
Mavinin Yeşili
Bölüm: 23
Genç kadın, yarı açık yarı kapalı gözleriyle nereye bastığını dahi görmeden ve anlamadan yürüyordu, hastanenin yolunda. Aşılama yapılmıştı, ilk iki hafta durumu gözlenecekti, bu yüzden de iki hafta sonra doktora gitmesi gerekecekti. Öte yandan sağlığına, beslenmesine dikkat etmesi gerekiyordu ama normalde pek fazla yemek yemiyordu. Gerekli olmasına rağmen ne yapacağını düşünmeden edemiyordu genç kadın.
Emre, elindeki anahtara bastı ve bu sayede arabayı açtı. Çıkan ses ve arabanın farlarında yanan sarı ışık, genç kadın için bir uyarıydı çünkü etrafı net göremediği için Emre'nin arabayı açıp açmadığını anlayamıyordu ama bu sayede anlamış oldu. Derin, elini kapının koluna koydu ve kendine doğru çekti. Yavaş hareketlerle arabaya geçip ardından kapıyı kapattı.
İkili, arabadaki yerlerini aldıklarında Emre arabayı çalıştırdı. Tekerin altında ezilen asvalt yolu arkalarında bırakarak ilerlemeye devam ettiler. "Teşekkür ederim," diye mırıldandı Derin. Bu gece hem ruhen hem de bedenen oldukça yorulmuştu, bu kadar yorgunluğun üstüne nefes bile almak işkence gibi gelirken bu kadar sesinin çıkması şaşırtıyordu onu.
"Ne için?" gece olduğu için çok fazla araba yoktu yolda, bu yüzden de Emre başını Derin'e kısa süre için bile olsa çevirebildi.
"Bana yardım ettiğin için, başka biri olsaydı senin yerinde bu kadar yardım etmezdi bana," Derin artık gözlerini açamıyordu, ona bunları söyleme cesaretinin de kapalı gözlerinden kaynaklandığını düşündü. Eğer gözleri, genç adamın bir orman misali yeşil olan gözlerine kilitlenseydi bu kadar rahat konuşup teşekkür edemezdi.
Emre, Derin'in konuşmasından hemen sonra düzenli bir şekilde nefes alıp verdiğini ve gözlerini kapattığını görünce cevap vermedi. Verebileceği bir cevabı yoktu, hatta Derin yerine Ceylin'i kurtaramaya çalıştığı için kendisinin ona teşekkür etmesi gerektiğini düşünüyordu ama bunu dili söyleyemiyordu. Kendini bir baba olarak görmediği için bu onun için çok zordu.
Direksiyonu kırıp sola dönerken arabanın hızını yavaşlatıp Derin'i çok fazla rahatsız etmemeye çalıştı. Direksiyonu tutan parmakları gevşedi ve vitesin kolundaki yerini aldı. İçten içe Nefes'e kızıyordu Emre. Ondan kızını çalmıştı, eğer genç adam kızı ile daha erken, daha farklı bir zamanda ve olayların içinde tanışmış olsaydılar araları şu an böyle olmaz, gerçek bir baba-kız olabilirlerdi bir ihtimal ama Nefes onun hayatını ölmesine rağmen yine de mahvetmeyi başarıyordu.
Emre, bu düşünceleri yüzünden içten içe Nefes'e öyle çok sinirlenmişti ki önünde yanan kırmızı ışığı son anda fark edip frene basarak arabasını durdurmuştu. Kıpkırmızı kesilen yüzünü dikiz aynasından fark edince vitesteki elini çekip anlına dayadı. Sakinleşmek için bedenine aldığı derin nefesler arabanın içindeki tek sesti.
Derin sarsılan araba yüzünden uyanmadı ama kendini rahatsız hissedip biraz kıpırdandı. Bedeni, her ne kadar arabanın içi sıcak olsa da üzerine onu sıcak tutacak bir bez almadığı için soğumuştubu yüzden de kollarını ovuşturdu.
