
Hayat, sevdiğin insana sonsuz güvendiğin ve sevdiğin zaman güzelleşir. Senin saçının teline zarar gelmesin diye kendini feda etmesidir aşk. İşte ozaman asıl aşkı tadarsın...
İYİ OKUMALAR...💞🦋
*******
Cem ve Mert dediklerimin şoku ve şaşkınlığı içerisinde bana bakıyorlardı. Taki camların kurşunlarla parçalanıp cam parçalarının her yere saçılmasına kadar. Mert hemen üzerime kapanıp masayı bize siper etti.
"Cem hemen cephaneye in silah ne varsa getir. Emre'yi ara destek istede hemen." Bana endişeli bakışları iyi olduğumdan emin olmak istercesineydi.
"İyim ben merak etme sen kendine dikkat et. Bana kolay kolay birşey olmaz kocacım." Dedim onu rahatlatmak için çünkü yüzü bembeyaz olmuştu. Bu bana birşey olma korkusundandı.
"Hadi şunların hakkından gelelim." Dedim kendimden emin bir sesle. Otoriter sesim onu güldürmüştü.
Bende alaylı bir sesle, "Beni fazla hafife alıyorsun." Cem'i işaret ederek.
"O ormanda nasıl olduğumu sor bakalım Cem'e." Üzerimize mermiler yağarken bizim tek derdimiz bu olmamalıydı ama Mert beyi ikna etmek zordu. İkna edemezsem aklı sürekli bende olacaktı ve bu da onun açık hedef olması demekti.
"Abi cidden yenge bu konuda baya iyi." Mert ikimize de sorgulayıcı bir şekilde baktı.
"Tamam ama gerekmedikçe kafanı kaldırmak yada silah sıkmak yok anlaşıldı mı?" Sen ciddimisin dercesine baktım. Tabiki de böyle birşey olmayacaktı.
Tam konuşacakken Mert'in arkasında silah doğrultan adamı görmemle elimde ki silahı nişan alıp ateş ettim. Kalbinden vurulan adam yere yığıldı.
Çoktan eve girmeye başlamışlardı. Mert ani bir hareketle arkasına dönüp yere yığılan adama baktı.
"Bence benimle anlaşmayı bırak ve şunların işini bitirelim." Bakışları bana döndü ne düşündü bilmiyorum ama kendimi savunabileceğimi az çok anlamıştı.
Cem çoktan aşağıya inmiş ve elinde ki çantayla dikkatli bir şekilde yanımıza geliyordu. Yanımıza gelir gelmez hemen siper aldı.
"Bunlar işimize yarar Emre beyi aradım haberi varmış baskından seni aramış ama ulaşamamış iki dakikaya burada olur. Çoktan çıkmış yola." Mert çantanın içinden iki silah bir el bombası çıkardı. Silahın birini bana uzattı. Uzattığı silahı aldığımda tekrar çantadan bir silah çıkardı.
"Tamam şimdi Cem senin görevin belli. Bende dışarı çıkıp olayın büyüklüğünü kontrol edecem. Şeref iti bulmuş belliki yerimizi. Yanına olabildiğince çok adam al Buket'in güveniliğini sağlayın." Yarası kanıyordu ama umrunda değildi. Bakışlarım kanayan yarasında takılı kalınca elleriyle yüzümü kavrayıp onun yüzüne bakmamı sağladı.
"Ufak bir yara emin ol daha kötü yaralarla da savaşın içinden geçtim. İyim ben şimdi çok dikkatli ol ve gerekmedikçe o silahı kullanma yoksa yerini bulurlar. Bu da senin hayatını tehlikeye atar." Ne dersem diyeyim beni dinlemeyecekti. Başımı olumlu anlamda salladım.
"Ne olur dikkat et olur mu? Aklım hep sende." Titreyen sesime engel olamadım.
Anlımdan öpüp geri çekildi elleri yüzümden ayrıldı.
"Merak etme bunlar benim için çocuk oyuncağı. Geleceğim dikkatli olun." Son dediği adamlaraydı. Çantadan bir kaç şarjör ve el bombası aldı. Tabi ki onu dinlemeyecektim. Mert dikatli bir şekilde kapıya ilerleyip son kez arkasını dönüp bana baktı ve gözden kayboldu. Kalbim sıkıştı. Onu o halde o kadar adamın içine göndermek canımı sıkıyordu. Tamam çok güçlü biriydi ayrıca zekiydi de ama şuan yaralı olduğu için zayıf düşmüştü.
"Evet beyler hadi bakalım bizde sıra." Dedim onlara bakmadan bende çantadan şarjör alıp arka ceplerime koydum. Cem bana bıkkın bir şekilde bakıyordu.
"Ben biliyordum işte, bu kadar çabuk kabul etmende bir bit yeniği vardı zaten valla bu sefer olmaz yenge Mert abi beni vurur. Vurmakla kalmaz işkence ederek öldürür." Adamlar ise ne diyeceğini bilemez bir halde birbirlerine bakıyorlardı. Kırılan camdan içeri girmek üzere olan adamı görmemle tam vuracakken Cem benden önce davrandı.
"Siz Buket hanımı çembere alın ve gizli bölmeden geçin. Benden haber bekleyin." Ona sinsice gülümsedim.
