8. Bölüm

Bölüm 7 | Düşünce Çıkmazı

M.
mavibirlotus

 

|Düzenlendi|
(Bölümün hepsi düzenlendiği için hepsini okumanızı tavsiye ediyorum.)

Hoş geldiniz,oy vermeyi unutmayınız lütfen.
Satır arası yorumlarda buluşalım.

⚓️

Hafif hafif esen meltem,saçlarımı uçuşturuyorken kollarımı bağlamış bir şekilde pencereden dışarıyı izliyordum. Ne hissettiğimi çözemeyecek kadar karmaşıktı her şey,verdiğim nefesler bile yorgundu.

Kafamın içinde sirenler çalıyor,her bir düşünce bıçak gibi saplanıyor ve ağrıtıyordu. Ruhumun can verdiğini,kalbimin bir avucun içinde parçalandığını hissediyordum. Sesim çıkmıyordu ama feryatlarım içimi yakıyordu.

Sencer'e direnmeye çalışırken,onun acısını yaşarken birde bu şey..Ben anne olamazdım,ben anne olamayacak kadar kötüydüm. Karanlıktı bu dünya ve ben bu dünyanın bir parçasıyken anne olamazdım.

Karşı koltukta Nehir,Batu ve Yağmur varken benim yanımda Sencer ve Atakan vardı. Uçağımız indiğinde bizi karşılamış,özel bir araç ile de otelimize bırakıyorlardı. Saatlerdir sessiz oluşum hepsini meraklandırıyor ama hepsi anlaşmış gibi hiçbir şey sormuyordu.

İçimde kopan fırtınaları,kafamda dönüp duran düşünceleri bilmiyorlardı ve bilemeyeceklerdi.

Sencer'in bana doğru yanaştığını hissettiğimde tekrar ağlama hissiyle dolup taştım. "Efil." dedi kulağıma doğru. Başımı kaldırmadım,onu dinlediğimi gözlerine bakarak belirttim. "Neyin var güzelim ?"

Boğazımdaki kuruluktan yutkunarak kurtuldum. Bizi izleyen Nehir'e döndüğümde göz göze geldik. Israrla Sencer'e söylemem gerektiğini belirtmişti ama ben reddetmiştim. Şimdi değil deyip geçiştirmiştim ama içimde tutamıyordum,ağlama isteğini bile bastıramıyorken bunu nasıl gizlerdim ?

"Senden nefret ediyorum.." diye fısıldadım,şaşırdı ve kaşları anında çatıldı. Kimse duymuyordu belki ama görüyorlardı bizi. Umursamadım ve yorgun bedenimi doğrultup başımı göğsüne yasladım. Anında uyum sağlayıp,kolunu belime sardı ve daha çok sokuldum ona.

"Neden ?" diye fısıldadı.

Nedeni çoktu,açıklaması yoktu. Belime sarılan koluna baktım,eli karnımın üstündeydi. Ondan bir parça taşıyan karnımın üstündeydi ve farkında bile değildi. Haberi olsa ne denli öfkelenir tahmin bile edemiyordum,böyle bir şey nasıl söylenirdi aklım almıyordu.

Nehir gözlerime 'söylemelisin' der gibi bakıyordu. 'Aldıracaksan bile oturup birlikte konuşun ve kimsenin kulağıma gitmeden yapın bunu.' demişti. Aldırabilecek kadar yürekli miydim peki,bir cana kıyabilecek miydim ? Sencer aldırmamı isteyecekti,isterdi ama bunu nasıl yapardım bilmiyordum.

Onu bende istemiyordum,Sencer'in istemeyeceği gibi bende istemiyordum. Yoluma taş koyardı,Sencer'i hayatımdan çıkarmayı düşünüyorken birde ondan bir parça.. Ama istemesem de bir cana kıyabilecek gücüm yoktu,düşüncesi bile dehşet vericiydi. Beni kahredense buydu,ondan kurtulma şansım varken bunu yapacak yüreğin bende olmamasıydı..

"Sencer.." dedim fısıltıyla.

"Efendim ?"

"Senden nefret etmiyorum." dedim saçma bir şekilde.

Güldü,gülüşü kulağıma bir melodi gibi tatlı geliyordu. "Biliyorum." derken de gülüyordu. Neden birden saçmalamaya başladığımı bilmiyordum,ona söylemeyi istiyor ama vereceği tepkiden deli gibi korkuyordum.

Belki 'Böyle bir dünyada çocuğum olsun istemiyorum.' derdi. Belki o da benim gibiydi, baba olmak istemiyordu. Belki bağırır,kızardı. Neden doğru düzgün önlem almadığım hakkında bana kızar ya da aldırmam için baskılardı.

Düşüncelerimin içinde kayboluyordum ki Batu'yla göz göze gelince onum öfkeli gözlerine odaklandım. Onunla birlikte olduğumu,kocam olduğunu hala anlamıyordu. Kabullenmesi kolay olur sanmıştım ama bakışları hep üstümüzdeydi. Zamanı geldiğinde biterse en çok sevinen o olacaktı belki de.

Araba yavaşlayıp durduğunda hepimiz yerimizde doğrulduk. Eşyalarımızı alıp,tek tek aşağı indik. Etrafıma bakındım,ilk defa geliyordum bu şehre ve öyle bir çıkmazdaydım ki bunun sefasını bile süremiyordum.

Bulunduğu yerden,ışıklandırmasından ve hatta girişinden bile oldukça lüks bir otelde olduğumuzu anlayabiliyordum. Vale şöförden arabanın anahtarını alırken bir başka görevliler ise bavullarımızı alıp içeri girmişti.

Resepsiyonun yönlendirmesiyle herkes oda kartını almıştı. Yağmur ve Atakan neden aynı odada kalıyor diye kafa yormayacaktım,umurumda değillerdi. Tek düşündüğüm şey karnımda olan canlıydı,onunla ne yapacağımı bilmiyordum.

Sencer'in elimi tutarken başımı koluna yasladım. Güçsüzdüm,ayakta duramıyordum. "Akşam hepimiz aynı araçta gideceğiz muhtemelen,geç kalmayın ve dikkat çekecek garip hareketlerde bulunmayın."

Kimseden cevap beklememiş,odanın temassız okunmasına kartı okutup kapıyı açmıştı. Bavullarımız bizden önce gelmişti,gözlerim odayı taradı. Ağzım açık kalmıştı çünkü bu manzara beklediğim bir manzara değildi.

Oda loş bir ışıkla donanmıştı,belirli yerlerde kırmızı balonlar varken bazı kısımlarda mum yanıyordu. Yerde gül yaprakları varken yanımdaki Sencer'e göz ucuyla baktım. Hafifçe tebessüm ediyordu,o yapmıştı bunları.

Aklımdaki tüm her şey uçtu gitti ve yüzümde bir tebessümle içeriye doğru adımlar atmaya başladım. İki kısımlı bir odaydı,bir kısmında yatak ve bir kısmında da oturma grubu vardı.

Yürüdüğüm her yerdeydi balonlar ve gül yaprakları. Yatağın üstü süslenmişti, oturma grubunun olduğu kısımda bir masa ve iki sandalye vardı. Yemek servisi yapılmıştı,gördüklerim karşısında şaşkındım.

Oda kırmızılarla ve mumlarla süslenmişti,bizim daha doğrusu benim içindi. Sencer hız kesmeden çabasına devam ediyordu,bu azmine hayran kalmamak elde değildi.

"Bunlar ne ?" dedim ona döndüğümde.

"Senin için."

Bana yaklaştığında bu sefer kaçmadım,kolları belime dolandığında içli bir nefes kaçtı dudaklarımın arasından. "Neden yapıyorsun bunu ?" dedim,sesim bile haykırıyordu çaresizliğimi.

"Çünkü.." dedi,saçlarımı geriye itti. Yüzüm açığa çıktığında gamzesini göstere göstere gülümsedi. "Sen hep gül istiyorum,hep benimle kal ve mutlu ol istiyorum."

Boşta kalan ellerim kollarının üstüne yerleşti. "Ya senin yanında mutlu olamayacaksam ?"

"Seni mutlu edemeyeceğime inansam,ben uzak dururum senden." dedi,kalbim boyun eğdi her bir cümlesine. "Biliyorum Efil,sen bende ben sende mutluyum." Anlını anlıma yasladı. "Sen benimsin,bende senin. Biliyorum.."

