56. Bölüm

54. Bölüm

Maviş
mavissrgt

MERT'EN

 

"Emrah denen it o kadar yıl beklemiş şimdi de birden ortaya çıkmış bana hesap soruyor Emre ben bu adamın leşini buraya sermemek için kendimi zor tutuyorum. Benim derdime bak piçin derdine bak. O dua etsin aklım Buket ile meşgul yoksa ona yapacaklarımı çok iyi biliyorum." Öfkeden odanın içinde bir ileri bir geri gidip duruyordum. Sevdiğim kadını, benim karımı benden alacakmış. Yürek yemiş olmalıydı.

 

"Tamam anlıyorum seni kardeşim ama sakin olmalısın şu an önceliğimiz Buket. Boş konuşuyor Emrah denen herif. Hem Buket onu asla kabul etmez. Sende gördün öğrendiğinden beri hiç duymamış gibi hayatına devam etti. O seni seçti Mert o kadar olaya rağmen yaptıklarına rağmen hep seni seçti. Hayal de dedi gerçek ailesini hiç kabul etmemiş onları yok saymış hayatından komple çıkarmış." Dedikleri azda olsa içime su serpmişti. Ben onu kazanabilmek için ne savaşlar açmıştım. Tam kazanmışken onu kaybedemezdim. Bu olmamalıydı.

 

"Birde yüzsüz gibi hastanede bekliyor sanki Buket onu görmek isteyecek." Emre yanıma gelip elini omuzuma attı.

 

"Korkma kimse karını senden alamaz buna Buket bile izin vermez. Boş yapıyor işte it herif. Amacı seni kışkırtıp Buket'e karşı koz olarak kullanmak." Beni sakinleştirmeye çalışıyordu. Ama olamıyordum Cem ve Buket ameliyata alındıklarından beri ameliyathane kapısının önün de bana onu senden alacağım ona iyi gelmiyorsun diye beni çileden çıkaracak tonlarca laf söylemiş ben ise kendimi zor tutuyordum. Sırf karım ile kan bağı var diye kendimi tutarken o ise fırsat bulup beni kışkırtıyordu. Emre ise sabrımın kalmadığını anlayıp beni yan odaya sokmuştu. Ameliyathanede olan bir hemşire hemen bize haber verecekti. Durumu iyiydi şükür kan kaybetmişti sadece omuzunda ki kurşunu çıkarmaları gerekiyordu. Cem'in durumu daha ağırdı. Onun içinde çok endişeliydim. Emre kadar olmasa da o da benim çocukluğumdu.

 

Kendimi tekli koltuğa attım kafamı koltuğa yaslayıp derin nefesler aldım. Karnımda ki yara sızlıyordu doktorda pek ciddi değil demişti. Olsa bile umrumda değildi şuan tek derdim karımın iyi olduğunu duymamdı.

 

"Buldun mu ajanı. Onu bir elime geçirim varya ölümle yaşam arasında gidip gidip gelecek. Hayatının hatasını yaptı şerefini siktiğimin adamı." Öfkeden delirmek üzereydim. Hazırlıksız yakalanmıştık. Hiç ummadığım anda baskın yemiştik. Ne kadar yüksek güvenlikli korunuyor olsada öldürdüğüm tüm liderlerin adamları Şahin denen adamın tarafına geçmiş bu da onu daha tehlikeli yapıyordu. Zaten lakabı da ün almıştı Akrep Şahin. İlk onu öldürmeliydim. Önce uzaktan izler planını yapar bir anda atağa geçer. Ama cidden bu sefer beni şaşırtmıştı. Normalde bir adım ilerisini hep bilirdim bu beni şaşırttı.

 

"Araştırıyoruz abi Akrep Şahin çoktan icabına bakmıştır onun ama yinede kim olduğunu bulacağız yarına elinde olur ismi." Başımı olumlu anlamda salladım.

Telefonumun çalmasıyla önümde ki küçük masada çalan telefonu aldım. Gizli numaraydı.

 

"İti an çomağı hazırla derler al işte çok özlemiş bizi belli." Telefonu açıp mikrofona aldım ve telefonu masaya koydum.

 

"Oo akrep çok mu özledin beni." Dedim alaylı bir o kadar soğuk ses tonuyla konuştum. Telefondan kahkaha sesi geldi.

 

"Hasretine dayanamadım sesini duyayım dedim Aslan. Nasılsın biricik karın umarım çok incinmemiştir." Yapmacık üzüntülü sesi sinirimi bozmuştu.

 

"Karımın ağzını bir daha ağzına alırsan seni bulduğumda edeceğim işkencelere yenisini eklerim Akrep. Mesela dilini koparmak olabilir ne dersin." Telefonun karşısında bir sessizlik oldu.

 

"Sende şakadan anlamıyorsun Aslancık." Dedi sitemle.

 

"Seni bir bulayım sana Aslancık nasıl oluyormuş göstereceğim sana ben, sen benim karıma el sürme cesaretini buldun ya en değer verdiklerini gözünün önünde işkencelerle öldürüp sana izletmeyende Aslancık olsun. Bu da sana en büyük sözüm olsun. Ensendeyim Akrep kendini sokup öldürsen iyi olur yoksa seninle fena oynayacağım haberin olsun." Ciddi ve sert ses tonum telefonun karşısında yutkunmasına sebep oldu.

 

"Bunu yapmaya yüreğin yemez Aslan. Sen benimle kan bağı olanlara el sürmeyi bırak yanından geçerken göz teması bile kurmaya cesaret edemezsin." Tehtitkar sesi beni güldürmüştü.

 

"Hahahha çok komiksin cidden." Kahkaha atan ve alaylı ses tonumu bir anda ciddi ve sert bir ifadeye soktum.

