39. Bölüm

💚3. Bölüm💚

Elif
mavii_bulutt345

şilin En Koyu Hali

 

3. Bölüm: Ahenkle Edilen Dans

 

Giydiği mor elbiseye uygun bir göz makyajı yapmayı düşünen genç kadın, istemeden Burcu'nun heyecan ile sarf ettiği sözler yüzünden irkildi. "Ay sana çok yakıştı bu elbise, sen de çok güzel taşıyorsun ama," dedi ve onu beğeni ile süzdü genç kadın. Derin, makyaj masasına oturmadan hemen önce Burcu'ya utanç ile gülümsedi.

 

Burcu, kendisinin uzun süredir giymediği mor bir elbisesini ona vermeyi teklif edince Derin kıramamıştı onu. Özenle seçtiği yeşil elbisesi ile kıyas yapacağını söylemişti ama buna gerek kalmadığını kendi gözleriyle de görebiliyordu. Burcu ile bedenleri hemen hemen aynıydı, elbise ona bol gelse de bu pek belli olmuyordu, aksine bedeninde uçuş uçuş durmasına neden olmuştu.

 

Her günleri, artık rutin olduğu için, aynı geçiyordu. Bu da zamanın nasıl akıp geçtiğini fark ettiremiyordu insana. Günlerin, ayları kovaladığı gibi saatler de günleri kovalıyordu. Bu koşuşturma da çok kısa bir an oluveriyordu.

 

Emre ile konuşmasının üzerinden geçen günlerin ardından, sonunda davet edildikleri günün ortalarındaydılar. Genç kadın, elinde olmadan karnında uçuşan ama onun göremediği kelebekler yüzünden heyecanlandığını hissedebiliyordu.

 

İlk defa Emre ile bir yerlere gideceklerdi, sahte de olsa onun eşi konumundaydı ve bir an için olacakları düşünmeden bunu düşünmek onu mutlu ediyordu. Kısacık bir zaman dilimi bile huzurlu hissetmesine yardımcı oluyordu. Kısa bir an için gözlerini kapatıp geçirecekleri anları hayal etmeye çalışsa da kalbinin birden hızlanması yüzünden bu girişimi yarım kalmıştı.

 

"Ne yapmayı düşünüyorsun?" diyen Burcu'nun dibine kadar geldiğini bile fark edemeyen genç kadın gözlerini açınca dudaklarını aşağıya doğru sarkıttı. Yüreğinde hissettiği eksiklik duygusu canını yakmıştı. "Makyaj yapmayı pek beceremiyorum ama hep Eylül bana yardım ederdi," üzgünce dudaklarından çıkan kelimeler, yüzünü düşürmüştü.

 

Burcu duyduğu ismi tanıyor, onun acısına hak veriyordu ama şimdi bunun yeri ve zamanı değildi. Yengesi ile bir ara dertleşmesi gerektiğini aklında not aldı ve masaya eğilip onun malzemelerine göz attı. "Bence sade bir şeyler deneyelim," diyerek hem fikrini belirtti hem de bu konuyu değiştirmeye çalıştı.

 

Birkaç parçayı eline alırken Derin de onu onaylamıştı. Ona bırakmaya karar verdi, eline yüzüne bulaştırmayı istemiyordu. Burcu paleti eline alıp göz makyajına başlarken Derin de bir yandan sessizlik olmasın diye konuşmak istedi. "Sen galiba benden beceriklisin bu konuda," dediğinde kıkırdadı.

 

Burcu ona tebessümle baktı. "Sen bakma babaannemin şimdi çok fazla makyaj yapmadığına. Önceden," lafını kesip yaşını hesapladı, bu bilgiyi vermesi gerektiğini hissetti. "Ben yaklaşık dokuz yaşlarındayken o hep makyaj yapardı," hatırladığı geçmiş, yüzündeki gülümsemenin büyümesine neden oldu.

 

"Deneyip yapa yapa bunu profesyonel bir şekilde yapmaya başladı. Ben de bir yandan onu izliyordum tabii. Sessizce bekler, sıranın bana gelmesini büyük bir hevesle gözlerdim." elindeki iş bitince aldığı malzemeleri yerine bıraktı. Derin'in yüzüne bakıp bir hata yapıp yapmadığını kontrol etti ve olmadığı kanısına varınca bu sefer yanakları için birkaç malzemeyi açıp uygulamaya başladı.

