14. Bölüm

🩵11. Bölüm🩵

Elif
mavii_bulutt345

Mavinin Yeşili

 

Bölüm:11 - Küçük Bir Kızın Korkusu

 

 

Kimse, görmek istemeyenler kadar kör değildir."

 

-Jonathan SWİFT -

 

 

Mavinin Yeşili

 

Bölüm:11 - Küçük Bir Kızın Korkusu

 

Üç kadın da bir alışveriş merkezine geldiklerinde bir gelinlikçi aramaya başladılar.

 

Derin, her ne kadar onlara böyle bir şeye gerek olmadığını söylemeyi istese de onlardan gelecek soruları az çok tahmin edebiliyordu ve onların bu sorularına verebilecek bir cevabı olmadığı için sessizce onları takip ediyordu.

 

Derin, burada olmaktan bir hayli rahatsızdı. Anlaşmalı bir evlilik için bu kadar uğraşılması canını sıkıyordu. Gelinlik giymesi için hiçbir neden yoktu ortada, o kadar masraf ve gösterişi için hiçbir neden yoktu ortada ve Derin, bunu onlara söyleyemeyip onlarla burada olduğu için hiç mutlu değildi ve elinde olsa arkasına bile bakmadan çıkardı bu alışveriş merkezinden.

 

Sena Hanım, Derin'e döndü. "Şu gelinlikçi güzel mi Derin?Beğendiysen oraya bakalım mı?" diye sordu Sena Hanım, onun fikrini almak adına. Bu, Derin için çokta önemli değildi. "Olur," dedi bir nevi Sena Hanım'ı geçiştirirken.

 

Üçü de Sena Hanım'ın işaret ettiği gelinlikçiye girdiler. Sena Hanım ve Burcu, gelinliklere bakarken Derin boş boş etrafına bakıyordu. Mağazanın iç tarafına doğru gitti ve Sena Hanım ile Burcu, gelinliklerle ilgilenirken aralarına biraz mesafe açtı.

 

Telefonunu çıkardı Derin ve Eylül'ü aradı. Buradaki işi ne zaman biterdi bilemiyordu ve bugün önemli bir toplantıları vardı. Eylül, "Alo," diyerek açtı telefonu.

 

"Eylül, benim biraz işim var da, toplantıya geç kalabilirim. Misafirlerimizle sen ilgilenir misin?" Derin, mağazada bulunan koltuklardan birine oturdu. "Olur Derin de senin ne işin var? Kahvaltının bu saate kadar bitmesi gerekiyor. "

 

Derin, gözlerini mağazada gezdirdi. Burcu ve Sena Hanım'ın onunla ilgilenip ilgilenmediklerini kontrol etti. "Eylül, biz gelinlik alıyoruz."

 

Eylül, kısa bir an Derin'in dediklerini idrak edemedi. "Ne?" diye bir tepki verdi. Derin, bıkkınca soluğunu bıraktı. Arkadaşını çok iyi tanıyordu ve bu işe kesinlikle onay vermeyeceğini biliyordu. Fakat olayların arka planını bilmeyenlerin bu düğünü gerçek sanması gerekiyordu ve bunun için de Derin şu an bu mağazada gelinlik alacaktı. "Düğün için gelinlik bakıyoruz Eylül," dedi sakince ve arkadaşının olumsuz bir cevap vermemesini umarak.

 

Konuşmasını bırakıp Eylül'ün vereceği tepkiyi bekledi. "Derin sen ne dediğinin farkında mısın? Formaliteden bir evlilik için ne gelinlik alması?" Eylül, tam da Derin'in beklediği tepkiyi vermişti.

 

"Eylül, yanımda Emre'nin babaannesi ve kız kardeşi var. Kahvaltıdan sonra gelinlik alalım dediler bizde geldik. Hem onlar bunu bilmiyorlar ve bilmemeleri gerekiyor. " Eylül, gözlerini sıkıca kapattı ve kendini sakinleştirmeye çalıştı. Ani tepkileri yüzünden arkadaşını üzüyordu ve bu onun da üzülmesine sebebiyet veriyordu. "Tamam," dedi. "Ama misafirlerimiz bazı sebeplerden dolayı geç geleceklermiş. Acele etmene gerek yok. "

 

"Tamam Eylül, " diyerek konuşmayı bitirmesi gerektiğini düşündü. "Sonra görüşürüz."