"Tabi ya sen Mert'in adamısın benim dediklerimin senin üzerinde bir etkisi yok. Madem öyle kendi işimi kendim hallederim." Cem ne dediğimi anlamıştı ama çok geçti çoktan yanlarından hızlı adımlarla ayrılıp üst kata çıkmak için merdivenlere yöneldim. Evet onları keskin nişancı silahıyla avlayacaktım. Arkamdan sayarak gelen Cem ve adamların ne dediğini duyamıyordum ama bana saydıkları kesindi. Benim dediklerimi dinlemezlerse bende beni dinlemelerinin bir yolunu bulurdum şuan olduğu gibi. İki adam merdivenin başında ikisi orta da ikisi merdivenin sonunda diğer üç kişi ve Cem ise benimle geliyordu. Evin üst katında ki ön bahçeyi gören balkona çıktım. Balkonun boydan boya cam olması sıkıntılıydı. Ama dışarıdan içerisi görünmediği için şanslıydım. Camın tekini hafif araladım. Yere uzanıp etrafı silahın dürbünüyle inceledim. Cidden çok karabalıklardı. Gözüm ilk Mert'i aradı. Nerede olabilirdi. Yerlerde ölen adamlar çoğu karşı tarafındı ama buna rağmen bizim adamlardan daha çoklardı.
"İşte buldum seni kocacım. Bakalım tehdit oluşturabilecek bir unsur varmı?" Ağacın arkasına geçmişti ve karşıda ki bir ordu dolusu adama ateş ediyordu. Ama karnında ki ve omuzunda ki yara engel oluyordu ona. Her ateş ettiğinde acıyla yüzünü buruşturuyordu. Ona ateş eden bir kaç adamı nişan alıp tam anılarından vurdum. Hepsi iyi gizlenmişti. Ama ben yüksekte olduğum için açık hedeflerdi.
On kişi benim kocamı nişan almışlardı. Geriye kaldı beş. Cem ve üç adam dikatlice etrafı inceliyorlardı.
Mert tek tek vurulan adamlara şaşkınca bakıyor ateş edenin kim olduğunu bulmaya çalışıyordu. Bu şaşkın hali beni gülümsetmişti.
"Sana zarar gelmesine asla müsade etmem. Kim olursa olsun acımadan o olmayan beyinlerini büyük bir zevkle dağıtırım."
"Evet Mert bey." Cem kulaklıkla konuşuyordu. Galiba Mert ateş edeni soruyordu. Ona dönüp benim olduğumu sakın söyleme diye işaret yaptım.
Beni umursamadı. Silahı onun başına nişan alıp sinirli bir şekilde bakınca yutkundu. Gözleri fal taşı gibi açıldı. Söylediği an beynini dağıtacağım gayret iyi biliyordu.
"Yok Buket yenge yanımızda güvende bilmiyorum abi ben keskin nişancıyı. Evet belki de Emre bey göndermiştir." Zafer kazanmışçasına önüme döndüm. Etraftan bir kaç adam daha vurunca karşı tarafta ki adamlar dan biri beni fark etmişti. Silahta susturucu vardı ama beni bulmasına engel olmamıştı anlaşılan. Tam eli kulağında ki kulaklığa gitmişti ki ilk elinden sonra başından vurdum.
"Aaa çok ayıp ispiyoncu insanları hiç sevmem." Yapmacık bir üzüntüyle söylediklerim Cem'in kahkaha atmasına sebep olmuştu.
"Yemin ediyorum senin kadar psikopat bir deli görmedim. Abi tam kendine göre birini bulmuş." Bakışlarımı silahın dürbününden ayırmadan tehtitkar ve sakinbir sesle konuştum.
"Çok doğru söyledin ozaman benim deli raporumun olduğunu da biliyorsundur. Yani her an hiç umulmadık şeyler yapabilirim. Mesela benimle saygısızca konuştuğun için şuan beynini dağıtmama ramak kaldı desem." Tehlikeli bir şekilde gülümseyip başımı ağır ağır Cem'e çevirdim. Bilmiyordu galiba çünkü korkudan bir adım geriledi. Hiç birşey demeden başı yere eğik durdu. Yanında ki adamlar ise konuşulanları duymamış gibi camdan dışarıyı kontrol ediyorlardı.
"Bence de susman senin için en iyisi Cem. Ayağını denk al ne kadar sakinsem o kadar da deliyimdir." Önüme dönüp Mert'i aradım ama yoktu. Ama Emre gelmişti. Yani bu demek oluyor ki tehlike kalkmıştı çünkü tam otuz araba gelmişti hepside minibüs tarzında siyah lüks arabalardı.
"Ne zaman sakin gördük ki sanki seni zır deli manyak kadın." Cemin dediklerini umursamadan bir kaç adam daha vurdum. Ama Mert yoktu bu beni endişelendirmeye başlatmıştı.
"Cem Mert ile iletişime geç göremiyorum onu nerede olduğunu öğren. Ama sakın benim burada olduğumu söyleme yoksa fena bozuşuruz." Dedim tehditkar bir şekilde. Cem'den ses gelmeyince sinirle arkamı dönmemle gördüğüm kişiyle ne yapacağımı şaşırdım.
"Beni aramana gerek yok karıcım buradayım." Öfkeyle bana bakıyordu.