 

"Sonraları, her ne kadar zararlı olduğunu söylese de, kanıma girdim ve bana da öğretti. Arada sırada canım sıkıldıkça makyaj yapmayı seviyorum," Derin'in hayranlıkla ona baktığını görünce utançla gözlerini kaçırdı ondan. "Şey gibi düşün, bir ressam tuvale resim çiziyor gibi," onu dinleyen genç kadın bu benzetme karşısında güldü.

 

"Bence sen çok yeteneklisin," diye itiraf eden Derin aklına gelen sözleri eklemekten çekinmedi. "Yani mutfak dışındaki her şeyde," gülerek sarf ettiği bu sözler ikisinin de kahkaha atmasına neden olmuştu. Burcu kendisini savunacak bir şeyler düşünse de bu konu hakkında diyebileceği pek bir mevzu yoktu, yine de bu sohbet onu mutlu etmişti. Aynı konu üzerinden farklı bir şeye değindi.

 

"Ağabeyim mutfak konusunda benden daha iyidir, ben biliyorum yemek yapmayı ama sevmiyorum. Yemek daha güzel bence," diyerek güldüğünde Derin bir an için ona bakakaldı ama çabuk toparlayabildi. Emre hakkında zaman geçtikçe daha fazla şey öğreniyordu ve bu da onu mutlu ediyordu.

 

Yeni girdiği bir evi ya da şehri keşfetmek gibiydi bu, karşı koyamayarak anın büyüsüne kapılıp gidiyordu genç kadın. Bunun yanında öğrendiği bilgileri de aklında tutmayı ihmal etmiyordu. Burcu işini bitirip son rötuşları yapıyor, bir hata yapıp yapmadığını kontrol ediyordu. "Ben onu hiç yemek yaparken görmemiştim," diye itiraf etti Derin.

 

"Bu sıralar çok yoğun, senin de bildiğin gibi. Bu yüzden denk gelmemişsindir ama bir yemek yapar var ya, parmaklarını da yersin," Burcu, ağabeyinin yaptığı yemeklerin tadını damağında, kokusunu burnunda hissedebiliyordu. Ağabeyi ile mutfakta zaman geçirmeyi çok severdi Burcu, bunu da eklemek istedi. "Ağabeyim boşanmadan önce çok yemek yapardı, birlikte mutfağı batırana kadar çeşit çeşit yemekler yapardık."

 

Genç kadın, Nefes'ten bahsetmedi. Hem ondan nefret ediyordu hem de ağabeyinin yeni eşinin yanında bundan bahsetmenin pek doğru olmayacağını düşünmüştü. Mazi, mazide kaldığında can yakmıyordu. Burcu, aklına gelenle birlikte heyecanla konuştu. "Belki sen rica edersen yeniden mutfağa girebilir," dediğinde Derin hayret edercesine onun yüzüne bakmıştı.

 

"Hem ağabeyim ne zamandır bir şeyler yapmıyor, ona da iyi gelir," Burcu işini bitirip makyaj masasına arkasını dayamıştı. Yengesinin tepkisini bekliyor, ona katılmasını umuyordu. Derin ne diyeceğini bilemeyerek bir müddet ona baktı. Bu hali, sorgulaması yüzündendi çünkü onların bildiğine göre Emre ile aralarında bir gönül ilişkisi yoktu. Burcu'ya yapamayacağını söyleyip hevesini de kırmayı istemiyordu.

 

"Ağabeyini biliyorsun Burcu," diyerek söze başladı. "Biraz huysuzdur ve senin de dediğin gibi bu aralar çok yorgun, dinlenmeye bile pek vakit bulamıyor," Derin, onun düşen omuzlarından ve gözlerindeki parıltının kaybolmasından istediği cevabı vermediğini anlayabiliyordu. "Şansımı denerim," dedi birden, onu üzmeyi istememişti ve ona kıyamamıştı. Konunun kapanmasını umdu.

 

Burcu ona hak vererek başını salladı, ağabeyinin huyunu ondan daha iyi biliyordu. "Makyajını bitirdim," demesinin ardından hayranlıkla onu süzdü. "Bence sana çok yakıştı, hem gözlerini de ön plana çıkarttı. Ayrıca çok da ağır olmadı," bir ara, laf arasında bunu konuşmuşlardı. Derin'in dile getirdiği bu durumu unutmayan Burcu, buna göre hareket ederek işlemini yapmıştı. Derin aynadan kendisine baktı. Gözlerindeki koyu ton, onun dediği gibi gözlerini öne çıkartıyordu. Dudaklarındaki ruj da canlılık katmıştı yüzüne.