 

"Görüşürüz Derin." Eylül, telefonu kapattı. Derin, Sena Hanım'ın ona seslenmesi üzerine oturduğu yerden kalktı ve onların yanına gitti. "Derin, sende bak gelinliklere. Mağazayı beğenmediysen ıstersen başka bir mağazaya geçelim?"

 

"Yok Sena Hanım, bu mağaza çok güzel. Sadece iş ile ilgili bir mesele vardı da o yüzden yanınıza gelemedim."

 

"Önemli bir şey yok değil mi kızım?" diye sordu Sena Hanım. Eğer önemli bir mevzu varsa onu tutup işinden etmeyi istemiyordu. "Sadece toplantı için gelecek olan misafirlerimiz bazı sebeplerden dolayı geç geleceklermiş."

 

Sena Hanım gülümsedi," Çok iyi o zaman. Geç kalma gibi bir derdin yok."

 

"Evet, öyle," diyerek onu onayladı Derin ve nezaketen gülümsedi. Burcu, elindeki gelinlikle heyecanla ve hızla iki kadının yanına vardığında, "Yenge," dedi. "Bu nasıl? Ben çok beğendim, sana da çok yakışır. "

 

Burcu, elindeki beyaz dantel işlemeli ve boncuklarla süslenmiş olan gelinliği Derin'e uzattı. Derin, gelinliği alırken Sena Hanım, "Bu gelinlik güzelmiş, Derin sende beğendiysen eğer denemek ister misin?" diye sordu, Derin'in de fikrini almak adına.

 

Derin, "Güzelmiş, ben bir deneyeyim." Sena Hanım ve Burcu koltuklardan birine geçip oturduğunda, Derin elindeki gelinlikle birlikte kabine girdi.

 

Yaklaşık bir saat sonra, uygun bir gelinlik ve ayakkabı aldıklarında Derin toplantıya geç kalmamak adına Sena Hanım ve Burcu'nun yanından ayrılarak şirkete geçti. Kendi odasına geçip toplantı için son kontrolleri yapmaya başladı.

 

Bütün dosyaların hazır olduğunu düşünerek arkasına yaslandı. Odadaki şirkete ait olan telefon çaldığında çalan telefona eli gitti. Açtığında, "Alo," dedi ve sekreterinin ona cevap vermesini bekledi.

 

"Derin Hanım, misafirleriniz gelmişler."

 

"Güzel, sen misafirlerimizi toplantı odasına kadar eşlik eder misin?"

 

"Tabi ki Derin Hanım. " Derin telefonu kapattı ve gerekli dosyaları eline alıp ayaklandı. Eksik bir şeyin olmadığını düşünüp odasından çıktı.

 

Eylül, gelen misafirleri ağırlamak için ayaklandı ve odasından çıktı. O odasından çıkarken tam da Derin de odasından çıkıyordu, seslendi, "Derin!"

 

Derin, Eylül ona seslendiğinde duraksadı. Eylül yanına geldiğinde, "Misafirlerimiz gelmiş, toplantı odasına almışlar," diyerek arkadaşını bilgilendirdi.

 

Eylül, onu onayladığını belli etmek için başını salladı ve, "Uraz yok mu?" diye sordu. Şirkete geldiğinden beri Uraz'ı görmemişti.

 

"Ege'yi doktora götürdüler," hızla ona döndü Eylül. Eylül'ün Yüzüdeki ifadeden sorusunu anlamış gibi devam etti sözlerine, "Yıllık kontroller, korkmana gerek yok," dedi Derin ve arkadaşının endişesini gidermeye çalıştı.

 

Eylül başını salladı usulca, toplantı odası bulundukları kattaydı. Derin, önden giderek toplantı odasına girdi. Arkasından Eylül de içeri girdiğinde kapıyı kapattı arkasından.

 

Eylül, gördüğü kişiyle birlikte gözlerini sonuna kadar açacakken kendini son anda durdurdu. İçinden Ceyda Kılıçarslan'ın burda ne işinin olduğunu sorguluyordu fakat şu an bunun yeri ve zamanı değildi. Bakışlarını Ceyda'da çekti ve biraz sonra başlayacak olan toplantıya odaklandı.

