunuz İlyas beyum." dedi bir adam yanımıza gelip. Kısa ve tontondu, sonra Sencer'e bir baş selamı vermişti. Sencer de aynı şekilde karşılık verdi.
İlyas baba ve adam aralarında bir şey konuşurken erkekler bagajdaki eşyaları taşıdı ve İlyas babanın peşinden ilerledik. Bizim için güzel,gölgelik ve ferah bir yer ayırtmışlardı.
Umay ve ben yer sofrası için klimleri serdik. Eşyaları da üzerine bıraktılar, Atakan Asiye babaanneyi kolundan tutup yere oturttu. Ardından kendisi de oturup telefonunu çıkardı ve gülerek bir şeyler yazmaya başladı.
Herkes yerine kurulmuştu,Mustafa Abi ve Poyraz mangalı yakmaya çalışıyordu ve aralarındaki tatlı atışma hepimizi güldürüyordu. Diğer her şey önceden evde hazırlandığından biz kadınlara sadece onları çıkarmak kalmıştı.
"Efil,kizum."
Başımı kaldırmadım,tabakları poşetten çıkarmakla meşguldüm. "Efendim baba." dedim. Karşı taraftan yanıt alamayınca kafamı kaldırdım. İlyas babaya döndüğümde bana tebessümle baktığını gördüm. "Buyur." diye ekledim.
"Diyeceğumu unutturdin." dedi tatlı tatlı. Gülümsedim ve önüme döndüm, Umay ve Sevda ablayla bakıştık.
"Seni çok seviyor." dedi Sevda abla. Farkındaydım,bir şey demeyeceğini sadece ona baba dediğimi Sencer'e duyurmak için seslendiğini de fark etmiştim.
"Küçüklükten gelen bir şey bence." diye ekledi Umay.
Sessiz kaldım,verecek bir yanıtım yoktu. O benim küçüklüğümün neşelerinden biriydi,hep keşke babam sen olsam derdim zaten. Bazen de madem babam değilsin seninle evleneceğim derdim. Onu çok seviyordum,hala seviyorum ama içimdeki kırgınlık hiç dinmiyordu.
"Yenge,amca!"
Alp biraz ileride elinde topla bize sesleniyordu. Sencer'le aynı anda ona döndük. "Hadi gelin top oynayalım."
Sencer ayağa kalkıp ayakkabısını giyerken "Oğlum yengen top oynamayı ne bilsin ?" dedi. Kaşlarımı çatıp bende ayağa kalktım ve sporumu giyip peşinden ilerledim.
"Bilip bilmeden niye konuşuyorsun ki ?"
Cevap vermedi ve göz ucuyla bakıp tebessüm etti. Alp elindeki topu yere bırakıp,ayak ucuna aldı. Yusuf'ta koşarak yanımıza geldiğinde "Yengemle ben,abimle sen. Anlaştık mı amca ?" dedi.
Bana baktı,yine gamzesini göstererek güldü. "Kaybedeceksiniz ama anlaştık ufaklık."
"Ukala!" dedim göz devirerek.
Taşlarla kaleyi belirlemiştik,kalelere çocuklar geçtiğinde top benim ayağımın altındaydı. Alp'in talimatıyla başlamıştık,mesafe çok dardı zaten. Topu dikkatlice sürdüm ve Sencer önüme geçti.
Topu almak için hamle yaptığında topu geri çektim. Tek kaşını kaldırdı 'bak sen' der gibi. 'Tabi' der gibi kafa salladım bende. Kaleye doğru sürmeye devam edecektim ki top kayboldu.
"Yenge ya!"
"Aferin amca!"
Hay aksi,kaptırdık!
Zaman kaybetmeden kaleye doğru giden Sencer'in önüne geçtim. Topu almaya çalıştım,kaçırdı. Sürme fırsatı varken durdu ve resmen eğlenircesine topu kaçırıyordu. Bir kaç denemem başarısız oldu.