 

"Senin diğerlerinden farkın ne söylede bileyim. Sen benim en küçük yemimsin seninle oynaya oynaya öldürmeyi planlamıştım ama sen o kuyruğunu fazla salladın anlaşıldı. Üç gün Akrep sadece üç günün var. Çok özledim seni bu hasreti bitirelim artık değilmi." Cevap vermesini beklemeden telefonu yüzüne kapattım.

 

Emre'ye bakıp, "buldun mu itin yerini?"

"Evet sinyal Ankara'dan geliyor. Bu kadar rahat olması il dışında olmasından kaynaklanıyor demeki."

 

"Bu gece onu ayaklarımın dibinde istiyorum. Sessiz ve hızlı olun. Ölmesin ama yaşıyor da sayılmasın. Bunun gizli buluştuğu bir kadın vardı bir de çocuğu olacaktı onlar ne durumda."

Emre bana ciddimisin diye bakıyordu.

 

 

"Tabiki de çocuğa zarar vermeyeceğim ama kadın ölecek. Pek düz ayak değil o da zaten. Çocukta bizim himayemiz de olacak. Zaten küçük dört yaşında. Anne desen annelik yapmıyor zaten."

 

"Tamam abi yerleri belliydi uzaktan takibe almıştık zaten." Tam konuşacakken kapının açılmasıyla gördüğüm kişiyle kan beynime sıçradı.

 

"Gelin anasını satayım gelin biriniz bitmeden biriniz başlıyor. Ne var Emrah doymadın mı beni kışkırtmaya." Bugün cidden benim sınanma günümdü.

 

"Konuşmamız gerek öyle birşey demeden kaçıp gidemezsin." Histerik bir şekilde silik bir şekilde güldüm.

 

 

"Ben sana cevap verdiğim an son nefesin olmuş olur Emrah. Senin konuna gelirsek benim karımı benden alama konusunu açman bile boşa nefes tüketmen demek. Benim olan her zaman benimdir." Yaslandığım koltuktan doğruldum tehtitkar bir sesle gözlerinin içine bakarak konuştum. "Ona elini sürmeyi bırak tek bir salise bile bakışı değenin kabusu olurum. Önce aklını sonra canını alırım bunu da böyle bil." Dediklerimle öfkesi daha da arttı.

 

 

"Sen ne diyorsun lan o benim kızım. Benim canımdan benim kanımdan." Sinrile kahkaha attım.

 

"Yıllar sonra mı aklına geldi bir kızın olduğu. Onun üzerinde hiç bir hakkın yok. Zaten karım da senin varlığına bile tahammül edemiyor. Yani kendini o kadar önemseme." Dedim rahat bir şekilde arkama yaslanarak.

 

"Benim karım çoktan tercihini yaptı. Şunu da o almayan aklına kazı. O benim sadece benim sen onun için normal bir insan bile değilsin o derece hiçsin." Ona tiksinerek ve üsten baktım. Bu adamdan nefret ediyordum.

 

"Buna asla izin vermeyeceğim. Sen ona zarardan başka bir şey vermiyorsun. Beni dinlediğinde bana hak verecek Duru."

 

Sinirle gözlerimi kapayıp bir kaç saniye bekleyip geri açtım.

"Onun adı Buket kafandan isimler uydurma." Bana şaşkınlıkla bakıyordu.

 

"Cidden tek sorun bu mu? Bana bak Mert haddini aşıyorsun. Sen onu korumayı bile beceremiyorsun. Ben olmasaydım şuan morg da olacaktı. Beni kızımdan asla ayıramazsın o benim kızım anladın mı benim." Derin bir nefes aldım. Sakin olmalıyım onu öldürmemeliyim. Tehlikeli bir şekilde ölümcül bakışlarımı gözlerine sabitledim.

 

"Şu saate kadar sana katlanıyorsam o da karımla aynı kana sahip olduğun içindir. Ama sınırını aşarsan seninde nefesini kesmesini bilirim. Ben bu savaşı onun için, onun güvende olabilmesi için açtım. Sen neredeydin. Diğer çocuklarınla tatil tatil geziyordun. Sen Buket'i sattığın günden beri takibe aldıran ve o kadar kötü ve zor zamanlarında sessizce oturup izleyen adamsın. Birde gelmiş bana babalık taslama. Sen Buket'i mal varlığı için istiyorsun. Çünki iflasın eşindesin." Son dediklerimle yüzünün rengi gitti. Tahminim doğruydu. Yemi yutmuştu.

 

"Senin bu kadar iğrenç biri olduğunu bilmiyordum. Yada neden şaşırıyorsam sen kendi evladını para karşılığı satan birisin. Peki Buket senin onu aslında organ mafyasına satmak istediğini ve Buket'in diğer ailesi bunu fark edip onu evlatlık almak istediğini ve bunun için sana servet ödediğini. Aaa birde uzun bir süre onlardan para almaya devam ettiğini biliyorlarmuydu. Şuan seni öldürmüyorsam bunu karım için yapıyorum. Ve bu bildiklerimi karımın bilmesini istemiyorsan onun hayatından defol git yoksa seni ben bu yer yüzünden silmesini iyi bilirim." Kendime zor hakim oluyordum. Bir baba nasıl bu kadar kötü olabilir. Ben benim babam en kötüsü derdim daha beterleride varmış.

Emrah ne diyeceğini bilemez bir halde birşeyler geveliyordu ağzında.

 

"Ben şey hayır öyle bir durum yok ortada. Ben her şeyi ailem için yaptım. Onların iyiliği için."

