52. Bölüm

💚16. Bölüm💚

Elif
mavii_bulutt345

Yeşilin En Koyu Hali

 

Bölüm: 16/ Sonun Başlangıcı

 

Şimdi, Derin'in yerinde Emre vardı. Ceylin'in hastalığını öğrenen genç kadın ile benzer duyguları yaşıyordu Emre Karahan. Tıpkı onunki gibi omuzları çökmüştü birden. Bedenindeki bütün hücreler işlerini bırakıp onu güçsüz kılmışlardı sanki. Kısa bir an nefesi kesilse de güç bela bunu düzene sokabilmişti genç adam.

 

"Şimdi ne olacak?" diye sorabilecek gücü zor buldu kendinde. Aklı karışmıştı, neler olduğunu çözemediği gibi ne yapması gerektiğine de karar veremiyordu.

 

Genç doktor umutsuzca gözlerini genç adama dikti, onun duydukları karşısında sarsıldığını görebiliyordu. Bunu kendisi de beklemiyordu. Her şey buraya kadar yolunda gitmişti. Ceylin'in bu hastalıktan kurtulması için tek umut, kardeşinin iliğinin ona uymasıydı.

 

"Kısacası en başa döndük Emre Bey," duygularını bastırmaya çalışıyordu doktor. Küçük kızın haline bir hayli üzülmüştü. En az Emre kadar o da sarsılmış, ne yapacağını bilemez hale gelmişti. "Organ bağışı için uygun bir aday bulunana kadar beklemekten başka çaremiz yok. Hu şartlar altında doğan bebeğin ipliğini Ceylin'e nakledemeyiz."

 

Derin'i kaybetmenin eşiğindeyken buna bir de Ceylin eklenmişti. Beş yıldır varlığından haberi olmadığı kızı, yine ona haber vermeden ellerinin arasından kayıp gidecekti ve genç adamın bu sefer yapabileceği hiçbir şey yoktu.

 

Hiçbir güç, Ceylin'in bu hastalığının önüne geçemez, aklına dahi getirmek istemediği kötü Sonun yaşanmasına engel olamazdı.

 

Genç adam, diyecek söz bulamadı. Doktorun yüzüne bile bakmadı, kalkıp odadan çıktı. Savrulan bedenini ayakta tutabilmek için oldukça güç sarf etti. Dünya, onunla beraber dönüyordu sanki. Bedeni ise buna direnmek için çok güçsüz kalmıştı. Doktor ise onu derdi ile baş başa bırakmak istercesine susmuş, Emre'nin odadan çıkmasını izlemişti sadece.

 

Genç adam güç bela kendini kapının yanındaki koltuklardan birine attı. Uzun zaman önce, hiçbir şey hissetmemek için kendi elleriyle kalbini taşa dönüştürmesinin sebebi buydu. Artık acı çekmek istemiyordu zira acının son kullanma tarihi olmazdı, durmadan canını yakardı. Acıyla kaplı olan iğneler yüreğine saplanıp canını yakardı genç adamın.

 

Neye üzülüp kederleneceğini bilemiyordu Emre. Derin'in çabaları boşa çıkmıştı. Bu yola, onunla beraber adım atmasının tek sebebi kızını kurtarmakken bunu şu an için başaramamıştı genç kadın. Ayrıca yaşam ile ölüm arasındaki ince çizgide, bir hokkabaz gibi gidip geliyordu. Yeni doğan kızını daha kucağına bile alamamıştı.

 

Öte yandan Emre, Ceylin ile aralarında bir bağ kuramamıştı. Derin'in ona bir kızı olduğunu söylediği andan bu ana kadar kendini hiç bir baba olarak görmemiş, bunu hissedememişti. Ceylin'e babalık yapamayacağına kendini o kadar çok inandırmıştı ki bunu bir kez deneme zahmetine bile girmemişti.

 

Öz kızı ile birlikte geçirebileceği ve biriktirebileceği onca anı varken korkuları yüzünden bunları yaşayamamıştı. Her şeyden kaçarak uzaklaşmak istemişti ama yine de bunu becerememişti.

