
Yeşilin En Koyu Hali
Bölüm: 11- İki Yüreğin Ayrılışı
Derin, açtığı kapından elini içeriye doğru uzattı. "Hazırladım her şeyi," diyerek Sena Hanım'a söyledi, eli ile içeriyi gösterdi. Yatmadan önce bulaşıkları halletmişlerdi. Emre ve Hakan Bey'i görmedikleri için çalışma odasında olduklarını düşünüyorlardı. Saat ilerlemiş, herkes için uyku vakti gelmişti.
Ceylin'in uzunca esnemesi üzerine gülen üç kadın da artık yatmaları gerektiğine karar vermiş, bunun için hazırlık yapmışlardı.
Sena Hanım nazikçe gülümsedi. "Sağ ol kızım. Zahmet ettin bizim için," diyerek onun gözlerinin içine baktı. "İyi geceler diyen genç kadın odasına doğru adımladı ve yaşlı kadının sözleri üzerine adeta yerinde çivilendi. "Sizin odanız şu tarafta değil miydi?" diyerek merak ile soran Sena Hanım'a mecburen döndü.
Bu yalan, canını sıkıyordu. Her karşına çıktığında ise sinirleri alt üst oluveriyordu. Bu oyunun kurallarına uymalıydı yoksa sonu hemen gelecek ve kaybedecekti. "Öyle," duraksadı. "Daldım galiba, siz diyene kadar fark edememiştim," elini kolunu nereye koyacağını bilemeyerek onun gözlerinin içine baktı.
Sena Hanım anlayışla gülümsedi. "Olur öyle şeyler. Yorulmuş olmalısın. Hadi hemen odaya geç de yatıp dinlen biraz. Hem hamilesin de. Yorma kendini bu kadar," bu uzun cevap karşısında başını sallayıp onu onayladıktan sonra genç adamın odasında olmasını diliyordu. Onunla karşılaşmak istemiyor, dizginlediği duygularının şahlanışını hissetmek istemiyordu.
Hafifçe tebessüm ederek onun yanından geçti. Ceylin, Burcu ile uyumak istediği için başka bir odaya geçmişlerdi. Küçük kızın yatağı, ikisi için de kullanışsız ve küçüktü. Onlara bakıp bakmamak arasında tereddütte kalan genç anne, bundan vaz geçti. Sena Hanım'ın odasına geçmeyerek kendisini izlediğini biliyordu. Onun dediğini yapmak için kapının kolunu tutup çevirdi.
Emre, sinirle elini başına yaslayıp parmaklarını yumuşak saçlarının arasından geçirdi. İşler yüzünden bu sıralar oldukça dalgındı. Odada aradığı telefonun çalışma masasında unuttuğunu hatırladığında verdiği ilk tepki de bu oluvermişti.
Genç kadın, Emre ile burun buruna gelmeyi beklemiyordu. Farkında olmadan tuttuğu nefesini, yavaşça bırakıp ciğerlerinin rahatlamasına neden oldu. Boy farkı yüzünden mavi gözleri, Emre'nin göğsüne denk geliyordu. Ondan kaçamayacağını bilerek başını yavaşça yukarıya doğru kaldırdı ve onun yeşil gözlerine baktı. Genç adam, başını eğerek ona yardımcı oluyordu.
Genç kadın, bir kez daha aralarındaki boy farkı yüzünden hayretler içinde kaldı. Topuklu ayakkabı giydiğinde bile onun boyuna yaklaşamıyordu ama en azından ona bakarken bu kadar da zorlanmıyordu. Boynunun ağrıdığını hissetti ama soran bir şekilde ona bakan kişi yüzünden bunu bir kenara bıraktı. Bu bekleyebilirdi, şimdi daha önemli bir mevzuları vardı.
"Koridorda babaannen vardı, onunla karşılaştık," söze bu şekilde başlaması gerektiğini düşünerek ilk cümlesini kurdu ve duraksadı. Ona bu kadar yakın duruyor olmak nefesini kesmişti. Parfümünün tanıdık kokusu burnundan süzülerek ciğerlerine doluyordu. Bu aroma, tercih edeceği bir kokuya sahip değildi ama Emre'yi yansıtan sert bir havası olduğu için bunu seviyordu genç kadın.