 

"Sende birini feda edecektin o da Buket oldu değil mi?" Ona tiksinerek bakıyordum.

 

"Peki benim aklıma takılan birsey var beş çocuğunun içinde neden Buket neden en küçük çocuğunu harcadın." Canım yanıyordu. Buket bunları öğrense yıkılırdı. Bu adamı parçara ayırmamak için kendimi zor tutuyordum.

 

"Orası seni ilgilendirmez sen hiç bir zaman anlayamazsın. Hep kendi açından bakıyorsun çünkü. Ama Duru-"

 

"Ona Duru diyip durma onun adı BUKETT anladın mı. Senin koyduğun o kara geçmişi andıran ismi sakın bir daha söyleme." Öfkeyle bağırarak bir hışımla ayağa kalktım. Yakasına yapışıp sert bir şekilde yumruğu suratına ard arda geçirdim.

 

"Onun adı Buket anladın mı Buket. Onun hayatından defolup gideceksin. Yoksa seni yaşatmam." Kendimi kaybetmiş şekilde yumrukluyordum. Emrah yere yatmış beni ise onun korumaları ve Emre üzerinden çekmeye çalışıyordu.

 

Emre, "Mert sakin ol bırak adamı. Bana bak Mert bana bak dedim." Ona bakmam için Emrah'ın üzerinden çekip benim başımı ona doğru döndürdü.

 

"Sakin ol Buket'i düşün aynı hatayı yapıyorsun şuan. YAPMA Mert. Sakinleş lütfen. Tamam haklısın ama şimdi değil. Zamanı ve yeri değil kendine gel." Hızlı hızlı nefes alıyor öfkeyle Emre'ye bakıyordum.

 

 

"Birde sinir hastasısın böyle nöbet geçirdiğin an kızıma da böyle davranıyorsun." Bu piç hayla konuşuyormuydu?

 

"Emre şunu götür buradan elimde kalacak yoksa."

 

"Hiç bir yere gitmiyorum. Duru beni dinlemeden hiç bir yere gitmem. Hem bana yaptıklarını da görsün." Yönümü hızla ona döndüm.

 

"Lan it herif Buket senin yaptıklarını bilse seni bana kalmadan öldürür birde gelmiş bana avel avel konuşuyor. İyi lan ben de herşeyi anlatacağım bakalım o zaman ne yapacaksın. Daha fazla üzülmesin istedim ama kendin kaşındın." Mert beni sıkıca tutuyor Emrah ise elleri cebinde burnundan ve kaşından akan kanı umursamadan benim halimi izliyor keyif alıyor gibiydi. Cidden tam kum torbası niyetine kullanmalık bir adamdı.

 

"Bana mı inanır sana mı? Bu konuda hiç şansın yok. Son olanlar benim haklı çıkmam için büyük sebep."

Demek bu rahatlığı bundandı. Emre'ye tamam dercesine işaret yapıp beni bırakmasını sağladım. Mini buz dolabına gidip bir viski çıkardım. Hastanede yasaktı ama benim için yasak diye bir şey yoktu.

 

Bardağa doldururken bu sefer eğlenme sırası bendeydi. Şerefsiz herif maske takıp Buket'i kandırabileceğini sanıyordu.

Viskiden bir yudum alıp yönümü ona çevirdim.

 

"Buket'i cidden hiç tanımıyorsun. Tamam öyleyse ikimizde aynı anda söyleyeceğiz. Aaa tabi seni görmek isterse. Ama emin ol kendi ayağına sıkıyorsun haberin yok." Onun canını son kez yakacaktım. Hiç istemesemde buna mecburum. Onun iyiliği için yoksa canı daha çok yanacaktı. Affet beni sevgilim buna mecburum. Bu dediklerimi beklemiyor olacak ki şaşırdı.

 

"Onu kandırmana izin vermeyeceğim." Dedi kendinden emin bir sesle. Histerik bir şekilde güldüm.

 

"Sen daha kendi kızını tanımıyorsun. Sen kim oluyorsun da kendini baba sıfatıyla anlatıyorsun. Buket hiç bir zaman senin kızın olmadı olmayacakta. O pis planlarına alet etmeni asla ama asla müsade etmeyeceğim." Kapının çalışmasıyla hemşirenin içeri girdiğini gördüm.

 

"Buket hanımın ameliyatı bitti normal odaya aldık Mert bey." Gözlerimi kapayıp derin bir nefes alıp verdim. İçinde ki o korku duyduklarımla hafiflemiş yüreğimde ki yük azalmıştı. Doktor her ne kadar durumu ciddi degil desede onu öyle görmek ölüm gibiydi.

"Onu görmek istiyorum." Dedim Emrah'ın omuzuna çarparak onun kaldığı odayı bulmak için koridora çıkmıştım ki hemşirenin sesiyle durdum.

 

"Şuan pek mümkün değil ancak yarın sabah görebilirsiniz. Sabah uyandırcağız bedeni çok yorgun şuan dinlenmesi gerekiyor." Öfkeyle hemşireye baktım.

 

"Ben onun kocasıyım onu görmek benim hakkım. Hangi oda da kalıyor." Dedim öfkeyle bağırarak. O beni göremezse korkar.

 

"Şuan sağlığı için bu mümkün değil zaten bilinci kapalı narkozun etkisinde sabaha anca uyanır. Merak etmeyin en ufak bir değişiklikte bilginiz olacaktır. En iyi şekilde ilgileniyoruz."

 

"Tabi ilgileneceksiniz dünyanın parasını verdim en iyi doktorları getirttim. Ona birşey olursa sizinle beraber bu hastaneyi de yakarım." Kadın korkudan bir adım geriledi.

Ondan ayrı kalmak beni deli ediyordu.