 

Eliyle yüzünü kapattı, karanlıkta kalan gözleri dolu doluydu. Yaşların doldurduğu gözlerine direndi. Derin ve Ceylin için mücadele edecek tek kişi kendisiydi. Babaannesi ve kız kardeşinin hiçbir şeyden haberleri yokken bu oldukça zor olacaktı, daha sonra onları aramayı düşündü. İkisi de korkmuş, endişe etmişlerdi. Ortada iki tane küçük ve masum kız çocuğu vardı, onlara ilgi verebilecek tek kişi yine kendisiydi.

 

Ceylin'i bir odaya aldıklarını hatırladı, sonuç çıkar çıkmaz nakli yapabilmek için hazırlıklara yavaştan başlamak için doktorun verdiği bir talimatı bu. Küçük kız, annesinden uzakta olduğu için korkmuş olmalıydı. Bir an için onun iğnelerden korktuğunu anımsadı. Zihnine dolan anılar ona acı veriyordu.

 

Ceylin'de Nefesi bulmaktan korkuyordu ve bu izleri her fark edişinde yüzü kaskatı kesilerek hareketsiz kalıyordu genç adam.

 

Ne yapması gerektiğine karar veremiyordu. Derin yoğun bakımdaydı, durumu değişmiyordu ve gözlerini ne zaman açacağı da belli değildi. Yenidoğan kızları ise erken doğduğu için bir müddet kuvözde kalması gerekiyordu. Onun da ne zaman çıkacağı belli değildi. Bu belirsizlikler yüzünden ne yapması gerektiğine karar veremiyordu.

 

Gecenin ilerleyen saatleri, bedeninin gücünü de elinden alıyordu. Uzun süredir yemek yemediği gibi uyumamıştı da. Gözleri kapanmakla kapanmamak arasında büyük bir savaş veriyorlardı. Çalan telefonunu algılaması birkaç saniyesini aldı.

 

Elini ceketinin cebine uzattı, ısrarla çalan telefonunu açtı. "Efendim," dedi bir şey söylenmesini bekleyen bir tonla. "Efendim, Derin Hanım'ın neden ve nasıl merdivenlerden düştüğünü kayıtlara bakarak bulduk," genç adam onun sözünü kesmeden diyeceklerini dinliyor, bekliyordu. Konuşan adam ise neyi nasıl ifade edeceğini bilemiyordu çünkü bir anlık dikkatsizliğin sonucunda bunlar yaşanmıştı.

 

"Eve bir kadın girmiş, Derin Hanım'ı itip merdivenlerden düşmesine neden olmuş," genç adam, bir alev kütlesinin boynundan yüzüne doğru tırmandığını hissediyordu. Karnına bir yumruk yemişti sanki, midesi kasılıyordu. "Bu nasıl olur?" diyebildi sıktığı dişlerinin arasından. Sesi bir çelik gibi sert ve soğuktu.

 

"Kadın kendisini Sena Hanım'ın yolladığını söylemişti. Çalıştığı şirketi arayıp bunu teyit edince bir sorun olmadığını fark ettik, şirketi de ayrıntılı bir şekilde incelemiştik. Ayrıca kimlik sorgulaması da temiz çıkmıştı, her şeyi başından sonuna kadar planlamışlar. Görünürde hiçbir sorun yoktu."

 

Genç adam sinirle gözlerini yumdu, bunu yapabilecek tek bir kişi vardı. Sormasını dahi gerek yoktu. "Efendim en önemli kısım ise bunu yapan kişinin kim olduğu," adamın ses tonu değişmişti. Uzun yıllardır Emre'nin yanında çalışan genç adam, bir zamanlar Nefes'in koruması olmuştu. Bu yüzden de genç kadını çok iyi tanıyordu.

 

"Eski eşiniz Nefes Hanım," diyebildi güç bela. Emre'nin tepkisinden bir hayli korkuyordu. Bunun olması mümkün değildi ama imkansız da değildi. Yıllar önce evinden kovulan genç kadın, yıllar sonra intikam almak için geri dönmüştü.