 

Saate gözleri kaydı, tam da tahmin ettiği gibi işlerini halletmişti. Elbisesini giymeden önce saçlarını maşa ile hafifçe dalgalandırdığı için sadece son kez her şeyi kontrol edip aşağı inerek Emre'yi beklemesi kalmıştı. Genç adam, trafik yüzünden beklenilen saatte gelemediği için eve girer girmez Hakan Beylerin odasına girerek duşa geçmişti. Aralarında konuşup buna karar vermiş; Emre'nin dedesinin odasında, Derin'in de ikisinin kaldığı odada hazırlanması gerektiğine ikna olmuşlardı.

 

"Ben bir ağabeyime bakayım, belki bir ihtiyacı vardır. Sen de herhalde aşağıya inersin," diye fikir yürüten genç kadına karşılık olarak, "Ben ilk önce Ceylin'e bakacağım. Sağ olsun Sena Hanım onu ikna etmiş, aralarında anlaşmışlar ama onu görmeden çıkmak istemiyorum." cevabını vermişti. Burcu başı ile onu onaylamakla yetindi ve odadan ayrıldı.

 

Genç kadın, aynadan kendisine baktı ve omuzlarından aşağıya doğru dökülen bukleleri eli ile geriye doğru savurdu. Uzun zamandır, işten ve güçten vakit bularak bu şekilde giyinip süslenmemişti. Ceylin'in küçük olduğu zamanlarda ise bu tür organizasyonlara davet alsa da gitmemeyi tercih etmişti.

 

Hoşuna giden beden, onu bir hayli mutlu etmişti. Ayaklanıp elbisesini düzeltti ve yatağının üzerine hazırlayıp bıraktığı beyaz çantasını omzuna astı. Gümüş renkli zincirin çıkardığı şıngırtı odaya doğru süzüldü. Genç kadın açtığı kapıdan geçip kızının odasına geçince onun, Sena Hanım ile birlikte oyun oynadıklarını görünce tebessüm etti.

 

Küçük kız, annesini fark edip duraksadı ve mavi gözlerini büyütüp annesini süzdü. "Prenses gibi olmuşsun anne!" diyerek coşku ile konuştu ve ayaklanıp annesinin tülden yapılmış olan eteğine dokundu. Bu elbise adeta küçük kızı büyülemişti. Annesini birçok kez elbise ile görmüştü ama bu hepsinden daha hoş ve ışıltılıydı, ona hayran kalmamak elde değildi.

 

"Sen de öylesin bir tanem, benden daha güzelsin" diyen genç kadın hafifçe eğilip kızının yanağını okşadı, bu sözleri küçük kızı çok mutlu etmişti. Sena Hanım merakla, "Çıkıyor musunuz?" diye sordu. İkisinin gözleri kesişince Derin cevapladı, "Emre hazırlanıyordu, ne yaptı bilmiyorum. Ben aşağıya inip onu bekleyeceğim," cevabını verince yaşlı kadın belli belirsiz başını salladı. Torununun vazgeçip gitmeyeceğini düşünmek onu geriyordu.

 

Mavi gözlerini yeniden kızına yönlendirdi. "Anlaştığımız gibi Ceylin. Sena Hanım'ı üzmüyorsun ve uyku vaktin geldiğinde yatıyorsun. Ben ne zaman geleceğimizi bilmiyorum. Olur da geç gelirsek bizi sakın bekleme anlaştık mı?" kızının sözlerine itaat edercesine salladığı başı, onu memnun etmişti. Onun yanağını öptü ve doğruldu.

 

"Size iyi eğlenceler dilerim," bakışları kızı ve Sena Hanım arasında dolanıp kızında sabit durunca, "Size de kızım," cevabını aldı ve arkasını dönerek odadan ayrıldı. Eğildiği için ağzına gelen safra tadı, yüzünü buruşturmasına sebep oldu. Eli dudaklarını bastırdı ve yutkunarak kusma isteğini bastırdı. Eşzamanlı olarak da bir müddet gözlerini kapatmıştı.

