
Yeşilin En Koyu Hali
Bölüm: 7- Düzenin Yeniden İnşa Edilmesi
Genç kadın, parmaklarını rafların arasında dolaştırdı. Ceylin için birkaç tane oyuncak almayı düşünmüştü. Kızının bir yığın oyuncağı vardı ama hem içlerinde kırıklar vardı hem de ona taşınacaklarını söyleyecekti. Nasıl yapacağını bilemiyordu ama ona bunu söylemesi gerekiyordu.
Emre, onunla konuşarak bugün yemekte bu durumu anlatacaklarını söylemişti. İçindeki burukluk canını yaksa da kendini hazırlamaya çalışıyordu bir yandan da. Evde tek kalacaktı, eski yaşamından kimse kalmadığı gibi hayatına yeni giren kişiler de artık olmayacaktı yanında. Bu, can sıkıcı bir şeydi.
Hastaneden çıktıktan sonra merakla taşınacakları yeni eve bakmıştı. İlk önce tadilatlar yapılmış, daha sonra da odalar eşyalarla dolmuştu. Geriye sadece Ceylin'in odasını taşımak kalmıştı ki bunu Derin gözünde oldukça büyütüyordu. Kızı, taşındıkları yere daha kendini yeni alıştırabilmişken aynı sürece yeniden girmek, genç anneyi tedirgin ediyordu.
Bebeklerden birisini eline alınca burukça gülümsedi. Eylül ile yaptığı alışverişler aklına gelmişti. Evlerine en yakın olan mağazaya girerek Ceylin için oyuncak alırlardı. Küçük kıza da Melek Hanım gözü gibi baktığı için geçen zamanın farkında dahi olmazlardı.
Derin, bebeğin saçlarını okşarken buldu kendini. Arkadaşını yad etmek canını yakmıştı. Onu arıyordu ama bir dönüş alabildiği söylenmezdi. Kısa cevaplarla kendini açıklayan Eylül, genç kadının kendisini yetersiz hissetmesine neden oluyordu.
Ceylin'in hastalığını öğrendiği anki hali neyse, şimdi de öyleydi. Tek bir fark vardı aralarında: Ceylin için umut etmekten başka bir şansı yoktu ama Eylül için elinden geleni yapabilirdi. Bazen aklına, onun yanına gitmek geliyordu. Arkadaşını bir dakika bile olsa görmek istiyordu ama bunu yapmasına imkân yoktu. Kızının durumunu takip etmeliydi.
Uraz da işlerin başındaydı. Arkadaşının bir an için dahi söylendiğini, üzerindeki yük yüzünden onları suçladığını duymamıştı. Bu yüzden ona duyduğu bu minnet duygusu sayesinde ona bu konuyu hiç açmamıştı. Derin çok iyi biliyordu ki Uraz, bunu düşünemeyecek kadar yoğun ve yorgundu.
"Kızınız için mi bakıyorsunuz?" ilk önce sorunun kendisine yöneltilip yöneltilmediğini kavrayamadı ama daha sonra yanından gelen kibar ve ince ses, kendisine gelmesini sağladı. Bakışlarını yanına çevirdi ve bir çift kahverengi göze denk geldi. Onlatın içinde gördüğü samimiyet, onu cevap vermeye itti. "Evet."
"Bence çok hoşuna gidecek," kadın fikir yürüttü ve diğer ürünleri gösterdi. "Çeşitlerimiz çok, emimin diğer şeylere de göz atmak istersiniz," eliyle reyonları gösterince Derin o zaman onu inceleme fırsatı bulabilmişti. Altında siyah bir pantolon bulunuyordu, beyaz ayakkabısının çizgileri ise üzerindeki turuncu forma ile aynı tondaydı. Gözlerini biraz kısıp yakasında yazan ismi okudu.
"İlginiz için teşekkür ederim," dedi minnetle. "Aslında çok fazla oyuncağı var, ben sadece ona küçük bir sürpriz yapmayı istiyorum. Her şey var neredeyse," kararsızlığını, gülümseme ile karşısındaki kadına yansıttı. "Ne almam gerektiğini bilemiyorum." itirafı karşısında kadın başını salladı.