 

Emre, "Mert sakin mi olsan diyorum. Kadın sana kötü birşey demedi. Senin sinirlerin bozulmuş anlaşıldı hadi gel dışarı çıkalım. Hem Yağmur da gelmek üzere sana anlatacakları varmış." Beni kolumdan çekiştirerek dışarı çıkardı. Sinirden burnumdan soluyordum resmen.

 

Yağmur koşarak bize doğru geliyordu.

"Bizi oyacak valla en son hep onu haberi oluyor. Telefonda bi ton laf etti bana."

Yağmur'un bize doğru sinirli bir şekilde hızlı adımlarla gelişini izliyor bir yandan konuşuyorduk.

 

"Bir de onun güvenliğini sağlamakla uğraşamazdık sende biliyorsun çok kötü bir saldırıya maruz kaldık ve çoğu adamlarımız öldü. Her ne kadar o Emrah denen piçi sevmesem de onun sayesinde kurtulduk. Kim haber verdi bilmiyorum ama zamanında geldi diyebilirim."

 

"Ben haber verdim çok zor durumdaydık. Diğer ortakların adamlarının gelmesine rağmen bizden güçlülerdi. Benimde aklıma Buket'in babası geldi sen bana araştır demiştin ya numarası ezberimde kalmış. Baya da güçlü bir adam. Her ne kadar iflasın eşiğinde olsa da kimse bilmiyor ve bu da onun gücünü etkilemiyordu. Bana kızacaksın ama tek çaremiz buydu." Dedi keskin bir sesle.

 

"Sana kızgınım o adamı bize bulaştırdığın için ama ama bir nevi de kurtarmış oldun Buket'i." Yağmur yanımıza geldiğinde öfkeyle bize bakıyordu. Elleri belinde sinirle soluyordu.

 

"Neyim ben korkuluk mu? Neden herşeyden en son benim haberim oluyor."

 

"Sakin ol Yağmur bir anda oldu zaten baskın yedik. Valla azraile bir el sallayıp geldik. İlk defa bu kadar ölümle burun buruna geldik. Sana haber verecek halde değildik yani." Emre'nin dediklerini bende başımı onaylar şekilde sallayarak cevap verdim.

 

"İyi öyle olsun bakalım. Buket nasıl peki Cem o nasıl?" Bu sefer sinirli hali gitmiş meraklı bir hal almıştı.

 

"Buket iyi Cem ise hayla ameliyatta çıkmadı daha." Emre ona açıklama yaparken bende banka oturup bir sigara çıkardım. Emre'nin telefonu çaldı. Telefonla konuşması bitince bize döndü.

 

Şahi'ni almak için adamlar hazır ben de onlara eşlik edeceğim. Geceye burada oluruz." Yağmur neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. Bu sefer ben açıklama yaptım.

 

"Yerini bulduk Emre almaya gidiyor."

 

"Sanki ekmek almaya gidiyor. Bu adam ne kadar tehlikeli haberiniz var değilmi. Emre bari sen yapma hadi bu zır deli sende mi buna benzedin." Öfke ve hayretle bize bakıyordu.

 

"Herşey olması gerektiği gibi Yağmur bu iş bu gece bitecek. Emre sende git hadi beş saate adamı burada istiyorum. Çok dikkatli olun en ufak bir hataya yer yok."

 

"Sen merak etme ben kaçar görüşürüz." Tam arkasını dönmüştü ki seslendim.

 

"Emre dikkat et kardeşim." Bana gülümseyip göz kırptı. "Merak etme sen bana hiç birşey olmaz." Emre hızlı adımlarla arabasına binip gözden kaybolmuştu. Bir süre sonra Yağmur da gitmişti her ne kadar kalmak için ısrar etsede gitmesini söylemiştim.

Bakalım bu savaşın galibi olabilecekmiydim. Son noktadaydık ve bu sonda ya ölüm vardı yada yaşam...

 

 

 

 

BUKET'EN

 

 

"Buket hanım beni duyuyormusunuz?" Uğultulu ses git gide netleşiyordu. Bir kadın sesiydi.

 

"Uyanın lütfen." Bilincim açıldıkça son olanları hatırlamaya başlamıştım. Gözlerimi açtığımda beyaz tavanla bakıştım kısa bir süre. Görüş açıma bir hemşire girdi.

 

Güler bir yüzle bana bakıyordu.

"Nasıl hissediyorsunuz Buket hanım." Vurulmuştum o adam beni vurmuştu ama yaşıyordum peki ya Mert! Mert neredeydi?

Ani bir hareketle yataktan doğruldum. Kolumda ki acıyı önemsemeden yataktan kalkmaya çalıştım ama hemşire bana engel oluyordu. Bir dakika sadece kolumda mi yara vardı o zaman o kurşun bana değil beni vurmaya yeltenen adama gelmişti. Mert beni kurtarmıştı.

 

"Lütfen sakin olun Buket hanım kalkmamanız gerekiyor."

 

"Mert nerde kocam nerde o da yaralıydı. Ben kocamı görmek istiyorum bırak beni." Kolumda ki serumu söküp kapıya doğru ilerlediğim an kapının açılmasıyla gördüğüm kişiyle koşup sıkıca sarıldım.

Mert endişeli ve şaşırmış bir şekilde bana bakıyordu.

 

"Buket iyimisin ne oldu?" Sesinde ki endişe çok netti. Ama bende onun için çok korktum.

 

"İyisin buradasın seni görmeyince çok korktum. Yaran nasıl?" Mert beni kendinden uzaklaştırıp kucağına aldı.

