5. Bölüm

Bölüm 4 | Mühürlü Bir Kalp

M.
mavibirlotus

 

 

|Düzenlendi|
(Yazardan diye belirttiğim kısımdan sonrasını okuyunuz,düzenlendi.)

Hoş geldiniz,oy vermeyi unutmayınız lütfen.
Satır arası yorumlarda buluşalım.

 

 

⚓️

Bir rüyada mıydım ? Yoksa yıllar süren uykudan uyanmış,ızdıraplı bir kabusu geri de mi bırakmıştım ? Sonu var mıydı her mutluluğun ? Sınırı var mıydı hissedilen huzurun ve güvenin ?

Zihnim,ruhum,kalbim ve tüm benliğimle yabancı olduğum şu günlerin bitmemesini diliyordum. Korkularım bir yana çektiğim cefaların sefasını sürmek istiyordu ruhum.

Karanlıktan bıkmış,acıdan yıpranmıştım. Sonunu göremediğim bir döngünün çevresinde sürüklenmekten,birilerinin kuklası olmaktan,kaçmak isteyipte mecburiyetlerimin kölesi olmaktan yorulmuştum.

Bir amaç uğruna atıldığım yeni hayat bana öyle tatlı gelmişti ki,bir ömür sürsün istiyordum. Gerçekleri gün yüzüne çıkarıp,herkese gereken bedeli ödettikten sonra bu hayatı doyasıya yaşamak istiyordum.

Uçak kalkış anonsunu yaparken kemerimi tekrar kontrol ettim ve tedirgin bir nefes verip arkama yaslandım. İlk defa uçağa biniyor oluşum bir kenara yüksekten de epey korkuyordum.

"Efil." Yanımda oturan Sencer'e döndüm,şaşkınlıkla bakıyordu. Korktuğumu elbette söylememiştim ve şuan dışarıdan nasıl göründüğümü tahmin edebiliyordum. "Korkuyor musun ?" dedi.

"Hayır." deyiverdim,ısrarlı bakışlarını görünce kaşlarımı çattım. "İlk defa bindiğim için tedirginim sadece."

"Tedirgin olacak bir şey yok,sakinleş."

"Çok sağol ya,şuan sakinleştim bak!"

Alaylı ifademle önüme dönüp gözlerimi devirdim,güldüğünü duydum ama dönmedim ona. Uçağın havalanması gibi mühim bir durum vardı ve benim midem alt üst olmuştu şimdiden.

"Sencer.." dedim dudağımı büzerek.

"Efil.." dedi söyle der gibi.

"Uçak düşmez değil mi ?" Kaşlarını çatıp bana dönmesi salisesini almıştı. "Ya da biz havadayken arıza yaparsa ?" Kafamı iki yana salladım. "Ya uçak alev alırsa ?"

"Hangi filmde izledin bunları ?"

"Ciddiyim."

Güldü,gözlerinin kısılmasıyla yüzünü sıvazlaması bir oldu. "Efil bakımı yapılıyor bu uçakların,Allah'ın izniyle bir şey olmaz."

Oflayarak önüme döndüm,gerginlikten iki yanımdaki kolları da tutuyordum. Biraz sonra Sencer bana çevirdi bedenini,ellerimi tutup avuç içine aldı. Koltuğun kollarını tutamasam da onun ellerini tutmak daha güvenli gelmişti.

Uzandı ve yanımdaki pencerenin perdesini açtı. Bakmaktan korksam da yüzüme vuran güneş ışıkları istemsizce bakmamı sağladı. "Vay.." dedim hayretle.

Bulutların üstünde gibiydik,bembeyaz pamuksu bir doku. Tam karşıda ise batmaya hazırlanan güneşin belli belirsiz ışıkları vardı. Baş parmağıyla elimi okşadı, "Korkma ve tadını çıkar." dedi.

Dediğini yaptım,arkama yaslandım ve huzurla izledim manzarayı. Sakin kalmamı sağlayan şey manzara değildi,elimi tutan eliydi. Yol boyunca tenini çekmedi tenimden. Varlığını hissettirmek ister gibi,eli elimdeydi.

Dakikalar birbirini kovalarken kimi zaman uyumuş,uyanmıştım. Sencer tabletinden iş ile ilgili şeylerle ilgileniyordu ama bir eli hala bendeydi. Yanımızdan geçen hosteslerin bir kaç kez bize ve elimize gülümseyerek baktıklarını gördüm. Nasıl görünüyorduk acaba dışarıdan ?

Tekrar uykuya dalacağım esnada uçağın iniş anonsu yaptığını duymuş ve neşeyle aralamıştım göz kapalarımı. Sıkılmıştım ve sonunda iniyorduk.

İniş ve eşyalarımızı almamız ayrı bir vakit kaybettirmişti,yorgunluğumun ve can sıkıntımın boyutu büyüyordu. Havalimanından çıktığımızda Sencer için ayarlanmış aracı bulmuştuk. Sencer adamdan arabayı teslim alıp bir miktar para verdi.

"Sonunda." dedim ve ön koltuğa oturdum. Bavulları da Sencer yerleştiriversindi yani ne olmuş. Ayaklarımı kendime doğru çektim ve yerimde esnedim,uyu uyan bir garip olmuştum.

Sencer de yerine yerleşmiş ve arabayı çalıştırmıştı. "Acıktın mı ?" dediğinde direk kafamı salladım. Yollara aşina gibiydi,arabayı kullanırken konum kullanmadan sürüyordu.

"Daha önce geldin mi buraya ?"

"Geldim." dedi tespitimi doğrulayarak.

"Ne için ?"

"İş için."

Kafamı salladım,telefonumu cebimden çıkarıp açtım ve Nehir'den gelen mesajları yanıtladım. Şirkette sıkıldığından bahsediyordu,bense ballı biri olduğum için geziyormuşum. Güldüm mesajlarına.

"Kimle mesajlaşıyorsun ?"

"Nehir." dedim gülmeye devam ederek. Rehberimde Sencer ve ailesi birde Nehir vardı zaten. Birden aklıma gelenle Nehir'in sohbet sayfasından çıkıp kameraya girdim ve Sencer'i yan profilden çektim.