Emre, gözlerini kaçırdı. Aralarındaki bu akımı bozmak adına bir adım geriye attı ve aralarındaki mesafeyi arttırdı. Kalbi yine hızlanmıştı ve bunun olmasını kesinlikle istemiyordu. Bunu göz ardı etmek adına kendisi de bir şeyler söyledi ve bu halini izah etti. "Ben de çalışma odasına gidecektim. Telefonumu oraya bırakmıştım."
Derin başını salladı, gözleri aynı yerdeydi. Onun aksine duygularından kaçmayarak Emre'den bakışlarını çekmiyordu. "Sen git, ben de biraz durup odama geçerim, babaannenler de uyumuş olur o saatte kadar," genç kadın fikrini belirtip aklındakileri dile getirirken böyle bir tepkiyi beklemiyordu.
"Olmaz," kesin bir dille konuşan genç adam karşısında kaşları havalandı. Bunu beklemiyordu. Emre'nin neden onunla aynı odada kalmak istediği hakkında mantıklı bir cevap bulamıyorum. Beklenti ve şaşkınlık ile ona baktı, mantıklı bir cevap bekliyordu.
Emre, yutkundu ama Derin bunu fark edemedi. Odaklandığı noktaya kenetlenmişti. "Neden?" fısıltı ile sorduğu soru, birçok ihtimali de beraberinde getiriyordu.
Sevmediğin ve hiçbir zaman da sevmeyeceğin bir kadınla neden aynı odada kalmak isteyesin ki?
İçinden geçirdiği sözler, canını yakmıştı. Derin, farkında olmadan yumruklarını sıktı. Meydan okuyordu sanki ona. Gözlerini hırsla karşısındaki genç adama dikti. Sorusunun cevabını bekliyordu. Kapı ile genç adamın arasında sıkışıp kaldığı için hareket edemiyor, onun etki alanından çıkamıyordu. Onun gözlerinde, kendini görebilecek kadar ona yakındı ve bu ona hiç iyi gelmiyordu.
Bedeninin sıcaklaşmaya başladığını hissetti ama serinlemeye fırsatı ve imkânı yoktu. Hissettiği şeyler yüzünden aynı an içinde farklı diyarlara yolculuk eden genç kadının sorusunu en sonunda cevapladı genç adam. "Birisi görür," kaçamak bir cevaptı bu. Hızlı ve nedensizdi.
Ona, "Burada, benimle kalmanı istiyorum. Bu isteğimin bir sebebi yok aslında. Bedenim sadece özlediği bedene yakın olmak istiyor," diyemezdi.
"Şimdi birisi görür, yalanımız ortaya çıkmasın diye dedim," sözlerini içine yuttu. Eline gelen fırsatı geri tepmiş, duygularını dizginleyebilmişti. Aslında normal şartlar altında onun burada kalmasını istememeliydi. Odasında tek bir yatak vardı, beraber uyumaktan başka çareleri kalmıyordu, bu yüzden.
Derin usulca başını sallayacakken duraksadı. "Ama senin odanda bir tane yatak var ve koltuk da yok. Nasıl yatacağız? Böyle rahat edemeyiz ki," onunla aynı odada kalmak istediği kadar kalmayı da istemiyordu. Onun yanındayken atan kalbi, ona yabancıydı, bu da canını yakıyordu.
Yoksa benimle kalmak istemiyor mu? Düşüncelere dalan tek kişi Derin değildi. Emre de onunla benzer duyguları paylaşıyor, aynı duyguları hissediyordu. Yaşanması muhtemelken yaşatmadığı olaylar bir kor olup yüreğini dağlarken genç adam gözlerini kapattı.
Bir an için, aralarında bu anlaşmanın olmadığını düşündü. Mutlu bir evliliklerinin olduğunu düşünmek, kalbinin ritmini değiştirdi. Bunu düşünmeye hiç fırsatı olmamıştı, şimdi de bunun hiç sırası değildi zira bir kördüğüme dönüşen duyguları daha da fazla karışıp iç içe geçiyordu.
Sabahları, eşi ve çocukları için kahvaltı hazırladığını düşündü, haddi olmayarak. Yüzündeki eşsiz gülümseme ile okula gitmek için kalkan çocuklarına, işe gitmek için hazırlanan eşi Derin'e kahvaltı hazırlayabilirdi. Çocukları ile vakit geçirip onunla oynayabilir, eşi ile karşılıklı bir şekilde oturarak kahvelerin yudumlayabilirlerdi.