"Aaa kocacım bende seni arıyordum. Emre gelmiş tehlike kalmadı değilmi. Bak dışarı çıkmadan seni bekledim." Masum bakışlarıma umarım kanardı.
"Bize gelince kök söktürür kocasına gelince süt dökmüş kedi olur. Allah yardımcın olsun abi yandın valla sen." Cem'in dedikleriyle silahı hiç düşünmeden ona doğrultup ateş ettim. Son anda eğilmesiyle kurşundan kurtuldu. Mert elimde ki silahı alıp yanımda ki adama verdi.
"Ruh hastası manyak ne dedim ben şimdi yalan mı?" Mert sinirli bir şekilde Cem'e baktı.
"Dediklerine dikkat et Cem yoksa konuşacak bir ağzın kalmayacak. Konuştuğun kişi benim karım." Cem hemen kendine çeki düzen verdi.
"Özür dilerim abi. Ben ciddi değildim dediklerimde."
"Benden değil karımdan özür dileyeceksin. Ve bir daha sakın karıma karşı en ufak bir saygısızlığın olamayacak. Acımam Cem sen olsan bile acımam." Tehditkar bir şekilde dedikleri yüzümde ki gülümsemeyi arttırmıştı.
"Aldın mı cevabını." Bakışlarımı Cem'den ayırmadan ölümcül bakıslarımla konustum. "Kocam peki ben bu şahısın kafasına sıkabilirmiyim." Dedim Mert'e bakışlarımı Mert'e çevirip cilveli bir şekilde bakış atıp sarıldım. Kolları anından bedenimi sıkıca sardı. Bu huyunu çok seviyordum. Bana sinirli olsa bile sarılmama karşılık veriyordu.
"Sen hiç konuşma seninle işim bitmedi daha. Şu durumdan bir kurtulalım sana yapacaklarımın haddi hesabı yok." Baya sinirlendirmiştim anlaşılan. Cilveli bir şekilde ona sırnaşıp, "hmm büyük bir heyecanlar bekliyorum bana yapacaklarını kocam." Gözlerim dudakları ve gözler arasında gidip geliyordu. Belimde ki eli daha da sıkılaştı. Gözlerinde ki sinir silinip yerine tutkudan koyulaşan gözleri beni gülümsetmişti. Onu bu kadar çabuk etki altına almak çok hoşuma gidiyordu.
"Aklımla oynamayı bırak sana çok sinirliyim. Onlarında keskin nişancısı var saniye farkla kurtuldun haberin bile yok. Tek derdin benim değilmi etrafımda ki adamları vuracağına ilk işin keskin nisancıyı bulmak olsun. Bu gibi durumlar da en az iki keskin nişancı olur bunu unutma. Hem ilk başından beri senin olduğunu biliyordum." Ama nasıl bilebilirdi ki.
Şaşkınlıkla ona baktım.
"Ama nasıl bilebilirsin adamlar sana söylemediğine eminim."
Yanağımdan öpüp beni kendine çekip sarıldı.
"Çünkü sen sadece adamları kafalarına nişan alarak vuruyorsun. Çok nadir gövdesi yada herhangi bir yerinden vuruyorsun. Ve bil bakalım ne yaptın. Tüm adamların anlından vurdun. Cem'e sorarken bile onu tehdit edeceğini biliyordum. Zaten ona da iyi olup olmadığını sordum. Yani terastan gözüküyorsun bebeğim. Ne kadar göstermeyen cam olsa da az çok görünüyorsun." Dedikleriyle yüzümde ki ciddiyet bir anda kayboldu. Küçük kız çocuğunun yaramazlık yaparken yakalandığında ki yüz ifadesi oluştu yüzümde. Bu kadar zeki olmak zorundamıyndı. Ondan ayrıldıktan sonra bana şefkatli bir şekilde gözlerimin içine baktı. O da biliyordu bunca şeyi onun için yaptığımı.
"Şuan büyük bir savaşın içerisindeyiz ve ben bu savaşın içinde aklımın sende kalmasını istemiyorum. Ne olur bir kerede beni dinle ve o geçitten git. Söz sana geleceğim." Yüzünde ki o yalvarış benim kararımı asla değişiremiyecekti.
"Hayır ne olursa olsun yanında olacağım. Ben kendimi koruyabilecek kapasitedeyim. Küçüklükten beri aldığım eğitimlerle boşa değil. Hem daha yeni sende gördün tek kurşunla hepsini indirdim." Yüzünde acı bir tebessüm oluştu.
"Evet doğru atış konusunda ve dövüş konusunda da çok iyisin ama bunların hepsini boşa çıkaracak tek bir hatan var. O da birini hedef alırken diğerlerini ve çevrende olup biteni görmüyorsun. Bu da seni açık hedef yapıyor. Birini vurana kadar bir diğeri seni çoktan-" devamını getiremedi. Eli yumruk oldu ve sinirden boynunda ki damarlar belirginleşti.