"Beni mi çektin ?" Kafamı salladım,bana baktı bir anlığına ve sonra tekrar yola döndü. "Neden ?"

"Sebep mi gerekiyor ?"

Cevapsız kaldı sorum,bende telefonuma döndüm zaten. Instagrama girip paylaşılan hikayelerde gezindim. Yağmur kendini atmıştı yine,Nehir odasının manzarasını,bazıları sevgilisini ya da eşini.

Canım sıkılınca kapattım ve tekrar Sencer'e döndüm. "Nereye gidiyoruz ?"

"Acıktım demedin mi ?"

"Depoya ne zaman gideceğiz ?"

"Efil-"

"Depoya da geleceğim Sencer,uzatmayalım bence."

"Bu neyin inadı bir anlasam!" dedi ses tonunu yükselterek,aldırmadım onu ve yolu izlemeye koyuldum. Bir restorantın önünde durduğumuzda kemerimi çıkardım.

İkimiz de indik arabadan,vale gelip anahtarı alınca bizde içeri girdik. Işıklar loştu,koridoru geçtik ve mekana girdik ama kimse yoktu. "Şaşırdık mı,hayır." dedim gözlerimi devirip.

Bizim için ayrılan masaya geçip oturduk,ne garson geldi ne de menü. Sencer zaten önceden söylemişti her şeyi. "Kalabalık ortamda yemek yemeyi sevmem." diyerek açıkladı kendini.

"Üstümüzdekiler bu mekana pek uygun değil ama." dedim gülerek. Onda klasik bir tişört ve kot pantolon varken bende de yarım omuz bir bluz ve buz mavisi bir pantolon vardı. O da tıpkı benim gibi güldü.

"Kıyafetlerin değil,içindekilerin önemli olduğunu düşünüyorum." Çatalını batırdı önündeki yemeğe. "Sende gayet önemli biri olduğuna göre pek bir önemi yok."

Etimden bir parça alıp ağzıma attım. "Saruhan'ların gelini olduğum için mi önemliyim ?"

"Hayır." dedi,duraksadı ve çatalını bırakıp bana döndü. "Benim karımsın ama en önemlisi Efil'sin.."

Anlamlandıramadım ama daha da eşelemedim. Derine inersem çıkamamaktan, belirsizliğin kuyusunda boğulmaktan korktum. Adını koyamadığım kıpırtıların, farklı hissettiren duyguların esiri olmaktan çekindiğim için sustum.

Ben sussam da kalbimin çırpınışları zihnimde yankı uyandırıyor ve rahat bırakmıyordu beni. "Sencer bir şey soracağım ama cevaplamak istemezsen anlarım."

"Sor." dedi yemeğini bölmeden.

"Annen neden böyle,benden önce de böyle miydi ?"

Sorum onu şaşırtmadı,çatalındaki salatayı yedi. "Yurt dışındayken annem,abim ve ben yaşardık. Böyle değildi ama yine de iyi değildi aramız,Rize'ye taşınınca ise bağımız hepten koptu ve bu hale geldik." Nasıl bu kadar rahat anlatabiliyordu ? "Seninle bir ilgisi yok yani."

"Anladım."

Bir süre sessiz kalmayı başardım,yemeklerimizi yiyorduk ama gözlerim ona kayıyordu.Ona dair bir şeyleri merak ediyor,benim hakkımda ne düşündüğünü bilmek istiyordum.

"Sencer.." dedim yine ve yine. Önündeki tabağa bakıyordu ama dudaklarının kıvrıldığını görmüştüm. "Ben çok konuşuyorum ya bazen,çok soru soruyorum felan sıkıyor mu bu seni ?"

"Garip bir şekilde sıkılmıyorum."

"Ben bu kadar konuşmam normalde." Bakışlarımı kaçırdım. "Çünkü şimdiye kadar hiç dinleyenim olmadı,susturuldum hep. O yüzden sen şimdi beni dinleyince.." Nefesimi verdim. "Susmak bilmiyorum bazen."

Yaramaz bir çocuktum,neşeliydim. Sürekli soru soran,şebeklik yapan ve yaşadığı her şeyi tüm detayıyla annesine anlatan bir kızdım. Annem birden bire gidince dünyam kararmıştı,sesimi susturmuşlardı.

O günden sonra ağlamaktan konuşmaya,iş yapmaktan yaramazlığa,üzülmekten de şebekliğe vaktim kalmamıştı. Hayat beni 13 yaşında büyümeye mecbur bırakmıştı ve ben ağlaya ağlaya içime gömdüğüm kız çocuğuna çok şey borçluydum.

"Bundan sonra kimse seni susturamaz,susturmaya cürret eden olursa da karşısında beni bulur." Gözlerinde yandım,alev aldım. "Sen konuş,ben hep dinlerim."

"Söz mü ?" dedim,burnumun direği sızladı.

"Söz!"

"Beni susturan sen olursan.."

Duraksadı,bir şeyler söylemek ister gibi araladı dudaklarını ama sustu. "Bir gün olur da istemeden seni susturan ben olursam.."

"Bir gün beni susturan sen olursan.." dedim yarım bıraktığı cümleyi gülümseyerek tamamladım: "Kendini affetme,ben seni affetsem dahi sen affetme."

Bahsettiğimiz bir kaç kelamdan da fazlasıydı artık. Konumuzdan sapmış, bambaşka diyarlara uçmuş ve ihtimalini bile düşünmek istemediğimiz olumsuzlukları hissetmiş gibi söz vermiştik.

Suskunluk dilde miydi sadece,yüreği kan ağlayanın sessizliğini hiç gördünüz mü ? Lal olmuş dil konuşamaz mıydı ? Kalp kırıklıklarının sesi yetmez miydi suskunluğu bozmaya ?

Öyle güzel bakıyordu ki bana böyle bakma diyemiyordum. Cümlelerinle umut bağlama kalbime,dokunuşlarınla çiçek açtırma tenimde diyemiyordum. Zihnimdeki savaşı,ismi olmayan hisleri savurdum bir kenara ve gülümsedim.