 

"Daha dün ameliyattan çıktın ve-" Dedi ve koluma baktı. "Dikişini kanatmayı uyanır uyanmaz başardın." Dedi sitemle.

"Ben iyim sevgilim sen iyi olduğun sürece ben hep iyim bunu sana kaç kere diyeceğim. Şimdi uslu uslu otur hemşire işini yapsın." Beni yatağa koyup yanıma oturdu.

 

"Neden yanımda değildin çok korktum seni göremeyince." Ellerimi tuttu o esnada hemşire yeni damar yolu açıyordu. Mert içten bir tebessümle bana bakıyordu.

 

"Ne, ne oldu niye öyle bakıyorsun?" Dedim meraklı bir sesle.

 

"Sana çok güzel bir haberim var sevgilim." Yüzümde ki endişe her kelimesiyle siliniyordu.

 

"Bitti sevgilim Şahin elimde." Dedikleriyle gözlerim şaşkınlıktan kocaman açıldı. Kaç aydır peşinde olduğu adamı sonunda alt edebilmişti.

"Bitti artık sana söz verdiğim hayatı verebileceğim. Korkmadan endişelenmeden yaşayacağız." Sevinçten gözlerim dolmuştu.

 

"Bitti mi yani?" Dedim inanamayarak. Başını gülümseyerek olumlu anlamda salladı.

"Bitti sonunda bitti biz başardık sevgilim." Sonunda mutlu olma sırası bizdeydi.

 

"Dünden beri bununla uğraşıyordum. O yüzden yanında olamadım karıcım." Sevinçten sıkıca sarıldım. Kolumda ki ağrıyı yeni fark etmiştim ani hareketten dolayı fena sızlamıştı. Ama şuan umrumda değildi o iyidi. İyi gözüküyordu. Ve en önemlisi artık endişe ve korkuyla yaşamak yoktu. Bugün yeni hayatımızın ilk günüydü.

 

 

İkimizde aynı anda, "Sonunda bitti." Dedik birbirimize tebessümle barak.

 

Kapının çalınmasıyla dikkatimiz kapıya yönledi. İçeriye giren ellili yaşlarda bir adam bana endişeli bir şekilde bakarak ağır adımlar ile geliyordu. Bu adam bana tanıdık geliyordu. Bir yerde görmüştüm sanki. Ben onu nereden tanıdığımı çıkarmaya çalışırken adam ise çoktan yanıma gelmiş ne diyeceğini bilemez halde bana ve Mert'e bakıyordu. Mert ise ağzının içinde bir şeyler söyledi ama tam anlayamamıştım.

 

Mert'e dönerek, "Canım senin bir tanıdığın galiba." Dedim ama Mert tek bir kelime bile etmiyor öylece bana bakıyordu.

 

"Merhaba hoş geldiniz." Dedim ne diyeceğimi bilemez bir şekilde. Adam ise bu dediğime tebessümle karşılık verdi.

 

"Buyrun lütfen oturun isterseniz." Dedim sedyenin yanında ki sandalyeyi işaret ederek.

 

Adam ilk başta tereddüt etse de sonra oturdu. Mert'e yaklaşarak, "aşkım bu adam kim bana dik dik bakıyor sinir olmaya başladım." Cidden sinir olmuştum. En sevmediğim insan tipi dik dik bakanlar. Hiç bir şey söylemeden öylece beni inceliyordu.

 

Mert ağzını konuşmak için açıp tekrar kapadı. Neler oluyordu? Sanki doğru kelimeyi arıyor gibiydi. Derin bir nefes alıp gözlerini kapayarak kurduğu o cümle benim şaşkınlıktan nefesimin kesilmesine neden olmuştu.

"Şey bu adam senin baban Buket. Dün seni bu adam sayesinde kurtarabildim." Dedikleriyle beynimden vurulmuşa dönmüştüm. Bakışlarımı hızla adama çevirdim. Bana üzgün bir şekilde bakıyordu. İçimde büyüyen öfkeyi durduramıyordum. Öfkeyle hızla ayağa kalktım. Kolumda ki serum kolumu açılmıştı.

 

"Hangi yüzle karşıma çıkıyorsun sen. Benim seninle hiç bir bağım yok. Defol git hemen bu odadan ve sakın bir daha karşıma çıkma." Öfkeyle bağırarak söylediğim her cümle canımı yakıyordu.

 

"Yıllardır bir kere bile arama sorma zahmetinde bulunmayan adam beni bir olaydan kurtardı diye kahramanım ilanımı edeceğimi sandın." Acı dolu bir şekilde kahkaha attım. Yüzümde ki o acı tebessüm bir anda ciddi ve öfkeli bir hal aldı.

 

"SEN BENİM İÇİN BİR HİÇSİN. SESİNİ DAHİ DUYMAK İSTEMİYORUM DEFOL DEDİM SANA." Bağırarak ve üstüne basa basa söylediğim her kelime onu dumura uğratmıştı. Öfkeli bakışlarımı Mert'e çevirdim.

 

"Şu adamı hemen attır buradan onu daha fazla görmeye tahammülüm yok." Mert bana anlayışlı bir şekilde tebessüm edip elimi avcunun içine aldı. Benim önüme geçip o adama imalı bir şekilde konuştu.

 

"Karımı duydun bırak seni dinlemeyi sesini dahi duymaya tahammülü yok sana demiştim boşuna bir çaba içerisindesin."

Adamın yüzünü göremiyordum ama Mert imalı ve üsten bir sesle konuşuyordu.

