57. Bölüm

55.BÖLÜM

Maviş
mavissrgt

BİR HAFTA SONRA...

 

Acımasız hayat bir darbe daha vurmuştu bana. Ben gerçek sandığım ailemin yasını hayla tutarken ve Mert ile evlenirken bile gururumu ayaklar altına almış beynime kilit vurmuşken şimdi ise asıl ailemin bana attığı kazık, bu çok ağırdı. Tam bir haftadır kabuğuma çekilmiş kimseyle tek bir kelime bile etmek istemiyordum. Buna Mert de dahil. Çok çabaladı ama konuşmaya harcayacak çabam yoktu. Hayal bile beni o odadan çıkaramamış kimseyi içeri almamıştım. Sadece Mert o bana iyi geliyor beni anlıyordu. Bazen ben konuşmasam bile beni teselli ediyor bazen ise bana sadece sarılıyordu. Bu bana iyi gelse bile içimde ki parçalanmış kalbimi toparlamaya yetmemişti.

 

Ben tecavüzden doğan bir çocuktum. İstenmeyen bir çocuk! İkizim varmış benim diğer yarım varmış ben bunları bilmiyordum. Kim bilir nelere maruz kalmıştı. Nasıl bu yaşına kadar dayandı bu lekeyle yaşamaya. Böyle iğrenç bir adam kim bilir ne gibi işkenceler etmişti ona.

 

Şuan o evin önünde dikilmiş karşı cadde de bahçede oturan ve sigara içen o adamı izliyordum. Bana cidden benziyordu. Kumral saçlı beyaz tenli oldukça dikkat çekici bir yapısı vardı. Uzaktan bile kendine hayran bırakan yapısı yakından kendine aşık ettirirdi kesin. Uzaklara dalmış birşeyler düşünüyordu. Evet bunu son üç gündür sürekli yapıyordum. Annemi hayla görmemiştim. Ama şuan karşımda ki ikizimi görmek bile kalbimde ki derinde yatan o acıyı gün yüzüne çıkarıyordu. Acaba ayrı olmasaydık nasıl olurduk. Kaldırımda dikilmiş ellerim kapşonlu ceketimin cebinde öylece evi izliyordum. Tüm ailemin resmini bulmuştum. Zaten haberlerde sürekli gündem olan bir aileymiş en çokta ikizim Yazgı tam bir play boy çapkınlıklarıyla ün almış. Ablam ise evlenmiş ama çok sık buraya geliyormuş. Eşiyle iki defa boşanma evresine gelmesiyle gündeme gelmiş ismi Aysu'ymuş. Çok güzel bir ismi vardı. Abim o aynı babam gibi gece hayatının yanında kumara baya düşkünmüş. Kaan, babasının kopyası şimdiden nefret etmeye başlamıştım ondan. Birde benden üç yaş büyük Elif onu da dün gördüm nişanlı dün bahçede yemek yiyorlardı ve o kadın yoktu. Neredeydi haberlere de hiç çıkmamış. Yaşıyor bundan eminim ama tek bir fotoğraf bile yok ona dair. Yazgı bir anda bakışları evin üst katına kaydı. Gözlerinde ki endişe ta buradan gözüküyordu. Bir hışımla sandalyeden kalıp eve doğru koştu. Bu davranışı beni meraklandırmıştı.

Ayaklarım beni o eve doğru götürmeye başladı. Evin bahçesine geldiğimde demir kapıda adımlarım durdu.

 

"Aneee dur gözünü seveyim yapma!" Duyduğum sesle korkudan irkildim neler oluyordu. Yazgı bağırıyordu hemde acı dolu bir bağırıştı bu. Daha fazla dayanamayıp koşarak içeri girdim. Evin kapısından içeri girdiğimde Yazgı'nın haykırışları hayla devam ediyordu.

 

"Bak bana bak anne buradayım ne olur bırak onu." Ses üst kattan geliyordu. Hızlı ve dikkatli adımlarla merdivenleri çıkmaya başladım. Annemi görmenin heyecanı kalbimde inanılmaz bir etki yaratmıştı. Nasıl birine benziyordu acaba. Mert şuan yaptığımı görse bana çok kızardı.