"Bak güzelim beni çok zor durumda bırakıyorsun fazla zamanımız yok evin içine girdiler bile. Emre gelmiş olsada bizden sayıca üstünler ve adamalar durmadan gelmeye devam ediyorlar Şahin tek kişi değil öldürdüğüm tüm ele başılarının adamları onun tarafında senin hemen buradan çıkman gerekiyor anladın mı beni hedefleri hiç bir zaman ben olmadım. Hedefleri sensin. Bunu sana daha kaç defa anlatacağım. Beni zor kullandırma ne olur." Öfkesi çaresizliğindendi. Delirmek üzereydi ama onun endişelendiği kadar bende onun için endişeleniyordum. Beni de anlaması gerekiyordu. Onu bu savaşta yanlız bırakamazdım. Bunu ben istesem kalbim buna izin vermezdi.
Acıyla dolan gözlerimle başımı olumsuz anlamda iki yana salladım.
"Buna asla izin vermem asıl sen beni anlamıyorsun. Ben seni o evde acaba bugün nasıl bir halde gelecek diye beklemekten yoruldum. Sen beni her uyuttuğunda ben kabuslarım da senin kanlar içinde buluyorum. Ve ben artık geride durup olanları izlemek istemiyorum. Ne olacaksa seninle olacak bu saaten sonra. Ve konu tartışmaya kapalı." Titreyen sesimle öfkeli çıkan sesim bir birine karışmıştı. Öfkeyle bağırıyordum.
"Ben sen-" bir anda kapının açılmasıyla Mert beni kenara itip içeri giren adama ateş etti.
Cem kendini bana siper etmiş iki adamda Mert'i korumaya almıştı.
Üçlü koltuğun arkasın geçtim hızla. Mert ise balkon ile oda arasında ki duvara geçmişti. Ama orası onun için tehlikeliydi. Dışarıdan içerisi görünüyorsa açık hedef halindeydi. Cem benim yanımda diğer iki koruma ise hemen önümüzde iki tekli koltuğu kendilerine siper etmişlerdi.
Belimde ki silahı çıkarıp kapıda ki sayamayacağım kadar çok adama ateş etmeye başladım.
"Ben sana git dedim Buket bir kerede beni dinlesen ne olacak acaba." Öfkeyle bağırması yerimden sıçramama neden olmuştu. Ani bir hareketle yerde yuvarlanarak yanımıza geldi.
"Buradan çıkalım sana yapacaklarımı çok iyi biliyorum ben." Öfkesi korkudandı cidden köşeye sıkışmıştık.
"Emre nerede o kadar araba dolusu adamla geldi." Dedim konuyu değiştirmek için. Hem kapıda ki adamlara ateş ediyor hemde tartışıyorduk.
"Aşağıda onları da pusuya düşürdüler tüm adamları çembere almışlar. Şerefsiz Şahin resmen tüm adamları buraya yığmış. Anlamıyorum nasıl beni takip edebildi. Gelene kadar tam sekiz araba değiştirdim. Ve izme yollardan geldim. Bir kaç defa da kıyafet değiştirdim. İçeride kesinlikle hain olmalı."
Başımı kaldırmamla kulağımın dibinden kurşunun geçmesi bir oldu. Ani bir hareketle tekrar başımı eğdim. Allah kahretsin başımı bile çıkarmama izin vermiyorlardı.
Mert'in attığı her atış isabet ediyordu. Cem ise Mert kadar iyiydi. Elinde ki iki silahla aynı anda iki kişiyi vuruyordu. Koltuğun ilerisinde ki çantayı kendine doğru dikkatli bir şekilde çekti.
"Allahtan çantayı yanıma almıştım. Bu bizi idare eder." Mert Cem'e ani bir şekilde döndü.
"Onun içinde gaz bombası var mı?" Dedi Mert, umarım vardır.
"Ayıp ettin herşey var zaten depoyu bulma ihtimalleri üzerine tüm depoyu boşaltırdım gizli geçitten iki adam tüm mühümatları götürdüler. Bende herşeye karşı çantayı fulledim." Mert'in yüzünde ki o gergin ifade kayboldu bi anda.
"O zaman gaz maskesi de var." Dedi Mert.
Cem, "O yok işte çantada yer kalmayınca alamadım abi."
"Hay ben senin yapacağın işe Cem. Ne anlamı var o zaman o gaz bombasının." Ne yapacağını bilemez bir haldeydi. Ama ateş etmeyi de ihmal etmiyordu. Önde ki adamlarımızdan biri vurulmuştu. Ve biz git gide çıkmaza giriyorduk. Hayır kaybeden değil kazanan olacaktık. Aklıma gelen fikirle, "Cem taramalı silah varmı çantada? Tabi bol miktarda da kurşun."
"Ayıp ettin yenge onları doldurmaktan çantaya başka birşey sığmadı zaten." Yüzümde kocaman bir gülümseme oluştu.
"Kaç tane taramalı silah var peki?"
"Dört tane çantaya büyükler sığmayacağı için Mini-Uzi yani en küçük modellerini aldım." Bu adam cidden fazla zekiydi. Kriz anında bile zekice düşünebiliyordu.
Mert, "Bunu şimdi mi söylüyorsun. Ver hemen." Cidden neden söylememişti bu haldeyken o silahlar işimize baya yarayacaktı.
"Abi fırsatmı verdiniz sabahtan beri kedi köpek gibi kavga ediyorsunuz. Bana sıra gelmedi ki." Dedi sitemle. Mert ile ikimiz aynı anda. "Kes çeneni de ver şunları." Dedik bağırarak. Bu tepkimize şaşkınlıkla bakakaldı. Çok konuşmaya başlamıştı artık.