Gözlerim usulca kapandığında karnımdaki şeyin varlığı zihnimi doldurdu. Ona vereceği tepkiyi biliyordum,hak veriyordum da zaten ama aramızda bir sorun oluşturacağı konusunda korkuyordum.

Hem ne o ne de ben bir bebeğin yükünü kaldıramazdık. Ben kendimi bildim bileli bu düşünceden kaçıyorken,kendimi bildim bileli bunu istemiyorken bu bebeğe anne olamazdım. Anne kelimesi bile çok uzaktı bana,hüzündü sadece.

Sencer ise o kadar karanlık bir dünyanın içindeydi ki bir çocuk düşüncesi onun da istemeyeceği bir şeydi biliyordum. Her şeye rağmen ona söylemiydim bunu, bilmeye hakkı vardı ama yine de bu güzel anı mahvetmek istemeyip sustum.

"Ya yanılıyorsan ?" dedim,diretmekte kararlıydım. Son bir haftadır ondan yeterince kaçmıştım,çabasını görmezden gelmiştim ama bu sefer dinleyecektim ve bu sefer bir şans verecektim.

Çünkü onsuz olmuyordu,onu göremediğim bir kaç saatte bile çok özlüyorken onsuzluk olmuyordu. Bir şans varken tepmek ondan sonsuza dek ayrılmak istemiyordum. O bu kadar hevesliyken ve elinden geleni yapıyorken bir şans dedim kendi kendime..

"Denemeye değmez mi ?" derken sesi de gözleri de pusulandı. "Kötü bir adamım,öfkeliyim ve çoğu zaman katlanılmazım biliyorum ama bana bir şans verirsen elimden gelen her şeyi yaparım."

"Kötü biri değilsin." dedim,kendinden kadar kötü bahsediyordu ki çoğu zaman kıyamıyordum ona. "Katlanılmaz da değilsin,zaten senden uzak durmamın sebebi bunlar da değil. Ben korkuyorum Sencer."

"Neyden ?"

"Sensizlikten." dedim,kaşları çatıldı. "Ben sana bir ömür katlanırım da ama sen bir gün gitmek istersen..Sıkılırsan veya ne bileyim istemezsen beni, bırakırsan ?"

Kafası boyun girintime uzandı,bir nefes çekti içine. "Kokun bana nefesken bunu benden almalarına izin verir miyim sanıyorsun ? Kimsenin nefesimi kesmesine göz yumar mıyım ? Hiç bırakabilir miyim ben seni ?"

"Bırakmaz mısın ?"

"Bırakmam.." dedi yemin eder gibi. "Yolunu yolumdan,elini elimden ayırmam. Kimsenin seni benden almasına izin vermem,bu sen olsan bile.."

İçimdeki kelebekler beni heyecanlandırırken tebessümle kaşlarımı çattım "Bak Sencer eğer bu sözünü tutmazsın andım olsun bir daha yüzüne bakmam,ne olursa olsun beni bırakma."

Sencer bunu bir kabulleniş olarak kabul etmiş olacak ki küçük bir kahkahayla belimden tutup bir tur döndürdü. "Bırakan namert olsun kızım!" dedi coşkuyla. Midem zaten bulanıyordu birde dönünce daha çok bulanmıştı ama kahkahama da engel olamadım.

 

Öpücükleri boynumda dolandığında daha fazla güldüm,sımsıkı sarıldık. Elleri saçlarımda dolanırken onun göğsüne sığınmanın verdiği huzuru tekrar tattım. Geriye çekilip yüzümü avuçladı. "Yemin olsun pişman etmeyeceğim seni."

Dudaklarıma kapandı dudakları,hasretle karşılık verdim öpüşlerine. Kolum boynuna dolandı,ensesindeki saçları okşadım usulca. Onun bir eli yanağımda bir eli ise kazağımın içinden belime ulaşmıştı. Dudaklarımız uzunca bir süre ayrılmadı,ufak ısırıklar bırakıyor ve nefessizce öpüyordu beni.

Birbirimizden ayrılmadan beni yatağa doğru yürütüyordu,akşam bir davetin oluşunu umursamadan birbirimizden kopamadık. Sırtım yatakla buluştu,Sencer ağırlığını vermeden üstüme kapandı.

Dudakları boynuma kaydığında gözlerimi yumdum.Nefes nefese doğruldu,gamzesi huzurumdaydı yine. Elleri kazağımın eteğine gittiğinde gözlerime bakıp onay beklediğini anladım. İstemsizce tebessüm ettim,işte bunu beklemiyordum..

Gözlerimi yumdum,kazağımı çıkartırken kollarımı kaldırarak yardımcı oldum ona. Kenara savurdu kazağı,tekrar dudaklarıma kapandı. Gerdanıma doğru yol çizdi dudakları,her öpücüğü gözlerimi yummama sebep olurken artık onun ateş saçan gözleri kadar sıcaktım.

O da kendi tişörtünü soyduğunda her öpüşüyle sırtında izler bırakıyor ve saçlarının arasında kayboluyordum. Gamzesinden öperken bunu yapmayı çok özlediğimi fark ettim.

Dünyadan bu kadar soyutlanmışken kapının çalması ikimizinde beklediği bir şey değildi elbette,Sencer göğsümdeki dudaklarını geri çekince göz göze geldik. Dudaklarımı dişledim. "Oda servisi!" diye bir kadın sesi geldi. İyi de biz oda servisi istememiştik ki.

"Çalar çalar gider." deyip kaldığı yerden devam edecekti ki tekrar kapı çaldı. İstemsizce kahkaha attım ve o kapıya sinirle bakarken altından çok hızlı bir şekilde çıktım.

"Ben şansımı da,bu kapıyı da,kapıyı çalanı da-"

Tekrar kapı çaldı. "Efil,açsanıza kapıyı." Batu'nun sesi gözlerimi kocaman açmama sebep oldu. "Kadın bekliyor dakikalardır."

"Bu piç niye her boktan çıkıyor bir anlasam!"

Yerinden doğrulup kapıya doğru ilerledi,eğilip yerden kazağımı alıp üstüme geçirdim. Peşinden koşuşturduğumda kapıyı açtı. Batu ve yanında sarışın bir kadın vardı,kadının önünde ise tekerlekli bir sofra. Kazağımın içinde kalan saçlarımı çıkardım.

"Sonunda açtınız!"

Batu'yu umursamayarak sarışın kadının gözlerini takip ettim ve Sencer'in çıplak göğsüyle karşılaştım. Bu kadın,benim kocamın kaslarını mı izliyordu yoksa bana mı öyle geliyordu ? Bas baya izliyordu! Hemde cilveli bir gülüşle!

"Bacım!" diye yükseldim aniden. Sencer'in önüne geçtiğimde,kaslarının bir kısmını kapatmış olduğum için mutluydum. "Gözlerine sahip çık!" Kadın ağzını açacakken sofrayı işaret edip "Biz istemedik,götür bunu!" dedim.

Kadın tek kelam edemeden hızlı adımlarla uzaklaştı yanımızdan,biraz daha kalsaydı zaten o sahte sarı saçlarını yolacaktım. Batu niye öfkeli gözlerle bakıyordu bilmiyordum ama bende aynı öfkeyle Sencer'e döndüm.

"Zahmet olmazsa bir dahakine üstüne bir şey giy." Tebessümle kafasını salladığında Batu'nun öksürüğü beni kendime getirmişti.

"Ne var birader ?" dedi Sencer,tersti.

Sencer'i zerre umursamadı ve bakışları sadece benim üstümdeydi. "Nehir dedi ki bir saate kuaför ekibi gelecekmiş. Onun odasına gidecekmişsin,kıyafetinle felan."

Kafamı salladım,konuşmama fırsat vermeden Sencer kolumdan tutup kenara itti. Kapıyı Batu'nun suratına kapatınca başta şaşırmış sonrasındaysa gözlerimi devirmiştim.

"Adamın suratına kapattın."

Sırtımı duvara yaslayıp,kendi bedenini de bana yaslandı. "Söyleyecekleri bitmişti zaten,sen onu boş ver." Dudağıma küçük bir buse kondurdu. "Lütfen devam edelim."

Güldüm hafifçe,kolları arasından sıyrılıp "Acıktım ama." dedim. Bizim için ayrılan masaya doğru gittiğimde Sencer'de arkamdan geliyordu. "Hem vallahi davete geç kalırız,görürsün."