Bu anların yokluğundan öte imkansız oluşu, en çok canını yakan kısımdı. Bunlar olanaksızdı. Başka bir şekilde diye geçirdi içinden genç adam. Başka bir şekilde tanışsaydık her şey nasıl olurdu? Bunlar gerçek olabilir miydi?
Bunun olma ihtimalinin hoşuna gittiğini fark ettiğinde ise çenesi kasıldı. Tek bir hareketi ile her şeyi inşa edebileceği gibi tek bir hareketi ile de her şeyi yok edebilirdi. Bir an için hayal ettiği olaylar gerçekleşebilirdi belki de.
Her şey, genç adamın dudaklarından dökülecek olan sözlere bakıyordu. Ona karşı hislerinin olduğunu söyleyip böyle bir geleceğe ilk adımını atmış olabilirdi.
Derin, ona ne olduğunu çözemiyordu. Genç adamın güçlükle nefes aldığını ve sıkı sıkıya kapattığı yeşil gözlerinin titrediğini görebiliyordu. Hızla elini onun koluna attı, "Emre iyi misin?" derken buldu kendini. Deminki konuşmalarını kafasında tartıp onu kıracak ya da üzecek bir hamlesinin olup olmadığını bulmaya çalışıyordu.
"Senin için su getirmemi ister misin? İyi gözükmüyorsun." genç kadının endişeli sesine kıyasla genç adamın yüzünde tek bir kas dahi hareket etmiyordu. Emre, bir seçim yapması gerektiğini hissediyordu. Ya şimdi ya da aslaydı. Sallandığı ipi sıkı sıkıya tutarak karşıya geçebileceği gibi umutsuzluğa kapılarak her şeyden de vazgeçebilirdi.
"Seni kıracak bir sey mi dedim?" genç kadının sesi bir fısıltıyı andırıyordu. Emre ona bu kadar yakın olmasaydı onun cılız sesini duyamayabilirdi. Endişe ile sarf ettiği sorularına bir cevap vermediği için genç kadının kendini suçlu hissetmesine neden olmuştu. Derin de bu yüzden onun sessiz kaldığını düşünüyordu.
Emre, "Hayır," dedi hızla. "Sadece..." diyerek duraksadı. Her şey çok güzeldi ve hayali gerçek olamayacak kadar eşsizdi. Ama tek bir sorun vardı. Genç adam korkuyordu. Derin'i ve çocuklarını Kaybetmekten ölesiye korkuyordu. Hayat acımasızca sevdiklerine kendisinden kopartmıştı.
İlk önce babasını kaybetmiş, daha sonra ise annesinin hapse girmesine şahit olmuştu. Nefes'in ihaneti ise kendi kabuğuna çekilmesine sebep olan sonuncu olay, bardağı taşıracak sonuncu hamleydi. Bir şeyi daha kaldıramayacağını düşünüyordu genç adam. Her şey güzel olurken birden kötü olmasına dayanamazdı, bunu yapamazdı. Hayalindeki sahneleri yaşamaya artık gücü kalmamıştı.
Derin'e dediği gibi Emre bir baba ile büyümemişti ve baba sevgisini de çocuklarını aşılayamazdı. Bir baba ne yapmalıydı bilemiyordu. Dedesi ona babalık etmişti, elinden geldiği kadar ama bu bile onun için yetersiz geliyordu.
Tok bir sesle cümlesini tamamladı. "Yoruldum sanırım. Önemli bir şey yok, benim içim endişelenme," onunla göz göze gelince genç kadın başını salladı sadece. Yine aynı şeyi yapıyor, benimle kendisinin arasına bir duvar örüyor. Onun bu tavırlarını anlayamıyorum. Derin, bunları düşünürken buldu kendini zira Emre'nin deminki hali gitmiş, sert ve katı bir Emre gelmişti yerine. Onu ilk gördüğü hali karşısındaydı ve bu onun için hiç de cana yakın değildi.
"Benim çalışma odasına geçmem gerekiyor. Dediğim gibi telefonumu orada unutmuşum. Birisini aramam gerekiyordu. Sen yatağa geçip uyuyabilirsin, beni bekleme," diyerek hızlıca konuşan genç adam, ona fırsat dahi tanımadan hızla kapının kulpunu kavradı. Onun bu hareketi karşısında refleks olarak kapının önünden çekilen genç kadın, ona bakmakla yetindi.
