6. Bölüm

Bölüm 5 | Değişen Dengeler

M.
mavibirlotus

|Düzenlendi|
(Bölüm tamamıyla düzenlendiği için hepsini okumanızı tavsiye ederim.)

Hoş geldiniz,oy vermeyi unutmayınız lütfen.
Satır arası yorumlarda buluşalım.

⚓️

Gece boyu insanın gözünü dahi kırpmadan düşündüğü şey zihni bir karmaşaya sokabiliyordu. Üstelin ne hissettiğini bile bilmiyorsan işin zor demektir çünkü asıl en çıkmaz yol kalbindir.

Saatlerimi devirirken gözlerimin önüne son bir ay geliyordu. Sürekli güldüğüm ve bir ailenin parçası olduğum güzel günler geliyordu. Sencer'in bana iyi davranışı,istediklerimi bir çırpıda yapması ve bu güzel yüzünü sadece bana göstermesi..

Şimdi de gelmiş diyordu ki bana aşık olma çünkü aşk yoktur,bunlara inanma diyordu. Ben sana değer veriyorum ve önemli olan buydu diyordu. Aşk yoksa bu hissettiklerimin adı neydi ?

Onu görünce heyecanlanmam,onunla geçirdiğim her vakitte çocuklaşmam, gülüşüne ve bir bakışına erimem neyin nesiydi ? Aşk yoksa bunların açıklaması neydi ?

Dün geceden sonra Kerem gelmiş ve bizi oradan almıştı. Yol boyunca da odaya geldiğimizde de hiç konuşmadık. Sencer bakışlarıyla tepkimi ölçmek ister gibiydi ama ona bu konuda yardımcı olmayarak yatağın bir köşesine kıvrılıp gözlerimi yummuştum.

O da ilk saatler baya dolanmıştı ama sabaha karşı benim gibi yatağın öbür köşesine kıvrılıp uyumuştu. Kızamıyordum ona,öyle naif davranıyordu ki ona kızacak bir alanım kalmıyordu. Kırgınlığımı saklamamın tek yolu kızmamdı ama ona da kıyamıyordum.

Bir yanım eskiden olduğu gibi devam edeceksiniz dese de zihnim dün duyduklarımı sindiremiyor ve değerlendiremiyordu. Bir şeyler değişmiş gibi kötü hissediyordum,bir şeyler yanlış gibi eksik hissediyordum.

Bana aşık olma demişti,her ne kadar geç kalmış olsam da kendimi geri çekmemin tek yolu ondan uzak durmaktı ama bunu yapabilecek miydim bilmiyordum. Ona bağlanmamalı ve kendimi sakınmalıydım.

Bu yüzden onunla bir ömür geçiremezdim.

Yıllar boyu kaçsam da sonunda yine ona varacak,yine onun sevgisizliğinde boğulacaktım ama gidersem..Eğer gidersem kaçabilecektim ve henüz yolun başında olan duyguları bastırabilecektim.

O masa,babamdan alacağım bir intikam ve geçmişte kalan gerçekleri gün yüzüne çıkarmak gibi bir görevim olmasa bir saniye beklemeden çeker giderdim ama yıllarımı babamın eziyetiyle geçirmeye bile o sırlar için katlanmışken gidemezdim.

Kahvaltı saatine yaklaştığımızda balkondan içeri girip Sencer'in baş ucuna geçtim,olabildiğince mesafeli duruyordum. "Sencer,uyan artık."

Uykusu hafifti,sesimi duyar duymaz göz kapaklarını araladı,az uyuduğu için olsa gerek başının ağrıdığını anlamıştım ve o da bunu doğrular gibi anlını ovalayarak doğruldu yatakta.

Bakışları bana döndüğünde ben ona değil herhangi bir yere bakıyordum. Makyaj aynasının önüne geçip sandalyeye oturdum ve öylesine masadakileri toplamaya koyuldum. "Dün hakkında konuşmalıyız."

"Konuşulması gerekilen her şeyi konuştuk bence." dedim,yüzüne bile bakmıyordum.

"Şu tavırlarınla beni yanlış anladığını düşünüyorum ve demek ki her şeyi konuşmamışız."

Benim soğuk sesimin aksine o yumuşaktı,bana karşı hep böyleydi. Cevap vermedim,ayağa kalktığını adım seslerinden anlayabiliyordum. Yanıma kadar geldiğinde aynadaki aksine baktım. Kasları görüş açımdayken ellerini eşofmanın cebine koymuş ve bana bakıyordu.

"Ne ?" dediğimde hafifçe güldü. Tam arkamda durduğunda saçlarımı omuzumun bir kenarında toplayıp önüme attı. "Ne yapıyorsun ?" Eğilip açıkta kalan boynumu öptüğünde ürperdim.

"Karımı öpüyorum."

Ayağa kalkarak temasımızı kestim,birden yükselmemeye dikkat ederek "Bak." dedim,sonrasında sesimi kıstım. "Bir kere anlatacağım bu yüzden beni iyi dinle."

"Dinliyorum." dedi ama geri çekilmemden hoşlanmamıştı.

"Sana kızmıyorum,kırılmıyorum. İnançlarını sorgulayacak biri değilim aynı zamanda duygularını da.Bahsettiğin şeyin eskide kaldığını da biliyorum ve bundan şüphe etmiyorum."

"Sorun ne o zaman ?"

"Sorun benim." dedim,kaşları çatıldı. "Dediğin gibi birbirimize elbette değer veriyoruz ama ilerisi yok ve olamayacak." Ne güzel yalan söylüyordum. "Bir gün ben birine aşık olacağım ve bu evlilik bana engel olacak. Ben başkasına aşık olduğumda senin bana dokunmandan da,senin yanında olmaktan da hoşlanmayacağım."

Öfkeleniyordu,sanki mümkünmüşçesine daha çatıldı kaşları. Söylediklerim konusunda ciddi olmadığımı sadece kalbim biliyordu,onun adını derinlere gömmeye çalışan ama geç kalan kalbim biliyordu..

"Bu yüzden dönülmez yollara girmek istemiyorum,o günü beklemekte istemiyorum. İkimizde ortak bir isteği var,Arman'ları devirdikten sonra sen yoluna ben yoluma. Böylelikle sen de bende boşuna yıpranmayacağız."

"Yani ?"

"Yani her şey bittiğinde boşanmak istiyorum."

Güldü,öfkesine rağmen küçük bir kahkaha attığında şaşkınca baktım ona. Pek iyi olmamalıydı muhtemelen çünkü beklediğim tepki bu değildi. Dibime kadar yanaştığında sırtımı duvara yasladı,gülüşü saniye saniye yüzünden silindi.

"Birine aşık mı oldun ?"

Evet,diyemedim.

"Hayır ama olabilirim."

"Olamazsın." dedi dişlerinin arasından. "Söylediğin hiçbir şeye katılmıyorum, hiçbirini de uygulamayacağım. Boşanmayı unut,bir daha dile bile getirme."

"O gün geldiğinde görürsün."

"Gelmeyecek,o gün gelmeyecek Efil!"

"Ben ikimizi düşünüyorum,başkasını seven bir kadınla kalabilecek misin ?"

"Sus artık!"