"Amca sürsene kaleye!"
"Oynama benimle." dedim tek kaşımı kaldırıp.
O da aynı şekilde "Oynarsam naparsın ?" diyerek kaldırdı kaşını.
Elim boynuma gitti ve göz kırpıp "Bende oynarım." dedim. Dikkati dağıldı, gözleri boynuma kaydığında topu ayağından alıp ileriye sürdüm ve kaleye şutladım.
"GOL!" diye bağırdık Alp'le. Ellerimizi tokuşturup güldük,Yusuf topu eline alıp sitemle amcasına bakmakla ve amcası da şaşkınlıkla bana bakmakla meşguldü.
Konuşabildiğinde "Hile var." dedi. Ama kimse onu takmadı çünkü teknik olarak hiçbir şey yapmamıştım. Yusuf söylenerek topu amcasına verirken herkes eski yerini aldı.
Sonrası o kadar hızlı geçti ki,Sencer bunun üstüne ona yaklaşmama bile izin vermeden gol atmıştı. Bende hırs yapmış,biraz zorlansam da gol atmıştım. Aile üyelerinden bile bazıları bizi izliyordu. Birbirimizi takip ederken skor 9-9 olmuştu
Top onun ayağındaydı,gol atması an meselesiydi ama Alp çok üzülürdü bu yüzden kazanmamız lazımdı. "Alp üzülür." dedim dudak büzerek. Fısıldadığımdan dolayı sadece o duymuştu.
"Üzülsün." dedi umursamazca,hamle yapıp topu almaya çalıştım ama yemedi ve kaçırdı topu.
"Hadi yenge,yaparsın!"
"Amca at şu golü!"
"Hadi Efil yenge!" diye bağırdı Poyraz ve Atakan çok uzaktan. Sencer'e baktım,ifadesizce bana bakıyordu. Adam taş gibi yumuşaması imkansızdı.
"Öyle bel altı hileler yapmak nasıl oluyormuş Efil Hanım ?" Sesi keyifliydi ama yüzü aynıydı. Utandım,yaparken değil ama şuan utandım gerçekten.
Gözlerimi kıstım, "Özür dilerim ya." dedim masumca. Bugün bize noluyordu bilmiyorum ama ikimiz de fazla cesaretliydik. İkimiz de fazla alışmıştık bir şeylere
"Acısını çıkarıtırım." dedi,bakışları dudaklarıma kaydığında bahsettiği şeyi anlayıp kaşlarımı çattım.
"Senin edepsizlik arşa çıkmış maaşallah!"
"Seninkinin de aşağı kalır yanı yok."
Yine utandım,hay Allah seni Efil! Girdik artık bir yola,çıkışı yoktu. Hem yapmadığımız şey mi neye kızıyordum onu da bilmiyorum. Ama sabahki yakınlaşmadan sonra her şey farklı olacakmış gibi hissediyordum.
"Ver şu topu." dedim az öncekinin tersine zorla. Almak için uzandım,geri çekilmesine izin vermeden koluna yapıştım.
"Abi hile var ya!" diye bağırdı ama ilk defa sesli sesli güldüğünü duyuyordum. Topu alıp onların kalesine sürdüğümde bile arkamdan gülüyordu. Sol ayakla şut çektim ve gol olmasını izledim.
"Biz kazandık!"
Alp gelip kucağıma atladığında onu taşıdım ve ikimizde sevinçle zıpladık yerimizde. Yusuf sinirle topa vurmuş gülen amcasına kızgın bakışlar atmış ve annesinin yanına gitmişti.
"Gelun yemeğe!" dedi Mustafa Abi. Kucağımda Alp'le birlikte sofraya doğru yürürken Sencer'in gülüşü durmuştu. O da arkamızdan geliyordu.
