
Yeşilin En Koyu Hali
Bölüm: 12
Soluğunu tutup dinlenmek için kendine biraz zaman tanıdı genç kadın. Yaklaşık üç aydır bedeninde hissettiği zayıflık onu yormaya başlamıştı, hamile olduğu için bedeni güçsüz düşüyordu. Bu yüzden de genç kadın çoğu zaman nefes nefese kalıyor, dinlenmek için kendine zaman tanımak zorunda kalıyordu.
Bu yorgunlukların nerede ve ne zaman geleceği belli olmadığı için bedenen değil daha çok ruhen yoruluyordu. Bir toplantıdayken bile yorulabilirdi ve bu onun için hiç de çekilebilir bir çile değildi. Yorgunluğa odaklanmak beynini yormaya başlamıştı.
Üzerindeki elbiseyi çekiştirdi. Karnı büyüdüğü için göbeği oldukça belirgindi. Bu da kıyafetlerinin ona olmamasına neden oluyordu. Her zaman kilo konusunda çevresine nazaran daha şanslı olmuştu çünkü bedeni kolay kolay kilo almıyordu.
Aklına Eylül ile yaptığı konuşmalar gelince gülümsedi. Ona kıyasla arkadaşı daha çabuk kilo alıyor ve bundan oldukça rahatsız oluyordu. Kilo ile ilgili bir konu açıldığında da arkadaşına bu konu üzerinden imalar yapmaktan geri durmamıştı. Onunla hep uğraşmıştı.
Eylül'ün Türkiye'ye gelmesi onu sevindirse de yeniden ayrı olmaları canına yakıyordu. Arkadaşıyla çok fazla konuşup sohbet edememişti. Uzun ısrarları sonucu zar zor onunla bir kafede oturup çay içmişti ama arkadaşındaki değişimi görebiliyor, bedenindeki zayıflığı ve solgunluğu gözlemleyebiliyordu genç kadın.
Arkadaşının ona hiçbir şey anlatmıyor oluşuna bozulsa da ona saygı duyuyor, üzerine gitmemeye çalışıyordu. Biliyordu ki arkadaşı, kendi derdini onunla paylaşıp onun dertlerine bir yenisini eklemek istemiyordu.
Onun için bir şeyler yapamıyor oluşu en çok canını sıkan mevzuydu. Eylül sanki dalda mahsur kalan bir kediydi de Derin onu kurtarmak için çabalıyordu. Yine de elinden bir şey gelmediği için akışına bırakmalıydı her şeyi. Arkadaşının ne kadar güçlü olduğunu biliyordu ve bunun da üstesinden bir şekilde geleceğini tahmin edebiliyordu. Eylül beş yıl önce nasıl dimdik bir şekilde ayağa kalkıp hayatına devam ettiyse Şimdi de bunu yapacaktı, genç anne bundan emindi.
Derin kolundaki saate baktı. Üzerini giyinirken yorulduğu için dinlenmek adına yatağına çökmüştü. En büyük kıyafetleri bile artık ona dar geliyordu. Bu yüzden de kendine yeni kıyafetler sipariş etmeliydi. Son aylarında olduğu için artık alışveriş yapmak için mağazalara gitmek bile onu yoruyor, bunaltıyordu. Hele de bir elbiseyi deneyip diğerine geçerken gözleri kararıveriyor, ayakta durmakta zorluk çekiyordu.
Burcu'nun çok önerdiği bir siteden alışveriş yapmayı planlayan genç kadın kızının ne zaman okuldan döneceğini hesaplamaya çalışıyordu. Araba kullanmak artık onun için tehlikeliydi, doktoru da tedbirli olması şartıyla kullanabileceğini söylemişti ama genç kadın o cesareti kendisinde bulamıyordu. Bu yüzden de kızı Ceylin'i okula şoför bırakıyor, yine o alıp eve getiriyordu.
Kızı başta bunu istemese de annesinin iyiliği için bunu kabul etmişti. Yolda tek başına sıkılacağını bile bile şoförle gitme fikrini onaylamıştı. Bu sebeple de yolda annesi ile şarkı söyleyip sohbet edemiyordu küçük kız ama yine de kardeşinin doğacağını düşünmek bu durumu baskılıyordu. Onu büyük bir heyecanla bekliyor, yüzünü göreceği anı sabırsızlıkla düşlüyordu.