"Beni ilk gördüğünde ne düşündün Sencer ?"

"Çok güzel olduğunu." dedi tereddüt etmeden. "Kaderin kurbanı olmayı hak etmeyecek kadar güzel olduğunu."

"Teşekkür ederim.." dedim zorlukla. Beklediğimden daha farklı bir cevap alınca nutkum tutulmuştu,ağzımdaki lokmayı bile zorlukla yuttum.

Yemeğin sonlarına geldiğimiz esnada Sencer'in telefonu sessizliği böldü. Bekletmeden açtı ve "Söyle." dedi. Karşı tarafı dinlerken ayaklandı ve kaşlarını olabildiğince çattı. "Sizin yapacağınız işi sikeyim! Kapat yarım saate geleceğim!"

Telefonu kapatıp cebine koydu. Ben sormadan "Deponun etrafındaki adamlarımızı fark etmişler,bir hareketlenme var." diye açıklamıştı.

Hızlıca ayağa kalktım ve peçeteyle ağzımı silip Sencer'in koşar adımlarına eşlik ettim. Hızlıca arabaya binmişken Sencer Kerem'i arayıp bir kaç detay vermiş ve kamera kayıtlarından takip etmesini istemişti.

Arabayı oldukça hızlı sürüyordu,ikimizin de korkusu ortaktı. Bizi fark edip depoda sakladıkları şeyi kaldırmaları,yok etmeleri. Masanın kurallarına ayrkırı belgeler ya da silahlar tutuluyor olabilirdi.

Masa kurallarını çiğnemek kana göz yummak demekti. Eğer babam böyle bir şey yaptıysa güvendiği birileri olmalıydı ki korkusunu alt etmişti. Ölüm korkusunu bastırdıysa daha güçlü bir şöhret hevesi ardı muhtemelen,

Onunla geçirdiğim zamanın bana çok katkısı olmuştu,insani duygularla değil gözünü bürüyen hırsla oturuyordu o masaya. Ve hırs insana ardı adına hataşar yaptıran bir duyguydu.

Karanlık,izbe bir sokağa girdiğimizde fotoğrafta gördüğüm depoyla karşılaştık. Tek bir farkla..

Deponun önünde polis arabaları vardı,içi görünmese de kapısı açıktı. "Allah kahretsin!" dedi Sencer,direksiyona vurdu avuç içini. Korktuğumuz başımıza gelmiş olmalıydı.

Bir kaç dakika sonra arabadan indik. Soğuk tenimi ürpetti ve karanlık içimi darladı. Çekinmeden Sencer'in koluna tutundum. Elime tuttu ve birlikte depoya ilerledik.

Polislerden biri bizi fark etmiş,Sencer'le bir kaç kelam konuşmuştu. Kapıya yakındık ama içeri girmemizi engelliyorlardı. "Yeni olmuş olay." dedi kısık sesle.

Çevreyi inceliyor,etrafta ufak bir iz arıyordu gözlerim. Kapının yarısı kapalı olduğundan görüş açım net değildi ama içerisi de dışarısı kadar karanlıktı. Beklediğimiz esnada içeriden iki tane ceset torbası çıkardılar. Tüylerim ürperdi,torbadan yere damlayan kan midemi bulandırdı.

Dışarı çıkarken kapıyı sonuna kadar açık bırakmışlardı. Bunu fırsat bilip içeriye göz gezdirdim. Kenarda kanlı bir zincir gördüm,onun yanında ise bir kaç ekmek parçası ve pet şişe.

Aynı anda birbirimize baktık Sencer'le,aynı şeyi düşünüyorduk. Burada bir mal,bir eşya değil bir insan saklıyorlardı. Kamera kayıtlarında sürekli içeriye poşetle girip poşetsiz çıkma sebepleri yemek getirmeleriydi. Tüylerim ürperdi,babam bu depoda kimi tutuyor olabilirdi ?

"Gidelim."

Hızlı adımlarla olay yerinden uzaklaşıp arabaya bindik. Telefonundan birini ararken arabayı çalıştırdı. "Cesetlerin kimliğine ulaşmamız gerekiyor. Muhtemelen içeride tuttukları kişiyi başka bir yere taşıdılar."

"Kamera kayıtlarında üç adam vardı,onlardan olmasın bu cesetler ?" dedim kemerimi takıp.

"Olasık yüksek,ama üçüncü nerede ?"

Biz bu sorunun cevabını düşünürken "Efendim ?" diyen Kerem'in sesi doldurdu arabayı.

"Oğlum sen kamera kayıtlarını takip etmiyor musun ?"

"Kardeşim sen aradığında girdim,bir kaç dakika sonra gitti görüntü." Sencer sinirle direksiyona vurdu. "Ne oldu,gittiniz mi ?"

"Elinin körü oldu Kerem!" diye bağırdı Sencer. "Gittik,polisler vardı. İki tane de ölü. Her şey berbat oldu amına koyayım!"

"Benim suçum ne lan!"

İkisi de neden bağırıyordu bilmiyordum ama Sencer öfkeden arabayı o kadar hızlı sürüyordu ki kaza yapmaktan korkuyordum.

"Bana bak lan!" diye bağırdı yine. "Ölenlerin kimliğini bul,sahte askerlerin nerede olduğuna ulaş! Eğer yurt dışın-"

"Kerem aşkım hadi gel." Duyduğum kadın sesiyle kaşlarımı çattım. "Geliyorum canım." dedi Kerem de

"Lan puşt,senin kadın düşkünlüğünü sikeyim!"

Kerem kahkaha attı. "Sana da ayarlayayım mı bir hatun ?"

"Yuh Kerem!" diyerek araya girdim. Sebepsizce kan beynime sıçramış,elim titremeye başlamıştı.

"Yenge!" dedi sesinden anlaşılan şaşkınlıkla. "Ya şaka yaptım,şaka.."

"Yenge deme bana!" dedim kaşlarımı çatarak.

"Kerem ben senin belanı sikmeden bana ölülerin kimliğini ve sağ kalanların yerini bul. Şimdi siktir git!"