 

"Hayır beni dinlemelisin kızım ben seni isteyerek bırakmadım. Mecburdum senin iyiliğin senin geleceğini düşünmek zorunda kaldım ben. Lütfen beni bir kere olsun dinle. Hiç bir şey sandığın gibi değil." Sesinde ki yalvarış ona olan öfkemi daha çok tetikliyordu. Elimi Mert'in elinden çekmeye çalıştım ama sıkıca tutuyor benim öne geçmemi engelliyordu.

 

"O yalanlarını da al defol git buradan karımı duydun. Seni görmek ve sesini duymak istemiyor." Sert ve ürkütücü sesi benim bile korkudan olduğum yere sinmeme neden olmuştu.

 

"Sen kimsin ki kızımla arama girmeye çalışıyorsun. Benim muhatabım sen değil kızım o yüzden çekil aradan." Elinde ki elimi öfkeden daha da sıkıyordu. Öfkeden delirdiğini boynunda ki damarın belirginleştiğinden ve elimi farkında olmadan sıktığından anlayabiliyordum. Diğer elimi, elimi sıkan elinin üzerine koydum. Baş parmağımla sakin olması için okşadım. Bu hareketim kasılan vücudunun rahatlamasına neden olmuştu. Onda bu kadar güzel etki etmem çok hoşuma gidiyordu. Oda benim için öyleydi. Bakışları bana döndü.

 

"Bırak içini döksün ve defolup gitsin." Dedim, ilk bir tereddüte kalsa da elimi bıraktı.

 

Yatağa oturdum öfkeyle o adama baktım.

"Sadece beş dakikan var sonra defol git yoksa zorla çıkartılırsın. Hiç birşey demeden hemen oturudu. Mert ise yanıma oturup öfkeyle ona bakıyordu. Birşey diyecek gibiydi ama kendini zor tutuyor gibiydi.

 

"Başla bakalım ne yalanlar uyduracaksın bende merak ettim şimdi." Dedi Mert alaylı bir sesle. Ben ise bu dediğine şaşkınlıkla bakıyordum. Tabi ya o tüm gerçekleri biliyordu. Ateş demişti Mert herşeyi biliyor diye ama ben hiç bir zaman bu adam hakkında hiç birşey duymak istemiyordum. Daldığım düşünceden o adamın sesiyle sıyrıldım. Bakışlarımı öfkeyle adamın gözlerine diktim. Benim bu davranışımla gözlerini kaçırdı.

 

"Sen çok küçüktün o zamanlar çok zor durumdaydık. Senin dört kardeşin daha var ve sen en küçükleriydin. Onlar anne baba kavramını biliyorlardı ama sen daha bilmiyordun. Açlıktan ölmek üzereydik. Sen hasta olmuştun annen ve ben ne yapacağımızı bilemez haldeydik. Sonra evimize biri geldi bizi komşular önermiş. Halimizi bilip bize yardım eli uzatmayan o komşular." Öfkeyle ellerini yumruk yapıp gözlerini kapadı derin bir nefes alıp geri verdi. Ben ise dedikleri umrumda olmadan onu boş gözlerle dinliyordum. Her durumu kötü olan aile evlatlarını mı satıyordu. O kadar durumu olmayan insan nasıl bakıyordu ozaman.

"O gece sen ve kardeşlerin üç gündür aç uyuyordunuz. Eve gelen o çift içinizden birini evlatlık almak istediğini bunun karşılığında bizi o köpek bağlasan durmayacak evden çıkarıp yaşanabilir bir eve yerleştireceğini ve beni de güzel bir işe sokacağını söyledi. Siz aç yatmayacaktınız artık. Hem o aile içinizden kimi alırsa çok iyi bakacak çok iyi yerlere gelmenizi sağlayacaktı. Abin ve ablanlar çok büyüktü alışmaları çok zor olurdu. Sen, sen küçüktün. Bizim için çok zordu ama yapmak zorundaydık yoksa seni ve kardeşlerini kaybedebilirdik. Sonra işleri yoluna koyduk baya bir ilerleme kat ettik. Seni bulmak istedim buldum da ama yeni ailen buna engel oldu beni herşeyi başa almakla herşeyi mi elimden alıp o fakir hayatına geri sokarım dedi. Sen o zamanlar on yaşındaydın. Benim kendimi toparlamam bile sekiz senemi aldı. Uzaktan takip ettirdim seni ta ki Türkiye'den temeli gidene kadar izini bulamadım. Çok aradım ama olmadı annen üzüntüden kendini hiç toparlayamadı. Seni tekrar bulmuşken kaybedemem kızım. Benimle gelmeni istiyorum gerçek ailen seni sabırsızlıkla bekliyor. Hele annen heyecandan eli ayağına dolanmış kaç gündür hazırlık yapıyor." Ben duyduklarımla dona kalmış bir şekilde öylece bakakalmıştım.

 

Koca bir kahkaha sesi duyuldu oda da. Mert ayağa kalkmış delirmişcesine gülüyordu.

 

"Bak bu güzel kurguydu işte. Sen senaryo yazma işine gir bence güzel senaryo yazıyorsun. Gerçekleri anlatmaya ne dersin Emrah!" Şaşkınlığım Mert'in dedikleriyle daha da artmıştı.

 

"Ne gerçeği Mert yalan mı yani bu dedikleri?" Dedim hayretler içerisinde.

 

"Hayır sevgilim doğru ama atlayarak anlattı. Yoksulluk çektiğiniz doğru ama seni evlatlık alan annen baban seni nasıl buldu oradan itibaren yalan. Bu adam varya tam bir para avcısı. Tek derdi senin paran malın mülkün. Defol git aç köpek elimde kalacaksın yoksa." Mert'in bu öfkeli hali beni şaşırtmıştı.

 

"Doğrusunu sen anlat ozaman." Dedim, bana bunu benden isteme dercesine yalvaran gözlerle baktı.

