7. Bölüm

Bölüm 6 | Bir İstanbul Masalı

M.
mavibirlotus

 

|Düzenlendi|
(Bölümün hepsi düzenlendiği için hepsini okumanızı tavsiye ediyorum.)

 

Hoş geldiniz,oy vermeyi unutmayınız lütfen.
Satır arası yorumlarda buluşalım.

 

⚓️

Bazı cümleler,kendine itiraf edemediğin gerçekler ağır geliyordu insana. Dilimden döküldükten sonra fark etmiştim yalan söylemek için ağzımı açsam da doğruyu konuşmuştu kalbim.

 

Onun yanımda olması bana mutluluk veriyordu. Gözlerinin üstümde olması, elinin elimde olması. Büyüsüne kapılmış gibi,varlığına muhtaçmışım gibiydi. Olması gerekeni değil kalbimin yapmak istediklerine boyun eğmek istiyordum, kendimle savaşıp duruyordum.

 

Yol boyu tek kelam konuşmamıştık,tek ses onun verdiği sinirli soluklardı. Eve vardığımızda beni beklemeden arabadan indi ve kapıyı açanları bile görmezden gelip merdivenlere yöneldi.

 

Arkasından bakarken derin bir nefes verdim,topuklularımı soyup elime aldım. Kapıyı açan çalışana iyi geceler diledim ve peşinden çıktım. Odaya girip kapıyı açık bıraktı,arkasında olduğumu biliyordu ve benim için kapatmamıştı.

 

İçeri girip kapıyı kapattım ve elimdeki topuklulukları kenara bıraktım. Gömleğinin düğmelerini koparırcasına açtı,üstünden sıyırdığında yarasına değdi gözlerim. O kadar sinirli hareket etmişti ki,yarası kanamıştı.

 

"Yaran kanıyor." dedim sitemli bir sesle,göz ucuyla omuzuna baktı. Umurunda değilmiş gibi gömleği yatağın üstüne savurup balkon camını açtı. "Gel pasuman yapalım."

 

Banyoya gidip,dolaptan gerekli malzemeleri alıp odaya döndüm. Yatağa oturdum,bakışları bendeydi. Gelmesini işaret etsem de yerinden kıpırdamadı. "Kim bu adam ya,kim ki böyle konuşabiliyor ?"

 

Makyaj aynasına doğru ilerledi bense alayla güldüm ve "Oyun bitti Sencer,baş başayız." dedim. Onun rol yapmasını isteyen bendim halbuki.

 

Önünde bulunan masanın üstündeki her şeyi devirip "YETER!" diye bağırdı. Yerimde sıçradım korkudan,elimdekileri bırakıp ayaklandım. "NE OYUNU LAN! HERİF SANA GÜZELİM DİYOR NE OYUNU!"

 

"BAĞIRMA!"

 

"BAĞIRTMA O ZAMAN!"

 

Yere düşen her şey kırılmıştı,ayaklarım çıplak olduğundan batma ihtimalı vardı ama umursamadan yaklaştım ona. "Son ver şu tavırlarına,beni de sinirlendirme! Kuzenim,birlikte büyüdük olabilir böyle şeyler!"

 

Beni kıskanıyor muydu ? Kaşlarım olabildiğince çatıktı,tıpkı onun gözleri gibi öfkeli bakıyordum. İnsan sevdiğini kıskanırdı,Sencer ise ben bana ait olanı kıskanırım diyecek bir tipti. Kıskançlık anlayışlarımız birbirinden çok farklı olduğundan,beni kıskanması çok büyük bir şey ifade etmiyordu. 1

 

"Olamaz!" dedi,başını eğip yere ve çıplak ayaklarıma baktı. "Hasbinallah!"

 

Belimden tuttuğu gibi havaya kaldırmıştı. "Sencer!" diye çıkışsam da umursamadı ve yatağa doğru ilerleyip oraya bıraktı. Yatağın boyu yere yakın olduğundan üstünde ayakta olmama rağmen onun boyunu sadece ufak bir farkla geçiyordum.

 

"Bu güzellik ne diyor,ona ne senin güzelliğinden!" Anlımı ovaladım gerginlikle,o hala devam ediyordu. "Aitlik eki kullanıyor,hayırdır ya! Kim oluyor o kim! Güzelim ne ya!"

 

"Senin söyleyemediğini söylüyor diye mi bu öfken ?"

 

"Damarıma basma benim!" dedi yaklaşıp,öfkeden gözleri kızarmıştı resmen. Yaralı omuzu yine gözlerime çarpttı,artık kan tüm bezi kaplamıştı.

 

"Kapat şu konuyu o zaman,ben zaten gerekeni söyledim." dedim ve yarasını işaret ettim. "Otur da şu yarana bakalım,kan kaybından şekerin düştü herhalde o yüzden bağırıp duruyorsun."

 

Sustu,yatağa oturunca bende yanına oturdum. Sinirli olduğundan göğüs kafesi hızla inip kalkıyordu. Bandı canını yakmamaya özen göstererek çıkardım, kanayan yarayı bir başka bezle kurutmaya başladım.

 

"Görüşmeyeceksin onunla."

 

"Abartma." dedim anında. "O sadece iyiliğimi düşünüyor,mutlu olduğumu görse zaten bir şey demeyecek."

 

"İstemiyorum Efil!" diye yükseldi tekrar.

 

Yarasına sertçe bastırdım bezi,ufak bir inilti kaçtı dudaklarından. "Senin isteyip istememen beni ilgilendirmiyor."

 

"Ben senin kocanım!"

 

"Zamanı geldiğinde boşayacak olacağım kocamsın."

 

Geri çekilip bana döndü,elimde bezle öfkeli gözlerine baktım. "Boşanmayacağız ama diyelim ki boşandık. O güne kadar sen hala benim karımsın!"

 

"Yani ?" dedim tek kaşımı kaldırıp.

 

"O adama gülmeyecek,konuşmayacak,bakmayacaksın." İşaret parmağını kaldırdı. "Hatta yan yana dahi gelmeyeceksin."

 

"Yuh artık ama ya!" dedim ve kolundan çekip eski pozisyonuna alıp kanı temizlemeye devam ettim. "O benim kuzenim diyorum sana,Nehir gibi işte."

 

"Nehir erkek değil."

 

Gözlerimi devirdim. "Ben sana diyor muyum şununla,bununla konuşamazsın diye ? Nasıl bir saçmalık bu!"

 

"İstersen söyle." dedi umursamazlıkla,yeni bir bez alıp yarasını kapattım ve bantladım. "Ama ben zaten söyletecek şeyler yapmıyorum,senden ve yengelerimden başka hiçbir kadınla konuşmuyorum.."

 

Kendime engel olamadım. "Bende sanki elalemle konuşuyorum,kuzenim ya hani!"

 

"Beni ilgilendirmiyor."

 

Kanlı bezleri alıp banyoya gittim. Çöpe attıktan sonra ellerimi yıkadım o hala içeride söyleniyordu ve bu hali bazen fazlaca hoşuma gidiyordu. Odaya geri döndüm.

 

"Bu işi iyi yapıyorsun,daha önce birine yaptın mı ?" dedi.

 

Karşısına oturup kafamı salladım. "Bazen babama,bazen de Batu'ya." Ağzımdan çıkanları kulaklarım duyduğunda dudaklarımı dişleyip gözlerimi sıkıca yumdum. Of ama ya!

 

"Kime kime ?" dedi tekrar kabaran öfkesiyle.

 

"Kimse!"

 

"Efil!"

 

Daha yeni dinmişti öfkesi,niye tutamıyordum ki bu çenemi. Mecburiyetle "Batu." dedim.

 

Çenesi kasıldı. "Neresinde oluyordu yarası ?"