"Geldik mi?" diye merak ettiği için Emre'ye bu soruyu sorarken gözleri yine kapalıydı. Açmaya gücü yoktu, sanki gözlerini bant ile yapıştırmışlar gibiydi ama bu durumuna Emre'nin kötü bir şey diyip değmeyeceğinidüşünecek kadar da ayık değil, uyku sersemiydi.
"Hayır," diyerek onu cevaplayan genç adam kırmızı ışıkta durdukları için alelacele damatlığının ceketini omuzlarından çıkartıp yanında uyuyan genç kadının üzerine bıraktı ardından bu hareketinden sonra yanan yeşil ışık ile birlikte yoluna kaldığı yerden devam etti.
Yaklaşık yarım saat içinde, gece saatleri olduğu için çok fazla trafik yoktu, balayı adı altında bir oda tuttukları otelin otoparkına arabasını durdurmuştu. Yeşil gözleri Derin'in üzerinde dolaşıyordu. Bu gece hem bedenen hem de ruhen bir hayli yorulan bu genç kadını rahatsız edip etmeme konusunda kararsızdı ama sabah uyandıklarında Derin ile bunun tartışmasını yapmayı göze de alamıyordu.
"Derin?" diyerek seslendi ona, bir nevi onu uyandırmaya çalıştı. En azından uyandırmaya çalıştığını ama uyanmayınca onu arabada bırakamayacağı için mecburen taşıyarak odaya götürdüğünü söyleyebilirdi.
"Kalk artık geldik. Yatakta uyursan daha iyi dinlenirsin." Emre, bir şey demesini ya da hareket etmesini bekledi ama Derin aynı şekilde yatmaya ve düzenli nefeslerine devam ediyordu. Genç adam arabasının anahtarını ve cüzdanını cebine koydu, onu uyandıramayacktı bu yüzden onu hem daha fazla rahatsız etmemek için hem de uykusundan mahrum bırakmamak için odaya kadar taşımayı seçti.
İlk önce kapısını açarak arabadan indi. Derin'e kıyafetleri lazım olacaktı, bu yüzden de arabadan ona ait olan siyah çantayı alıp omzuna astı. Elinde çanta varken Derin'i taşıyamazdı, zorlanırdı.
Sonra da arabanın ön tarafından dolaşıp Derin'in yanına ulaştı. Açtığı kapı kapanmasın diye kapıya sırtını dayayarak Derin'in emniyet kemerini çözdü ve onun üzerine atmış olduğu, kendisine ait olan ceketi üzerinde düzeltti zira genç kadın, biraz kıpırdayınca ceket düştü düşecek bir pozisyona gelmişti ama Emre arabayı kullandığı için yola odaklı olduğu için bunu şimdi fark ediyordu.
Derin'i yavaşça kucağına aldı ve onu uyandırmamaya dikkat ederek güç bela arabasının kapısını kapattı, arabayı kapatma işini sonraya erteledi yoksa ya Derin'i kucağından düşürecekti ya da debelenip durarak hiçbir şey elde edemeyecekti.
Seri adımlarla ama kucağındaki genç kadını sarsmamaya dikkat ederek otelin içine girdi. Sıcak hava yüzüne vururken bedeni üşümüştü, bunu fark etti genç adam. Üzerinde sadece gömleği bulunuyordu.
Lobide bulunan genç kadın, "Hoş geldiniz efendim," diyerek Emre'ye yöneldi ve Derin'i fark ederek ses tonunu biraz alçak tuttu. "Size nasıl yardımcı olabilirim?" diye soran genç kıza bakışlarını yönlendirdi. Yüz ifadesi, Derin ile ilk karşılaştıkları gibiydi; soğuk, sert ve ifadesiz.
"Emre Karahan adına bir oda ayrılmıştı," diyen Emre sertçe konuştu.
Derin'e arabada takındığı tavır değişmişti, bir maskenin arkasına onları gizlemiş, saklamıştı. Ailesi ve diğer insanlar olarak kendini ikiye ayıran Emre diğer insanların bu tavırlarından ötürü kırılıp üzüleceğini düşünmüyordu bile.