Derin bir nefes verdim. "İşte bu olaya maruz kalmamak için önceden önlem almaya çalışıyorum."

"Sen benim karımsın." dedi sertçe. "Bu kimsenin değiştiremeyeceği bir gerçek, sen bile bunu değiştiremezsin. Zamanla bunu göreceksin,şimdi mantıklı düşünemiyorsun."

"Mantıklı düşünemeyen sensin." Kolları arasından çıktım,kapıya doğru yürürken "Öfkeni bir kenara bırak ve öyle düşün. Birbirini sevmeyen iki insan en fazla ne kadar katlanabilir birbirine ? Ben annem ve babam gibi olalım istemiyorum,sende kendi annen ve baban gibi olalım istemiyorsan mantıklı düşün." deyip odadan çıktım.

Söylediklerim beni bile düşünmeye iterken onu itmemesi imkansızdı. Haklı olduğum bir nokta varsa o da Sencer'in beni sevmediği bir hayata katlanamazdım,onunsuzluk sevgisizliğinden daha kolaydı.

Mutfaktakilere sahte bir tebessümle "Günaydın." deyip salona geçtim. Hepsi masaya oturmuştu,muhtemelen başlamak için de bizi bekliyorlardı. Gözler bana döndüğünde "Kusura bakmayın,beklettik." dedim. "Sencer'de geliyor şimdi."

"Ne kusuri kizum,olur öyle şeyler." dedi Asiye babaanne,o dahil herkes keyifsizdi. Bir tek Atakan'ın yüzü gülüyordu,elindeki telefona bakıp sırıtmasının sebebi ise bariz Yağmur'du.

"Günaydın."

Asiye babaanne yemeği başlatınca herkes önündeki tabağa odaklanmıştı. Normalde şen sohbetler dönse de şuan herkes o kadar memnuniyetsizdi ki yemeğine odaklanıyordu sadece.

Alp "Yenge.." deyince ona döndüm. Esma Hala biraz geriye çekilmişti rahat bakışmamız için. "Koluna ne oldu ?" Baktığı yöne baktım,sağ kolumun bilek kısmında hafif bir kızarıklık vardı.

Herkes bana döndü ben ise Sencer'e. Muhtemelen az önceki hengamede olmuştu ve ben fark etmemiştim bile. Sencer'de koluma kaşlarını çatarak bakıyordu,bir şey söylemek zorunda olduğumdan "Bazen öyle kendiliğinden kızarıyor Alp'im ya,çarpmışımdır bir yere aceleden." dedim.

Hepsi eski keyiflsizliğine dönerken bende tabağımdaki salatalığı ağzıma attım her ne kadar iştahım olmasa da sahteden bir şeyler yiyor gibi yapmak zorundaydım. Lokmamı zorlukla yutuyordum. Sencer'in nefesini hissettim yakınımda, kulağıma doğru fısıldadı. "Özür dilerim."

Cevapsız bıraktım ve uzaklaştım ondan. Hem bana aşık olma diyordu hem de beni kendine bağlayacak hareketler yapıyordu. Atakan herkese tek tek baktığında göz göze geldik.

Neden sessizdi masa,çok bariz ortadaydı. "Bakın." dedi Atakan. "Anlıyorum kızgınsınız bana. Yağmur'u da onlar gibi sanıyorsunuz ama değil. Seviyoruz biz birbirimizi."

"Ha bu kizu alduk masamuza,o mi koyacak bize!" dedi Çiğdem Hanım nefret dolu sesiyle,bu sefer tepkisiz kalmadım ve ona da gülümsedim hafifçe.

"Ne Efil ne de Yağmur onlar gibi değil yenge." dedi Atakan ısrarla. "Senin gibi değiller yani,annem gibi de değiller. İkisinin de kalbi tertemiz."

"Beni.." diyerek araya girdim. Saçlarımı iki yandan arkaya ittim. "O kızla aynı kefeye koyma Atakan. Onunla aynı değiliz,o senin için beyazsa ben siyahım demektir." Ellerimi birleştirdim. "O temizse,ben kirliyim. Tanıdığını sandığın kadınla aynı değilim ve aynı olmamak için de elimden gelen her şeyi yaptım."

"Efil.." dedi,ciddi anlarda yenge kelimesini çok kullanmazdı. Gerçi belki de artık yengeleri de sayılmayacaktım. "Yağmur aranızın iyi olmadığından bahsetti ama çözülemeyecek hiçbir problem yok."

"Sana ne anlatsam inanmayacaksın biliyorum." dedim çaresiz bir tebessümle. Onu o bataklıktan kurtarmayı o kadar istiyordum ki elimden hiçbir şey gelmemesi canımı sıkıyordu. "Gözlerini öyle boyamış ki,anlatacaklarımın yalan olduğunu ve asıl karanlığın ben olduğumu sanacaksın. O yüzden susuyorum Atakan,susmak istemesem de bencilce davranıp susuyorum."

Bakışlarından en ufak bir şüphe geçmedi,ona delicesine güveniyordu. Ama bana karşı da bir öfke sezmedim. İyiydi Atakan,bu dünyaya ve bu aileye fazla olan bir masumluğu vardı ve Yağmur onu büyütecekti. Bazen akışa değmemek gerekiyordu,yaşanması gerekilen yaşanmadan ilerlemiyordu çünkü hiçbir şey..

Müsaade istemeden kalktım ayağa. Bir aydır cennet gibi gelen bu yer şimdi Sencer sayesinde beni boğuyordu. Bir çıkmazdaymışım gibi düşünmeye itiliyordum. Bana değer vermesi onu seven kalbime hiçbir zaman yetmeyecekti biliyordum. Dahasını isteyecek bulamadıkça da yıkılacaktım.

"Bugün Alp ve Yusuf'u okula ben bırakayım." dedim onlara bakıp göz kırparak, ikisi de heyecanla annelerine döndüler. "Hem Nehir'le de buluşacağız,onları bırakıp Nehir'in yanına geçerim."

Sevda abla tebessümle "İyi madem." dedi.

Kalkmaya hazırlandığında "Hiç kalkma,ben hallederim her şeylerini." dedim ve tekrar oturttum. "Çocuklar siz doyun,bende beslenmelerinizi hazırlayayım. Bekliyorum sizi."

Salondan çıkarken Çiğdem Hanım'ın arkamdan "Bu nedu yani,iyu yenge pozlari mi ?" dediğini duydum,sabır dilenmekten başka hiçbir şey yapmadım ve mutfağa geçip Sevda ablanın rutini olan işe koyuldum.Dalgındım,canım sıkkındı.

"Bizi yalnız bırakır mısınız ?"

Sencer'in sesini duyar duymaz kafamı kaldırdım. Çalışanlar mutfaktan çıkarken Sencer yanıma kadar gelmişti. Bir adım geriledim ve hazırladığım sandeviçleri paketlemeye devam ettim. "Ne istiyorsun ?"

"Neden buluşuyorsun Nehir'le ?"

"Sebep mi gerekiyor ?"

"Yukarıda söylediklerini unut."

"Sen unutma Sencer,sana düşün dedim." Ona doğru döndüm. "Düşündükçe hak vereceksin bana. Sakinleşmeden ve düşünmeden konuşmayalım. Birbirimizi kıralım istemiyorum." Sessizdi. "Hadi görüşürüz."