 

Emre, yaptığı araştırmalar sonucunda onun öldüğünü öğrenmişti. Mezarının yeri bile belliydi, gözleri ile görmese de araştırmanın sonucu bu yöndeydi. Geçmişinin bir bir karşısına çıkıyor oluşu sinirlerini bozuyordu. "Yakalayabildiniz mi?" Eski eşi de olsa ondan hesap sormalıydı, Derin bunları hak etmemişti.

 

"Kaçmaya çalışırken birkaç sokak ötede bşr araba çarpmış, şu an bir hastanede kalıyor. Durumu kritikmiş, bir adamı hastaneye gönderdim, her şeyi takip edip size iletecek," Emre bakışlarını bir noktaya sabitledi. Hervşey şimdi kafasında yerine oturuyordu, kaderin onlara kurduğu plan buydu. Nefes, Ceylin'e hayat verecekti.

 

"Bu hastaneye getirmek için ne gerekiyorsa yapın," dedi genç adam. Ceylin'i Nefes doğurmuştu, belki de ona donör olabilirdi. "En kısa sürede burada olmasını istiyorum, ne gerekiyorsa hiç vakit kaybetmeden yapın," emreden sesi, herhangi bir olumsuz durumu kabul etmeyeceğini belli ediyordu.

 

"Nasıl isterseniz," diyen adam, ona verilen talimatı yerine getirmek için telefonu kapattı, harekete geçti. Emre, kalbinin yeniden canlandığını hissetti. Küçük de olsa bir umut vardı. Derin de onu bulduğunda bunları mı hissetmiştim? Aklından geçen sorular pişman olmasına neden oluyordu.

 

Ayağa kalkıp ezbere bildiği koridorda adımladı. Doktora bu gelişmeyi haber vermeliydi, hızlı adımlarla ilerledi. Kapıyı çalmak aklına gelmemişti, tuttuğu kolu indirip içeri girdi. Genç doktor, hiç beklemediği bu hareket karşısında başını kaldırıp gelene baktı, "Buyrun Emre Bey, bir sorun mu var?"

 

"Ceylin'in öz annesi buraya geliyor," dedi hızla, "Bir kaza geçirmiş, donör olmasında bir sakınca var mı?" başından beri bu dosya ile ilgilenen genç doktor, Derin'in Ceylin'i evlat edindiğini biliyordu. Annesi hakkında hiçbir bilgisi yoktu. "Test yapmamız gerekiyor ayrıca annesi olsa bile rızasını almak gerekiyor. Sormadan bunu yapamayız. Durumunu da değerlendirmeliyiz. Ben bilgi alıp size haber vereceğim."

 

Emre başını salladı usulca. Hiçbir şey demeden dışarı çıktı. Nereye gitmek istediğine karar vermişti. Önce Derin'i görecek, ona sesi ulaşamasa da içinden onun ne kadar güçlü olduğunu söyleyecekti. Karısının artık yanında olacaktı. Hayat ona ikinci bir şansı vermişken Nefes ile olan geçmişi yüzünden geleceğini de mahvetmeyecekti.

 

Yoğun bakım kısmına gelince durakladı, birisi eşine bakıyordu. Kaşlarını hızla çattı. Bunu bedeni bir tehdit olarak algılıyordu. Yaklaştıkça bedenin sahibini de görebiliyordu. Derin'in arkadaşı Uraz gelmişti. Bu biraz olsun rahatlamasına neden oldu.

 

Genç adam, olayları duyar duymaz arabasına atlayıp hastaneye gelmişti. Eşi İrem de gelmek istediğini dile getirse de onu bir şekilde ikna edip evde kalmasını sağlamıştı. Kendisine yaklaşan bedeni fark etti ama bakışlarını ona çevirmedi.