Bazı zamanlarda genç adamı çözemiyor, anlayamıyordu. Emre, bazen ona karşı o kadar iyi davranıyordu ki genç kadının içindeki umut tohumları sulanarak yeşermek için gün sayıyorlardı. Ama bir hareketi ile onları ezip geçtiği de oluyordu. Tıpkı şimdi olduğu gibi.
Bu, genç kadının umudunu içine gömmesine neden oluyordu.
Genç adamın bu hızlı oluşu geleceğinden Kaçmak içindi. Bu ihtimalleri bir kenara bırakarak kendi önüne bakmalıydı. Korkusu, tutkusunu ve arzusunu perdeliyordu. Hemen çalışma odasına geçti. Biraz oylanıp Derin'in uyumasını bekledi. Oda, üzerine üzerine geldiğini için bir o yana bir bu yana yürüyüp duruyordu.
Yumruk yaptığı elini daha fazla sıktı. Neleri kaybettiğini hesaplamak dahi istemiyordu. Zihninde yankılanan güvenin sesi, onu huzura erdiren tek etmendi. Derin ile bir geleceği yoksa onu kaybetme korkusunu da yaramayacaktı, tek inandığı doğru buydu.
Genç kadın Sena Hanımlara yatak hazırlayıp uyuyacakları için rahat hareket etmek adına pijamalarını üzerine geçirmişti. Bu yüzden de odasına tekrardan gidip gelmek gibi bir durumu kalmamıştı. Bu şu an için kendisini rahatlatan tek konuydum. Sena Hanım ile karşılaşma fikri şu an için ona korkutucu geliyordu. Daha fazla ayakta durmayarak yatağa uzandı.
Aşina olduğu koku, burnuna dolarken gözlerinin kendiliğinden kapandığını hissetti. Bu koku ona huzur veriyor, kaslarının gevşemesine neden oluyordu. Emre'nin odaya gelip gelmediğini anlamak için uyuyor numarası yapmam istese de uyuyakalmıştı en sonunda.
Derin, saatin kaç olduğunu hesaplayamıyordu. Bir ara uykuya dalmıştı ama genç adamın yokluğu karşısında kayıtsız kalamadı ve yataktan destek alıp doğruldu. Odanın karanlığı yüzünden hiçbir şey göremiyordu ama odada genç adamın oturabileceği başka bir şey de olmadığı için onun burada olmadığı kanısına vardı.
Uykusuzluktan yanan gözlerini yumdu ve kendine gelmek için biraz bekledi. Ona bakmak ile bakmamak arasında kalmıştı. Uykusuz kalıyor oluşu canını yakıyordu. Emre, bedenine hiç de nazik davranmıyordu. Sırtını yatağın başlığına yasladı. Gözleri. Balkon kapısına kaydı. Kolu acıktı ama sürgüsü kapalıydı. Onun odaya gelip balkona geçtiğini hissetmeyecek kadar derin uyumuştu. Üzerinden battaniyeyi çekti ve balkonun kapısına doğru yöneldi.
Genç adam, beklediği gibi korkuluklara yaslanıp manzarayı seyrediyordu. Genç kadın, bu sahnenin benzerini yaşamış, bizzat deneyimlemişti. O zaman da olduğu gibi onunla konuşmak, sohbet etmek istiyordu. Hamileliği yüzünden zayıflayıp hassaslaşan duygularına boyun eğerek bir adıma attı. Emre'nin kendisini yanında istemeyeceği düşüncesini bir kenara bırakmıştı.
"Neden uyumadın?" gözleri onun yüzünde dolandı. Uykusuz olduğu için gözlerinin altında oluşan halkaları görebiliyordu. "Sen neden uyumadın?" genç adam, soruya soru ile cevap vermişti, bu Derin'in gözünden kaçmadı. Onu zorlayarak ortamı bozmak istemiyordu, usulca onun sorusuna cevap verdi. "Uykum kaçtı."
Genç adam, yüzüne bakmadan başını salladı ama içindeki koruma iç güdüsüne engel olamadı. "Durma daha fazla burada. Hasta olacaksın. Hem üzerindekiler de kalın değil," Emre'nin sarf ettiği sözler onu gülümsetmişti. Düşünülmek hoşuna gitmiş, ruhunu okşamıştı. Onun haklı olduğunu bilse de biraz daha kalmasında bir sakınca olmadığını düşünüyordu.