Cem birşey demeden silahları hızlıca çantadan çıkarıp bize verdi. Bir birimize baktık.
"Üç diyince aynı anda çıkıyoruz." Dedi Mert.
Cem silahı önde ki adama da attı. Hepimiz onaylarcasına başımızı salladık.
Mert, "Üç." Demesiyle aynı anda koltukların arkasından çıktık. Adamlar boş bulunmuş olacaklar ki hepsi daha ne olduğunu anlamadan vurulmuşlardı. Ben bu silahı çok sevmiştim. Favorim olabilirdi. Adam öldürmekten sadisçe zevk alıyordum.
Kapıda ki tüm adamlar kısa bir süre için de ölmüşlerdi. Ama hayla gelmeye devam ediyorlardı.
"Cem sen Buket'i al ve gizli odaya gir ora daha güvenli ben de Emre'ye destek gidiyorum." Tam itiraz etmek için ağzımı açmıştım ki Mert beni eliyle susturdu.
"Yeter artık Buket ne diyorsam onu yap bu çocuk oyuncağı değil." Dedikleriyle susmanın daha iyi olacağını anlamıştım. Çünki bu sefer cidden gözü dönmüştü sinirden. Her an bir atak yaşayabilirdi. Susmam onun için bir cevap olmuştu.
"Ne olur dikkat et kendine sevgilim." Onun için çok korkuyordum ama ben böyle açık hedefken onun dikkati daha çok dağılıyordu.
"Beni merak etme sen iyiysen bende iyiyimdir." Bana sıkıca sarılıp anlımdan öptü.
"Hadi git yoksa yine çıkamayacağız buradan." Onu başımla onayladım. Aklım, kalbim ve ruhum onunla olacaktı. Bunu hiç istemesem de onun için yapmak zorundaydım.
Cem ve ben hızla karşı odadaya ilerlerken Mert ve koruma merdivenlere ateş ediyordu.
Önde ben arkada Cem odaya girdik. Cem direk kapıyı arkadan kilitleyip karşı duvara ilerledi. Elini duvarın üzerinde gezdirdi belli bir noktaya işaret parmağıyla ritmik bir hareketle ard arda vurdu duvarda sayılardan oluşan mavi bir ışık belirdi. Cem bana dönüp, "Yenge doğum tarihin ne?" Diye sordu alelacele.
Ben ise olanların şaşkınlığıyla kala kalmıştım.
"Yenge hadi söyle zaman aleyhimize işliyor."
Başımı hafif bir şekilde iki yana salladım kendime gelmek için.
"11.02.1999" Diyebildim mekanik bir sesle. Bu nasıl bir teknolojiydi böyle.
Cem hemen şifreyi girdiğinde duvar yana doğru açıldı. İçeriye kafamı uzattığım da resmen yeni bir evrene geçiş yapıyor gibi hissettim.
Uzun bir koridor vardı. Cem içeriye girip benim girmemi bekliyordu. Dışarıdan ise hayla silah sesleri geliyordu. Ama Biraz azalmış gibiydi. Hangi taraf galip geliyordu hiç bir fikrim yoktu.
Hiç gidesim yoktu. Gidersem onun başına birşey gelecekmiş gibi hissediyordum. İçimde ki o huzursuzluk nefes almamı engeliyordu. Elim kalbimin üzerine gitti.
"Ne olur yaşa aşkım." Tam gizli kapıdan girmek için arkamı kapıya dönmüştüm ki kapı kırılma sesiyle elimde ki silahı kapıya doğru doğrulttum. Herşey çok hızlı olmuştu. Silahı tutan elimden vurulmuştum. Acıyla inledim elimde ki silah yere düşmüştü. Cem ise karnından vurulmuştu. İki adam kollarımdan tutup beni sert bir şekilde sürüklemeye başladılar ben çırpındıkça yaralı olan kolumu eliyle kavramış her hareketim de daha çok sıkıyordu. Yaralı kolumu tutan adama sert bir şekilde kafa attım. Bu hareketimi beklemeyen adım bir adım gerileyerek sendeledi. Diğer kolumu tutan adam ise silahı tam bana doğrutmak üzereyken erkekliğine sert bir tekme attım. Adam acıyla iki büklüm olmuştu. Yere düşen silahımı hemen geri aldım. İki adamı kafalarına nişan aldım.
"Sizinle sohbet etmek isterdim ama şuan kocamın bana ihtiyacı var o yüzden cehennemde görüşmek üzere." İkisinde kafalarından vurdum.
"Şuan sizinle vakit kaybedemem."Mert vurulmuş olmalıydı yoksa hayatta buraya girmelerine izin vermezdi. Cem ise kan kaybediyordu. Gizli geçidi Cem'in üzerine kapatmak için şifreyi tekrar girdim. Onu böyle bırakamazdım. Kapı ağır ağır kapanmaya başlamıştı. Adamların ceplerini araştırıp bulduğum telefonu Cem'e attım.
"Yardım çağır ben burayı hallederim. Mert'in bana ihtiyacı var."