 

"Anlatamam sevgilim canın çok yanar ben buna katlanamam. Sen söyleyeceklerimin altında paramparça olursun." Gözlerim dolmuştu. O adamın dediklerine az da olsa inanmak istemiş ona kalbimin bir yerinde istemsizce yer açmak istemiştim ama o tamamen yalandan ibaretmiş. Mert'in gözlerine acı çekerek baktım. Başımı hafif yana eğip, "anlat gerçekleri bilmeye ihtiyacım var." Sesim titriyordu. Sonradan maf olacağıma baştan öğrenmek en iyisiydi.

Duruşumu dikleştirerek akan göz yaşımı hızla sildim. Yanım da ki adamla tek bir göz teması kurmadan Mert'e bakıyordum.

 

Yanıma oturdu ellerimi tutup anlıma öpücük kondurdu.

"Canın çok yanacak ama ben hep yanındayım senin ailen benim bunu sakın unutma olurmu?" Başımı acıyla karışık tebessümle olumlu anlamda salladım.

 

İnanma ona yala-" sesini duymaya dahi tahammülüm yoktu konuşmasını bölen bendim.

 

"Beş dakikan doldu çıkabilirsin ve bir daha asla ama asla karşıma çıkma yoksa seni öldürürüm. Hiç acımadan hemde. Sana bir şans verdim o hakkını da yalan söyleyerek kaybettin sen. "Korumalar." Diye seslendim. Hayla adama bakıyordum. İçeri giren iki koruma hazır ola geçmiş benim vereceğim emri bekliyorlardı.

 

"Emrah beyi dışarı kadar eşlik edin ve bundan sonra benim karşıma çıkmayı bırak çevremde dahi görmek istemiyorum." Soğuk ve tehtitkar sesimle son kez o adamın gözlerine baktım. Ayağa kalkıp ona bir adım attım.

 

"Bu zamana kadar bensiz nasıl yaşadıysanız bu saatten sonrada yaşamınızda bir sorun yok bence." Hayır onun karşısında ağlamayacaktım. Beni zayıf biri olarak göremeyecekti.

 

"Sen beni sattığın an o aramızda ki kan bağı koptu. Sen ve siz benim ailem değilsiniz benim tek bir ailem var bu dünya da o da kocam bunu da böyle bil." Son dediklerimle gözleri doldu. Belimde Mert'in ellerini hissettim. Bana destek olmak için varlığını hissetmemi istiyordu.

 

"Çok büyük bir hata yapıyorsun Duru. Ama unutma ne zaman istersen kapım sonuna kadar açık. Bir evin olduğunu hiç unutma. Ne olursa olsun bana geldiğinde sorgusuz sualsiz seni bağrıma basacağım." Sesi titriyordu ama inanmıyordum. Yalancıydı oyunbazdı. Bana değer verseydi beni satmazdı. Onu görmezden gelip arkamı döndüm kısa bir süre sonra adım sesleri duyuldu. Kapı kapanma sesiyle ayaklarımda ki güç bir anda çekildi. Mert beni direk kucağına alıdığı an onun boynuna kollarımı sarıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım.

 

"Ağla birtanem ağla ki rahatla atma içine. Sana söz veriyorum geçecek unutturacağım sana bu olanları." Sebepsiz bir ağlama krizine girmiştim. Kim bilir neyin birikmişiydi bu. Gerçekleri duymaya hazır değildim ama daha da fazla erteleyemezdim. Herşey bugün bitmeliydi.

Başım Mert'in boynuna gömülüydü. İçimde ki tüm o acıyı ağlayarak atmam gerekiyordu. Ne kadar o şekilde ağladım bilmiyordum. Başımı Mert'in boynundan ayırıp göz yaşlarımı sildim. Mert ise yatağa oturmuş ağır hareketlerle kolumu okşuyor ara ara saçlarımın arasına küçük buseler konduruyordu. Burnumu çekip Mert'e baktım. Ne demek istediğimi anlamış olacak ki sıkıntılı bir nefes verdi.

 

"Boş ver be gülüm bazen gerçekleri bilmemek daha iyidir. Sadece şunu bil o asla seni çocuğu olarak görmedi. O hiçbir çocuğuna evladı gibi davranmadı. Seni büyüten aileni aile olarak kabul etmekle çok iyi yaptın."

 

"Bilmek istiyorum anlat lütfen." Dedim ağlamaktan pürüzlü çıkan sesimle.

 

"Çok mu istiyorsun gerçeği öğrenmeyi." Dedi.

 

"Çok istiyorum artık tamamen aklımda tek bir soru işareti kalsın istemiyorum." Derin bir nefes alıp verdi beni kendine çekip sıkıca sarıldı.

 

"Peki ozaman dinle karıcım." Dedi dertli bir sesle. O da biliyordu dedikleriyle yıkılacağımı.

 

"Emrah eskiden kumarbazın tekiymiş. Normalde orta halli bir aileymiş onlar. Ama kumar batağına batmış ve neyi var neyi yok kaybetmiş. Evdeki halıya kadar kumar için satmış. İşte o yoksulluk kısımları doğru. Ta ki sizin aileyi öneren komşuya kadar ki kısımda olaylar komple yanlış.

Kumar batağına batan Emrah satacak birşeyi olmadığı için ilk karısını pazarlamaya başlamış. Bir süre sonra o kadın hamile kalıyor." Kısa bir süre durdu. Derin bir nefes alıp devam etti.

"Tabi o kadın hem Emrah ile hemde ara ara eve gelen adamlarla zorla birlikte olmaya zorlanıyor. Hamile kaldığı süre zarfında tecavüze uğramaya devam ediyor." Tüylerim diken diken olmuştu. Bu nasıl bir canilikti. Nasıl bir vicdansızlıktı.