Telefonu suratına kapatıp kenara fırlattı. Arabayı durdurduğunda başını ovalamaya başladı. Sahilin önünde durmuştuk ama ne o indi aşağı ne de ben.

Ben üzülmüştüm,o öfkelenmişti bu olaya. Onun amacı babamı bitirmekti benim amacım ise masayı. O yıllardır babamın açığını ararken ona verdiğim ufak bir bilgiye tutunmuştu,hayal kırıklığı yaşamasını anlıyordum ama daha çok başındaydık.

Her kayıp yeni bir güçtü,güç ise kazanmaya atılan adımların en büyüğüydü. Oyun bitmeden kazanan ya da kaybeden olmayacaktı. Bu yüzden hayıflanmak doğru değildi.

"Geldiğimiz gibi geri döneceğiz..

"Efil.." dedi Sencer içli içli. Ona döndüm,öfkesi bir anda yok olmuştu yerinde başka duygular vardı. Korku gibi,çekingenlik gibi.

"Efendim ?"

"Evlendiğimiz ilk gün.." dedi ve ben bir ay öncesine gittim. "Yalandan hoşlanmam benden bir şey saklama demiştim." Kafamı salladım. "Senden bunu beklerken,bir şeyler gizlemem doğru değil."

"Bir şey mi gizliyorsun benden ?" dedim kaşlarımı çatarak.

"Tam öyle sayılmaz." dedi saçlarını karıştırarak. "Ama anlatmam gereken bir şey var. Bunu şimdi anlatmak istemiyorum,Rize'ye dönünce uygun bir zamanda anlatacağım."

"Tamam.." dedim şaşkınlıkla,merak etsem de üstelemedim. İçime kötü bir his düşmüştü,bakışlarını kaçırıyor olması bile bir gariplik göstergesiydi. İlk defa böyle görüyordum onu.

"Ben diyorum ki bir hafta kalsak mı burada ?" Daha da şaşırdım. "Kafamı dinlemeye,uyumaya ve işten uzaklaşmaya ihtiyacım var. Seni de gezdiririm, görmek istediğin yerler vardır illa ki."

"Garip davranıyorsun." dedim kendime engel olamayarak. Yarımca güldü,birbirimize dönmüştük ve aramızda oluşan garip gerginliğe teslim olmuştuk.

"İstemiyorsan-"

"İstemiyor değilim tabi ki." diyerek lafını kestim. Derin bir nefes verdim ve kelimeleri toparlamaya çalıştım. Yanlış şeyler söylemek istemiyordum. "Sadece birden bunları söyleyince,endişelendim.."

"Fırsat bulmuşken kafa dinlemek istiyorum,hepsi bu."

"Tamam." deyiverdim birden. İçim yumuşadı,beklentiyle bakan gözlerini görünce yanaklarını sıkma isteği geliyordu. "Sen nasıl istersen,öyle olsun."

"O zaman otele gidelim." İmayla güldü ve "Vermen gereken bir hesap var." dedi. Başta anlamamıştım ve kaşlarımı çattım. Piknikteki olay!

Aklıma gelmesiyle "Yuh,unutmadın mı!" deyip önüme döndüm. Utanarak kollarımı bağlayıp başka yöne döndüm. Kahkahasını duyduğumda istemsizce tebessüm ettim.

Arabayı çalıştırdı. "Bende unutacak göz var mı ?"

 

 

⚓️

"Dur Efil!"

"Efil koşma!"

"Düşeceksin Efil!"

"Efil bunun elbise olduğuna emin miyiz ?"

"Git üstünü değiştir yoksa sana gözü çarpan herkesi öldürürüm!"

"Çocuk muyuz biz,niye sek sek oynayacağız Efil!"

"Lunapark ne lan!"

"Ne klisesi,müslümanız biz!"

Huysuzdu,huysuz olduğu kadar da tatlı. Yapmam dediği her şeyi ona yaptırıyor olmam hoşuna gitmiyordu ama beni kırmaması benim hoşuma gidiyordu. Koskocaman Sencer Saruhan'ı dönme dolaba bindirme büyük başarıydı mesela.

Sanki bir evliliğe mecbur bırakılmamış gibi,her anımızı dolu dolu geçiriyorduk. Geride bıraktığımız gerçekler umurumuzda değildi,artık ortadaki tek gerçek o benim kocamdı ve bende onun karısıydım.

Hayal gibiydi her şey. Öncesinde sustuğum kadar şimdi konuşuyor,her dakika birbirinden bağımsız sorular soruyordum. Çocuklaşmaktan çekinmiyordum, yargılayan biri yoktu.

Eski Efil gelmiş gibiydi. Eski neşem,eski yaşamım. Annemin ölümüyle içime gömdüğüm o karakterim gün yüzüne çıkmıştı. Suskun değildim ben,çok konuşurdum. Sert değildim,saçma espriler yaparak güler dururdum kendime. Boyun eğmezdim,inatçıydım.

O adamın bastırdığı her şey gün yüzüne çıkmıştı,Batum sokaklarında cıvıl cıvıl koşuyor ve kocasını da peşine takmış keyfini sürüyordu. Ben Efil'dim,eski Efil. Annesinin neşesi,Saruhan'ların eşkiya kızıydım..

Her ne kadar bu güzel günlerden kopmak istemesem de her güzel şeyin maalesef bir sonu oluyordu. Bugün uçağımız vardı,havalimanına gitmek için yola çıkmıştık ama benim yoğun ısrarlarımdan dolayı rotamız değişmişti. Görmek istediğim son bir yer vardı,özellikle son zamanlarda ilgilimi çeken bir hikaye.

Çok uzun sürmeyen bir yolculuğun ardından "Geldik." dedi Sencer arabayı durdurup. Birlikte indik arabadan,ben yine içime sığmayan heyecanla önden koşar adım ilerliyordum. Başımı kaldırıp heykelleri görmem yetmemiş,daha fazla yaklaşmıştım yanlarına.