"Hayır yenge seni tek bırakamam içeri gir çabuk." Bu son sözleri oldu çünki kapı kapanmıştı. Kapıya doğru gelen adamı görür görmez ateş ettim. Kolum çok acıyordu ama idare edebilirdim. Hızla merdivenlerden aşağıya indim. Yerde ki cesetlerden yürüyemiyordum. Dış kapıya çıktığım an gözlerim Mert'i aradı. Ama yoktu. Resmen üçüncü dünya savaşı çıkmış gibiydi. Her yer kan her yen insan cesetleriyle doluydu. Çatışma sesleri bahçenin dış kapısında yoğunlaşıyordu. Yerde ki cesetleri görmezden gelmeye çalışsam iyi olacaktı. Mert Emre'ye desteğe gideceğini söylemişti. Büyük ihtimal o tarafta. Dikkatli adımlarla o yöne doğru ilerlemeye başladım. Mert ne demişti tek ve büyük hatam dikkat dağınıklığım. Dikkatimi çevreye vermeliyim. Evet Buket yapabilirsin. Mert iyi ve sen onun için dikkatli olmalısın. Keskin nişancılar var demişti. Ve şuan açık hedef olma ihtimalim yülsekti. Seni vuracaktı demişti. O zaman ilki terasın karşısında olmalıydı. Bakışlarım hemen o tarafa kaydı. Keskin nişancı beni daha fark etmemişti çünkü Mert'in olduğu tarafı nişan almış ara ara ateş ediyor her ettiği ateşte yüzü gülüyordu. Çok iyi saklanmıştı ama buradan sadece başı gözüküyordu. Etrafı inceledikten sonra arkamda ki ağacı kendime siper ettim.
Tam adamı nişan almıştım ki bir anda göz göze geldik. Benim önceliğim vardı çünki ben onu nişan almıştım. O ise silahı bana değil diğer tarafa doğrultmuş bana şaşkınlıkla bakıyordu. Herhalde öldüğümü falan sanıyordu yada kaçtığımı. Sinsice gülümseyip. Orta parmağımı ona gösterim. Silahı ateşledim. Taramalı silah olduğu için adamın beyni parçalanmıştı.
Evin avlusunda dikatlice incekedim, cesetler hariç kimse yoktu. Tüm yoğunluk bahçenin dış tarafından geliyordu. Büyük ihtimal o üç adam saklanmışlardı. Mert gidince hemen bizim olduğumuz odaya girmişlerdir. Silah ile kapıyı açmak yerine kırarak açmışlardı. Çünki silah sesine Mert geri gelecekti.
Dış kapıya ulaştığım da aralık olan kapıdan dışarıyı kontrol ettim. Gördüklerimle gözlerim fal taşı gibi açıldı. Bulunduğumuz yer açık bir alanın içindeydi. Tek tük evler vardı ve koca bir arazinin ortasında ağaçların arasındaydı. Karşı taraf çok üstünlerdi sayıca ve bizim taraf ise çok sayıda olamasına rağmen bu kadar kişinin yanında çok az kalıyorlardı. Resmen Emre'yi ve adamları geniş bir çembere almışlardı. Mert ve dörtyüze yakın adamda çemberi bozmaya çalışıyordu ama bu imkansız gibi duruyordu. Gözlerim yolun sonunda bize doğru gelen siyah arabaya takıldı. Bizden olmadığı kesindi. Çok uzaktı araba çok küçük duruyordu.
Kafama doğrultulan silahla olduğum yerde dona kaldım. Allah kahretsin bu leşler canlanıyorlar mı anlamadım ki zombi gibiler yeminle. Sinrile soludum.
"Elinde ki silahı yere at yoksa beyni dağılan bu sefer sen olursun sürtük." Son dediği cümleyle kan beynime sıçramıştı. Elimde ki silahı yere attım.
"Sürtük öyle mi? Bu lafını sana yedirmesini bilirim ben." Öfkeyle dediklerim adamı güldürmüştü. Ağır bir şekilde ona döndüm.
Silahın kabzasıyla anlıma sert bir şekilde vurdu. Vurmanın etkisiyle gözüm kararmıştı. Bunu beklemiyordum işte. Sinirden kahkaha atmaya başladım.
"Seni hemen öldürmeyeceğim sana sürtüğün ne demek olduğu öğretip öyle öldüreceğim." Anlımdan akan sıvıya elim gitti. Elime bulaşan kanı adama gösterdim.
"Seni kendi kanında boğacağım." Dedim sadisçe gülümseyerek.
Kendinden emin bir şekilde omuzlarını dikleştirerek konuştu.
"Sen kendi kanında boğulmayasın. Patronun senin için çok güzel planları var. Şimdi benimle geliyorsun. En ufak hatanda acımam sıkarım." Emri vaki ve sert sesi beni korkutmak yerine güldürmüştü. Çünki arkadan bize doğru gelen Cem bana sus işareti yapıyordu.
Karnında ki yara onu engellese de bize doğru hızlı adımlarla gelmesini engellemiyordu. Zaten o geçitten gideceğini düşünmek hataydı.
Adama sinsice gülümsedim.
"Sana çok yazık olacak ölmek için yalvaracaksın bana. Ama önce kocamın bana ihtiyacı var ilk önceliğim tabi ki kocam, seninle daha sonra ilgileneceğim." Rahat tavırlarım adamı afallatmıştı. Korkudan titreyeceğimi ona yalvaracağımı sanıyordu galiba. Ama unuttuğu bir şey vardı ben kimseden korkmam.