Sandalyeye oturduğumda karşıma oturdu,memnun değildi ama yine de gülümsedi. "Beğendin mi buraları ?" dedi ve sonrasında sandalyesini yanıma çekti.

"Çok güzel olmuş,teşekkür ederim hepsi için." Yanıma olmasını fırsat bilerek gamzeli yanağına bir öpücük kondurup çatalı elime aldım ve boş midemi doldurmaya odaklandım. Beni izliyordu.

"Asıl ben teşekkür ederim." dedi.

Birlikte yemek yerken uzun zamandır sahip olmadığımız bir neşeye sahiptik. Elini üstümden çekmiyordu,ara ara elini yüzüne koyup beni izliyordu ve ben bir kaç kez ağzına lokma tıkıştırmış sonra da dudaklarından öpmüştüm.

Neşemi kimsenin bozamayacağı bir andaydım. Kalbimin çok iyi hissettiği, umutlarımın tekrar yeşerdiği bir anın eşiğindeydim. Tek bir dileğim vardı o da bu adamın koynundan asla çıkmamaktı. Onun sevgisizliğiyle,onsuzla sınanmamak..

Yemekten sonra o işlerine döndüğünde bende eşyalarımı alarak Batu'nun dediği gibi Nehir'in yanına gittim. Odaya girdiğimde küçük çaplı bri kuaför oluşturduklarını gördüm ve bu hallerine çok güldüm.

Aslında güldüğüm onlar değil,her şeydi. Mutluydum,neşeliydim ve hiç olmadığım kadar şakacıydım. Yağmur'un olmadığı bir yerde Nehir'e olanları anlattığımda o da benim kadar sevinmişti. Zaten bunun olmasını istiyordu.

Bebek detayını hatırlattığında moralim bozulsa da akşam anlatacağım ve ondam bir şey saklamayacağım konusunda anlaşmıştık. Her şey birdenbire böyle güzelleşmişken bir şeyler kötü gitsin istemiyordum ama mecburdum.

⚓️

Boynumdaki pırtlantada dolandı parmaklarım. Çok hoş duruyordu,benzer bir şekli bileğimde de vardı. Makyajım sadeydi ama dudaklarımdaki ruj,elbisemin rengindeydi ve ben buradayım diyordu. Arkamdaki sırt dekoltesini saçlarım kapatıyordu neyseki.

"Çok güzel oldun kızım!" dedi Nehir,gülümsedim ama cevapsız bıraktım çünkü o sırada bakışlarım karnımdaydı. Varlığı henüz belli değildi. Hiçbir zamanda belli olmayacaktı,var olduğu gibi yok olacaktı..

Kapı çaldığında gözlerim saate kaydı,muhtemelen bizimkilerdi. Kapıya doğru döndük üçümüzde,Sencer'in vereceği tepkiyi deli gibi merak ediyordum. Nehir kapıya ilerleyip ağır ağır açtı.

Buna benzer bir anı bir hafta önce Yağmur ve Atakan'ın istemesinde yaşamıştık. Sencer öfkeli bense kırgındım bu yüzden o günü net bir şekilde bile hatırlamıyordum.

Önce Batu,sonra Atakan ve en son Sencer girdi içeri. Siyah bir smokin giymişti, teniyle birebir uyumlu olan bu takım onun için var olmuş gibiydi. Saçı her zamanki gibi düzenli,çehresi sertti. Onun her zerresinin bende böylesine bir etki yaratması sağlıklı değildi,kalbim çok hızlı atıyordu.

Atakan'ın Yağmur'a olan övgüleri kulağıma geliyordu ama sesleri bulanıktı sanki,sadece Sencer'in beni izleyen gözlerine odaklıydım. "Enişte Bey'in dili tutuldu."

Nehir'in kahkahası kulağıma iliştiğinde gülümsedim ve gerçektende öylece kalakalmış olan kocama bir kaç adım attım. Gözleri açılan yırtmacıma kaydı,sonra tekrar gözlerime ve dudaklarıma.

Oflayarak anlını ovaladı ve aramızdaki mesafeyi kapattı. Şuan herkesin bizi izlediğine emindim. "Karım." dediğinde gülümsedim. Kaşları çatıktı,yine bir kıskançlık yapacağına emindim.

"Kıskançlık yapacaksan.." dedim elini tutup. "Lütfen sus ve gidelim."

"Ama-"

Nehir'de bana yardımcı olup kapıyı açtığında sustu. Batu sert adımlarla önden giderken Atakan ve Yağmur'da peşinden ilerledi. En son biz çıktık,el ele olduğumuzdan dolayı gerginliğini hissedebiliyordum.

Asansöre bindik,Atakan bize döndüğünde Sencer'in haline gülüyordu. "Oğlum kıskançlık yapacağına karını övsene biraz."

"Bırak Atakan ya.." dedim sitemle. "Odun işte,ne yapalım kabullendik!"

"Efil'i karıştırma diğerleriyle." dedi Sencer,abisine bakıyordu sadece. "O bir anlığına değil,hep çok güzel. Bir kıyafetle,bir makyajla kıyaslanamayacak kadar çok güzel." Batu'ya döndü. "Sadece bana güzel."

"Ağzı iyi laf yapıyor." dedi Atakan bana göz kırpıp.

Yüzümdeki tebessümle kocamın koluna yaslandım,bu ona teşekkür etme biçimimdi. O da anlamış olacak ki kolunu belime sardı ve saçlarımın tepesine bir öpücük kondurdu.

Asansör zemin kata geldiğinde Batu yine keyifsiz ve sert adımlarla önden ilerliyordu. Yağmur'un tebessümü yapmacık,Atakan'ın ise samimiydi. Kapının önünde bizi bekleyenler,sabah gelip bizi alanlardı.

Sabahki düzenle yerimize oturduk. Sencer yırtmacımı kapatıp arkasına yaslandığında güldüm hafifçe. Burada Batu'dan,orada masadakilerden kıskanıyordu. Halbuki ona olan bakışlarımı görse,gözlerimin ondan başka kimseyi görmediğini anlardı.

Araba hareket etti. Atakan "Babamla konuştum az önce,dikkatli olmamızı söyledi." Bana doğru eğdi başını,göz göze geldik. "Kızımı da çok özledim diyor."

"Yaa.." dedim engel olamadığım bir şaşkınlık ve gülüşle. Gelinimi değil,kızımı demiş olması kalbimi ayrı eritti.

Atakan Yağmur'a dönüp "Beni bu kadar sevmiyor bu arada." dedi gülerek,tabi Yağmur da sahteden gülmüştü. Onu o kadar iyi tanıyordum ki artık,gülüşünün samimiyetini bile anlıyordum.

"Küçükken o yüzden kaçıp kaçıp onlara giderdin demek ki." Nehir imayla gülümsedi. "Adamın oğluna mı göz koymuştun ?"

Ben ve Atakan kahkaha attık,Sencer ise hafifçe güldü. "Yok öyle bir şey,hem ben sadece İlyas babayı,Asiye babaanneyi ve Sencer dedeyi görüyordum hep."

Atakan kaşlarını çatıp yine başını eğdi beni görmek için,aramızdaki Sencer'in heybetinden görmek zordu. "Hani hatırlamıyordun ?"

Pot kırmıştım,ne hoş! Dudaklarımı dişleyip zorlukla tebessüm ettim. "İlyas babanın anlattıklarından diyorum yoksa nereden hatırlayayım ki ?"

Herkes eski sessizliğine kavuşunca arkama yaslandım ve dışarıyı izlemeye başladım. Sencer kulağımın dibine kadar yaklaşınca yüzümü ona çevirdim. Kokumu içine çekti,alt dudağımı dişlerimin arasına aldım. "Biraz daha şunu yaparsan yanımızda kimin olduğunu umursamadan öperim seni!"

Kıkırdadım,serbest bıraktım dudağımı. "Arsız."

"Görüp görebileceğim en güzel kadınsın,her halinle.." İçli bir nefes verdim, insan içinde bu kadar yakın durmasa olmaz mıydı ? Kulağımın dibindeydi, kafamı çevirsem dudak dudağa gelirdik.

Geri çekildiğinde kucağımdaki elimi avucuna hapsetti. Temas bağımlısı bir bey olduğunu her şekilde belli ediyordu. Araba durduğunda tek tek indik araçtan. Batu ve Atakan'ın da smokin giydiğini yeni fark ediyordum.

