
Günün akşamında, güzel bir akşam yemeğinin ardından herkes salondaki yerlerini almıştı. Burcu'nun heves ile ortaya attığı sohbet etme fikri, herkesin hoşuna gittiği için mutfakta hazırlıklar yapılıyordu.
"Bu kadar uğraşacağımızı bilseydim demezdim ya," diyerek sızlanan Burcu'ya güldü Derin. Keki doğramakla uğraşıyordu ve kahve ile de ilgilenme görevi Burcu'ya kalmıştı. "Hadi hadi sızlanma," diyerek dirseği ile ona dokundu, elinde bıçak vardı. "Taşıracaksın şu kahveyi," diye söyleyerek onu uyardı çünkü genç kadın kahve hariç her şeyle ilgileniyor, elinde tuttuğu telefona bakışlarını odaklıyordu. Derin, onun sıkıldığını fark edebiliyordu.
"Bir şey olmaz, ben dikkat ediyorum," diyerek konuşmasının hemen ardından, kahve ona nispet yaparcasına cezvenin kenarından taşıyordu. "Eyvah!" diyerek kendi kendine yakınan Burcu, elindeki telefonu hemen tezgâhın üzerine bıraktı ve cezveyi ocaktan aldı. Bir yandan da oacğı silmek için bir bez arıyordu gözleriyle.
Dudaklarını ısırdı, her şeyin birden olması sinirini bozmuştu. Ocağın altını kapattı ve fincanlara kahveyi doldurdu. En sonunda Derin'in "Ben sana demiştim," dercesine bakışları yüzünden içindeki suçluluk duygusu artarken konuştu. "Ben biliyordum başıma geleceği yenge," dedikten sonra eline bir bez aldı, çekmeceden.
"Sakarlığım başıma bir gün iş açacak," diyerek sızlanırken ocağı siliyordu. Her yeri dikkat ile silmeye çalışıyor, mavi gözleri ile etrafı tarayarak bir kusur bulmaya çalışıyordu. Derin, ona yardımı dokunsun diye kahvelerin yanı için bardaklara su katarken, "Biz ona sakarlık demeyelim de dikkatsizlik diyelim bence," cevabını verince Burcu buna gülmekle yetindi. Birkaç gündür bunu etrafındaki kişilerden çokça duyuyordu.
"Her şey tamam mı?" en sonunda mutfaktaki işleri bitince son bir kez daha kontrol etmek amacıyla bunu sormuştu Derin. Burcu bu soru karşısında omuzlarını salladı. "Bence sorun yok, şu tepsileri alalım da geçelim salona artık," bıkkınca konuşması yengesini güldürmüştü. Başlardaki hevesli ve canlı halinden eser kalmayan genç kadın tepsilerden birisini kavradı. Bir diğeri de Derin'e kalmıştı.
Burcu önden ilerleyip mutfaktan çıkınca genç kadın da onu takip etti. Kahveleri herkese ikram eden Burcu yerine geçerken Derin de ikramlıkları sehpalara bırakmıştı. Kızı için hazırladığı sütü kızına uzatınca onun gülümsediğine şahit oldu ve bu, yorgun olan bedeninin birden mutlulukla rahatlamasına sebebiyet verdi.
Küçük kız dökmemeye dikkat ederek sütünü yudumluyordu. Sena Hanım'ın yanından ayrılmayı istemediği için yaşlı kadının yanına oturuvermişti. Annesinin yanına oturması da onu çok mutlu etmişti. Bulunduğu ortam, onu huzurlu kıldığı için keyifle sütünden bir yudum daha aldı.
Hakan Bey, kahvesinden bir yudum aldı ve gülümsedi. Derin buna pek şahit olmadığı için şaşırsa da kendini hemen toparladı. Yaşlı adam her daim yorgun olduğu için her zaman odasında dinleniyor, genç kadın da onu pek fazla göremiyordu. "Ne güzel düşündün, hep birlikte vakit geçiremiyorduk uzun zamandır," diyen yaşlı adam torununa bakıyordu.
Burcu ağzına bir leblebi atarken omuzlarını umursamazca salladı. "Siz de çok işkoliksiniz, yüzünüzü gören cennetlik vallahi," dediğinde bu sözleri onu dinleyenleri güldürmüştü. Hakan Bey gülerken belli belirsiz başını sallamakla yetindi. Torununa hak veriyordu ve bunun ona çok iyi geldiğini fark edebiliyordu.