"Ali ve Nino." dedim hayranlığın etkisiyle,tebessümüm büyüdü. Sencer yanıma gelip kolunu omuzuma attı ve kendine çekti. Birbirlerine doğru ilerliyor, sarılamadan bir bütün olup ayrılıyorlardı. Bu döngü yıllarca böyle sürüyordu.

Gözlerimin dolduğunu hissettiğimde burnum sızladı. "Sakın ağlama!" dedi Sencer,ona gülerek döndüğümde kaşlarını çattığını gördüm. "Bunun için ağlanır mı ?"

"Ağlanır.." dedim içli içli. "Yarım kalmış her sevdaya,kursakta kalmış her mutluluğa,bir görünüp bir kaybolan her umuda ağlanır."

Derin bir nefes verdi,gözlerini kaçırdı ve heykellere döndü. Bende tekrar izlemeye başladım. "Belki de yarım kalması gerekiyordu.."

Tekrar bir bütün oldukları esnada "Bak." dedim. "Birbirlerine aitler,bir bütünler. Kavuşamasalar da birbirlerinden başka hiçbir çıkışları yok. Söylesene yarım kalmayı hak edecek napmış olabilirler ?"

"Bazı acılar hak edilmemiştir Efil.." Zihnim geçmişe gitti,küçük Efil de hak etmemişti. "Nizam beklersin,adalet ararsın ama işleyiş bu. Hak etsen de etmesen de sınanıyorsun bir acıyla,masum da olsan kirleniyorsun hüzünle."

Sonunda keskin bakışları bana döndü. Sözcüklerinin bıraktığı etkiden habersiz gülümsedi. Eğilip burnumun ucuna bir öpücük kondurup geri çekildi. "Geç kalacağız." dedi uçağı kastederek.

"Son bir şey soracağım."

Kafasını salladı,dinliyorum der gibi. "Aşka inanıyor musun ?"

Gülümsedi. "Mecnun'u deli edene,Yunus'u şair yapana,Veysel'i kör edene nasıl inanmayayım ki ?" İçli bir nefes verdi. "Aşk yakar Efil. Kimini ateşlerde yakar, kimini de hiçlikte. Sen kapılma o ateşe,yanma bir hiç uğruna."

Ya çoktan kapılmışsam,ya şimdiden alevler sarmışsa çevremi ? Kurtuluşu olmayan bir çıkmaza düşmüşsem ? Bir hiç uğruna yanmayı göze almışsam ?

"Sen daha önce o ateşe kapılmış gibisin.."

"Ben ateşin ta kendisiyim,ezelden beri yanıyorum zaten."

 

⚓️

 

Yazardan

 

Rize'nin yamaçlarını ıslatıyordu yağmur. Gök kararmış,bulutlar kasvetiyle kaplamıştı her yanı. Acı bir çığlık gibiydi süzülen kuşlardan gelen sesler.

Kopacak kıyametten habersizdi Saruhan'lar. Sıcak yuvalarında Efil ve Sencer'in gelişine sevinirken dakikalar sonra her birini kuşatacak olan o acıya hazırlıksızdılar.

Çaylar içiliyor,servis edilen tatlılar koyu bir muhabbet eşliğinde yeniliyordu. Sencer ara ara içine düşen sıkıntıdan dolayı dalgın bir hale bürünüyordu ama kimseye bir şey belli etmemek adına kuzenlerine katılıyordu.

Efil hiçbir zaman sahip olmadığı aile sıcaklığında,samimi ilgilerine karşı huzurla dolup taşıyordu. Geçirdiği bir hafta Sencer'le arasında güçlü bir bağ oluşturmuştu artık yüzü hep gülüyordu.

Eltilerine gittiği bir kaç yeri anlatırken aynı zamanda Alp'in ilgi beklentisini karşılıyordu. Asiye Hanım gelinlerinin bu mutlu halini tebessümle izliyor,ara ara sohbete dahil oluyordu ama odağı elindeki örgüdeydi.

Çiğdem,Harun ve Feride üçlüsü içlerinde biriktirdikleri kinin kurbanı olmuştu, odalarında nefretlerinde boğuluyorlardı. Hiçbir zaman iyi niyetlerde bulunmamış,karanlığın izlerine bürünmüşlerdi.

İlyas ile Atakan ise evde değildi,sabah şirketten işleri olduğunu söyleyerek ayrılmış ve bu saate kadar haber vermemişlerdi. Ortalıkta yoklardı ama Sencer fazla eşelememiş,masayla ilgili bir konu olduğunu düşünerek konuyu kapattırmıştı.

"Kiz renk gelmuş yüzine!" dedi Sevda,eskisi kadar sert değildi Efil'e karşı. Anlamıştı,onlardan değildi o. Yüreği masumdu,mahkumdu.

Efil utanarak tebessüm etti o da farkındaydı,gittikleri gibi dönmemişlerdi. Çok daha iyilerdi,çok daha mutlulardı ama döndükleri gün yaşayacakları şeyi hak etmiyorlardı. Tıpkı Sencer'in dediği gibi bazı acılar hak edilmese de payımıza biçilirdi.

Gök gürledi,eş zamanlı evi zil sesi doldurdu. Çalışanlardan biri kapıya yakın olduğundan hızlıca açtı.

İlyas girdi içeri,saçları yağmurda ıslanmıştı. Gözleri öfkeli,kaşları çatıktı. Çamurlu botunu oracıkta soyup ona uzatılan ev terliğini giydi. İçinde dalgalanan öfkesini sıktığı yumruklarıyla atmaya çalışsa da dinmek bilmiyordu.

Arkasındakileri beklemeden salona girdi. Herkes ona bakmıştı ama o kimseye bakmadan her zamanki yerine tekli koltuğa oturmuş ve gerginlikle başını ovalamıştı.

"Baba iyi misin ?" dedi Sencer sesinde barındırdığı endişeyle. İlyas cevapsız bıraktı bu soruyu,iyi olduğunu sanmıyordu. Kabul ettiği şeyin ise ailesi için iyi sonuçlar oluşturacağını hiç sanmıyordu.