Genç kadın, bilgisayarın başına geçti. Emre Karahan, adını gerekli yere yazıp arattı ve oda numarasını öğrenip, "Bir dört yüz elli beşinci oda size ait efendim," diyerek onlara ait olan odanın anahtarını eline aldı. "Dilerseniz size yardımcı olup odanıza kadar size eşlik edeyim?" beklenti ile Emre'nin yüzüne bakan çalışan kadın hâlâ daha onun bu sertliğine rağmen yumuşacıktı, ona karşı.
"İstemiyorum," düz bir tonda dedikten sonra Derin'in bacaklarının altından geçirdiği kolunu biraz öne uzatıp çalışan kadının, kendi avucunun içine odalarına ait olan anahtarı bırakmasını bekledi. Çalışan kadın üstelemeyerek onu eline anahtarı bıraktı, "İyi geceler, efendim," dedi ama Emre onu umursamadan asansörün bulunduğu yöne uzun ve sert adımlarla adımlaya başlamıştı bile.
Odaya girene kadar, kucağında Derin olduğu için biraz zorlanmış, olduğundan daha fazla efor sarf etmişti. Nihayetinde bu çabaları boşa gitmemiş, odaya güçte olsa girebilmişti. Genç adam, dirseğiyle duvardaki anahtara dokundu ve oda aydınlandı.
Son derece şık dizayn edilmiş oda, şimdi bütün çıplaklığıyla genç adamın gözleri önüne gelmişti. Emre, hızlı adımlarla odanın ortasına kadar geldi. Yatak, sol tarafındaydı. İki büyük adımın ardından yatağa ulaştı. Derij kucağında olduğu için yatağı açamayacaktı ama onun üzerine battaniyenin bir tarafını atabileceğini düşündü. Kendisi bu odada kalmayacağı için sor olmazdı, yatağın bir tarafı zaten kullanılmayacaktı.
Bir bacağını kırıp yatağa eğildi. Kucağında uyuyan Derin'i sarsmamaya dikkat ederek onu usulca yatağ bıraktı. Başındaki duvağı çıkardı ve saçını toplayan tokayı, saçlarından çekip alarak komodinin üzerine usulca bıraktı. Derin'in yanındaki battaniyenin kenarından tuttu ve onun üzerini güzelce örttü. En sonunda doğrulan Emre her şeyin istediği gibi olduğunu anlayınca gitmek için hareketlendi ama parmaklarına dolanan sıcak ve kendisininkinden küçük olan parmaklarla durakasıp bakışlarını genç kadının çehresinde gezdirdi.
"Yatmayacak mısın?" diye sordu Derin yavaşça. Üzerinde, uykunun verdiği bir mayhoşluk vardı. Uyumuyordu ama uyanıkta değildi, sadece yorgunluktan gözlerini açamıyor, arada içi geçtiği için bir uyanıp bir uyuyordu. Emre'yi yormamak için uyanık kalmaya çalışsa da bedeni buna izin vermemişti ve bu yüzden de genç adam onu odaya kadar kucağında taşıma zahmetine girmişti.
Emre, kısa bir bakış atarak, "Koltukta yatacağım," diyerek bir nevi Derin'i geçiştirdi ve ardından çok geçmeden ekledi. "Sen beni düşünme ve uyu, yorgunsun." Emre, Derin'in üzerine battaniyeyi biraz daha örttü, açılan üzerini kapattı. Şu an yapmak istediği tek şey bir saat bile olsun uyumaktı çünkü en az o da düğünün vermiş olduğu etki ile yorulmuştu. Ayakta dursa da bedeni uykuya ihtiyaç duyuyordu.
"Belin ağrır ama orda hem sende yorgunsun, biliyorum." Uyku sersemi olduğu için mırıldanarak konuşuyordu genç kadın. Kapalı gözleri sayesinde onunla bu kadar açık konuşabiliyordu ama bir yandan da çekinmiyor değildi. Öte yandan pekte kendinde değildi, dediği şeyleri hiç düşünmüyor, ona bu kadar ısrar ettiği için Emre'nin kızabileceğini hesaba katmıyordu.