"O halde size diğer oyuncakları da göstereyim, ne kadar fazla şey görürseniz o kadar çok seçeneğiniz olur," dedi ve önden ilerlerdi. "Beni takip edin lütfen," dedi ve sakinleşmeye çalıştı. Berat'ın yaptığı plana uyuyordu Nefes. Farklı şekillerde Derin'in karşısına çıkıyor, farklı kişiliklere bürünüyordu.
Bedenini değiştirmesi oldukça kolaydı. Saçını boyaması ya da peruk takması yeterli oluyordu. Yüzüne yaptığı makyajla ten rengini değiştiriyor, lensleri ile ona farklı şekillerde bakıyordu. Sesi üzerinde biraz çalışmış, farklı şekilde konuşabilmeyi başarmıştı ama yine de bu yüzden yakalanmaktan korkuyordu.
Kızına, kendi öz kızı gibi davranan bu kadının saçlarından tutarak ona haddini bildirmeyi, onunla her karşılaştığında hayal ediyordu. Bütün işi batırmamak için oldukça çaba sarf ediyor, bunu başarmaya çalışıyordu. Berat'ın istediği bilgileri almaya çalışsa da Derin'in bilmediği için hiçbir şey söylememesi de sinirini bozan bir diğer unsurdu.
"Şöyle setler var, her çocuk bunlara bayılıyor," yapmacık bir şekilde gülümsedi ve onu ikna edebilmek için, "Bu hafta en çok sattığımız ürünümüzdür, şiddetle tavsiye ederim," Derin gözlerini raftaki oyuncaklara diktiği için, yanındaki kadının ona öldürücü gözlerle baktığını fark edemiyordu.
Kısa bir an duraksadı ve evdeki oyuncakları kafasında canlandırdı. Her zamankinin aksine yeni bir şeyler almayı istiyordu. "Sanırım şunu alacağım," Nefes'in bakışlarını bu sayede göremedi ve onun gösterdiği yere bakıp bakmadığını, mavi gözleriyle taradı. "Tabii efendim, siz kasaya geçin ödeme için. Ben de getiriyorum hemen."
Derin, ona gülümsedi ve teşekkür edip kasaya doğru yöneldi. Ardında kalıp onu izleyen ve burnundan adeta dumanlar çıkan genç kadın da harekete geçip oyuncağı eline aldı. Bununla beraber de dişlerini sıkmıştı. "Benim yerimde," içinden bu sözleri geçirmeden edemedi.
"Benim soyadımı taşıyor, benim kızıma annelik yapıyor ve benim kocamla beraber," küçük bir yanardağı oluşmaya başladı içinde ve onu patlatan son cümlesi, zihninin içinde yankılandı. "Her şey benim yüzümden, önceden her şeyi Emre'ye anlatıp bu işten sıyrılmalıydım," içindeki suçluluk duygusu ve pişmanlık, bir araya gelince ortaya hiç de güzel bir manzara çıkmıyordu.
Onu, karşıdaki koltukta oturup izleyen Berat'ı fark ederek duraksadı. Genç adam, kendini ele vermemek için güneş gözlüğü taksa da onunla göz göze geldiğini tahmin edebiliyordu. Ona, "Burada ne işin var?" dercesine baksa da bir sonuca ulaşamadı ve onun önünden geçerek ilerledi.
Derin, ödemeyi yaparak paketini eline aldı mağazadan çıktı ve onu izleyen iki çift gözün varlığından haberdar olmadı. Hızlı adımlarla ilerleyip arabasına geçti ve yerleşip yola koyuldu. Günün yorgunluğunu ve kafasındaki sesleri susturmak adına sevdiği şarkılardan birisini açtı.
Hamile olduğunu nasıl söyleyeceğini bilemiyordu ama ilk önce Emre'ye söylemesi gerektiğini hissediyordu. Kendisi bunu söyleyemeyecek olabilirdi ama genç adamın ona kıyasla bu işin de üstesinden geleceğinden emindi. Sorun, burada başlıyordu. Onun gözlerine bakıp da hiçbir duyguyu hissetmeden bunu dile getiremezdi.