Mutluyduk,her şey farklı ve güzeldi. O kadar mutluydum ki bunun bozulmasından ölesiye korkuyordum. İş konuşulmazdı,bu yüzden dahil oldukları o tehlikeli masanın parçalarını hissetmedim hiçbir zaman. Sadece birbirlerine duydukları derin sevgiyle muhabbet ederlerdi.
"Yazun bizum yaylaya çıkayruz,ha böyledur her yer." Babaanne bana anlatıyordu bunu,kafamı salladım. Biz sohbet ederken Sencer yanımda telefonuyla ilgileniyordu.
"Bir bunlar eksikti!" dedi İlyas baba. Baktığı yöne döndüm,dönmez olaydım. Babam,Yağmur,babaannem ve dedem bize doğru geliyordu. "Kimse ters bir şey söylemesin,etrafta insanlar var. Unutmayın artık düşman değiliz."
Hissettiğim korkuyla yanımda oturan Sencer'in koluna tutundum. Keyfimizi bozacak şeylerin olmaması için dualar ediyordum. "Vay vay kimler varmış burada!" dedi babam çirkin sesiyle.
Kimse ayağa kalkıp selam vermedi ama terslemedi de. Sevda abla çocukları gidin top oynayın diyerek uzaklaştırmıştı. Sencer'de beni mi uzaklaştırsa buradan,eve felan mı gitseydik ?
"Canım kızım,elimizi öpmeyecek misin ?" dedi babam bana dönüp elini kaldırırken. Aşağılayıcı bakışlarından kaçırdım gözlerimi. Elim hala Sencer'in kolundaydı.
"Edepsuz işte,saygı nedur ne bilsun!"
"Hak etseydiniz." dedi Sencer babaanneme dönerek. "İşte o zaman karım üstüne düşeni yapardı ama saygıyı bile hak etmediğiniz için gerek görmüyor."
"Bu uşak aynu dedesu gibi." dedi dedem Sencer'i incelerken. "Masaya ondan mi aldular buni ?"
"Bu konuları dışarıda konuşmuyoruz Ahmet Bey." dedi İlyas baba.
Gözlerim Yağmur'un boynundaki kolyeye kaydı,annemin benim için yaptırdığı kolyeydi. Ben haftalarca onu aramıştım,bulamadığım için kendime kızıp hüngür hüngür ağlamıştım.
Yağmur ona baktığımı fark edip "Ne ?" dedi.
"O kolye annemin benim için yaptırdığı kolye." Eli kolyeye gitti ama sessiz kaldı,son zamanlardaki sessizliği beni içten içe korkutuyordu. "Her yerde onu aradım ben Yağmur."
Ayağa kalktım,Yağmur'un karşısında durduğumda gözlerim hala kolyedeydi. Geriliyordum,öfke patlaması yaşamama ramak kalmıştı. "Ver şunu." dedim.
"Def olup gittin hala sarıyorsun bana,her şeyimde gözün var değil mi ?"
"Senin hiçbir şeyin umurumda değil." dedim dişlerimin arasından.Küçümseyen bakışları yerli yerindeydi. "O kolye bana ait ve sen onu bana veriyorsun."
"Ver kizum ver,ha bunun oruspi anasunun eşyalaruni takma."
"Bana bak!" diye bağırdım istemsizce,bize dönen gözler umurumda değildi. Sencer'in elini koluma hissettim. "Annemle düzgün konuşacaksın,duydun mu! O kirli kalbin de üslupsuz dilin de değmesin anneme!"
"Uyyy!" dedi geri çekilirken.
"Volkan hayde,yolunuza gidin!" dedi İlyas baba ayaklanıp. O da yanıma geldiğinde ağlamamak için zor durdum. Normal şartlarda yüzüme şamarı yemiş,yerime oturmuştum.
Hepsi çirkin bakışlarını üzerimize dikmişti ve uzaklaşmıştı bizden. Yağmur'da takılı kaldı gözlerim. "Kolye.." dedim fısıltıyla. O kolyeye ihtiyacım vardı,o kolye bu evdeki mutluluğumı tamamlayacak tek şeydi.