 

Sesin geldiği odayla aramda sadece bir kaç adım vardı Yazgı bana arkası dönük içeride ki kadınla yani annemle konuşuyordu. Bir kaç adım daha attım ve kadınla göz göze geldik. Onu gördüğüm an elinde ki silaha kaydı gözlerim dehşete kapılmış bir şekilde elimi ağzıma götürdüm "hiihh" Diye bir ses çıktı dudaklarımdan. Annem beni tanımıştı. Bana çocuğuna bakan bir anne gibi bakıyor benim ise bakışlarım elinde ki silah ve gözleri arasında gidip geliyordu. Yazgı ile göz göze geldik. Bana öfkeli bir şekilde bakıyordu.

 

"Sen kimsin ne işin var evimde." Ne diyeceğimi bilemez bir halde kala kaldım.

 

"Duru! Kızım!" Gözlerim doldu. Yüreğimde ki o acı had safaya ulaştı bir anda ağzımda olan ederim iki yanıma düştü.

 

"Geldin biliyordum geleceğini." Elinde ki silah yere düştü. Yazgı ve ben dona kaldık. Ben beni hemen tanımasının şokunu yaşarken Yazgı ise neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. Hızlı adımlarla yanıma geldi. Tam sarılacakken Yazgı aramıza girip annesine engel oldu. Yüzü bana dönük tehlikeli bir şekilde bana bakıyordu.

 

"Kimsin sen? Ne cürretle bu eve girersin. Hemen defol yoksa seni bu evden atmasını iyi bilirim." Bağırarak kurduğu cümle benim korkudan bir adım gerilememe neden olmuştu.

 

"Şey ben." Konuşamadım ne diyecektim ki onca yıldan sonra siz benim ailemsiniz mi diyecektim. Onlarda hemen kucakmı açacaklardı bana. Asala öyle birşey olmayacaktı.

 

"Özür dilerim sesleri duyunca yardıma ihtiyacınız olabilir diye girdim. Hemen çıkıyorum. Anneniz de iyi zaten." Tam arkamı dönmüştüm ki bir anda kolumdan tutuldu. Bana sıkıca sarıldı. Ellerim havada kaldı. Annem bana sarılmıştı.

 

"Sen benim kızımsın. Ne kadar çok bekledim seni bir bilsen. Gül tuttu sözünü seni bana getirdi. Biliyordum seni bana getireceğini bana söz verdi." Dedikleriyle şok olmuştum. Ne yani söz mü vermişti beni ona getirmeye.

 

"Anne bırak kızı yanlışlıkla girmiş içeriye o Duru değil anla o gelmeyecek öldü kardeşim neden anlamak istemiyorsun."

 

"Hayır o benim kızım kokusu bakışları aynı işte. Sen nerden anlayacaksın insan evladını tanımaz mi hiç." Bana sıkıca sarılmış bırakmıyordu. Yazgı ne kadar ayırmak istesede izin vermiyordu. Ben ise öylece kala kalmış nasıl tepki vereceğimi bilemiyordum.

 

"Anne ayıp oluyor kıza bırak kızı." Dedi öfkeyle. Sinirliydi neden bu kadar öfke dolu biriydi ki aşırı tepki veriyordu. O,annem yani gördüklerimin etkisinden yeni yeni çıkıyordum. Onu böyle görmeyi tahmin etmiyordum.

 

"Sorun değil sakinleşene kadar bekleyebilirim." Titreyen sesime engel olamadım. Aklını yitirmişti. Onu neden göremediğimi şimdi anlamıştım. Çok güzel bir kadındı. Kahve rengi up uzun saçları kumral teni ve masmavi gözleri. Bakımsız hali bile bu kadar güzelken normal halini düşünemiyordum. Bende ona sarıldım. İçimi kaplayan o huzurun tarifi yoktu. Kokusunu içime çektim. Çok güzel ve tuhaf bir duyguydu. Annem sandığım kadına sarılırken de huzurlu hissederdim ama bu çok başkaydı. Başına dayadığı o silahı gördüğüm an yüreğim ağzıma gelmişti. Benden ayrıldı elleriyle yüzümü kavradı iki yanağıma derin bir öpücük bıraktı. Bu davranışı gözlerimin istemsizce kapanmasına neden oldu.