Emre, alayla gülümsedi ve, "Ne o sizinle yatmamı mı istiyorsunuz yoksa avukat hanım?" diyerek onun damarına basmaya çalıştı. Derin haklıydı, yorgundu ama onunla birlikte uyuyamazdı. Hem o kendinde değildi ve onunla biraz uğraşsa bunu Derin büyük ihtimalle yarın sabah hatırlamayacaktı.
"Ben öyle bir şey demedim," diyerek hemen kendini savunmaya geçti. Başını yastığa biraz daha bastırdı. Başı ağrıyordu, migreni tutacaktı. Ofladı, uykunun en güzel yerinde bu ağrıyı çekmek zorunda kalacaktı. Eli, başına gitti ve ovalamaya başladı, bir yandan da kulak kabartarak Emre'den gelecek olan cevabı büyük bir merakla bekliyordu.
"Ne dedin o zaman?" diyen genç adam, onu kırış kırış olmuş anlından, anlına masaj yaparcasına dokunan ince ve zarif parmaklarından ve en önemlisi de kırmızı rujun bir örtü misali sardığı dudaklarından dökülen hafif iniltilerden bir sorun olduğu, onun acı çektiğini anlayabiliyordu.
"Kimse sana bir avukatla laf dalaşına girmemen gerektiğini söylemedi mi?" genç kadın her ne kadar başındaki ağrı ile bir mücadele içinde olsa da ona laf söylemekten geri durmuyordu.
"Söylenmesi için bir sebep mi vardı?" Emre onun bu oyununu devam ettiriyordu, sebepsizce. Yorgunluğunu ona söyleyip arkasına bile bakmadan bu odadan çıkmak yerine ayakta, Derin'in tepesinde dikilip onunla konuşuyordu.
Derin, yorganı istemeden kaldırdı. Üzerinin açıldığını fark etmemişti bile. Genç adam, onun bu davranışını onaylamadığını diliyle "Çık, çık, çık." yaparak bir nevi söylemiş oldu. "Evet, bir avukat her zaman haklı olur. O yüzden de kazanamazsın." Uyku sersemi olduğu için ne dediğini ya da ne yaptığını bilmiyordu. Sadece Emre'ye karşılık verebilmek için konuşuyordu.
"O avukat gerçekleri söylememek için lafları başka bir yere çekerek karşı tarafı oylarsa, karşı taraf tabii ki de hiçbir zaman haklı olamaz." Emre, muzipçe sırıttı. Derin'in bu sözlerini anlayıp anlamadığını bilmiyordu ama artık ona bir cevap vermemesinden onu anlamadığını ya da dinlemediğini anlayabiliyordu.
Genç kadın, baş ağrısından ötürü onun dediğini anlayamazken biraz seslice inledi, bu elinde değildi, istese bile engel olamıyordu. Emre'nin yüzündeki gülüş birden yok olurken biraz eğilip ona yaklaştı ve acı çektiğini anladı.
"Derin?" diye ona seslendi ama Derin ona cevap verecek bir vaziyette değildi. Genç adam, sebebini bilmeden panikledi, "Derin, iyi misin? Neden inliyorsun?" bu sefer onun omzuna avcunu yasladı, genç kadın bu dokunuş ile biraz olsun kendine gelebildi.
Derin, hafifçe aşağı doğru kayıp yüzünü tavana döndürdü, nefesini tuttu. Acı gittikçe artıyordu. "İyiyim," diyebildi güç bela. Artık uykusu kalmamıştı ama bedeninde yataktan kalkabilecek gücü de yoktu.
"Emin misin? Resmen inliyorsun!" genç adam hayretler içinde sordu, kuru bir "İyiyim" cevabı onu tatmin etmemişti. Derin, ağrının birden şakaklarına vurmasıyla birlikte çığlık atarcasına bağırdı ve yastığın iki tarafına ellerini geçirip başına yastığı yasladı.