 

Arkadaşı ile bir zorunluluk üzerine evlenen bir adamla nasıl konuşması gerektiğine karar veremiyordu. Derin'in anlattıklarına göre Emre ile olan ilişkisi saygı üzerindeydi. Emre ona saygı duyuyordu, elinden geldiğince de yarım etmeye çalışmıştı ama o kadardı. Genç adama olan siniri de bu yüzdendi. Derin'in aşkına karşılık vermeyen de yine Emre'ydi.

 

Uraz, bu düğüme dışarıdan baktığı için her şeyi görebiliyordu. Derin Emre'yi seviyor olabilirdi ama genç adam onu sevmek zorunda değildi. Bu noktada Derin'in kalbi olduğundan daha fazla acıyordu. İmkansız değillerdi ama bu şartlar altında olacak gibi de durmuyorlardı.

 

"Derin'in durumu nasıl?" diye sordu Uraz. Ona selam verip vermeyeceğini bile bilemiyordu. "Doktorlar aynı olduğunu söylediler." Uraz, onun sesinden yorgun olduğunu anlayabiliyordu ama anladığı bir diğer şeyi çözemiyordu. Genç adamın gardı inmişti sanki, çok güçsüz duruyordu.

 

"Ceylin'in durumu nasıl? Nakli ne zaman yapacaklar?" Derin'i ve kızlarını buradan çıkartmak istiyordu Uraz. Bu aileden onları uzaklaştırmak, yeni hayatlarını kurmak istiyordu. Arkadaşını acılarından arındırarak mutlu olmasını istiyordu genç adam. Bu kadar acı yeterliydi. Dahası zulme girerdi.

 

Emre, boğazına bir düğümün gelerek yerleştiğini hissetti. Kabullenmek istemediği şeyleri söyleyecek olmak onu oldukça zorluyordu. "İlik uyumsuz çıktı," diyebildi acıyla. Bunların olmaması gerekiyordu. Uraz, gözlerinin büyüdüğünü dahi fark edemedi. Planları değişip duruyordu. Derin'in şu an kızlarıyla birlikte yolda olması gerekiyordu, ülkeden çıkmak için gereken her şeyi yapması lazımdı.

 

Uraz'a burada en büyük görev düşmüştü. Kimseye gözükmeden onları havaalanına bırakıp yolcu etmeliydi. Arkadaşını bir daha ne zaman görürdü bilemiyordu ama Derin bu kadar fedakarlığı yaparken o da yüreğine taş bağlamalıydı.

 

Şimdi ise her şey çok farklıydı. Derin yoğun bakımdaydı, Ceylin ise son şansını kaybetmişti. Kum saati daha bitmeden yeniden terse çevrilmişti sanki, zaman onlar için yeniden şekilleniyordu.

 

"Ceylin'in öz annesi buraya gelecek," diyerek sözüne devam etti. Onun beyninden vurulmuşa döndüğünü görebiliyordu. Durumu kendince yumuşatmaya çalışıyordu. "Bir kaza geçirmiş, donör olup olamayacağına bakacaklar."

 

Uraz ne diyeceğini bilemiyordu. Bir kapı kapanırken diğeri açılıyordu. "O kadın ölmemiş miydi?" diye sordu. Ceylin'i evlat olarak alırken kayıtlarda yer alan bilgi bu yöndeydi. "Ölmemiş," aslında daha fazla detay vardı, dile getirebileceği ama susmayı seçmişti genç adam.

 

"Bunların olmaması gerekiyordu, Derin'lerin yolda olması gerekiyordu, yeni bir hayata adım atmaları gerekiyordu." Uraz, kendi kendine sayıklıyordu. Kabullenememişti yaşananları. Akıllarına bile gelmeyecek şeyleri şimdi tek tek yaşıyorlardı.

 

Emre, irkildi ama bunu Uraz fark edemedi. Genç adam anlaşmanın bu kısmını silmişti beyninden. Kabul etmek istemeyen zihni, geriye itmişti gerçekleri. Onun göremeyeceği bir yere yerleştirivermişti.