Kırmızı halı eşliğinde ışıklandırılmış bir giriş vardı. Siyahlara bürünmüş takım elbiseli adamlar yer yer dizilmişti.Hepsinin donuk bakışları çevrede dolanırken şimdi de Sencer'in üstünde dolanıyordu. "Niye sana bakıyorlar ?" dedim fısıltıyla.

"Başkan dedikleri piç talimat verdiği içindir."

O kadar fazla piç diyordu ki ağzına yuva yapmıştı. Kafamı sallayıp güldüm ve önüme döndüm. Batu ve Nehir kol kola isimlerini söyleyip içeri girdiler. Adamın bakışları bize döndü,elindeki listeye bakmadan "Hoş geldiniz Sencer Bey,buyurun." diyerek içeriyi işaret etti.

Sencer baş selamı verdi. Yüzünde mimik oynamıyordu,duygulardan arınmış bakışları etrafı bir dedektif gibi inceliyordu. Elini bir an elimden çekmiyor ve yanında olduğumu her haliyle belli ediyordu.

Dışarının aksine içeri hafif loş bir ortamdı. Büyük bir salondu ama masa sayısı azdı,muhtemelen her birimiz için özel olarak ayarlanmıştı. Çoğu masa doluydu ve müzik sesiyle birlikte yükselen bir uğultu vardı.

"Sağ masa,göbekli ve top sakallı olan adam." Bakışlarım belli belirsiz tarif ettiği yere döndü. "Selim Balcı. Zeki adam,genelde sessiz ama göründüğünden bilgili. Yanındakiler eşi,kızı ve damadı."

Önümüzdeki kırmızı halıda yürüyüp bizim için gösterilen masaya ilerledik. Sencer tüm kibarlığıyla sandalyemi çekti. "Onun arkasındaki masa,uzun boylu ve mavi gözlü olan adam Cengiz Kılıç. Oruspu çocuğunun önünde gideni, yanındaki metresi." Sandalyeme oturdum.

Yanıma oturduğunda elimi tekrardan tuttu. "Şu baştaki masada oturan esmer adam Mustafa Uygur. Başkan'ın sağ kolu,belli etmeseler de aralarında farklı bir bağ var,yanındaki karısı. O boştaki sandalyeye muhtemelen Başkan oturacak."

Sessizce dinliyordum,söylediği her şey kafama otururken gözlerim usulca dolaşıyordu her birinin üstünde. Belli etmemeye özen gösteriyordum elbette,çünkü şuan tüm gözler bizim masadaydı.

Son bir masa kalmıştı. "Başını önüne eğmiş,ara ara etrafa çekingen bakışlar atan Hasan Zorlu. Pısırık,sessiz bir tip. Eline ekmeğini versen susar. Yanındaki de sevgilisi. Karşısındaki piç ise paraya tapan Zeki Keskin. Hasan'ı genelde kullanır ve para için her boku yapar. Yanındaki karısı."

Bir bölümde müzisyenler büyük bir ustalıkta klasik müzikle salonu donatırken diğerleri önlerindeki yemeği izliyor,sahte kahkahalarla uğultuya sebep oluyordu. Bazı bakışları hala üzerimizde hissetsem de nihayet incelemeyi bırakıp önüme dönebilmiştim.

"Çok meraklısın." dedi Batu gülerek. "Küçükken de niye varız gibi felsefi sorularınla boğardın beni."

"Sende beni döverdin."

"Yalan söyleme.." dedi arkasına yaslanırken. Nehir'le bakıştılar,aralarında sessiz bir diyalog geçti ve sonra tekrar bana döndü Batu. "Kıyamazdım ben sana."

Haklıydı,çoğu zaman biz Nehir'le onun üstünde tepinir ve bize vurmasına asla müsade etmezdik. Mazi,zihnimizde hep puslu bir bulut gibi kalıyordu. Biz eşeledikçe gün yüzüne çıkıyor sonrasında tekrar eski esaretine mahkum oluyordu.

Hüzünlü bir tebessümle başımı eğdim,Sencer'in gözlerini üstümüzde hissedince ona döndüm. Sohbetin çok boş olduğunu iddia eden gözlerine tebessümle baktım,Batu'yla hiçbir zaman birbirlerini kabullenmeyeceklerdi.

Nehir bizden bağımsız inceliyordu her yanı. "İstanbul'a deniz yoluyla yapılan teslimatin başarılı olması sebebiyle buradayız ama.."

Sencer garip bir hızla yerinde doğruldu ve tebessümüyle Nehir'e döndü. Cümlenin devamını "Ama.." diyerek devraldı. "Başarılı yapılan bir teslimatin kordinat bilgileri bize neden ulaşmadı,öyle değil mi ?"

"Aynen öyle enişte bey!"

"Aynı soruyu,iki gündür düşünüyorum." Garsonların gelmesiyle sustu Sencer,tabaklar önümüze dizildi ve yemekler ortaya servis edildi. Garsonlar geri çekilince "Gerçi sussam neye yarar,o piç buralara da cihaz taktırmıştır." deyip arkasına yaslandı Sencer.

"Bu konuyu konuşalım enişte bey." dedi Nehir,bakışları bana döndüğünde ikimizi süzdü. Beğeni dolu gülümsemesine aynı sıcaklıkla karşılık verdim.

Acıktığımı hissediyordum,karnımdaki şey midemi kemiriyormuş gibi iştahım açılmıştı günlerdir. Diğerlerinin tabaklarına dokunmadığını görünce içli bir nefesle beklemeye devam ettim.

"Noldu ?"

Sencer'e döndüm,söyleyip söylememekte kararsız kaldığımda dudak büktüm ve tabakları işaret edip "Acıktım." dedim.

Anlık güldü,sonra yanlış bir şey yapıyormuş gibi bir kaç saniye gülüşünü silmekle uğraştı. "Kızım güldürme aniden,oluyor mu böyle bir yerde ?" Dudaklarıma kaşlarını çatarak baktı. "Dudaklarını büzme!"

"Komik bir şey söylemedim ki."

Sencer konuşacağı esnada masamıza yaklaşan adımlarla sustu. Kafamı kaldırdığımda bize doğru gelen Selim Bey ve kızını gördüm. Eşiyle damadı hala masada oturuyordu. Sencer onların gelmesiyle ayağa kalktı,bende ona eşlik ettim ve ayaklandım.

"İyi akşamlar Selim Bey."

"İyi akşamlar deli oğlan." dedi Selim Bey sıcak bir tebessümle,Sencer'in uzattığı eli sıktıktan sonra bakışları bana döndü. "Bu güzel hanımla tanıştırmayacak mısın bizi ?"

Sencer'in eli belime yerleştiğinde hafifçe tebessüm ettim. "Eşim,Efil." dedi beni göstererek. Selim Bey'i ya da yanında Sencer'den gözlerini ayırmayan kadını tanıştırma gereği duymadı.

Açık kumral saçları ve aynı renkte olan gözleriyle oldukça güzeldi. Krem rengi,mini bir elbise giymişti ve fiziği manken diyebileceğim kadar vardı. Neden Sencer'e gözlerini ayırmadan baktığını ve gözlerinden geçen binbir duygunun ne olduğunu bilmiyordum ama sinirlerim tepeme çıkıyordu.

"Hanımefendi ?" dedim sorarcasına,kadının gözleri anında bana döndüğünde artık daha sert bir ifadesi vardı.

Elini uzatıp "Simge ben,Simge Balcı." dedi. Uzattığı eli sıktığımda yüzümde hiçte sahici olmayan bir tebessüm vardı. Memnun olduğumu söylemedim,çünkü memnun olmamıştım.

"Evliliğini duydum ama pek inanmamıştım açıkçası."

Selim Bey Sencer'e dönmüş,gözlerindeki kınayan ifadeyle süzüyordu. Başta gayet samimi gelen bu adam şimdi de itici duruyordu. "Neden ?" dedi Sencer, tavrı çok netti.

"Volkan Arman'ın kızından bahsediyoruz." Bakışları bir anlığına bana döndü ama sonra devam etti. "Düşman kızıyla evlenmek,senin gibi bir delikanlıya yakıştı mı ?" Masada oturan Atakan'a döndü. "Abinden bahsetmiyorum bile."