"İyiyim böyle, hava almış oluyorum," genç adamın sessizce onu dinlemesi, konuşma isteğini arttırdı. "Manzara da çok güzel," ayın hilal şekli, gecenin aydınlığını bir bıçak gibi ortadan ikiye kesiyordu. Onun hep karanlığı sevdiğini bilmesine rağmen onunla konuşmak için bunu kullanmaya karar verdi.
"Geceyi çok seviyorsun galiba?" merak ile sorduğu soruya bir cevap bekledi, bir yandan da korkuyor, genç adamın ters bir cevap vermesinden endişe ediyordu. "Her şeyi gizliyor, baksana," Emre yine ona bakmadan konuşmuştu ama gözleri ile etrafa işaret ettiği oldukça barizdi. "Bazen onu çok kıskanıyorum, ona karışıp bir hiç olmak istiyorum."
Onun bu itirafı, nefesini kesti. Midesinde hissettiği baskı, bedeninin de ruhu gibi sıkıştığını belli ediyordu. Onun neler yaşadığını bilerek hak verdi. "Ama bazen insan aydınlığa da ihtiyaç duyuyor," kendi düşüncelerini ortaya koyunca genç adamın gözleri, yüzünde gezindi. Aramızdaki fark bu, o aydınlık tarafı da görebilecek kadar umut dolu. Ben ise karanlığa mahkumum.
Genç adamın düşüncelerini bölen şey, onun konuşması oldu. "Karanlığın gizlediği şeyleri ortadan kaldırmadıktan sonra ondan kurtuluş olmayacak," üzgünce konuştu genç kadın, en az onun kadar hayatı sorgulamış, düşünmüştü. Kaçıyorum çünkü daha fazla canımın yanmasını istemiyorum. Emre, bedenini ona döndü. Yorgun gözleri, onun uykusuz gözlerine denk geldi.
"Ama en azından kısa bir süreliğine iyi geliyor," kendi kendine konuşuyor gibiydi, ona cevap vermekten ziyade kendi içindeki sese cevap veriyordu. Derin'in dudakları aralandı. Onun güçsüzce çıkan sesi, bedenini sarsmıştı. Buna bir cevabı yoktu. Tercihler kişiseldi ve ona katılmasa da hak veriyor, bir yanı doğru olduğunu düşünüyordu.
Çalan telefon üzerine Derin susmayı tercih etti. Bu durumun üzerine sarf edeceği pek de fazla bir şey yoktu. Susması, en iyisi olacaktı. Genç adam pantolonun cebinden telefonunu çıkarttı. Derin'in gözlerine bakmak, ona iyi geldiği için ondan uzaklaşmayıp telefonu açtı. "Alo."
Genç adam, bir müddet telefonda konuşan kişiyi dinledi. En sonunda kaşlarını çatıp dudaklarını birbirlerine bastırdı. Düşündüğü en kötü ihtimal bu gece gerçekleşmişti. Olmayacak dediği her şey bir bir karısına dikiliyordu. "Anladım," dedi, onca sözün üzerine. Her şeyi anlamış, şimdiden yeni bir plan yapmıştı. Telefonu kapatıp konuştu.
Dedemi uynadırmam gerekiyor, konuşmalıyız," hareketlenip kapıya yöneleceği zaman Derin, refleks olarak genç adamın önüne geçti. Gözleri, endişesini belli edercesine titreyip duruyordu. Bu saatte Hakan Bey'i uyandıracak kadar önemli neyin olduğunu bilmiyordu ama bu bile korkup tedirgin olmasına neden oluyordu. "Önemli bir şey mi var?"
"Sabahı bekleyebilecek bir mesele değil Derin. Sen de bir an önce uyu, yorgunluğun gözlerinden belli oluyor." onun dediklerini umursamadan odadan ayrılışını izledi sadece genç kadın. Yıkılan bir bina gibi yatağa çöküp otırduğunda içinden dualar ediyor, iyi şeylerin olmasını temenni ediyordu.
Emre ile birlikte Hakan Bey, evden hızla ayrılırken iki kadın da nelerin olduğunu çözemiyordu. Sena Hanım, içindeki duygular yüzünden ne yapacağını bilmezken kendini Derin ve Emre'ye ait olan odanın önünde buldu. Gelini ile konuşmaya hiç bu kadar ihtiyaç duymamıştı. Kapıyı çalmak aklına dahi gelmemişti.
