9. Bölüm

Bölüm 8 | Kalbe Düşen Mucize

M.
mavibirlotus

Hoş geldiniz,oy vermeyi unutmayınız lütfen.
Satır arası yorumlarda buluşalım.

⚓️

Bir karnavaldı zihin. Aradığın her şeyi bulur,bulduklarını kendi dileğine göre şekillendirirdin. Parçaları kendine göre birleştirir,kurduğun oyunun tüm kurallarını kendin belirlerdin.

Sonrasında bir taş gelir,yapbozu dağıtabilir ve kuralları çiğneyerek yeni bir oyun oluşturabilirdi. Kurduğum oyunun dağıldığını,kendimi hazırladığım repliklerin ise boş olduğunu anlamam bir kaç dakikamı almıştı.

Her şeyi beklemiştim. Hiç kızmayabilir,ortak bir yol bulabilirdik. Kızabilirdi ama sonrasında çaresini bulur yine halledebilirdik. Belki çok kızar ve aramız bozulurdu. Her şeyi beklemiştim ama Sencer'in bu tepkisini beklememiştim.

Kendime geldiğimde hızlıca ayağa kalkarak karnımdaki ellerden kurtuldum. İçimdeki ağlama hissini bastırmakta güçlük çekiyordum. Sencer ayağa kalkarken hem mutlu hem de şaşkındı.

"Efil-"

"Sencer,hayır." diyerek lafını böldüm. Söyleyeceği hiçbir şeye hazır değildim, şuan ben ondan daha şaşkındım. "Bana sakın onu istediğini söyleme."

Daha da şaşırdı. "Aldırmayı düşündüğünü söyleme."

Söylediklerimi duymamış,sadece hamile olmama odaklanmış gibiydi. Ama söylediklerimde kararlı ve ciddiydim. Onun tepkisinin farklı olması benim kararımı değiştirmemişti.

"Başka hiçbir yolumuz yok."

"Saçmalama Efil." dedi,bana doğru gelirken bir adım geriledim. Ne söyleyeceğini bilemiyor gibi dudaklarını aralayıp kapatıyordu.

"İstemiyorum!" diye çıkıştım,şaşkınlıkla bakıyordu bana. Gözlerinde en derine sakladığı korkuyu görebiliyordum. "Sende istememelisin Sencer."

"Neden istemiyorsun ?"

"Neden mi ?" Kaşlarımı çattım,bunu soruyor olmasına inanamıyordum. "Böyle bir dünyada çocuk doğurmak mantıklı mı Sencer ? Etrafımız silahlı adamlarla dolu." Dudaklarını araladı ama devam ettim. "Anne olmayı bilmiyorum ben tamam mı,bir çocuğun sorumluluğunu alamam. İstemiyorum.."

"Öğreniriz." dedi,o da sesini yükseltiyordu artık. "Kimse doğuştan bilmiyor ya bunları,bizde öğreniriz."

"Hayır,öğrenmek istemiyorum."

Sustu,anlını sıvazlayıp sakinleşmeye çalıştı. "Tamam.." dedi sakince. Yatağa oturup yanını gösterdi. "Gel otur,düzgünce konuşalım."

Ağlamaya hazır bir ifadeyle dediğini yapıp yanına oturdum. Üstümdeki elbise dar geliyordu artık,stresten kavruluyordu tenim. Sencer karnıma bakarak iç çekti ve gözlerime döndü.

"İstemiyorum.." dedim,sol gözümden bir yaş aktığında hiçbir şey söylemeden ellerimi tuttu ve yanaklarımdaki yaşları sildi.

"Benden bir parçayı istemiyor musun ?" dedi,yumuşacıktı sesi.

"Sen varsın,parçana gerek yok."

Güldü hafifçe,devamında da bir şey söylemedi. Ara ara karnıma bazen de gözlerime bakarak bir şeyler düşündü. Sonrasında ayağa kalkıp yatakta kendi kısmına geçti. "Gel." dedi yanını göstererek.

Üstümdeki elbiseye rağmen yatakta emekleyerek yanına geçtim,başımı göğsüne yasladığımda o da elini saçlarımın arasına daldırıp kokluyordu. Bacağımı yırtmacımdan çıkarıp onun ayaklarının üstüne attım,diğer eliyle bacağımı okşamaya başladı.

Uzun zaman sonra birbirimize kenetli haldeyken gözlerimi yumdum. Bir daha konuyu açmadı,kabullenmem için ısrar etmedi ama benim istediğimi de kabul etmedi.

Sadece saçlarımı okşuyordu,bacağımdaki parmakları yaramazca yukarılara tırmanıp duruyordu. Ara ara karnıma uzanacak oluyor sonra da içli bir nefesle kendini durduruyordu. Beni zorlamamaya,kırmamaya çalışıyordu.

Bir konuda ilk defa bu kadar sevindiğini görmüşken onu kırmak isteyeceğim son şey bile değildi ama yapamazdım. Bu yükü kaldıracak kadar güçlü değildim,sahip çıkamazdım ve onu koruyamazdım. Benim gibi oradan oraya savrulurdu,hep annesi tarafından eksik kalırdı. Bir çocuk annesi tarafından eksik bırakılmamalıydı halbuki.

Ben anne olamazdım.

Sencer ise benim aksime çok güzel bir ebeveyn olurdu. Canı pahasına korurdu, herkese hır gürdü ama ona karşı yumuşacık olurdu. Tıpkı bana olduğu gibi. Sağlıklı besler,yanlış şeylerden sakınırdı. Baba olmayı belki de hep çok istiyordu ama ben bu isteğini yerine getirebilecek biri değildim.

Sencer'le bir ömür düşlüyordum ama böyle bir isteği olduğunu hiç bilmiyordum. O bir ömür baba olmak isteyecek bense bir ömür bundan kaçacaktım..

Düşünmekten başıma ağrılar girerken gözlerim güçsüzce kapandı. Uykuya dalmaya çok yakınken karnımın üstünde yumuşak bir el hissettim. Gözlerimi tekrar açamayacak kadar yorgundum.

⚓️

Telefonun melodisi kulağıma ısrarla ilişiyor ve tatlı uykumdan uyanmam için beni rahatsız ediyordu. Belimdeki kolların çekildiğini hissettim,telefon sesi de sustmuştu ve gözlerimi açacak halim yoktu.

Sencer'in sesi uzaktan geliyordu,muhtemelen telefonu cevaplayan oydu. Ne konuştuğunu uyku sersemi olduğum için anlayamıyordum,biraz daha yatmayı düşlüyordum ki birdenbire midemde hissettiğim hareketlilikle mecburen yerimde doğruldum.

Gözlerimi açmaya çalışırken geçmesini bekledim ama geçmedi,hızlı adımlarla banyoya doğru koşup kapıyı ardımdan kapattım ve klozetin önüne eğildiğim gibi içimdekileri çıkardım.

Boğazımdaki yanmayla baş ederken karnımdaki şeye sövmeme ramak kalmıştı. Bir kaç saniye sonra kapı çalmıştı ve Sencer'in endişeyle "Efil,iyi misin ?" dediğini duymuştum. Kapıyı açmaya çalışmış,kilitli olunca pes etmişti.

Cevap veremedim,zemine tutunarak ayağa kalkmayı başardığımda ağzımı çalkalayıp,yüzümü yıkadım. Gözlerimin içi kızarmıştı ve yüzüm hiçte iç açıcı değildi. "Efil korkutma beni,iyi misin ses ver!"

Kapıyı açınca korkulu gözleriyle karşılaştım,gözlerime ve yüzümün her zerresine baktı. Kısa bir an karnıma da baktıktan sonra "İyi misin ?" dedi.

Yürüyecek halim yoktu,her midemi boşalttığımda şöyle güçsüz düşüyor ve kendime gelmem uzun sürüyordu. Sencer halimi anlamış olacak ki yanıma gelip kucağına aldı beni.

"Hastaneye gitmek ister misin ?"

Kollarımı boynuna doladım,odaya geçip beni yatağa bıraktıktan sonra battaniyeyi de üstüme kadar çekti. Soran gözleri hala üstümdeydi ve konuşmamı bekliyordu.

"İyiyim merak etme,alıştım bu saçmalığa."

"Daha önce de mi oluyordu ?"

Yatağa oturdu,merak doluydu. Dün ona bu haberi verdikten sonra doğru düzgün üstünde konuşmamıştık bile. Beni sarıp sarmalamıştı,kararım konusunda keyifsiz olsa da kırmamaya özen gösterip konuyu itelemişti. Daha şimdiden sözünü tutmaya çalışıyordu.

"Genelde iki güne bir,gündüzleri sen evde değilken." Ondan uzun süredir sakladığımı düşünmesini istemedim. "Başta normal bir hastalık sandığımdan dolayı üzerinde durmadım ama Nehir aydınlattı beni ve test yaptık."

Kafasını salladı hafifçe,ne düşünüyordu bilmiyordum çünkü istediğinde duygularını başarılı bir şekilde gizliyordu. Dün ki mutluluğundan sonra şuan gayet durgundu,üzülüyor muydu kestiremiyordum.

"Babam aradı şimdi,Rize'ye dönmemiz gerekiyor." Kaşlarımı kaldırdım,önemli bir şey olmasa gitmezdik. "Diğerleri muhtemelen hazırlanıyordur,ikindi vakti uçağımız var. Yani İstanbul'u başka bir zaman gezeriz."

"Bir sorun mu var ?"

"Bilmiyorum." dedi,o da düşünceliydi. "Şirketle ilgili olsaydı Poyraz ve Mustafa Abi hallederdi,dediğim gibi bilmiyorum ve gidince öğreneceğiz."

Kafamı salladım,karnımdakinin varlığını konuşmamız ve en hızlı şekilde çözüme kavuşturmamız gerekiyordu. Rize'ye döndükten sonra gösterdiğim belirtilerden dolayı evdekiler anlarsa işte o zaman işler ipe sarardı.

"Sencer.." dedim,verdiğim nefes konumuzu belli ediyordu. "Bencilce davranıyorum farkındayım ama benim başka yolum yok,anne kelimesi bile bana o kadar uzak ki bunun yükünü kaldıramam. Lütfen beni anla.."