 

"Hiç kalmak istemedi mi?" titreyen sesini sabit tutamadı, dudaklarından firar eden sözler yavaş yavaş kısılmıştı. Uraz, bakışlarını ona çevirdi. "Hiç istemedi," diyiverdi. Derin'in ağzından Emre'yi birçok kez dinlemişti. Arkadaşının onun tarafından ne kadar acı çektiğine bizzat şahit olmuştu.

 

Uraz, bir yerde Emre'yi de anlayabiliyordu. Derin'i sevmek zorunda değildi, onun hislerine de karşılık vermek zorunda değildi ama yine de arkadaşını üzmüştü, canını yakmıştı. Onu tanımasa da kinli, sinirliydi. Yüzüne bunları haykırmak istiyordu ama yapamazdı, onun görevi başkaydı. Derin'i ve kızlarını ondan uzaklaştırması gerekiyordu ve bu en önemli kısımdı.

 

Bir yandan da cevabından sonra onun yere diktiği bakışlarını görebiliyordu. Yorgunluktan ötürü güçsüz olan bedeni daha bir küçülmüştü sanki. Omuzları çökmüştü. Kocaman bedeni ayakta durmakta zorluk çekiyordu.

 

"Onunla konuşsam fikri değişir mi? Kalmak ister mi?" genç adam yorgunluktan ne dediğini ve diyeceğini doğru düzgün düşünemiyordu. Aklına gelen soruları pat diye söyleyivermişti. Yine de sorduğu için pişman değildi. Hiçbir şey yapmamaktansa saçmalamayı yeğlerdi.

 

"Kalmak için bir sebebi kalmadı ki," Uraz onun tam olarak ne istediğini bilmiyordu. Derin'in en başından beri gideceğini bilirken kalmasını istemesi mantıksızdı. Üstelik bunları ikisi konuşmuş, anlaşmışlardı. Başından beri bunun olacağını biliyordum genç adam.

 

Emre, yüzünün kaskatı kesildiğini hissetti. Onun son sözleri kafasının içinde yankı yapıyor, sadece buna odaklanmasına yol açıyordu. Bunu kendisi yapmıştı, Derin'e açılan yollara tek tek, kendi elleriyle tuğlalar örmüştü. Ona ulaşmaya çalışan genç kadın ise yorulup tükenmişti.

 

Uraz, bir an için onun Derin'i yanında istediğini düşündü. Genç adam sanki istemiyordu ondan ayrılmayı. Sessizce çırpınıyordu sanki. Görünmez prangalar koluna yapışıp onu dizginliyorlar gibiydi. Kendi içinde verdiği savaş, gözle görülüp anlaşılabilecek kadar büyüktü.

 

"Bunlara zaten siz karar vermediniz mi? Başından beri her şey ayarlıydı," Uraz onun sessiz oluşuna sinir oluyordu. Arkadaşı bu aşk için varını yoğunu ortaya koymaya hazırken Emre hep kendini geri çeken taraf olmuştu. Derin'i görmezden gelmişti.

 

"Bunların olacağını bilemezdik. Bu kadarını tahmin edemezdik," elini soğuk duvara yasladı. Geriye dönmek mümkün olsaydı eğer, her şeyi yapardı. Geleceği değiştirip bunları engelleyebilirdi ama şimdi beterin de beteri oluyordu ve hiçbir şeye de engel olamıyordu.

 

Soğuk taşın üzerindeki ceset gibiydi Emre, sadece yıkanıp mezara konmayı bekliyordu zira yapabileceği hiçbir şey kalmamıştı.

 

"Olanlar oldu bir kere, sonuçlarına bakacağız. Ben Derin'in istediği boşanma kağıdını en kısa sürede yürürlüğe koyacağım, sen de avukatın ile konuşsan iyi olur," Uraz onun koyulaşan bakışlarını görebiliyordu.

 

"Bu kadar çabuk mu?" diyebildi. Her şey başladığı gibi bitecekti öylece. Hiç yaşamamışlar gibi. Derin'in mavi gözleri kendisinin yeşil gözlerine değmemiş gibi.