 

Derin, boğazını temizledi. Elini, karşısındaki - yaklaşık ellili yaşlarda gibi duran - adama uzattı. "Ben Derin Yade Saraç, Saraç Holding'in sahibiyim," dedi otoriter sesiyle, bir yandan kendini tanıtırken.

 

Selçuk Bey,"Bende, Selçuk Kılıçarslan Arslan Holding'in sahibiyim Derin Hanım. Tanıştığımıza memnun oldum." Derin nezaketen gülümserken, Ceyda ona elini uzattı.

 

"Kızım," diyerek Ceyda'nın kim olduğunu tanıttı Selçuk Bey.

 

Selçuk Bey'e elini uzattı Eylül. Elini sıkarken, "Bende Eylül Tuna, şirketin finansal işlerini ben hallediyorum," diyerek kendini tanıtmayı da unutmadı.

 

"Bu Holding'in yarısı onun sayılır," diyerek ekleme yaptı Derin. Her ne kadar Eylül'ü kardeşi yerine koyduğu için Holding'in yarısının ona ait olduğunu söylese de bu Eylül'ü pek tatmin etmiyordu. Bu şirket, Derin'in babasından kalmıştı, kaç yıllık birikim söz konusuydu ve ona ait olan bir şirket hakkında, hak sahibi olduğunu düşünmüyordu Eylül.

 

"Memnun oldum," dedi Selçuk Bey. Eylül ve Derin'e gülümserken.

 

Sıra, Ceyda ve Eylül' geldiğinde, tedirginlikle bakan gözleri ilk hamlenin ondan gelmeyeceğinin bir kanıtıydı. Eylül elini uzattı Ceyda'ya. "Eylül Tuna," diyerek kendini tanıttığında, gözlerindeki tedirginlik yavaş yavaş dağılmaya başladı. Elini sıkarken, "Ceyda Kılıçarslan," dedi.

 

"Buyrun, lütfen toplantıya başlayalım," dedi nezaketen Derin. Misafirine olabildiğince kibar yaklaşmaya çalışıyordu.

 

Selçuk Bey kafasını salladı. Derin ve Eylül yan yana otururken Selçuk Bey ve Ceyda'da yan yana oturdular masada. Ceyda Eylül'ün karşında otururken, suçlu olduğunu bildiği için gözlerini Eylül'den kaçırıyordu.

 

Selçuk Bey ve Derin, şirketler ve yapılacak işler hakkında konuşmaya başladılar. Eylül araya girip birkaç ekleme yaparken bazı şeyleri de elindeki not defterine not alıyordu.

 

En sonunda Selçuk Bey, elini Derin'e uzattı ve, "O halde yeni işimiz hayırlı uğurlu olsun," dedi.

 

Tokalaşma faslından sonra, gereken imzalar atılmış ve gelen kahveler içilmişti.

 

Selçuk Bey kalktı. "Sizinle ve şirketinizle bir iş yapmak benim için çok güzel bir durum."

 

"Asıl bizim için Arslan gibi bir şirketle çalışmak çok güzel olacak Selçuk Bey,"dedi Derin.

 

Herkes ayaklandığında, Selçuk Bey," Sen gelecek misin benimle şirkete?"diye sordu Ceyda'ya hitaben.

 

" Benim birkaç işim var baba. Sen git ben sonra gelirim. "

 

" Tamam kızım,"dedi Selçuk Bey ve ekledi." İyi günler hanımlar. "

 

Bu sefer konuşan taraf Eylül oldu.

"Size de iyi günler Selçuk Bey, " dedi ve hafifçe gülümsedi.

 

Ceyda ve Selçuk Bey odadan çıktı.

Derin,"Eylül, sana gelen dosyayı inceledin mi? "diye sordu ve ondan gelecek bir cevap bekledi.

 

" Evet bakmak için biraz vaktim oldu. Hepsini bitiremedim, toplantı olduğu için. Odama gittiğimde bakarım ona. "

 

"Tamam. "

 

"Derin?"