 

Genzindeki acı tadı gidermek için derin soluklar alan genç kadın, aklına gelen düşünce yüzünden kaskatı kesildi. Yoksa hamile miyim? Sorusu beyninde yankılanıp canını yakıyordu. Boştaki eli karnına ulaştı ve Derin bebeğini hissetmek istercesine avucunu karnına bastırdı. Gözlerini kapatıp aşılamanın üzerinden kaç günün geçtiğini düşündü. Tam olarak 38 gün geçmişti. Evliliklerinin olduğu gün yapılan bu operasyondan sonra genç kadın doktorunun söylediği tarihlerde testler yapmıştı ama hepsi de negatifti.

 

Yine de ümitsizliğe kapılmadan ilaçlarını kullanmış, bedenine iyi bakmıştı. Yarından sonraki gün ise bu durum için doktor randevusu vardı, testler yapılıp durumu kesinleşecek, kızı için tedavinin bir diğer kısmına geçilecekti. Test kutusunun üzerinde yazan cümle onu titretti. Kesin Sonuçlar İçin Doktorunuza Başvurun. Genç kadın, farkında olmadan hamileliğinden kaçmaya çalıştığını yeni yeni fark ediyordu. İlk belirtileri hissettiğinde doktoruna haber vermemiş, aksine böyle bir ihtimal olmasına rağmen hasta olduğunu düşünmüş, gerçeği kabul etmek istememişti.

 

Genç kadın biliyordu ki, anlaşmanın ikinci kısmına gelmişlerdi. Giderek yaklaşan sonuç onu geriyordu. Kızının tepkisinden korkuyor, onu kıskanmasından korkuyordu. Her ne kadar Ceylin gerçekleri bilmese de, doğacak olan kardeşinin bilinen bir babası vardı. Genç kadın, okulda arkadaşlarını kıskanan kızının kardeşine olacak olan tavırlarından korkup çekiniyordu.

 

Aklına gelen bir diğer gerçek yüzünden duvara tutunmak zorunda kaldı. Bir evladımı daha babasız büyüteceğim. Gerçekler, yaşanmadan etki etmezdi. Genç kadın bunları planlamış olsa da şimdi buz gibi gerçek yüzüne çarpıp canını yakıyordu. Dudaklarındaki eli kayıp hızlı hızlı çarpan kalbinin üzerine kondu.

 

O iyi olsun da biz bunun da üstesinden geliriz. Aklından geçen cümle gönlünü rahatlatmıştı. Bir çiçeğin ferah kokusunu ciğerlerine doldururcasına havayı soludu ve kasılan kaslarını gevşetti. Fark ettiği durum, bedeninin tepki vermesine neden olmuştu. Genç kadın, geç kalmamak için çabucak toparlanmaya çalıştı.

 

"Yenge," diyerek seslenen Burcu ile birlikte hızla gözlerini açıp ona bakınca genç kadının endişe ile kendisini süzdüğünü gördü. "İyi misin? Ağabeyim aşağıda seni bekliyorum da, çağırmak için gelmiştim," izahını yapıp yengesini bu şekilde bilgilendirdi. "İyiyim," cevabını verdi onun hemen ardından, endişe edip korkmasını istememişti. "Ben de başım ağrıyınca gözlerimi kapatmıştım," yalanını uydurdu hemen.

 

Burcu başını salladı, "İstersen hemen ilaç getireyim sana," dediğinde Derin ona, "Benim yanımda var, sen dert etme cevabını verdi," Burcu'nun yalanına inandığını görebiliyordu. Avukat olmasının en büyük avantajlarından birisi de yalan söyleyebilmesiydi. Pek hoşuna gitmediği için buna başvurmasa da bu tür küçük olaylarda bir kurtarıcı oluyordu bu durum.

 

Ona veda edip merdivenlere yöneldi. Basamakların ortasına kadar geldiğinde Emre ile göz göze gelen genç kadın, onun karşısında nefesinin kesildiğini hissetti. Özel bir gün olduğu için her zamankinin aksine siyah değil gri bir takım giymişti. Jöle ile şekil verdiği saçları kusursuz gözüküyordu. Ona bakan ve içine kapıldığı yeşil gözleri, duraksamasına neden olsa da çabucak kendisine gelmeyi başardı ve son basamağı da aştı.