"Selim Bey." diye çıkıştı Sencer,öfkelenmişti ve bunu gizlemiyordu. "Aynı safta olmamız benim ya da abimin kararlarını sorgulayabileceğiniz anlamına gelmiyor. Efil kimsenin kızı değil,benim karım."

Selim Bey'de öfkelenmişti. "Şuan bambaşka bir konumda olabilirdik,daha güçlü bir şekilde yola devam edebilirdik."

Neyden bahsettiğini anlamamıştım ama gözler Simge denilen kadına döndüğünde bazı parçalar kafamda oturmuştu. Üstelik Simge'nin bakışları da anlamam için bana yardımcı olmuştu.

"Olduğum konumdan gayet mutluyum."

Selim Bey'in omuzları çöktüğünde pes edercesine kafasını salladı. Bir anlığına Simge'ye bakmış,sonrasındaysa benle Sencer'e dönmüştü. "Keyifli bir akşam olsun."

Sencer baş selamı verdiğinde bende kibarca teşekkür etmiştim.İkisi de keyifsizlikle arkasını dönüp giderken tekrar yerimize oturduk. "Seni damadı yapma gibi hayalleri vardı,değil mi ?"

"Maalesef."

Sitemli bakışlarım ondaydı,kusursuz çehresini izlemek huzurdu. "Ve sen bana söylemedin,kadın dakikalar boyu seni yiyecekmiş gibi baktı."

"Abartma."

Atakan aramıza girdi. "Simge aşıktı çünkü Sencer'e,hemde canını verecek kadar. Ah ne günlerdi.."

Kaşlarımı çatıp Sencer'e döndüğümde "Abi yangına körükle gitmesen mi acaba ?" deyip onu susturmuştu.

"Yok,gitsin." deyip Atakan'a döndüm. "Canını verecek şekilde derken ?"

"Şimdi şöy-"

"Abi biraz daha devam edersen nişanlına tüm geçmişini dökerim,ona göre."

Atakan Yağmur'a yandan bir bakış atıp,sustmuştu. Arkasına yaslandığında ikisi kendi arasında sohbet etmeye başladı. Nehir masada değildi ama Batu tabağını izliyordu.

Sencer'e dönüp,açıklama beklediğimi havalanan kaşlarımla anlatmış olduğum için derin bir nefes verdi. Gülmek istiyor ama gülmemek için de çok zor duruyordu. "O bakışları gören sen olsan düşünmeden adamın kafasını yarmıştın Sencer,ben gayet normal bir şekilde soruyorum."

"Hangi piç sana öyle bakabilir ?"

"Al işte." dedim birden alevlenen öfkesine şaşkınlıkla bakarken. "Elin kızı sana bakabiliyor ama ?"

Sencer bıyık altından sırıtırken ben cevap bekliyordum. Dudaklarını aralamıştı ki müzik sesi birden sustu,ardından uğultu kesildi ve herkesin bakışı kapıya yöneldi. Sessizliği bölen tek şey bir adım sesiydi,herkes yavaş yavaş ayaklandı.

Bizim masada da herkes ayaklanınca Sencer'e döndüm,zerre kıpırdamamıştı yerinden. "Sencer,babamın dediklerini unutma ve ayağa kalk." dedi Atakan, ama Sencer hiçbir şekilde duruşunu bozmadı. O kalkmayınca normal olarak bende kalkmamıştım.

"Efil,sen kalk bari." dedi Batu.

Tereddütle Sencer'e döndüm. "Otur güzelim,kalkmayacağız."

Ayakta olan insanların bakışları bizdeydi,bazı fısıltıların uğultusu da vardı ama ortam birdenbire o kadar gerilmişti ki istemsizce Sencer'in elini tutmuştum.

Salona giriş yapan adamın arkasında iki tane koruma vardı. Adam smokin giymişti ve gür saçlarının çoğu yerine ak düşmüştü. Uzundu,omuzları genişti ve vücudu gençti ama yüzündeki kırışıklıklar yaşını belli ediyordu.

Sol kaşından gözüne doğru inen derin bir yara izi vardı,buz gibi mavi gözleri sadece bir kişideydi. Sencer'de. Öfkeyle değil,keyifle bakıyordu. Sanki bu manzaraya alışıkmış gibi sorun etmiyordu.

Salonun ortasına doğru ilerleyip "Buyurun,oturun." dedi eliyle masaları göstererek. Herkes hızlıca otururken adam hala salonun ortasındaydı. "Hepiniz hoş geldiniz sevgili masa üyelerim ve saygı değer kadınlarımız."

"Piç,nerden senin kadının oluyor oruspu çocuğu!" diye söylendi Sencer, fısıltısından dolayı sadece ben duymuştum. Gülüşümü bastırmak için dudaklarımı dişledim.

"Bazılarıyla öncesinden tanışıyoruz." Bakışları direk bana döndü. "Bazılarıyla da yeni tanışacağız.." Sencer bedenini önüme siper ettiğinde bakışmamız son buldu. O kadar geriliyordu ki yumruğunu sıkıyordu sinirden.

"Toplanma amacımızı biliyoruz hepimiz,gayet başarılı işlere imza attık. İstabul gibi güzel bir şehirde kutlamasak olmazdı. İyi eğlenceler dilerim,buyurun yemeklerimizi yiyelim. Gece uzun.."

Baştaki masaya gideceğini düşünmüştüm ama aksi yönde yani bizim masaya doğru gelmeye başladı. Bir eli cebindeyken gayer dik bir duruşla ilerliyordu. Mavi gözleri soğuktu,dondurucu. "Sencer Beyler de buradaymış,ayağa kalkmaya da zahmet edemediniz sanırım."

"Senin egonu poh pohlamayacağım." dedi umursamazlıkla,yine ayağa kalkmamıştı ama adam onun başında dikilmişti.

Küçük bir kahkaha attı. "Her zamanki gibi formundasın."

"Şüphen mi vardı ?"

"Haşa." dedi eğlenen bir ifadeyle.Bakışları bana döndü,oturmama rağmen baştan aşağı süzdü bedenimi.

"Piçlik yapma!" diyerek yerinde doğruldu Sencer. "Şuan kimseyi umursamadan o gözlerini oymamı istemiyorsan karımın üstünden çek!"

Adam hafifçe tebessüm etti,bakışları artık bende değil Sencer'in öfkeli gözlerindeydi. Bir aksilik olmasından korktuğum için yerimden kalkmasam da Sencer'in elini tutmuştum.

"Sakin ol dostum,sadece tanımaya çalıştım." Güldü,bilmiş bir gülüştü. "Kabul edeyim,sandığımdan da güzel bir hanımefendi. Volkan'ın böyle bir kızı olduğunu bilseydim senden önce kendime ister-"

Adam sözünü bitiremeden ağzının üstüne yediği yumrukla bir kaç adım sendeledi,telaşla ayağa kalktığımda Sencer'in kolundan tutarak durdurdum onu. Tüm salon şaşkınlıkla bize döndüğünde uğultular yükseldi. Bir kaç koruma bize doğru geldiğinde daha da endişelendim.

Adam burnunu tutuyordu ama aynı zamanda gülüyordu da. Gelen korumaları eliyle durdurup geri döndürdü. Masamızdaki peçetelerden alıp burnundaki kanı sildi. Hala sinir edici bir gülüşü vardı,Sencer'in arkasında kolunu tutuyor bir hamle daha yapmaması için tedbir alıyordum.

"Devam edecek misin Başkan ?" dedi Sencer,ses tonundaki meydan okumayı anlamamak mümkün değildi. Başkan dedikleri adam peçeteyi yere savurdu, gülüşü öfkeye döndüğünde Sencer'le dip dibeydi.

"Şansını zorluyorsun küçük adam."

Herkes bu adamdan korkarken ya da saygı duyarken Sencer'in böyle kafa tutmasını anlamlandıramıyordum. "Sende sınırlarımı aşıyorsun kendini büyük sanan adam."

Mavi gözlerinden geçen öfkeyi görebiliyordum,Sencer'in sırtını görsem de onun da farksız olduğunu biliyordum. Aralarında geçen sessiz savaşın kaybedeni Başkan olmuştu,gözlerini Sencer'in üstünden çekip kalabalığa döndü.

"Sorun yok,her zamanki Sencer işte." dedi gülerek,samimi bir gülüş değildi. Kendi yerine doğru yürüdü ve yerine otururken bir peçete daha alıp burnuna bastırdı. "Afiyet olsun herkese."