 

"Efendim? "

 

"Yorgun gibisin?" diye sordu Eylül. Her ne kadar Selçuk Bey'in yanında iyiymiş gibi dursada iyi olmadığı her halinden belliydi Derin'in ve bu durum Eylül'ün gözünden kaçmamıştı. Eli başına gitti

Derin'in." Başım ağrıyor biraz, ondandır," diyerek arkadaşının sorusunu yanıtladı. Baş ağrısı onu çok fazla tahatsız etmiyordu fakat migreninin tutmasından korkuyordu Derin.

 

" Emin misin? "Eylül sorma ihtiyacı hissetti. Derin ona gülümsedi, sanki Eylül'ün içini rahatlatmak istermiş gibi," Merak etme, sadece başım ağrıyor. Bir ağrı kesici alırım geçer."

 

Eylül, "Peki," demekle yetindi. "Ben odama gidiyorum, işlerim bu aralar birikti," dedi gideceğini Eylül'e haber vermek için Derin.

 

Eylül onu onayladı. Derin odasına geçtiğinde masasının başına geçti ve işlerini yapmaya başladı.

 

......

 

Derin, bir hayli gergindi. Ceylin'e evleneceğini söylemesi gerekiyordu fakat kızının nasıl bir tepki vereceğini bildiği için nasıl söyleyeceğini kafasında planlayıp duruyordu.

 

Ceylin, bu zamana kadar annesiyle yaşamıştı. Babasını sorduğundaysa herkes onu geçiştirip bahane üreterek sorusunu yanıtlamamışlardı. Bu kısa bir sürede unutulurken Ceylin annesine daha fazla bağlanmıştı. Annesine o kadar bağlanmıştı ki Derin küçük bir çocuk sevse Ceylin onu kıskanır, bir hafta annesiyle küs kalırdı. Şimdi ise olay, annesinin bir çocuğu sevmesinden daha ileri seviyedeydi ve hal böyleyken Derin, Ceylin'in itiraz edip istemeyeceğini çok iyi biliyordu.

 

Yaklaşık yarım saattir, evinin bahçesinde arabasının içinde oturuyordu. Aklında dönüp duran sahneler canını sıkıyordu ve bu sahnelere nasıl engel olabileceğini hiç bilmiyordu.

 

Derin, arabasından indiğinde hızlı adımlarla kapının önüne geldi. Elindeki anahtarıyla içeri girdiğinde üzerindeki kabanını çıkardı. Derin bir soluk alarak kendini sakinleştirmeye çalıştı ve Ceylin ile nasıl konuşması gerektiğini son kez daha düşündü.

 

Salona geçecekken mutfaktan çıkan Melek Hanım," Derin?" diye seslendi. Derin, duraksayarak Melek Hanım'a baktı.

 

"Hoş geldin. Sen bu kadar erken gelmezdin kızım, bir şey mi oldu?"

 

"Hoş buldum Melek Abla," dedi Derin ve kısa bir an için duraksadı. "Ceylin'e evleneceğimi söyleyeceğim. Bunu bilmesi gerekiyor."

 

Melek Hanım, şaşkınca ona baktı. "Kızım Ceylin'in nasıl bir tepki vereceği malum. "

 

"Bunu bilmesi gerekiyor. Ve bir tek benden duyması gerekiyor."

 

Melek Hanım, Derin'i rahatlatmak adına gülümsedi. Onun omzuna elini koyup sıktığında. "Ceylin'i çok korkutma. Üzüldüğünü fark ettiğinde onu yumuşatmak için elinden geleni yap. Ben yukarıdayım kızım. Bir şey olursa seslenirsin. "

 

Derin, Melek Hanım'a minnetle gülümsedi. Zor zamanlarında yanında bulunan kişilerden biri de Melek Hanımdı. "Sağ ol Melek Abla," dedi.

 

Melek Hanım, Derin'e son kez baktı ardından yanından geçerek merdivenlere ulaştı ve işlerini halletmek için yukarı çıktı.

 

Derin, yavaş adımlarla kızının yanına gitti. Ceylin, annesini fark ettiğinde bakışlarını çizgi film izlediği televizyondan çekti ardından yerinden hızla kalkarak annesine koştu.

 

Derin, eğilip ona sarıldı ve burnunu Ceylin'in boynuna gömerek onun mis kokusunu içine çekti. "Anne," dedi Ceylin. "Annem," dedi Derin ve onun saçlarını okşadı.