"İyi misin kızım ?"
İlyas babaya doğru kafamı salladım. Arkalarından bakarken aklımdaki tek şey kolyeydi. Bu halde hiçbirinin yüzüne bakmak istemediğimden dolayı dönmedim onlara doğru ve ayakkabımı giydim. "Hava alacağım biraz." dedim.
Nereye gittiğimi bilmesem de arkamdan Sencer'in geldiğini biliyordum. Bizimkilerden biraz uzaklaştıktan sonra görüş alanının dışında bir çınarın yanına kadar yürümüş ve dibine oturmuştum.
"Bir şey sorabilir miyim ?" Sesi ilk defa tedirgindi,yanıma oturdu. Bakışları bendeyken bende ona döndüm ve kafamı salladım sor der gibi. "Neden sana karşı böyleler ?"
"Bilmiyorum." dedim titreyen sesimle. "18 yaşına girer girmez yaptığım ilk şey DNA testiydi. O kadar emindim ki o zamanlar onun çocuğu olmadığıma. Ama onun kızıymışım,kanındanmışım."
"Hep mi böylelerdi ?"
"Kendimi bildim bileli."
"Niye gitmedin,kaçmadın ?" İçine dert olmuş gibi verdi nefesini. "Üniversitede okumuşsun ama açıktan üstelik derece yapmana rağmen. Niye kendini kurtarmadın ?"
Ne basitti dışarıdan bakan bir göz için. Tebessüm ettim gözlerimden akan yaşlara rağmen. "Annem için kaldım,annemin istekleri için kaldım." İşte bu yüzden kızmak istiyordum anneme,beni kalmaya mecbur bıraktığı için.
Konuşacakken telefon melodisi girdi aramıza. Cebinden çıkarıp yanıtladı ve kulağına götürdü. "Dinliyorum." dedi ve bekledi bir süre. "Neredesin ?" derken ayaklandı. "Geliyorum."
"Askerlerin bilgisine ulaştık."
"Bende geleyim." dedim ayaklanıp.
"Saçmalama Efil,sen babamlarla dönersin eve."
Kolundan tutup gitmesine izin vermedim. "Bende geleceğim dediysem geleceğim Sencer." Gözlerime baktı,kararlı yeşil harelerim ona derin bir nefes verdirdi ve kafasını salladı.
Kolundaki elimi tuttu,sıcak avucu elimi hapsetti içine. Gözlerim ellerimize kayarken o yürümeye başlamıştı ve beni peşinden ilerletiyordu. Bizimkilerin yanından geçerken işimiz olduğunu söylemişti.
Arabaya bindiğimizde çok hızlı bir şekilde u dönüşü alıp gaza basmıştı. Gittiği yeri bilmiyordum ama hızı çok fazlaydı. Kemerimi takıp sırtımı iyice yasladım koltuğa. "Yavaş biraz." dedim sitemle.
Yavaşladı,aramızdaki sessizlik sürerken benim içimde biriktirdiğim her şeyi düşünüyordum. Hala burada olmamın sebebi ne miydi ? İstesem gidemez miydim ? Öyle bir giderdim ki ortalığı yerle bir eder arkama bile bakmazdım.
Ama kalmalıydım. Annem için,kendim için ve kıyametini getireceğim herkes için kalmalıydım. Ben sadece Efil değildim,gizli olandım ve gizleyendim. Kirli oyunlarıyla Rize'yi kana bulayan herkesi bu coğrafyadan silecektim..
⚓️
Yazardan
Genç kız girdiği odanın kapısını kapatmış,üstüne kilitlemişti. Gardırobunu açıp askıdaki kıyafetleri yatağın üzerine yığdığında dolabın döşemesinde olan pano ortaya çıktı. Üç fotoğraf ve hepsinin altında birbirinden farklı bilgiler.