Mutfaktan çıktığımda çocukları kapı önünde gördüm. Giyinmelerine yardımcı olup,beslenmelerini çantalarına koydum. Yusuf 3. sınıfa giderken Alp 1. sınıftaydı ve aynı okula gidiyorlardı. Bende kabanımı giydim ve ikisinin elinden tutarak bahçeye çıktım.

Şirket arabalarından birinin anahtarını almıştım,çocukları arka koltuğa yerleştirip kemerlerini bağladım. Bende sürücü koltuğuna binmiştim. Telefondan konumu açıp çocuklara döndüm. "Hazır mıyım bıcırıklar ?"

"Eveet!" dediler bir ağızdan. Gülerek önüme döndüm ve arabayı çalıştırıp çıktım bahçeden.

Yol boyunca onların istediği tarzda şarkılar açmış,sahte kahkahalarımla eşlik etmiştim. Söyleyip,eğlenip gülmüştüm ama bir yanım düşüncelerimin arasında eziliyordu. Bir kere olsun keyifsizliğimi belli etmemek adına sürekli gülümseyip durdum.

Sonunda onları okula bırakıp rotamı değiştirdiğimde derin bir nefes verdim. Arabayı sürerken gözümde canlandı Batum'da geçirdiğimiz bir hafta. Her gün yavaş yavaş nasıl bağlandığımı düşündüm,zaman geçtikçe dahası olurdu ve ben buna katlanamazdım.

Yolum uzundu,şirket Rize'nin merkezinde kaldığı için git git bitmiyordu. Bazen hızlanıyor,bazen yavaşlıyordum.

"Daha kavuşamadan mevlam ayruluk yazmiş." diyordu kadının sesi. Zihnimde Ali ve Nino'nun heykelinin önünde konuştuğum dakikaları tekrar tekrar hatırlatıyordu. O ateşin ta kendisiydi ve bana ateşe düşme demişti..

Ama ben çoktan alevine kapılmış,karşı koyulamaz büyüsüne kanmıştım. Şimdiyse girdiğim bu sularda boğuluyordum ve çıkışı bulmak imkansız gibiydi.

Şirketin önüne geldiğimde kapıdaki güvenlikler sayesinde duraksadım. "Efil Saruhan." dedim kendimi tanıtarak. İkisi de kenara çekilip benim için yer açınca içeri girdim ve güneş gözlümü saçlarımın üzerine yerleştirdim. Bazı gözler bana dönüyor ve bazı fısıltılar geliyordu kulağıma.

"Saruhan'ların gelini değil mi bu ?"

"Niye gelmiş ki ?"

"Onun sayesinde Saruhan'larla Arman'lar birleşmiş,biliyor musun ?"

Danışmana uğramadan asansöre ilerlemiş ve gitmesine fırsat vermeden yakalamıştım. Nehir'in olduğu katı tuşlayıp,beklemeye başladım. Asansördeki garip bakışlar yine üzerimdeydi,bu kadar yabancısıydım işte buraların.

Bir kaç kez Nehir sayesinde gelmiş,onda da utana sıkıla bir kaç saat bile kalmadan dönmek zorunda bırakılmıştım. Kimse beni tanımazdı burada çünkü burası aile şirketiydi ve ben onların ailesinden değildim.

Ben hiç kimseye,hiçbir yere ait olamayan ve oradan oraya savrulan köksüz bir çiçektim. Üstüme basıp ezende,toprağa ekende olacaktı ama günün sonunda yine aynı yalnızlığa mahkum kalacaktım.

Nehir'in kapısını çalıp 'gel' komutunu duyar duymaz içeri girdim. Küçük olsa da ferah ve manzaralı bir odası vardı. Beni görür görmez elindeki kalemi bırakıp ayaklandı. Esmer teni parlaktı,siyah saçlarını tepesinde toplamış ve kalem eteğini giymişti.

Endişeli bakışları bendeyken çantamı koltuğa bırakıp açtığı kollarına koştum. "Neyin var ?" dedi saçlarımı okşarken. Gözlerim istemsizce dolmuştu, dudaklarımı dişleyip geri çekildim. Onun beni böyle sarıp sarmalaması duygulandırıyordu.

Birlikte koltuğa oturduk,dün olanları ve sabah konuştuklarımızı tüm detayıyla anlattıktan sonra onu da düşünmeye itmiştim,sessiz kalmış hüzünlü buruk gülümsememi izliyordu.

"Herkes aşka inanmak zorunda değildir,bence de aşk diye bir şey yoktur." Hep böyle düşünürdü ama aşka inandıran biri geldiğinde bu düşüncesi yok olacaktı, Sencer'e ise aşka olan inancını kaybettiren biri denk düşmüştü.

"Sence önemli olan bu mu ?" dedim,üzmemeye çalışıyordu beni ama gerçeklerin ondan daha çok farkındayım. "Kalbini kapatmış birine her geçen gün umutlarımı bağlamak nasıl zor olacak biliyor musun sen ?"

"Sana değer veriyor ama.." Biliyordum ama yeterli değildi. "İyi davranıyor, seni mutlu etmeye çalışıyor. Yani aşk değil belki ama aranızda elbet ki bir sevgi oluşacak."

"Nehir ben her geçen gün ondan daha fazlasını isteyeceğim,her aşk ya da sevgi karşılık ister. Onun kalbini isteyeceğim ama taşlaşmış kalbi benim olmayacak ve ben her gün daha da yıpranacağım."

"Kötü düşünüyorsun." dedi,elimi tutuyordu ve bir nevi rahatlatıyordu. "Evlilik konusunda da çok üzülmedik mi,neler çekeceğini bilmediğin bir aileye gidiyorsun dedik ama seni kendi kızları gibi seviyorlar. Sencer seni sevmez sanıyorsun ama belki de çok sevecek."

"Bir belkiye ömür bağlamak mantıklı mı ?"

Duraksadı,bu cevabı beklemiyor olacak ki başını eğdi. O da bunu düşünmemiş olacak ki bu sever bir yanıt veremedi. "Haklısın." diyebildi sadece.

"İlyas baba ve Feride Hanım nasıllar biliyor musun ?" dedim,gözümde canlandılar. "Ortak geçen hiçbir sohbette konuştuklarını görmedim, birbirlerine bakmıyorlar bile. Aynı evin içindeler ama yabancı gibiler. İki oğulları var ama onlar bile evliliklerini güzelleştirememiş. Severek evlenmemişler,görücü usülü yani,başta böyle değillerdi bir fotoğraflarını gördüm birbirlerine güzel bakıyorlardı ama aralarında sevgi olmayınca yıllar onları bu hale getirmiş."

Nehir nereye bağlayacağımı biliyordu. "Ama bir şans vermeden sonucu bilemezsin ki. Ona bakarsan benim annem ve babamda sevmeyerek evlenmiş ama sonrasında sevmişler birbirlerini. Annem hala babamın yasını tutuyor."

"Ben ona o şansı verirsem daha da bağlanacağım Nehir,onu bırakamayacak kadar çok seversem ve gidemezsem kendi hayatımı mahvedeceğim. Ona vereceğim şans beni korkutur."