 

Ceylin, geri çekilip annesinin yanaklarını öptüğünde annesinin de yanaklarını öpmesine müsade etti. "Erken gelmişsin?" diye sordu Ceylin. Her gün televizyon izlerken bir yandan annesinin eve döneceği zamanı sayıyordu ve annesinin eve ne zaman döneceğini bilen küçük kız, annesinin eve erken geldiğini anlamakta zorlanmamıştı.

 

"Anneciğim, seninle konuşmam gereken bir konu var, o yüzden erken geldim bu gün."

 

Ceylin, merakla,"Ne konuşacağız?" diye sorduğunda Derin, bir iç çekti. Derin, doğruldu ardından kızına elini uzattı. "Hadi gel oturup konuşalım. " Ceylin annesinin elinden tuttu ardından da ikisi birlikte salonda bulunan üçlü koltuğa otururdular yan yana.

 

Derin, kızının ellerini tuttu ve onun gözlerinin içine baktı. "Ceylin," dedi ve doğru cümleleri arayıp bulmak adına kısa bir an için duraksadı. "Hanı bir adam gelmişti benimle beraber. O gün senin saçını kesmiştik bir tutam kadar. Hatırladın mı?"

 

"Evet," dedi Ceylin. "Güzel, ben o adamla..." Derin bakışlarını kızından çekti. Bunu kızının gözlerinin içine bakarak söyleyemezdi fakat odak noktası başka bir yer olursa daha rahat olayları anlatabileceğini düşündü. Gözleri yerdeki halının desenlerinde gezinirken," evleneceğim Ceylin."

 

Bakışları tekrardan Ceylin'i bulduğunda onun gözlerinin dolu dolu olduğunu fark etti. Ceylin, hızla ellerini annesinden cektiğinde Derin, boşluğa düşmüş hissine kapıldı.

 

Derin, Ceylin'in ellerini yeniden tutmak için hamle yapacakken Ceylin kendini geriye çekti ardından burnunu çekip, "Beni artık sevmiyor musun anne?"

 

Derin, içinin burkulduğunu bir yerlerde parçalandığını hissetti. O yaşasın diye her şeyi göze almıştı ve Ceylin nasıl böyle bir şeyi söyleyebilirdi?

 

"Annecğim, ben seni kendimden bile çok seviyorum o nasıl soru öyle? Emre ile evlenecek olmam seni sevmeme engel değil ki."

 

Ceylin, inanmıyordu annesine. Bir tür duygu karmaşasının tam ortasındaydı ve kendi düşünceleri daha ağır basıyordu. Ceylin, babasız büyümenin verdiği boşluğu annesiyle doldurmuştu, şimdi ise annesini başka biriyle paylaşma fikrini hiç sevmemişti.

 

Ceylin'in yanaklarını gözyaşları kaplarken Derin, donukça kızının yüzüne baktı. Kızının aklından geçenleri az çok tahmin ediyordu ve onun bu düşünceler içinde boğulmasını istemiyordu. Alelacele," Ceylin, ben seni çok seviyorum kızım. Emre ile evlensem dahi seni çok seviyorum. " sözlerinin onda bir etki etmediğini fark etti.

 

Ceylin, hızla başını iki yana doğru salladı. "Onu daha fazla seveceksin. Beni unutacaksın." kafasında kurduğu düşünenler diline de döküldüğünde Derin, gözlerini sıkı sıkı kapattı ve bu anın hiçbir zaman yaşanmamış olmasını diledi.

 

"Ceylin..." cümlesi Ceylin tarafından yarım kaldı. "Sevmeyeceksin artık beni." Derin, bin parçaya ayrıldığını hissederken," Anneciğim, böyle şeyler düşünme."

 

Ceylin, annesine son kez baktı ardından koşa koşa salondan çıktı. Derin, ona biraz zaman vermek adına peşi sıra salondan çıkmazken öylece Ceylin'in oturmuş olduğu yere bakmaya başladı. Elleriyle yüzündeki gözyaşlarını silerken dış kapının açılıp kapanan sesiyle birlikte vücudunda bir elektirik akımının geçtiğini hissetti.

 

Hemen oturduğu yerden fırladı ardından ayakkabıların arasından Ceylin'in kırmızı ayakkabısının olmadığını fark etti. Alelacele beyaz spor ayakkabılarını giydiğinde kapıdan çıktı.