 

"Yazgı bak ikizin geldi. Duru bak bu ikizin Yazgı. Benden ayrılıp elimi tuttu. Sanki bırakırsa kaybolacaktım. Elimi o kadar sıkı tutuyordu ki canım acıyordu. Ama bunu belli ettirmemeye çalıştım. Yazgı anlamış olmalı ki elimi annesinin elinden kurtardı. Bu davranışı istemsizce içimde bir burukluğa sebep olmuştu.

 

"Tamam anne hadi gel odana gidelim sen biraz uyu kardeşim de dinlensin biraz olurmu?" Kadın bana öyle bir baktı ki ona sıkıca sarılıp ağlayasım gelmişti. Bana gitme der gibi bakıyordu. Başını hafif omuzuna yatırdı bakışlarıyla o kadar çok şey anlattı ki ama ben sadece gitme demek isteyişini anladım. Allah bilir o bakışlardan daha neler saklıydı. Bakışları Yazgı'ya döndü yalvaran gözlerle ona baktı.

 

"Tamam ama gitmesin olurmu Yazgı kardeşini yine bırakma olurmu? Bu sefer izin verme buna." Neyden bahsettiğini anlamadım ama Yazgı'nın gözleri dolmuştu. Benim görmemem için arkasını bana döndü.

 

"Tamam annecim hadi sen uyu ilacını da iç uyanınca konuşuruz bunları. Annem tekrar bana baktı.

 

"Gitme olurmu kızım seni çok bekledim ben." Sol gözümden bir damla yaş aktı. Başımı olumlu anlamda salladım. Koluna girip onu yatağına otutturdum. Penceresi tam benim durduğum yeri gösteriyordu. Yazgı ilacını verdi su almak için mutfağa gittiği an dizlerimin üzerine çöküp ellerini tuttum.

 

"Seni asla bırakmayacağım şu karşı caddeyi görüyormusun." Başını sevinçle olumlu anlamda salladı.

 

"Seni hergün öğlen birde orada izliyor olacağım. Sende pencereye çıkıp benim seni görmemi sağlarmısın anne." Son kurduğum cümle onun gözlerinde ki sönmüş ışığı geri getirdi.

"Neden gidiyorsun evine geldin gitme kal burada benim yanımda kal olmaz mı?" Boğazımda düğüm oluştu.

 

"Kalamam ki ben evlendim anne. Ama sana söz her gün geleceğim. Ta ki kardeşlerim benim varlığımı öğrenene kadar. Sonra seni yanıma alacağım, şuan ben onlarla karşılaşmaya hazır değilim. Bu dediklerimi aramızda kalacak söz ver bana yoksa gelmem bir daha." Bir anda başını iki yana salladı hızlı bir şekilde.

 

"Tamam söz sen gel ama olurmu?" Aklına ne geldiyse gözleri doldu. Gözlerinde ki pişmanlık çok netti.

"Ben seni isteyerek vermedim. Mecburdum Duru yoksa canını alacaktı o cani baban." Sinirden elimi yumruk yaptım. Onun da haddinden gelecektim. Sırasını bekleyecek sadece.

Tebessümle gözlerinin içine baktım.

"Biliyorum anne herşeyi biliyorum. Sana söz veriyorum o adamdan intikamımızı alacağım. Şimdi gitmem gerekiyor. Ama sen Yazgı'ya sakın birşey söyleme ben söyleyeceğim ona olurmu?" Elleriyle yüzümü kavradi iki yanağımdan kokumu içine çeke çeke öptü.

"Söz güzel kızım. Ama geleceksin değilmi?" Başımı olumlu anlamda salladım.

 

"Söz gelecem hemde hergün." Kapıdan içeri Yazgı girince konuşmamız bitmişti. Yazgı ilacını verince yatağına uzanmasına yardım ettim bir kaç dakika sonra hemen uyudu. Bende hiç birşey demeden evden çıktım. Tam bahçenin kapısında çıkacakken onun sesiyle durdum.

 

"Hey sen dur bakalım." Durup ona döndüm.

Bana doğru hızlı adımlarla geldi. Bir anda kolumdan sıkça tuttu.

"Sen ne ayak hayırdır. Fark etmedim mi sanıyorsun üç gündür evi izliyorsun. Kimsin sen dökül bakalım." Kolumu ondan kurtarmaya çalıştıkça daha çok sıkıyordu.

