40. Bölüm

💚4. Bölüm💚

Elif
mavii_bulutt345

Yeşilin En Koyu Hali

 

Bölüm: 4- Duygularla Saklambaç Oynamak

 

Gecenin ilerleyen saatleri, ikisi için oldukça sıkıcı geçmişti. Ortada dönen muhabbeti dinliyor gibi yapıp yeri geldiğinde gülüp yeri geldiğinde onay verir şekilde başlarını sallamak ile yetinmişlerdi. Bir vakitten sonra, bunlar bile onların sinirini bozmaya yetmişti.

 

Genç kadın, saatini çıkardığı için telefonunu çantasından çıkartıp saate baktı ve mesajlarını kontrol etti. Burcu'nun onun için attığı mesaja tıklayınca yorgunluğuna rağmen yüzünü bir gülümseme kapladı. Burcu, onun için Ceylin'i uyurken çekmiş, altına da çok eğlendiklerine dair kısaca bir şeyler yazmıştı. Derin ona cevap olarak teşekkür edip iyi geceler dilemişti.

 

Gelen davetliler yavaş yavaş mekândan ayrılırken müziğin sesi biraz kısılmıştı. Emre, Derin'e yaklaştı. "Kalkalım mı? Seninle konuşmam gerek," dediğinde Derin başını salladı. Müsaade isteyip ayaklandıklarında Efsun onları fark ederek ayaklandı. "Ben de sizi geçireyim," dediğinde birlikte çıkışa kadar ilerlediler.

 

İkili, üzerlerine kabanlarını geçirirken Efsun Emre ile vedalaştı. "Bize biraz müsaade eder misin?" diyen Efsun, genç adamın kaşlarını çatmasına neden olmuştu. Yeşil gözlerini eşine dikti ve onun tepkisini kontrol etti. Derin, ne olduğunu anlayamadığı için afallayan bakışlarının ardından verdiği onayın ardından genç adam, "Ben arabadayım," diyerek yanlarından ayrıldı.

 

Efsun, temkinli davranmak adına gözlerini etrafta gezdirdi. Kimsenin yakınlarında olmadığını görerek ona yaklaştı. "Benim açık sözlü birisi olduğumu konuşmalarımdan ve davranışlarımdan anladın sanırım," diye çekince ile cümlesine başladı. Onun tepkisinden korksa da biraz sonra sarf edeceği kelimeleri içinde tutamamıştı.

 

"Emre hakkında konuşmak istiyorum seninle. Lafı çok uzatmayayım seni bekliyor, saat de geç oldu," onu dinleyen genç kadının kısa sürede üzerindeki şaşkınlığı atarak merakla kendisini dinlediğini görebiliyordu. Bu, onu biraz cesaretlendirmişti. Sözlerine devam etti.

 

"Haddimi aşmak istemiyorum. Ben sadece teşekkür etmek istemiştim," onu dinleyen Derin'in dudakları aralandı. Ne diyeceğini bilmiyordu. "Ne için?" diye sorarken buldu kendini. Düğünün gürültüsü ve onu sıkan ortamı düzgün düşünmesini engelliyordu.

 

"Biliyorsun Emre kolay şeyler yaşamadı. Annesi ve eski eşinden çok büyük yaralar aldı, toparlanması pek de kolay olmadı," Derin'in kaşları hafifçe kavislendi, Nefes ile yaşadıklarını biliyordu ama annesinden çok bahsetmemişti. Genç adam, duyguları ile saklambaç oynamayı seçerek yaşadıklarından kaçmaya çalışmıştı.

 

"Ama sizi dans ederken gördüm, çok güzeldiniz," mutlulukla konuşan Efsun, gözleriyle de içinde yaşadığı coşkuyu dışarıya yansıtabiliyordu. "Geçmişini bir kenara bırakıp geleceğe odaklanması beni mutlu etti, yaşadıklarına bizzat şahit olmuş birisi olarak onun bu halini görmek beni oldukça memnun etti," genç kadın şimdi daha iyi anlıyordu, onun Emre'ye karşı gösterdiği bu samimi halleri.