"İstersen bir hastaneye gidelim? İyi değilsin Derin!" Emre, kalbinin ağzında attığını sandı, kalbi korkudan çok güçlü atıyordu ve bu korkudan ötürü istemeden bağırdı. Ona ne olduğunu anlayamadığı gibi Derin'de acısıyla cebelleşirken ona cevap veremiyor, onun bu korkusunu biraz olsun gideremiyordu.
En sonunda, Emre'nin bağrışlarının arasına Derin'in cılız sesi katıldı. "İyiyim, Sadece migrenim tuttu. Bugünkü düğünden herhâlde. Bir ağrı kesici alsam geçer, hastaneye gerek yok." nefes nefese konuşuyordu. Genç adam, bu cevap ile ayaklandı, onu bu halde bırakıp gidemezdi.
"Yanında ağrı kesici var mı? Yoksa almamı ister misin?" diye sorduktan sonra eğilip onun alnına parmaklarını yasladı ve parmaklarını usulca hareket ettirip masaj yaparcasına ovmaya başladı. Genç kadın, beklemediği bu hareket karşısında irkilirken kısa süre içinde onun bu hareketi sayesinde rahatladığı için sesini çıkarmadı.
"Hayır ve almana gerek yok. Zaten geçer birazdan," dese de Emre bu cevapla tatmin olmamıştı. "Hayır anlamıyorum, acı içinde kıvranıyorsun ama hâlâ daha tek başına üstesinden gelmeye çalışıyorsun. Bırak yardım edeyim." Genç adam, farkında olmadan yalvarırcasına konuşmuştu ve bu hareketi genç kadını acısına rağmen şaşırttı.
"Bunca zamana kadar tek başıma üstlendim, bundan sonra da yapabilirim," büyük bir gurur ile konuşuyor, ondan daha haklı olmaya çalışıyordu.
"Demek ki bundan sonrasında yardıma ihtiyacın var," hafif sinirli bir tonda konuştu Emre. Şu an, ne için inatlaştıklarını bilmiyordular ama aralarında bir geçimsizlik, bir üste çıkma çabası vardı.
"Kim yardım edecek bana sen mi?" Derin'in alaycı bir tonda söylediği sözler genç adamın kulaklarına dolunca kasları kavislenip çatıldı. Ona cevap olarak, "Evet." diyecekken genç kadının sesi ile konuşamadı. "Bana yardım etmek isteseydin ortaya bir anlaşma koymazdın, ikimizin de bu işlerde çıkarları var." kızgın bir tonda konuşmuştu ve onun ne tepki vereceğini ne hissedeceğini bir saniye bile düşünmemişti.
Emre'den çıt çıkmazken Derin yanlış bir şey söylediğini ve ona yardım etmeye çalışmasına rağmen ona karşı bu kadar kaba davranmasından ötürü pişmanlık duydu. Kalbinin ritmi değişirken soluğunu tutup ondan bir cevap verdi. Başına vuran ağrıdan ötürü artık uyanıktı ama gözleri kapalıydı, bu sözlerinden sonra istese de gözlerini açamazdı çünkü bu davranışı yüzünden hem utanıyor hem de çekiniyordu. Bu yüzden ondan bir tepki ve bir cevap bekledi.
Emre, ilk başta duyduğu sözler yüzünde sinirlendi, boynunun sol tarafında kalan şah damarının küt küt attığını hissetti ama sonra sakinleşti. Derin, haklıydı. Ona yardım etmek isteseydi başta ona bir anlaşma sunmaz, bir karşılık beklemez ve doğrudan Ceylin'in sağlığı için her şeyi yapardı ama böyle ilerlememişti olaylar. Bu yüzden de ona sonuna kadar hak veriyor, tek kelime etmiyordu.