Müziğin ritmine göre işaretparmağını direksiyona vurdu ve kararını vermeye çalıştı. Evde, bu konuyu açmaya vakti olmayacaktı. Aklına gelen fikir, rahatlamasına neden oldu. Eve geçmeden önce Emre'nin yanına uğrayarak ona bu konuyu açabilirdi. Böylece taşınmadan önce bu mesele de hallolurdu.
Kırmızı ışık yanınca yavaşladı ve durdu. Onu arayıp aramamakta kararsız kalmıştı. Pat diye gitmek, uygun olmayacaktı ama müsait değilse de geri dönüp eve gitmeyi istemiyordu. Yeşil ışık yanana kadar kararını verdi ve genç adamın şirketine gitmek için arabasını sola doğru yönlendirdi.
Her şeye birden karar veriyordu ama üzerindeki gerginlik de mantıklı düşünmesini engelleyen bir sis perdesine dönüşmüştü. Sadece bunları yapmanın daha iyi olduğunu düşünüyor, tamamen hislerine güvenerek hareket ediyordu. Sena Hanım'a erken geleceğini söylemişti fakat bu kadarlık bir gecikmeyi sorun etmeyeceğini biliyordu.
Arabasını otoparka bıraktı. Buraya ilk gelişi, pek iyi geçmemişti onun için. Yanındaki Eylül'ün yokluğunu bariz bir şekilde hissetse de derince soluklandı ve bu duygusallığını hamileliğine yordu. Çantasını alarak arabadan indi ve ezbere bildiği yolları açtı. Emre ile karşılaştığı günü, ona olan öfkesini dün gibi hatırlıyor, anımsıyordu.
Bunlar artık geride kalsa da değiştiremediği bazı şeyler, küçük birer oka dönüşerek kabine saplanıyordu.
Onu görüp selam veren kişilere aynı karşılığı verdi ve asansöre binip en üst kata çıkmak için düğmeye bastı. Mavi gözleri, kata varana dek değişen sayılarda dolandı. Açılan kapıyla birlikte ilk adımını attı ve bacaklarının zangır zangır titrediğini hissetti. İçerinin sıcaklığı normal seviyede olsa da gerginliğinin bedenine yansıması bu şekilde olmuştu.
Onu gören sekreter ayağa kalkıp ona ellerini uzattı. "Hoş geldiniz Derin Hanım," diyen genç sekreter, şaşkınlığını elinden geldiğince saklamaya çalıştı. Planlarında olmadığı için karşısındaki kişinin gerçekliğini kısa bir an için sorgulamıştı kafasında. "Hoş bulduk."
"Emre Bey için mi geldiniz?" diye nazikçe sordu. Derin mahcubiyetle gülümsedi. "Evet, sormadım ama umarım müsaittir. Onunla önemli bir şey konuşacağım." açıklamasını yaptı. "Kendisi yeni toplantıdan çıktı ve odada başka kimse yok." aklına gelen şey ile birlikte duraksayıp devam etti. "İsterseniz kendisini arayıp sorabilirim."
Genç kadın bu anı bekliyormuş gibi başını iki yanına salladı. "Lütfen geldiğimi haber vermeyin, ben de sürpriz yapmış olurum," bahanesinde bulundu. İçeriye habersizce girmek, üzerindeki yükün azalacağını hissettirmişti.
"Tabii, siz nasıl isterseniz," cevabını verip geri yerine oturdu. Alışık olmadığı bu durum karşısında patronunun nasıl bir tepki vereceğini bilmemek, yüreğini ağzına getirmişti. Gelen kişi, eşi olduğundan ötürü kızmayacağını umarak işlerine kaldığı yerden devam etti.
Derin, kendini hazır hissettiği anda hiç beklemeden kapıyı çaldı ve içeriye girdi. Buraya ilk gelişi, oldukça olaylı geçmişti ve o zamanın aksine sakince girmek, tuhaf hissettirmişti. Odaya doğru adımlarken başını kaldırıp ona bakan genç adamla göz göze geldi. Onun şaşkın bakışlarının ardından kendini toparlamasını izledi.