Plan 1 : Sencer Saruhan
Plan 2 : Atakan Saruhan
Plan 3 : Umut Saruhan
Omuzlarına uzanan saçlarını bileğindeki tokayla topuz yapıp sinsi bir gülüşle Sencer'in fotoğrafını çıkardı panodan. "Yakışıklısın,iyisin hoşsun ama başarısız olduk aslan parçası." Okşadığı fotoğrafı tek hamlede yırttı. Hırsla "Bana yar olamadığın gibi Efil'e de olamazsın inşallah!" dedi.
Atakan'dan önce Sencer'di planı. Defalarca kez bilerek karşısına çıkmış, etkileyici makyaj ve kıyafetlerle dikkatini çekmeye çalışmıştı ama Sencer onu hiç görmiyordu. Bu yüzden bir adım bile ilerleyememiş ve rotasını değiştirmişti.
Eli Atakan ve Umut arasında gidip geldi. Umut'u çekip aldı ve panoda kalan fotoğrafa baktı. "Keşke ağıma bu kadar kolay düşmeseydin Atakan."
Umut'un da fotoğrafını yırttı ve yatağa attı. "Sen piçin tekisin,seçenek olarak seni yazmam bile saçmalıktı." dedi yırttığı fotoğrafa doğru.
Üç aydır Atakan'la konuşuyordu. İkisinin de birden ağına düşeceğini tahmin edememişti,seçeneği Sencer olurdu çünkü gücünün daha fazla olduğunu biliyordu ama istediği gibi gitmemişti hiçbir şey. Sencer ondan ilk görüşte bile nefret etmişti.
Şimdi Sencer'i silmiş,Atakan'la devam ediyordu. Efil'in gelin gitmesinin üzerinden üç hafta geçmişti ve Atakan'ın aklına evlilik fikrini sokmuştu. Efil'le bir değildi o,ailenin kabullenmesi zaman alırdı biliyordu. Ama Atakan'ı öyle zehirlemişti ki,itiraz kabul etmezdi.
Atakan hakkındaki bilgileri tazeledi ve tekrar elbiseleri asıp kapattı dolabı. Yırttığı fotoğrafları banyoda küle çevirmiş,ardında iz bırakmamıştı.
Sevgiye inanmıyordu,aşk yoktu. İnandığı tek duygu güçtü,sahip olmak istediği şey mutluluk değil makamdı. Hırs gözünü boyamış,para ve şöhret onu yanlış yapmaya sürüklemişti.
Atakan İlyas'ın yerine geçecek,Saruhan'ların gücünü eline alacaktı ve Yağmur mutlak gücün sahibi olacaktı. İstediği şey uğruna her şeyi yapabilecek kadar kararmıştı kalbi. Ona ait olamayan kimseye olamazdı,kimse ondan daha iyi bir yaşam süremezdi. Özellikle de Efil..
Telefonunu eline alıp gelen aramayı yanıtladı hemen. "Efendim hayatım." dedi cilveyle uzata uzata.
"Canım,nasılsın ?" dedi Atakan büyülenmiş sesiyle.
"Nasıl olayım Atakan,seni özleyip duruyorum.." Sahteden titrek bir nefes verdi,yüzünde ise sinsi bir gülüş vardı. "Daha ne kadar bekleyeceğiz ?"
"Biraz daha güzelim,şu önümüzdeki toplantıdan sonra sizinkileri yemeğe çağıracağız. O esnada herkesin içinde söyleriz tamam mı ?"
"Ya babanlar istemezse ?"
"Babam benim isteğime saygı duyar,merak etme sen." Güldü Atakan. "Seni gelinim yapacağım. Hem ablanı çok sevdi herkes,seni de sevecekler."
Efil'in adı geçince gözlerini devirdi ama ses etmedi. "İnşallah aşkım,şimdi kapatayım ben. Sonra yine ararım."