"Atakan nereyedur ?" dedi Asiye Hanım,oğlunun ciğerini bilirdi. Bir sorun olduğunu fark etmiş ve elleri milden çekilip kalbine gitmişti.

Herkes İlyas'ın konuşmasını beklerken,bakışlar sadece ondaydı. Öyle ki salona girenleri fark etmeleri uzun sürmüştü. Ta ki Atakan "İyi akşamlar." deyip bakışları üzerine çekene kadar.

Her birinin gözlerine şaşkınlık yerleşirken Asiye Hanım birleşen ellere bakıp "Oy başuma gelenler!" deyip gözlerini sıkıca yumdu. Kimseden çıt çıkmıyorken Atakan kararlı ve itiraz kabul etmez bakışlarıyla herkesin gözünün içine bakıyordu.

Efil şaşkınlıkla "Yağmur.." diyebilmişti sadece. İdrak etmesi zordu,defalarca Atakan'ın tuttuğu ele ve o elin sahibi Yağmur'a bakıp anlam vermeye çalışıyordu. Gördüğü şeyin gerçekliği bir tokat gibi yüzüne çarparken kafasını iki yana salladı.

Sencer karşılaştığı manzarayla kalakaldı,gözleri Yağmur'un sakladığı sinsi bakışlarda dolandı. Bu kadın tehlikeliydi,ilk andan beri bunu biliyordu ve şimdi abisinin yanında görmesi beynini uyuşturuyordu. Ne diyeceğini bilemez halde öfkeli gözleri ikisinin üstünde dolandı.

"Yeni gelininiz." dedi Atakan Yağmur'u gösterip. Yağmur takındığı maskenin tebessümüne bürünmüştü. Kimsenin mutlu olmadığını bile bile meydan okurcasına gülüyordu sadece.

Efil'le kesişen bakışlarında bile bir meydan okuma mevcuttu. İçindeki kini ve kötülüğü safça gören tek kişi Efil'di. Aşkla değil,hırsla o eli tuttuğunu bir tek Efil biliyordu. Atakan'a anlatsa o gözlerindeki aşkı silebilir miydi ki? Silemezdi, biliyordu ki Yağmur onun gözlerini yeterince boyamıştı.

"Oğlim.." dedi Asiye Hanım zorlukla yutkunup. "Ula nereden çiktu bu ?"

"Üç aydır var babaanne,Efil'le Sencer'in evlenmesi madem barışı sağladı artık bir sakınca görmüyorum."

Sencer'in zihninde yankılandı sesler. Üç ay..Üç ay..Üç ay..Kızıp durdu kendine,öfkesi harlandı. 3 aydır bu tehlikeyi nasıl fark edipte abisini koruyamamıştı bilmiyordu.

 

"Ula fişku yiyen!" dedi Sevda. Hepsine bir abla gibiydi,kimi zaman kızar kulaklarını çeker kimi zaman da korur kollardı. "Bitmuş gibi mu düşmanlik ? Kaçurdun mu kizu ?"

"Kaçırmadım yenge." dedi hafif bir tebessümle. "Arman'ların haberi var olanlardan,onay verdiler. Size de söylemek istedik,geri götüreceğim Yağmur'u."

İlyas alaylı bir gülüşle "Haftasonu da istemeye gideceğiz." dedi.

Bu daha da şaşırtmıştı onları,hepsi çaresizdi. Atakan'ı tanıyorlardı,gözlerinde gördükleri kararlılığı aşamayacaklarını ve ne söyleseler de etki etmeyeceğini biliyordu. Ama Efil tanımıyordu Atakan'ı,çabasının boşa olacağını bilemedi.

"Yeni oyunun bu mu Yağmur ?" dedi kaşlarını çatıp. Eltilerinin arasından ayağa kalkıp Yağmur'un karşısında durdu. Boynundaki kolyeye çarptı gözleri,sonra tekrar kızın kahve gözlerine döndü.

"Ne saçmalıyorsun ?"

"Efil yenge,aranızdaki sorunlar bizi ilgilendirmez." diyerek araya girdi Atakan. "Ama bize yansıtmanı istemem,kendi aranızda halledin hep."

"Atakan." dedi Efil kafasını iki yana sallarken. "Bu hatayı yapma,kendini düşürme bunun eline."

"Lütfen yenge." dedi Atakan dinlemedi bile,kesti sözünü. Efil yaşadığı hayal kırıklığıyla baktı ikisine ve ilk defa Sencer'e döndü bakışı. ncer'le göz göze geldiğinde kendinden bile daha öfkeli olduğunu gördü.

Onun kehribarlarını ilk defa bu kadaralevlendiğine şahit oluyordu,Sencer kimseyi umursamadan kalkıp salondan çıkarken Efil'de peşinden gitti. Öfkesi onu da yakacaktı ama habersizdi.

Sencer bu yolun sonunu tahmin eder gibi düşünceli ve öfkeliydi. Abisini üzmek istemediği gibi onu üzmelerine de müsaade edemezdi. Neden yağan yağmurun altında durduğunu bilmiyordu ama burada kalıp daha fazla öfkelenmek istemiyordu bu yüzden arabasına ilerledi.

"Sencer!" diye seslendi Efil,yağmurdan dolayı sesi yüksekti. Sencer onu dinlemeden arabasına bindiğinde Efil'de yolcu koltuğuna binince Sencer kalakaldı.

"İn şu siktiğimin arabasından!"

"İnmeyeceğim."

Sencer'le inatlaşmaktan,tersleşmekten çekinmiyordu çünkü onun öfkesinin hedefi olmamıştı hiçbir zaman. Neleri yapabili en fazla,bilemiyordu. Kırılacağından habersizce kaldı arabada.

Sencer daha fazla uzatmadan önüne döndü ve gazı kökleyerek çıktı bahçeden. Tek kaçış yolu kulübeydi. Öfkesini de,hüznünü de o tahta duvarlar saklıyordu sadece. Efil'in yanında olması normalde öfkesini dindirse de bu sefer o bile umurunda değildi.