"Canım acıyor bırak kolumu." Ama git gide daha çok sıkıyordu. Bana bakışları çok farklıydı. Acaba duymuşmuydu konuştuklarımızı. Saklayamadığı o bakışın adını koyamıyordum. Öfkesiyle gizlemeye çalışıyordu.

Bir anda kolumun bırakılmasıyla iki adım geriledi. Burnunu tutuyordu yanımda hissettiğim kişiyle aniden arkamı döndüm.

Mert öldürücü bakışlarını Yazgı'ya atıyordu.

 

"O kolunu koparıp sana sokarım lan it. Kim oluyorsunda karıma elini süreme haddini buluyorsun." Ben şaşkınlıkla Mert'e bakıyordum. Tabi ya en başından beri beni takip ediyordu. Bende diyordum evden bu kadar kolay nasıl çıkabiliyorum.

Yazgı duyduklarıyla şaşkına dönmüştü.

 

"Beni ve evimi izlediğin yetmiyor birde evlimisin." Dedi hayretler içerisinde. Allah kahretsin ona takıntılı olan kızlardan sanmıştı beni.

 

"Senin bu karın kaç gündür beni ve evimi izliyor. Karına sahip çık bence. Belliki pek ilgisini çekmiyorsun artık." Sinsi ve alaycı bir şekilde gülerek söyledikleri Mert'in çileden çıkmasına yetmişti.

 

"Ne diyorsun lan sen şerefini siktiğimin puştu." Tam Yazgı'nın üzerine atlayacaktı ki son anda araya girip tuttum onu.

 

"Mert tamam sakin ol bilmiyor hiçbirşey ondan böyle konuşuyor. Hadi gidelim ne olur olay çıksın istemiyorum."Ona sessizce söylediğim kelimeleri duymaması için çok sessiz söylemiştim.

 

"Siz ikiniz sizin derdiniz ne? Ne saklıyorsunuz? Öyle fısır fısır konuşuyorsunuz. Bana bakın o Emrah olacak adamın alacaklarıysanız gidin ondan hesap kesin burası doğru adres değil yani haberin olsun." Galiba burnu kırılmıştı.

 

"Hayır hayır biz alacaklı değiliz yanlış anladın bizi." Dedim.

"Alah aşkına ne açıklama yapıyorsun bu kıt beyinliye sanki anlayacak." Dedi küçümser bir sesle Mert.

 

Burnundan akan kanı elinin tersiyle silip öfkeyle iki adım yaklaştı. Parmağını bize doğru sallayarak, "BANA BAKIN HADDİNİZİ AŞTINIZ ARTIK. DEFOLUN EVİMDEN KARINIDA AL GİT BİR DAHA DA SAKIN SENİ VE KARINI EVİMİN ETRAFINDA GÖRMEK İSTEMİYORUM." Öfkeli sesi, sesinin yüksek çıkmasına sebep olmuş kendini tutmasına rağmen sinirli hali kendini çok net belli ediyordu.

 

"Senin evine çok meraklıydık sanki. Yürü Buket gidiyoruz." Beni kolumdan çekiştirerek bahçeden çıkardı. Gözlerim son kez annemin penceresine kaydı. Oradaydı hep orada beni bekleyecekti. Dolu dolu gözlerle bakıyordu. Uyumamıştı gideceğimi biliyor beni görebileceği kadar görmek istiyordu. Hafif tebessümle ona gülümsedim. Bu davranışımı Yazgı gördü ama nedense görmezden geldi. Annem hiç iyi değildi. Zaten onca yaşadığı kötü olayı nasıl kaldıracaktı ki. Beni asıl şaşırtan Yazgı, ya çok umursamazdı yada bir şeyden şüphe etti salağa yattı. İkizimdi ben olsam direk hesap sorar saldırıya geçerdim. Ama o tam tersini yapmıştı.

 

Arabaya binmiş ve yol boyunca bu düşüncelerde boğuşuyor git gide çıkmaza sürükleniyordum. Bana çok benziyordu. Annem ve ikizim bana çok benziyordu. Aklımda ki düşüncelerle boğuşurken Mert'in sesi beni o savaştan çıkardı.