 

Masada otururken sohbet arasında duyduğu bilgi, beyninde yankılandı. "Efsun bazı yazları Emrelerde kalırdı, beraber büyüdüler sayılır. Bir vakitten sonra da aldıkları sorumluluklar yüzünden aralarındaki bağ koptu," bu sözleri, Efsun'un annesinin söylediğini anımsadı. O an için ortamın gürültüsü yüzünden bunun üzerine pek düşünememişti ama şimdi her şeyi anlayabiliyordu, onun samimi davranışlarının altındaki duyguları görebiliyordu.

 

Derin'in düşünceli hallerini, onun yaşanılan olayları bilmemesine yordu ve korku ile hızla konuştu genç kadın, "Yoksa bilmiyor muydun? Ben bildiğini zannederek böyle pat diye konuşmaya başladım, çok özür dilerim," yüzündeki mutlu ifade, yerini korkuya ve endişeye bırakmıştı. Gözleri durmadan hareket edip onun tepkisini anlamaya çalışıyordu.

 

Derin, onu rahatlatmak adına gülümsedi. Elini onun çıplak koluna yasladı, kendince onun rahatlamasını umdu, "İtiraf etmem gerekirse annesi ile yaşadıklarını bilmiyorum. Emre bana geçmişinden pek bahsetmiyor, senin de dediğin gibi kolay şeyler yaşamadığı aşikâr," Efsun rahatsızca gözlerini ondan kaçırdı, bir anlık hatasının sonucunu düşünmek onu germişti. Elleri terliyor, yaptığı hata yüzünden içinden kendisine söyleniyordu.

 

"Bunlar benim için sorun değil," genç kadın rol yapmayarak konuştuğu için kendisini rahat hissediyordu. Evlilikleri gerçek olmayabilirdi ama Emre'ye karşı hissettiği her duygu gerçekti. Bu yüzden de onun hakkında sarf ettiği sözler kendisini bir tüy kadar hafif hissetmesine yol açmıştı. Bu konuşmaların herkesin gözünü boyayacağını düşünmek, plana sadık kaldığını hissettiriyordu ona.

 

"Onun geçmişiyle ilgilenmiyorum, maalesef ki yaşadıklarımızı biz seçemiyoruz," Efsun'un gözlerinin parlamasına şahit olduğunda, ona içinden geçen duyguları aktarabildiğini fark etti. Yüzündeki gülümseme büyüdü, şimdi gözlerinin kenarları çizgilerle kaplanmıştı. "Ama ben onu seviyorum, bundan başka bir şey benim için önemli değil. Emre zaten hazır hissettiğinde bana her şeyi anlatır," cümlesinin bitmesinin üzerine Efsun rahatça gülümsedi.

 

"Senin gibi biriyle evlendiği için çok şanslı, ona ilaç gibi geldin," dediğinde Derin içinde peyda olan gözlerini kaçırma isteğini zor da olsa bastırabildi. Sen bir de bu soruyu kendisine sor, cümlesi geçti aklından. Onun bu şekilde bilmesi, herkes için daha iyi olacaktı.

 

Mavi gözleri arabada oturup onu bekleyen genç adama kaydı. İkisinin de rahatsız hissetmemelerini istediği için başını telefonundan bir an olsun kaldırmamıştı. Artık gitmeleri gerektiğini hissederek, "Emre'yi daha fazla bekletmeyeyim," Efsun, onun baktığı yöne bakışlarını çevirdi. "Tamam canım, dikkat edin kendinize," diyerek onunla vedalaştı.

 

"Sen de kendine iyi bak, sohbet etmek iyi geldi," konuşmasına karşılık olarak Efsun sadece gülümsemekle yetindi. Arkasını dönerek onun yanından ayrılınca Derin de elbisenin eteğine dikkat ederek merdivenleri indi. Kendini hafiflemiş hissetmenin mutluluğu sardı bedenini.