Çocukluğundan beri siper olduğu abisi bir kalp kırıklığı yaşasın istemedi. Anne sevgisine muhtaç büyüyen bu iki yürek hep birbirinin yandaşıydı ve şimdi Sencer abisinin bir şeytanın eline düşmesine izin veremezdi.

Abisinin aşk dolu gözlerini hatırladıkça daha da hızlandı,hatırladıkça yolun başını çoktan geçtiğini anlıyordu. Abisi çoktan o kıza aşık olmuştu ve Sencer ne dese faydasızdı.

Yannda korkuyla ona bakan karısı için sakinleşmeye çalıştı ama faydasızdı, aklından atmaya çalıştıkça o halleri gözünün önüne geliyordu. Sinirleniyor, çaresiz kaldığı içinde krize giriyordu.

Yağmur'u şirkette görüyordu hep,Sencer'in dikkatini çekmeye çalışıyordu ve Sencer bunu fark etmiyor sanıyordu. Halbuki sandığından daha zekiydi, en ufak bir mimikten bile adamın sicilini çıkartacak kadar keskindi.

Yağmur tehlikeliydi,kendisine de hırsıyla yaklaştığını biliyordu. Şimdi abisinin yanında onun duygularıyla oynuyor,varlığını sömürüyordu. Belki de abisini koparacaktı onlardan,o kadından her şey beklenirdi.

Klübe yolunda ilerlerken ormanlık alana girmişti ama hızına rağmen bir türlü ilerleyemiyordu. Çamurlara ve yağan yağmura saydırırken Efil onu izliyordu. Bir süre sonra araba hiç çalışmadı ve durdu. "Allah kahretsin!" diye bağırdı, bağırışı Efil'i ürküttü.

"Bu öfkenin sebebini öğrenebilir miyim ?"

"Sus Efil." dedi,konuşursa kırardı bu yüzden susmayı tercih etti. Efil'i susturması bile kadının gözlerini doldururken kendine lanet etti. "Gelmemeliydin." dedi dişlerinin arasından.

Arabadan inip tekerleri kontrol etti,çıkılmaz bir yoldaydı ve bunun farkına varınca sinirle arabanın tekerlerini tekmeledi. "Bir işim de doğru düzgün gitsin amına koyayım ya!"

Efil arabadan indiğinde yağmur damlalarını umursamadan Sencer'in yanına gitti,direniyordu çünkü Sencer'in yanında olmak istiyordu. Bir sorun olduğunun farkındaydı ve bunu öğrenmek istiyordu. O gün Efil'in yanında Yağmur'u görünce de şaşırmış ve öfkelenmişti. Sebebini öğrenmek istiyordu.

"Sorunun ne olduğunu söyler misin artık!" diye bağırdı Efil,madem Sencer bağırarak iletişim kurabiliyordu o zaman dişe dişti.

"Ne bağırıyorsun!"

"Sen bağırmaktan anlıyorsun!"

"La havle!" dedi Sencer ellerini iki yana açarak. Öfkesi yakardı,kırardı bu yüzden Efil'le konuşmak istediği son şeydi. Aralarındaki her şey bu kadar güzel giderken bir şeyler mahvolsun istemiyordu. "Soru sorma,lütfen!"

"Ne olduğunu anlat artık!"

Yağmur hızlandıkça ikisi de ıslanıyor,seslerini daha da yükseltiyorlardı. Hasta olacaklarını bilseler de ikisi de yerinden kıpırdamadı. "Senin o kardeşinin abimi sevdiği felan yok!"

"Farkındayım!" diye bağırdı Efil de.

"O kızın bir planı var,bir şeyler yapmaya çalışıyor o küçük aklıyla." Alayla güldü ama öfkesi büyüdü. "Abimi kullanıyor,abimin kalbini kullanıyor!"

"Bunu Atakan'a anlatmak gibi bir yolumuz yok mu,hem neyin planından bahsediyorsun ?"

"Aylar öncesinden sizin şirkete toplantılara gittiğimde sürekli gözümün önünde dolanıp,dikkatimi çekmeye çalışıyordu."

Efil kalakaldığınıda devamını dinlemek için sustu ve karşısındaki öfkeli adamın bir yerlere vurmasını,öfkesini bağırarak dökmesini izledi.

"BENDEN YÜZ BULAMAYINCA ABİME SARMIŞ ŞEYTAN! ONUN KALBİNİ KULLANIP PARANIN DA GÜCÜN DE SAHİBİ OLMAYA MERAKLI. O KIZ TEHLİKENİN KENDİSİ!"

"Senin dikkatini mi çekmeye çalıştı ?" dedi Efil hayretle,kaşları havalanmıştı ve içindeki öfke gittikçe büyümüştü.

"BUNA MI TAKILDIN ?"

"BAĞIRMA BANA!" diyen Efil karşısındaki adamın omuzuna vurdu sertçe. "SEN BUNU BİLİYORDUN VE BANA DAHA YENİ SÖYLÜYORSUN! ONU GÖRDÜĞÜNDE SANA SORDUM,NASIL ANLATMAZSIN!"

"NEYİ DEĞİŞTİRECEKTİN ?"

"KONU BU DEĞİL! KONU BENDEN BİR ŞEY SAKLAMA DEYİP SENİN BİR ŞEYLER SAKLAMAN." Kaşları olabildiğince çatıktı ikisinin de. "Bu kurallar sadece bana mı işliyor Sencer Saruhan!"

Sonlara doğru sesi kısılsa da öfkesi diriydi. Efil ondan bir şey saklamamak için çırpınıp dururken,ona söylemediği bir şey olduğu için vicdan azabı çekerken Sencer Bey gayet rahat takılıyordu.

"BÖYLE BİR ŞEYİN OLACAĞINI NERDEN BİLEBİLİRDİM!"

"Bir git Allah aşkına!" dedi Efil,yerdeki su birikintisine ayağıyla vurdu keyifsizce. "Sunduğu bahane de bahane olsa!"

"Efil sinirlendiriyorsun beni!"

Efil sahte bir kahkaha attı. "Bu sinir olmamış halin mi ? Deminden beri bağırmaktan başka hiçbir şey yapmıyorsun ve bu sakin halin mi ?"