 

"Evet," dedi genç adam. Sinirleniyordu, elinde olmadan daha ileri gitti. "Evet, bunları da sen istemiştin. Hemen boşanmayı, Ceylin'i kabul etmemeyi ve Derin'i görmezden gelmeyi. Onları hayatına kabul etmedin, etmek istemedin." kısa bir an durakladı, sinirleri gerilediği için nefes nefese kalmıştı.

 

"Olmasını istediği hayat bu değil miydi? Senin isteklerin birleşince bu ortaya çıkıyor. Soğuk, yanlız ve bir o kadar da boş bir hayat." Uraz, son sözlerini de çekinmeden söyledi. Derin'in birçok kez yaptığı ama karşılık bulamadığı şeyi yapıyordu. Emre'nin hayatını değiştirmek istemişti. Bir an için onun halini görüp üzülmüştü ama her şeyin suçlusu yine oydu.

 

"Ben böyle daha iyi olur sandım," sesi yüksek çıkmıştı. Ona adeta içindekileri haykırıyordu. Acısını görmesini istiyordu. Çırpındığı için elinde ve kalbinde ortaya çıkan yara izlerini görmesini ve durumu anlamasını umuyordu. "Onlar olmazsa eğer hayatımda bana acı verecek hiçbir şey kalmayacaktı. Canım yanmayacaktı."

 

Uraz sinirle güldü. "Yani korkaksın," Emre bununla birlikte irkildi. Kendine bu pencereden çok kez bakmıştı ama yine de kendisine yedirememişti. Onun haklı olduğunu biliyordu. Canı yanmasın diye her şeyden vazgeçip onlardan kaçıyordu. Bir korkaktı.

 

"Hissizlik bazen hissetmek kadar acı vermiyor." diyebildi sadece. Sesi uzaktan geliyordu, o değil de ardındaki biri konuşuyor gibiydi. "O zaman istediğin hayata adım atacaksın, yanlız bir şekilde." Uraz oldukça acımasız bir şekilde konuştu. Bu hikayede Emre'ye hak verdiği konular olsa da arkadaşının tarafındaydı ve o da en az Emre kadar acı çekmişti.

 

"Derin ile konuşmak istiyorum. Uyanınca," yalvarıyordu genç adam. Derin ellerinin arasından kayıp gitmeden önce çabalıyordu kendince. "Ona çok acı çektirdin. Biraz kızları ile mutlu olsun." Derin'in bakışlarından acı çektiğini anlamayacak kadar saf değildi.

 

"Beni sevmesin istedim çünkü. Benim ona vaat edebileceğim gül bahçelerim yoktu," gözlerini kapatıp yutkundu. Ağzındaki kuruluk canını yakmıştı. "Ben duygusuz olmayı öğrenmiş bir adamdım."

 

Uraz, ilk defa Emre'nin bu kadar içten bir şekilde konuşup acılarını ortaya koyduğunu görüyordu. Derin de bu durumlarda ona üzülmüş olmalıydı ki onu görmezden gelen birine elini uzatıp durmuştu.

 

"Ama artık bir şeyler değişsin istiyorum. Bir ailem olsun istiyorum," gözleri birbirine değerken Uraz içindeki bir şeylerin kırılıp değiştiğini hissediyordu. Emre hep bu fırsatı elinden kaçırmıştı. Şimdi de o, önüne geçip Derin ile konuşmasını engellerse her şey hiç olmamış gibi yok olacaktı.

 

Derin ve Emre diye bir şey olmayacaktı.

 

"Gitmeden önce son bir şansın var. Derin seninle kesinlikle konuşmak istemediğini söylemişti çünkü arkasına bakmak istemiyor. Seni görmek istemiyor, tıpkı senin gibi," Emre bu sözler üzerine sarsıldı ama tek kelime etmedi.

 

"Eğer bu şansını da kaybedersen Derin'i unut." sesi tehdit ettiğini belli ediyordu çünkü bunun iyi bir fikir olduğuna karar vermişken yine başa dönerlerse Derin kendini toparlayamazdı. "Bir daha yüzünü görmezsin. Onsuz bir hayata tek başına adım atarsın Emre."