 

Genç kadın, kapıyı açıp yerine yerleşti. Kemerini taktı ve hiç vakit kaybetmeden, "Benimle bir şey konuşacağını söylemiştin," diyerek ona az önceki sözlerini hatırlattı. Bir yandan da içini kemirip yiyen düşünceleri, bir sineği başından kovmak istercesine kovmak istiyordu. Emre'den duymak istediği gerçeği duyamamak bir an için onu korkuttu, bir sis bulutuna dönüşüp etrafını saran pişmanlık onu rahatsız etti.

 

Bunlara rağmen yaptığından memnundu. Efsun'a söylediği gibi Emre'nin ailesi ile yaşadığı iyi ya da kötü olayları bizzat ondan duymak istiyordu. Her şeyin bir yeri ve zamanı vardı, önlerinde kalan sekiz ay da bu konuların elbet bir gün konuşulacağını düşündürtmüştü ona.

 

"Ev işi için demiştim," bakışlarını yoldan ayırmadan onunla konuştu. "Gündüz bakmak biraz riskli olacak, dedem gündüzleri tedbirli davranmak adına beni takip ettiriyor," dediğinde Derin hayret ile gözlerini araladı. Bunu bilmiyordu. Onun yüzünü incelediğinde kasılan çenesini görebiliyordu.

 

"Bu senin hoşuna gitmiyor galiba," diyerek bakışlarını ondan çekmeden yavaşça konuştu. "Öyle," cevabını dürüstlükle veren genç adam derince soludu. "Ama beni düşünerek böyle yaptığı için bir şey söyleyip onu kırmak istemiyorum," dediğinde genç kadın başını salladı sadece, onun görmeyeceğini düşünememişti.

 

"Her yere yakın birkaç tane ev buldum," diyerek devam etti sözlerine, evleri görmeden önden bilgi vermek istiyordu. "Genelde iki katlılar, oturduğunuz eve benzeyen yerleri seçtim," dediğinde Derin gülümsedi. Düşünülmek güzel hissettirmişti. "Teşekkür ederim, bizi düşünmen çok hoş," bakışlarını ondan kaçırdı, içinde kıpırdanan kelebekler canını yakıyordu.

 

Genç adam, yola odaklandığı için çenesiyle onun oturduğu kısmı gösterdi. "Torpidoda evlerin bilgileri ve fotoğrafları yer alıyor," genç kadının bakışları, bahsettiği yere kayınca hareketlendi ve düğmeye basarak dosyanın gözlerinin önünde belirmesini sağladı. "Bakmak istersin diye çıktısını almıştım." dosyayı eline alıp evlere bir göz attı. Hepsi birbirine benziyordu ama konum ve özellik bakımından farklılardı.

 

Genç kadın, düşündüğü şey yüzünden karnına yumruk yemiş gibi hissetti. Bir eve bağlanmak, canını yakacaktı. Sena Hanımlar ile kaldığı evden ayrılacağı zaman hissedeceği acı ve boşluk hissini yeniden yaşayacaktı. Bunu istemiyordu. Mantıklı olanı yapıp oda sayısına ve konuma baktı, Emre'ye bakmak istediği evin konumunu söyledi ve varış noktasına ulaşana dek sessizce dışarıyı izledi.

 

Yol boyunca arabanın içini sadece Emre'nin emlakçıyı arayarak geleceklerini haber vermesinin sesleri doldurmuştu. Genç kadın, karşıda konuşup Emre'yi dinleyen kişinin sesinden onun bunu beklediğini anlayabiliyordu. Duyduğu dinç ve tok ses, ona bunu düşündürmüştü.

 

Genç adam, vitesi boşa alıp frene bastı ve kontağı kapatarak arabayı durdurdu. "Bahsettiğin yer burası, emlakçı bizi içeride bekliyor," el frenini çekip kemerini çözmekle meşgulken ona bunları söyledi. Derin de onun gibi kemerini çözünce arabadan beraber ayrıldılar.

 

Emre, Derin'e kapıyı açma nezaketini gösterince genç kadın geçtiği kapıdan bahçeye ulaşmış oldu. Sokak lambasının aydınlattığı yerleri görebiliyordu. Etrafta gördüğü ağaçlar, hoşuna gitmişti. Bahçenin bir köşesindeki havuza kaydı gözleri, Ceylin yüzmeyi severdi. Burada kalacakları süre zarfında orada bol bol zaman geçireceklerini düşündü.