Yakınlığımızı fırsat bilerek gözlerine derince bakıyordum ama o kaçırıyordu ısrarla,kelimeleri toparlamaya çalıştığının farkındaydım. "Sorun yok." dedi sonunda,içinde bir fırtına kopuyordu halbuki.

"Hem böyle bir dünyada olmaz." derken onu değil,kendimi avutuyordum. "Sen silahların havada uçtuğu bir masada oturuyorken ve ben bir intikamın peşinde koşuyorken onun kıyamet oluruz." Kafasını salladı. "Başka yolumuz yok."

"Onu her şeye rağmen korurum,saçının teline zarar gelmesine izin vermem diyerek inkar etmek istiyorum bunları ama.."

Ellerini tuttum,devam etmesini beklerken kabullenmesi ve aramızda bir sorun oluşmaması için dua ediyordum. "Ama ?"

"Seni istemediğin hiçbir durumun içinde bırakmayacağım." Mutsuzdu ama gülümsemeye çalıştı. "Sen nasıl istersen öyle olsun,sen nasıl mutlu olacaksan.."

Dün gözlerinin dolmasından baba olmayı ne kadar çok istediğini görmüştüm, şimdiye kadar fark etmemiştim ama düşündükçe çocuklara olan toleransı aklıma geliyordu. Yusuf ve Alp'le sürekli çatışıyordu ama tatlı bir terslikti, onların her şeyini dinleyip ilgileniyordu. Bazen bir çocuk gördüğünde göz kırpıp hafifçe tebessüm ederdi. Şuan fark ediyordum yüreğindeki hasreti.

Asıl güç olan buydu,onun istediğini bilerek karnımdakinden vazgeçecek olmak. Benim mutluluğum için belki de en çok istediği şeyden vazgeçerek aslında ona verdiğim şansı ne kadar hak ettiğini gösteriyordu ama bende onun üzülmesine dayanamıyordum.

Kendimden nefret ettim,hiç hamile kalmasaydım belki de o zaman şuan bunları düşünmek zorunda kalmayacaktık. Bir bebeğin katili olmayacaktım, Sencer'in sakladığı kırgınlığın sebebi olmayacaktım.

Uzun bir sessizliğin ardından titreyen sesimle "Teşekkür ederim." dedim, yanağını okşayan elimden öptü ve tebessüm etmeye zorladı kendini. Zoraki gülüşü canımı yaktı,gamzesini bile ilk defa görmek istemiyordum.

"Hastaneye gitmemiz gerekiyor sanırım.." dedi,Rize'de böyle bir şeye kalkışamayacağımızı o da biliyordu.

"Nehir'in başarılı bir doktor arkadaşı var,onunla konuşursak daha hızlı halledebiliriz."

"Tamam,sen Nehir'le konuş." Ayağa kalkarken zorlukla yutkundu,saçlarımın arasına bir öpücük kondurup banyoya yöneldi. "Bende bir duş alayım."

Arkasından bakakaldım,sürekli bahsettikleri kırgınlık ve kızgınlık arasındaki farkı anlamıştım. Kızsa bile bu kadar yüreğim sızlamayacakken kırgınlığı kalbimi paramparça ediyordu. Keşke öfkelenseydi de ben onun can çekişen kehribarlarını görmeseydim..

Yataktan çıkarken Nehir'i aradım. Yeni uyanmış gibi uykuluydu sesi,Sencer'in duşta olmasını fırsat bilerek dün ve bugünü kısa bir özet halinde anlatmıştım. Sencer'in istemesi konusuna benim kadar şaşırmışken aldırma konusunda o da bana katılmıyor ve yapamayacağımı söylüyordu.

"Karıncayı bile incitemiyorsun,bebeği öldürebileceğini sanmıyorum." diyerek beni düşünmeye itiyordu. Yapmak zorunda olduğum her şeyi şimdiye kadar yapmışken bunu yapabilecek miydim bilmiyordum ama yine mecburiyetime sığındım.

Üstümü değiştirirken kendime telkinler verip buna mecbur olduğumu zihnime ve hatta sızlayan kalbime anlatmaya çalışıyordum. Nehir doktoru ayarladığına dair bir mesaj atmışken daha da kötü hissettim. Bizi bekliyordu,o da bizimle gelecekti.

Sencer ilk defa bu kadar uzun kalmıştı,çıktığında ise hala rahatlamamış gibi gergindi. Klasik takılacağını sanarken yine beyaz gömleğini ve altına da pantolonunu giymişti. Yatakta oturup onu izliyordum ama telefonumla ilgileniyormuşum gibi davranıyordum.

Hazır olduğunda bana döndü,telefonunu cebine atarken "Hadi,çıkalım." dedi. Kafa sallayıp ayağa kalktım ve üstüme siyah kısa bir hırka giyip peşinden ilerledim. Odadan çıkarken kimseyle karşılaşmamayı dilemiştim ve çok şükür bizimkilerden kimse yoktu.

Sencer'in elini elimin üstünde hissettiğimde ona döndüm,asansörün düğmesine basıp beklemeye başladı. Anormal bir durum yokmuş gibi davranmaya çalışıyordu. "Canın yanacak mı ?" dedi birdenbire.

Asansöre binerken sorduğu sorunun cevabını bekliyordu,bunu bende bilmiyordum ama düşünmesi şaşırtmıştı. "Bilmiyorum.." dedim sadece,o kadar canım yanmıştı ki bu gibi şeylerin acısını hissedeceğimi sanmıyordum.

Otelden çıkınca arabaya yaslanmış bir halde duran Nehir'le karşılaştık. Spor tarzında giyinmiş telefonuyla ilgileniyordu,keyfi yerinde değildi. Yanına ilerlediğimizde bakışları bize döndü,ellerimize ve yüzümüzdeki ifadelere bakıp sessiz kaldı.

Arka koltuğa bindiğinde bizde onun kadar sessizdik. Sencer direksiyonun başına geçerken bende yanına oturup kemerimi taktım. Ölüm sessizliği denilebilecek kadar sessizdi araba,kimsenin söyleyecek bir şeyi yoktu.

Geniş caddelerden çıkıp bir sokağa girdik,konuma göre ilerliyorduk. Girdiğimiz sokağın bomboş olması dikkatimi çekerken etraftaki yıkık çöpleri ve evleri inceledim. "Burası neresi ya!" dedi Nehir de,gerçekten çok garip bir sokaktı.

Sencer'de bizden farksız değildi,konuma tekrar baktı. Yanlış bir sokakta değildik,hastaneye en yakın bu şekilde gidiliyordu. Biz konumu incelerken nasıl oldu bilmiyorum ama Sencer "Siktir!" diye bağırarak büyük bir güçle gaza yüklendi.

Kafamı kaldırıp önümüze baktığımda duran arabanın önündeki kadının ürkek bakışlarıyla karşılaştım,resmen bilerek arabanın önüne atlamıştı. Yaşadığımız korkudan dolayı üçümüzde gergindik,sebepsizce arabadan indik.

"Bacım arabanın önüne ne diye atlıyorsun!" diye bağırdı Sencer,kadın yerinde sıçradı. Kucağında tuttuğu mavi battaniyeyi göğsüne bastırdı. Siyah saçları karmakarışıktı,üstündeki kıyafetlerde yer yer yırtıklar vardı ve yüzü kirden kararmıştı.

"Sencer sakin ol." dedim,bir kaç adım kadına yaklaştım ama hala korkarak bize bakıyordu. Nehir endişeli olduğundan kolumdan tutarak beni durdurdu.

Birdenbire sessizliği bölen bir ağlama sesi duyduğumda kaşlarımı çattım,ses kadının kucağındaki battaniyeden geliyordu ve bu ses bir bebeğe aitti. Kadın bana bir adım attığında "Mektup." dedi kısık sesle.

Sencer korktuğundan olsa gerek yanıma geldi,bir yanımda o bir yanımda Nehir vardı ama kadın benim gözlerime yardım dilenircesine bakıyordu. "Hanımef-" Konuşmama fırsat vermeden kucağında ağlayan bebeği birdenbire ellerimin arasına verdi.

Şaşkınlığımı atamadım ama çocuk düşmesin diye tuttum,sesi yavaş yavaş kesildiğinde istemsizce bakışlarım kucağıma kaydı. Dudakları bir kuş gibi büzülmüş ve gözleri yaşlıydı,üşüdüğü için mi bilmiyorum ama yanakları kıpkırmızıydı.

Kalbimdeki şiddetli ağrıya dayanamadım ve bebeği kadına uzattım. "Lütfen alır mısınız ?" dedim,almadı ve hatta arkasına dönüp aksayan adımlarla çöpün yanında duran çantasına ilerledi. "Nehir kucağımdan alın şunu."

Nehir tereddütle baktı,başını iki yana salladığında "Tutmayı bilmiyorum ben." dedi,sanki ben çok mu biliyorum diyemedim ve Sencer'e döndüm. O kadının aksayan adımlarını izliyordu,beni duyup duymadığına emin bile değildim.

Kollarımın arasında eğrelti gibi duran bebeğe baktım,erkek gibi duruyordu ve dudakları hafifçe kıvrılmıştı. Gülüyor müydü yani ? Simsiyah gözleri kadının gözleri gibiydi. "Hanımefendi." diye seslendim,çantasını almış bize doğru geliyordu. "Alır mısınız lütfen çocuğunuzu!"

Sencer bana döndü,bir kucağıma bir de telaşla açılıp kapanan gözlerime döndü. Kollarım uyuşmaya başlamıştı,tutamıyorum ve birinin derhal bu çocuğu kucağımdan alması gerekiyordu.

Kadın önüme çöküp siyaha bürünmüş çantasından bir şeyler ararken "Sende sustu,sende sustu,sende sustu!" diyerek tekrarlıyordu kendi kendine. Kafasını bir ileri bir geri sallarken ne diyeceğimi bilemedim. "Ben susturamıyorum, susturamıyorum,susturamıyorum.."

"Bu kadının akıl sağlığı yerinde değil.." diye fısıldadı Nehir.