"Kusura bakma, haber vermeden geldim. Müsait miydin?" genç kadının mahcup tavırları üzerine Emre başını sallayarak onun sorusunu cevapladı. Ne diyeceğini bilemiyor, onu nasıl karşılayacağını bilemiyordu.
Derin, onun için arafta kalan bir bedendi. Ona ne çok yakındı ne de çok uzaktı ama onu hayatına almayı kabul ettiği anda, ailesinden birisi oluvermişti.
"Hoş geldin," derken buldu kendini. Bakışlarını ondan çekmeden koltukları işaret etti, bu oturmasını rica etmek oluyordu. Genç kadının gülümseyen yüzünü izledi ve yerine geçmesini seyretti. Gözlerinde gördüğü duyguları anlamlandıramıyor, Derin'in durmadan hareket eden hareleri karşısında ne düşüneceğini bilemiyordu.
"Hoş bulduk," cevabını veren genç kadın çantasını kucağına koyarak pozisyonunu düzeltti. Kafasında daha soğuk bir karşılamayı kurgulamıştı. "Bir şeyler ister misin?" genç adam bir yandan da önündeki bilgisayarı kapatmakla meşguldü. Derin'in buraya neden geldiğini anlayabilmiş değildi ama onu zorlamayı da istemiyordu.
"Yok, teşekkür ederim," başını kaldırıp kendisine bakan genç adama baktı. Gözlerinin içindeki deryaya çeken bir güç, onu sıkı sıkı tutuyordu sanki. Bu duygulardan kurtulmak için de konuşmasına devam etti. "Ben seninle bir şey hakkında konuşacaktım," yutkundu ve kendine gelmeye çalıştı.
Açacağı konu, canını yakıyordu. İleriyi düşünmek de acısına acı katmaya yetiyordu. Bunları bir kenara bırakmaya karar verdi. Emre'yi yargılamak, şu an için iyi bir hamle olmayacaktı. "Şüphelendiğim için test yapmıştım," hamile olduğunu söylemeye dili varmamıştı.
Genç adam, yapbozun boş kısımlarını zihninde doldururken yerinde dikleşti. Konunun bu raddeden sonra derinlik kazanacağını genç kadının gözlerinden okuyabiliyordu. Bu durumun olacağını biliyordu, hatta bütün her şeyi bunun üzerine kurup planlamışlardı ama bu gözlemlemek bambaşkaydı.
Farkına vardığı gerçek, bedeninin üşüttü ama titremedi. Bir çocuğun daha babasız büyümesine bile isteye izin verecekti. Bu düşüncesini bir kenara bıraktı, genç kadın gibi o da nereye dönerse dönsün kaçtığı duygulara ve gerçeklere çarpıp tökezliyordu.
"Hastaneye gittim," boğazının kuruluğu, konuşmasına etki ediyordu. Emre'nin gözlerinin içine bakarak konuşması da bir diğer etkendi. Oldukça gergin ve rahatsız hissederken cümlesini tamamladı. "Hamile olduğumu öğrendim."
Deli gibi beklediği ama göremediği sevinç duygusu, canını yakıyordu. Bir an olsun genç adamın sevinmesini ya da mutlu olmasını beklemişti ama yeşil hareleri her zamanki gibi boş bir şekilde ona bakıyordu. Bakışlarını ondan çekti ve sızlayan burnunu kaşıdı. Olmayacak şeyleri ummak, bazen boşa kürek çekmekten daha yorucu olabiliyordu.
Emre, "Anlıyorum," demekle yetindi. Diyecek sözü yoktu. Derin, onun sözlerine rağmen bunu kabul etmişti. Yaşayacaklarına da katlanması gerekiyordu. "İstersen yemek masasında bu konuyu açabilirim," ailesi ile nasıl konuşacağını iyi bildiği için bunu teklif ediyordu.