"Tamam Yağmur'um,hadi görüşürüz."
Yağmur telefonu kapatıp yatağa attı. Efil'den de onun o iyilik meleği yüzünden de nefret ediyordu. Bugün Sencer'i onun yanında gördüğünde delirmişti, onların mutlu olmaması için elinden geleni yapacaktı.
Az kaldı diye düşündü.
Az daha sabır Yağmur..
⚓️
Efil Saruhan
"Ya Sencer!" dedim ayağım kayınca,koluna tutunmasaydım düşecektim neredeyse. Şuan çamurlu bir yokuşu çıkıp tepedeki eve ulaşmaya çalışıyorduk.
"Sana gelme dedim dimi!"
"Biz neden doğru düzgün bir yerde buluşmuyoruz şu arkadaşınla ?" dedim,hala koluna tutunuyor ve çamura batmış beyaz ayakkabılarıma bakıp üzülüyordum.
"Güya yıllardır Rize'desin,hiç mi çıkmıyordun şu yokuşları ?"
"Botla çıkıyordum Sencer,sporla değil!"
Söylenmelerime daha fazla dayanamadığından dolayı olsa gerek tek hamlede beni kucağına aldı. Sabır sözcüklerini ikimizde sıralıyorduk. Sencer açılan yırtmacıma bakıp "Kapat şurayı." dedi.
Göz devirip,ayağımla örtmeye çalıştım. Sonunda eve ulaşmıştık,burası Sencer'in sık sık geldiği tek odalı bir evmiş. Öyle demişti yolun başında. Beni aşağı indirdiğinde elimden tutmuş ve kapıya sürüklemişti.
"Ben yürüyebiliyorum." dedim elimi çekip.
Kapıyı çaldı. "Aynen,gördük az önce."
İşte bazen de şuan olduğumuz kadar aksi ve ters olabiliyorduk birbirimize. Dengesizdik ya da o dengesizdi ve ben ona ayak uyduruyordum. Ama çok sürmüyor tekrar diniyordu öfkemiz.
Kapıyı sarışın,yeşil gözlü bir beyefendi açtı. Sencer'i görür görmez gülümsemiş beni görünce de "Vay yengem,hoş geldin!" demişti.
"Sırnaşma Kerem!"
Onun aksiliğine tezat olarak gülümseyip "Hoş buldum." dedim ve ekledim. "Sen bunun gibi aksi biriyle nasıl arkadaş kalabiliyorsun ?"
"Hayat mücadelesi gibi bir şey maalesef." Kapıyı kapattım arkamdan. Evi inceledim. "Sen beni geç,Allah sana yardım etsin. Bir ömür geçmez bununla."
"Amin amin."
Sencer ikimize de kötü kötü baktığından susmuştuk. Şömine başında minderlerin birine oturdu,karşısına oturacaktım ki elimden tutup yanına çekti. Yanına oturdum bende. Kerem de ikimizin karşısına oturdu.
"Hemen dökül Kerem,eve geç kalmayalım." Göz ucuyla bana baktı. "Sormam gereken bir hesap var." diye ekledi. Kerem bilgisayarını açmakla meşguldü ve ben kötü kötü bakıyordum yanımdaki adama.
"Ayıp." diye fısıldadım.
"Karımsın." dedi,haklıydı.
Haklı olsa da göz devirip önüme döndüm. Kerem bilgisayarı açıp ortamıza koydu,ekranda bir fotoğraf belirdi. "Depo bu,etrafında dolanan üç asker görünümlü kişi var. İkisi dönüşümlü olarak günde bir kere elinde bir pöşetle giriyor ve poşetsiz geri çıkıyor."
"Poşetin içinde ne var ?" dedi Sencer dikkatle fotoğrafa bakarken. Siyahtı ve hiçbir şey belli olmuyordu maalesef. Hepsinin yüzü yabancıydı,o deponun içinde ne olduğu merak konusuydu.