Ne kadınla ne de akıl sağlığıyla ilgilenecek durumda değildim. Bu çocuğun bana bakan gözlerine bakıp duruyor,kendimi alıkoyamıyordum. Ağlamamak için zor dururken kalbimin karnımda,onun varlığında attığını hissettim.

"Bacım,kimsin sen ve neyi arıyorsun ?" dedi Sencer,onun gibi yere çökmüştü ama kadın korkuyla kendini geri çekince rahat hissetmesi adına oda doğrulup geri adım attı.

"Mektup,mektup,mektup.." diyordu kadın,sonunda çantadan bir kağıt parçası çıkardığında sevinçle doğruldu. Elindeki kağıda bakarken kucağıma uzandı ve sonunda aldı bebeği. Bebek huysuzlandı,ağlar gibi oldu ama sonra yine sustu.

"Hastaneye götürelim mi seni ?" dedi Nehir,sevecen yaklaşmaya çalışıyorduk ama çok ürkekti. Bir adım geriledi,elindeki mektubu benim önüme attı.

"Mektup,mektup,mektup." Bir adım daha geriledi ve Nehir'e döndü. "Hastane olmaz,olmaz! Benden alırlar,alırlar,alırlar.."

Odağım önümdeki mektuptayken kadın geri adımlar atıp birden koşarak ara sokağa girdi. Sencer peşinden gidecek gibi olduğunda kolundam tutup durdurdum. "Bebeğini ondan alırlar diye korkuyor,karışmayın." dedim ve eğilip yerdeki kağıdı aldım.

Bir zarftı,yeni fark ediyordum. Üstünde Efil Saruhan yazısını görünce gözlerim yerinden çıkacakmış gibi büyüdü ve ürperdim. Kadının arkasından tekrar baktığımda bebeğin,kadının ve benim ilişkimi çözmeye çalışıyordum.

"Üstünde adın yazıyor." dedi Nehir,Sencer'de kağıdı incelediğinde şaşkındı.

Yutkunamadım. "Arabaya geçelim." dedim,üşüdüğümü hissediyordum. Arabaya bindikten sonra Sencer hızlıca çalıştırıp bu ıssız sokaktan çıktı ve ara ara bana bakarak sürmeye başladı.

Elimde tuttuğum zarfı açmaktan sebepsizce korkuyordum. Derin bir nefes verdim,hastaneye varmak üzere olduğumuz için açmak için kapağını araladım ve direk önüme çıkan kağıdı aldım elime.

Araba durdu,hastaneye gelmiştik. Kafamı kaldırıp tabelaya baktıktan sonra derin bir nefes verip önüme döndüm. Sencer ve Nehir'de beni izliyordu. Bir kağıt değil,bir fotoğraftı..

Kalbimin titrediğini hissettim,fotoğrafta gördüğüm çehre gözlerimi doldururken nefesim kesildi. Annemi görmeyi beklemediğim gibi kucağında tuttuğu bebeği de beklemiyordum.

Bir yataktaydı,simsiyah saçları anlına yapışmıştı. Kendime benzettiğim yüz hatları acı doluydu ama dudaklarında bir tebessüm vardı. Yeşil gözlerinden yaş süzülüyor olmalıydı ki gözleri hala doluydu. Ve kameraya değil,kucağındaki bebeğe yani bana bakıyordu..

Simsiyah saçlarımla annemin çıplak boynuna yaslanmış ve gözlerimi de sıkıca yummuştum,bu bebek bendim ve annem beni büyük bir mutlulukla izliyordu. Kendime engel olamadım ve yaşlarımın akmasına izin verdim,fotoğraf o kadar net ve güzeldi ki gözlerimi ayıramıyordum.

"Arkasında bir yazı var." dedi Sencer,meraklı gözlerle ters çevirdim fotoğrafı. Evet arkasındaki beyazlık tamamıyla bir yazıyla kaplanmıştı.

En alt köşede "İyi ki geldin kızım.." yazıyordu,bu yazı anneme aitti ve altına da tarihini atmıştı. "25.01.1998" Ama üstündeki yazı anneme ait değildi ve mürekkebinden yeni yazıldığı anlaşılıyordu.

Annen istememişti,kararlıydı ve kurtulacaktı senden.
Yapamadı,baksana doğduğunda nasıl mutluydu..
Söylesene Leyla'nın kızı,sen kıyabilecek misin ?
Sana muhtaç bir canı öldürebilecek misin ?

Fotoğraf elimden kayıp kucağıma düştüğünde okuduklarımı algılamakta güçlük çekiyordum. Sencer kucağımdakileri alıp "Kim gönderdi lan bunu!" diye bağırarak inceliyordu bir isim var mı diye.

"Benden başka kimse bilmiyordu ki!" diye şaşkınlığını ortaya koydu Nehir,o da Sencer'le birlikte inceliyordu. "Hatta testleri çöpe atmadık bile kimse görüp anlamasın diye,Efil'de saklılar."

Onlar kimin gönderdiğine ya da kimin bildiğine odaklanırken benim zihnim bambaşka bir gerçeği yüzüme vuruyordu. Konuşmakta güçlük çekiyordum ama dudaklarımı araladım. "Annem beni aldıracak mıydı ?"

"Söylesene Leyla'nın kızı,sen kıyabilecek misin ?"

Gözlerim karnıma kaydı,benim onu aldırmak istediğim gibi annemde beni mi aldıracaktı ? Gözlerimden yaş akmıyordu artık,kaşlarım çatıktı ve ne tepki vereceğimi bilemeyecek kadar donuktum.

Nehir "Efil." diyerek seslenmişti ama cevapsız bıraktım onu. Sencer'in elinden fotoğrafı çekip aldığımda notu tekrar tekrar okudum. Neden inanıyordum kimden geldiği belli olmayan bu nota bilmiyordum.

Fotoğrafı inceledim,her yanını. Bu oda asla bizim evin odalarından biri değildi,tanıdıktı ama çok bulanıktı her şey. Annemin yüzü ise hep çok güzeldi, benim bir kaç yaş büyüğüm gibiydi ve izlemelere doyamadım. Baktıkça bakasım ve gözlerimi bir ömür bu fotoğrafa mühürleyesim gelmişti.

Onun yüzünü unuturum diye çok korkuyordum,öldükten sonra babaannem bütün fotoğraflarımızı yakmıştı ama ondan bir tanesini kaçırmayı başarmıştım. Her ne kadar ateşten dolayı biraz kararmış olsa da sonuçta vardı, şimdi bu fotoğraf ilaç gibiydi.

Kurtulacaktı senden..

Beni neden istememişti ki,ben onun canını mı yakmıştım ? İstemediği bir anda mı gelmiştim yoksa o da benim gibi anne olmak mı istemiyordu ? Ama o çok güzel bir anneydi,beni öyle güzel büyütmüştü ki hiç eksikliğini hissetmemiş aksine varlığına şükretmiştim.

Sana muhtaç bir canı öldürebilecek misin ?

Kim yazmıştı bu lanet notu,kim beni tereddüte itmişti! Tam hastaneye gelmişken zamanı mıydı ? Emindim,yapacaktım bunu ve bitirecektim tüm hisleri. Şimdi kim eşeliyordu tüm bunları ?

"Randevu gecikiyor." dedi Nehir,gözleri saatteydi. Uçağa yetişmemiz gerektiği için en erken saate almıştı ama benim ayağa kalkacak halim bile yoktu.

Gözlerim Sencer'e döndü,beni izliyordu ve ifadesizdi. Düşünüyordu belki de, ama şuan düşünmesi değil hissettiklerine ihtiyacım vardı ya da benim yanımda olmasına. "Katil mi olacağım ben ?"

Derin bir nefes verip ellerime uzandı. "Senin suçun yok." dedi,kimin suçuydu o halde diyemedim. "Haklı sebeplerin ve gerekçelerin var,belki de verdiğin karar daha doğrudur bilemeyiz."

Katil değilsin demedi.

"İs-istemiyorum.." dedim titreyen sesimle,kucağımdaki fotoğrafa kaydı bakışlarım ve annemin gülen yüzüne baktım. "Bir bebeği öldürmek istemiyorum.."

Annemde istememişti,bana kıyamamış ve aldırmamıştı. Doğduğumdaysa onun eceli olacağımı bilmeden gelmeme sevinmişti,demek ki beni sonradan sevmişti. Ben onun kadar iyi bir anne olamazdım,ben o olamazdım ama bir bebeği de öldüremezdim.

Ben Leyla'nın kızıydım,yüreği kocaman olan bir kadının kızıydım. Kendisine zulmeden babaannemin yükünü hafifleten,onu sevmeyen ve el kaldıran babama bile zarar vermeyen bir annenin kızıydım. Masum bir bebeği nasıl öldürebilirdim,bunu nasıl düşünebilirdim ?

Sencer'e döndüm,kabullenerek bakan gözlerindeki umudu gördüm. "Ona sen bakacaksın.." dedim,kaşlarını çattığında bende ne dediğimi bilmiyor ve düşünmeden konuşuyordum. "Her şeyiyle sen ilgileneceksin,ben değil sen alacaksın onun sorumluluğunu. Madem baba olmak istiyorsun bu yükü sen al sırtına."

Cevap vermedi ama itirazda etmedi. Neden ikisi de korkulu gözlerle bakıyorlardı bana bilmiyordum ama düşünemeyecek kadar doluydu zihnim. Sadece annemdi aklımdaki,sadece annemi düşünüyordum. Dizlerimi kendime çekip elimdeki fotoğrafa daldım.

Etrafımda nelerin olup olmadığını bilmiyordum. Nehir "O zaman sağlığına baktıralım." dediğinde reddetmiş ve bunu Rize'de daha sonra yaptıracağımızı söyleyip konuyu geçiştirmiştim.

Sadece fotoğrafı izliyor,annemin sesini hatırlamaya çalışıyordum. Onunla ip atladığımız,saçlarımı ördüğü,masal okuduğu anların görüntüsü vardı zihnimde,eskiden yüzü bulanıktı ama şimdi tekrar hafızama kazımıştım her zerresini.