"Tabii, olur," genç kadın mırıldanırcasına konuştu. Her şey bu kadardı, sevdiği kişiyle konuşması bunlardan ibaret kalıyordu. "Ben artık kalkayım, eve geçmem gerek," bir nevi onunla vedalaştı ve genç adamın bir şeyler demesine fırsat bırakmadan hızlı adımlarla odadan ayrıldı.
....
"Şunları da şöyle koyalım," diyen yaşlı kadın elindeki salata tabağını masanın orta kısmına yerleştirmekle meşguldü. Burcu da servis için tabakları hallediyordu. "Pek bir hamaratsınız Sena Hanım," diyen Burcu, her zamanki gibi babaannesi ile uğraşıyordu. Yaşadığı şeylerin üzerine neşeli bir sıfata girmekte zorlansa da bunun ona iyi geldiği aşikardı.
"Öyleyim tabii," yaşlı kadın da ona katılmıştı. Gözlerini masanın üzerinde dolandırdı. Kapıdan, elindeki yemek tenceresi ile gelen gelinine baktı. "Her şey hemen hemen hazır sayılır. Sen de bizimkileri çağırır mısın? Yine işe daldılar," son cümlesinin ardından gülümsemişti.
Derin, Emre ile karşılaşmayı istemiyordu. Kaldığı ikilem yüzünden yerin dibine girip onunla bir daha göz göze gelmeyi istemiyordu. "Derin, iyi misin? Daldın," Sena Hanım onun koluna elini koyup başını eğerek yere indirdiği bakışlarını yakalamaya çalıştı. "İyiyim, çağırayım hemen," derken buldu kendini.
Odadan çıkıp üst kata geçti. Ezbere bildiği koridoru geçerek kapıyı çaldı ve içeriye girdi. "Bölmüyorum, değil mi?" Hakan Bey'in konuşması yarım kaldığı için kendini mahcup hissetmişti. Bunu fark eden yaşlı adam gülümsedi. "Hayır kızım gel," diyerek karşılık verdi.
Bu, genç kadını rahatlatmıştı. "Yemek hazır da sizi çağırmak için gelmiştim." cümlesinin üzerine Hakan Bey bakışlarını torununa dikti. "Bizim de işimiz bitmişti," diyerek açıklamadan işlerini daha sonra da halledebileceklerini belli etmişti. Eşyalarını toplarken Hakan Bey ayaklandı. "Ben bir odama uğrayacağım, siz de gelirsiniz," diyerek odadan ayrıldı.
Derin, ne yapacağını bilemiyordu. Emre'yi beklemek ile beklememek arasında gidip geliyorken beklemesinin daha uygun olacağına karar verdi. Konunun üzerine giderek bunu aşması gerekiyordu. Emre ile bu kadar yakınken ondan köşe bucak kaçmak, hayatını cehenneme çevirecekti.
Kendisini bekleyen genç kadının yanına kadar geldi. "Aşağıya inebiliriz," diyerek kapıya yöneleceği anda, kollarına dolanan ince parmaklar sebebi ile durdu. Bakışlarını, aralarındaki boy farkı yüzünden aşağıya indirdi ve ne olduğunu soran gözlerle karşısındaki genç kadına baktı. "Taşınma işini de konuşacak mısın? Ben daha Ceylin'e söylememiştim de."
Emre'nin bu konuyu açacağını pek ala da biliyordu ama içindeki dürtüye engel olamamıştı. Ona yakın olmak, canını yaktığı kadar huzur da veriyordu. Küçük kızın yemekten erken kalkarak oyun köşesine gittiğini anımsayan genç adam, "O, masadan kalktığı zaman söylerim, sen merak etme," diyerek konuştu ve genç kadının hoş kokusunun, burnuna dolmasına engel olamadı.
Ona bu kadar yakın olduğu zamanlar olmuştu ama ilk defa kokusuna bu derece dikkat kesilmişti. Yüzündeki kusursuzluğu da ilk defa bu kadar inceliyordu. Yeşil gözlerini, bilinçsizce Derin'in çenesindeki küçük bene dikti. Her zaman yaptığı makyaj yüzünden belli olmayan küçük siyahlık, şimdi ona göz kırpmak istercesine ortadaydı.