Sena Hanım eline aldığı bir krakeri yanında oturan küçük kıza uzattı ve sözü devraldı. "Havalar güzelleşsin, bir piknik falan yapalım bari," diyerek fikrini ortaya koydu. "Kaldık evin içinde, doğru düzgün dışarı çıkıp hava alamadık," işleri haricinde evde çıkmayan yaşlı kadın, artık bunaldığını hissediyordu.
"Hallederiz," diyerek onu onayladı Hakan Bey. "Siz dert etmeyin," sözlerine ekleme yaparak bunu teminatını kendince vermeye çalıştı.
İlerleyen saatlerde konuşulan sohbetler bir vakitten sonra başa sarmaya başlamıştı. Aynı şeyi ikinciye anlatan Sena Hanım durdu ve birden kahkaha atmaya başladı. Herkes ona ne oldu, dercesine bakarken yaşlı kadın elini bir sineği kovarcasına havada savurdu.
"Ay ilahi ben," diyerek gülüşünün arasından zar zor konuşabildi. "Aynı şeyi tekrar tekrar anlatıp duruyorum," açıklaması diğerlerini de güldürürken Ceylin esnedi ve ona daha çok sindi. Uykusu gelmişti ama salondaki güzel enerji onu uyanık kalmaya itiyordu.
Derin, onun canlı haline içinden hayret etmeden edemedi. Yaşlı kadın, onun neredeyse üç katı yaşındaydı ama yine de ondan daha enerjikti. Yorgunluğu bilmiyor, kötü bir olay yaşasa bile hemen atlatıp mutlu olmayı bir şekilde başarabiliyordu. Düşünceleri, yüzündeki gülümsemenin gözlerini küçülttüğünü bile fark ettirememişti ona.
Mavi gözleri, duvardaki saate kayınca bir an için korktuğunu hissetti. Kızının uyuma saati geldi de geçiyordu ama bir günlük kaçamağın bir uykusuzluktan daha değerli olduğunu düşünüp hemen rahatladı. Zaman geçip giderdi ama anılar geri gelmezdi.
"Uykun geldiyse seni odana çıkartayım mı?" düşüncesini soruyor, onun cevabını bekliyordu genç anne. Elinden geldiğince her mevzu için onu ikna etmeye çalışırdı. Kızı abur cubur almak isterse ona zararlarından bahseder, bir günde iki saatten fazla televizyona bakmak isterse oyuncaklarının onu özlediğini söyleyerek bir şekilde onu kırmamaya çalışırdı.
Küçük kız, kısılı olan gözlerinin arasından annesini görmeye çalıştı. Bir an için kalmak istediğini dile getirecekken bundan vazgeçti ve, "Evet," demekle yetindi. Konuşmaya bile hali yoktu. Yarı uyanık, yarı ayıktı.
"Tamam o zaman biz yatalım artık," diyen Derin elindeki bardağı sehpaya bıraktı. Hakan Bey boş bulunarak, "Sen yatmıyor musun Emre?" diyerek sordu. Normalde asla onların arasın girmek istemezdi ama sorusu çıkıvermişti dudaklarının arasından.
Emre, afallayarak yerinde çakılı kaldı ama çabuk toparladı. "Derin'ler yatsın, ben de birazdan yatarım," cümlesi Ceylin'in sözleri yüzünden sönük kaldı. "Onlar yan yana yatmıyorlar ki," diyen küçük kız, planın zedelenmesine ve belki de bozulmasına yol açacak bir hamle yaptığının farkında değildi.
Hakan bey ve Sena Hanım, bir şey olduğu korkusuyla gözlerini çiftin üzerinde gezdiriyordu. Konuşulan konu Burcu'nun dikkatini çektiği için genç kadın telefona diktiği mavi gözlerini dedesi ve babaannesi gibi onlara yönlendiriyordu.
Derin, nefesinin boğazında düğümleşerek kendisini boğduğunu hissetti. Bu beklediği bir şey değildi. Ceylin gök gürültüsünden korktuğu gecelerde annesinin yanında kalıyordu. Derin ise kızının bunu fark ettiğinden habersizdi. Hatta Emre'yi bazen kendisinden kıskandığı için bu durumu sevdiğini düşünmüştü.
Genç kadın, sorgulayan gözlerle bakan kişilere bakamıyordu. Diyecek bir yalanı yoktu, kalbi hızla çarparken dudaklarını birbirlerine bastırdı ve kaçamak bakışlarını Emre'ye yöneltti. Konuşmadan onunla konuşmaya, halini anlatmaya çalışıyordu.