Genç kadın, bu kadar dinlenmesinin yeteceğini düşünerek kalkmak için hareketlendi. Karnının büyüklüğü yüzünden hareketleri oldukça kısıtlıydı. Ayakkabısını giyerken, mutfak tezgahına yaklaşırken ya da merdivenlerden çıkarken karnındaki bebeği yüzünden hareket edemiyordu. Yataktan destek alıp doğruldu.
Derin kapıyı açıp dışarı çıktı. Sonbahar aylarının başları olduğu için hava çok soğuk değildi, bu yüzden de üzerine bir şeyler alma hissiyatı hissetmemişti.
Sena Hanım'ın uzun ısrarları üzerine eve bir yardımcı almışlardı. Derin, evinde her zaman bir yabancıyı görmek istemediğini açık açık dile getirince Sena Hanım çareyi evindeki birisini yollamakta bulmuş, onun bu güvensizliği bu şekilde ortadan kaldırmaya çalışmıştı kendince.
Kırklı yaşlarının ortalarında olan Leyla Hanım'ı genç kadın Sena Hanımlar'ın evinde birkaç kez görmüştü. Ona mutfak işlerinde yardım ederken sohbet ettikleri de olmuştu. Bu, onu biraz olsun rahatlatmıştı. Özellikle de Emre'nin ona dikkatli olması gerektiğini milyonca kez hatırlattığı bir durumun içindeyken yaşlı kadının bu nazik teklifi onu sevindirmişti bile.
"Çıkıyor musun Leyla Abla?" yaşlı kadının üzerine ceketini attığını görünce ona bu şekilde seslendi. Leyla Hanım, akşam yemeğini yapıp son işlerini de halletmişti. Ceylin'i getiren şoförün diğer görevi ise Leyla Hanım'ı evine kadar bırakmaktı.
Ceylin'in okuldan geldiği saati ezbere bilen yaşlı kadın, vakit kaybetmemek için hazırlanıyordu. Ona seslenen genç kadına bakışlarını yöneltti ve ceketinin son düğmesini de ilikledi. "Yemekleri ve temizlik işini halettim kızım, bir yandan da hazırlanayım dedim," gülümseyerek bu cevabı verdi, merdivenlerde durup onu izleyen genç kadına.
"İyi yapmışsın," bir yandan da yavaşça adımlıyordu Derin. Sena Hanım ona hep aşağıdaki bir odada kalmasını söylemiş, ikna etmeye çalışmıştı ama Derin inatla ve ısrarla bunu reddetmişti. Bütün düzeni yukarıdaydı. Kendisinin ve kızının odası vardı. Bunu bozmayı istememişti hem de merdivenleri adımlamayı her ne kadar zorlansa da seviyordu çünkü hareket etmekten başka aktivitesi yoktu.
Şirkete gitmiyordu artık. Uraz hallediyordu her şeyi. İmzalaması gereken belgeler ise ayağına kadar getiriliyordu. Bilgisayardan bütün işlerini yönetiyor, her şeyi takip ediyordu. Kızını da okuluna götüren birileri vardı. Yürüyüş yapmak dışında dışarı çıkmasına bir sebep yoktu. Canı sıkılıyordu genç kadının. Bu haldeyken de en fazla bunları yapabiliyordu.
Leyla Hanım, Derin'in Ceylin'e olan bakışlarını görmüştü. Şefkatle bakan gözler, içini ısıtmıştı. "Ceylin geldi, hadi onu karşılayalım," diyerek fikrini söyleyince yine bu gözlerle karşılaştı yaşlı kadın.
Derin kapıyı açıp dışarı çıkan ilk kişi oldu. Onun ardından kapıdan çıkıp dışarıya süzülen Leyla Hanım ise onun yanında durup arabanın gelmesini bekledi. Her zamanki gibi araba büyük kapıdan içeri girdi, Derin'in erinin tam da önünde durdu. Genç kadın kızının kapısını açıp onun inmesini bekledi.
"Anne," diyerek ona kollarını uzatan Ceylin bir yandan da kardeşine dikkat etmeye çalışıyordu. Annesinin karnı onun için oldukça büyüktü. Parmak ucu ile bile dokunsa kardeşine zarar verecekmiş gibi hissediyordu.