 

"Sonra meğersem ikizlere hamileymiş o kadın. Doğum yapıyor evde. Emrah şerefsizi para gidecek diye evde kadını iş bilmeyen bir ebeye doğurtturmuş. Biri sen bir de erkek ikizin Yazgı." Son dedikleriyle ondan ayrılmaya çalıştım ama izin vermedi. Ne diyordu bu böyle. Kemiklerime kadar ürpermiştim.

 

"Yapma ne olur bana bakarsan o gözlerini görürsem devam edemem." Hıçkırarak ağlamaya başlamıştım. Ben tecavüzden doğan bir çocukmuydum yani.

 

"Seni doğuran kadın ikinizi de ilk başta istememiş yaşadığı olaylar çok ağır gelmiş. Hem şiddet görüyormuş hem tecavüze uğruyormuş. Sen hariç dört kardeşin daha var üçü tecavüz sonucu olmayan kardeşlerin diğeri ise Yazgı ve Duru. Bunların kaderi anne rahmine düşer düşmez kötü yazılmış. O kadını bir süre sonra kimse istememeye başlamış. Çünki aklını yitirmek üzereymiş. Emrah ilk en büyük kızını satmak istemiş o da on bir yaşında falanmış. Tabi adamlar karşı çıkmış yaşı küçük diye. Tabi kumar bağımlısı dururmu. Sen daha iki yaşındayken-" durdu sesi titriyordu. Devam etmek istemiyordu. Ama etmek zorundaydı. Canım acıyordu. Beni doğuran kadın neler çekmiş öyle. Tarifi olmayan bir acı vardı yüreğimde. Kalbim acıyordu. O adam ile daha yeni bana yalvaran adam aynısı olamazdı.

 

"O adam bir organ mafyasıyla anlaşmış. Kardeşlerin bunu duyunca korkudan evden kaçmışlar ama sen evde saklanmışsın. Babanın o an ki kavgadan dolayı bazanın altına saklanmışsın. Annen karşı çıkmış vermek istememiş. Kendini öne sürmüş ama çok hasta olduğu için onu kabul etmemişler. İşte o anki kargaşada ablaların abilerin ve ikizin pencereden atayıp kaçmışlar seni de aramışlar ama sen gitmek istememiş o an ki korkuyla sinip kalmışsın. O adam seni bulmuş. Annen direnmiş ama başaramamış. Tam ameliyata başlanacağı zaman polis baskın yapmış ihbar eden ise Annen yani Gül hanımmış. Seni arabaya ağlayarak binerken görmüş gerçek annen arabanın peşinden koşmuş Gül hanımda annenin yanına gitmiş. Annen herşeyi anlatmış. Bunun üzerine seni bulmuşlar." Kitlenmiş bir şekilde söylediklerini dinliyor nasıl tepki vereceğimi şaşırmıştım. Ama net bir duygu vardı o da öfke.

 

Kardeşlerini polisler bulup yurtlara yerleştirmiş anneni ise kadın sığınma evine yerleştirmişler. Annen ve Gül hanım yakın arkadaş olmuşlar. Gül hanım annenin sağlığına kavuşması için tüm tedavileri üstlenmiş tabi o sıra Emrah denen adam çocukları ve anneni geri almanın peşindeymiş. Annen seni korumak için evlatlık almasını istedi. Gül hanımın çocuğu olmuyordu o da bunu sevinçle karşılamış ikizini de evlatlık almak istemiş ayrı kalmalarını istememiş ama annen senin diğer yarının onda kalmasını isteyince Gül hanım birşey diyememiş. Tabi zamanla araları açılmak zorunda kalmış çünkü Emrah ilk başta Gül hanımın evlatlık aldığını bilmiyormuş. Senin ve Yazgı'nın kendi çocuğu olmadığını düşünüyormuş. O yüzden ikinizi o gibi olaylarda öne sürüyormuş. İşte seni on sekiz yaşında izini bulmuş ama büyüdüğün için bir şey yapamamış gücü sana yetmemiş. Ama hep takibe aldırmış. Tabi o sırada aileni baya bir sömürmüş. O esnada baya bir zengin olmuş işte şansı yaver gitmiş. Şimdi ise iflasın eşiğinde seni sömürmek istiyor. Ondan bu kadar rol kesmeler." Uzun çok uzun bir süre öylece kaldım sadece aramızda nefes sesleri duyuldu. Bir ara biri geldi ama Mert onu gönderdi. Tüm algılarım kapanmıştı. Ben bu gerçeği nasıl kaldıracaktırm. Benim bir ikizim ve kardeşlerim abim ablam varmış ve bir de çilekeş annem.

 

İki annemin arkadaş olma gerçeği içimde buruk bir sevince sebep olmuştu. Annem beni güvendiği birine emanet etmiş. Annem beni son gücüne kadar tecavüzden doğan o çocuğuna sırtını dönmemiş.

 

Büyük bir duygu kargaşasındaydım. Benim karşıma acınacak halde çıkan kişi tam bir şeytanmış.

 

🌸❤️‍🩹🦋

 

Ayyy çok güzel ve içime sinen bir bölüm oldu. Umarım sizde beğenmişsinidir canlarım. Finale adım adım yaklaşıyoruz. Tüm gerçekler gün yüzüne çıkıyor. Bakalım daha neler öğreneceğiz.

 

Yeni bölüm de görüşmek üzere canlarım.🥰🌸

 

SEVİLİYORSUNUZZZ...💋💝🦋

Bölüm : 17.04.2025 18:22 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...