 

Kapıya ulaşmadan karşılarına çıkan adam, onları bekliyordu. Emre adam ile tokalaşırken Derin de etrafı gözlemekle meşguldü. "Buyurun lütfen size içeriyi göstereyim," eliyle kapıyı işaret eden emlakçı yaklaşık ellili yaşlardaydı. En küçük kızı evleneceği için birden ilan vermişti, kısa sürede birilerinin onu araması da sevinçten havalara uçmasına neden olmuştu.

 

İkili önden ilerleyip kapıdan geçerken yaşlı adam da konuşup onları bilgilendiriyordu, "Ev iki katlı, yukarıda beş tane oda bulunuyor. Aşağıda ise bir salon, bir banyo, bir mutfak ve bir de oda var," Derin bilerek oda sayısını bu kadar çok tutmuştu. Kızı için bir oda, Emre ile kendisi için hem çalışması odası hem de yatak odası olacaktı bu sayede. Burcu ve Sena Hanım'ın yanlarına geleceklerini de hesaba katıp aşağıdaki odayı onlar için ayırmıştı.

 

Genç adam, evin hasarı olup olmadığını kontrol ederken Derin ise onun aksine hoşuna gidip gitmeyeceğini bakıyordu. En sonunda, bütün odalar gezilip görüldüğünde ona beklenti ile bakan Emre'ye başını salladı. "Burası benim için uygun," cevabını verdi.

 

Emre, satış işlemleri için emlakçı ile ayaküstü konuşuyordu. Derin, kendisini tutamayarak pencereye doğru ilerledi. Sokak lambasının vurduğu kaldırım boştu ama aklına gelen görüntü onda sarsıcı bir etki bırakmıştı. Ellerini pencereye bastırdı, gerçeklik kavramı şu an onun için yok olmuştu.

 

Babası ile annesinin mezarına gitmek istediğini hatırlıyordu. Yaşı küçük olduğu için yetimhaneden izin alamamıştı. Gördüğü kâbusun etkisi yüzünden rahatlamaya ihtiyacı vardı ve küçük çocuk deli gibi mezarlığa gitmek istiyordu.

 

Derin, kendisinin küçük halini aynı o günkü şekilde görebiliyordu. Üzerindeki sarı elbise, bacaklarındaki yaraları gizleyecek kadar uzundu. Ayaklarındaki kırmızı ayakkabılar da çamura bulanmıştı. Yetimhaneden kaçacak kuvveti ve fırsatı nasıl bulduğunu bilemiyordu ama bunu yapmayı becermişti. Aklına koyduğu şeyi yapmakta oldukça ısrarcıydı.

 

Hiçbir yeri bilmiyordu, üzerine kaban almadan çıktığı için cılız bedeni rüzgârda savrulan bir yaprak gibi sallanıyordu. Ne kadar sürenin geçtiğini bilmeden ilerlese de artık annesinin ve babasının mezarına ulaşamayacağını anlamıştı ve bunun verdiği acı canını yakıyordu.

 

Gözlerinden akan yaşları koluyla sildi ve önünde düşen saçları hırsla geriye doğru savurdu. Çocuk kalbi, gitmek istediği yere ulaşmakta oldukça ısrarcı olsa da yürümekten yorulan bacakları onunla aynı fikirde değildi. Birkaç kez yalpalayıp güç bela ayakta durdu ve dudaklarını birbirlerine bastırdı.

 

Genç kadın, gözlerinin önündeki gerçek olmayan görüntüler yüzünden nefes alışverişlerinin yavaşladığını fark edememişti. Gözlerini büyütüp pencereye biraz daha yaklaştırdı başını. Böyle yaparak her şeyi, aynı gün olduğu şekliyle görebileceğini hissetmişti.