 

"Neler oldu o evde? O evden çıktığından beri yüzünün rengi kreç gibi." Başımı ağır ağır ona çevirdim.

 

Titreyen sesime engel olmadım yine.

"Tüm ailemi gördüm ama onu görmemiştim. Ama bugün onu da gördüm." Yüzümde acı dolu bir tebessüm oluştu. Gözümden akan yaşa engel olamadım. "Onu kafasına silah dayamış şekilde buldum. Çok ağırdı çok can yakıcıydı Mert. Aklını kaybetmiş kendini öldürmeye çalışıyor. Geçmişi ona ağır geliyor belliki. Onu o kadar iyi anladım ki o an. Ben onda eski beni gördüm Mert ben kendi yansımamı gördüm. Ben onu ilk gördüğüm an bu kadar iyi anlayacağımı bilmiyordum. Tüm geçmişim o kötü kabus anlar gözümün önünde canlandı." Başımı ona çevirdim. Yönünü tamamen bana çevirmiş beni dinliyordu. Arabanın durduğunu bile yeni fark etmiştim.

 

"Senin yanımda olmanı o an çok istedim. Ama yoktun tüm geçmişim bir anda gözümün önünde canlandı. Tüm acıları tekrar yaşadım o an. Annenin kaderi kızının çeyizi olurmuş derlerdi." Histerik silik bir gülümseme oluştu dudaklarımda. Bakışlarımı ellerime çevirdim. Dudaklarımda acıyla karışık bir hıçkırık çıktı. Bu ağlamamak için tuttuğum göz yaşlarımın birikimiydi.

 

"İnanmazdım hatta ne saçma bir cümle derdim. Doğruymuş ben annemin kaderini yaşamışım." Ellerimin üzerinde ellini hissettim. Diğer eli çenemi kavardı ona bakmam için başımı kaldırdı.

 

Bana öyle güzel bakıyordu ki bu bakışının bana ne kadar iyi geldiğini bilse keşke.

"Sen asla annenin hayatını yaşamayacaksın geçmiş geçmişte kaldı. Ve ben yanında olduğum sürece buna asla izin vermeyeceğim sana söz veriyorum. Senin için tüm dünyayı yok edebilirim. Yeter ki o ay yüzlü yüzünde göz yaşı görmeyeyim sevgilim. Ne olur bir daha o gözlerin bırak yaş akmayı dolmasın bile anlaştık mı. Annen için ise gereken ne varsa yapılacak. Ama önce senin onlara gerçeği söylemen gerekiyor. Bana kalırsa söyleme ama öyle de sen iyi olmayacaksın. Zaten Emrah denen piçin neden onlara söylemediğini de anlamış değilim." Beni kendine çekip sıkıca sarıldı.

 

"Kaç gündür ne haldesin bu beni kahrediyor. Lütfen toparla artık seni böyle görmek beni deli ediyor." Kollarımı onun beline sardım. Tıpkı bir hafta boyunca yaptığımız gibi o benimle konuşur ben ise hiçbirşey söylemeden ona sarılıp onun varlığını hissederek kendimi güvende ve iyi hissediyordum şuan olduğu gibi. Haklıydı herkes herşeyi bilmeliydi. Annem benim için kendini feda etmişti. O beni hiç bir zaman bırakmamış benim iyiliğim için beni en güvendiği kişiye emanet etmişti. Onu orada bırakamazdım. Annem benim yüzümden bu haldeydi. Mert bana annemin beni öldü sandığı zaman aklını yitirdiğini söylemişti. Onu yanıma alırsam onu tedavi ettirir eski haline geri döndürebilirdim. Evet bunu yapacaktım.

 

"Ben annemi yanıma almak istiyorum. Yazgı gelmek isterse onun da gelmesini istiyorum." Saçımı okşayan eli bir anda durdu. Derin bir nefes alıp verdi.

 

"Annen olabilir ama o adamı pek gözüm tutmadı. Onun için söz veremem." Başımı onun göğüsünden kaldırıp yüzüne baktım.