 

Mavi gözleri etrafta gezinirken kızını aramaya başladı. Ceylin'i bulamadığı her saniye kalbi daha hızlı atmaya başlıyordu ve bu korkusuna engel olamıyordu.

 

"Ceylin!" diye bağırıp bahçeden dışarı çıktı. Ceylin görünürde yoktu. Derin, sokaklarda dolaşıp kızını aramaya başladı. Kendini suçlarken kızını bulmayı istiyordu.

 

Yarım saat içinde Ceylin'i bulamzken eve geri dönmeye karar verdi. Polisi arayıp yardım isteyecekti fakat o anki aceleyle telefonu aklına bile gelmemişti.

 

Hızla eve geri döndüğünde Melek Hanım'ı kapının önünde buldu."Kızım, kapı sesini duydum. Bir şey mi oldu?"

 

Derin akan burnunu çekip yanaklarındaki yaşları sildi. "Ceylin'e evleneceğimi söyleyince fırladı evden. Peşinden gittim ama bulamadım." Derin'in üzgün bir o kadar da endişeli sesiyle Melek Hanım içinin burkulduğunu hissetti. "Polisi arayalım," dedi Derin.

 

Melek Hanım onu onaylarken polisi aradı. Derin'de Eylül ve Uraz'ı arayıp olayları kısaca özet geçti.

 

Kısa süre içinde polis geldi ve Derin onları olaylardan haberdar etti. En sonunda Derin, evinin merdivenlerine oturdu. Kendini yorgun ve bitkin hissediyordu. Kızına bir şey olur düşüncesi onu yiyip bitiriyordu ve Derin buna engel olamıyordu.

 

Melek Hanım, Derin'in omzuna sarı hırkasını bıraktı. Derin, refleks olarak başını kaldırdı ve omzuna hırka bırakan Melek Hanım ile karşılaştı.

 

Melek Hanım, Derin'in omzuna elini koydu. "Biz Mustafayla Ceylin'i aramaya gideceğiz."

 

Derin, "Bende geleceğim," diyerek kalkmaya çalıştığında Melek Hanım onu engelledi. "Eylüller gelecek. Birinin onları karşılaması gerekiyor. Hem biraz da olsa dinlenirsin, o kadar sokak gezdin."

 

Derin, itiraz edecekken Melek Hanım hemen onu susturdu. "İtiraz istemiyorum," dediğinde eşinin yanına gitti.

 

Derin, onun arkasından baktı. Kendini büyük bir duygu karmaşasının tam ortasında hissediyordu. Kızına daha iyi bir dille olayları anlatmadığı için kendini suçluyor, kızına bir şey olacak korkusuyla kalbi tetikliyor ve hüngür hüngür ağlamak istiyordu. Bütün bu duyguları bastırmak için başka şeyler düşünmeye çalıştı.

 

Eylül, arabasından indi ardından,"Derin?!" diyerek ona seslendiğinde, kan çanağını aratmayan gözleriyle baktı Derin, Eylül'e. Ayağa kalkıp sıkıca Eylül'e sarıldığında, tekrardan ağlamaya başladı. "Eylül, ya kızıma bir şey olursa?" diye sayıklarken Eylül'ün onu nasıl sakinleştireceği hakkında hiçbir fikri yoktu.

 

Ağladığı için zar zor konuşurken Eylül onun kahverengi saçlarını okşadı. "Ceylin çok uzaklaşmış olamaz. Merak etme, polisler onu hemen bulur," diyerek onu yatıştırmaya çalıştı.

 

Dışarıdaki kaldırımlara oturduklarında, Uraz ve İrem, Eylül ve Derin'in yanına hızla geldiler. "Ne oldu?" diye sordu Uraz panikle. "Derin aradı, ağladığı için dediklerinden bir şey anlamadım," diyerek devam etti. Eylül'e bakarak söylediği sözler, paniği yüzünden yanında oturmakta olan Derin'i fark etmediğine bir işaretti.

 

Kuruyan dudaklarını ıslattı Eylül ve önüne düşen saçlarını omzunun üstünden arkaya doğru savurdu. "Derin, Ceylin'e Emre Karahan ile evleneceğini söylemiş. Ceylin de istemediği için birden evden fırlamış. Ben evde yoktum beni de Derin aradı."