Hüküm veren bir hâkimin sesi kadar tok bir ses ile, "Bir sorun yok dede, geç geldiğim günlerde Derin'i rahatsız etmemek için odamda sabahlıyorum. Ceylin ona denk geldi herhalde." diyen Emre, gerilimin hızla yayıldığı odanın havasını değiştirdi.
Hakan Bey'in bakışları yumuşadı. "Bir sorunun olmaması çok güzel," demekle yetindi. "Bir şey varsa bize de danışabilirsiniz," demeden edemedi yaşlı adam. "Evlilik kolay bir şey değil oğlum, tökezleyebilirsiniz. Yeter ki bunu kendi aranızda halledin," yaşlı adam son sözlerini söyleyince Derin gülümsedi.
"Çok naziksiniz, teşekkür ederiz," diye söze başlayan genç kadın bir an için çok resmice konuştuğunu fark edince duraksadı ama toparlaması kısa sürmedi. "Emre haklı, Ceylin o günleri görünce buna yordu herhalde," genç adamı destekleyen sözleri, aile bireylerini rahatlatmıştı.
Emre, "Ben Ceylin'i odasına çıkartayım," diyerek az önce yaşanan olayların üzerini kendince kapatmaya çalışıyordu. Derin, bir an için çığlık atacaktı çünkü bu hareketi beklemiyordu. Yine de kendini dizginledi ve ayaklandı. "Ben de sana yardımcı olayım," demesinin üzerine ayaklandı.
Emre, yerinden usulca kalktı. İzleniyor olmak bir an için tuhaf hissetmesine neden olsa da iki adım atarak koltuğun başına durdu. Dikkatle küçük kızı kucağına aldı ve onun başını, kendisinin göğsüne yaslamasını izledi. Her zamanki gibi ailesine iyi dileklerde bulunup salondan ayrılınca Derin de peşi sıra onları takip etti.
"Ceylin ile birlikte çıkabilecek misin?" sorusunu korku ile sorsa da genç adam cevap verme zahmetine bile girmeden basamakları aştı. Odanın kapısına gelince Derin'in kapıyı açmasını bekledi. Genç kadın, onlardan önce odaya girip ışığı yaktı ve onun ardından kızının yatağını hazırladı.
Derin, bu görüntüyü aklına kazımak için bakışlarını ikisinin üzerinde tutuyordu. Yıllar önce, kızını evlat edinirken birisinin bunları yaşayacağını söylemesi onu kahkahalara boğabilirdi ama şimdi her şey son derece gerçekti. Emre, kızını odasına kadar taşımıştı.
Genç adam, bacağını kırıp yatağa doğru eğildi. Küçük kızın bedenini yumuşak zemine bırakırken bir yandan da onun uyanmamasına dikkat ediyordu. İşini bitirip doğrulurken onun üzerini örtmeyi ihmal etmedi. Bir an için, onun yüzünü incelerken kendini bulsa da duygularını bastırmak istercesine arkasını döndü ve Derin'e hiçbir şey söylemeden çıkıp gitti odadan.
Kendisini oldukça tuhaf hisseden genç adam, çalışma odasına attı kendini. Masasının başına oturup bedenini geriye doğru yasladı. Bu yaptığı davranış, duygularını tepetaklak etmeye yetmişti.
Nefes ile kurduğu hayaller aklına gelince yumruğunu sıktı. Genç kadın, onun geçmişinde bir yara iziyken geleceğindeki kanayan yarasıydı. Emre acı çektiğini hissediyor, bedeninin uyuştuğunu hissediyor ama yine de bir şey yapamıyordu.
Bunları bir kenara bırakmak istercesine öne doğru eğildi ve masasına yaslandı. Bilgisayarını açıp birkaç tane ilana bakarken bunları unutmayı ve bir kenara bırakmaya hedefliyordu.
Genç kadın odada daha fazla kalmayarak ışığı kapatıp çıktı. Emre'nin yanından hızla gidip gelmesi onu dumura uğratmıştı ama bir yandan da kaçarcasına gitmesi, içinde bazı duyguların uyandığını düşündürtmüştü.
Ağrıyan gözlerini odasında gezdirince mavi gözlerine takılan sürahi ona sabahı hatırlattı. Sabah doldurmayı düşünmüştü ama Ceylin odaya pat diye gelerek hazırlanmak istediğini dile getirince bu düşüncesi zihninden uçup gitmişti.