 

"Parmağı,kafası felan.." dedim kısık bir sesle,keşke daha tutarlı bir yalan söyleseydim. Gözleri inanmadım diye bağırıyordu resmen. "İki kere göğsü,bir kere sırtı,bir kere karnı,bir kere bacağı.."

 

Gözleri kısıldı,sinirden kıpkırmızı olduğunda sevecen olduğunu düşündüğüm bir gülüşle baktım gözlerine. Yemedi elbette,yüzünü yüzüme yaklaştırdı ve fısıltıyla "O adamı öldürmemem için bir sebep söyle." dedi.

 

"Abartmamak olabilir mesela!" dedim,sağlam omuzundan itip yüzünü uzaklaştırdım kendimden. O geldikçe dudaklarım ona çekiliyordu resmen.

 

"Beni bir kere öpersen.." Dudaklarıma baktı. "Yanında ben varken görüşmene bir şey demeyeceğim,söz veriyorum."

 

İstemsizce kahkaha attım ve "Sağ ol,kalsın." dedim.

 

"Bak bunun kınası var,düğünü var." dedi tek kaşını kaldırıp. "Orada konuşursan onunla,mekanı patlatırım normalde ama beni öpersen sakin kalırım."

 

Daha fazla güldüm,gözlerimden yaşlar gelince sildim. Beni izlerken o da gamzesini göstererek tebessüm ediyordu. Bazem gözüme o kadar tatlı geliyordu ki karşı koymam imkansız oluyordu.

 

Bakışlarımız birbirimizdeyken gülüşlerimiz soldu. Gerçekliğe döndüğümüzde ikimizde içinde bulunduğumuz durumdan memnun değildik. Ben ondam kaçıyorken o da bu kaçışı kabullenmek zorunda kalıyordu.

 

"Bunu bize yapmaya kararlı mısın ?" dediğinde gözlerimi kaçırdım. Kararlı değil mecburdum,beni anlayamıyordu.

 

"Aramıza yastık koyarak uyursak,temastan kaçınmış oluruz." Kaşları çatıldı ve alayla güldü. Öfkesini görebiliyordum. "Fikrimde bir değişiklik yok Sencer,her şey konuştuğumuz gibi."

 

Geçen akşam gece uyandığımda birbirimize sarılı haldeydik,yatağın ucunda uyusakta yine birbirimize çekiliyorduk. Bunu Sencer görmeden kalkmıştım tabi ama bu sefer kendime de engel olmak için aramızda bir şeylerin olması şarttı.

 

O öylece kalırken ben yerimde ün kalkıp giyinme kısmında gidip üstümü değiştirdim ve yedek yastıkları getirdim,aramıza dizdikten sonra kendi kısmıma geçip gözlerimi yumdum.

 

Sencer hala aynı pozisyonda durmuş,sadece beni izliyordu. Onu üzdüğümden daha fazla üzüyordum kendimi. Sarılmak isterken itmek,gülmek isterken somurtmak bana da zordu ama mecburdum. Beni ittiğinde düşmemek için mecburdum.

 

⚓️

 

Boğazımdaki kurulukla yüzümü ekşittim ve esnedim.Gece boyu süren huzurlu uykuma son vermek istemesem de kalkmak zorunda olduğum için ağır ağır açtım gözlerimi. 1

 

Başımın olduğu yer bir yastık değildi,şuan kollarımla ve bacaklarımla sarıldığım şey ise bir battaniye değildi. Sencer'in çıplak göğsündeydim,hatta tüm vücudumla ona sarılmış bir vaziyetteydim. Elleri kazağımın içinden belimde dolanıyordu,burnu saçlarımdaydı.

 

Başta bu dünyanın en normal şeyi gibi gelmişti,çünkü o benim kocamdı ve çoğu sabah birbirimize sarılı halde uyanırdık. Sonrasında zihnimde son üç günün özeti geçince olabildiğince hızlı bir şekilde yerimde doğruldum.

 

"Günaydın." Keyifli gözlerine,kaşlarımı çatarak baktım. Gamzesi dikkatimi çekiyor,gel beni öp diyordu ama bakmadım o tarafa. Yastıkların zerresi bozulmamıştı,benim tarafım ise bomboştu. Çünkü ben sınırı aşıp Sencer'in kucağında uyumuştum. "Ben hiçbir şey yapmadım,kendin gelmişsin." 1

 

Açıklamasına yanıt vermedim,hızlı bir atlayışla kendi tarafıma geçtim ve tekrar uzandım. Şu son zamanlarda uyku o kadar tatlı geliyordu ki,sabah kahvaltılarına katılmak istemiyordum. "Kahvaltıya gelmesem ne olur ki ?" dedim esneyerek. 1

 

"Neden gelmek istemiyorsun ?"

 

Göz kapaklarım bir kapanıp bir açılırken "Uykum var.." dedim. Yanıt alamadım o sessiz kalınca bende kendimi bırakmıştım,nasıl olsa saati geldiğinde uyandırır diye düşünmüştüm.

 

Ne kadar geçmişti bilmiyordum ama tekrar huzura kavuşacağım esnada midemden ağzıma gelen sıvıyla yerimde sıçradım. Olabildiğince hızlı bir şekilde banyoya koştum,sebebini bilmediğim bir şekilde midemi boşalttım. Bu esnada boğazımda oluşan acıdan dolayı gözlerim yaşarıyordu. 6

 

Nihayet bittiğinde ayağa kalkıp elimi yüzümü yıkadım. Yağmur altında konuştuğumuz akşam gözlerimin önüne geldi. Saatlerce o soğukta bekleyipte hasta olmamak imkansızdı zaten,maalesef hasta olunca da böyle mahvoluyordum hep.

 

Odaya döndüğümde Sencer'i göremedim,yerdeki cam kırıkları da yoktu. Muhtemelen ben uyumaya çalışırken o giyinip aşağı inmişti bile,gözlerim saate kaydı. 7.12 mi ? Gözlerim şaşkınlıkla büyüdü,geç kalmıştım!

 

Hızlıca giyinme odasına koştum,sıradan bir kot pantolon ve kırmızı bir kazak giyip odaya döndüm. Telefonumu arka cebime koyup,koşar adımlarla odadan çıkıp, merdivenleri inmeye başladım.

 

Salona nefes nefese girdiğimde bakışlar bana dönmüştü. "Kusura bakmayın gerçekten." dedim mahcubiyetle,gözlerim Sencer'e döndü. "Neden kaldırmadın beni ?"

 

"Uyumak istiyorum dedin."

 

Kınayıcı bakışlarım eşliğinde yanındaki sandalyeye oturdum. Asiye babaanne ve İlyas baba önemli olmadığını gayet samimi bir dille dile getirince biraz rahatlamıştım. Midemin boş olduğundan olsa gerek,acıkmıştım.

 

"Yenge hanım!"

 

Atakan'a döndüğümde sol elindeki yüzük parmağını bana doğru salladığını gördüm,gülümsedim bu tavrına. "Hayırlı olsun,Allah hep mutlu etsin." dedim, en içten dileğim buydu onun için. "Dün için de kusura bakma,tatsızlık çıksın istemedim. Batu biraz korumacı,mutlu olmadığımı düşündüğü için.."

 

"Adını anma."

 

"Ne ?" dedim kaşlarımı çattım ve ona döndüm. Rahatlıkla peyniri ağzına attı ve dünü andıran sahiplenici bakışlarını üstümden çekmedi bir süre. "Abartma seviyene hayran kalıyorum."

 

"Dün bu konuyu konuştuk,uzatmayalım bence."

 

Sinirli bir soluk verdim,üzerimizde olan bakışlardan dolayı gerçekten uzatmak istemiyordum ama bu konuda ona boyun eğemezdim;Batu Nehir'den sonra gelen tek akrabam,ailemdi. Bu kadar basite alamazdım.

 

"Bende dün sana cevabını verdim zaten,bence de uzatmayalım."