Bakışları saate kaydı. "Bir toplantım var,bu konuyu daha sonra konuşalım ama ne olursa olsun vereceğin her kararda arkanda olduğumu sakın unutma olur mu ?"

"İyi ki varsın."

"Sende iyi ki varsın kuzen."

Birlikte toplarlanıp odadan çıktık. O elinde dosyalarıyla başka bir yöne gideceği için kapının önünde sarılıp vedalaştık. Tam yollarımız ayrılıyordu ki "Nehir Hanım ?" diyen bir ses bizi durdurdu.

Esmer,orta yaşlarda bir adam bize doğru gelip tam önümüzde durdu. "Ersin Bey ?" dedi Nehir,tebessümü sahteydi. Demek ki adamdan pek haz etmezdi.

Adamın bakışları bana değdiğinde "Kuzeniniz mi ?" dedi. Biliyor olmasına rağmen sorması ayrı garipken cevap vermeden elini uzatıp "Ben şirketimizin Hukuk ekibinden Ersin Tan." diye ekledi.

Uzattığı eli tereddütle baktım ve sıkmak üzereyken "Efil Saruhan." dedim.

Tam sıkacaktım ki birdenbire benden önce davranan bir el adamın elini sıktı. Kafamı kaldırdım ve Sencer'le karşılaştım. Benim yerime adamın elini gayet sert bir şekilde sıkarken "Bende Sencer Saruhan." diyordu dişlerinin arasından.

Sencer'in burada ne işi vardı bilmiyordum ama adamın elini öldürecekmiş gibi sıkması daha büyük bir dertti. Kolundan tuttuğumda hafifçe cimcikledim ve uyarıyı almış gibi çekti elini. Öfkeli bakışları anlık bana döndü,sonra tekrar adama.

Adam Sencer'i işaret etti. "Efil Hanım,eşiniz oluyor değil mi ?"

"Evet,eşim." dedim sahte bir tebessümle.

Nehir Sencer'in öfkeli bakışları ve benim onu tutan kolumdan korkmuş olacak ki "Ersin Bey siz toplantıya geçin,geliyorum ben." dedi. Adam kafasını sallayarak yanımızdan ayrıldı,yanımızda olan Kerem'i de yeni fark ediyordum.

"Ben gelmeseydim o piçin elini sıkacaktın ?" dedi.

"Sanki üçüncü dünya savaşını çıkaracakmışım gibi davranma."

"Aynı etki."

"Hayır değil." dedim gözlerimi devirip. "Elini uzatan insanın elini sıkarsın, medeniyet dersi 1."

Nehir ve Kerem'in bastırmaya çalıştıkları gülüşleri kulağıma ilişti. "İnadınla baş etmek bazen çok zor oluyor."

"Bir süre sonra baş etmeyeceksin merak etme." İma ettiğim şeyi anlayınca sinirli bir soluk vermişti. "Sizin burada ne işiniz var hem ?"

"Bugün toplantıya Poyraz Bey gelecekti ?" dedi Nehir de.

"İşi vardı onun,bu yüzden biz geldik."

Kerem'in çapkın bakışları Nehir'in üstünde dolandığında kaşlarımı çattım, uzağımda olmasa bir yumruk yerdi. "Kerem,o bakışlarına sahip çık!"

Söyleceğim şeyi anlayıp sırıtarak önüne döndü,sonra hesabını sorardım ona. Sencer sadece beni izlerken bende özenle ona bakmıyordum. Çalışanların bakışları ara ara dönüyordu bize.

"O zaman geçelim toplantıya."

Nehir koridora doğru yürürken Kerem'de peşinden yürüdü. Sencer son kez bana baktığında bu sefer kehribarlarına döndüm bende. "İşim bitsin, konuşacağız."

"Sen düşündün mü,düşünmeden konuşmam."

"Düşündüm."

Yalan söylüyordu. "Ya he he,hadi görüşürüz."

Arkamda onu bırakıp asansöre doğru ilerledim. Çalışanların fısıltıları kulağıma ilişiyordu,ne dedikodular döndürüyorlardı Allah bilir. Umursamıyordum,asansör düğmesine bastım.

"Yenge!"

Gelen sesle arkama döndüm,Kerem yanıma ulaşıp nefesini düzene sokup doğruldu. "Yetiştim." Anlamsız bakışlarımı görmüş olacak ki "Kocan dedi ki onu bekleyecekmişsin,birlikte eve geçeceksiniz." diyerek açıkladı.

"Çok bekler." dedim yüzümü buruşturarak. Birlikte asansöre bindiğimizde kabanımın kemerini bağladım ve çantamdan telefonu çıkardım. Öğleni çoktan devirmiştik,sabah kahvaltı etmediğimden gerek midem bulanıyordu.

Şirketten çıkarken Kerem hala arkamdan geliyordu. Kendi arabamın yanına ulaştığımda Kerem önüme geçti. "Yenge,acı bana!" dedi yalvaran gözlerle.

"Çekil önümden!"

"Vallahi gebertir beni,giderse kendine kefen bul dedi."

Güldüm keyifle. "Mezar taşını da ben yaptırırım sorun yok,rahat uyu mezarında."

"Zalimin karısı daha da zalim oluyor arkadaş!" dedi kollarını kaldırarak,açık kahve saçlarını karıştırdı ve benimkinden daha açık olan yeşil gözlerini dikti üstüme. Hala bir umut bekliyordu işte. "Yengem lütfen."

Araba anahtarını çıkarıp,kilidini açtım gülerek. "Kerem,sana bir sır vereyim mi ?" Arka koltuk kapısını açıp çantamı bıraktım ve sürücü kısmına geçtim. Binmeden önce "Değil sen,burada Sencer dahi olsa ben istemediğim sürece beni kimse durduramaz." dedim.

Arabayı çalıştırıp,sürmeye başladım. Kerem'in arkamdan çaresizce baktığını görsem de gülmekten başka hiçbir şey yapmadım.Saçlarımı geriye savurup,boş yolda rahat rahat ilerledim.

Bazen araba sürmek,radyodaki şarkıları dinlemek bile uzaklaştırıyordu bazı şeylerden. Ama şuan işe yaramıyordu ve beni daha çok düşünmeye itiyordu. Bir yanım hata yaptığımı bas bas bağırırken bir yanım bu yoldan devam etmem gerektiğini söylüyordu.

Nehir'le konuştuklarımı düşündüm. Evet haklıydı,amcam ve yengem gibi de olabilirdik ama bu bir ihtimaldi. Bir ihtimalin kucağına kendimi bırakamazdım,zaten yıllarım kendimi o ailede heba etmekle geçmişken birde kalan ömrümü kötü geçiremezdim.

Evin bahçesine girerken telefonum çalmaya başladı,arabaya bağlı olduğu için direk ekrana gelmişti arama. Sencer arıyordu,meşgule attım. Bir kez daha aradı,tekrar ve tekrar. Arabayı park edip,anahtarı da güvenliğe teslim ettim ve bahçeye doğru ilerledim.

Telefon bir kez daha çalınca bıkkınla açtım. "Bu siktiğimin telefonu neden açılmıyor ?" diye bağırdı,kulağımdan uzaklaştırdım doğal olarak. Gayet sağlıklı bir şekilde uzayan kırmızı ve sarı gülleri kokladım,mis gibilerdi.