Peki,bu zarfı bana kim göndermişti ? Hamile olduğumu,aldıracağımı ve o yoldan geçeceğimi bilen kişi;en önemlisi annem hakkında bir şeyler bilen kişi kimdi ? Sencer ve Nehir haricinde kim olabilirdi de bana böyle bir zarf gönderecekti ?

18 yaşına girdiğimde bana gelen mektuplar aklıma geldi. Bir kaç tanesi annemin el yazısına aitken bir kaç tanesi bilgisayar yazısıydı ve bazı gizli bilgiler içeriyordu. Hepsinin arkasında küçük bir noktada profosyonel bir şekilde çizilmiş kelepçe vardı.

Aniden aklıma gelenlerle ilk önce elimdeki fotoğrafı inceledim,her köşesine baktım ama o simgeyi görmedim,sonrasında zarfa baktım. İç kapağının hemen kenarına çizili olan minik kelepçe resmini görünce aradığımı bulmuş gibi duruldum.

O mektupları ve bu fotoğrafı gönderen kişi aynıydı ve her defasında bana bir işaret bırakıyor,aynı kişi olduğunu anlatmaya çalışıyordu. İyi de bu kişi kimdi ? Annemi ve beni kullanarak yapmak istediği şey kötü bir şey miydi yoksa amacı iyi miydi ?

Sencer'e tüm olanları anlatma isteğiyle dolup taştım. Ona o kadar güveniyordum ki,anlatacağım şeyler konusunda bana yardımcı olacağını biliyordum ve içimden bir ses onun da o lanet masada olmaktan mutlu olmadığını söylüyordu.

Bir an önce Rize'ye dönmeli ve gönül meselelerim yüzünden ertelediğim tüm her şeyi bir an önce masaya dizerek bir yol izlemeliydim. Geçen zaman içinde belki her dakika kan dökülüyor ve her dakika kanın bulaştığı para dönüyordu ortalıkta.

Yollarına taş koymalı,onların kurdukları üstünlüğü yıkmalıydım ve bunu da bana gelen mektuplarda yazdığı gibi ancak Sencer gibi güçlü ve dik başlı bir üyenin yanımda durmasıyla yapabilirdim.

⚓️

Her ne kadar İstanbul'da çok kalmamış olsak da dönüşümüze sevinirler diye düşündüm, çünkü şu bir kaç günde bile özlemiştim herkesi. Onların varlığı eksilmemeyi hak eden nadide bir parça gibiydi. Gelip karşılaştığımız şey ise hiç beklediğim bir şey değildi.

Tekli koltukta sıkıntıyla oturan İlyas babayı gözlerim yaşlı izliyordum. Az önce söyledikleri kalbimi sıkıştırıyordu. Acilen gelmemizi isteme sebebi Asiye babaannenin fenalaşmasıymış,dün gece hastanede kalmış ve sabah biz uçaktayken eve getirilmişti.

Odasına henüz giremediğim için ne durumda olduğunu bilmiyordum ama kapımızın önünde nöbet tutan ambulans ekibi durumun ne kadar ciddi olduğunu gözler önüne seriyordu.

"Baba niye dinlediniz,hastanede kalması gerekiyordu." dedi Atakan sitemle,o da benim gibi dolu gözlerle bakıyordu babasına.

İlyas baba kötü bir halde olduğundan Poyraz cevap verdi. "Son nefesimi kendi odamda vereceğim diye tutturdu." Herkesin canı sıkkındı,doktorun söylediği şeyler iyi değildi. "Doktor her şeye hazırlıklı olun,eski sağlığına kavuşadabilir ama son nefesini de verebilir deyince babaannem direk umudunu kesti."

"Napsun oğlum ?" diyerek araya girdi Çiğdem Hanım. "Yaşi geçiyoru,o da farkunda yolun sonunda olduğinun..Kaduncağız kocasunun anularıyla doli olan odada son nefesuni vermek istemuş."

Elimden gelse Çiğdem Hanım'ın saçlarını yolup kimin yolun sonunda olduğunu göstermek istiyordum ama sabır dilenip göz devirmekle yetindim. Üstüme yaslanan Alp'in saçlarını okşadım,kucağımda oturmak istemişti ama Sencer izin vermemişti ve muhtemelen karnımdakine bir şey olur diye korkuyordu.

Sencer deminden beri süren sessizliğini yarım bir tebessümle böldü. "Görebilir miyiz onu,yani yanına girmemizde bir sakınca var mı ?"

Onun gülümsemesine kimse anlam veremedi ama ben karnıma değen bakışlarından anlamıştım amacını,her ne kadar benim için müjde olmasa da onlar için öyleydi ve eğer işe yarayacaksa bunu kendim bile yapabilirdim.

"Çok yaklaşmayun dedular,yoksa görebilursunuz."

Sencer Mustafa Abi'ye kafasını sallayıp ayağa kalktı. Bana elini uzattığında kalkıp elini tuttum. "Sizde gelin ama kapının önünde durun,içeri girmeyin."

Herkes kaşlarını çatıp Sencer'e bakıyordu ama sözünü de dinlediler. Biz onun odasına ilerlerken diğerleri de peşimizdeydi. Kapıyı çalan ben,açan da Sencer olmuştu.

Kolunda serum vardı,gözleri kısıktı ama uyumuyordu ve karşısındaki aile tablosunu izliyordu. Kapının açılmasıyla bize döndü ve hafifçe tebessüm etti. Bu haline alışık olmadığımdan dolayı gözlerim doldu. "Sonunda geldunuz."

Doktorların istediği gibi çok yaklaşmadık,diğerleri de kapının önündeydi zaten içeri bile girmemişlerdi. "Bana bak Asiye reis hiç numara yapma,kalk yataktan daha çok işimiz var."

Sencer'in babaannesine olan düşkünlüğünü gözlerinden görebiliyordum,ödü kopuyordu ona bir şey olacak diye. Onun kadar en az bende seviyordum,her ne kadar kırgın olsa da gönlüm yine de o benim biricik babaannemdi.

"Ula koçari.." dedi zorlukla,gülümsüyordu ama hiç hali yoktu. "Daha ne işum kaldi da,her şeyu hallettum. Kocam benu çağıray,bekletmeyeyum dedenu."

"Kocan biraz beklesin." diyerek araya girdim. Çok yaklaşmadım ama yatağının yanına oturup kaşlarımı olabildiğince çattım. "Bizi öyle hemen bırakıp gidemezsin,ayaklanmak zorundasın."

Bana bakarken gözleri yaşardı,içinde biriktirdiği bir acıyı gözlerine yansıtmış gibiydi. İçli bir nefes verip hafifçe doğrulmaya çalıştı. Arkasındaki yastığı düzeltip yardım ettim.

"Senun bağa sorman gereken bir hesabun var.." dedi,gerçekten ölecek gibi konuşuyordu ve ben ağlamamak için çok zor direniyordum. "Senun bağa kizman lazumdur,bağurman ve küsmen lazumdur. Helallik almam lazımdur senden."

Unuttum sanıyordu ama unutmamıştım. "Ben seni affetmeden gidersen Sencer dedem canına okur senin." Hatırlamama şaşırmış gibi kaşları kalktı. "Ben sizi unutur muyum sandın,ben en büyük gönül yaramı unutur muyum sandın ?"

İlyas babayla bakışıp büyük bir hüzünle önüne döndü,üzmek istemiyordum onu üstelik böyle bir haldeyken. "Ama seni affedeceğim,tek bir şartla."

Hevesle yaşlı gözlerini dikti üstüme,Sencer'e döndüğümde gülümseyerek bizi izlediğini gördüm. Bu haberi o vermeli gibi hissediyordum,onun mutlu olduğu bir şeydi sonuçta.

Yanıma eğilip karnıma baktı,aynı gülüşle babaannesine döndüğünde kaşlarıyla karnımı işaret etti. Babaanne dahil herkesin yüzü şaşkınlıkla kaplanırken doğru anlayıp anlamadıklarını sorguluyorlardı muhtemelen.

"Ula koçari!" dedi babaanne heyecanla,gözleri ışıldamıştı. "Yalan dersen yemun ettum seni tüfekle vurirum!"

"Ne yalanu da!" dedi gülerek. "Senun bu koçari uşağun baba oluyor baba!"

Arkamızdaki kalabalıktan duyduğum sevinç uğultularıyla istemsizce güldüm. Atakan Sencer'i ensesinden çekip aralarına aldı ve sarılıp kendi aralarında sevinmeye başladılar. İlyas baba bile aralarındaydı,o derece mutlulardı.

"Sen ona da babaannelik etmeden gidemezsin." dedim şartımı dile getirerek, gözleri dolu doluydu. "Madem ben sensiz büyüdüm,o sensiz büyümesin diye yaşayabildiğin kadar yaşa ki seni affedeyim."

Kollarını araladığında doktorun tavsiyesini umursamadan göğsüne yasladım başımı. "Oy benum güzel kizum." dedi saçlarıma bir buse kondurduğunda, gülümsedim. "Büyüdün de anne mi olacaksun ?"

Onu istemediğimi hatta aldırmayı bile düşündüğümü bilseler ne tepki verirlerdi bilmiyordum ve düşünmek dahi istemiyordum. Bunu onların yanında da dile getirip kendi huzursuzluğumu onlara bulaştırmak istemiyordum.

Babaanneden sonra İlyas baba sarılmıştı bana yaşlı gözleriyle,adam dede olacağı için havalara uçmak üzereydi. Sonrasında eltilerimle de sarılmış ve onların mutluluğuna ortak olmuştum. Ortada sevinecek bir şey olmasa da onlar için zorlukla gülüyordum.

Asiye babaanne Sencer'in beklediği gibi birdenbire çok iyi olmuştu,sağlık çalışanları durumunu kontrol ettiğinde serumu çıkardılar ama yine de yataktan kalkmasına izin vermemişlerdi.

Sevda Abla inatla akşam yemeği için mutfağa sokmamış,ilk aylarda dinlenmenin önemini vurgulayıp odama göndermişti. Umay da onu destekleyince başka çarem kalmamış mutfaktan çıkmıştım.