 

Uraz, en sonunda Derin'i fark etti. Eğilip Derin'in yanına oturduğunda, onu omzunun altına aldı. Derin, iç çekişleri yüzünden konuşmazken boş gözleri yerde dolanıp duruyordu.

 

İrem'de gelip Eylül'ün yanına oturdu. "Derin çok kötü duruyor," diyerek Eylül'e söylediğinde ona cevap verdi Eylül,"Son zamanlarda yaşadığı şeylerin yükünü taşıyamıyor. Ceylin'in böyle bir tepki vereceği belliydi zaten, onun için endişeleniyor. "

 

"Bizde arayalım o zaman. Çok uzaklaşmamıştır belki."

 

"Olur İrem, bizde arayalım," diyerek onu onayladı Eylül ve ayaklandı. İrem'de ayaklandığında Uraz ikisine soran gözlerle baktı. "Nereye?" Derin, bakışlarını onlara yönlendirdi. "Böyle olmaz, bizde arayalım Ceylin'i," dedi İrem, onu başıyla onayladı Eylül.

 

Derin ve Uraz'da ayaklandı. "Bizde geliyoruz." Uraz'ın dediğiyle birlikte İrem konuştu. "Derin çok kötü duruyorsun sen kal istersen?" Derin hızla başını iki yanına salladı. "Bende geleceğim. " İrem onu başıyla onaylamakla yetindi.

 

Derin, kızı ortalarda yokken dinlenemezdi. Kızını bulmalı, onunla konuşmalı ve kendini affettirip evleneceği gerçeğini Ceylin'e tekrar anlatıp onun bunu sindirmesini beklemeliydi.

 

"O zaman biz İrem'le gideriz," dedi Uraz, Eylül'e bakarak. Başıı salladığıma Derin'in koluna girdi Eylül ona destek olmak için. "Hadi gel gidelim." İrem ve Uraz onlara son kez bakıp Ceylin'i aramaya başladılar.

 

Derin, Eylül'e yaslandığında birlikte yürümeye başladılar. Derin, Eylül ile birlikte yavaş yavaş yürüyordu. Sanki hayatta kalmak için hiçbir nedeni yokmuş gibi bakıyordu etrafına. "Derin," dedi Eylül, Derin'in dikkatini üzerine toplamak adına Eylül'e baktığında devam etti."Ceylin'i bulacağız," diyerek onu rahatlatmaya çalıştı Eylül.

 

"Umarım," diye mırıldandığında Ceylin'i aramaya devam ettiler.

 

......

 

Aradan yarım saate yakın bir zaman dilimi geçtiğinde dördü hala daha Ceylin'i bulamamıştılar.

 

Derin, kızını bulamadığı her saniye için kafasında kötü kötü senaryolar yazıyordu ve bu da ruhunu daraltmaya yetiyordu.

 

Eve geri döndüklerinde İrem ve Uraz da onarı bekliyorlardı. "Bulabildiniz mi?" diye sordu Uraz. Başını sallamakla yetindi Eylül. "Melek Abla ve Mustafa Ağabey hala daha Ceylin'i arıyorlarmış," dedi İrem.

 

Derin, Eylül'den destek alarak ayakta dursa da bitik bir haldeydi. Onunla göz göze geldi Eylül, arkadaşının bu hali canını yakarken, "İstersen eve geçelim yorgun görünüyorsun."Kafasını salladı Derin olumsuzca, "Ceylin'den bir haber gelebilir, burada kalmak istiyorum."

 

Uraz, onun omzunu sıvazladı. "Eylül haklı yorgunsun ve dinlenmem gerek. Biz bir haber gelirse sana haber veririz." Derin, ağzını açıp itiraz edecek gibi olsa da Uraz, onun omzunu sıktı uyarıcı bir şekilde. "Böyle durmaya devam edersen Ceylin bulunsa bile onunla çok fazla ilgilenemezsin. Geç içeri dinlen biraz."

 

İrem,"Uraz haklı," dedi Derin'e bakarak. "Ceylin bulunsa bile sen bu yorgunlukla onunla çok fazla ilgilenemezsin."

 

Derin, sessizce başını salladı, arkadaşları haklıydı ve ayakta kalacak gücü kalmamıştı. Eylül onunla birlikte içeri girdi.