Adam ne dediğimi anlamaya çalıştığı an Cem kafasına silahı doğrulttu. Adam şaşkınlıkla bana bakakaldı.
Elinde ki silahı ağır bir şekilde gülümseyerek aldım. "Bu senin eline hiç yakışmıyor kova bebek." Çok yanlış kişiye söylenmemesi gereken şeyleri söylemişti.
"Onu öldürme ona sürtüğün ne demek olduğunu öğreteceğim daha." Cem olayı anlayınca adamın ensesine sert bir şekilde vurup adamı bayılttı.
"Abi nerde ve sen iyimisin?" Acıyla kısık çıkan sesi pek iyi bir halde olmadığının belirtisiydi. Benimde ondan farkım yoktu. Kan kaybediyordum ve git gide halsizleşiyordum. Ama benden daha kötü durumdaydı.
"Ben iyim ama Mert ve Emre, onlar zor durumda." Yolun sonu da ki bize doğru gelen arabayı gösterdim. Çok uzaktı ama gözüküyordu.
"Karşı taraf çok güçlü hemen birşeyler yapmalıyız Cem. Mert yaralı zaten zorlanıyor. Ortaya çıkarsam daha kötü olacak. Anında yakalarlar beni."
Cem beni onaylar şekilde başını salladı.
"Ben destek istedim ama gelmeleri zaman alacak gibi evin arka tarafına gitmeliyiz Mert beyi de o tarafa yönlendirerek gelen helikoptere binerek buradan uzaklaşmış oluruz şuan çok savunmasız bir durumdayız. Helikopter gelmek üzere. Mert abiye verdiğim kulaklık takılı değil o yüzden dikkatini bu tarafa çekmek zorundayız. Ama nasıl olacak işte." Başım dönüyordu. Ve her tarafta kan vardı bu da başımın dönmesin de büyük bir etkendi.
Kapı aralığından baktığım ama Mert ile göz göze geldik. Beni gördüğü an gözleri fal taşı gibi açıldı. Şok içerisinde dona kaldı. Elimle ona kulaklığı takmasını söyledim. İlk bir kaç saniye dona kaldı sonra hızlıca kendini toparlayıp kulaklığı taktı.
"Beni gördü taktı kulaklığı." Cem hemen kulaklığa iki defa dokundu.
"Abi hemen evin ark-" sustu Mert büyük ihtimal ona fena sayıyordu.
"Yakalandık ben ve yenge yaralı." Sustu karşı tarafı dinledi. Ben ise Mert'i izliyordum. Cem'in son dedikleriyle yüzünün kanı çekildi. Gözleri beni buldu sonra kolumda akan kana takıldı gözleri. Öfkeli yüzü bir anda endişeye dönüştü. Ona iyim dercesine gülümsedim. Bana kızgın ve endişeli bakıyordu.
Kulaklığa konuştu. Cem duyduklarıyla gözlerinde ki korkuyu çok net gördüm. Derince yutkundu.
"Abi bir anda oldu bizde anlamadık. Ama yenge iyi merak etme. Tamam abi destek çağırdım evin arka tarafına gelin orada sen ve Emre beyi bekliyoruz." Mert ne dediyse Cem aşırı endişeli görünüyordu.
"Yenge hemen gidelim abi gelecek. İşler baya karıştı."
"Ne dedi sana bir anda yüzünün rengi gitti." Çok merak ediyordum ne konuştuklarını.
"Seni koruyamadığım için beni piranalara yem edecekmiş. Tabi ben kan kaybından ölmezsem." Eli karnına gitti. Bilinci kapanmak üzereydi ama kendini zorluyordu.
Dediklerine tabi inanmadım başka birşey vardı. Mert ona başka birşey söylemişti.
Kolumda ki acı uyuşmaya başlamıştı. Tabi vücudum da. Cem'i bulanık görmeye başlamıştım.
"Mert gelebilecek mi?" Dedim nefes nefese.
"Yenge şuan yapabileceğimiz birşey yok. Tek bir yolumuz var o da onların bize gelmesini beklemek. İkimizde yaralıyız. Destek yerine ayak bağı oluruz ancak." Haklıydı başka çaremiz yoktu. Önden sendeleyerek arka tarafa doğru ilerledik. Havada gördüğümüz helikopterle daha hızlı olamamız gerektiğini anlamıştım. Adamlar helikopteri büyük ihtimalle görmüşlerdi. Umarım Mert ve Emre yetişebilirlerdi.
Bahçenin demir kapısı aralandığı an ikimizde bize yakın olan ağacın arkasına saklandık.
"Allah kahretsin mantar gibi ürüyorlar bitmedi gitti şerefsizler." Cem'in öfkeli sesi bana kadar gelmişti. Haklıydı bitmiyorlardı.
İşin kötü yanı benim silahım yoktu. Ve silahım olsa bile karşılık verecek halim hiç yoktu. Cem ise benden daha kötü durumdaydı. Ağaçtan destek alıyor rast gele ateş ediyordu. Cem son kez bana baktı. "Özür dilerim koruyamadım seni." Dedi kısık bir sesle onu anlıyordum. Son gücüyle elinde ki silahı bana doğru attı. "Tam tersi en iyi şekilde korudun beni." Dedim tebessümle. Kulaklığa dokunup son nefesiyle konuşmaya çalıştı.