 

Küçük kız, ilerleyip bir sokak lambasının altına kadar geldi ve orada durakladı. Soluklanıp ağrıyan uzuvlarını dinlendirmesi gerekiyordu. Küçük bedenini lambanın direğine yaslayıp aşağıya doğru kaydı usulca. Kendini korumak istercesine kollarını bacaklarına sardı.

 

Yanaklarına doğru akan yaşlar kuruduğu için rüzgârın değdiği yerler serinliği hissettiriyordu ona. Küçük olan bedeninin, giderek daha çok küçüldüğünü ve kaybolma noktasına geldiğini hissediyordu.

 

Derin, omzuna değen soğuk el yüzünden silkelendi. Gerçeklik ile hayal arasındaki ince çizgiden onu genç adam çekip aldı, bu hareketi sayesinde. Donuk bakışlarını Emre'ye yönlendirdi. Gözleri de sokak lambasının altındaki boşluğa kayıp duruyordu.

 

Genç adam, onun yüzüne bakıp sorunun ne olduğunu anlamak istercesine yüzünü inceledi. Bir şey bulamayınca onun gibi yaparak bakışlarını sokak lambasının altına indirdi ve hiçbir şey göremedi.

 

Yüreğiyle hissedemeyen, bakışlarıyla da göremezdi.

 

"İyi misin?" diye sorup ondan bir cevap bekledi zira aralarındaki sessizlik katbekat artarak devam ediyordu. "Betin benzin atmış, bir şey mi oldu?" eli hâlâ daha onun omzundaydı, başını biraz daha eğip ona yaklaştı.

 

Derin, girdiği halden bir türlü sıyrılamamıştı. Gördüğü ya da beyninin ona oynadığı oyun onu etkisi altına almıştı. "İyiyim, yorgunluktan herhalde," diyebildi güç bela, dudaklarını kıpırdatmaya bile mecali yoktu.

 

"Tamam o halde," genç adam onun durumu üzerine bunları söyledi. Elini onun beline attı, genç kadının yürüyemeyecek bir halde olduğunu görebiliyordu. Derin, şaşkın bakışlarını ona döndürdü. Bu beklediği hatta ömrü boyunca yaşayabileceğini düşündüğü bir hareket değildi. Yine de sesini çıkartmadı, bedeninin buna ihtiyacı vardı.

 

"Ayakta zor duruyorsun," onun bakışları yüzünden kendisini izah ederken buldu Emre. "Arabaya kadar sana eşlik edeyim," bedenine yaslanan bedeni merdivenlere doğru yönlendirdi. Bir yandan da onu bilgilendiriyordu. "Yarın ev için imzalar atılacak, ondan sonra da temizliği yapılacak. Eşya konusunu konuşmamız gerek ama yarın hallederiz, şu an çok yorgunsun." Arkalarında kalan kapı, emlakçı tarafından kapatılmıştı.

 

Derin, mırıldanarak, "Eşyalar benim için önemli değil. Ceylin'in odasını buraya taşısak yeterli," cevabını verdi. Buraya alacağı her eşya, eve olan bağlılığını da arttıracaktı. İmtihanı, sadece kızın hastalığı değildi. Ardında bırakacakları da vardı.

 

Emre, sadece başını salladı. Sabah olup da sağlam kafa ile düşündüğünde kararının değişeceğini hissetmişti. Derin'in yerine yerleşmesine yardımcı olduktan sonra uzun adımlar eşliğinde ilerleyerek yerine geçti. Aklındaki düşünce, sinirini bozsa da bunu belli etmemeye çalışıyordu.

 

Araba hareket ederken sallantının verdiği rahatlıkla genç kadın gözlerini kapattı. Başını geriye doğru yaslarken buldu kendini. Nefesleri yavaşladı, eve yakın olsalar da gözlerini kapatmak ona iyi gelmişti. Duran araba ile birlikte gözlerini araladı. "Geldik," diyen genç adam aklına gelen düşünce ile devam etti. "Eğer hâlâ daha kötüyse seni yukarıya kadar taşıyabilirim," teklifini hiç düşünmeden yapmıştı.