Derin de kızına sarıldı, onun saçlarını koklayıp yanağını öptü. "Benim mis kokulu kızım gelmiş," diyerek çocuksu bir coşkuyla konuştu. Hamile olduğu için bütün duyguları en üst safhada yaşıyordu gözleri kızarana kadar ağlıyor, gözlerinden yaşlar gelene kadar da gülüyordu. Onun için duygular konusunda artık bir orta yoktu. Bu yüzden de kızını eskiye kıyasla daha fazla özlüyordu.
Ayrıca Tedavinin son aşamalarındalardı. Onun için endişeleniyordu çünkü küçük kızının minik bedeni hassaslaşmıştı. Bir yerini vurduğunda bedeni hemen morarıyor, çok fazla hareket ettiğinde nefes nefese kalıyordu. Doktor onları bu konu üzerine uyarsa da genç anne kız için yine de endişeleniyordu.
"Az kaldı," dedi içinden. İkinizi de sağlıkla kucağıma alacağım, hayatımıza kaldığımız yerden beraber devam edeceğiz ve bu dertleri mazinin tozlu sayfalarına gömeceğiz. Sadece biraz daha zamana ihtiyacımız var.
Kızının tedavisi iyi gitse de endişeleniyordu. Bir aksilik çıkar korkusu etrafını sarmıştı. Boşu boşuna evham yapıp kendini ve karnındaki bebeğini de strese soktuğunu biliyordu genç anne ama yine de çocukları için endişelenmekten geri duramıyordu. Bu elinde olan bir şey değildi.
"Hadi içeri gidelim!" ilk ayrılan kişi Ceylin olmuştu. Annesinden kollarını ayırıp bu sözleri sarf etmişti. Bugün Emre gelecekti. Sena Hanım ve Burcu'nun uzun ısrarları üzerine yeni evli çift yalnız kalabilsin diye Ceylin onlarda kalacaktı, bir gece. Derin, utanarak buna gerek olmadığını dile getirse de iki kadın adeta onun ağzından girip burnundan çıkmıştı.
Onlara içinde bulunduğu saçma ve bir o kadar boğucu olan durumu izah edemediği için bir vakitten sonra vazgeçmiş, onlara yenilmişti genç kadın. Emre gelince onunla yine bir evdeki iki yabancı olacaklardı. Aylardır hissetmediği rahatsızlığı yeninden hissediyordu.
"Sen çık hemen yukarıya, ellerini yıka. Ben de peşinden geleceğim," hem eskiye kıyasla daha yavaş olduğu için hem de Leyla Hanım'ı yolcu edeceği için kızına bunları söyledi. Küçük kız, annesini ikiletmeyerek başını salladı. Arkasını annesine doğru döndü ve hareketlendi. Hafifçe açık bırakılmış kapıyı eliyle itip heyecanla merdivenleri aşarak odasına geçti.
Derin, Leyla Hanım'ın kendisi için açtığı kollarının arasına girdi. "Görüşürüz kızım," diyen yaşlı kadının bu sıcak tutumu ona hep Sena Hanım'ı hatırlatıyordu. "Görüşürüz Leyla Abla, dikkat et kendine," diyerek ayrılmadan önce son bir kez onun sırtını sıvazladı Derin. Leyla Hanım gülümsedi. "Asıl sen kendine dikkat et kızım, aklım sende kalıyor," Leyla Hanım ısrarla evde kalmak istediğini dile getirse de Derin kimsenin düzenini bozmak istemiyordu.
Leyla Hanım genç kadının evde Ceylin ile bir başına kalmasından korkuyordu. Korumaların etrafta olması içini rahatlatsa da yine de aklına türlü türlü senaryolar geliyordu. Gece yaşanabilecek her türlü felaketi göz önünde bulunduran yaşlı kadın ısrar edip onu ikna etmeye çalışmaktan ileri gidemiyordu.
"Dikkat ederim," düşünülmenin verdiği hoşnutlukla beraber gülümseyen genç kadın, onun için arabanın kapısını açtı. Yaşlı kadın arabaya geçmeden hemen önce son bir kez hamile kadına baktı ve aklındaki kötü senaryoları bir kenara bırakmaya çalıştı. Bu korkutucu teoriler onu endişelendirip kötüleştirmekten ileriye gitmiyorlardı. Elini kaldırıp salladığında aynı karşılığı aldı ve kapısını kapattı.