Yutkundu ve aralarındaki bu çekimi engellemek için bir adım geriye çıktı. Gözleri hala daha birbirine değiyordu, genç kadın oldukça daldığı için onun hareketlenerek kendisinden uzaklaştığını fark edemedi. "Hadi aşağıya inelim, bizi daha fazla beklemesinler," diyerek sırtını ona dönüp kapıdan çıktı genç adam.
Emre, bedenindeki değişimden ve kalbinin hızlanan ritminden hiç hoşlanmamıştı. En son, bu tür değişimlere Nefes sayesinde tanık olmuştu. Onunla ilk karşılaştıkları anı anımsamasına neden olan bu duygu karışımları yüzünden yumruklarını sıktı. Bir akrep gibi zehrini genç adamın bedenine enjekte eden Nefes, her anında ona acı verebiliyordu.
Bunları bir kenara bırakmaya gayret ederek merdivenleri aştı ve her zamanki yerine geçip oturdu. Kısa süre içinde yemek masasına yerleşen aile üyeleri, tabaklarındaki yiyeceklerine odaklanarak karınlarını doyurmakla meşgul olmuşlardı.
Derin'e söz verdiği gibi Ceylin'in masadan kalkmasını bekleyen genç adam, çatalını tabağının yanına bırakıp konuşmaya kendini hazırladı. "Derin ile bir şeyler konuştuk kendi aramızda," diyerek konuya giriş yapan genç adam, masadakilerin ilgi odağı haline geldi. Derin hariç herkes ne olduğunu soran gözler ile Emre'ye bakıyordu.
Genç adam sırtını dikleştirip konuşamaya başladı. "Derin ile birlikte, ayrı bir eve çıkmaya karar verdik," herkesin çehresine diktiği gözleri, beklediği sonucu ona sunmaya yetiyordu. Bunca yıldır aynı evi paylaşan ailesi, bu durumdan hoşnut kalmamıştı. Yine de onların kararına saygı duyarak seslerini çıkartmamaları da olayın büyümeyeceğini belli ediyordu.
Diğer haberi de eklemesinin tam sırası olduğunu hissederek, "Çünkü bizim bir çocuğumuz olacak. Bunun hepimiz için en iyisi olacağına karar verdik," sesini, elinden geldiğince mutlu çıkartmaya çalışsa da her zamanki ifadesinden taviz verememişti.
Herkes, konuşmanın nasıl söylendiğine değil de içeriğine baktığı için ilk tepki Sena Hanım'dan geldi, "Tebrik ederim, ne güzel bir haber bu?" gözleri parlayarak ikiliye baktı. Yıllarca hayalini kurduğu anlardan birisini, bizzat yaşamak onun sevinmesine neden olmuştu. İçi içine sığamayan yaşlı kadın, ayaklanıp gelinine sarıldı.
Derin, beklemediği bu hareket karşısında ne yapacağını bilemese de hemen kendini toparladı, ellerini yaşlı kadının sırtına yasladı. Yaşlı kadının yerini Burcu alırken, "Çok sevindim yenge, hayırlı olsun," demeyi ihmal etmedi. Emre yerine tebrikleri Derin cevapladı ve kısa sürenin sonunda, herkes aynı yerine yeniden geçti.
Hakan Bey, sadece gülümsemekle yetinmişti. Torununa babalık yapmış olan bu yaşlı adam, onun baba olacağını görmeyi her zaman çok istemişti. Hayalin gerçeğe dönüşmesi, daha önce hiç yaşamadığı duyguları aynı anda yaşamasına vesile oluyordu. "Allah, analı babalı büyütsün," dedi dayanamayarak.
Sena Hanım, farkına vardığı gerçek karşısında konuştu hemen, "Siz bu yüzden mi ayrı eve çıkmak istiyorsunuz?" sorusunu sordu. Onların evden ayrılacağını düşünmek, canını sıkıyordu. Hissedeceği boşluk, şimdiden keyfini kaçırmaya yetiyordu. Sorun bu ise, olaya müdahale edip onların burada kalmasını sağlamak istiyordu.