 

Genç adam, sol kolundaki düğmeyi de geçirince hazır olduğunu düşündü. Burcu az önce yanından ayrıldığı için beklediği kişinin biraz sonra geleceğini bilerek ceketini ilikliyordu. Önündeki ilikleri de halledince duyduğu topuklu sesleri sayesinde başını kaldırıp merdivene odaklandı. Şimdiden bu işten sıkılmışken ilerleyen saatlere nasıl tahammül edeceğini bilemiyordu.

 

Görüş açısında Derin girdiğinde, ondan etkilenmeden edemedi. Bedenini saran elbise oldukça zarifti. Kollarını bir tül sararken elbisenin etekleri de tülden yapılmıştı. Belindeki kumaş kemer, vücudunu olduğundan daha ince göstermişti. Genç adam yutkunurken buldu kendini. Yaşadıkları yüzünden duygularından kaçıp kurtulabilirdi ama içinden ve kalbinden gelen dürtülerden kurtulamazdı.

 

Başını ondan çekip biraz ilerideki yapay çiçeğe yönlendirdi. Vücudunda hissettiği değişiklik yüzünden kendini toparlama ihtiyacı hissetmişti. "Hazır mısın?" diye sorup bedenindeki elektriklenmeyi gidermeye çalıştı. "Hazırım," cevabını alınca arkasını döndü ve, "Çıkalım o halde," dedi.

 

Derin gözlerini devirmeden edemedi. Onun bu soğuk halleri sinirini bozuyordu ama bunu dile getirmedi. Emre önden ilerleyip evden çıkarken onu takip etmekle yetindi. Arabadaki yerlerini aldıklarında Emre arabayı ilerletip otomatik kapının onlar için açılan kısmından geçti ve navigasyonu ayarlayarak talimatlarına uydu. Genç kadın konuma baktı ve yaklaşık elli dakika sonra gidecekleri yere varacaklarını gördü.

 

Genç kadın, başını cama çevirip ne kadar süre yolu seyrettiğini bilemiyordu ama Emre'nin konuşması daldığı yerden çekip aldı onu. "Stres yapıp heyecanlanma ben hep yanında olacağım, soruları cevaplarım senin yerine," dedi, ondaki bu gerginliği fark ederek. Yola çıktıklarından beri dışarıyı seyreden genç kadın bir yandan da elleriyle uğraşıp duruyordu. Emre, zaman içerisinde onun bunu düşünürken ya da stres altındayken yaptığını çözmüştü.

 

Derin bunun fark edildiğini duyunca istemeden şaşırdı. Emre'nin yola odakladığı gözlerinin ona değdiğini görmemişti. Bunu nerden anladığını çözerken ona bakakaldığını hissedip kendini toparlayarak cevap verdi, "Tamam, teşekkür ederim," cevabı aralarında geçen tek diyalog olmuştu.

 

Araba, lüks bir mekânın önünde durunca Emre arabadan inip Derin'in kapısını tuttu. Genç kadın bunun bir nevi 'gösteriş' olduğunu bilse de yine de mutlu hissetmişti. Valenin kullandığı araba yanlarından geçerken Emre ona kolunu uzattı. Şimdi genç kadın bir ona, bir de aralarındaki kola bakıyordu.

 

"Kameralar bizi çekiyor," dediğinde etraftaki kameramanları yeni fark edebilmişti zira aklı, eşinin yakınları ile karşılaştığında nasıl davranıp neler söyleyeceğini planlıyordu. Ona uyup koluna girince beraber adımlayıp soru soran muhabirleri geçiştirerek mekâna giriş yaptılar.

 

Kabanlarını girişe bırakınca Derin yanlarına hızla gelen kadına baktı. Emre'yi tanıdığı gözlerinden okunabiliyordu. "Emre'ciğim," diyerek onunla selamlaştı. Onları izleyen genç kadın Emre'nin bundan hoşlanmadığını ama nezaketen de sesini çıkartmadığını görebiliyordu. "Bu ne güzel bir sürpriz böyle, sizi beklemiyorduk," açık sözlülük ile dile getirdiği sözler Derin'i şaşırtmıştı.

 

Kadın, kendisine dönüp sarıldığında Derin ona ayak uydurdu. Kadın yüzüne bakıp duraksadı ve en sonunda, "Derin'di, değil mi?" sorusunu sorunca Emre eşinin beline elini koyup kendisine yasladı, genç kadın şok üzerine şok yaşarken, "Evet öyle, Efsun," ismini bilmesini, akrabası olmasına yormuştu.