Herkes tereddütle yemeğine döndü. Sencer sert adımlarla sandalyesine dönüp otururken bende yanına oturdum. Sinirden dizini sallıyor ve önündeki tabağa öldüresi bakışlar atıyordu.

"Delirdin mi sen ?" diye çıkıştı Atakan,sessiz olmaya özen gösteriyordu. Sencer'in bakışları abisine döndü. "Biz ateşi söndürmeye çalıştıkça sen harlıyorsun! Babam duysa-"

"Yeter!" dedi Sencer,öfkesi dinmeyecek kadar fazlaydı. "Babam da babam. Çok umurumda mı ne diyeceği ? Yıllardır bu masadayım ben,artık kimsenin lafıyla hareket edecek değilim. Babam dönsün kendi koltuğuyla ilgilensin."

Yağmur Atakan'ı omuzundan geriye doğru çektiğinde bir şeyler fısıldadı. Atakan ara ara öfkeyle Sencer'e baksa da Yağmur'a odaklanmıştı artık. Sencer hariç herkes yemeğiyle ilgileniyordu ama ben Sencer'i düşünmekten tek lokma yiyemiyordum.

Halbuki karnımdaki şey çok acıkmış olacak ki midemi rahatsız edip duruyordu. Sencer'i izlediğimi onun bana dönen bakışlarından anladım. Ne deyip sakinleştirebilirdim bilmiyordum çünkü haklıydı.

"Neden yemiyorsun ?" dedi,öfkeli olduğu için soğuktu sesi.

Dudak büzdüm. "Sen yemediğin için."

Kaşlarını çattı,titreyen dizi durdu ve yerinde doğruldu. "Aç değilim ben." dedi, aklına gelen ilk yalandı muhtemelen. İnanmadığımı biliyordu,önümüzdeki tabaklara döndü. "Tamam,yiyeceğim hadi sende ye."

Eline çatalını aldığında tebessümle doğruldum ve bende çatalımı elime aldım. Etime batırıp bir parça ağzıma attığımda Sencer'de beni izleyerek ağzına bir parça attı. Yemek faslı gayet sessiz geçiyordu,salonu dolduran hafif bir müzik sesi ve yer yer gelen çatal bıçak sesi vardı.Herkes anlaşmış gibi konuşmuyordu, konuşsa dahi bir fısıltı gibiydi sesler.

Karnımın doyduğunu hissettiğimde büyük bir mutlulukla arkama yaslandım, önümdeki sudan bir yudum alıp Sencer'e döndüm. "Ne zaman döneceğiz ?" dedim fısıltıyla,çatalını bırakıp bana döndü.

"Sıkıldın mı ?"

"Evet." dedim tüm dürüstlüğümle.

"Gidişata bağlı,çok durmamaya çalışırız." Kolunu sandalyemin arkasına yasladı,biraz yaklaşıp bir tutam saçımı okşamaya başladı. "Olur mu ?"

"Olur.." dedim,yakınlığı ve kokusu beni etkisi altına alırken kehribarlarına büyük bir hayranlıkla baktığıma emindim.

"Enişte bey." diyerek araya girdi Nehir,gözlerimiz ona döndü. "Çaktırmadan arkana bak,Başkan'ın yanına gelen adamı bir yerde gördüğüme eminim."

Sencer hafifçe kafasını çevirip arkasına baktı,sonra tekrar masaya döndü. Bende çaktırmadan bakmaya çalıştım,Başkan'ı değil ama karşısındaki genç ve takım elbiseli adamı gördüm.

"Gözlem yeteneğine hayran kaldım baldız." dediğinde baldız demesine hem gülmüş,hem de şaşırmıştım. Nehir'i önemsediğimi biliyordu,bu yüzden ona karşı iyi olmaya çalışıyordu.

"Bize de açıklayacak mısınız ?"

Sencer Batu'ya ters bir bakış attı,ondan hoşlanmadığını ancak bu kadar belli edebilirdi. "Olayı algılayacak bir aklın yoksa biz ne yapalım ?"

Batu göz devirip Nehir'e döndü,cevap vermemesi şaşırttı. "Şöyle abiciğim, bir kaç ay önce olan teslimatta sorun yaşanmıştı. Hatta Selim Bey'in yüklü miktarda parası kaybedilmişti,o adamlar arasında bu adam da vardı. Burnuna kadar bir maskesi vardı ama tanımamam imkansız."

"Senin o teslimatta ne işin vardı hanımefendi ?"

"Amcam yurt dışındaydı,seni de çağırmak istemedi." Kaşlarını çattı. "Hem olamaz mı ? Sizden çok emeğim var benim o şirkette,hatta Efil'in bile amcamdan çok emeği var."

"Abartma Nehir." diyerek araya girdi Yağmur. "Efil ne yapıyordu sanki,sende övmek için yer arıyorsun."

"Sende bir dakika kıskanmadan duramıyorsun." dedi Nehir ters bir bakışla, hafifçe tebessüm ettim. "Senin babanın bulamadığı hataları bulup, şirketi milyon dolarlık zarardan kurtarmasını unutmuşsun; bizim kuramadığımız güvenlik yazılımlarını o kurdu,babanın metresim diyerek şirkette barındırdığı kadının aslında hain olduğu söyleyen de Efil'di."

Şaşkın bakışlar benim üzerimdeydi,Yağmur ise her bir cümlede gözlerini deviriyordu. "Bir şey bildiği için değildi,annesi için."

"Seninde annendi." dedim,içim sızladı. Annemize karşı bu kadar acımasız olmasını kendime yediremiyordum,onu kaybettiğimizde o benden de küçüktü üstelik.

"Bunun pek bir önemi yok,artık aramızda değil."

Gözlerim doldu istemsizce,annem onu çok severdi. Küçükken saçları sarıydı,o yüzden hep sarı kızım diye severdi. "Kalbin taşlaşmış senin,annem seni çok severdi ve senin bu dediklerini duysa-"

"Annen sadece seni severdi Efil." diyerek lafımı kesti.

"Babanın sadece seni sevdiği gibi."

"Bu yüzden sen annenin kızıydın,bende babamın." Gözleri her zamanki gibi öfkeliydi.Bana beslediği nefreti hissedebiliyordum,dudaklarındaki soğuk tebessüm büyüdü. "Sen 13 yaşında,doğum gününde anneni öldürerek kendini de öldürdün."

Kanım dondu,sol gözümden bir yaş akarken tüm sesler sustu. Küçük Efil'in çığlıkları kulaklarımı doldurdu. Her yanım kana bulanmış gibi ürperdim, nefesim kesildi.

"Ben.." dedim titreyen sesimle,konuşmakta zorluk çekiyordum.

"Sen başlı başına bir lanetsin." dedi bu kez,ne Atakan'ı ne de Nehir'i dinlemedi. Günlerdir biriktirdiği zehrini çekinmeden kustu. Ağlamamak için direnirken içimdeki öfke ateşi harlandı.

"Bir gün herkes gerçek yüzünü görecek,duydun mu ?" Kaşları havalandı alayla, gözlerini bir an bile ayırmıyordu. "Ne kalbin var ne de vicdanın ve bunu herkes gördüğünde yanında tek bir kişi bile kalmayacak. Baban bile seni sevmeyi bırakacak,er ya da geç en çok korktuğun şeye yalnızlığa mahkum kalacaksın."

Gülüşü yüzünde dondu,gözlerini kaçırdığında artık keyifli değildi. Söylediklerim ağır gelmiş olacak ki cevap veremedi ve önündeki sudan bir kaç yudum aldı. Bizim masamızda oluşan sessizlik,diğer masaların sesinden dolayı fark edilmiyordu bile.

Atakan Yağmur'a ne söylüyordu bilmiyordum ama güldürmeye çalıştığına emindim,onun için bile üzülüyordum. "Efil ?" dedi Sencer,ona döndüğümde elimi tutan elini yeni hissediyordum. Cevap veremedim. "İyi misin ?"

Kafamı salladım usulca,iyi değildim ama iyi olacaktım. Gözlerine bakamıyordum,içimdeki her şey görüyordu ve şuan nasıl canımın yandığını görsün istemedim.

Müzik birden durdu,en baştaki masada duran Başkan ayaklanıp elindeki kadehle biraz ortaya ilerledi. O esnada garsonlar her masaya kadehleri bırakmış ve şarabın servisini yapıyordu,önüme bırakılan kadehi elime aldığımda Nehir'in uyarı dolu bakışlarına maruz kaldım.