İçeriye girip, "Müsait misin?" diyerek sorunca Derin üzerini düzeltti. "Tabii," diyerek onu içeriye buyur etti. Ayağa kalkmaya hali yoktu. Sena Hanım usulca onun yanına oturdu. "Uyumamışsın," diyerek konuşmayı başlatan taraf oldu.
"Uyku tutmadı," Sena Hanım onun elini tuttu. "Senin kendini yormadan lazım," Emre burada olmadığı için onun emanetine kendince sahip çıkmaya çalışıyordu. Elini onun yanağına koydu. "Hadi yatağa girip uyu biraz, saat de geç oldu zaten. Ben bir haber gelirse mutlaka seni haberdar ederim, aklın kalmasın."
"Siz uyumayacak mısınız?" yaşlı kadın içini çekti. "Uyku tutmaz beni şimdi. Sen beni düşünme." Derin ona üzgünce baksa da söyleyecek bir sözü yoktu. Başını sallamakla yetindi ve onun dediğini yaptı. Birbirlerine iyi geceler diledikten sonra Derin yorgunluktan uyuyakaldı, Sena Hanım ise odasına çekilip düşüncelere daldı.
Sena Hanım uyuyamamıştı. Boş duvara bakan gözleri, kapanmamakta ısrarcıydı. Daha fazla oturmaya dayanamayarak ayaklandı, mutfağa geçti. Evdekiler için güzel bir kahvaltı hazırladı. Bu biraz olsun kötü şeyleri düşünmemesine yardımcı olmuş, kendisini rahatlatmıştı.
Genç adamın anahtar ile açtığı kapıdan geçen Hakan Bey, sinirini bir kenara bıraktı. Bunun sırası değildi. Salondaki eşinin endişeli ve rahatlayan bakışlarına denk geldi. Sena Hanım elindeki ekmek sepetini masaya bırakıp hızla eşine yöneldi. "Hoş geldiniz," diyip eşine sarılınca Hakan Bey de karşılık verdi onun bu hareketine.
"Hoş bulduk babaanne," Yaşlı kadın, ikisinin üzerindeki durgunluğu ve gerginliği anlayacak kadar tanıyordu onları. Bir şeyin olduğunu anlamıştı. "Bir şey mi oldu? Neden böylesiniz?" yaşlı adam, bakışlarını eşinden kaçırdı. "Bir meseleyi halledemedik ama en kısa sürede halledeceğiz." eşinin hırslı sesi kulaklarına dolsa da almak istediği cevap bu değildi.
"Ama başka şeyler de var?" tereddüt ile sorusunu sordu. "Yurt dışına gitmek zorundayız, bu mesele ancak böyle çözülecek. Anlaşma imzaladığımız şirketle ilgili bir sorun var. Geri de dönemeyiz, bunu bekliyorduk ama şartları çok ağır." Emre, durumu izah etti. Sena Hanım başını salladı. "Ne kadar sürecek bu ayrılık?" onlara hasret kalmak, acı vericiydi. En azından zamanını bilip kendimi avutabilirdi.
"Bilmiyoruz hayatım, mesele ne zaman çözülürse o zaman gelmiş oluruz. Öğlen uçağımız var. Hazırlanmamız gerekiyor." Sena Hanım nefesini tuttu. Bu ona iyi gelmemişti ama elinden de bir şey gelmiyordu. Kendini bir kenara bırakıp Derin'i ve Ceylin'i düşündü. Derin hamileydi, torunu onunla vakit geçiremeyecekti. Kendisi bunu kaldırabilirdi belki ama gelinin nasıl olacağını bilemiyordu.
"Bir şey yediniz mi? Kahvaltı hazırlamıştım," Hakan Bey başını salladı. "Şirketten çıkmadan önce yemiştik." duraksadı ve ekledi. "Benim valizimi evden yollayacaklar. Emre de hazırlansın hemen, çıkarız biz de." Hakan Bey, Sena Hanım'ı koltuğa doğru yöneldirdi, yan yana koltuğa oturdular.