 

Genç kadın, ayakta olup bu sözleri o haldeyken duysaydı eğer yalpalayarak düşme raddesine gelebileceğini düşündü. Emre'nin bugün içinde yaptığı teklifler onun bu şekilde hissetmesine neden oluyordu. Her zamankinden farklı olduğunu düşünmeden edemedi zira onun bu davranışları alışkın olduğu şeyler değildi.

 

"Gerek yok, ben kendim inebilirim. Yine de teşekkür ederim," aksine yorgun olan bedeninin buna oldukça ihtiyacı vardı ama onunla yakınlaştığında bedenindeki akımlanmaya engel olamıyordu, bu teklifi reddetmek onun için daha iyi olacaktı.

 

Âşık olunca beynine komut verip onu şekillendirebilirdi ama bedeni için aynı şey söz konusu dahi değildi.

 

Genç adam onu onaylar tarzda mırıldanınca bunun üzerine hareketlendi ve kapının kolunu tuttu. Onlara doğru seri adımlarla gelen genç kadını, sokak lambalarının ışıkları sayesinde görebiliyor, onun bu saatte neden dışarıda olduğunu merak ediyordu.

 

Burcu, mavi gözlerini büyüttü. Planları ters gitmişti. Yanında oturan Deniz'in koluna asılırken buldu kendini, stresin ve korkunun üzerinde bıraktığı etki yüzünden nasıl davrandığını kestiremiyordu. "Ağabeyim geldi, Deniz ne yapacağız?" paniklediği için sesi olduğundan yüksek çıkmıştı.

 

Genç adam, gözlerini yoldan çekip Burcu'ya yönlendirdi. "Sakin ol," diyerek onu kendince rahatlatmaya çalıştı. "Ağabeyine bir yalan uydurursun olur biter," dedi rahatlıkla, bu da genç kadının sinirlerini bozmaya yetmişti. "Ne demek olur biter, bitmez bu! Ağabeyim sence inanır mı buna?" hayretle onun yüzüne baktı.

 

Genç adam kemerini çıkarttı ve sağına dönüp bedenini ona çevirdi. Onun korkudan büyüyen gözlerinin en içine baktı. Sakinleşmesi adına iki kolundan tutup bedenini onun bedenine yaklaştırdı. "Bu şekilde devam edersen ve ağabeyinin karşısına geçip emin bir şekilde yalanını söylemezsen tabii ki de sana inanmaz," Deniz, onun üzerinde bıraktığı etkiyi görebiliyordu.

 

Hızla kahverengi gözlerini yola çevirdi. Derin ve Emre arabadan inmek için hazırlanıyorlardı. "Şimdi çıkmazsan daha kötü olacak, en azından rastlantı olduğunu düşünür. Şimdi hadi git," diyerek onu sarsınca Burcu kendine gelebilmişti. Genç adama veda etmeyi bile düşünmeden kendini yola attı ve hızla kapıya doğru adımladı.

 

Emre, karşından gelen kardeşini görebiliyordu. Yumruklarını sıktı. Sakin düşündüğüm şeyi yapmış olma Burcu, dedi içinden. Onun yüzünden seni karşıma alıp kalbini kırmak istemiyorum. İçinde hissettiği sinire rağmen yüzündeki tek bir mimik oynamıyordu. Burcu'nun söyleyeceği var bile söylemeyeceğini düşünerek ifadesini sabit tutmaya çalışmıştı.

 

"Ne işin var dışarıda?" Burcu yanlarına gelince kendine engel olamayarak sormuştu bu soruyu genç kadın. İki saate önce konuştukları zaman ona bundan bahsetmemesi onu meraklandırdığı kadar endişelendirmişti de.

 

Burcu, içinden şükretti. Bu soruyu ağabeyi sorsaydı ve ona cevap verecek olsaydı eğer onun gözlerinin içine bakıp cevap vermesi gerekecekti. Şimdi ise yengesine bakıp cevap verecek olması, bundan daha kolaydı, "Bir arkadaşım rahatsızlanmış. Onun yanına gittim merak edip ama şimdi çok iyi durumu," yol boyunca Deniz ile konuşup anlaştıkları sözleri sarf etmişti.