Feride Hanım ve Çiğdem Hanım bu habere elbette ki tepki vermemiş her zamanki gibi odalarına çekilmişlerdi. Harun Bey Sencer'i yarım ağız tebrik etmiş ve bununla yetinmişti.

Asiye babaanne uyuduğu için de onun yanına gidemiyordum. Erkekler toplantı odasında daveti analiz ediyorlardı muhtemelen,bu yüzden Sencer'de yoktu ve canım fazlasıyla sıkkındı. Bir yandan Nehir'e burada olanları anlatırken bir yandan da ortalıktan birden kaybolan Alp'i arıyordu gözlerim.

Odalarına gittiğimde Yusuf'un yatağına uzanmış resim yaptığını ama Alp'in yorganın altında olduğunu görmüştüm. "Selam çocuklar,gelebilir miyim ?"

Alp arkasını dönerken Yusuf "Tabi ki yengeciğim." demişti,bu çocuk 9 yaşından daha olgundu gerçekten. Çoğu zaman saygısına ve bilgisine hayran kalıyordum.

Alp'e gözlerimi diktim,Yusuf'un kulağına "Neyi var ?" diye fısıldadım.

O da fısıldadı. "Bebek haberine üzülmüş olmalı."

Kaşlarım şaşkınlıkla havalandı,gülmeden edemedim. Sevda abla olsa o kadar güzel konuşurdu ki Alp hemen ikna olurdu ama ben anne olmayı bile bilmediğimden Alp'e nasıl yaklaşacağımı da bilmiyordum. Bir süre Yusuf'la bakıştıktan sonra derin bir nefes verdim.

"Alp." diyerek onun yatağına ilerleyip,oturdum. Pas vermedi elbette ki,hala yorgan kafasında saklanıyordu. "Neden konuşmuyorsun benimle ?"

"Git,sen artık beni sevmiyorsun."

Karnımdakini sevdiğimi düşünüyorsa yanılıyordu,onu seviyor olsam aldırmak ister miydim Allah aşkına. Alp'e vereceğim yanıtı düşünürken Yusuf'ta yanımıza geldi.

"Hayır,tabi ki çok seviyorum."

Yorganı indirip kafasını bize doğru uzattı,bu kadar kolay ikna olmasını beklemediğim için tebessüm ettim. "Gerçekten mi ?" Karnıma baktı. "Bebeğin olacağı için onu benden daha çok sevmez misin ?"

"Saçmalama." dedim gülerek. "En çok seni seviyorum elbette."

Yanıt beklemediğimiz bir taraftan,kapının eşiğine yaslanmış Sencer'den gelmişti. "Hayır,en çok bebeğimizi sevecek."

Yusuf kahkaha atarken Alp tekrar kafasını yorgana gömmüştü ve ayaklarıyla debelenip mızmızlanmaya başladı. Sencer'e kınayıcı bakışlarımı attım ve ayıplar gibi "Çocuk 6 yaşında,uğraşma!" dedim.

"Yalan mı söyleyeyim ?"

"Doğruyu söyle zaten." dedim imayla,Alp'e değil Sencer'in gözlerine bakıyordum. "Bebeği sevmeyeceğimi,Alp'i daha çok sevdiğimi söyle."

Yusuf şaka yapıyorum sanıyordu,Alp ise onun gönlünü almak için öyle dediğimi düşünüyordu. Ama asıl gerçek Sencer'in gözlerindeydi,asıl gerçek sadece bizim lisanımızdaydı. Onu aldırmayarak kabullendiğimi sanıyorsa yanılıyordu,tek gerçek benim anne olamayacağımdı.

Alp söylediklerime inanarak bana dönüp sarılmıştı,bende ona gülümseyerek sarıldım. Ama sonrasında ödev yapması gerektiği için ikisini de yalnız bırakıp Sencer'le birlikte odamıza ilerledik.

"Adamlar o sokağı talan etti,her deliğe baktılar." Gömleğini çıkarıp yatağa bıraktı. "Hiçbir ize rastlamamışlar,tek bir şey o da mavi bir bebek battaniyesi."

Yorgunlukla yatağa uzanırken bir yandan onu dinliyordum. Dizlerimi karnıma kadar çektim ve üstümü örttüm. "O kadının psikolojisi iyi değildi."

"Biliyorum,umarım o kafayla bebeğe bir şey yapmaz."

Sencer giyinme bölümüne gittiğinde gözlerimi yumdum,zihnimde yine o fotoğraf yanıp söndüğünde annemi ne kadar çok özlediğimi yeni fark ediyordum. Tek bir fotoğrafına umut bağlayacak kadar çok seviyor ve özlüyordum. Bu fotoğrafı bana gönderen kişinin elinde belki anneme dair çok daha fazla şey vardı.

Yatağın arka tarafımda kalan kısmında ağırlık hissedince gözlerimi açtım, belimden tutup kendi tarafına kadar çekti. İstemsizce tebessüm ettiğimde dudakları saçlarımın üstünde dolanıyordu. Bunu her yaptığında mayışıyordum zaten olan uykum daha fazla geliyordu.

"Böyle devam edersen uyurum."

"Uyuma,seninle ilgili başka planlarım var." dedi kulağımın dibinde fısıldayarak,dudakları boynuma ıslak imzalar bırakıyor ve ısrarla tenimden ayrılmıyordu.

Dayanamayarak vücudumu ona döndürdüğümde daha rahat bir pozisyona geçti. Üstü çıplaktı ama altında pijama vardı. Dudakları aşağılara kayınca "Sencer akşam yemeği var!" diyerek uyarıda bulundum ama asla dinlemedi.

Kazağımı yukarıya kadar sıyırdığında gerisini ben çıkardım,dudaklarıma büyük bir açlıkla kapandığında gülümsedim ve karşılık verdim. Elleri vücudumun her yerinde büyük bir arzuyla dolanırken beni titretiyordu.

"Kapı-" diyecektim ki öperek susturdu.

"Kilitledim." Bir kere daha öptü. "Eğer çalarsa." Bir öpücük daha. "Bu evi." Bir öpücük. "Başlarına yıkarım."

Kahkaha attığımda tekrar dudaklarıma kapandı,oradan boynuma ve göğüslerime. Karnıma indiğinde duraksadı,hafifçe doğrulup bakışlarını izledim.

Eli usulca okşadı karnımı,yüzünde derin tebessüm oluştu. "Merhaba." dedi, onunla konuşuyor olmasına mı birden yumuşayan ifadesine mi şaşıracağımı bilemedim. "Ben baban." Durdu,gururluydu. "Tanıştığımıza hayal edemeyeceğim kadar çok memnun oldum ufaklık."

Kuş tüyü kadar hafif bir öpücük kondurdu karnıma,sanki içini görüyormuş gibi duygu yüklü bakıyordu gözleri. Onun bu halleri bana çok yabancıydı. "Onu izlemeye devam edeceksen ben uyuyayım!" dedim sitemle.

Kahkaha attı. "Annen kıskandı ufaklık,sonra tekrar görüşürüz."

"Annesi değil-"

Yine dudaklarıma yapışarak susturdu beni,tamamlayamadım cümlemi. Elleri pantolonumun düğmesini buldu ve tek hamlede açarak soymaya başladı. Teni tenimden ayrılmadıkça alev alev yandım.

Birbirimize hasrettik,alevdik ve yine birbirimizde söndük. Karnıma karşı oldukça hasass davransa da diğer anlarda onca zamanın acısını çıkartmak ister gibiydi.

Onu özlemiştim ama en önemlisi onun gülüşünü izlerken,gamzesini öperken kendimi durdurmamayı özlemiştim. Saati umursamadan,kapıyı çalanları umursamadan sadece birbirimize odaklıydık. O bende söndü,ben onda alevlendim.

Sonunda kollarını karnıma sarıp başını da göğsüme yaslayıp üstümüze battaniyeyi çekti. Bu sefer ben onun saçlarını okşuyordum,o da benim karnımı.

"Çek ellerini karnımdan." dedim uykuya dalmak üzereyken.

"Bebeğimle arama girme lütfen.." dediğinde okşadığım saçları çekiştirdim, hem gülerek hemde acıyla inledi. Ama yine de ellerini çekmedi,bende bir daha tekrar etmedim ve o halde uyuyakaldık.

⚓️

Uykunun en güzel yerinde gözlerimi açmama sebep olan mideme küfrederek doğruldum yerimde,Sencer'in göğsümdeki başını yastığa koyduktan sonra elini karnımdan çektim ve ayağa kalktım.

Yerdeki tişörtümü giydim ve bulanan midemle birlikte banyoya geçtim. Akşam yemeği bile yememiştim,bu midem neden böyle saçma sapan davranıyordu bilmiyordum.

Kendime gelmek için yüzüme soğuk su vurdum,saçlarımı geriye çekip odaya geri döndüm. Sencer yerinde kıpırdanıp gözlerini açmadan elini uzattı ve yatakta beni aramaya başladı,bu haline gülmeden edemedim.

Yatağa geri dönecektim ama açlıktan midem kazınıyordu,yemek yemeliydim yoksa içimdeki canlı beni yiyecekti. "Efil.." diye seslenen Sencer'e döndüm,tek gözünü aralamış bakıyordu öylece.

"Hımm.." dedim,yatağa kadar yaklaştım.

"Bir sorun mu var ?"

"Midem.." dedim yüzümü ekşitip,yerinde doğruldu ve sırtını yatağa dayadı. Her yanımı sözdükten sonra kaşlarını çattı.

"Hastaneye gidelim mi ?"

Gözlerimi devirip "Saçmalama." dedim. Gözlerim saate kaydı,üçü geçiyordu ama ben deli gibi acıkmıştım. Mecburen aşağı inmeliydim. "Ben çok acıktım."

Güldü,ayağa kalkıp pijamasını giyerken "Senin iştahsız olman gerekmiyor mu ya,ilk aylar öyle geçiyor genelde." dedi. Dalga geçtiğini bildiğim için gözlerimi devirip kale bile almadım.

"Sayende akşam yemeği yemedim ya hani!"

Çapkınca sırıtıp göz kırptığında istemsizce tebessüm ettim ve kapıya doğru yürümeye başladım. Kolumdan tutup durdurdu,kaşlarını çatıp üstümdekilere baktı.