Bu suskunluğu, Derin'in acı ile kıvranırken ağzından dökülen birkaç kesik nefes ve boğazından boğukça çıkan seslerle kesildi. Odadan yavaş adımlarla, ona hiçbir şey söylemeden ya da tek bir açıklama yapmadan çıkıp gitti.
Derin, gözlerini açamadan onun ayak seslerinden ve kapının açılıp kapanırken çıkardığı tok sesten odadan çıktığını anladı. Onun konuşmamasını, kendisine kızıp kırıldı, diye yorumluyordu ve bu da vicdanını okşayarak rahatsız bırakıyordu.
Derin bir nefes aldı, üzerindeki battaniyeyi kenara attı. Üzerindeki gelinliği çıkarıp, bir banyo alarak biraz olsun rahatlamayı ve bedenindeki bu ağrıları sıcak su sayesinde biraz olsun gidermeyi istiyordu.
Ayakları, odanın sıcak zeminine dokununca yataktan güç alarak ayaklandı. Baş ağrısı gözlerine de vuruyordu, bu yüzden de gözlerini istese de açamadı. Gözleri yarı açık yarı kapalı bir şekilde odanın ortasına kadar geldi.
Zorlanarak arkasında bulunan fermuarı çekiştire çekiştire açtı. Beyaz gelinlik incecik bedeninden kopup yerle buluştu. Artık üzerindeki ağırlıktan kurtulmuş, bedeni rahatlamıştı. Yavaş ve savsak adımlarla odanın sağ tarafında kalan banyoya ilerledi. Üzerinde kalan kıyafetlerden bir çırpıda kurtulup suyu ayarladı ve saçını şampuan ile yıkamadan beş dakika önce sıcak suyun ona sunduğu huzurun kollarına kendini bıraktı.
Genç adam, yeri delmek istercesine yürüyordu. Kafasında Derin'in sözleri yeniden yeniden hayat bulurken buna engel olamıyordu. En sonunda, odanın kapısına varınca anahtarı yerine geçirdi, parmakları kapı kolunu sıkıca kavradı. Bu düşünceler yüzünden onunla konuşmak istemiyordu, bundan dolayı da onun için aldığı ağrı kesiciyi tek kelime dahi etmeden vermeyi ve arkasına bile bakmadan odadan çıkmayı düşündü. Tuttuğu kapı kolunu yavaşça aşağı indirdi ve kapının açılmasını sağladı.
Derin, bir saat kadar banyoda kaldı ve bu bedenine az çok iyi geldi. Başının ağrısı geçmemişti ama bedenindeki yorgunluk az çok üzerinden kaybolmuştu.
Yatağında bornozuyla oturuyor, saçlarını elindeki baş avlusuyla kurutuyordu ki, açılan kapıyla birlikte kaşları çatıldı. Buraya sadece Emre girebilirdi zira odanın anahtarı bir tek onda vardı ama yine de bir panik yaşadı kendi içinde. Genç adamın silüeti kapıda belirince de onun olduğunu anlayıp rahatladı ama sadece üzerinde bornozuyla birlikte onun karşısında oturduğunu hatırlayınca yine panikledi.
Nefesini tutup elindeki havluyu yanına bıraktı. Ondan kaçması bir şeyi değiştirmeyecekti, Emre onu bu haliyle görmüştü bile. Sadece gözlerini onun gözlerine dikti ve bedenine bakmamasını umdu, tuttuğu nefesini geri bıraktı.
Genç adam, onu yatağın üzerinde görünce genç kadının uyanmasını istemeyerek sadece gözlerine baktı. Onun mavi gözleri, birçok kez kendisine ait olan yeşil gözlerine kilitlenmişti ama bu en uzun olanıydı, ilk defa onunla bu kadar uzun bir süre göz göze kalıyordu.
"Eczaneye gidip sana ağrı kesici ilaç getirmiştim, başının ağrısı için," boğazını temizledi ve konuşup burada ne yaptığını dile getirdi. Aslında, kendini suçlamıştı şu an, ona ilk başta geleceğini söylemeliydi. Odada tek kaldığı için Derin istediğini yapabilirdi, bundan dolayı da gelmeden önce onu aramasa bile odanın kapısını girmeden hemen önce çalmalıydı.