Pijamalarını üzerine geçirdi ve banyoya geçip dişlerini fırçaladı. Herkesin uyumasını bu şekilde bekliyordu. Odasındaki dağınıklığı giderince duyduğu kapı sesleri onu rahatlattı, evdeki herkesin uyuduğunu düşünerek sürahisini eline aldı ve odasından ayrıldı.
Derin, boş sürahi ile mutfağa girince Burcu'nun etrafı toparladığını gördü. Bu onu şaşırtmıştı çünkü genç kadının uyuduğunu düşünmüştü, "Sen yatmadın mı?" sorusunun onu korkutacağını tahmin edememişti.
Burcu irkilse de çabucak toparlandı. Ona bakıp cevap verdi. "Yok yenge, işler bana kaldı." yorgunca sarf etti sözler genç kadının kulaklarına ulaştı. Derin onun neredeyse ayakta uyuduğunu fark edebiliyordu.
"Hadi sen yat, ben halledeyim. Ayakta zor duruyorsun," dedi. Ona kıyamamıştı. En az onun kadar uykusuz ve yorgun olsa da bunu teklif etmekte tereddüt etmedi.
Burcu, elindekileri bırakıp ona gülümseyerek teşekkür etti. Bu, reddetmeyeceği bir teklifti. Yine de onu yoracağı için üzülse de daha sonra bunu telafi etmek için bir şeyler yapması gerektiğini hissetti.
Mutfaktan çıkıp basamakları aşınca karşılaştığı beden, evde sadece yengesi ve kendisinin uyumamış olduğunu fark ettirdi. "Derin'i gördün mü?" diye soran genç adam, aralarındaki diyaloğu başlatan ilk kişi oldu.
"Mutfaktaydı," diyen genç kadın daha fazla dayanamayarak, "İyi geceler Ağabey," deyip hemen onun yanından ayrıldı. Kendisini yatağına atıp huzurlu bir uyku ile baş başa kalıyordu. Bu hareketi biraz kaba olsa da o an kendini düşünerek hareket etmişti.
Derin, tabaklardaki artıkları çöpe dökmekle uğraşıyordu. Kızının söyledikleri hala daha onu geriyordu. Her şeyin küçük bir hata yüzünden mahvolmasına katlanamazdı, her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünüp plan yapmalarına rağmen gözlerinden kaçan küçük bir hata yüzünden bir çuval incirin yerle yeksan olmasına dayanamazdı.
Bulaşıkları, makineye özenle dizdi. Burcu, sabah erken çıkacağını bahane ederek odasına çıkmıştı, biraz da işleri yapmaktan kaçmıştı. Bunu yengesine söylemese de Derin onun hal ve hareketlerinden durumu kavrayabilmişti. Sena Hanım ve Hakan Bey de onlardan müsaade isteyerek odalarına geçince Derin de kızını odasına götürüp uyutmuştu.
Şu anda evde uyanık olan iki kişi vardı; Emre ve Derin. Genç adam, onunla konuşmak için herkesin odasına dağılmasını beklemişti. Onunla konuşacağı bir mevzu olduğunda yakalanmamak için hep bunu yaparlardı, aralarında konuşup buna karar vermişlerdi ve bunun daha güvenli olduğu kanısına varmışlardı.
"Derin," diyerek ona seslendi Emre. Bir yandan da evdekiler duymasın diye sesini alçaltmaya çalışıyordu. "Müsaitsen konuşabilir miyiz?" devamını getirip mutfağa gelme amacını ona belli etti. Genç kadın onun kapıdan içeri girdiğini görmediği ve daldığı için irkilirken başını sallayarak onayladı onu. Günün yoğunluğu ve geçen zaman uykusunu getirse de buna direnmeye çalıştı.
Emre, mutfaktaki masaya geçip otururken Derin de makinayı çalıştırıyordu. En sonunda elini yıkayıp havlu ile sildi ve genç adamın karşısındaki yerini aldı. Onu dinlediğini, gözlerinin içine bakarak belli etmişti.
Emre, öksürerek boğazını temizledi. "Dedem rica etti, babaannemin yeğeni evlenecekmiş. Beraber gitmemizi rica etti. Reddetmedim ve ona senin fikrini alacağımı söyledim. Gitmek ister misin?" sorusu genç kadının hafifçe tebessüm etmesine neden oldu. Derin, genç adamın kendisinden önce onu düşünmesinden ötürü mutlu olmuştu.