"Böyle mi ineceksin aşağı ?"

Üstümdeki tişört baldırlarımı kapatıyordu ama yine de kısaydı,tişörtün de yaka kısmı büyük olduğundan dolayı boynum çok açıktı. "Herkes uyuyor zaten."

Üstümü değiştirmeye üşenmiştim ama kocam beyin ısrarcı bakışlarıyla birlikte giyinme bölümüne gidip kendime ait olan bir sweattişört ve tayt giydim. Biraz daha oyalanarak yemek yemesem şurada düşüp bayılacaktım resmen.

Odaya döndüğümde Sencer'i beklemeden odadan çıktım,o da arkamdan geliyordu. Ben yavaş yavaş adımlamaya çalışırken o gayet rahat bir şekilde iniyordu merdivenleri. Koluna vurup "Yavaş!" diye uyardım.

Mutfaktan gelen seslerle kaşlarımı çattım,Sencer kolumdan tutarak arkasına aldı beni ve daha yavaş adımlarla ilerledi. Mutfağa girdiğimizde uzun zamandır görmediğim Umut'la karşılaşmayı beklemiyordum.

Sencer onu görünce ışıkları açtı ve o da bizi görmenin verdiği şaşkınlıkla kalakalmıştı. Elinde bir tabak yemek varken masaya oturmaya yönelmişti. Gözlerinin altı mosmordu,eli de hafif hafif titriyordu.

"Günlerdir neredesin lan!" dedi Sencer,gayet rahattı ve onun bu hallerine alışık gibi duruyordu. Umut tabağı masaya bırakınca "Defol odanda zıkkımlan." diye ekledi.

Umut cevap bile vermeden tabağını ve kaşığını alıp mutfaktan çıktı,o kadar kötü görünüyordu ki haline üzülmeden edemedim. "Neden herkes ona kötü davranıyor ?"

"Çok mu üzüldün ?" dedi,bunda da kızacak bir şey yoktu ama her şeyi kıskanma gibi bir potansiyeli olduğu için sinirlenmişti.

"Pes vallahi!" derken dolabın kapağını açmıştım. "Yakında kendi gölgenden bile kıskanacaksın,çocuk kötü görünüyordu ve bende sordum."

Yanıma geldi,benimle birlikte dolabı incelerken saçlarımdan öptü. Hiç pas vermeden dolaptaki yemeklerden hoşuma gidenleri çıkarıp dolabımı kapattım. Servis tabağı almak için dolaba uzanacağım esnada Sencer benden önce davranıp tabağı önüme koydu.

Yine yüzüne bakmadan yemeklerden azar azar tabağa koymuştum,gün tabağı gibi olan tabağıma aşkla bakıyordum. "Trip mi yiyorum şuan anlamadım." dedi Sencer,olabildiğince yakın duruyordu ama cevapsız bırakıp tabağımı mikrodalgaya koyup çalıştırdım.

Sandalyelerden birine oturduğumda ellerimi çeneme yaslayıp beklemeye başladım. Kuyruk gibi peşimden geliyordu. Yanıma oturmadan hemen önce yanağımı sıkıca öptü,yine de bakmadım.

En sonunda dayanamayarak "Soru bile soramıyoruz ya!" diye söylendim, yanımda bana dönerek oturuyordu ama ben karşı duvara bakıyordum.

"Sor,tüm soruları sor!"

"Yok,aman kızarsın felan.."

"Güzelim bana gelip piçin tekini sorarsan sinirlenirim tabi ki." Kaşlarımı çatarak döndüm ona. "Ben sana bir kadını sorsam hoşuna gider mi ?"

"Susar mısın Sencer ?" Mikrodalganın sesini duyunca kalkmaya üşendim. "Sus ve yemeğimi getir lütfen,açlıktan bayılmak üzereyim."

Yerinden kalkıp tabağımı getirdi,bir çatal ve bir bardak suyu da önüme bıraktığında az önce sinirli olan ben değilmişim gibi tebessüm ederek dudaklarına bir öpücük bıraktım.

Çatalımı sarmalardan birine batırıp ağzıma atarken sadece midem değil karnımdaki varlıkta sevinmişti bence. Gerçi sevinecek kadar büyük müydü bilmiyordum,kaç haftalık olduğunu ve sağlığını merak etmeye başladığımda kendime kızarak bu düşüncelerden uzaklaştım.

Ben yerken Sencer'de beni izliyordu,bir kaç kez ona uzattığım lokmaları yemişti ama onun harici sadece izliyordu. "Yarın hastaneye gidelim." dedi sessizliği bölerek.

Sebebini bilsem de "Neden ?" dedim.

"Bebeğimizin sağlık durumunu öğrenmek için."

"Çoğul eki kullanma."

Karnıma kaydı bakışları,ağzıma sarmaları atarken gayet rahattım. "O kadar güzel bir anne olacaksın ki,o günleri görmek için sabırsızlanıyorum."

"Aynen canım aynen." derken kafamı gelişigüzel salladım ama içten içe ürpermiş ve söylediği cümleyi düşünmeden edememiştim.

Sandalyesini sandalyeme yaklaştırdıktan sonra çenemi tutup kendine çevirdi. Ağzımdaki lokmayı yuttuğumda dudaklarımı yaladım ve bakışlarını dudaklarıma çektim. "Hiç uslu değilsin."

Güldüm. "Kocama çekmişim."

"Kocan senin gülüşüne ölsün."

"Ölmesin." dedim,ortaya çıkan gamzelerini okşarken elimdeki çatalı bırakmıştım. Ölüm korkunçtu,hangi yaşta olursan ol korkutucuydu. "Kocam hep benimle yaşasın,hep yanımda dursun."

Gamzeli yanaklarını sıkıca öptükten sonra boynuna sarıldım. Onu kaybetmekten korkuyordum,bünyem bir kayıbı daha kaldıracak kadar güçlü değildi. Seni bırakmayacağım diye söz vermişti,bu saatten sonra bırakmamalıydı.

⚓️

"Peynir ?"

Kafamı iki yana salladım yüzümü ekşiterek. Sencer elindeki peynir tabağını bırakırken sofraya çaresiz bakışlar attı. Şuan sofradaki hiçbir şeyi ağzıma alamayacak kadar midem bulanıyordu ve Sencer bundan hoşlanmamıştı.

Gece rahatça yemek yesemde sabah üst üste iki kere midemdekileri çıkarmıştım ve şuan sofradaki çeşitlerin kokusu bile midemi bulandırıyordu.

"Yengem ilk ay normaldur." dedi Sevda abla,Alp'in yumurta yemesi için zorluyordu. O kısma bakarken bile midem bulanınca kafamı iki yana sallayıp gözlerimi yumdum.

"Aç mı kalacak yenge ?"

Bu sefer Umay araya girdi. "Bir kaç saate midesi iyi olursa acıkacaktır zaten merak etme,asıl zorlarsan daha beter olur."

Pes ederek arkasına yaslandığında teşekkür eden gözlerimi eltilerime yönelttim. Sabahtan beri yemem için zorluyordu ve benim gibi sofradakileri de darlamıştı. Bende acıkmıştım tabi ama midem almıyordu ne yapabilirdim ki.

Sabah babaanneyi ziyaret etmiştik,hatta bir şeyler yemesine yardımcı olmuştum. Öncekine göre çok daha iyiydi,yavaş yavaş seruma da ihtiyaç duymuyordu artık. Hastaneye gideceğimizi duyunca çok sevinmiş ve güzel haberleri vermemizi istemişti.

Bu evdekilerin bebek ile ilgili her şeye seviniyor olması değişikti,ailenin büyümesi onları mutlu ediyordu. Umay'ın bir kaç kez suratının düştüğünü fark etmiştim,bebekleri bu kadar seviyorsa ve istiyorsa neden çocukları yok diye düşünmüştüm. Bunu Sencer'e sormalıydım.

Sonunda midemi bulandıran kokuların olduğu kahvaltı masasından kalkmıştık, hiç beklemeden evdekilere veda edip çıktık evden. Sencer o kadar heyecanlıydı ki hızlı hareket ediyor ve mutluluğunu gizlemiyordu.

Arabaya bindiğimizde kemeri taktım,çalıştırıp radyodaki şarkının sesini yükseltti. "Sanarsın bir sen baba oluyorsun!" dedim gözlerimi devirerek. Benim negatif tutumum bile canını sıkmamış,uzanıp yanağıma sıkı bir buse kondurup tekrar önüne dönmüştü.

"Acıktığında söyle tamam mı ?" dedi,kafamı sallayarak onayladım dediğini. Telefonu çaldığında arabaya bağlı olduğundan ekranda Kerem olduğu göründü, hemen yanıtladı.

"SELAMUN ALEYKÜM BENİM BABA OLACAK KARDEŞİM!"

Öyle bir bağırmıştı ki arabanın bile titrediğine emin olabilirdim. "NE BAĞIRIYORSUN KEREM!" dedim bende bağırarak,korkmuştum burada yani.

"Özür dilerim yengem." dedi normal bir tonla,gözlerimi devirerek yola döndüm.

Sencer güldü. "Oğlum dünden belli telefonları şöyle açma diyorum sana,at artık üstündeki şaşkınlığı."

Kerem'in gülüşüyle Sencer'in gülüşü karıştı. "Erkek olursa futbol maçı yapar mıyız ?"

"Doğdu ya,bir futbol maçınız eksik kaldı!"

Neşelerini baltalamam Sencer'in moralini bozmuş olacak ki gülüşü hafiften silindi ama amacım bu değildi. "Kardeşim şirkette görüşürüz,geleceğim bir kaç saate."

Cevabı beklemeden telefonu kapattı,radyonun da sesini kısıp yoluna odaklandı. Moralinin bozulması benim de canımı sıktığında derin bir nefes verdim,adamların neşesine neden karıştıysam!

"Üzdüm mü seni ?" dedim,dudaklarımı kemirirken gözlerim ondaydı. "Sadece gerginim biraz,sizde öyle şey olunca-" Nefesimi verdim. "Özür dilerim."