Derin, araba evin büyük bahçesinden çıkana kadar orada bekledi. Havanın güzelliği hoşuna gitmişti. Belki de Emre gelince biraz dışarıda oturup kendine zaman ayırabilirdi. Bunu aklına kazıyıp arkasını döndü, evine girdi. Bakışlarını etrafta gezdirdi. Şimdiden genç adam gelince değişecek atmosferin soğukluğunu hissedebiliyordu.
Ceylin'i daha fazla bekletmemek için elinden geldiğince hızlı adımlarla yukarıya çıktı. Kızı o gelene kadar ellerini güzelce yıkamış, annesinin örüp küçük bir toka ile bağladığı sarı ile kahverenginin karışık tonlarına sahip olan saçlarını açmış ve üzerindeki kirli kıyafetlerinden kurtulmuştu. Yatağına oturup ayaklarını sallıyordu küçük kız çünkü içi içine sığmıyordu.
Annesini kapının eşiğinde gören Ceylin hızla yatağından kalktı. Annesi gelmeden hemen önce çantasının içini boşaltmış, eşyalarını koyabilmek için hazırlamıştı. Yanına pijamasını ve Burcu ile oynayabilmek için en sevdiği oyuncaklardan bazılarını alacaktı. Küçük kız şimdiden neyi alıp alamayacağını kestiremiyordu çünkü önünde çok fazla seçeneği vardı. Koca bir okyanustan bir bardak suyu çekip almak gibiydi onun için seçim yapmak. Zor ve bir o kadar da yorucuydu.
"Hangi pijamanı almak istiyorsun?" genç kadın karnını tutarak yavaşça kızının yatağına oturdu. Ayakta durmaktan yorulmuştu. Önüne düşen perçemlerini arkaya doğru savurdu. Her zaman topladığı saçlarını artık toplayamıyordu çünkü kollarını kaldırıp saçlarına şekil vermek onun için çok can yakıcı bir durumdu. Derin de çareyi saçlarını toplamayıp salık bırakmakta bulmuştu. Yere düşen her bir saç teli sinirini bozsa da onlarla yaşamayı öğrenmişti.
Ceylin dolabının kapağını açtı. Dolabın boyu ondan biraz daha büyüktü. Ceylin için tasarlanmış olan dolabın içi, oyuncakları gibi çoktu. Küçük kız şimdiden yorulmuştu. Neyi seçeceğini ve seçmesi gerektiğini çözemiyordu. Elini kıyafetlerinin üzerinde gezdirip kendini seçim yapmaya zorladı. "Bu nasıl?" dolabın içinden çekip aldığı mor renkli takımını annesine doğru uzattı.
Derin, "Çok güzel," diyerek fikrini belirtti. Kızının bütün kıyafetlerini özenle seçtikleri için bütün kıyafetleri çok güzeldi. "Ver onları bana. Ben katlayıp çantana yerleştireyim. Sen de oyuncaklarını seç hadi," Ceylin annesinin dediğini yaparak takımı ona verdi ve çekmecelerini karıştırdı. Beş dakikanın sonunda küçük kız gitmek için hazırdı.
Ceylin, annesinin karnını okşayabilmek için annesinin yanındaki boşluğa geçip oturdu. Elini annesinin karnına koyup kulağını da yaklaştırarak bir şeyler duymaya çalıştı. "Anne," diye mırıldandı. "Kardeşimin ismine karar verdin mi?" küçük kız annesinin bir isim bulmaya çalıştığını biliyordu. Annesine arkadaşlarının isminden başka önerebileceği bir isim bilmediği için susmayı tercih etmişti ama şimdi fikrini söylemesi gerektiğini hissediyordu.
"Hayır meleğim," kızının karnına yasladığı elini okşadı. "Daha karar veremedim. Çok fazla seçenek var ve ben de bulamıyorum," doğumuna daha olduğu için bunu dert etmiyordu genç kadın ama bebeğinin eşyalarına adını işletmek istiyordu. Her yerde bu tür modelleri görüyor, adeta mest oluyordu. İsmi kesin olmadığı için de baskı yaptıramıyordu genç kadın.
"Bugün bize öğretmenimiz defne ağacından bahsetti," diyerek kız ağzındaki baklayı çıkartmaya başladı. Pozisyonu yüzünden annesinin yüzünü göremiyordu. Önereceği isim eğer hoşuna gitmeyecekse bunu anlattıktan sonra anlamayı yeğlerdi. "Çok faydalıymış, insanlara şifa kaynağı oluyormuş," genç anne konunun nereye gittiğini kestirebiliyordu ama kızının heyecanını kırmamak için nefes dahi almadan onu dinliyordu.