Emre, mesajını alarak merdivenleri tırmandı. Derin, odasında miydi bilmiyordu. Onunla vedalaşmak gerektiğini düşünmeden edemedi. Dedesinin dediği gibi ne zaman gelecekleri kesin değildi, ortadaki sorun oldukça büyüktü. En az üç ay orada kalacaklarını tahmin edebiliyordu.
Kapısını yavaşça açtı, Derin odasında uyuyor ise onu uyandırmak istemiyordu. Siyah çarşafların içinde uzanan genç kadını görünce aynı hassasiyet ile kapıyı kapattı. O buradayken hazırlanması zor olacaktı ama elinden de bir şey gelmiyordu.
Genç kadın, yorulduğu için uyanamamıştı. Normalde şimdi kahvaltıyı hazırlıyor olurdu. Elinin iç kısmını yanağının altına koymuş, cenin pozisyonunu almıştı. Siyah yastığa dökülen saçları ile uyurken bile güzel gözükmüştü Emre'ye.
Genç adam elinde olmadan onun yanına kadar geldi, onu uyandırmamak için yavaşça hareket ettiği gibi nefes alış-verişlerini de yavaşlatmıştı. Onun saçlarına dokunmak için hareketlenen elini yumruk yaptı. Bu yaptığı doğru değildi. Derin belki de bu davranışına kırabilirdi.
Gözlerini kapattı ve içindeki mücadelenin galip tarafını ilan etti: bunu yapmak istiyordu, her ne olursa olsun.
Parmaklarının arasındaki yumuşak tutam hoşuna gitmişti. Derin'in saçları her zaman olduğu gibi yine bakımlıydı. Hamileliğin verdiği bir güzellik, bedeninde taht kurmuştu. İçini çekerek uzaklaştı genç adam, bu kadarı bile ona fazla gelmişti.
Bavulunu açtı ve kendisi için gerekli olan malzemeleri özenle içine yerleştirdi. Bir yandan da yeşil gözleri Derin'in üzerine kayıyor, onu rahatsız edip etmediğini anlamaya çalışıyordu. Yanına kıyafetlerini aldığı gibi tarak benzeri bakım ürünlerini de almayı ihmal etmiyordu.
Bir anlığına dikkat etmeyen genç adam, elindeki askıyı düşürdü. Odada çıkan tok ses üzerine küfürler ediyordu. Derin'in uyanmasına neden olmuştu ve bu yüzden de kendisine kızıyordu.
Genç kadın, gözlerini aralayıp neler olduğunu anlamaya çalıştı. Sesi duyup irkilmişti ama sesin nereden geldiğini kestiremiyordu. Doğrulunca genç adamla göz göze geldi. Daha sonra ise bakışları yerdeki açık bavula kaydı, kaşları çatıldı.
"Bir yere mi gidiyorsun?" uzun zamandır su içmediği için boğazı kuruydu, sesi durgun çıkmıştı. "Evet, dedemle yurt dışına gitmemiz gerekiyor," bu sözler, Derin'in kendine gelmesine neden oldu. Yüzünü soğuk bir su ile yıkayıp kendine gelmesi ile eş işlevdeydi bu sözler, etkisi aynı olmuştu. "Anladım," diyerek mırıldandı. "Gitme," demek istiyordu ama buna hakkı yoktu.
"Kahvaltıyı hazırlamadım," telaş ve endişe ile kurduğu cümle, genç adamın kulaklarına ulaştı. "Endişe etme, babannem her şeyi hazırlamış." Genç kadın üzerindeki yorganı çekti ve ayaklanıp yatağı düzeltti. "Odama gidip üzerimi değiştirsem iyi olacak, bir şeye ihtiyacın olursa seslenebilirsin," ona tebessüm edip odadan ayrıldı.
Bu gitme işi canını sıkmıştı. Onun bedeninin varlığına alışmıştı. Evdeki yokluğunu iliklerine kadar hissedeceğinden emindi. Odasına gidip hızla hazırlandı. Lacivert bir kot pantolon, beyaz bir gömlek giydi. Saçlarını da sıkıca at kuyruğu yapıp aşağıya indi. Burcu, Ceylin'i hazırlanacaktı, yatmadan önce böyle konuşmuşlardı.
"Günaydın," diyerek yaşlı çifte selam verdi. Ne yapacağını bilemeyerek karşılarındaki koltuğa geçip oturdu. "Emre hazırlanıyor mu? Geç kalmamalıyız," yaşlı adamın konuşması üzerine bakışlarını ona çevirdi. "Evet hazırlanıyor. Yardım etmek istedim ama yorulmadı istemedi. Herhalde birazdan burada olur."