"Efil-"

"Daha benden sakladığın ne var Sencer Bey ?" dedi Efil dişleri arasından. Soruyu öylesine sormuştu ama Sencer'in gözlerini kaçırmasını beklemiyordu. "Benden gerçekten sakladığın bir şey var!"

"Şu anın konusu değil bu!" dedi Sencer,sesi kısılmıştı ve bakışlarını kaçırarak yağan yağmura odaklandı. Efil'e bakmıyordu bile. "Abimi o kızdan kurtarmanın bir yolunu bulmalıyız."

"Sencer,benden ne saklıyorsan şuan açıkla!"

"SENDEN SAKLADIĞIM BİR BOK YOK!"

"BATUM'DA SANA SÖYLEMEM GEREKEN BİR ŞEY VAR DEMİŞTİN!"

"Kapat şu konuyu!"

"Kapatmayacağım."

Sencer krize girmenin eşiğindeydi. "Efil,kapat şu konuyu sonra dedim."

"Bende kapatmayacağım,şimdi dedim!"

"Efil-"

"SENCER ANLAT!"

"BANA AŞIK OLMA DİYECEKTİM!" Kalakaldı Efil. "KALBİNİ BANA KAPTIRMA, BENDEN AŞK BEKLEME, BEN SENİN SADECE KOCAN OLURUM DİYECEKTİM."

O ateşe düşme demişti Efil'e,aşkın ateşine düşme derken bundan mı bahsediyordu. Efil'in kalbi sızladığında ne tepki vereceğini dahi bilmiyordu çünkü bu beklediği bir şey değildi. İnkar edemedi hislerini. "Neden ?" dedi.

Sencer çoktan pişman olmuş,böyesinin kırıcı olduğunu bildiği için kendine kızmıştı. Daha sakin ve güzel bir anda ona bu durumu anlatmalıydı,böyle olmamalıydı her şey. Kalçasını arabaya yasladığında Efil'de aynı pozisyona geçti.

Direnmedi Sencer,daha sakindi artık. "Ben bir kere o ateşte yandım Efil ve insan o ateşte sadece bir kere yanar. Bir daha yanamam,mümkün değil."

"Ne zaman ?"

"3-4 sene önce."

"Hala seviyor musun ?"

Hakaret olarak algılamıştı Sencer,anında kaşlarını çattı. "Hayır tabi ki,yoluma bile çıkmasın."

Efil kalbindeki topraktan başını uzatmaya çalışan umutlara kulak verdi,sesi donuktu ama içten içe bir şeyler bekliyordu. "Madem öyle neden yanamam diyorsun ?"

"Bir insan bir yürekten iki defa vurulmaz çünkü." Saçlarını karıştırdı. "Bir kere yaşadım ve sonrasında da bitti. Tekrarı olmayacak,kural budur. Biten şeylerin tekrarı olmaz."

Efil başını eğdi,içinde filizlenen duyguları koparıp atmak gibi bir şansı olsaydı asla durmazdı. Söküp atardı ama mühürlenmişler gibi çekemedi içinden. Burnu ve gözleri yandığında ağlamamak için direndi,yüzü yağmur damlalarıyla doluydu zaten ama yine de ağlamadı.

İçi acısa da güldü Efil. "Ben biraz fazla kaptırmışım kendimi ama bu senden bir şey beklediğim anlamına gelmiyor çok yanlış anlamışsın. Ben sadece yeni hayatımın tadını çıkarıyorum,senden bağımsız yani."

Sencer gerçeği bilse de dile getirmedi. "Öyledir tabi,sadece önceden anlatmak istedim."

"Keşke en başından söyleseydin.." dedi Efil,belki o zaman ne ona dokunmasına izin verirdi ne de böyle kuvvetli duygular beslerdi ona.

"Ne değişecekti ?"

"Evliliğimiz bir evcilik oyunu olacaktı mesela."

"Geçmişte kalan duygular yüzünden mi ?"

"Hayır,benim kalbimin zarar görmemesi için."

Sencer Efil'e döndüğünde önüne geçti ve ellerini tutmaya yeltendi. Efil geriye çekilince ise sesli bir nefes verdi. "Aşk her şey değildir. Ben yine senin mutlu olman için,seni üzmemek için elimden gelen her şeyi yapacağım. Sen benim için değerlisin,tahmin ettiğinden bile daha değerlisin."

"Teşekkür ederim." dedi Efil,yutkunamıyordu bile. "Ben anlayacağımı çok güzel bir şekilde anladım,sorun yok."

"Efil-"

"Eve dönelim mi Sencer ?" dedi son gücüyle. "Üşüdüm de."

O andan itibaren bir daha hiç konuşmadılar. Sencer karısını kırdığının farkındaydı ama bunu yapmasa ileride daha çok üzülür diye düşünüyordu. Bilmiyordu ki korktuğu o duygular Efil'in kalbine çoktan yerleşmişti ve kırılmamış,paramparça olmuştu.

Efil ise geçirdiği onca güzel günleri gözünün önünden geçiriyordu. Sencer eskiye takılmamıştı bunu görüyordu,öyle olsa evlenmezdi Efil'le. Ama yine de bir zamanlar bu duyguları bir başkasında yaşamış olması hayal kırıklığına uğratmıştı onu.

Sencer yanılıyordu belki de,aşk tek seferlik değildi. Efil buna inanmıyordu ama onu asıl üzen Sencer'in kendini buna şartlamış olmasıydı. Efil'e görünmez bir sınır çizmiş gibiydi. Aralarında aşk yokmuş,sadece birbirlerine alışmış ve değer veren bir çift olarak kalacaklarmış gibi..

 

⚓️

Efil öğrendi,Sencer biraz kırıp dökerek söyledi ama
en azından sonunda öğrendi ve buna göre hareket edecek.

Neler düşünüyorsunuz ?

Diğer bölüm görüşmek üzere,hoşça kalın.
(Instagram hesabımızı takip ederseniz spoi,kesit ve editlere ulaşabilirsiniz)

 

 

Bölüm : 01.12.2024 12:54 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...