Derin, bakışlarını Emre'ye dikti. Ailesini en iyi tanıyan kişi olarak, ona kıyasla doğru cümleleri kuracağına inanıyordu. Genç adam, onun konuşmadan anlattıkları üzerine, "Kısmen öyle," cevabını verdi. "Ama artık kendimize ait bir alanımız olsun istiyoruz," onları ikna edebilmek adına, aklına gelen her şeyi sıralıyordu.
Hakan Bey başta olmak üzere, diğerlerini derinden rahatsız edecek olan sözleri de ekledi cümlesine, "Biz zaten her şeyi ayarladık. Evi tuttuk, sadece taşınması kaldı," dedi. Hakan Bey'in yüzündeki değişim, bariz bir şekilde belli oluyordu. Derin, onun bakışları altında kendini çok rahatsız hissetmişti. Elleriyle, her zaman yaptığı gibi, kazağının ucuyla oynadı.
Emre, dedesinin bundan hoşlanmadığını görebiliyordu. Onunla ortak olan özelliklerinden birisi de emrivakiyi sevmemesiydi. Bu, şu haldeyken umrunda değildi ama kendini rahatsız hissetmediği de söylenemezdi. Gemiden yolculuk yapan birisi gibi bakışlarını uzaklara yolladı ve ona, sakinleşmesi için vakit tanıdı.
"Her şeyi halletmişsiniz," Burcu, mırıldanarak konuştu. Sesi, içine kaçmış gibiydi. Babaannesi ve dedesine kıyasla o, kırgın değil üzgündü. Yengesine taşınma esnasında yardım edememişliğin telaşı vardı üzerinde. "Evet, öyle," Derin, içinde süzüldükleri huzursuz havayı kısa bir an için delmek adına bu sözleri söyledi.
"Bize de haber verseydiniz keşke," kırgınlıkla söylenen yaşlı kadının üzerine Derin dudaklarını birbirlerine bastırdı. Aralarında, bu tür huzursuzlukların olmasını istemiyordu ama bazı şeyler de elinden gelemezdi. "Her şey birden oldu," diyerek kendini açıklama ihtiyacı hissetti.
Sena Hanım, genç kadının bu sözleri üzerine bakışlarını yumuşattı. Onun mahrumca çıkan sözleri, kanına işlemişti. Derin kendini iyi hissedebilsin diye gözlerini yumup açtı.
Emre, boğazını temizledi. Bir hakimin hüküm veren ses tonuyla son noktayı koymak istedi. "Bunun birden olmasının sizi rahatsız ettiğini görebiliyorum ama bizim de kendi hayatımıza bakmamız gerekiyor. Böylesi bizim için daha iyi olacak. Bunu anlayışla karşılamanızı umuyorum," Sena Hanım, yerinde huzursuzca kıpırdandı.
Genç adamın her zaman sözünün üzerine söz söylenmemesini istiyordu ama hiçbir zaman da bu kadar keskin bir kararı almamıştı. Her şeyi makul karşılayabilirdi ama evinde yaşadığı bu ilk durum, bütün dengelerini bozmuştu. Akan burnunu, bir peçete ile temizledi. İş seyahatleri dışında hiç torunu ile ayrı kalmamıştı ama artık bunun da vakti gelmişti.
Sert bir çıkış yapmaya hazırlanan eşini fark ederek elini, onun elinin üzerine koydu. Yaşlı adam, bu sayede eşine bakabilmişti. "En iyisini düşünmüşsünüz. Bu sizin en doğal hakkınız. Bize sadece sevincinizi kutlamak düşer," Hakan Bey'in kaşları havalandı, beklediği sözler bunlar değildi.
Bakışlarını yumuşatmaya çalıştı ve yemeğine devam ederek cevabını onlara vermiş oldu. Emre, rahat bir nefesi hızla ciğerlerine yolladı. Dedesi ile tartışmak, bu dünyada isteyebileceği son şey bile değildi.
Düzenin yeniden inşa edilmesi için artık önlerinde hiçbir engel kalmamıştı.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 45.84k Okunma |
3.36k Oy |
0 Takip |
63 Bölümlü Kitap |