 

"Ben de damadın ablasıyım, düğüne gelmiştik belki beni hatırlamışsındır," deyip gülümsediğinde genç kadın kendisini boşlukta hissetti. Emre'nin akrabaları ile ayaküstü de olsa tanışmıştı ama onu çıkardığı söylenemezdi. Efsun onun hatırlamadığını gözlerinden anlayıp, boş ver, dercesine elini havada salladı. "Kapıda kaldınız buyurun geçin," deyip önden ilerleyerek onlara yerleri gösterdi.

 

Derin, bir yandan yürüyor bir yandan genç adamın beline doladığı koluna bakıyordu. Bedenine, bu kadar yakın olması yine dengesini altüst etmişti. Genç adam, onun bakışlarını görerek, "Böylesi daha iyi olacak, bizi normal bir çift sanmalılar," cevabını verdi. Bunun düpedüz yalan olduğunu biliyordu çünkü bu, içinden gelmişti. Her ne kadar o, bunu düşünceleri ile bastırmak istese de.

 

Büyük bir masaya geldiklerinde sesler kesilmiş, herkes başını kaldırıp kimin geldiğini görmek için duraksamıştı. Uzayıp giden masa Derin'i şaşırtmış, herkesin neden bir yerde toplandığını sorgulatmıştı ona. Herkesin yüzünde gördüğü şaşkınlık yerini gülümsemeye bırakırken Efsun'un onlar için ayırdığı yere oturduklarında konuşmalar devam etmişti. "Herkesi bir araya toplamak istedik," duraksadı ve Derin'e ithafen konuştu. "Buradaki herkes Emre'nin akrabası, diğer masada ise gelinin akrabaları var."

 

Derin, onun gösterdiği yere baktı. "Böyle olmasını istemişler, biz de uyduk. Davetliler de yavaş yavaş geliyor," cümlesini tamamlayınca onun hemen ardından çalan telefon, dikkatlerini dağıtmıştı. Emre, ceketinin cebinden telefonunu aldı ve baktı. Bir an için tereddüt etse de ayaklandı, "Müsaadenizle, ben hemen gelirim," der demez hızlı adımlarla oradan uzaklaştı. Bu aramanın hoşuna gitmeyeceğini biliyordu genç adam.

 

"Açıkçası Emre'nin bir daha evleneceğini düşünmemiştim," diyen Efsun aralarındaki diyaloğu başlatan taraf oldu. Derin, bir kez daha onun açık sözlü olduğunu düşünmüştüm. "Emre geçmişte çok acı çekmiş," sözlerinin ardından onun kahverengi gözlerindeki acıyı görebildi. Efsun'un yaşanılanları bildiğini anlamış oldu. Yanlış bir şeyler söylemenin verdiği korku, dilini damağını kurutmuştu. Masadaki meyve suyuna uzandı.

 

"Yaşayacağımız şeyler maalesef ki biz seçemiyoruz," Derin meyve suyundan yudumlar alırken onun boşluğunu Efsun dolduruyordu. "Ama Emre'nin bunları atlatmış olmasına çok sevindim," genç kadının gözlerinin içi parlayınca Derin gülümsedi. Ondaki bu samimiyet onu rahatlatmış, bu ortamın gerginliğini üzerinden çekip almıştı.

 

Bir müddet karşı tarafı dinleyen Emre, en sonunda, "Beni ilgilendirmiyor," cevabını verince hırsla telefonunu kapattı. Elini yasladığı duvarın soğukluğu avuç içini uyuşturmuştu. Sakin kalmak için derin soluklar alırken buldu kendini. Duyduklarını hazmetmesi güçtü ama bu konuyla ilgilenmek istemiyordu, hayatından çıkan kişilerle uğraşmak canını yakıyordu.

 

"Evliliğinizi pek beklemiyorduk ama bütün aile olarak buna çok sevindik," diyen Efsun'un ardından Emre gelip yerine oturunca Derin bir şey söyleyemedi. Emre, bir bardak su alırken genç kadın onun ellerinin titrediğini görebiliyordu. Bunu sormaya fırsat bulamadan Efsun konuştu. "Gelin ve damat piste geliyor," dediğinde yüksek sesli müzik etrafı dolduruyordu. Derin bakışlarını ondan çekip piste yönlendirdi, onu rahat bırakması gerektiğini hissetmişti.