Arabayı durdurdu,kemerini çıkardıktan sonra bana döndü. "Üzülmedim tabi ki,gerildiğini hissettim ve üzülmeni istemediğim için uzatmadan kapatmak istedim sadece."

"Küsmedik yani ?"

"Bebeğimiz hiçbir zaman aramızda bir tartışma konusu olmayacak Efil,bundan korkma." Ellerime uzandı. "Daha önce de söyledim,sen neyi nasıl istersen öyle olacak. Ben seni hiçbir şeye zorlamayacağım."

Uzanıp anlımı öptü,rahatlayarak verdim nefesimi. Başımı kaldırdığımda hastaneye geldiğimizi gördüğüm tabeladan anlamış oldum. Heyecanlanmış mıydım yoksa stresli miydim bilmiyordum ama iyi olmadığım kesindi.

Sencer'le birlikte el ele girdik hastaneden. Bir kaç tanıdık Sencer'e selam vermişken Rize'nin en iyi kadın doğum doktoruna görünecek olduğumu biliyordum. Kadının odasına girmeden önce asistanı gelmiş,ilk öncelikle kan vermem gerektiğini söylemişti.

Allah'tan hiçbir şey yememiştim,yoksa ertelenecekti bu durum. Sağ kolumdan iki tüp kan alındıktan sonra doktor odasının karşısındaki sandalyelere oturup beklemeye başladık.

Koridordan geçen hamile kadınların kimi yalnızdı,kimi eşiyle. Bazılarının karnı burnundaydı,bazılarıysa yeni belirgin oluyordu. Çaprazımızda oturan kadının karnı hafiften çıkmıştı,yanında eşi ve onun kucağında da kızları vardı. Kız, kardeşiyle ilgili sorular sorup duruyordu.

Çok uzağımızda oturan bir kadın vardı ve karnı burnundaydı,yalnız başına olması gözlerindeki hüzünü açıklıyordu aslında. Yüzü çok güzeldi ama epey kilo almış duruyordu,karnına baktıkça tebessüm ediyordu.

"Sencer.." dedim tüm odağımı ona verirken,kolumdaki pamukla ilgileniyordu. Kan akmadığına kanaat getirmiş olacak ki pamuğu çekti.

"Söyle güzelim."

"Ben senin çocuğun yüzünden ya çok kilo alırsam.." Etrafına baktı ve hamile kadınları görüp bana döndü. "Çirkin olursam ve aldığım kiloları bir daha veremezsem ?"

Güldü,gülünecek ne vardı bilmiyorum. "Siz sağlıklı olun da,kilonun ne önemi var ki. Çok isteyecek olursan bir şekilde verirsin ama senin çirkin olma gibi bir durumun yok,hep güzel kalacaksın."

"Eğer çirkin olursam senin de,çocuğunun da benden çekeceği var."

Başını eğip karnıma baktı,elini tişörtümün üstünden karnımla buluşturdu. Yine konuşacağını gülüşünden anladım. "Evet,haklısın babacığım. Annen bize kıyamaz ve annen hiçbir zaman çirkin olamaz."

Kolunu itmek istedim ama itemedim. Ben sevmiyorsam bile Sencer'in sevmesine engel olamazdım,bunu yaparak onu kırıp üzmek istemiyordum. Bu yüzden arkama yaslanarak temaslarını kesmedim ve Sencer'in hevesli gözlerini izledim.

Odanın kapısı açıldı,asistan çıkıp "Efil Saruhan." deyince ikimizde ayaklandık. El ele içeri geçtik, doktor masasında oturmuş önündeki kağıtlarla ilgileniyordu.

Bizim geldiğimizi anlayınca gülümseyerek ayağa kalkmıştı. Orta yaşlarda ve kısa boylu hafif balık etli bir kadındı. Gülüşü bile fazla samimiyken "Hoş geldiniz." dedi.

"Hoş bulduk."

"Hoşbulduk."

Gösterdiği sandalyelere otururken Sencer heyecanla kadının önündeki kağıtlara göz gezdirmeye çalışıyordu. "Nasılsın güzel annemiz ?"

Daha fazla anne lafını duymak istemiyordum. "İyi sayılır,mide bulantılarım çok."

"Daha önce bir kontrole gittiniz mi ?"

"Hayır." dedim,bakışları bana döndü. "Henüz yeni öğrendik sayılır,yani onun hakkında pek bir şey bilmiyoruz."

"Anlıyorum,tahlilleriniz elime ulaştı ama ilk öncelikle ulstrasonla da kontrol edip sonrasında detaylı bir bilgi vermek istiyorum."

"Görecek miyiz yani ?" dedi Sencer heyecanla.

"Kesesi oluştuysa evet,görebilir ve hatta haftasına göre kalp atışını da dinleyebiliriz."

Kağıtları bırakıp ayağa kalktı,yan bölümde duran perdeyi açtığında bir sedye ve bir kaç makineyle karşılaştım. Sencer'de doktorun ardından ayağa kalktığında beni bekledi o kısma geçmek için.

İstemeyerek de olsa kalktım ve peşlerinden ilerledim,sedyeye oturduğumda doktorun bir şey söylemesine fırsat vermeden kazağımı yukarı kadar sıyırıp pantolonumun düğmelerini açtım.

Arkama yaslandığımda doktor makineyi çalıştırdı. "Babamız fazla heyecanlı."

Gözlerim Sencer'e kaydı,gülmüyordu ama her şeyi tek tek ezber eder gibi izliyordu. Heyecanlı olduğunu sabırsızca gidip gelen göz bebekleri açık ediyordu.

Çıplak karnıma soğuk bir jel sıktığında meraklı gözlerim ekrana döndü. Alet karnımda dolanmaya başladığında görüntü geldi,ortada küçük bir boşluk vardı ve sanırım kesem oluşmuştu.

"Bakın,işte şurada." dedi o boşluğu işaret ettiğinde. İstemsizce başımı kaldırıp daha dikkatli baktım ekrana,o kadar küçüktü ki hayret ettim. "6 haftalık, bezelye kadar yani."

"Çok küçük." dedi Sencer.

"Elleri ve ayakları oluşmaya başlayacak artık,kalbin yapısı da oturmuş durumda." Gerçekten de tüm detayları veriyor olması ne kadar iyi bir doktor olduğunu gösteriyordu. Ekranı detaylıca izlerken aleti de karnımda döndürüp duruyordu.

"Kalp atışını dinleyebilir miyiz ?"

"Elbette." derken tuşa bastı ve "Anne ve babaya merhaba de minik kuş." diye ekledi.

Odayı küçük ama güçlü bir ses doldurduğunda Sencer'le göz göze geldik. Bu ses kalbimi hızlandırırken Sencer elimi tutmuştu. Bu kadar küçük bir can nasıl da böyle büyük hayata tutunma çabası veriyordu anlamıyordum.

Yutkunamadım,kalbimi dolduran ve adını dahi bilmediğim duygulara anlam veremedim ve kafamı geriye bırakıp sesi dinlemeye odaklandım. Doktor ekranı biraz daha inceledikten sonra aleti karnımdan çekti ve ses kesildi. Halbuki o ses beni kendimden geçirecek kadar güzeldi.

Peçete uzattı ve ciddi ifadesiyle bize döndü,bir terslik olduğunu sezdim. Karnımı silip pantolon düğmemi kapattım,aynı şeyi Sencer'de düşünmüş olacak ki doktora dikkatle bakıyordu.

"Buyurun,içeriye geçelim."

Arkasından ilerlerken dayanamadım ve "Bir aksilik mi var ?" diye sordum, cevap vermedi ve koltuğa oturdu. Sencer'le bakışırken gözlerindeki endişeyi gördüm,karşılıklı oturduk.

"Telaş etmeyin lütfen." dedi küçük bir tebessümle. "Bebeğin durumu iyi,bir aksilik yok ama rahimsel bir yapıdan kaynaklı düşük tehlikesi var."

"Anlayamadım ?" dedim.

"Dediğim gibi stres olmamanız ve telaş etmemeniz gerekiyor." derken sakindi ama ben değildim. "Her gebelikte yaşanabilecek bir durum,korkmamanızı tavsiye ederim. Söylediğim şeylere uyarsanız bu riski giderebilirsiniz."

"Ne yapmalıyız ?" dedi Sencer,kafamı sallayarak katıldım bu sorusuna. Neden böyle telaş ediyordum diye kendime kızamayacak kadar odaklıydım doktora.

"İyi ve dengeli beslenmelisiniz,kan ve vitamin değerleriniz çok düşük. Ekstra vitamin yazacağım,günde bir kere içmelisiniz. Ağır şeyler kaldırmayın ve ayakta kalıp kendinizi yoracak şeyler yapmayın. Üzüntü,stres ve korku gibi sizi yoracak ruhsal duygulardan olabildiğince kaçının."

Önündeki kağıda bir şeyler yazıyordu. Şimdi bile stres oluyorken derin bir nefes verdim,dudaklarımı kemirmeyi bıraktım ve sakinleşmeye çalıştım.

"En önemlisi.." dedi kalemi bırakıp. "Herhangi bir kanama hatta kan lekesi bile görseniz kendinizi fazla sarsmadan olabildiğince hızlı bir şekilde hastaneye gelin." Sencer'e döndü. "Annemiz kadar size de iş düşüyor,eşinizin konforunu sağlayın ve herhangi bir ihtimale karşı çok yalnız bırakmayın. Siz olmasanız dahi yanında birileri olsun."

"Elbette,elimden gelen her şeyi yapacağım." Endişeli bakışları bana ve sonra tekrar doktora döndü. "Peki ne kadar sürecek bu tehlike ?"

"Genelde 10 ile 12 haftadan sonra." Kafasını salladı,titreyen ellerimi dizlerimin üstüne bastırdım. "Lütfen bir sorun yokmuş gibi rutin hayatınıza devam edin, sadece daha dikkatli olacaksınız. Her gebe gibi sizde kolaylıkla atlatabilirsiniz ama stres yapmamalı ve buna üzülmemelisiniz."

Sencer bana ve titreyen ellerime baktığında yutkundu. Onun gibi bende böyle olmayı beklemiyordum. Umurumda bile değil dediğim bir bebek için endişeleniyor olmak sürprizdi benim için,istemiyorum diye gitmek zorunda mıydı ?