"Efil!"

"Ne var ?" dedim gayet sakin bir tonda,karşı taraftan öfkeli bir nefes sesi işittim. Kendini dizginlemeye çalışıyor olacak ki bir süre bekledi sessizce.

Sakin bir ses tonuyla "Bekle dememe rağmen beni neden beklemedin karıcığım!" dese de saklamaya çalıştığı sitemi hissedebiliyordum,ayrıca dişlerini sıktığını da.

"Karım muhabbetinden sıkıldım,alıştırma olsun diye sen söyleme bence artık Sencer." Sıkılmamıştım,kulağıma öyle hoş geliyordu ki ama aynı zamanda beni daha da baklıyordu.

"Efil,konuşmak istiyorum." Duraksadı,bu sefer gerçekten sakindi ama kızıyordu da. Sessizce cümleyi tamamlamasını bekledim. "Yemin ederim düşündüm,söz veriyorum sakin olacağım. Allah aşkına kimseye karşı göstermediğim toleransı sana gösteriyorum. Bunun hatrına bile beni dinlemelisin."

Haklıydı. Evlendiğimiz ilk günden itibaren beni kırmamaya özen göstermiş, dilediğim her şeyi yerine getirmekte gayret etmişti. Mecbur bırakılmış olsakta beni savunmuş,sahiplenmiş ve annesine dahi ezdirmemişti. Batum'da geçirdiğim bir haftayı saymıyordum bile..

"Tamam.." dedim sakin bir sesle,kıyamadım daha fazla. "Her ne kadar bir şeyi değiştirmeyecek olsan da dinleyeceğim."

"Yarın-"

"Yarın isteme var Sencer,tüm gün kuaförde oluruz muhtemelen." dedim

Duraksadı. "Akşam o zaman ama geç gelirim toplantı var."

"Açıklama yapmak zorunda değilsin."

Evin kapısını çaldığımda çalışanlardan biri açtı. Gülümseyerek baş selamı verdim ve kabanımı soyup içeri geçtim. "Allah'a emanet ol demeyecek misin ?"

Salona girdim,Asiye babaanne ve Esma hala örgüyle ilgileniyordu. Sevda abla ve Umay'da televizyondan gündüz dizisi izliyordu. Birinin önünde bezelye birinin önünde fasulye vardı.

"Demeyeceğim."

Hepsi yandan yandan bakıyordu bana. Ailecek merak doluyduk,kiminle konuştuğumu merak eden gözlerle bakınca dudaklarımı oynatarak 'Sencer' dedim. Hepsi gülümseyerek önüne döndü.

Sessiz kalmasına şaşırdım,bir süre yanıt alamayınca "Sencer ?" dedim endişeyle.

"Görüşürüz Efil."

Ben daha bir anda soğuyan sesine anlam veremezken telefonu suratıma kapattı. Ekrana bakakaldığımda sitemle "Manyak!" dedim.

"Erkekler gelmiyor akşam yemeğe." dedi Umay,kafamı salladım bende haberimin olduğunu belirterek.

Bir süre sessizce telefonla bakıştık,Allah'a emanet ol demediğim için kötü hissediyordum. Her toplantı arifesi başlarına bir şey olur mu diye korkardık ama ben hep Allah'a emanet ederdim onu..

Tekrar arayıp aramamakta kararsız kaldım. Ama işin sonunda gururum galip gelmişti ve tekrar aramamıştım onu. Sabah ona söylediklerimden sonra gardımı indiremezdim. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmamalıydı.

Akşama kadar kafamda dolandı durdu,hem konuşacağı şeyleri merak ediyor hemde dinlemek istemiyordum çünkü hak verirsem diye korkuyordum. Üstelik canına zarar gelecekmiş gibi bir his vardı içimde,ne olurdu da inat etmeseydim ve Allah'a emanet ol deseydim..

Yalnızca biz kadınlar ve çocuklar akşam yemeğimizi yemiştik,aynı sohbet bizim aramızda da geçiyordu ama bir yandan onların eksikliği hissediliyordu. Yemekten sonra çocuklar ödevlerinin başına geçmişti. Feride ve Çiğdem Hanım ise her zaman ki gibi odasına.

Biz ne mi yapıyorduk ?

İstemeye istemeye yarın için hazırlık yapıyorduk. İkramları,götüreceğimiz bohçayı hazırlamıştık. Bu süreçte bir bohçamın bile olmaması,kendi evimden nasıl apar topar çıkarıldığım aklıma gelince buruk hissediyordum.

İşimiz bitince salonum loş ışığında koltuklara atmıştık kendimizi. Hafif karanlık olması uykumu getirse de aklım Sencer'de olduğu için uyumak istemiyordum.

"Haydi,Allah rahatluk versun." dedi Asiye babaanne ayağa kalkıp. Arkasını döndüğü esnada evin kapısı alacaklı gibi çalınca hepimiz ürkmüştük. Yerimde doğruldum ve endişeyle çarpan kalbimi tuttum.

İlyas baba girdi içeri,elinin bir kısmında kan vardı. Hepimizde dolandı gözleri, kime aitti o kan ? "Sencer omuzundan vuruldu ama kurşun sıyrıldı. Panik yapmayın,pansuman malzemelerini getirin."

Nefesimin kesildiğini hissettim,yerimden kıpırdayamadım. Vuruldu ne demekti,o kan Sencer'e mi aitti ? "Nereyedur bu uşak!" dedi babaanne eski yerine otururken.

"Baba.." dedim fısıltıyla,dolan gözlerimi gördü. Kanlı eli omuzuma değdi ve ben ürperdim.

"Kizum vallahi iyudur,aha şimdu gelecek görürsün."

Umay pansuman çantasıyla geldi,arkasından ise Poyraz ve Mustafa Abi. En son Sencer ile Atakan girdi. Gözlerim Sencer'e değdi,beyaz gömleğinin omuz kısmı kana bulanmıştı. Yutkunamadım,ayaktaydı ve iyi görünüyordu ama yarası içimi sızlattı.

"Yengem iyi misun ?" dedi Sevda abla.

"İyiyim yenge,sıyırdı zaten."

"Nasil oldi bu koçari ?"

"Oldu bir şekil işte."

Gözlerim Sencer'de,omuzunda ve bana değmeyen gözlerinde gidip geldi. Canının yandığını bilmek benimkini daha çok yakıyordu sanki,yaramı sızlatıyordu ve ağlayasım geliyordu. Koltuğa oturunca ayaklarım istemsizce ona doğru gitti,yanına oturdum.

"İyi misin ?" dedim titreyen sesimle. Bakışları bana döndü,soğuk bakıyordu ya da farklı.. Yabancıydım bu suskun kehribarlara,elim koluna gitti.

Bizi izleyen insanların olduğunu biliyordum,muhtemelen aramızda bir sorun olduğunun farkına varmışlardı da. Umursamadım,onun cevap vermesini beklerken çekmedim gözlerimi üstünden.

"Sen Allah'a emanet etmeyince.." Güldü,keyifsiz bir gülüştü. "Ne kadar istekli dilediysen beni bir daha görmemeyi,Azrail bir uğradı bana."

Kırılmıştı..