"Abi özür dile-"devamını getiremedi. Gözlerim dolmuştu. Dikkatimi arka bahçeye kaydı. Helikopter iniş yaptığını gördüm. Ama Cem çoktan dizlerinin üzerine çökmüş baygın bir şekilde ağaca yaslı bir şekildeydi.
Yerden silahı alıp bulanık görüşle silah seslerinin geldiği yere doğru ateş ettim ard arda. Ama bir süre sonra merminin bittiğini anladım.
"Allah kahretsin herşey neden üst üste gelirdi ki zaten." Silahı sert bir şekilde yere attım. Sinirden ağlamaya başlamıştım. Neden hiç mutlu olamıyordum. Mutsuzluk benim lanetim olmuştu resmen. Hızla göz yaşlarımı sildim. Gizlice kafamı ağacın arkasından çıkarıp arkaya baktım.
Adamlar temkinli bir şekilde benim olduğum yere doğru geliyorlardı. Ayaklarım beni taşıyamaz hale gelmişti. Dizlerim titriyordu. Ama korkudan değildi bu titreme. Kolum inanılmaz derece de kanıyordu. Galiba yolun sonuna gelmiştik. Sırtımı ağaca yaslayıp yere oturdum. Üşümeye başlamıştım. Vücudum titriyordu. Bilincim yavaş yavaş kapanıyordu. Karşıma dikilen ve sayamadığım adamlar bana pis pis gülümsüyorlardı.
"Bulduk burada patron ne yapalım?" Adam telefonla konuşuyordu.
"Emredersiniz."
"Ne diyor patron?"
"Öldürün dedi." Adamın sesinde ki hırs çok netti.
"Hahahha büyük bir zevkle bu oruspu yüzünden yer altı dünyası paramparça oldu. Yaşaması bizim için sorun oluştururdu zaten."
Gözlerim kapanmış bilincim ise git gide kapanıyordu.
"Böyle bir kaltağı öldürmek benim için bir onur olacak."
Bir tetik sesi duydum ardından bir adamın bağırması duydum.
"Onun saçının teline zarar verirsen senin soyunu kuruturum." Ama bu ses tanıdık değildi. Daha fazla bilincimi açık tutamadım. Son duyduğum ise bir el silah sesi. O silahın hedefi benmiydim yoksa başkası mı bilmiyordu. Ama tek bildiğim canımın çok yandığıydı.
"Affet beni sevgilim. Yaşamayı beceremedim."
******
"Kızım gözlerini aç ne olur Duru! Bak ben geldim. Ambulans çağırın hemen."
"Bırak onu dokunma ona sakın."
Yerden havalandığımı hissettim. Gözlerimi zorda olsa açabilmiştim.
Mert'in kucağındaydım ve bana nemli gözlerle bakıyordu.
"Onu benden daha ne kadar uzak tutabilirsin." Gözlerimiz buluşunca bana acı çeker gibi bakıyordu. Gözlerinde ki o çaresizlik ve acı çok netti.
"İyi olacaksın dayan sevgilim. Ne olur bırakma beni." Sesi titriyordu.
"Be-ben iy-iyim." Diyebildim sadece.
Görüş alanım bir adam girdi. Bana endişeli bir şekilde bakıyordu.
"Kızım iyimisin? Merak etme iyi olacaksın." Ne diyordu bu adam ne kızı mı?
"Sen ki-kimsin?" Bakışlarım Mert'e kaydı.
"Şuan bunları düşünmenin zamanı değil sevgilim." Ambulans sesini duymasıyla derin bir nefes alıp verdi.
"Bak ambulansta geldi. İyi olacaksın."
Elilli yaşlarında kır saçlı adam öfkeyle Mert'e bakıyordu.
"Ben olmasam kızımı koruyabileceğini mi sanıyorsun sen. İki dakika daha geç kalsam çok geç olacaktı. Yeter artık beni ondan uzak tutmaya daha fazla müsade etmeyeceğim." Bakışları bana kaydı.
"Ben senin öz babanım Duru." Duyduğum son sözle bilincim tamamen kapanmış başım Mert'in omuzundan arkaya doğru düşmüştü.
"BUKETTT!?"
"DURUUUU!?"
Biri kocam biri ise babam olduğunu idea eden adamdı. Son duyduğum ses beni yıllarca arayıp sormayan ve bir anda karşıma çıkan adamdı. Bu en umulmadık anda olmuştu. İsteyeceğim en son şey bile değildi bu an. Son duyduğum ses sevdiğim adamın sesi olmalıydı...
🌸❤️🩹🍂
Herkese merhaba canlarım nasıl buldunuz bölümü? Buket'in yani Duru'nun babası ortaya çıktı bakalım yeni bölümde neler bekliyor bizi. Herşeyin ortaya çıkacağı bölümlere giriyoruz.
Yeni bölümlerde görüşmek üzere canlarım...🦋💞
Oy ve satır arası yorumlarınızı eksik etmeyin arkadaşlar.
SEVİLİYORSUNUZZZ...💋💝
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 33.67k Okunma |
4.35k Oy |
0 Takip |
60 Bölümlü Kitap |