 

Emre, bundan rahatsız oldu. Kardeşinin ona yalan söylediğini hal ve hareketlerinden anlayabiliyordu ve bu durumun sinirinin anbean büyümesine neden oluyordu. Gerçeği söyleseydi eğer konu uzamadan kapanabilirdi ama genç adam üzerine gitmekte niyetliydi. "On dakika sonra odana geleceğim," Burcu'nun konuşmaya hazırlandığını görerek elini havaya kaldırıp onu susturdu.

 

"İtiraz istemiyorum, hazır olup beni beklesen iyi olur," son sözlerini söyleyip arkasını bile bakmadan içeriye girdiğinde Burcu omuzlarını düşürdü, yalanına inanmamıştı ve foyası ortaya çıkmıştı. İçinde bulunduğu durum ruhunu sıkıyordu.

 

"Ne oldu?" Derin bunu sorunca Burcu ona donuk gözlerle baktı. "Sonra konuşsak olur mu yenge, şu an pek sırası değil," dedi ve önden ilerleyip eve girdi. Kendi dertleri ile cebelleşirken yengesi ile uğraşmaya hali kalmamıştı. Derin ne olduğunu anlayamadı ama bundan daha önemli mevzuları vardı.

 

Odasına giderek testi yapmalı ve içini kemiren sorunun cevabı ile karşı karşıya gelip onunla yüzleşmesi gerekiyordu.

 

Eve geçip ardından kapattığı kapıya sırtını yasladı. Gece boyunca ayağını sıkan ve onun rahatsız eden ayakkabıdan bir çırpıda kurtuldu. Üzerindeki kabanı ve çantasını yerlerine koyunca yukarı çıkmaya hazırdı. Merdivenleri aşınca mavi gözleri kızının odasına kaydı. Ona bakıp bakmamak arasında gidip gelirken buldu kendini.

 

En sonunda bakmamaya karar vererek odasına adımladı. Kızını rahatsız etmek istememişti. Kapıyı aralayınca karşısına genç adam çıkmıştı. Ondan önce odaya girdiği için üzerindeki takım elbiseden kurtulmuş, yerlerine ise siyah bir kazan ile gri bir eşofman geçmişti.

 

Emre, odadan ona bakmadan ayrıldı. Kardeşine olan sinirini yanlışlıkla Derin'den çıkartmayı istemediği için hızlı davranmıştı, odadan ayrılma konusunda. Kardeşini birçok kez bu konu üzerine ikaz etmiş, yeri geldiğinde de sert bir dille onu uyarmıştı ama o, kendisini dinlemelere bildiğini okumaya devam etmişti. Onunla konuşmak için odanın kapısını açtı ve yatakta oturup küçülen kardeşi ile göz göze geldi.

 

Derin, onun bu hareketini sinirli oluşuna yordu ve sadece arkasından bakmakla yetindi. Makyaj masasına oturunca kaslarının gevşeyerek rahatlaması onu iyi hissettirmişti. Bir parça aldığı pamuğa bir miktar yüz temizleme jelini sıktı. Aynaya bakarak yüzündeki makyajı temizlediğinde ayaklandı.

 

Üzerindeki elbiseyi çıkartıp askıya asınca bedeni rahatlamış, elbisenin ağırlığından kurtulan omuzları gevşemişti. Burcu'ya aynı şekilde iade edeceği için aldığı kılıfa koymayı ihmal etmedi. Hemen pijamalarını üzerine geçirdi ve yatağın yanındaki komodinin yanına gidip onun önünde durdu. Ne olur ne olmaz diye düşünerek birden çok hamilelik testi almıştı. Kimsenin bulmayacağı bir yer olarak sonra çekmeceyi seçmişti.

 

Eğilip iki tane testi kutudan çıkarttı. Banyoya doğru ilerledi ve talimatlara uyarak testi yaptı. Şimdi sırada sonucu beklemek vardı. Yatağın ortasına kadar gitti ve bağdaş kurarak oturdu. Emre'nin gelmemesini umuyordu, bunu izah edebilirdi ama ilk önce bu durumu kendisinin kabullenip hazmetmesi gerekiyordu.