Ona Allah'a emanet ettiğin kişiyi,bir kez daha görmeden ölmezmişsin demiştim. İşe ve toplantılara her gittiğinde,dilimden bu dökülürdü ve ben bunu çok sevdiğini biliyordum. Ama bugün söylemeyince,kırılmıştı..

"Saçmalama." dedim zorlukla. Sol gözümden akan yaşı hızlıca sildim ve bize izleyenlere kaçamak bakışlar attım. "Öyle bir şey dilemedim." Ciddi olmayan bir öfkeyle baktım. "Kendi kafanda kurup duruyorsun."

Sessiz kaldı,gözlerime bakarken hiçbir şey söylemedi. Umay'a dönüp "Yenge sen ver bana malzemeleri,ben hallederim." dedi ve elini uzattı. Umay kutuyu uzatınca onun yerine ben aldım ve ayağa kalktım.

Sencer'e döndüm. "Kalk hadi." Kalabalığa dönüp "Hayırlı geceler." dedim ve arkama bakmadan salondan çıktım. Sencer'in adımlarını arkamda hissediyordum. Vurulup da nasıl ayakta kalabiliyordu,şaşırmıştım açıkçası.

Odaya girdim,arkamdan o da girip kapattı kapıyı. Yatağın üstünde açtım çantayı ve gerekli malzemeleri çıkardım. Sencer'de gömleğinin düğmelerini açmaya çalışıyordu ama sol elini oynatamadığı için zorlanıyordu. Yanına gidip düğmeleri açmaya başladım.

"Nasıl oldu ?"

"Boşversene,çok mu umurunda ?"

Yüzlerimiz çok yakındı,bana bakarken bir şeyler bekler gibiydi. "Umurumda tabi ki." dedim,sebebini sormaması için dua ettim aynı zamanda. Gömleği dikkatlice üzerinden çıkardım.

Kenara bırakıp yatağa oturması için kolundan tutup oturttum. Pansuman malzemelerini çıkarıp dizlerimin üstüne oturdum ve içim acıyarak baktım yarasına. Sıyrılmıştı ama eti parçalanmıştı,kanını durdurmuş olsa da çevresi hep kandı,

"Acırsa söyle tamam mı ?" Kafasını salladığında bir parça bezle kirli kanı temizlemeye başladım. Beni izliyordu,yumuşak bakışlarına bakamıyordum.

"Özür dilerim." dediğinde elim duraksadı,öylece kaldım. "Seni kırmak istemedim,sadece ileride üzülmemen için öyle söylemek istedim ama öfkeli olunca da elime yüzüme bulaştırdım."

Yutkundum sertçe,işime devam ederken "Önemli değil." dedim.

"Seni kırıyorsam bu önemlidir Efil ve seni kırmamış olsaydım beni üzmeye kıyamazdın." Haklıydı,kırgın olmasam bu kadar sert davranamazdım. "Ama anlıyorum seni,sabah söylediklerini de korkunu da anlıyorum."

"O zaman bana hakta veriyorsun."

"Vermiyorum." Kanı temizledikten sonra gerekli ilacı sürmeye başladım. "Bu korkuların gerçek olacak diye bir kaide yok. Ben ilk günden beri seni mutlu etmeye çalışıyorum,senin için çabalıyorum. Biliyorum ki bu ileride de değişmeyecek."

"Başkasına aş-"

"Başkasına aşık olmana müsaade etmeyeceğim." Sargı beziyle sarmaya başladım. "Seni ömür boyu öyle sarmalayacağım ki hayatın tadını çıkarmaktan gözün başka hiçbir şeyi görmeyecek."

"Yanılıyorsun." dedim,işim bittiğinde geri çekildim. "İyimser bakıyorsun olaylara,bunlar birer ihtimal ve ben ihtimallere sırtımı yaslamak istemiyorum."

Ayağa kalktım ve kirli bezleri banyoya götürüp çöpe attım. Ellerimi yıkarken ona direnebilmek için kendime defalarca telkinde bulundum. Bu kadar kolay ikna olmamalıydım,mutsuz olma ihtimalim bu kadar yüksekken kanmamalıydım.

Odaya geri döndüğümde olduğu yerde duruyordu,düşünceliydi. Yanına gittiğimde karşısına oturdum. "Diğer kötü olan tüm ihtimalleri senin için ortadan kaldırırım."

"Geleceğe müdahale edemezsin."

"Ef-"

"Sencer şimdiye kadar hep iyiliğimi düşündün,iyiydin." Gülümsedim. "Sen iyi bir insansın. Bunun için teşekkür ederim sana ama benim bir evlilikten beklentim bu değil. Görevimizi yaptıktan sonra ikimizde yolumuza bakacağız ve bu bizim için en doğrusu."

"Değil."

"Mümkün olduğu kadar yan yana gelmemeye özen gösterelim,bir arkadaş gibi kalmak ikimiz içinde iyi olacak. İnsanların yanında mecburen rol yapmalıyız,o yüzden o konuda da dikkatli olalım. Uzun sürmeyecek zaten,babamın dengesi bir kaydı mı gerisi kolay."

"Ne arkadaşı ya!" dedi sitemle.

"Lütfen Sencer,uzatma." derken onun değil kendi canımı yakıyordum. "Şu isteme işini atlattıktan sonra mümkünse depo işine devam edelim. Tamam mı ?"

Cevap vermedi,öylece bakarken sinirden göğsü inip kalkıyordu. Yataktan kalkıp sessizce giyinme kısmına geçti,bu bir kabulleniş miydi bilmiyordum. Odaya döndüğünde üstünde siyah bir tişört vardı,yüzüme bile bakmadan dışarı çıktı.

Ben ve buruk kalbim odada baş başa kaldığımızda kendimi yastığa bıraktım ve gözümden yaşın akmasına izin verdim. Sevmek acıydı,sevmek zulümdü. Kimi sevsem gitmek zorunda kalıyordu,kime bağlansam şöyle yaralanıyordum gönlümden.

Ona bir şans vermeyi,evliliğimize bir şans vermeyi herkesten çok ben istiyordum ama günün sonunda o şans beni pişman ederse yine acısını çekecek olan bendim.

İhtimallere sığınamazdım,kimsenin benden yana olmadığı bu dünyada kendimi şansa bırakamazdım. Geçmiş beni yakacakken birde aşkın ateşimi harlamasına izin veremezdim. Sencer iyiydi,beni sevmese de hep iyi kalacaktı ama bir süre sonra ben ona zulüm olacaktım. O da biliyordu bunu ama kabul etmek istemiyordu.

O aramızda geçen bir aya benden daha çok bağlanmış,mutluluğa kanmıştı ama o rüyadan uyanmasına çok yoktu..

⚓️

Bugün bana mı daha zordu,Sencer'e mi kestiremiyordum. Kaçamak bakışlarla onu izliyordum ama o elleri cebindeyken bir kere bile bakmamıştı bana,sinirlenmemek elde olmuyordu bazen. Dünden belli tek kelam etmemiştik.

Gözlerindeki duyguları öyle güzel gizliyordu ki ne hissettiğini çoğu zaman anlayamıyordum. Özellikle yanımızda birileri olduğunda çok daha sert bir kişiliğe büründüğünden dolayı işim zorlaşıyordu.