"Birçok hastalığa iyi geliyormuş," Ceylin kısa bir süre duraksadı. "Sence kardeşimin adı Defne olsun mu? Ben çok sevdim," sesi durgundu, yorulduğu için enerjik çıkmıyordu ama sesine bulaşan istek ile arzu kendilerini buram buram hissettiriyorlardı. Küçük kız öğretmeni onlara bu ağaçtan söz etmeye başladığı andan itibaren büyük bir ilgi ile dinlemişti anlatılanları. Annesine bunu anlatmak için sabırsızlanmış, yol boyunca dışarıyı seyrederken bu konuşmayı kafasında kurmuştu.
Kızının önerdiği isim ile kısa bir an duraksayıp düşündü. Bebeğinin cinsiyetini öğrendiği andan itibaren bebeği için isim arıyordu genç anne. Birkaç tane kitap almış, önerilere bakmıştı ama bu isim hiç aklına gelmemişti. İki isim de istemiyordu. Kendisinin iki ismi vardı ve her defasında ona hangisini kullanıp kullanmadığını soruyorlardı. Bizzat bu durumu yaşayan Derin, iki ismin zor olacağını öngörebiliyordu.
Kızının saçlarını okşadı. Gülümsediği için gözlerinin kenarları kısılmıştı. "Çok güzel bir isim, benim de çok hoşuma gitti." Eli, karnını buldu ve içinden Ceylin'in önerdiği ismi geçirdi. Bak, ablan senin ismini buldu bile. Seni bekliyoruz bebeğim. Gözlerini kapatıp içinden geçirdiği cümlenin huzurunu yaşadı bedenini. Kasları gevşemiş, az önceki ağrıları birden kayboluvermişti.
Kalp atışları hızlanmıştı genç kadının. Bebeğinin varlığını öğrendiği zamandan itibaren hayatındaki yerini hep aklına getirmişti ama şimdi somut bir hale bürünmüştü her şey. Bebeğinin bedenini şimdi daha net bir şekilde görebiliyordu Derin. Titreyen dudaklarını birbirlerine bastırdı.
Bebeğinin kız olacağını öğrendiği anda çok mutlu olmuştu genç kadın zira Emre'ye benzeyen bir erkek çocuğu, canını yakacaktı. Bebeğinin bir suçu olmadığını biliyordu, o bunları bilerek dünyaya gelmiyordu ama yüreğine düşecek kora da engel olamayacaktı genç kadın. Kızı da kardeşinin cinsiyetini öğrenince çok mutlu olmuş, onunla oyun oynayacağı anları hayal etmeye başlamıştı bile.
Kısa bir sessizliğin ardından, "Burcu Ablalar ne zaman gelecek?" Ceylin, başını pencereye çevirdi. Odası, kapının olduğu tarafta bulunduğu için giriş kapısını görebiliyordu küçük kız. "Birazdan burada olurlar herhalde," diyen genç anne ayaklandı. Kızının çantasını eline aldı. "Hadi gel aşağıya inelim," diyerek kapıyı açtı. Ceylin önden ilerleyip aşağıya indi.
İkili aşağıya inince Derin kızını salonda bırakıp mutfağa geçti. Leyla Hanım bu ziyareti bildiği için her türden yiyeceği hazırlamıştı. Derin de çayı koyacaktı. Ocağa çayı bırakan genç kadın saate baktı ve çalan kapıyla birlikte gülümsedi. Sena Hanım ve Burcu tam da anlaştıkları saatte gelmişlerdi.
Küçük kız, zilin neyi haber verdiğini anlayarak yerinden fırladı. Annesini bile beklemeden kapıya koştu. "Burcu Ablalar geldi," dedi kapıyı açmadan hemen önce. Boyu yetmediği için zorlanarak kapıyı açtı ama gördüğü yüzler, çabasının bir ödülü gibiydi. Sena Hanım onlara kapıyı açan küçük bedeni görünce gülümsedi, eğilim o bedeni kollarının arasına alıp sarıldı. "Benim kuzum bize kapıları da mı açarmış?" diyerek hoş bir tonla konuştu yaşlı kadın.