 

Salondaki üçlü koltuğun kenarına geçip oturdu Eylül. Derin, oturmak yerine uzandığında başını Eylül'ün dizlerine yasladı. Yan dönüp cenin pozisyonunu aldı. "Eylül, ben çok korkuyorum, Ceylin'e bir şey olacak diye. Her şeyde sakin olup panik yapmayarak düşünen ben, şimdi ne yapacağımı şaşırmış durumdayım. " mırıltısını duyduğunda Eylül'ün parmakları Derin'in saçlarının arasında gezindi.

 

"Sen onun annesisin. Onun için endişelenmen çok normal. Hadi biraz dinlen uyanınca daha iyi düşünürsün."

 

"Uyuyamam ki," dediğinde ona bir ninni söylemeye başladı Eylül. Derin'in kıkırtısı kulaklarına dolduğunda ne olduğunu anlamayarak ona baktı Eylül. "Eylül kaç yaşındayım ben? 3 mü? Ninniyle uyuyacağımı düşündüğünü söyleme bana."

 

Omzunu silkti Eylül ve umursamazca konuştu. "Çocuk gibi davranıyorsun bazen, bence ninni tam senin için."

 

"Diyene bak. Ceylin'in aldığı pamuk şekerlerin yarısını ben yiyorum sanki." Kıkırdarken, "Pamuk şeker yemekle çocuk olunmuyor yalnız," diyerek kendini savundu Eylül.

 

"Beş yaşındaki çocuk gibi davranıyorsun," dedi. Haklıydı. Derin kendini işe verip işkolik olmuştu ve gayet olgunca davranırdı. Eylül ise, Derin hayratındaki yaşadıkları yüzünden bu haldeyken tam tersi bir şekilde hayatını güzel yaşamaya çalışıyordu.

 

Eylül onu umursamayarak ninnisine devam etti. Derin konuşmazken

düzenli olarak aldığı nefesler sayesinde uyuyakaldı.

 

.....

 

Uraz, içeri hızlıca girdiğinde yaslandığı koltukta doğruldu Eylül. Uraz'ın bakışları, Eylül'den üçlü koltukta yatan Derin'i bulduğunda ağzını açıp geri kapattı. Derin uyuduğu için fısıltıyla,"Eylül?" dediğinde, "Ceylin ile ilgili bir gelişme mı var?" diye sordu Eylül merakla.

 

Uraz kararsızca Derin'e baktı. Bunu nasıl söyleyeceğini bilmiyordu. En önemlisi de bu haberi kendisi sindirmezken arkadaşının nasıl sindireceğini bilmiyordu. "Derin uyandığında söylesem daha iyi," dediğinde Eylül kaşlarımı çattı ve kötü bir şeylerin olduğunu anlaması uzun sürmedi. "Uraz ne oldu Ceylin'e?" diye sordu Eylül, cevabın kötü olacağından korka korka.

 

Uraz bakışlarını kaçırdı ondan. Derin, onların seslerini duyduğu için yerinde kıpırdanmaya başladı. Başını Eylül'ün dizlerinden kaldırdı ve yeni uyandığı için etrafta gezindi gözleri. En sonunda doğruldu. Uraz'ı fark ettiğinde hızla kalktı koltuktan, Eylül de onunla birlikte kalktığında Derin'in yanına gitti.

 

"Uraz, Ceylin'den bir haber var mı?" diye sordu, hem meraklı hem de kötü bir cevap alacağından korkarak.

 

Uraz, ona bakarken bakışlarını yere çevirdi. Derin, soran gözlerle Eylül'e baktı. Eylül'den bir cevap alamayacağını anladı ve Uraz'a döndü. "Kızıma bir şey oldu değil mi? Ona bir şey oldu?" korkudan bacakları titriyor, dolan gözleri yüzünden baktığı her yeri bulanık bulanık görüyordu.

 

"Derin..." Uraz'ın başlayan cümlesini Derin kesti hızla. "Kızıma ne oldu!?" geçiştirilmeye tahammülü yoktu bu yüzden de sesi sert ve yüksek çıktı.

 

Uraz, yutkundu. "Ceylin'e araba çarpmış galiba hastaneden aradılar. Ama net bir şey yok ortada."

 

Bölüm : 01.12.2024 14:21 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...