 

Genç adam, Uraz'ın hiç beklemediği bir şeyi yaptı. "Teşekkür ederim," dedi sadece. Derin'e son bir kez baktı. Genç kadın kabloların arasında öylece yatıyordu. Arkasını dönüp yavaş adımlarla oradan ayrıldı.

 

Uraz onun arkasından bakıyordu. İnsanlar değişiyordu, birden bire hiç olmadıkları birine dönüşüyorlardı. Uraz, Derin'den duyduğu duygusuz ve sert adamın aynı kişi olduğunu sorgularken buldu kendini. Az önce karşısında suçunu kabul eden küçük bir çocuk vardı sanki. Emre kabul ediyordu ve pişman oluşu da gözlerinden net bir şekilde okunabiliyordu.

 

Derin'e çevirdi bakışlarını. Onunla konuşmayı ne çok isterdi şimdi. Emre'yi kendi gözünden ona anlatıp en son verdiği kararı değiştirmesi için her şeyi yapardı.

 

Uraz'ın kafasında bir şeyler oturmuş, kalbi ne hissetmesi gerektiğine karar vermişti. Herkes öyle ya da böyle son bir şansı hak ederlerdi. Önemli olan bu fırsatı nasıl değerlendirmiş olmalarıydı.

 

....

 

Beş yılın ardından Nefes'i ilk defa gözleriyle görüyordu genç adam. Beş yıl önce ona bakarken aşkla çarpan yüreği şimdi buz gibiydi, orada soğuk rüzgarlar esiyordu. Fırtınalar sürüklüyordu aşkını, ondan uzaklaştırıyorlardı Nefes'e olan sevgisini.

 

Doktor testin olabildiğince erken çıkacağının sözünü vererek yanından ayrılmıştı. Yine ve yeniden tek başına kalmıştı genç adam ama onu, zihnindeki düşünceler yine de terk etmiyordu. Nefes'in yanında kalmak istemişti çünkü Berat'ın daha ne yapacağını öğrenmek istiyordu. Gözünü açar açmaz soracağı tek soru bu olacaktı.

 

Geçmiş ile şimdiki zaman arasında gidip geliyordu. Tanıştıkları günü anımsıyordu. İçindeki kıpırtı muazzamdı. İlk aşkıydı Nefes, ona olan hislerini o zamana kadar gördüğü hiçbir kadına karşı bu kadar kuvvetli ve emin bir şekilde hissetmemişti.

 

Ona bakarken ve soluğu tenine değecek kadar yakınken, saçlarının kokusu burnunun hemen yanı başındayken, teninin sıcaklığı avucunun içine yayılacak kadar sıcakken ve kulakları onun sesini duyacak kadar ona yakınken bile onu özlemişti genç adam. Gençliğin verdiği coşku ve hislerle birlikte kalbi ona sarılıvermişti. Şimdi ise boş gözlerle bakıyordu ona. Hayatına hiç girmemiş biri gibi.

 

Her şeyin onun suçu olduğunu düşünüyordu. Belki de Ceylin'i hiç bırakmasaydı kızı öz annesi ile yaşayacaktı. Derin ile hiç tanışmamış olacaklardı. Kaderlerindeki çizgi hiçbir zaman bir araya gelip kördüğüme dönüşmeyecekti. Ceylin'in iliğe olan ihtiyacını annesi kendi iliğini ona vererek giderebilirdi, küçük kız da bu kadar acı çekmemiş olurdu.

 

Yeni bir çocuk dünyaya gelmemiş olurdu belki de. O da şu anda erken doğduğu için canı ile cebelleşmemiş olurdu. Bir proje için dünyaya gelmemiş olurdu. Derin şu an ve öncesinde bu kadar acı çekmemiş olurdu.