 

Boş bardağı masaya bırakıp kravatını çekiştirerek kendisini dizginlemeye çalışan genç adam, piste çıkan çift sayesinde pek dikkat çekmiyordu. Yerinde dikleşip toparlandı ve çifti seyretti. "Siz de dans etsenize," diye fikrini belirten Efsun sesini onlara duyurabilmek için biraz yükseltmişti. Derin, eşine bakıp onun neler düşündüğünü anlamaya çalışırken Efsun da onları bekliyordu.

 

Bunun göz boyamak için çok iyi bir fikir olduğuna karar veren Emre, gözlerini kırparak konuşmadan Derin'e durumu anlatmaya çalıştı. "Çok iyi düşündün Efsun," dedi ve ayaklanıp Derin'e elini uzattı, gürültü ve dansın aklını kurcalayan düşünceleri kovmasını umuyordu.

 

Genç kadın, başını kaldırdı ve elini onun eline hapsedip dikkatlice ayaklandı. İkili masadan ayrılıp pistin ortasına kadar geldiğinde Emre onun sağ elini tuttu ve diğer elini beline yerleştirdi. Derin vakit kaybetmeden sol elini onun omzuna yaslayınca şimdi normalden daha da yaklaşmışlardı birbirlerine.

 

Genç adam, elbisenin eteklerine basmamaya özen göstererek dansın ritmine ayak uydurmaya çalıştı. Derin heyecandan ellerinin terlememesini umarak ona onun gibi yaptı, ritme ayak uydurdu. Etraflarındaki çiftlere gözü kaydı, hepsi müziğin ruhunun içlerine içlemesine izin veriyordu.

 

Kalbinin atışı hızlanırken Derin bunun fark edilmemesini umdu çünkü neredeyse dip dibeydiler. Emre'nin nefesini teninde hissedebiliyordu. Dayanamayarak, "İyi misin?" diye sorunca onun yeşil gözleri, odaklandıkları noktadan onun gözlerine ilişti. "İyiyim," cevabının onu tatmin etmeyeceğini bilse de bundan başka cevabı yoktu genç adamın.

 

Derin, bir şey demedi. Artık onun bu kayıtsızlığını umursamıyordu. Onu görmezden gelişlerini, bir mevzu dışında konuşmamalarını kafasına takmıyordu, her ne kadar bu canını yaksa da. Genç kadın, imrenerek yanlarında dans eden çifte baktı. Birbirlerine aşkla bakan ikili canını yakmıştı, yutkunamadı bile. İmkansıza âşık olmak çok zordu.

 

Başını dahi kaldırıp onunla göz göze gelememişti genç kadın, bir tavus kuşunun yaptığı şekilde hareket edip duygularını bu şekilde örtbas ediyordu. Bedenleri yakınken gözleri de birbirlerine değince içindeki kelebekler uçup canını yakıyordu. Emre'nin kulağına doğru yaklaştığını hissedince soluğunu tuttu ve diyeceklerini bekledi.

 

"Heyecan yapmana gerek yok," dediğinde genç kadın dişlerini sıktı, onu uyarmaktan başka bir dediğinin olmaması sinirlerini bozmuştu. Susup devamını dinledi. "Etrafta kimsenin olmadığını ve sadece ikimizin olduğunu hayal edersen daha rahat hareket ederin," bu sözler onu dumura uğratmıştı çünkü ondan beklenmeyecek kadar nazik konuşmuştu genç adam.

 

Bakışlarını ona çevirdi, onun dediklerini yaptı ve sadece ikisinin olduğunu hayal etti. Bu, kasılan bedeninin gevşemesine yardımcı olmuştu ama yine de gergindi, buna engel olamıyordu. Bu sefer gözlerini ondan kaçırmadı, etrafa bakmak hoşa gitmiyordu, eline geçen bu fırsatı da değerlendirmesi gerektiğini hissediyordu.

 

Emre'nin bakışlarının altında, kendisini huzurlu hissederken aklına evlendikleri gün de dans ettikleri an geldi. O zaman ilk defa beraber dans etmişler, ahenk ile bedenlerinin pistte süzülmesine izin vermişlerdi, tıpkı şimdi olduğu gibi. Genç kadın, nefesini ciğerlerine çekip anın mutluluğunu içine hapsetti.

 

Aynı an, tek bir duyguya vesile oluyordu: Aşkın bedene usulca süzülmesine.

 

Bölüm : 28.12.2024 17:02 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...