Kıyafetim hakkında yorum yapmasını,iyi ya da kötü bir şeyler söylemesini bekledim ama sadece bakmakla yetinmişti. Bakarken tek bir mimik oynatmaması bir yana,ondan bir övgü bekleyen kendime kızıyordum.

"Efil." dedi Atakan. Sabahtandır yerinde duramıyor,oradan oraya heyecanla gidip geliyordu. Herkes,her şey hazırdı. "Lütfen bir aksilik çıkarmayın olur mu,bugün benim en mutlu günüm. Yanımda olun.."

Heyecanı ve içine sığmayan aşkı gözlerimi doldurdu. Kafamı salladım gülümseyerek. Ne söylesem boşaydı,ona düşman olup tamamen Yağmur'un eline bırakmamak için istediğini yapacaktım. O sevdiği kadının gerçek yüzünü görmeden,ben bir şey söylemeyecektim. Bazen,bazı acıları yaşamak gerekiyordu.

Herkes arabasına yerleşirken bende Sencer'in peşinden ilerledim,biner binmez kemerimi takıp arkama yaslandım. Üstten aynayı açıp,hafif bir tonda yaptığım makyajımı tekrar kontrol ettim. O esnada Sencer arabayı sürmeye başlamıştı.

"Ne bu ?" dedim alaylı bir gülüşle. "Trip mi atıyorsun ?"

Güldü,keyiften uzak bir gülüştü.Kehribarları yolu izlerken,kaşları çatıktı. Bir an bana bakacakmış gibi oldu. "İstediğin bu değil mi ?"

"Baş başayken evet ama yanımızda birileri varken bunu yapma." Başımı cama yasladım. "Sonra soruyorlar,aranızda ne oldu diye. Verecek bir cevabım olmuyor doğal olarak."

"Ben eski defterleri açıp,her şeyi mahvettim diyebilirsin."

"Ben mi açtım!" diye yükseldim bir anda. "Sakladığın her şeyi bir bir yüzüme haykıran sensin,okları bana çevirme!"

Siyah gömleği,kaslı vücuduna yapıştığından gerildiğini görebiliyordum. Sesimi yükseltmem ve bazen de parmak sallamam onu sinirlendiriyordu ama umurumda bile değildi.

"Gizleseydim daha mı iyiydi!"

"En başından söylemeliydin."

Aramızda bir sessizlik oluştu,ikimizinde sinirli nefesler arabayı dolduruyordu. Dinmek bilmeyen bir ateş ikimizi de yakıyordu,beni acıyla onu ise öfkeyle. Tanıdık sokakları izlerken eve yaklaştığımızı biliyordum.

Telefonumun çalmasıyla çantamdan çıkarıp yanıtladım. "Efendim Nehir."

Fısıltıyla "Abim geldi,seni öğrendi ve şuan çok zor zapt ediyoruz!" dedi. Kalbim korkuyla çarpmaya başladı,gerginlik çıkmasın diye dua etmeye başlamıştım bile. "Önceden haber vereyim,şoka uğrama istedim."

"Zamanı mıydı ya,niye gelmiş ki ?"

"Bilmiyorum,sen kocana sahip çık yeter." Gözlerim Sencer'e kaydı,Batu'yla yan yana gelseler birbirlerinin öfke havuzunda boğulurlardı.

"Tamam,yani inşallah.."

Batu,Nehir'in abisiydi. Amcamın ölümünden sonra İstanbul'da eğitim almaya başlamıştı ve bir tek tatillerde gelirdi yanımıza. O da Nehir kadar iyiydi,beni İstanbul'a götürmeyi bile düşünüyordu ama her defasında babamın engellerine takılıyordu.

Esmerdi,tıpkı amcama benziyordu. Dış görünüş aynı olsa da huyları asla aynı değildi. Amcam hep sakin bir adamdı ama Batu genellikle gergindi,doğruları için savaşmaktan geri durmazdı ve fazla cesaretliydi. Küçükken ondan korkar kaçardım ama büyüdükçe samimiyetimiz artmıştı.

Bir zamanlar Nehir gibi abi demeye başlamıştım ama bunu istemiyordu. Yaşlı olmadığını iddia edip,Nehir'e bile kızıyordu ona abi dediği için. Bizimle eğlenirdi hep,gezdirir ve yanından ayırmazdı asla. Yağmur'u da seviyordu,her ne kadar ben ve Nehir onu istemesekte hep bizimle gezdirirdi.

"Sencer." dedim telefonu çantaya koyarken. "Lütfen aramızda bir sorun yokmuş ve gerçekten de mutluymuşuz gibi davran. Onların eline bir koz vermek istemiyorum,mutluyuz tamam mı ?"

"Mutluyduk zaten."

"Sürekli şunu yapmasan olmaz mı ?" dedim derin bir nefes verirken. Evin bahçesine girdik. "Kavga,dövüş olmasın aramızda lütfen. Öfkeni benden çıkarma."

Zihnim bu evde yaşadığım kabuslarla dolup taştı. Her bir taşında çığlıklarım, ağlayışlarım ve yakarışlarım vardı. Bahçenin her bir yanında buruk bakışlar, hasret kalınmışlıklarım vardı. Bu evi tekrar görmek hiç iyi gelmemişti bana.

Arabadan indi herkes,Atakan eline çiçeği alırken Esma Hala'da çikolatayı kapmıştı. Sevda abla oğullarının üstünü başını düzeltiyordu,anneliğini çok sevmiştim onun. Sürekli onlarla ilgileniyordu,hoş sohbetleri vardı ve faydalı eğitimler veriyordu.

Sencer'in elini elimde hissettiğimde kalbim hızlandı,üstümde böyle derin bir etkisi varken ben nasıl hiçbir şey olmamış gibi yapabilirdim ki. Bir elimi tutması bile beni şahlandırıyorken nasıl ömür boyu kalabilirdim onun sevgisizliğinde ?

İlyas babanın sabırsız ve bıkkın söylenmeleri eşliğinde Atakan nihayetinde kendini hazır hissedip kapıya yürümeye başladı,bizde hemen arkasındaydık. Zili çaldı titreyen elleriyle,güldüm bu haline. Kapı açıldığında Yağmur ve Nehir'in güler yüzüyle karşılaştık.

"Hoş geldiniz." dedi Yağmur,ilk defa böylesine güldüğünü görüyor olmam ise beni fazlasıyla şaşırttı. Sencer'e değmiyordu gözleri,sanki tanımıyormuş gibi olması ustalığını ortaya koyuyordu. Demek planı bu ailenin oğullarıydı.

Tek tek içeri geçtik,Nehir gülümseyerek ama endişeyle baktı gözlerime. Demek istediğini anlamam zor değildi. Şuan olay yeri sakin ama her an alevlenebilir. Aynı gülüşle karşılık verdim. "Çok güzel olmuşsun." dedim fısıltıyla.

"Dön de aynaya bak,ışıl ışılsın." Bakışları yanımda,elimi hala bırakmayan Sencer'e döndü. Gülümsüyordu ama aramızda iyi şeylerin olmadığını o da biliyordu.