Başta söylemek istediğini anlayamamış ama sonrasında karnımdakinden bahsettiğini algılamıştım. Bu ona zararlıydı,farkındaydım ama belki de yarın içimde olmayacak birini düşünmek istemiyordum. Herkes kadehi eline alırken ben bıraktım.

Tereddütle baktım,gidecek olsa da onu zehirlemek istemiyordum. "Daha nice başarıya imza atmanın şerefine,afiyet olsun." dedi Başkan kadehini kaldırarak, herkes ona eşlik edip bardağındakini içti.

"Neden içmiyorsun ?" dedi Batu kadehi işaret ederek,severdim biliyordu. Çok değil ama ara ara Nehir ve onunla birlikte içerdik.

"Canım istemiyor." diyerek bir yalan uydurdum.

Garipsedi ama zorlamadı,kadehini tekrar doldurdu. Sencer yudum yudum içiyordu,bakışları diğer masalarda dolanıyordu ve sertti ifadesi.

"Sencer.."

"Hıı ?" dedi ama bakışları bende değil,diğer masalardaydı. Öylesine seslendiğim için devamını getirmedim. Bir kaç saniye içinde cevap vermeyince bana döndü sorar gözlerle.

"Öylesine,adını söylemek içimden geldi." Gülümsedi,eliyle yüzünü sıvazladığında diğerlerinden saklamaya çalıştığını anladım. Bu haline istemsizce kahkaha attım. "Aman karizman çizilmesin."

Müzik değişti,dans müziği olduğunu bildiğim bir melodi salonu doldurduğunda Başkan dedikleri adam yanındaki kızı yaşında olan kızı dansa kaldırdı. Sonra onu diğerleri takip etti.

"Bana bu dansı lütfeder misiniz Yağmur Hanım ?"

"Elbette."

Nehir içli içli nefes verdi dans eden kalabalığa bakarken. "Beyaz atlı prensimiz yok ki bizi de dansa kaldırsın."

"Nehir kaşınma,başlatma beyaz ata!"

Nehir Batu'ya doğru oflarken onların bu haline gülüp arkama yaslandım. Hadi Nehir'in yoktu da benim yanımda oturan öküz kocam neden beni dansa kaldırmıyordu,hiçbir fikrim yoktu.

Bazıları bir kaç dakika bile durmamıştı,tekrar yerine oturmuştu. Bir kaç çift dışında kimse yoktu,onları izlerken Sencer'e yandan bakışlar atıp duruyordum.

"Bakma bana öyle." dedi,hafifçe gülüyordu. "O elbiseyle seni dansa kaldırırsam herkesin gözünü kapatması lazım,böyle bir elbise giyerek sen kaşındın."

O kadar rahattı ki öfkelenmeden edemedim. Sinsi bir gülüşle kulağına yaklaştım;laz inadı vardı bende,ne yapabilirdim. "İyi o zaman,bende Batu'yu dansa kaldırırım." diye fısıldadım.

Kafasını aniden bana çevirdi,kaşları çok hızlı bir şekilde çatıldı. "Sen illa ki Sencer bugün katil olsun diyorsun yani."

"Bana ne ?" dedim omuzlarımı kaldırıp indirirken. Bir kız çocuğu gibi dudak büzüp inat etmiştim ve istediğim olacaktı.

Bir kaç saniye gözlerime bakmış,sonrasında pes ederek ayağa kalkmıştı. Ceketini soyduğunda gömlek ve üstündeki yelekle bile nefesimi kesiyordu. Gömleğinin en üstündeki düğmeyi açıp sağ elini uzattı. "Başıma belasın."

Büyük bir tebessümle elini tutup ayağa kalktım,el ele piste ilerlediğimizde kalan bir kaç çiftin arasından geçtik. Karşı karşıya geçtiğimizde müzisyenlere bir işaret verdi,müzik durdu. Bakışlar üstümüze döndü,pistteki diğer çiftlerde yerine oturdu.

"Başıma gerçekten belasın." dedi gülerek,inceden inceye müzik başladı. Bu adam beni kalpten öldürecek kadar güzel gülüyordu. Bir eli belime yerleşti,bir eli ise elimi avucuna hapsetti.

Müziğin ahengine göre adımlar atarken gözlerimi gamzesinden ayıramıyor,aynı gülüşle bakıyordum ona. "Herkes bizi izliyor." dedim fısıltıyla. Sessiz kaldı, müziğin ritmi arttıkça hızımız arttı.

Belimdeki elini çekip beni kendi etrafımda döndürdüğünde kendimi prenses gibi hissediyordum. Kendine çekip,tekrar sarıldı belime. "Bir insan her şeye nasıl bu kadar yakışabilir ?"

Adımlarımız büyüktü,salonu turlarken sadece biz varmış gibi rahattık. Sencer dudağımın kenarına bir buse kondurdu,gülüşümden öptüğünde daha çok güldüm. Şu anda kalmayı o kadar isterdim ki,onun hayran bakışlarını altında şu şekil el ele kalmayı diledim defalarca.

Tekrar kendi etrafımda döndürdü,eteğim hafifçe salınıyordu. Ellerimizi ayırmadan birbirimizden uzaklaştık,müziğin sonuna geldiğimizde kendimi Sencer'in koluna dolayıp,sırtımı göğsüne yasladım ve beni belimden tutup kaldırmasına izin verdim.

Kendi etrafımızda döndüğümüzde,ağır değilmişim gibi uzun bir süre indirmedi beni. Müziğin son anına kadar kucağında döndürdü ve müziğin bitişiyle usulca yere bıraktı. Yüzlerimiz yakındı,boynuma sıkı bir öpücük kondurduğunda tüm salonda bir alkış sesi yankılandı.

Kalbim bir kuş gibi çırpınıyor,midemde kelebekler uçuşuyordu. Heyecandan ölmek üzereydim,Sencer'in gözlerinde yanıp yanıp kavruluyordum. Alkış sesi eşliğinde el ele masamıza ilerledik.

Sandalyemi çektiğinde yerime oturdum,o da yanıma geçti. "Yemin ederim izlediğim en güzel danstı." dedi Nehir hayranlıkla,gülüşüm daha da büyüdü.

Batu ve Yağmur somurtuyordu ama onlar bile keyfimi bozmaya değmezdi. Hala bazı gözler üstümüzdeydi ve hala kalbim çok hızlı atıyordu. "Teşekkür ederim." dedim,sandalyelerimiz gereğinden fazla yakın olduğundan fısıldasam dahi duyuyordu.

"Sen bana güldükçe." Eli bacağımın üstüne yerleşti. "Senin için yapamayacağım hiçbir şey yok. Yeter ki hep gül,hep yanımda kal."

Şu güzel akşam hiç bitmese,şöyle birbirimize hep gülsek ve hiç ağlamasak diye düşündüm. Karnımdaki kendini hatırlatıyordu sürekli,Sencer'den bir şey gizlemeyeceğime dair söz vermiştim. Yeterince içimde tutmuştum bu sırrı.

Bir yandan da söylemek istemiyor,bu güzel günü mahvetmek istemiyordum. Bebek için öfkelenip beni kırmasından çok korkuyordum. Daha aramızı yeni düzeltmişken ve ben ona bir şans vermişken tekrar eski halimize dönmek istemiyordum.

Düşünceli halim Nehir'in dikkatini çekmiş olacak ki beni izliyordu,göz göze gelince neyi düşündüğümü anlamıştı. Ne hissettiğimi dahi bilecek kadar tanıyordu beni,hafifçe tebessüm edip cesaret vermeye çalıştı. Daha fazla bekleme diyordu gözleri,dünde söylemişti.

"Kalkalım bence artık." dedi Nehir,burada söyleyemeyeceğimi o da biliyordu. Diğerleri de ona katıldığı için eşyalarımızı alıp tek tek ayağa kalktık. Başkan bize doğru geldi.

"Sencer sakin ol,gider ayak." dedi Atakan.

Sencer beni arkasına aldı,benimle konuşmaması için yapıyordu bunu. Başkan dedikleri ucube adam gülümseyerek yanımızda durdu. "Geldiğiniz için çok teşekkür ederim hanımlar."

"Bir daha olmasın." dedi Nehir sahte bir tebessümle.