Genç kadın, Emre'nin bu tür organizasyonlara sevmediği için katılmadığını hem kendisinden hem de diğer aile üyelerinden duymuştu. İşin içerisinde kendisi olmasaydı eğer, dedesinin teklifini reddedeceğini çok iyi biliyordu lakin o, kendisine sorma nezaketinde bulunmuştu. Bu durumun farkındalığı, ister istemez mutlu olmasına neden olmuştu.
"Sena Hanım da geçen gün bu konudan bahsetmişti bana," diyen genç kadın konuya bu şekilde girizgâh yapmıştı. "Ben gitmemiz gerektiğini hissediyorum çünkü babaannen ne zamandır birlikte bir şeyler yapmadığımızı söyledi," genç adam artık emin olmuştu, babaannesi ve dedesi aralarında konuşup yeni evlenmiş olan çifti bu düğüne göndermeyi düşünmüşlerdi.
"Ayrıca bu durum biraz göze çarpıyor, bilmedikleri için," son sözlerini söyleyen genç kadın, aklına gelenle birlikte hızla ekleme yaptı söylediklerine, "Ama sen istemiyorsan benim için sorun değil, gitmeyebiliriz. Ben sadece bu durum şüphe uyandırmasın diye söyledim," onun başını salladığını görünce rahatladı, aynı fikirde olmaları bir sorun yaratmayacaktı.
"Bu konu üzerine de konuşmak istiyorum seninle," diyerek konunun gidişatını değiştirdi genç adam. Bu konudan daha önemli bir mevzu vardı. "Aslında Ceylin'in söyledikleri üzerine," genç kadın kalp atışının hızlandığını hissetti. Bir yandan da olur da genç adam ona sinirlenirse diye dik durmaya çalışıyordu.
Emre'yi seviyordu. Ne olduğunu bile anlayamadan ona bağlanıvermişti ama kızının sonuna kadar arkasında durmakta kararlıydı genç kadın. Plan sadece ona ait değildi, kendisi bu işten bir çırpıda kopabilirdi ama aynı şey onun için geçerli değildi. Aksine her şeyi arkalarında bırakıp gidecekleri için Derin ve Ceylin suçlu konumunda olacaktı.
Bunları düşünüp moralinin bozulmasına izin vermedi ve Emre'nin diyeceklerine odaklandı. "Burada olmanız, bu tür olayların devam edeceğini gösteriyor," Derin onun ne demek istediğini kavrayamadığı için fark etmeden kaşlarını çatarak ona bakmıştı. "Bunu sadece Ceylin'in söylemesi olarak algılama."
Emre, onu kızdırdığını fark edince bu sözlerini kafasında olmamasına rağmen ekledi. İstemeden bir anneyi kızı üzerinden kırmayı istemiyordu. Evden birisi tahlil sonuçlarına denk gelebilir, Ceylin yine ağzından kaçırabilir ya da sizin hastaneye gidişleriniz göze çarpabilir." örneklerini sıralayıp onun kendisine hak vermesinin daha uygun olduğunu düşünmüştü.
Derin, bir müddet gözlerini ondan ayırıp masanın üzerindeki çiçek desenlerine dikti. Gözüne gelen her farklı çiçekte bakışları değişti, ona hak verdiği için içinde hissettiği hafif kızgınlık yerini yavaş yavaş boşluğa bıraktı. Başını kaldırıp yeniden gözlerini ona dikince, "Haklısın," demekle yetindi. Neler olacağını kestiremiyordu, genç adamın sözlerine devam etmesini bekledi.
"Demem o ki burada olmanız hem planı zedeliyor hem de ailemin size bağlanmasını sağlıyor. Bu iki durum da plana ters Derin," genç kadın bir an için içinden, "Benim sana olan bağlılığım ne olacak? Her şey bu kadar zorken üzerine bir de bu eklendi," cümlesini kursa da mimiklerini sabit tutarak ona bir şey belli etmemeyi başarmıştı.
"Ben de bir şeyler düşündüm," Derin asıl noktaya geldiklerini hissedebiliyordu. "Taşınmamız en iyisi olacak. Hem siz de istediğiniz gibi hareket edebilirsiniz. Ailemin isteklerine göre hareket ettiğinizi ve onları kırmamak için kendinizden ödün verdiğinizi görebiliyorum." genç kadını ikna etmek için öne sürdüğü ispatlar, Derin'i etkilemişti.