 

Önüme dönüp çatalımı tabağıma batırdım,tüm keyifsizliğimle önümdekileri yemeye başladığımda diğer herkes kendi yemeğine dönmüştü. İlk defa bizi böyle birbirimize ters gördüklerini ve hatta üç gündür aramızda bir sorunun varlığının farkında olduklarını biliyordum.

 

Kahvaltı öncekilerinin aksine daha sessiz geçiyordu,Sevda abla çocukları okula hazırlamak için onlarla birlikte kalkmıştı ve ben canımın istediği peynir neden midemi bulandırıyor diye düşünüyordum. Yakında öksürmeye,hapşırmaya da başlardım.

 

"Efil,kizum."

 

"Efendim babaanne ?"

 

"Senun yüzin bir solgundir,hayurdur iyi misun ?"

 

"Aslında iyiyim ama üşütmüşte olabilirim."

 

"Sağa nane limon edelum,içup iyice dinlen." Kafamı salladım gülümseyerek, ayağa kalkıp çalışanlara seslene seslene çıktı salondan. Önüme dönmek yerine bana bakan Sencer'e döndüm. O da benim gibi yağmurun altında kaldığımız geceyi hatırlamış olacak ki gözlerini kaçırdı.

 

"Kızım istersen Sencer seni hastaneye götürsün."

 

Bu sefer de İlyas babaya gülümsedim. "Yok baba,iyiyim zaten biraz dinlenirsem geçer."

 

Gülümseyerek kafasını salladı,Umay'la Poyraz'ın sohbetine dahil olup onlarla konuşmaya başladık. Umay'ın ailesi Ankara'da yaşıyormuş ve bir ziyaret etsek mi diye düşünüyorlardı. Çiğdem Hanım biraz terslemiş olsa da Poyraz annesini umursamıyor sadece Umay'ı dinliyordu. Onların bu tatlı halini gülümseyerek izliyordum.

 

Çalışanlardan biri içeri girip "Efil Hanım." deyince bakışlarım ona döndü. "Bir misafiriniz var." Kaşlarımı çattım,Nehir olsa direk içeri alırlardı. "Kuzeniniz olduğunu söyleyen bir beyefendi."

 

Batu.

 

Anında gerildi vücudum,gözlerimi sıkıca yumduğumda Sencer'in tepkisini merak ediyordum. Derin bir nefes verip,elimdeki çatalı bıraktım ve ayaklandım.

 

"Geri gönderin!" dedi Sencer,kaşlarımı çatıp ona döndüm.

 

Benim dile getirmek istediğimi İlyas baba dile getirdi. "Ula saçmalama!"

 

Kafamı sinirle iki yana salladım ve onları orada bırakıp salondan çıktım. Koşar adım kapıya ulaştığımda aralık olan kısımdan onu görebiliyordum. Kapıyı sonuna kadar açtığımda bana döndü ve gözlerimiz buluşur buluşmaz ikimizde gülümsedik.

 

Açtığı kollarına baktım,sarılıp sarılmama konusunda tereddüt yaşadığım esnada belime yerleşen el ve ciğerlerimi dolduran kokuyla göz devirdim. Bu adam beni gerçekten delirtebilirdi!

 

Batu Sencer'i görünce kollarını indirmiş,kaşlarını olabildiğince çatmıştı. Az önce gülen halinden eser yoktu. "Sarılmak yasak herhalde!" dedi sitemle, bana dönüp sorgular gibi kafasını iki yana salladı.

 

"Dün sana karımdan uzak dur diyorum,sen ertesi gün dibimizde bitiyorsun!"

 

Batu cevap vereceği esnada Sencer'e döndüm,bir elim göğsünde yerini alırken gülümseye çalıştım. "Kocam,senin işe gitmen gerekiyor bence. Bizde Batu'yla biraz oturalım,sonra haberleşiriz olur mu ?

 

Gülümsedi,gamzesi ortaya çıktığında bakışlarım oraya takıldı. Ona ilk defa kocam dediğimi anladığımda hem kendime kızmış hem de içimdeki tatlı hisse kapılmıştım. Roldü,Batu yanımızda olduğu için oyundu. Kalbim oyun dinlemiyor,küt küt atıyordu ama..

 

Batu'nun öksürüğü bakışmamızı kesti,ona doğru döndüğümde hala kapıda beklettiğimi fark edip "İstersen salona geçelim,istersen bahçeye." dedim. Sencer sessizdi,sadece varlığını belimdeki eliyle hissettiriyordu.

 

"Bahçe iyidir." dedi,kafamı salladım ve Sencer'in kollarından kurtulup askılıktan kabanımı aldım. Üzerime giyip kemerimi bağladım,ev terliğini çıkarıp ayakkabımı da giydikten sonra göz ucuyla Sencer'e bakıp Batu'nun peşinden yürüdüm.

 

Evin yan kısmında bahçede kurulu bir masa ve sandalyeler vardı. Birlikte oraya doğru yürüdük ve sessizce oturduk. Bakışlarım kucağımdaydı,o ise beni izliyordu. "Bu adamla gerçekten mutlu musun,yoksa rol mü yapıyorsun karar veremiyorum.."

 

"Batu,bunu dillendirmesen artık ?" dedim çaresizce.

 

"Bir şey mi yapar sana ?"

 

Kaşlarımı kaldırdım,kafamı iki yana sallayarak güldüm. "Sencer öyle biri değil, tanımıyorsun onu."

 

"Sende tanımıyorsun Efil." Sinirli bir soluk verdi. "Allah için bir buçuk ayda nasıl güvenebilirsin böyle birine,nasıl inanabilirsin ?"

 

Çok daha kısa sürede inanıp güvenmiştim halbuki. Kalbim öyle müsaitti ki buna,birine güvenmeyi o kadar istiyordu ki zamanın hiçbir anlamı kalmıyordu bazen. İç güdüyle kafamı gökyüzüne kaldırdım,odanın camına kaydı bakışlarım. Bizi izliyordu..

 

Batu'da onu görmüş olacak ki alayla ve sinirle gülüp bana döndü. Açıklama bekler gibi baktığında "Kıskanıyor." dedim. Ama sevdiği için değil,onun karısı olduğum içindi. Bu detayı Batu bilmese de olurdu. 1

 

"Sarılmamıza bile izin vermedi,nefes alırken de izin istiyor musun ?" Alayla arkasına yaskandığında gözlerimi devirdim. "Sen babandan başka kimseye boyun eğmiyorsun,herkese hır gürsün de bir bu adama mı eğildi boynun ?"

 

"Ben artık babama bile boyun eğmiyorum Batu." dedim,damarıma basıyordu ve bunu bilerek yapıyordu. "Sencer'den de bir şeyler için izin almıyorum,o da izin almamı beklemiyor zaten. Ama senden kıskandı işte,ne diyebilirim. Sende Nehir'i kıskanmıyor musun,hiçbir erkekle konuşmasına izin vermiyorsun."

 

"Aynı şey değil,ben onun abisiyim."

 

"O da benim kocam."

 

Sinirle yaklaştırdı sandalyesini,yüzümü yüzüne yaklaştırıp "Şunu söyleyip durma,anladık kocan!" diye çıkıştı. Geriye çıktım,arkama yaslanıp derin bir nefes verdim.

 

"Sen ne yapıyorsun,İstanbul nasıldı ?"

 

Konuyu kapatma çabama karşı öfkeli bir soluk verdi ve keyifsizce "Güzeldi." dedi. "Sende Batum'a gitmişsin,Nehir söylemişti."

 

"Muazzam bir şehir."

 

Sessiz kaldık bir süre,ben ona bakarken o tırnaklarıyla oynuyordu. Ne zaman üzülse ya da bir şey için strese girse bu hale bürünürdü. Bu halinden dolayı suçlu hissediyordum evet,belki de o da kendini suçluyordu ama kabullenmesi kısa sürerdi.