Birlikte içeri geçtik,salona girince gözlerim evi değil celladım olan insanları taradı. Dedem ve babam kalkma zahmetinde bulunmamış,tekli koltuklara oturmuştu. Hemen yanlarındaki üçlü koltuğa ise babaannem,yengem ve o.

Batu. 

Göz göze gelince hafifçe tebessüm ettim. O hiç sevecen bakmıyordu,Sencer'e ve elimi tutan eline bakıp duruyordu. Gözlerimde bir şey arıyormuş gibi uzunca baktı,ufak bir korku midemi bulandırmaya başlamıştı.

Bizimkiler boş buldukları yerlere otururken Sencer ve ben sandalyelere oturduk. O esnada elimi kurtardım elinden. Nehir'de benim yanımdaydı. Atakan ve Yağmur ise bir diğer köşedeki ikili sandalyede yan yana oturmuşlardı.

Herkes birbirini izliyor ama tek kelam etmiyordu. Ortamda oluşan gerginlik en çok Atakan'ı endişelendiriyordu,görülebiliyordu. Bir sorun olur da buradan onun mutluluğuyla ayrılamazsak diye ödü kopuyordu.

Kaçamak bakışlarım Batu'ya döndü,Sencer'le bakıştıklarını anladığımda dudaklarımı dişleyip yanımdaki Nehir'in kulağına yanaştım. "Çok kötü bakıyorlar birbirlerine,daha önceden tanışıyorlar mıdır sence ?"

"Karşılaşmış olabilirler." diye fısıldadı.

Ellerimle oyalanıyor,evi görmemeye çalışıyordum. Bir yerlere baktıkça daha çok dağılıyordu odağım,bu ortamdan soyutlanıp bambaşka kabuslara savruluyordum.

"Efil."

Batu'nun sesiyle kafamı kaldırdım. Gözlerim onun siyah gözleriyle buluştuğunda hafifçe güldü. İstemsizce tebessüm ettim,özlemiştik birbirimizi ama şuan öyle bir ortamdaydık ki kalkıp sarılamıyorduk bile.

"Hoş geldin." dedim.

"Hoş bulmadım küçük hanım." Suratı düştü,öfkeli gözleri babama döndüğünde sertçe yutkundum. Yanlış bir şey söyler de Sencer öfkelenir diye çok korkuyordum.Tekrar bana baktı. "Bu olanlardan neden haberim yok ?"

"Zamani değul oğlim." dedi yengem,Batu'nun kolunu uyarır gibi sıktı.

"Bağa zamansuz dersenuz,böyle olir ana!" dedi şiveyle,hoşuma gidiyordu böyle konuşması. Güldüm ama bastırmak adına dudaklarımı dişleyip Nehir'e döndüm. O da benim gibi gülüyordu,küçükken de bizi güldürmek için şiveli konuşurdu.

"Tamam ula,sus artuk!" dedi babam,kızgındı ama Batu'yu da seviyordu. Ondan sonra bu ailede Batu gelirdi,aynı şekilde şirkette ve bir çok yerde de böyleydi bu.

"Hadi bu kız aşık olmuş." dedi Yağmur'u gösterip. "Ver gitsin,aşkın önüne kim geçebilmiş biz geçelim. Zaten bu kıza kimse bir şey yapamaz,bu delirtir onları."

"Çok sağol ya,isteme günümde ne kadar iç açıcı konuşuyorsun."

"Rica ederim." dedi Batu tüm ciddiyetiyle ve bana döndü. "Ama bu kızın ne günahı var anlamıyorum. Tanımadığı biriyle evlendirmek nedir ya!" Yüzünü ekşitti. "Hadi bunların beyinleri sınırlı,kızım sen nasıl kabul edersin böyle bir şeyi ya! Bir alo desen gelip kurtarmaz mıydım ben seni ?"

Sencer'in sinirli nefes alışverişlerini duyabiliyordum. Bir şey demesin diye dua ederken ben ondan önce davrandım. "Olan oldu Batu. Daha fazla üstünde konuşmaya gerek yok,lütfen bu güzel günü mahvetmeyelim."

"Senin hayatın mahvolacak ama ben bu güzel günü mahvetmeyeceğim öyle mi ?" Ayağa kalktığında,gerginliğim arttı. Nehir'e endişeyle bakarken onun da benden farksız olduğunu gördüm. "Yok öyle bir şey güzelim,boşanma kağıtlarını avukatlara hazırlatıyo-"

Sencer onun lafının bitmesine izin vermeden ayağa kalktı ve öyle hızlı kalktı ki altındaki sandalye devrildi. Herkes gibi bende soluğumu tutmuştum. Ayağa kalkarken olası bir hareketliliğe karşı Sencer'in koluna yapıştım.

"Birincisi-" dedi,bıraksam dalacakmış gibi sinirliydi. "Bir daha karıma güzelim demeyeceksin,o sahiplik eki bir tek bana ait. İkincisi haddin olmayan şeylere burnunu sokma,o boşanma kağıtlarını yediririm sana!"

Batu bir kaç adımla dibimize kadar gelmişti. "Birincisi ben Efil'e istediğim şekilde seslenebilirim ve bu seni ilgilendirmez çünkü o sana ait değil. İkincisi yedirebiliyorsan yedirsene!"

Sencer tekrar adım atmaya kalkışmıştı ki aralarına girdim. İkisinin de kollarından tuttup uzak tutmaya çalıştım. "Dokunma ona!" diye çıkıştı Sencer, elimi onun kolundan çektim. Olay çıkması istediğim en son şey bile değildi.

"Batu.." dedim,öfkeli bakışları bana döndü. "Boşanmak istemiyorum, sandığının aksine mutluyum. Onlar iyi bir aile ve bende bu ailenin bir parçasıyım artık." Kaşlarını olabildiğince çattı,gözlerindeki hayal kırıklığını görebiliyordum.

"Mesele aile değil,mesele bu adam!"

"O da benim ailem!" dedim aynı çıkışmayla,duraksadı ve omuzları çöktü. Bunu Sencer'de beklemiyor olacak ki duruldu. "Beni mutlu ediyor Batu,onun yanında olmak bile beni mutlu ediyor." Oyun değildi,yalandan değildi sözlerim. "Lütfen, uzatmayalım olur mu ?"

Çöken sessizlikle nefesimi verdim. Bana bakan gözlerinde gördüğüm kırgınlık canımı yaktı,onun böyle bakmasına alışık değildim. Bir şeyler anlatmak ister gibiydi ama susuyordu.

Sencer elimi tutup bakışmamıza son verdi. "Siz devam edin baba,biz gidiyoruz." Arkasını dönmeden önce Batu'ya aynı sertlikle baktı. "Karımdan uzak dur!"

⚓️

Bölümden herkese helloo!
Nasılsınız ? Bölüm nasıldıı?

Instagram'dan bilmeyenler için;
-Kesit (Fragman) Günü : Salı
-Bölüm Günü : Cuma

Kesitlerimiz ınstagramda paylaşılıyor,bu yüzden
takip etmenizi tavsiye ederim.. (@/ mavibirlotus)

Lütfen oy vermeyi ve yorum belirtmeyi unutmayın,
bunlar beni yazmaya daha da teşvik ediyor :)

Hoça kalın!

 

 

Bölüm : 06.12.2024 11:22 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...