"Tamam," demekle yetindi genç kadın. Sena Hanım ve Burcu'dan kopmak istemediğini ve bunun ona acı verebileceğini dile getirmedi. Bunlar canını yakmaktan öteye gitmezdi. "Ben birkaç ev buldum. Hem merkezde hem de her yere yakın. Ceylin'in okuluna ve şirketine buradan daha yakın bir mesafede. Şimdi çok geç olduğu için kimseyle görüşmedim ama sabah olur olmaz birkaç kişiyle görüşeceğim," cümlesini bitirip Derin'in buna tepkisini bekledi.
"Çok iyi yapmışsın," diyerek bir nevi onu onayladığını belli etti ama içindeki huzursuzluk onu rahatsız ediyordu. Aradan geçen bir ayda buraya alışmıştı genç kadın. Kendi evi gibi benimsemiş, bir an için buradan kopacağını aklına getirmemişti. Bunun en iyisi olacağını düşündü, daha fazla zaman geçmeden bunun olması ona çok acı çektirmezdi.
Genç adam, konuşmanın burada sonlandığını fark ederek, "İyi geceler," diyerek ayaklandı ve odasına geçti. Derin cevap vermemişti düşünmekten. Herkesin nasıl bir tepki vereceğini düşündü ve ona göre hareket etmesi gerektiğini hissetti. Her şey son derece zorken kimse ile tartışmak istemiyordu, önceden plan yapmak onun için çok iyi olacaktı.
Genç kadın, gözlerini her yerde dolaştırdı. Gördüğü yerleri hafızasına kazımak istiyordu. Burası onun üçüncü evi olmuştu ve her vedada biraz can yakıyordu.
Ciğerlerini temiz hava ile doldurdu, masadan destek alarak ayaklandığında yarım kalan işleri bitirip elindeki dolu sürahi ile birlikte odanın kapısına kadar geldi. Evdekiler anlamasın diye Emre ile aynı odada kalıyordu ama genç adam o rahat etsin diye koltukta uyumayı tercih ediyordu.
Onun odada olduğunu düşünmek, bir ok gibi gerilmesine neden oldu. Avucunun içinde hapsolan kolu indirip indirmemek arasında kalmıştı. Sakinleşmek istercesine gözlerini kapatıp açtı. Ondan kaçıp saklanamazdı.
Kolu indirip yavaş hareketlerle odaya girer girmez mavi gözleri durmadan oynayarak etrafı kolaçan etti. Emre, Derin geleceği için ışığı açık bırakmıştı. Her zamanki gibi odadaki üçlü koltuğa uzanıp yatmıştı. Genç kadın, onun arkası kapıya dönük olduğu için uyanık olup olmadığını kestiremiyordu.
Kapıyı kapatıp ışıkları da söndürünce sessiz adımlarla yatağının yanına kadar geldi, sürahiyi yerine bırakıp yatağına uzanınca üzerini güzelce örttü. Elini yanağının altına koyup genç adama gözlerini dikti.
Beni düşünmesi hoşuma gidiyor ama olmayacak bir hayalin içinde de olmak istemiyorum. Genç kadın, içinden geçirdiği cümleyle birlikte yavaş yerinde küçüldü. Emre'nin onu düşünen tavırları oldukça hoşuna gitse de bunu nezaketen yapıyor oluşu, onun yerine bir başkasına da aynı şeyleri yapacağı gerçeği canını yakıyordu.
Derin, onu çok az bir zaman görebiliyordu. Ortak geçirkleri zaman da uyku ve yemek zamanlarıydı. Hatta onunla diyalogları bile sınırlıydı. Bu da aralarında bir gerilim olsa bile olamamasını sağlıyordu.
Düşüncelerine o kadar çok dalmıştı ki uyuyamamış ve aynı zamanda da hareket edip dönmeye hazırlanan genç adamı fark edememişti. Onun yüzü ile karşılaşıp panikle yorganı kafasına kadar çekti. Kendince ona yakalanmamaya çalışıp suçunun üzerini örtmeye çalışıyordu.
Başını uzatıp onun uyanmadığını görünce rahatlıkla soludu. Yakalanmamıştı. Bir müddet daha onu izlemeye karar verdi, bu fırsat her zaman karşısına çıkmıyordu.
Bir müddet sonra gözleri yorgunlukla kapanırken genç kadının yorganı tutan elleri gevşedi. Gece lambasının ışığı yüzüne vuruyordu ama gözleri bundan rahatsız değildi.
Aşk her zaman mutlu hisettirmezdi insanı, Derin yine ve yeniden içinde hissettiği kötü duyguları uyuyarak bastırmaya çalıştı.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 45.86k Okunma |
3.36k Oy |
0 Takip |
63 Bölümlü Kitap |