Ceylin gülmekle yetindi ve ondan ayrılıp Burcu ile sarıldı. Derin de bu süre zarfında kapıya kadar gelmişti. Eşyalar dolaptaki yerlerini alınca hepsi beraber salona geçtiler. Ceylin, Burcu ve Sena Hanım'ın arasına geçince Derin de tekli koltuğa geçip oturdu. Sena Hanım, "Akşam için heyecanlı mısın? Burcu Abla'n senin için çok güzel şeyler hazırladı."
Küçük kızın gözleri parladı. "Neler yaptı," Burcu gülerek başını salladı. "Söylemem sürprizi kaçar," bu sözler onun daha fazla heyecanlanıp meraklanmasına neden olmuştu. "Ama ben çok merak ettim," Burcu onun yumuşak saçlarını okşadı. Sabahtan beri bu sürprizi için uğraştığından ötürü ne olduğunu söylemek istemediği gibi onu kırmayı da istemiyordu.
Derin, "Kızım Burcu Abla'n çok uğraşmış senin için, bence biraz daha bekleyebilirsin," küçük bir uyarı gibiydi sözleri. Kızını ikna etmeye çalışıyordu. Ceylin dikleşen omuzlarını düşürdü. Mecburen bekleyecekti. "Ben size bir şeyler getireyim, Leyla Abla çok güzel şeyler hazırlamış bizim için," Derin mutfağa gitmek için ayaklanacağı zaman Sena Hanım eliyle onu durdurdu.
Onaylamayan bir bakış attı gelinine. "Ben sana demiyor muyum yorma kendini diye?" hafif bir kınama ve şefkat ile bu sözleri sarf etti yaşlı kadın. Derin, Burcu'nun babaannesine katılan bakışları karşısında küçüldüğünü hissetti. "Siz durun, sohbet edin biraz ben de gidip geleyim hemen," diyen Burcu'nun ardından Sena Hanım torununun çıkmasını bekledi.
"Heyecanlı mısın kızım?" Derin onun tam olarak neyi kast ettiğini anlayabiliyordu. "Evet," derken buldu kendini. Genç adamı uzun zamandır görmemişti. Bedenindeki değişimi merak ediyordu. Buna hakkı yoktu biliyordu ama yine de elinde değildi. "Hakan da hep uzun seyahatlere çıkardı," Sena Hanım geçmişe dalıp gitmişti.
"Seni çok iyi anlıyorum kızım ama kavuşunca her şey geçecek," Derin ondan bakışlarını kaçırmak istedi. Aksini iddia edip gerçekleri yüzüne haykırmak istedi çünkü içine hapsolduğu kafes boğazını sıkıyordu artık.
Derin, boğulduğu denizden kurtulamaya çalıştıkça görünmez bir el tarafından daha da dibe batıyor, kurtulamıyordu.
...
Genç adam, ellerini siyah kumaş pantolonun ceplerine soktu. Günün yorgunluğu başına vurmuştu. Zonklayan şakakları kendisini huzursuz ediyordu. Manzaranın güzelliği bile üzerindeki gerginliği çekip alamıyordu bedeninden.
Çalan telefonunu umursamadı. Sekreterinin onu arayıp uçak biletini ayarladığını söyleyeceğini çok iyi biliyordu. Geçen aylarda her zaman dedesinin teklifini reddetmiş, eve gitmeyi istememişti genç adam.
Bu, duygularını bastırabilmek için eline geçen en iyi fırsattı. Derin'e karşı hissettiği ve sebebini anlayamadığı duygular, yerlerine tek tek giriyor, ondan gizleniyorlardı. Ara sıra yerlerinde durmayıp gün yüzüne çıkmaya çalıştıkları da oluyordu ve genç adam o anlarda delicesine çarpan kalbini göğüs kafesine soktuğu eli aracılığıyla sökmek istiyordu.
Odanın sessizliğini bir kılıç gibi kesen telefonun tiz sesi kesilince genç adam rahatlıkla soluğunu içine çekti. Kaçtığı yolun sonu çıkmaz sokaktı. Gitmemek için dirense de artık bir bahane bulamamış, dedesini ikna edecek sözleri söyleyememişti. Derin, hamileliğinin son aylarında olduğu için Hakan Bey genç adamın iki eli kanda bile olsa onu eşinin yanına gönderecekti.
Emre, ayakta durmaktan sıkılarak hareketlendi. Uçağı yarın sabah kalkacağı için Hakan Bey onun daha fazla iş ile ilgilenmesini istememiş, dinlenebilmesi için ona biraz zaman tanımıştı. Ne var ki zihnindeki düşünceler onu işten daha fazla yoruyordu.