"Adresi buldunuz mu ?" dedim başımı kaldırıp.
"Bulduk."
"Bende geleceğim." dedim Sencer'e dönüp.
"Efil sinirlendirme beni."
"Yenge tehlikeli. Biri sana silah doğrultsa-"
"Silah kullanmayı biliyorum,dövüşmeyi de biliyorum." İkisi de kaşlarını çatarak bana baktı. "Dövüşmeyi annem öğretmişti,bende ilerlettim kendimi. Silah kullanmak ise bizim ailedeki herkese öğretildi."
Kerem usulca yanımızdan kalkıp dışarı çıktı,arkasından da kapıyı kapattı. Artık daha rahat kavga edebilirdik. "İyi,bu yine de gelebileceğin anlamına gelmiyor."
"Sencer!" dedim bedenimi ona çevirip.
"Efil,insanlara ne diyeceğiz ? Masa başkanı her adımımı kontrol ediyor,şüphe çekeriz." Öfkesi gittikçe artıyordu,kızaran gözlerinden anladım. "Olmayacak şeyler istiyorsun."
"Balayı deriz."
"Gürcistan'da balayı ?"
"Gezilecek güzel yerler var." dedim kafamı sallarken.
Yüzünü sıvazladı,öfkeyle ayağa kalktığında onu umursamadan kollarımı göğsümde bağladım. Ben olmazsam olmazdı,gidip kendi gözlerimle görmeliydim orayı. Bu oyunun ilk adımıydı ve sağlam atlamıydım ki gerisi çorap söküğü gibi gelmeliydi.
Ayağa kalktım bende,karşısında durduğumda gidip gelmesi durdu ve o da bana baktı,konuşmasına fırsat vermeden "Hem." diyerek girdim lafa. "Koskoca Sencer Saruhan karısını koruyamayacak mı ?"
Kolumdan tutup dibine çekti beni. "Bana bak." dedi burnundan verdiği nefeslerin ardından. Bazen öfkesinden çok korkuyor bazen de umursamıyordum.
"Baktım."
Durdu,durdu..Boşta kalan elimi omuzuna koyduğumda kolumdaki eli yumuşadı. Gözlerime ve dudaklarıma bakıp duruyordu. "Tek bir sözümden çıkarsan,tanışmak istemeyeceğin bir Sencer'le tanışırsın."
"Beni tehtid etme Sencer."
"Beni sınama Efil." Anlını anlıma yasladı,burnunu burnuma. Gözlerim kapandı istemsizce. Her karı kocanın kavgası böyle mi bitiyordu yoksa biz mi gariptik ?
"Sadece görmek istiyorum."
"Sadece seni korumak istiyorum."
Ellerim yanaklarına yerleşti. Sakalları avuç içimde mayhoş bir his bırakırken biraz daha yaklaştım. "Senin yanında olursam,daha iyi korumaz mısın ?"
Sessiz kaldı,ellerimi belimi sıkıca sardığında dudakları değdi ateş gibi tenime. Tam öpüyordu ki açılan kapı ve "Oha!" sesiyle kendimi geri çekmiş ve gözlerimi olabildiğince açmıştım.
Kerem gözlerini açmış bize şaşkınca bakarken ben o hariç her yere bakıyordum. "Senin zamanlamanı sikeyim Kerem." dedi Sencer sinirli sesiyle.
"Abicim-"
"Lan puşt,neye şaşırdın bu kadar ?" Keremi ensesinden tutup dışarı sürüklemeye başladı. "Karım o benim,karım!"
"Tamam da-"
"Oğlum bir daha kapı çalmadan içeri girersen kovarım seni lan!" Gülerek ışığı kapatıp arkamdan kapıyı kapattım. "Piç,iki dakika nefes aldırmayın zaten!"