"Teşekkür ederim," diye mırıldanan genç kadın hemen arkasından da hızla ekledi, "Düğün beni yordu, iyi gelir diye duş almıştım."
Emre, onun önüne kadar geldi. Bilerek onun gözlerinden bakışlarını çekmezken genç kadının kalbi ağzında atıyordu. Onunla göz göze gelmek, bedeninde çocuksu bir heyecanın bedenine nüfuz etmesini sağlıyordu. En sonunda, genç adam onun hemen önünde durunca başını, boy farkından ötürü zira gözleri onun karnına ulaşıyordu, arkaya eğip kaldırdı.
Emre, büyük bir özenle ağrı kesiciden bir tane çıkardı ardından Derin için şişenin kapağını açtı. Ona uzatıp, "Al, iç," dedi usulca. Genç kadın, hafifçe kaşlarını kaldırdı. Derin, onun bunu neden yaptığını bilmediği gibi Emre'de bunu bilemiyordu. Evet, Derin'e artık ailesinden biri olduğunu söylemişti ama geçici biri için neden bu kadar zahmete girdiğini bilmiyor, bunu soru olarak düşününce de bir cevap bulamayarak kaçacak delik arıyordu ama tek bildiği şey, sebepsizce onun zor zamanında yanında olup yardım etmekti.
Derin, üzerindeki bu şaşkınlığı hemen üzerinden silkeledi. Ona yardım eden birine böyle bir tavır takınması yakışı kalmazdı. Onun elinde küçücük kalan hapı eline alarak ağzına attı ve genç adamın diğer elindeki suyu alarak hapı yutana kadar içti. "Teşekkür ederim, zahmet etmişsin bu kadar," bu sefer ses tonu kısıktı ve ona olan bir nefreti gün yüzüne çıkarmıyordu.
"Önemli değil," diyen Emre ne olur ne olmaz diye yatağın baş ucunda bulunan sehpanın üzerine ilacı ve kapağını kapattığı su şişesini bıraktı. Derin'in ağrısı geçmezse ya da geçse bile yine ağrırsa ilacı kullanabilirdi.
Arkasını döndü ve o anda, "İyi geceler," diye nazikçe konuşan ince bir ses kulaklarına ilişti. Derin ona "dur" diyemezdi zira üzerini değiştirecekti öte yandan dese bile onun odada kalmayacağını da biliyordu.
Genç adam, arkasını dönmeden, "İyi geceler, " dedi ve odadan ayrıldı, arabasına geçti. İki saat uyumayı ve ardından işlerine kafa yorarak içinde oluşan ve bir zamanlar Nefes ile yaşadığı duyguları ortadan def etmeye çalıştı.
Genç kadın, kapanan kapıya baktı bir süre. Onun birden değişen halleri, kendisine de etki ediyor, kendisinin de değişmesine sebebiyet veriyordu. Bunları anlamadığı gibi nedenini bilmiyordu ve büyük ihtimalle bunu ona sormadan da öğrenemeyecekti.
.....
Genç kadın, sabahın ilk ışıklarıyla gözlerini açtı. Geçe başında oluşan ağrı yok olmuştu, bu yüzden de kendini iyi hissediyordu. Esneyerek yatakta oturdu ve sırtını arkasında bulunan bazaya yasladı. Bir dakika kendine zaman tanıyıp ayılmayı bekledi. Gece geç uyuduğu gibi az uyumuştu, etkisi bedeninde yorgunluk olarak hissediliyordu ama başı ağrımadığı için bu yorgunlukla başa çıkabilirdi.
Odada saat yoktu, bu yüzden de komodinin üzerinde buluşan telefonunu eline aldı.
Dikkatini, saatten çok ona gelen mesaj çekince hemen kimden geldiğine ardından da ne yazıldığına baktı.