 

"Amcam sizi bu akşam için yemeğe davet edecekmiş." Kaşlarım çatıldı. "İlyas Bey'e bugün söyler muhakkak. Bu evlilikleriniz onun o kadar işine yaradı ki, yüzdelik dilime baktığında işlerde kar oranı yükseldi. Adam resmen kızlarını iş için kullandı."

 

Buruk bir tebessüm peyda oldu dudaklarımda. "Onun beni kullanmadığı hiçbir şey kalmadı zaten."

 

"Efil.." dedi,sesi kısık ve buruktu. "Bazı şeylere çok geç kaldığımı biliyorum." Gözleri dolduğunda anlamsızca baktım ona. "Ama bu evlilikten dönmek için geç değil. Bu adamın nelerin içinde olduğunu,neler yaptığını bilmiyorsun. O iyi biri değil,lütfen gel vazgeç bu evlilikten."

 

"Çevremde hiçbir zaman iyi insanlar olmadı Batu.." Kabulleniş dolu bir gülüş sundum. "Olgunlaştıkça anladım ki aslında ben bile iyi biri değilim..Sencer'e gelecek olursak nelerin içinde olduğunu biliyorum,onu bu şekilde kabullendim ve mutluyum." Ayağa kalktım. "Lütfen Batu,boşanma konusunu özellikle onun önünde dile getirme."

 

Ayağa kalktı,başını eğip bir kaç saniye sessiz kaldı. "Bu kadar mı ?"

 

"Beni düşündüğünü,korumaya çalıştığını biliyorum. Sen ve Nehir benim için çok kıymetlisiniz. Ama artık Sencer'de benim için kıymetli ve ben ikiniz arasında kalmak istemiyorum,lütfen ona göre davranalım."

 

"Anlaşıldı." dedi keyifsizce,gözlerime değil çevreye bakıyordu. "O herif seni üzerse,canını yakarsa burada olduğumu bil Efil." Sonunda gözlerimiz buluştu, fazlasıyla üzgündü. "Kimsen yoksa,ben varım. Ne yaparsan yap,ben seni bırakmam."

 

"Teşekkür ederim." Gözlerim dolu doluydu,karşılıklı tebessüm ettik. "İyi ki varsın,umarım sende hep mutlu olursun."

 

"Bu saatten sonra zor." 3

 

"Anlamadım ?"

 

"Akşam görüşürüz,kendine dikkat et."

 

Sarılmak istedğini biliyordum ama çekiniyordu anlıyordum. O benim abimdi, kuzenimdi. Nasıl kıyabilirdim ki ? Ondan önce kollarımı boynuna sardım ve korkusunu kırdım. Kolları belime yerleştiğinde gülümsedim. "Sende kendine dikkat et." deyip geri çekildim.

 

Dönüp gittiğinde,arkasından bir süre bakakaldım. Söylediği her şey zihnimde canlanırken kendimi sandalyeye bıraktım. Sencer'in iyi olmadığını biliyordum ama ne kadar kötü olduğunu bilmiyordum,bu beni ikilemde bıraksa da asıl amacımın masa olmasından dolayı bu düşünceleri sildim.

 

"Ben seninle konuşmasını istemezken-" Karşıma oturdu,gözleri görüş açıma girdi. "Sen sarılıyorsun öyle mi ?" Öfkeliydi,kızaran gözlerinden anlayabiliyordum. Öylece izledim yüzünü,cevap vermek yerine harelerinin ardına sakladığı duyguları görmeye çalışıyordum ama nafileydi..

 

"Boşversene,zaten boşandıktan sonra umurunda olmayacak zaten."

 

Bu sefer susmadı. "Tüm Karadeniz karşıma dikilsin yine de senden boşanmayacağım." Kaşlarımı çattım. "Sana bir daha dokunursa ve ben o elini kırmazsam benden daha şerefsizi yok!"1

 

Sandalyesini devirip ayağa kalktı,arkasını dönüp gideceği esnada ayaklanıp kolunu tuttum ve durdurdum. Ateş saçan hareleri benimkilerle buluştu. "Şunu yapmaktan vazgeç artık,gerçekliğe geri dön. Kabullenmeni bekliyorum ama sen daha da zorlaştırıyorsun her şeyi. Duy beni,biz sadece arkadaşız ve zamanı geldiğinde yolumuz ayrılacak."

 

"Hayır,karımsın." dedi anında. "Ve bende bunu kabullenmeyeceğim,senden de boşanmayacağım. Asıl beni anlamayan sensin,benim için aşk defteri kapandı dedim diye geçirebileceğimiz güzel günleri mahvedemezsin."

 

"Sen aşkı da duyguları da umursamıyor olabilirsin Sencer!" dedim sertçe,öfke ikimizi de ele geçirmişti. "Benim kalbim senin gibi taşlaşmış değil,senin gibi bir mecburiyete umut bağlayamam ben anladın mı ? Duygularımı yaşamak istiyorum ve bunu da senin sevgisizliğin uğrunda harcamak istemiyorum! Bu yüzden benden uzak duracaksın,şu tavırlarına da son vereceksin." 2

 

Sessiz kaldı,neye takılmıştı bilmiyorum ama kaşlarını çatmasından bir şeyleri düşündüğünü biliyordum. Ona arkamı dönüp giderken canım yandı,onun kalbi taşlaşmış değildi ama bana taş olmalıydı. Mecbur değildi ama uğraşıyordu.

 

Direnemiyordum,ona direnemiyordum. Ağlama hissiye dolup taşarken eve girip ayakkabılarımı soydum. Evi saran yemek kokusu midemi bulandırırken yüzümü ekşittim. Odama döndüm ve hissettiğim halsizlikle kendimi yatağa bıraktım,tam ortasında cenin pozisyonunda gözlerimi yumdum.

 

Öyle karıştı ki tüm duygularım,onun içimi sarmasına kızıp duruyordum. Bir yandan sımsıkı sarılmak istiyorken bir yandan kelimelerim kılıç oluyordu ona karşı. Kalbim geçmişte kalan bir ilişki için evliliğini mahvetme derken aklım sevgi olmadan olmaz deyip duruyordu.

 

Kısacık bir zaman diliminde nasıl böyle bağlandığımı bilmiyor ve hatta sürekli hayret ediyordum. Bu kadar mı savunmasızdı kalbim,bu kadar basit miydi kapılarını açmak ?

 

Midemde hissettiğim ağrıyla yerimde doğruldum,ağzıma doğru gelen sıvıyı fark etmemle koşarak banyoya gittim. İçimdekileri çıkarırken öksürüklerim kesilmiyordu ve vücudum yangın yeri gibi alev alevdi. Öksürüklerim yırtıcıydı ve boğaz ağrısından gözlerim yanıyor,burnum akıyordu.

 

Sonunda yerimde doğrulmayı başarıp elimi yüzümü yıkadım. Kızaran gözlerime baktım aynadan,derin nefesler alıp sakinleşmeye çalıştım. "Ufak bir soğuk algınlığısın,ne diye böyle uğraştırıyorsun ki.." dedim ve söylene söylene odaya geri döndüm.

 

Yatağın üzerindeki telefonumdan bildirim sesi gelince yorgunca elime aldım. Sencer akşam için hazırlanmamı ve babamlara davetli olduğumuzu yazmıştı. Cevap yazmadım,görüldü atıp çıktım ekrandan.

 

Yatağa tekrar uzandım ve güçsüzlükle kapanan gözlerime itaat ettim. Uykusuz değildim ama o kadar yorgundum ki tek kaçış uykuydu. İçinde bulunduğum durumdan habersiz teslim oldum karanlığa.