Yanlarına gittiğimde Kerem'i ensesinden itmiş beni de elimden tutmuştu. Tekrar bu yokuşlu yolu inmek zorunda olup olmadığımı düşünürken yine Sencer'in kucağında buldum kendimi.
Biz önde Kerem arkadaydı. "Allah'ım beni de taşıyacak biri gönder,lütfen!" Ona gülüp kollarımı daha da sardım Sencer'e.
"Batum'a iki tane uçak bileti al."
"Yenge gelmiyor mu ?"
"Yengen geliyor,sen gelmiyorsun Kerem."
"Neden ?" dedi aldatılmış gibi. "Bensiz olmaz,ikiniz yalnız başınıza napacaksınız orada ?"
"Balayı." dedim gülerek.
"Bensiz mi ?"
"Balayılar iki kişiliktir Kerem'ciğim." dedim daha fazla gülerek.
"Peki yengeciğim."
"Ciğim ne lan!" dedi Sencer araya girip yüzünü ekşiterek. Beni nasıl bu kadar rahat taşıyordu bilmiyorum ama çamura batmadığım için mutluydum. Arabaya binene,eve varana kadar konuşmadık.
Yatakta ona arkamı dönsem de belime sarılan eline rağmen konuşmadık. Sessizlik yemini etmiş gibiydik. Onun ne düşündüğünü bilmiyordum. Ama benim düşündüğüm şey bizdik,biz ve önümüzde bizi bekleyen maceralar.
Orasıyla sınırlı değildi,çok daha başka oyunların döndüğünü biliyordum. Tek hamle oyunu kazanmak için yeterli olmazdı. Önümüze her defasında bir engel çıksa da pes etmeye niyetim yoktu.
Bu çıkmaz labirenti çözüp,her şeyi açığa kavuşturana kadar nefes almak yoktu. Hiçbir zaman tek amacım Arman'ları yok etmek olmamıştı ama onlarda yok olacaktı. Bir yanım vahşiydi,bir yanım uslu. Ne olursa olsun oyunu kazanacaktım.
Sencer'in eli daha da sıklaşınca kendimi ona yanaştırdım. Düzenli alıp verdiği nefesten ötürü uyuduğunu biliyordum,uykusunda bile rahat durmuyordu. Ona dair içimde bir şeyler vardı,çözemediğim ya da çözmekten korktuğum bir şeyler.
Beni öptüğünde tutku diyorum ama sadece baksa bile içime dokunuyordu. Gülse de gülmese de düşündürüyordu. Kalbim onu tanımak istiyordu,istediği gibi biriyse içeri almak istiyordu.
Ama aklım bu toplara girmememi,aşka düşersem topallayacağımı söylüyordu. Henüz yolun başındayken kendimi geride tutmalı ve kapılmamalıydım büyüsüne. Bunun için elimden geleni yapmaya çalışıyordum ama sürekli üstümde olan elleri,bakışları işimi zorlaştırıyordu.
Gözlerim usul usul kapanırken belimdeki kollarına doladım elimi. Yarın Gürcistan'ın Batum ilçesine gidiyorduk. Gerçekleri eşelemek için ve yanımda üç haftadır tanıdığım biriyle. Aşık olmaktan delicesine korktuğum biriyle. Dilimden yine aynı dua döküldü;
Allah'ım nolur karşılık alamayacağım duygularla savaştırma beni..
⚓️
Uzunca bir bölümün sonuna gelmiş bulunmaktayız
alalım bölüm yorumlarınızı nasıldıııı ?
Yağmur'un planı eminim ki hepinizi şaşırttı..
Beni de sinirlendirdi!
Sencer ve Efil'in arasındaki gelişmeler için
ne düşünüyorsunuz ?
Diğer bölüm görüşmek üzere,hoşça kalın..
(Takip ediinnn :) @/ mavibirlotus)
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 38.48k Okunma |
3.11k Oy |
0 Takip |
27 Bölümlü Kitap |