Başkan gülümsedi,Yağmur'a döndüğünde gözlerine uzunca baktı. Atakan'da pek sakin kalamadığından yumruğunu sıkıyordu. "Baban gibisin,her şeyinle onu andırıyorsun küçük hanım."

"Andırdığım kadar farklıyım da." dedi Yağmur.

"Sen gözlerindeki hırsla Saruhan'larda barınamazsın." Bana ve Sencer'e döndü. "Onların evliliği bile aralarındaki kanı durduramadı,sen de durduramazsın."

"Ben onlar değilim."

Başkan başını eğip güldü,küçümsemiyordu ama bir şeyler seziyormuş gibi konuşuyordu. Bu sefer bana döndü. "Neyi merak ediyorum biliyor musun Efil ?" Devam etmesini bekledim,gözleri derin bakıyordu. "Hırçınsın,inatçısın ve istediğin her şeyi yapacak kadar güçlüsün. Bu evliliği neden kabul ettin ?"

Babamdan intikam almak için,diyemedim. Geçmişten elimde var olan delillerin peşindeyim,senin masanı yerle bir edeceğim diyemedim ama tüm duygularımı gizlemeyi başardım.

"Senin merakını gidermek için burada değilim."

"Kocan kadar dik başlısın."

"Gurur duyarım."

Başını salladı gülerek,Sencer'e yandan bakış atıp önümüzden çekildi. "İyi yolculuklar dilerim."

Onu arkamızda bırakıp salondan çıktık,merdivenlerden inerken adamlar arabamızı getirmişti bile. Eski düzenle yerimize oturduk ve çıktık bu ihtişamlı alandan.

"Hemen dönecek miyiz ?" dedi Yağmur,muhattabı Atakan'dı ama bizlere de ara ara bakıyordu. Sencer'e döndüm,Yağmur'a bakıyor mu diye kontrol etmek için. Göz göze geldik,bana bakıyordu. Gülümseyerek önüme döndüm.

"Bence yarın da kalabiliriz." dedim,öylesine söylüyormuş gibiydim ama amacım hastane işlerini burada halledebilmekti.

"Kalırız bence de,yarın da gezeriz biraz." Atakan Sencer'e sorar gözlerle baktı. Sencer sessiz kaldı. "Sonra da yola çıkarız zaten,değil mi Sencer ?"

"Fark etmez bana."

Yol boyunca neler yapacağımızı konuşurken herkes fikrini söylemiş bir plan yapmıştık. Sencer sessizdi,bakışları bendeydi ama dalgın olduğunu görebiliyordum. Ne düşündüğünü bilmiyordum ama çıkmazda olduğunu anlayabiliyordum.

Otele varmamız ve odalara dağılmamız sandığımdan sessiz geçmişti. Nehir kulağıma bir şeye ihtiyacın olursa mutlaka ara diye uyarıda bulunmuş ve kendimi üzmemem konusunda ikaz etmişti. Söylemesek olmaz mıydı ?

Odaya girdiğim andan belli heyecandan hareket edemiyordum ve sürekli dudaklarımı aralayıp kapatıyordum. Sencer ceketini,yeleğini soyup bana döndü.

"Söyle." dedi hafifçe gülerek. "Yarım saattir kıvranıyorsun,ne söyleyeceksen söyle kızmayacağım."

Kızmayacağı konusunda ona katılmıyordum. Çünkü kızmakla kalmayacak aynı zamanda kırıp dökecekti. O kadar emindim ki buna,bu yüzden söylemekten her saniye vazgeçiyor sonra da söylemem gerek deyip kendime geliyordum.

"Başın mı ağrıyor ?" dedim saçma bir şekilde,yine de doğru bir tespitte bulunmuştum çünkü ne zaman başı ağrısa gözleri ve sesi hep kısılırdı. Şuan olduğu gibi.

"Biraz."

"Masaj yapayım mı ?"

Gömleğinin düğmelerini açarken çapkın bir gülüşle yanıma yanaştı. "Aldığım en güzel teklifti."

"Arsızlaşma." dedim gülerek. "Başına masaj yapacağım."

Gömleğini kenara bırakıp yanıma oturdu. "Önce.." derken saçımdan bir tutamı arkaya iteledi. "İçini kemiren şeyi bana anlat,benden bir şey gizlemeyeceğin konusunda anlaşmıştık."

Dudaklarımı dişledim,korku tüm iliklerime kadar yayılırken derin bir nefes verdim. "Aramızın bozulmasını istemiyorum.." dedim,sesim çatallaşmıştı ve gözlerim yanıyordu.

"Bozulmayacak." dedi,kaşları çatılmıştı ve muhtemelen sorunun ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Gözlerime bakarken devam etmemi bekledi.

"Benim suçum değil,istemeden oldu."

"Efil.." dedi sabırsız ama yumuşak bir sesle. "Güzelim korkma artık,seni üzecek hiçbir şey yapmayacağım."

"İstememeni anlarım,zaten bende istemiyorum." dedim,konuya nereden gireceğimi bilemiyordum. "Dediğim gibi nasıl oldu bilmiyorum,ama hepimiz için en sağlıklı karar bu zaten. Böyle bir dünyada olmaz."

Kaşları daha da çatıldı,anlamıyordu çünkü ben asıl söylemem gereken şeyler harici her şeyi söylemiştim. Elleri elimdeyken daha iyi hissediyordum ama o ellerini çekerse diye korkuyordum. "Devam et."

"Hamileyim Sencer.."

Gözlerimiz ayrılmadı birbirinden. Yaşlarım bir bir akarken o öylece kalakaldı, çok şaşırdığının farkındaydım. Tepkisiz kalması ise beni daha da korkuttu. Ellerini elimden çekti ve etrafına boş bakışlarla baktı. Elini çekme diyemedim..

Yerinden kalkıp bir kaç tur gidip geldi. Hala şoktan çıkamıyordu,kaşlarını çatması bile kalbimi fena halde hızlandırıyordu. Tekrar yanıma gelip önümde eğildi. "Nesin sen,bir daha söyle ?" dedi.

Dudaklarımı büzdüm,gözyaşlarımı silip gözlerine baktım. "Dediğim gibi istememeni anlıyorum,benimde en son isteyeceğim şey bile değil. Yarın sabah hastaneye gideriz ve kimseye duyurmadan.."

Devamını getiremedim,aldırmayı dillendiremiyor ve kendime yakıştıramıyordum. Önceden önlem almalı ve bir cana kıymamalıydık. Başka insanları eleştirirken buna kendimizin maruz kalması ayrı bir saçmalıktı. Bunu nasıl yapacaktım bilmiyordum ama mecbur olduğumun bilincindeydim.

"Efil.."

Sencer'in kehribar gözlerine şaşkınlıkla baktım çünkü ilk defa dolduğunu görüyordum. Sencer'in gözleri dolmuştu ve bu benim asla alışık olduğum bir durum değildi.

"Sencer.." dedim,şaşkındım.

"Ben.." dedi,dudaklarını zorlukla aralıyordu. Yüzüne bir tebessüm yayıldı, anlamlandıramadım. "Ben baba mı olacağım ?"

Önümde diz çökmüş,gözleri dolu olan adam Sencer olamazdı. Bu senaryo kafamda canlandırdığımdan çok farklıydı. Bu tepki beklediğim her şeyden çok daha kötüydü.

Sencer onu istiyor muydu ?

Bakışları karnıma değdi,elleri titriyordu ama yine de kaldırıp göbeğimin üstüne koydu. Bütün vücudum ürperdi,hiçbir şey söyleyemeyecek kadar şaşkındım.

"Ben baba olacağım.."

⚓️

Yıldıza tıklayıp,oy vermeyi unutmayınn!
Umarım beğendiğiniz bir bölüm olmuştur.

Efil'in Sencer'e bir şans vermesi hakkında ne düşünüyorsunuz ?
Sizce Sencer hak ediyor muydu ya da hak edecek mi ?

Masa üyelerini tanıdık,ileriki bölümlerde
hepsi daha detaylı dahi olacak kurguya.

Sorularınızı ınstagram hesabımız (mavibirlotus)
üzerinden yanıtlayabilirim,takip ederseniz gelecek olan kesitleri
ve editleri kaçırmazsınız. Herkes beklerim :)

Hoşça kalın.

 

 

Bölüm : 20.12.2024 10:02 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...