 

⚓️

Ayaklarımın isyan ettiği,kalbimdeki korkunun arkasına bakmadan kaçtığını biliyordum. O eve gitmek,onların sofrasına oturmak istemiyordum. Hafızamdan silmek için uğraştığım hakaretlerini,unutmaya yüz tutmuş yaralarımın acısını duymak ya da görmek istemiyordum. 1

 

Tüm suratsızlığımla aynadaki aksime tekrar baktım. Gerdanımdaki zarif kolyenin ince zinciri ve ucundaki yusufçuk altındı,bu yüzden parıldıyordu. Bileğimde ise yine altın ama zarif bir kaç bilezik vardı. Saçlarım her zamanki gibi açıktı ve belimde salınıyordu.

 

Söylenene göre hepimiz gitmeyecektik yemeğe. İlyas baba,Feride Hanım, Atakan,Sencer ve ben. Asiye babaanne de gelecekti ama rahatsız olduğunu söyleyip odasına çekilmişti. Gelmek istemediği için bir tür bahane oluşturduğunu odasına gidip onu kontrol ettiğimde fark etmiştim.

 

Duyduğum kapı açılma sesi kalbimde bir takım hızlanmalara yol açınca içten içe kızdım kendime. Gelişi bile beni böyle heyecanlandırmamalıydı. Aynanın önünden çekilip odaya döndüğümde gömleğinin düğmelerini açıyordu.

 

Bakışları benim vücudumda dolandığında kaşları çatılı bir halde yeşillerime döndü. "Senin şu yırtık elbiselerle derdin ne ?"

 

Başımı eğip yırtmacımdan süzülen bacağıma baktım neyden bahsettiğini anladığımda göz devirip yatağa oturdum. Cevap veremeyecek kadar kızgın ama kaslarını izlemek isteyecek kadar da hasrettim.

 

Odağım elimdeki telefonda olsa da hareketlerini yandan yana izliyordum. Giyinme bölümüne girdikten bir kaç dakika sonra çıktı,giydiği lacivert gömlek ve siyah pantolonla hem uyumlu hem de oldukça yakışıklı görünüyordu. Saatini takarken bakışları bana döndü.

 

"Beni izlemeyi bırak,yanıma gel."

 

"Rüyanda görürsün."

 

Gözleri boynumda,bacaklarımda ve dudaklarımda dolandı. "Rüyamda neler gördüğümü bir bilsen.." dedi içli bir nefesin ardından. Tüylerim ürperdi,kanım kaynadı ve tutkulu bakışlarını titrek bir nefesle izledim.

 

Aynı tutkuyu bende görmemesi için gözlerimi kaçırdım. "Sapık!"

 

Güldü,gülüşü içimi ısıttı..Hazırdı,saatlerce izleyebileceğim bir manzara gibiyken içli bir nefes verip ayağa kalktım. "Efil."

 

"Efendim ?"

 

"Ben yırtık felan dedim ama.." Ensesini kaşıdı,karşısında durduğumda "Çok, çok güzel olmuşsun." dedi. Kalbim hızlandı,bakışlarının güzelliğinde dirildi sevincim. Gülümsememeye çalışsam da engel olamadım tebessümüme.

 

"Teşekkür ederim,sende fena olmamışsın."

 

Gamzesine ölebilirdim. "Yanına yakışmaya çalışıyoruz işte.."

 

O böyle iyi davrandıkça oturup ağlamak istiyordum,bakışlarında ve gülüşünde kalakalıyordum. Çıkış yolu yokmuş gibi zihnimi de kalbimi de ele geçiriyordu. Ben bu adamdan nasıl gidecektim bilmiyordum,ben bu içimdeki şeyi nasıl koparıp atacaktım bilmiyordum.

 

Birlikte meridvenleri inerken kalbimde uçuşan kelebeklere lanet ettim,bu kadar heyecanlandırmak zorunda değillerdi. Atakan ve Feride Hanım kapıdayken İlyas baba arabada bekliyordu. Onlar birlikte yola çıkarken bizde Sencer'in arabasıyla yola çıkmıştık.

 

Midemde hafif bir kasılma hissediyordum,bir sorunun olduğunu biliyordum. Yakında doktora gitsem iyi olacaktı,ölümcül hastalık olmazsa eksik kalırdım zaten. Kendi kendime güldüm,dert makinası olmuştum. 1

 

"Batu İstanbul'a dönmedi mi hala ?"

 

Gerildim. "Sabah geldi ya hani,demek ki hala burada."

 

"O yemekte de olacak mı ?"

 

"Aileden biri olduğu için evet."

 

Verdiği sinirli sokukla dudaklarımı aralamıştım ki benden önce davrandı. "Efil başlama Allah aşkına,yok zaten o senin kuzenin. Yok zaten boşanacağız,yok oyun oynuyoruz,yok kendini kaptırma. Bin kere tekrar ettiğin için anladım artık merak etme. Zihnimden çıkmıyor söylediklerin."

 

"Ne mutlu bunları unutmaman.." dedim yarım bir gülüşle. "O zaman orada da bunu hatırlayarak davranırsan Batu'ya sevinirim."

 

"Sana dokunmasın,sana saçma sapan şeyler söylemesin o zaman niye sıkıntı çıkacak ki ?" Evin bahçesine girdik. "Sen hala benim karımsın,ona göre davranacağım yani."

 

"Laf anlamaz bir çocuk gibisin."

 

Kemerini çözdü. "Sende inatçı bir keçisin."

 

"Sende sürekli saçma sapan kıskanan bir öküzsün."

 

"İnkar etmiyorum." Yanağımdan makas aldığında "Ama saçma değil." diye ekledi ve indi arabadan. Arkasından güldüm istemsizce,bu adam beni öldürecekti en sonunda. Bende kemerimi çözüp indim arabadan. 1

 

Başım hafiften dönmeye başladığında kapı eşiğinde Sencer'in elimi tutması bana dayanak olmuştu. Yine Nehir ve Yağmur karşılamıştı bizi. Yağmur İlyas baba ve Feride Hanım'ın elini öptükten sonra bize bakmadan arkalarından gitti.

 

Bizde içeri girdiğimizde Nehir'le salona yöneldik. Yemek kokuyordu her yer,midem bulanıyordu. Gözler birbirinin üstünde gergince dolanıyordu.Direk herkes yemek masasına geçtiğinde bizde bizim için ayrılan yere oturduk.

 

Tıpkı isteme gününde olduğu gibi gergindi herkes,salona girdiğimizde yalandan bir tokalaşma sonucu yemek masasına geçiyorduk. Çoğunun bana değen bakışlarına karşılık vermiyor,kendi ailem değilmiş gibi yabancı davranıyordum.

 

Batu'nun varlığı Sencer'i gerdiğinden olsa gerek sürekli bende geriliyordum. Sencer bir şeyleri kanıtlamak ister gibi elini üstümden çekmiyor ya belimi ya da elimi tutuyordu. Şuan da bile sandalyemin üstüne kolunu atmış,bir tutam saçımı okşuyup duruyordu.

 

İştahsız olduğumdan çatalı tabağımda dolandırıyordum ama diğer herkes yemeğine odaklanmıştı ve birbirine bakmıyordu bile. Mümkün olduğu sürece yemekleri hemen bitirip gitmek istediğimiz barizdi. Atakan ve Yağmur bizden bağımsız bambaşka dünyada gibilerdi,yemek yerken fısıltıyla sohbet ediyorlardı.

 

Nehir yanımda olduğundan arada kulağıma eğilip bir kaç şeyin dedikodusunu yapmıştı. Kaynanan neden suratsız,Sencer neden saçını okşuyor,Atakan ve Yağmur nasıl bu kadar iyi anlaşıyor..Gibi gibi bir sürü soru ve benim keyifsiz gülüşlerim.