 

Dayanamayarak testleri ters çevirdi, yüzlerini göremiyordu ve sonuç ile birden karşı karşıya kalmamak için bunu yapmıştı. Gözleri telefonundaki saate kayıyor, ne kadar sürenin geçtiğini görüyordu. Bir yandan da kızı ile yapacağı konuşmayı hayal ediyordu.

 

Ceylin onu her zaman paylaşmaktan çekinmişti. Bu dünyadaki en büyük varlığı annesi olduğu için onu kaybetmekten ya da onun ilgisini kaybetmekten deli gibi korkuyordu. Derin, bu tür anlarda kendisini yetersiz hissetse de kızının bu duyguyu da tadıp tecrübe etmesi gerektiğini çok iyi biliyordu.

 

Kızını yaşayacağı acılardan koruyamazdı, her ne kadar bunu yapmayı istese de. Bir anne olarak görevi, onun düşüşünü yumuşatmaktı.

 

Geçen altı dakika, test sonucunun çıkması için yeterli bir süreydi. Ne zaman kuruduğunu anlamadığı dudaklarını dili ile ıslattı ve uykusuzluktan batan gözlerini ovuşturdu. Gözleri kapıya kaydı ve Emre'nin odaya girmemesini umarak testleri çevirdi.

 

İkisinin de sonuçları net bir şekilde belirmişti. Gördüğü çizgiler karşısında soluğu genzinde patladı. Çift çizginin ne demek olduğunu, aşılama işleminin yapıldığı günden beri biliyordu. Hamileydi, onu sevmeyen bir adamın bebeğini karnında taşıyordu ve en önemlisi de bir sorun olmazsa eğer doğacak olan çocuğu, ablasının hayatını kurtaracaktı.

 

Bir müddet, zaman kavramı o an onun için durduğundan ötürü ne kadar zamanın geçtiğini kestiremiyordu, gözlerini testlerden ayırmadan hareketsiz bir biçimde kaldı. En sonunda kendisine gelebildiğinde düz olan karnına avuç içini yasladı. Orada, kendisine ait bir parça vardı ve bunun hissini Derin'in tarif etmesi oldukça güçtü.

 

Ceylin'i evlat edindikten sonra geçen süre zarfında kendisini her zaman tam olarak bir "anne" olarak hissedememişti. Kızını sevmiş, onunla ilgilenmiş, onu biberon ile beslemiş ve altını değiştirmişti ama bu içindeki yetersizliği ondan söküp almaya yardımcı olmamıştı. Ceylin konuşup "anne" diyene dek kendini oldukça yetersiz hissetmişti.

 

Şimdi ise durum biraz daha farklıydı. Doğacak olan bebeğini emzirebilirdi, onu içinde hissedebilirdi. Kardeşler arasında bir ayrım olmayacağını çok iyi biliyordu, Ceylin'i doğurup emzirmemişti ama o, onun evladıydı.

 

Genç kadın, duyduğu seslerle birlikte kendine geldi. Aceleyle testleri eline alıp banyoya geçince odanın kapısının açıldığını duydu. Emre odaya girmişti ve dalgın olduğu için her zamankinin aksine kapıyı çalmamıştı. Derin elini göğsüne yasladı. Yakalanacağını düşünmek onu korkutmuştu.

 

Testleri hemen çöp kutusuna attı. Emre'ye bu durumu söylemeden önce hastaneye giderek muayene olmak istiyordu. Lavaboya eğilip elini ve yüzünü yıkadı. Yandaki havluyu alarak elini ve yüzünü iyice kuruladı. Dişini fırçalamak için diş fırçasına uzanırken aklına gelen düşünce yüzünden aynadaki kendisi ile göz göze geldi.

 

Anlaşmanın ikinci maddesi yerine getirilmişti ve bu da genç adamın hayatındaki süresinin gittikçe azaldığını gösteriyordu.

 

Bölüm : 30.12.2024 18:00 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...