 

Bu düşünceler oldukça bencilceydi çünkü hem yorgunluktan sağlıklı bir şekilde düşünemiyor, zihnini toparlayamıyordu hem de herkesin acı çekiyor oluşunu artık görmeye dayanamıyordu. Her şeyin hiç yaşanmamış olmasını diliyordu.

 

En son böyle güçsüz ve çaresiz hissettiği an, babasını kanlar içinde yerde yatarken gördüğü zamandı. Çocukluğun verdiği tecrübesizlik yüzünden ne olduğunu kavrayamamıştı genç adam. Etrafındaki kanlar yüzünden ve kulağını çınlatan silahın güçlü sesinden ötürü iyi şeylerin olmadığını hissedebiliyordu ama babasını son görüşü olduğunu bilememişti.

 

Avucunu sıktı, aradan yıllar geçse de zihninde canlanan görüntüler yüreğini yakıyordu. Geri dönüp değiştirmek istediği bir şey de babasının ölümüydü. Saklamak isterdi o silahı, yok ederdi belki de. Engel olurdu bir şekilde.

 

Babasız büyümeyip baba olmaktan da korkmamış olurdu böylece.

 

Geçmişe gidip yaşadıklarını düşününce birden fark etti, her şeyin bir nedeni vardı. Nefes hiç hayatına girmeseydi. Ceylin ve Derin de olmayacaktı hayatında. Onların varlığını içten içe sevmişti genç adam. Nefes, onları getirmişti farkında olmadan.

 

Genç kadının solgun yüzüne baktı, her şeyin başlangıcı Derin'in Ceylin'i evlat edinmesi değildi, Nefes'in Emre'nin hayatına girmeseydi.

 

Gözlerini kapatıp sırtını oturduğu koltuğa yasladı Emre. Nefes ile bir bağı kalmadığı gibi soracağı bir hesap da yoktu. Genç kadın Berat ile bir anlaşma yapıp hayatına dahil olduğu gün bunları da kabul etmişti. Emre'nin onu terk edeceğini tahmin edebilmeli, ona her şeyi açık etmeliydi ama o saklayıp ihanet etmeyi seçmişti. Ayrıca kızını da terk etmiş bir anneydi.

 

Genç adam bir kez daha anlıyordu Nefes, Derin kadar cesur ve kararlı değildi. Kızına sahip çıkmamış, onun için varını yoğunu ortaya koymamıştı. Kolay olanı yapıp arkasını dönmüştü bebeğine.

 

Genç adam, bir müddet daha düşündü. Onu kendisine getiren şey ise makinelerin çıkarttıkları sesti. Kısa bir an gözü uzun çizgide takılı kaldı. Nefes'in kalbi durmuştu ve hiçbir şey yapmadan sadece onu izliyordu. Telaş etmiyordu bedeni, onun için endişe hissetmiyordu.

 

İçeriye giren doktor, hızla yatağa doğru adımladı. "Siz çıkın lütfen, biz gerekli müdahaleyi yapıp size haber veririz," demesinin ardından eline bir şırınga aldı.

 

Emre ikiletmedi ve arkasına bakmadan odadan çıktı, Nefes hiç hayatında olmamış gibi hissediyordu. Yokluğunun varlığı canını yakmıyordu. Onu özlemiyor, kaybetme düşüncesi yüreğini dağlamıyordu.

 

Sadece ona bir an için, içinden teşekkür etti. Ona bu hayatı Nefes var etmişti. Derin ile tanışıp kalbinin yeniden canlanmasına neden olmuştu. Bu sıcaklığı sevmişti genç adam ve bir daha o soğuk mahzene dönmemeye kararlıydı.

 

Çalan telefonunu açtı, arayan doktordu. "Nefes Hanım'ın iliği uyuyor," dedi doktor hızla. Biraz da heyecanlı çıkmıştı sesi. "Ceylin'in nakli için hemen her şeyi başlatacağım Emre Bey," genç adam dolan gözlerine aldırış etmedi. Bu, olan her şeyden sonra yüreğine iyi gelmişti.

 

Ceylin için her şey yeniden başlayabilirdi.

Bölüm : 22.01.2025 00:40 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...