 

Batu'nun sessizliği "Efil." diyerek bölmesi bakışları üzerimize toplamıştı. Sencer'in saçımı okşayan eli durdu,boğazımdaki lokmayı zorlukla yuttum.

 

"Efendim ?"

 

"Neden kuş kadar yiyorsun ?"

 

Herkes neden tabağıma bakıyordu ki,midem bulandığı için yiyemiyordum bu kadar abartmaya gerek var mıydı ? Ne cevap vereceğimi bulsam bu anlamsız sessizlik sona erecekti.

 

"Beğenduremeduk hanumefenduye."

 

Babaannem araya girmeseydi şaşıracaktım zaten,gözlerimi devirip bizzat baktım alaylı gözlerine. "Şimdiye kadar çok umursadın ya neleri beğenip beğenmediğimi,şimdi yorum yapıyorsun öyle mi ?"

 

"Bağa bak-"

 

"Emine Hanım!" diyerek araya girdi Sencer,bakışlarım ona döndü. "Buraya abim için geldik,onun ve sizin torununuzun mutluluğu için bir aradayız. Ama karıma bir laf daha söylerseniz,sizde dahil hiçbirinize huzur vermem!"

 

"Sen kimsin ki benim babaannemi tehtid ediyorsun!" Batu çatalını sertçe masaya vurdu. "Aile içinde sürtüşmeler olur,biz keni aramızda hallederiz bu yüzden-" 2

 

"Efil sizin ailenizin bir parçası değil!"

 

"Buna sen mi karar veriyorsun ?" Batu bana döndüğünde daha da gerildim, elimdeki çatalı sıktım. "Kukla mısın sen bunun elinde,ne derse yapıyor musun ? Dilin yok mu senin,niye bununla muhattap oluyoruz biz!"

 

Sencer yerinden kalktığında Batu'da kalkmıştı. "Belanı sikerim senin, bağırmayacaksın lan karıma!"

 

"Sencer,tamam oğlum."

 

"Batu,otur!"

 

İkisi de umursamadı onları. Aralarındaki gerginlik başımı döndürüyor,alev alev yanmama ve midemdeki bulantının artmasına sebep oluyordu. Beni taşıyamayacak güçte olan ayaklarıma rağmen yerimden kalkıp Sencer'in koluna tutundum.

 

"Sencer.." dedim fısıltıyla.

 

Bana döndü,öfkeliydi ama kendini dizginliyordu. "Ne Sencer.." Bağırmıyordu. "Bu adam böyle konuşacak ve ben susacak mıyım Efil,ne Allah aşkına!"

 

"Lütfen." derken sesler karışmaya başlamıştı bile.

 

"İyi misin sen ?"

 

"Değilim.."

 

Gözlerim kapanıp açıldı,istemsizce iki elimle Sencer'in koluna tutundum. "Efil." dedi ama sesi çok uzaktan geliyordu. Kehribarlarındaki endişeyi izlemek istesem de sürekli önüme düşen karartı buna engel oluyordu.

 

Sonunda bedenim çöktü ama yere değil bir sıcak kucağa düştüm. Sesler kayboldu,görüntüler silindi. Karanlıktı,her yer karanlıktı..

 

⚓️

 

Sencer Saruhan

 

Efil'in düşmesine izin vermeden kucağıma aldığımda endişeyle bakıyordum kapanan gözlerine. Nehir Efil'in saçlarını geriye itiyor,ona sesleniyordu ama cevap alamıyordu.

 

"Abi,araba!" diyebildim sadece.

 

"Hastaneye gerek yok,oğlum yatır şuraya." Babam salondaki koltukları işaret ettiğinde tereddütte kaldım. Hastanelik bir durumu olabilirdi,geç kalmak istemiyordum. "Bir bakalım,uyansın. Sonra götürürüz hastaneye."

 

Babamı hep dinlerdim,ne derse haklı ve doğru olduğunu çok küçük bir yaşta öğrenmiştim. Kaç yaşına gelirsem geleyim,onun bildikleri beni hep aşıyordu. Yine sözünü dinledim ve koltuğa uzandırdım.

 

Batu'nun "Efil." diye seslenişini duyduğumda öfkeyle ona döndüm.

 

"Karımdan uzak dur!"

 

"İKİNİZDE SUSUN ARTIK!"

 

Nehir getirdiği kolonyayı Efil'in burnuna doğru tutup,bileklerine sürüyordu. Endişeyle kasılan kalbim yerimde durmamı engelliyordu,şuan o piçin burnunu dağıtmak istiyordum.

 

"Efil.." diye sesleniyordu Nehir.

 

Cevap alamamız beni daha da çileden çıkardığında "Olmayacak böyle, hastaneye gidelim." dedim. Kucağıma almak için eğilmiştim ki inler gibi bir nefes verdi. Duraksadım ve baş ucuna çöktüm.

 

Başı sağa sola döndü,gözlerini aralamasa da uyanmaya başlamıştı ve bu içimi rahatlatmış derin bir nefes vermemi sağlamıştı. Saçlarını geriye itip anlına küçük bir öpücük kondurdum. "Sencer.." dedi kısık bir sesle.

 

"Buradayım." Bir öpücük daha. "Yanındayım güzelim." Ve bir öpücük daha. Kokusunu da onun teninin yumuşaklığını da özlediğimi biliyordum,öpmelere doyamadığım kadın benim karımdı ama bir o kadarda uzaktı.

 

Onu kırarım,ondan nefret ederim diye korkuyordu ama bu kadar güzel bir kalbe kıyamazdım. Bana kapılmaktan kaçıyordu ama gözleri o kadar güzel bakıyordu ki kapılmadığını söyleyemezdi.

 

Benim için endişeleniyor,bana değer veriyordu. Belki yanılıyordum ama beni seviyordu ve bende onun bu sevgisine layık olabilmek için elimden gelen her şeyi yapmaya çalışıyordum. Bunu anlamıyordu,çabalarımı görmezden geliyordu.

 

İlk günden beri kırmamaya özen gösterirken şimdi ona ilgi göstermeye de çalışıyordum,kendini kötü hissetmesin diye elimden gelen her şeyi yapıyordum ama beni reddediyordu.

 

Başkasına aşık olma düşüncesi kafamı duvarlara vurmama sebep oluyordu, onu kaybetmek istemeyecek kadar bağlanmışken başkası..Gözlerim Batu'ya kaydı,bu piç Efil'e aşıktı biliyordum. Bu yüzdendi ona olan öfkem,bu yüzden Efil'i geri çekmeye çalışıyordum.

 

Korkuyordum.

 

Efil'in sevgisine alışmışken gitmesinden korkuyordum. Gülüşü baharı getirirken tekrar kışa dönmek istemiyordum. O bana iyi geliyordu, o beni iyileştiriyordu. Kötü olan bütün her şeyden soyutluyordu.

 

Onunlayken işi,masayı değil sadece onu düşünüyordum. Sanki tüm dünya bir yana o bir yana gibi geliyordu. Bencillikse evet bencildim ama onun benden gitmesine izin vermeyecektim.

 

Son güne kadar sıkılmadan çabalayacaktım,bize bir şans vermesi gerekiyordu. Belki kötü bir adamdım,bencildim,katlanılmazdım ama onun bana vereceği şanstan mahrum kalacak kadar kötü değildim.

 

Onun için elimden geleni yapmaya hazırdım,vereceği bir şansta değişebilir eksik oşan neyim varsa tamamlayabilirdim. O varken farkında değildim ama şimdi benden uzakta olması bir şeyleri aklıma kazımıştı.

 

Ben onsuz iyi değildim,onun varlığı bana ilaçtı. Ve ben her şeye rağmen,ona bile rağmen ondan vazgeçmeyecektim.

 

 

⚓️

 

1 Hafta Sonra

 

Efil Saruhan

 

"MASANIN TÜM ÜYELERİ ORADA OLACAK BABA!"