Genç adam yatağına oturdu ve bakışlarını yatağın yanında bulunan gri renkli komodine çevirdi. Aldığı parfüm, içten içe kendini kötü hissetmesine neden oluyordu. Derin'e ait bir şeylerin olmasını istemişti yanında çünkü çevresindeki duvarlar ona yaşadığını hissettirmiyordu. Bu koku olmadan otel odası, bir tabuta benziyordu.
Bunun yanlış olduğunu biliyordu ama bu koku ona iyi gelmişti. Sebepsizce kendini evinde hissediyordu. Bu yüzden de burnuna dolan bu hoş koku sayesinde bedenindeki gergin kaslar gevşeyerek rahatlamasına yardımcı oluyordu.
Genç adam mor renkli parfüm şişesini aldı. Aklına kazınan kokuyu ve ona ait şişeyi bulması zor olmamıştı onun için. Girdiği mağazada ilk olarak ona yönelmiş, ne zaman eline alıp kasaya giderek ödeme yaptığını dahi kavrayamamıştı. Genç adam duygularının kuklası oluvermişti birden ve bundan hiç de rahatsız olmamıştı.
Kapağını açıp havaya biraz sıktı. Yumuşak koku burnuna dolunca gözlerini kapattı. Bir şeylerin değiştiğini biliyordu. Aklına gelen senaryolar ise hakkı olmamasına rağmen içini huzursuz ediyordu.
Derin'in de bir hayatı vardı ve işin sonunda boşanacaklardı. Kendisinden başka birisi ile ilişki yaşayabilir, evlenebilirdi. Bu düşünce damarlarında akan kanın kaynamasına neden olsa da buna engel olamıyordu genç adam. Derin'e bir şeyler söyleme hakkına sahip değildi ve buna sahip olamamak elini kolunu bağlıyordu.
Sigara içmeyi bırakmış, bu kokuyu ciğerlerine çekmeye başlamıştı. Sigarayı eline her aldığında kulaklarında genç kadının söylediği sözler çınlıyordu. Derin sanki kulağına eğilip konuşuyordu. Onun boynuna değen nefesini hissediyor gibi oluyordu bazen.
Bir şeyler değişsin istiyordu son zamanlarda. Kalbindeki arzu, beynini bulandırıyor, düşüncelerini ele geçiriyordu. Genç adam hayaller kuruyordu bazen. Mutlu bir evliliğinin olduğunu düşlüyordu. Çocukları ve eşi ile bitireceği bir hayatın ana karakteri yapıyordu kendini. İçinde bulunduğu durum artık ona keyif vermiyordu.
Güçlü durmak için özenle inşa ettiği duvarlar artık hareket edip üzerine üzerine gelmeye başlamıştı. Boğuluyor gibiydi genç adam, nefes alamıyordu.
Geçen sürede çok düşünmüştü genç adam ve önüne çıkan her yeni ihtimal duygularını değiştiriyordu. Farklı bir hayatı olabileceği gibi aynı hayatına devam edebilirdi. Her şey seçtiği bir rotaya bakıyordu ve daralan zaman, kararsızlığına rağmen akıp gidiyordu. Bir şey yapmalı, seçimini yaparak ona göre adımlar atmalıydı.
Derin'in varlığını sevdiğini, yokluğunda fark eden genç adam kendini adeta bir boşlukta hissediyor, onun içinde yuvarlanıp duruyordu.
Aklı ile kalbi arasındaki savaşın sonucunu ilan etti en sonunda kendine, bu onun için hiç de kolay olmamıştı. Bunun verdiği rahatlık, oldukça huzurluydu. Genç adam seçimini yaparak ayaklandı. Sabahki uçuş için hazırlanması gerekiyordu. Her şeyin başladığı yere geri dönmesi kalmıştı şimdi sadece.
Her şeyin başladığı yerde yine her şeyi bitirmekte kararlıydı Emre. Son noktayı koyacak olan o son hamleyi yapıp, Derin'e duygularını ilan etmeliydi, geç kalmadan hemen önce. Artık yorulmuştu, güçlü olmak için duygularından kaçmaktan bıkmıştı.
En önemlisi de artık Derin'e olan duygularını bastıramıyordu.
Emre
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 45.84k Okunma |
3.36k Oy |
0 Takip |
63 Bölümlü Kitap |