Yazdığı reçeteyi Sencer'e verdi,güzel telkinlerde bulundu ve bizi yolculadı. İki hafta sonra tekrar gelecek,nelerin değiştiğini gözden geçirecektik. Normalde ayda bir gerçekleşen rutin kontroller bizdeki tehlikeden dolayı ayda iki kere olacaktı.

Hamilelerle dolu olan koridordan yavaş adımlarla çıktık. El eleydik ama ikimizde sessizdik. Arabanın önüne geldiğimizde kalçamı ön kısmına yaslayıp duruldum.

"Görüyorsun değil mi ?" dedim alayla gülüp. "Rahmim bile bir bebek taşımaktan aciz,vücudum bile anne olmayı beceremiyor ve sen bana gelmiş çok güzel anne olacaksın diyorsun."

Elindeki reçeteyi cebinde sıkıştırıp önüme geldi. Bacaklarımı iki yanıma koyup yaklaşabildiği kadar yaklaştı. "Ben ne görüyorum biliyor musun ?" Saçlarımı arkaya iteledi. "Her zorluğa rağmen annesine tutunmaya çalışan bir bebek görüyorum,onun o çabasının sesini duyuyorum." Güldü. "Seni çok sevecek.."

"Sanmıyorum." dedim,gözlerimi kaçırdığımda çenemden tutup gözlerimizi kenetledi.

"Öyle bir sevecek ki,umarım erkek olmaz çünkü çok kıskanırım."

"Yuh Sencer!" dedim istemsizce kahkaha atarak. "Bir bebeği kıskanacağını mı söylüyorsun şuan ?"

"Erkek olursa ve sende onunla benden çok ilgilenirsen kıskanırım tabi ki."

"Deli gibi bir şeysin gerçekten!" dedim daha çok gülerek.

"Endişe etme." dedi yanağımı okşayarak. "Sana ve bebeğimize o kadar iyi bakacağım ki hiçbir problem olmadan atlatacağız bu ayları. Ama sende üzülüp, stres yapma lütfen."

Gözlerimi kaçırdım. "Ben değil sen düşün,isteyen sensin sonuçta."

Kahkaha atıp boynumu gıdıklar gibi öptü,kolları arasından gülerek kaçtığımda sürücü kısmına doğru ilerledi. "Kalp atış sesini duyunca heyecanlanan,sonra düşük tehlikesini duyunca da endişeden elleri titreyen de bendim sonuçta."

Kendi kısmıma binip kapıyı sertçe çarptım ve kaşlarımı çatarak "Sencer!" diye kısa bir uyarıda bulundum. Mesajı anlamış olacak ki dudaklarını bastırıp fermuar çeker gibi bir işarette bulunmuştu. Kendimi açıklama hissi oluşunca yutkundum ve bahane düşündüm. "Senin için korktum ben,üzülme diye."

"Hı hı,haklısın karıcığım." dedi,umursamıyordu bile.

Kaşlarımı çatıp önüme döndüğümde kollarımı birbirine bağlamıştım. Sencer'e çaktırmadan karnıma eğdim bakışlarımı. Bezelye demişti doktor,bezelye kadardı. Minicikti ama kalp atış sesi bile duyuluyor,elleri ve ayakları oluşuyordu.

"Sencer.." dedim aklıma gelenle.

"Emret karım."

Gülümsedim,içim ısındı. "Umay ve Poyraz'ın neden çocuğu yok." dedim ve ona döndüm. "Yani istiyor gibiler,bilmiyorum sormak istedim sadece."

"Olmuyor." deyince kaşlarımı çattım. "Çok doktor gezdiler ama maalesef bir çocuk sahibi olamadılar. Normalde Umay'ın sağlık problemi var ama köylüler ve yengem onun üstüne gitmesin diye Poyraz sorunun kendinde olduğunu söylüyor."

Kötü hissetmiştim,biz bu haberi verirken kim bilir onlar nasıl üzülmüşlerdi diye düşünmeden edemedim. "Biz her bebekten bahsettiğimizde buruk hissedecekler.."

"Allah kimseyi bu acıyla sınamasın."

"Kimi istiyor da sahip olamıyor bende sahip olupta istemiyorum.."

"Düşünme bunları." dedi,bambaşka bir sohbet açıp odağımı değiştirirken hem konuşuyor hemde arabasını sürüyordu.

Bir ara durup eczaneden ilaçları almış sonra da yola devam etmiştik. Nehir'i arayıp hoparlörde konuşmuştum ve olanları ona anlatırken çoktan teyze psikolojisine girmişti bile. Söyledikleri hem beni hem Sencer'i güldürüyordu.

Şimdi de bebeğin ilk hediyesini kim alacak tartışmasına girmişlerdi.

"Ben babasıyım,tabi ki ben alacağım." diyordu Sencer.

"Ben teyzesi,anne yarısıyım ve ben alacağım." diyordu Nehir.

Evin bahçesine giriş yaparken ikisinin tartışmasına kahkahalarla gülüyordum. İlk hediyeyi cinsiyeti öğrendiğimiz zaman alacaklarını söyleyip ve birbirlerine nispet yaptıktan sonra telefonu kapatmıştım.

Güle güle arabadan indikten sonra Sencer'de peşimden indi. "İlk hediyesini ben alacağım Efil." dedi,kaşları çatıktı ve konuyu ciddiye almışlardı.

Kaşlarının arasını iki parmağımla gerdirip düzelttikten sonra gamzeli yanaklarını öptüm. Bu kadar gülmek bana pek iyi gelmemiş gibi şarhoştum ya da çok uykum geldiği için de olabilirdi.

Kollarını belime doladığında bende boynuna doladım. "Evin bahçesindeyiz." dedi ama her an dudaklarımızı birleştirebilirdi. Cilveyle gülüp kafamı salladım. Olabildiğince yaklaşıp dudaklarıma baktı içli bir nefesle. "Akşama.."

"Aaa.." dedim kaşlarımı kaldırarak. "Şeyi sormadık.."

"Neyi ?" dedi,kaşlarını çatıp.

"Şeyi işte.."

Dudaklarına baktığımda "Haaa!" dedi,sonunda anlamıştı. "Bir sorun olacağını sanmıyorum ama soracağım bunu. Numarası var zaten.

"Sor."

Kolundaki saate baktıktan sonra "Gitmem gerekiyor." dedi ama hiç gitmek istemediğini biliyordum. "Kendine dikkat et,ben gelene kadar uyu ve dinlen. Bir sorun olursa beni ara ve beklemeden korumalara seni hastaneye götürmelerini söyle. Anlaşıldı mı ?"

"Hı hı." dedim,zaten uykusuzluktan öldüğüm için muhtemelen tüm gün uyurdum.

"Sen hala hiçbir şey yemedin!" dedi kaşlarını çatıp. "Çalışanlara bir şeyler hazırlat ve ye tamam mı ? Aç uyuma ve lütfen en azından benim için doktorun söylediklerinden dışarı çıkma.."

"Çok geç kalma." dedim,yanağına bir öpücük kondurduğum esnada gülümsedi. Korumaların başlarını eğip bize bakmadıklarını yeni fark ediyordum. "İlyas babaya benim karım hamile,erken gitmezsem çok kızıyor de ve erken gel."

"Emrin olur karım." dedi gülerek.

Kollarımı boynundan çekip uzattığı ilaç poşetini elime aldım. Arkasını dönüp gidecekken duraksadı ve son kez bana baktı. Tekrar yanıma gelip başını karnımın hizasına getirip öptü. "Annen sana,sende annene emantsin ufaklık."

Ayağa kalktıktan sonra anlıma bir öpücük kondurup arabaya yönelmişti, kapısını açtı ve bineceği esnada "Sencer.." diyerek durdurdum onu. "Allah'a emanet ol."

Sıcacıktı gülüşü,arabaya binip gittiğinde arkasından sesli bir nefes verip bakakaldım. Gitmesini istememe sebebimi bilmiyordum,bir kaç saate geri dönecekti ama yine de iyi hissetmiyordum,

Belki de bebekle ilgili böyle bir haber almak korkutmuştu beni ve bu yüzden boşu boşuna stres yapıyordum bilmiyorum ama sağ salim gelene kadar içimdeki bu kötü hissin silineceğini sanmıyordum.

Eve girip Asiye babaanneyi ziyaret ettim,eltilerim de onun yanında olunca oturup sohbet etmiştik. Düşük tehlikesini babaanneyi korkutmamaya dikkat ederek anlatmıştım ve onlarda en az Sencer kadar uyarıda bulunmuştu.

Odama çıkıp uyuyacaktım ama mutfağın önünden geçerken Sencer'in yemek yemem konusunda söyledikleri aklıma gelince onu dinlemeye karar verdim. Çalışanlar benim için tost hazırladıklarında bir meyve suyu eşliğinde yiyip odama çıkmıştım.

Sonunda sıcak yatağıma girecek olmamın rahatlığıyla üstümdekileri değiştirip pijamalarımı giydim ve kocaman yatağa tek başıma girdim. Telefondan biraz sosyal medyada dolaştıktan sonra usul usul kapanan gözlerime itaat edip kendimi uykunun kollarına bıraktım.

Bir bebek,bir mucizeydi.

Her gerçek,bir yıkımdı.

Her geçmiş,bir kıyametti.

Ve yarım bırakılmış her yol,ömre dolanan bir sarmaşıktı.

Hayat bana hepsini öğretiyordu,öğreteceği çok daha acı şeylerde vardı ve ben bunların hepsini güçsüz sandığım yüreğimde taşıyacak kadar güçlüydüm.

⚓️

Selam! Nasıldı bölümümüz ?

Bu bölüm ufak bir geçmişi araladık,ne düşünüyorsunuz ?

Sizce Efil bebeği kabullenebilecek mi ?

Sencer'in tepkilerine ne demeli ?

Notları kim gönderiyor olabilir ?

Instagram hesabımızı takip edin lütfen /mavibirlotus/

Hoşça kalın..

 

 

 

 

Bölüm : 24.12.2024 11:28 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...