Sencer'in bağırışı herkesi yerinden sıçratırken ben bağışıklık kazandığımdan sadece göz devirmekle yetindim. İlyas baba ona bağırılmamış gibi salatalığını ısırıp rahat bir tavırla kahvaltısını ediyordu.

 

"Sencer kardeşim anlıyorum,bende istemem onca insan içine nişanlımı sokmak. Ama adam şart koşmuş,o davete gitmezsek neler kaybederiz biliyor musun ?"

 

"Ula yemek ortasi iş konuşmayın diye kaç kere diyeceğum!" dedi Asiye babaanne araya girerek.

 

Harun Amca ve Çiğdem Hanım müsaade isteyip sofradan kalktıklarında herkese nefret dolu bakışlar atıyorlardı. Kendi çocuklarına ve hatta torunlarına bile çok uzaklardı.

 

"O piçin evladının ne dediği beni ilgilendirmiyor!" Masada olanları umursamadan bu kadar bağırarak ve argolu konuşması öfkesinden kaynaklıydı.

 

Sevda abla ve Umay Asiye babaannenin işaretiyle çocukları alıp masadan kalktılar. Arkalarından bakarken konunun biraz da benimle ilgili olduğundan ötürü peşlerinden gidemedim.

 

"Kardeşim zaten tek kadın Efil olmayacak." diyerek araya girdi Poyraz. "Herkes eşiyle,sevgilisiyle gelecek. Sadece sana has bir kural değil bu."

 

Atakan İlyas babanın koltuğunu temsilen katılacaktı,Sencer zaten bizzat o koltuğun sahibiydi ve katılmak zorundaydı. İçeriğini bilmiyordum ama önemli bir davet olduğunu İstanbul'da olmasından anlayabiliyordum.

 

"Baba.." dedi Sencer,sesi artık daha kısıktı. "O puşt bilerek yapıyor niye anlamıyorsun,tek amacı Efil'i görüp beni delirtmek."

 

"Benimle alakası ne,onu tanımıyorum bile neden beni görmek istesin?"

 

"Bilmiyorum!" diye bağırdı yeniden. "Geçmiş deyip duruyor oruspu çocuğu,ikiniz arasındaki bağı biz bilmezmişiz." 1

 

"Sencer,lütfen bağırıp durma." Başımı ovaladım,dakikalardır beynim zongluyordu. "Ben gelemesem o davete giremeyeceksin,neden uzatıyorsun ki?"

 

"Herkes karısıyla gelmiyor sonuçta." dediğinde herkes ona döndü. Devam etmesini beklerken masanın ucunda oturan ve bugün bize katılan Kerem'le göz göze geldiklerini gördüm.

 

Kerem şeytani bir gülüşle çatalını bıraktı ve yerinde doğruldu. "Anlaşıldı kardeşim,o iş bende." Aklıma neden kötü kötü şeyler geliyordu bilmiyordum. İkisi de bana asla güven vermiyordu.

 

"Ula nolii ?" dedi Mustafa Abi.

 

"Ben anladım." dedi Atakan.

 

"Maalesef ki bende anladım." dedi Poyraz.

 

"Kardeşim haklı." dedi Kerem,yine ona döndüm. "Herkes karısıyla gitmiyor, metresiyle giden de var. Yeter ki yanındaki kadın olsun. Sarışın mı esmer mi ?"

 

"Ula koçari,kafayi mi yedun ?"

 

"Efil hiç masum bakmıyor şuan." 1

 

"Ecelu karusunun elunden oldi deruz."3

 

Ağır ağır elimdeki çatalı bırakıp,duyduklarımı idrak etmeye çalıştım. Kanımın kaynadığını hissederken içimdeki sinire rağmen tebessüm etmeye çalıştım ve Sencer'e döndüm.

 

"Cevaplasana hayatım." dedim kafamla Kerem'i işaret ettim. "Çocuk sipariş alıyor ne güzel. Boyunu,saç rengini,göz rengini felan da seç istersen. Bak Kerem halledermiş."

 

Sencer gamzesini gösterecek derecede küçük bir kahkaha attığında kafasında tabak kırmamak için zor duruyordum. Gülüşünün sonunda kolunu sandalyeme attı. "Mecburum buna." dedi. "Seni götüremem."2

 

"Sen.." derken yüzümü yüzüne yaklaştırıp gözlerimi kıstım. "O davete benden başka bir kadınla git,bak bakalım döndüğünde bıraktığın yerde miyim!" 2

 

"Yuh." dedi birdenbire. "Abartma."

 

"Gayet ciddiyim,inanmıyorsan deneyebilirsin." O kadar ciddiydim ki bunu gözlerime bakarak anlayabiliyordu ve bu yüzden ofluyordu. Masadakilerin bıyık altından ona güldüğünü gördükçe daha da ofluyordu.

 

"Seni götürürsem sıkılırsın."

 

"Sen varsan sıkılmam."

 

"Seninle ilgilenemem."

 

"Ha o kadınla ilgilenebilirsin ama!"

 

"Ne alakası var! Delirtme beni!"

 

"İyi.." dedim kollarımı bağlayıp. "Ne yapıyorsan yap,bende çıkıp bavulumu toparlayacağım."

 

"Efil,sinirleniyorum."

 

"Bana işliyor mu sor bakayım ?"

 

Sormasına gerek yoktu,bana işlemediğini çok iyi biliyordu. Çünkü o hiçbir zaman bana gerçek öfkesini yansıtmamış,aksine içindeki öfkeyi bastırmaya çalışmıştı şimdiye kadar. Şimdi istese de kızamıyordu.

 

"Seni alarak başıma gerçekten iş açtım."

 

"Bırakabilirsin."

 

"Bırakmam!"

 

"O zaman ?"

 

Derin ve öfkeli bir soluk verdi,yerinden kalkarken masada onu izleyen kimseye bakmıyordu. Çünkü baksa daha da öfkelenecekti,herkes onu gülerek izliyordu. Sadece bana bakıyordu. "3 gün kalacağız,ona göre hazırlan."

 

"Tamam kocam."

 

Kendimi yine fazla kaptırdığımı,gamzeli gülüşünden anlayabiliyordum. Arkasını dönüp gittiğinde,başımı eğip kocam dediğim ve gülümsediğim için kendime kızmaya başlamıştım.

 

Bunu bilerek yapıyordu,sürekli yanaşmaya çalışıyor ve gardımı indirmeye çalışıyordu. O kadar çabalıyordu ki bunun için hoşuma gidiyordu ve direnemiyordum.

 

Müsade isteyip sofradan kalktım ve hızlı adımlarımla odaya ilerledim. Midemde yine bir bulantı vardı ve ben artık bu durumdan sıkılmıştım. Odada Sencer'in olmamasını fırsat bilip banyoya koştum.

 

İçimdekileri çıkarmasam da öğürmüş ve öksürmüştüm. Elimi yüzümü yıkarken söylene söylene giyinme kısmına ilerledim,bu hastalıktan sıkılmıştım. Sencer'in hep hazır halde duran bir bavulu vardı zaten. Bu yüzden kendime küçük bir bavul hazırlamaya başladım.

 

O esnada Nehir'in numarasını tuşlayıp aradım ve hoparlöre aldım. Babamın yerine Batu gelecekti davete,ona tabi ki Nehir eşlik edecekti. Yani Atakan, Yağmur,Batu ve Nehir'le güzel olmayacağına emin olduğum bir yolculuk sürecimiz vardı. Sencer sürekli sinirli olacaktı ve o hali hiç çekilmiyordu.

 

"Giyecek hiçbir şeyim yok resmen!" diyerek açtı telefonu. İstemsizce kahkaha attım.

 

"Allah'tan kork,dolabın dopdolu."

 

"Ya senin kocan zengin,sen ne anlarsın beni!"