Derin'in dediği gibi az sonra genç adam elindeki valiz ile merdivenlerden inip yanlarına gelmişti. Burcu ve Ceylin, onunla koridorda karşılaştıkları için durumu öğrenmişlerdi. Burcu içindeki burukluğa engel olamıyordu. Abisi ile beraber büyümüştü, ona birçok ilki öğreten kişiden ayrı kalma fikri dahi canını yakarken gerçeğini yaşayacak olmak Burcu'nun gözlerini dolduruyordu.
Burcu dedesi ve abisi ile vedalaştı, Ceylin'i de alarak yemek masasına yöneldi. Onların gidişini izlemek acı verecekti ona, bunu biliyordu. Ceylin'in de bir an önce hazırlanıp okuluna gitmesi gerekiyordu. Onun sandalyeye oturmasına yardım edip yanındaki boş sandalyeye de kendisi oturdu. Tabaklarına bir şeyler doldurarak yemek yemeye başladılar.
Hakan Bey oturduğu yerden ayaklandı. Genç çifti yanlız bırakmak istemişti. Özel olarak konuşmaları gereken mevzular olabilirdi. Öte yandan hazırlıklar ile ilgili bilgi alması gerekiyordu. Eşinin alnını öptü, ona son kez bakıp onunla vedalaştı. "Ben arabaya geçiyorum. Emre sen de gelirsin," yaşlı kadın eşine son kez bakıp başını salladı.
Yaşlı kadın kalkıp kapıda dikilen torununa sıkıca sarıldı. "Boş anınızda bizi arayın olur mu? Özletmeyin kendinizi. Dedeni de biliyorsun, midesi hassastır onun, yediğine içtiğine dikkat etsin, aman üzerinize dikkat edin. Hasta olmayın," Emre babaannesinin yanağını öptü, Sena Hanım'ın titreyen sesi onu da etkilemişti. "Sen merak etme," dedi ve güven vermek istercesine onun elini sıktı.
Sena Hanım, torununun kendilerinden utandığını düşünerek sadece onun duyabileceği bir şekilde, "Oğlum," diyerek seslendi ona bakması için. Yan yana olmaları büyük bir avantajdı. Emre bakışlarını babaannesine gönderdi, ne olduğunu anlayamamıştı.
"Derin'e sarılsana," dedi cevap olarak. Bakışlarıyla da gelinini göstermişti. "Uzun bir yola gideceksiniz bu belki de senin için son bir fırsat olabilir. Son bir kez sarılıp vedalaşın. Ben de masaya geçeceğim." Emre başını sallamakla yetindi onun haklı olduğunu biliyordu.
Ve içten içe Bunu isteyen bedenini de kavrayamıyordu. Anlaşmalı olarak evlendiği karısına bu tür arzular beslemek hakkı mıydı bilmiyordu ama bildiği tek bir şey vardı, bu planı bozmamak için Derin'e sarılmalıydı yoksa herkes şüphe edecekti.
Ayrıca ilk ve son olarak ona olan duygularını hissetmeliydi. Ondan sonra ise duygularını yeniden gömmeli, üzerini toprakla örtmeliydi.
Genç kadın, Sena Hanım ve Hakan Bey'in gitmesi üzerine yerinden kalkıp Emre'ye doğru ilerledi. Onunla son bir kez konuşmak istiyordu. Aralarında ne konuşacaklarını bilmiyordu ama en azından onu uğurlayabilirdi.
Bir şey diyeceği anda etrafını saran kollar yüzünden bocaladı. Emre'den her şeyi bekleyebilirdi ama kendisine sarılmasını beklemezdi genç kadın. Elleri, onun sırtını buldu en sonunda. Başını onun göğsüne yasladı. Neler olduğunu sorarak bu anı bozmak istememişti. Eline böyle bir fırsat, istese dahi geçmezdi.
Aklına gelen düşünce içini ısıttı sarılan iki insanın kalbi üst üste gelirdi. Şimdi ise Derin ve Emre'nin kalpleri yan yana çarpıyordu, bir bütünmüşçesine.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 45.85k Okunma |
3.36k Oy |
0 Takip |
63 Bölümlü Kitap |