Emre: Babaannem, sabah kahvaltı için eve dönmemizi istedi ama hâlâ daha kötüysen ona cevap olarak gelemeyeceğimizi söyleyebilirim ve merak etme, bu durumu anlayışla karşılayacaktır.
Derin'in parmakları çok geçemden ona cevap verebilmek için telefonun ekranında, klavyenin üzerinde gezindi.
Derin Yade: Gideceğimizi söyleyebilirsin, gece getirdiğin ilaç çok iyi geldi. Şu an gayet iyiyim.
Derin, ister istemez komodinin üzerinde bulunan ilaca baktı. Kendisi düşünülerek yapılmış olan her davranış insanın ruhunu okşuyordu.
Emre, mesajı görmüştü ama bir cevap yazmamıştı, genç kadın bunu bir onaylama olarak kabul etti ve hazırlanmak için yataktan indi. İlk önce banyoya gidip ihtiyaçlarını giderdi ardından odaya dönerek eşyalarını çantasına koydu. Gelinlik, büyük olduğu için güç bela onu çantaya tıkmayı becerdi. En sonunda, mavi gözleri odanın içinde dolanarak eksik herhangi bir şeyinin olup olmadığını kontrol etti ve odadan çıktı.
Aşağıya inince, Emre'nin nerede olduğunu bilmediğini hatırladı. En son onu odadan çıkarken görmüştü ama nereye gittiğini soramamıştı. Kafası karışık bir şekilde lobide durup düşündü, bir yandan da kolunu aşağıya çeken ağır çantasını taşımaya çalışmakla meşguldü.
En sonunda onu araması ya da mesaj atması gerektiğini düşünürken elindeki siyah çantanın biri tarafından alınmasıyla hızla arkasına döndü ve çantasını alan kişiyle burun buruna geldi. Anın vermiş olduğu panik ve korku ile nefes nefese kalırken gözleri hafifçe büyümüştü.
"Sakin ol, benim," diyen Emre onun sakinleşmesini bekledi. Dip dibe olduklarını fark ederek bir adım geriye gidip aralarına bir adımlık mesafe soktu.
Aslında onun mesajını okur okumaz yukarıya, yanına çıkacaktı ama hazırlanması için beş dakika tanımıştı ona. Bu yüzden de lobide karşılaşmışlardı ama bu karşılaşmaları biraz korkulu olmuştu.
Genç kadın, başını sallayıp onu onayladı. İkili, ilk önce otelden çıkıp otoparka geçti ardından Emre'nin sürmüş olduğu arabayla birlikte otoparktan ayrılmış oldular.
"Tekrardan teşekkür ederim," diye mırıldandı Derin. Bunu neden habire yaptığını bilmiyordu ama içten içe nedenini, ona bu kadar iyi davranıyor oluşunu merak ediyordu. Aileden birisine bu kadar yakın davranacağını düşünmediği için bunun altında başka nedenler arıyordu.
Emre, onun bu sorusunu eş geçerek, "Kimliğin yanında mı?" diye sordu. Derin'in habire teşekkür ediyor ölüsü canını sıkıyordu çünkü bunu bir karşılık beklemeden yapıyordu ama Derin'in ona minnettar oluşu hoşuna gitmiyordu.
Genç kadın kaşlarını çattı. Onun bu sorusunu beklemediği yüzünden çok net bir şekilde anlaşılabiliyordu. "Evet, yanımda. Her zaman yanında taşırım," derken gözleri onun üzerinde sorarcasına dolanıyordu.
"Neden sordun? Ne için lazım olacak?" kısa bir süre genç adamdan ses gelmeyince bunu sorarak öğrenmeye çalıştı. Ona cevap olarak Emre, derin bir nefes çekti. Ona bunu soracak vakti yoktu bu yüzden de düz ve ciddi bir sesle "Evleniyoruz," dedikten sonra direksiyonu kırarak sola saptı ve yoluna devam etti.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 45.84k Okunma |
3.36k Oy |
0 Takip |
63 Bölümlü Kitap |