 

"Sanki senin ailen zengin değil!"

 

İkimizde birbirimize gülerken kıyafet yerleştirme anımızın denk gelmesi ile ayrı bir tesadüftü. Biraz havadan sudan ve toplantı içeriğinden konuştuktan sonra asıl konuya Sencer gelmeden girmek istedim.

 

"Nehir,senin dahiliyede arkadaşın vardı öyle değil mi ?"

 

"Evet,neden ki ?"

 

"Kaç gündür midem bulanıyor,iştahsızım." Yatağa oturdum yorgunlukla. "Hatta halsizim. Bir tahlil yaptırsam iyi olacak,bir yerimde bir şey varsa öğrenelim."

 

Arkama yaslanıp yastığı kucağıma aldım. Şuan bile midem bulanıyordu ve hasta hissediyordum,bıraksalar saatlerce uyuysbilirdim. Bir hastalığım varsa bunu Sencer'e yansıtmak istemediğimden dolayı genelde iyi gibi davransam da değildim.

 

Nehir'in sessizliği fazla uzun sürünce kaşlarımı çattım. "Nehir ?" dedim telefonu kontrol ederek. Kapanmamıştı ama neden konuşmadığını anlayamamıştım. "Kuzen iyi misin ?"

 

"Efil.." dedi kısık sesle. "En son ne zaman regl oldun ?" 1

 

İlk önce kaşlarımı çatıp,bunu neden sorguladığını anlamaya çalıştım. Hatta bir kaç saniye güldüm de bu soruya. Çünkü bağdaştıramadım ya da reddetti bilinç altım.

 

"Anlamadım ?"

 

"Efil.." Ses tonundaki korkuyu iliklerime kadar hissettim,çaresizliğini bir kelimeye sığdırınca kafamda canlanan ihtimallere kahkaha attım.

 

"İmkansız Nehir."

 

"Miden bulanıyor,halsizsin." Derin bir nefes verdi. "O gün bize geldiğinde bile kokulardan rahatsız olmuştun. Üstelik durup dururken bayılmıştın. Efil bunlar.."

 

"Nehir saçmalama!" diye bağırdım istemsizce. Elim titremeye başladığında gözlerimin yandığını hissettim. Nehir sessiz kaldıkça daha da titriyor, ihtimali bile beni mahvediyordu.

 

"Sorumu cevapla,en son ne zaman regl oldun!"

 

Düşünemiyordum,korkudan ve titremekten düşünemiyordum. Zihnim yakın bir geçmişte aradı istediğimi,bulamadım. Düşündükçe titiriyordum.

 

"Nehir.." dedim aklıma gelenle,dudaklarımdan bir hıçkırık kaçtı. "Evlenmeden önceki hafta oldum." Ağlamaya başladım,iyi hissetmiyordum. "Nehir 4 hafta gecikmiş.."

 

"Allah kahretsin." dediğini duydum ama sonrası yoktu. Telefon elimden düştüğü için duyamadım,duymak için çabalamadım. Gözyaşlarım bir bir akarken ayağa kalkmakta bile zorlandım.

 

"Allah'ım hayır,lütfen hayır!" Hıçkırıklarımı avucumun içine hapsetmeye çalışıyordum ama nafileydi.

 

Hamileydim.

 

Bu ihtimal o kadar büyüktü ki,aksini düşünüp kendimi rahatlatamıyordum. Günlerdir aklıma nasıl gelmemişti bilmiyordum,bunun nasıl olduğunu da bilmiyordum. Korunuyorduk,doğum kontrol hapı kullanmama rağmen bu saçmalığın nasıl oluştuğunu anlayamıyordum.

 

Batum'da mı olmuştu,öncesinde mi ?

 

Bu nasıl olurdu ?

 

Hamileydim..

 

Ağlaya ağlaya çöktüm zemine,çaresiz gözyaşlarım bir avuç kan kadar canımı yakıyordu. Buna hazır değildim,bunu istemiyordum. Hayatımda böyle bir varlığa yer yokken nasıl gelebilmişti ?

 

Bu olmamalıydı,bırakıp gideceğim hayattan bir parçam olmamlıydı. Boşanıp gideceğim bir adamdan bir çocuğum olmamalıydı. Çözmem gereken oyunlar, izini sürmem gereken bir geçmiş varken bu çocuk neyin nesiydi ?

 

Belki de hamile değildim..

 

Belki yanılıyordum.

 

Yere düşen telefonu alıp Nehir'i tekrar aradım ve test alıp en acilinden gelmesi gerektiğini söyledim,tesadüftür ki o da aynı şeyi düşündüğü için yola çıkmıştı bile.

 

Bekleyişim sabırsızdı,stresten odayı turluyordum. Ellerim titriyordu,saçlarımı çekiştirip başıma saplanan keskin ağrıları yok etmeye çalışıyordum. Eğilip karnıma bakmaya bile korkuyordum,bu bir kabustu ve ben birazdan bunu görecektim.

 

Bunum Sencer'le bir alakası yoktu,bunun benimle bir alakası vardı ve ben anne olmazdım. Bu şu hayatta istediğim en son şey bile değilken bu olmalıydı. Bu sorumluluğu alamazdım.

 

Kaç dakika ağlayarak odada turladım bilmiyordum,bir süre sonra odanın kapısı telaşla açılınca gelenin Nehir olduğunu anlamış oldum. Kızarmış gözlerimi ona çevirdiğimde çantasından bir poşet çıkardı.

 

"Nehir..olmasın,lütfen.."

 

O kadar çok ağlıyordum ki poşeti vermeden önce sarılmış ve saçlarımı uzunca okşamıştı. "Niye her şey böyle berbat oluyor bilmiyorum.." Başım göğsünde saklıydı. "Mutlu bir evlilik diyorum,berbat oluyor. İşimi bitirip gideceğim diyorum.."

 

Devamı kocaman bir ağlama kriziydi. Yere çöküp kucağında ağlamaya devam ederken "Belki değilsindir Efilim." dedi. Yüzümü avuçladı. "Hadi yapalım şu testi."

 

Elime tutuşturduğu poşeti aldım,banyoya girip arkamdan kapıyı kapattım. Üç farklı markadan almıştı ki,güvenilir olsundu. Talimatları okuyup,yazılı olduğu gibi yaptım testi. Bu esnada gözyaşlarım dinmiyordu elbette,karnıma bakamıyordum bile.

 

Bekleme süresi olduğundan testleri alıp odaya döndüm. Elimdekileri Nehir'e verip yatağa oturdum. Dizlerimi kendime çekip ağlamaya devam ettim,sayısız kere dua ettim Allah'a. Yanılmayı,ilk defa bu kadar çok istedim.

 

"Çıktı." diyen Nehir yanıma geldi. Kalbim yerinden çıkacakmış gibi atarken bakışlarını testlere çevirdi ve üçünü de sıra sıra yatağa dizdi.

İki çizgi.

İki çizgi.

İki çizgi.

Hamileydim.

 

⚓️

 

Oy vermeyi,yorum yapmayı ve hesabımı takip etmeyi unutmayınn!
Beğenileriniz beni daha da motive ediyor,daima :)

 

 

Bölüm ile ilgili genel yorumlarınız neler ?
Sevmediğiniz ya da çok sevdiğiniz sahne hangisi olduu ?

 

 

Bir tık Sencer'in ağzından okuduk,
onun söyledikleri hakkında ne düşünüyorsunuz ?

 

Ve..Serüvenimize katılan ufak bir sürprizimiz var,
onun hakkındaki düşünceleriniz neler ?
(İtiraf edeyim ilk bölümden belli gelmesini bekliyorum.)

 

 

Instagram'da sorularınızı yanıtlıyorum;
orada görüşmek üzere,hoşça kalın :)

 

 

 

Bölüm : 13.12.2024 13:53 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...