 

"Annem ve ikizimi yanıma alacağım. Emrah denen o adam onlara zarar veriyor. Evin halini gördüm koskoca ev bomboştu sadece annemin odasında bir yatak bir masa ve sandalye vardı. Ben buna izin veremem onlar tehlikede. Yazgı'nın gözlerinde ki o çaresizliği gördüm ben. Annem için çok korkuyor. Annemin hemen tedavi edilmesi gerekiyor. Ben bir daha anne acısı yaşamak istemiyorum Mert." Gözümden akan yaşları baş parmağıyla sildi. Gözlerimin içine değerli bir parçaya bakar gibi bakıyordu.

 

"Sen iyi olacaksan herşeye kabulüm karıcım." Muzip bir şekilde güldü.

"Karım ne derse o. Emrine amedeyim karıcım." Bu hali beni güldürmüştü.

 

"Yalancı sırf beni güldürmek için yapıyorsun." Dedim burnumu çekerek.

 

"Bence başardım da öyle değil mi?" Gülümseyerek ona baktım.

 

"Senin varlığın bile benim mutlu olmam için bir sebep kocacım bir çaba içerisinde olmana gerek yok bana sarılman bile beni çok iyi hissettiriyor." Sıkıca sarıldım ona. Bu dünyada ki bana tek iyi gelen kişiydi. Hayal de iyi geliyordu. Ama Mert çok başkaydı ben onsuz bir hayat düşünmek dahi istemiyorum. Midemde anlamlandıramadığım birşey oluyordu. Bir anda elim ağzıma gitti. Galiba kusacaktım. Hızla arabadan inip bir iki adım atmamla daha fazla kendimi tutamamış ve kusmuştum. Bir eli saçlarımda hissettim. Mert saçlarımı tutuyordu.

 

"Buket neyin var iyimisin?" Diyordu ama kusmaktan konuşamıyordum. Zaten kaç gündür sinir stres had safadaydı. Bu kadar olay mideme vurması normaldi.

Boğazımda yanma hissedene kadar kusmuştum. O kadar halsiz düşmüştüm ki Mert beni tutmasa dizlerimin üzerine düşecektim. Beni kucağına alır almaz arabaya yöneldi. Endişeli ve korku dolu sesi beni şaşırtmıştı

 

"Bu böyle olmayacak kaç gündür yüzün kreç gibi birde bu hemen doktora gidiyoruz." Şaşkınlıkla ona bakıyordum.

 

"Mert abartma istersen stresten olan birşey bu kadar büyütülecek birşey yok ortada. Zaten fazla stres benim mideme vurur ya iştahımı keser ya da böyle yapar. İyim yani doktora gerek yok." Dedim gözlerinin içine tebessümle baktım.

Bir süre beni inceledi. Derin bir nefes alim sesli verdi anlımdan öptü ve kemerimi takip kapıyı kapattı. Hiç birşey demeden sürücü koltuğuna geçti. Ağzını bile açmadı. Galiba büyüttüğünü anlamıştı. Bu kusma beni aşırı yormuştu bir iki defa daha olmuştu ama bu gibi stresli durumda bu kadar olmuyordu. Bir de birşey yiyemiyorum onunda etkisi olmalıydı. Başımı arkaya yasladım gözlerim kapanmıştı. Biraz uyusam fena olmazdı. Araba yolculuğunda uyumayı hep çok severdim. Bana çok iyi geliyordu. Gözlerimle beraber bilincimde kapandı. En son hissettiğim ise üzerime birşeyin örtüldüğüydü.

 

******

 

"Uzun zamandır böyle ya çok halsiz yada kusuyor. Normalde uykusu hafif olur ama son iki haftadır çok ağır oldu uykusu. İştahı da yok. Uyandıramadım uykusu var gibiydi arabada uyudu ama olmadı uyanmadı. Neyi var doktor karım iyi değil mi? Ne olur birşey de artık kafayı yiyecem."

 

"Sakin olun lütfen şuan iyi gibi bir kaç soru soracağım size, son zamanlarda strese maruz kaldığı oldu mu? Ya da yoğun bir üzüntü yaşadımı."

 

"Evet son bir kaç ay baya stresli bir dönemdeyiz. Ne yani ondan dolayı mı?

 

"Hmm ondan da olabilir. Bir kan tahlili alalım. Sonra sonuçlara göre hareket ederiz. Şuan birşey demek için çok erken." Neredeydim ben bu seslerde neyin nesiydi.

 

Gözlerimi açtığımda başımda bekleyen beyaz önlüklü bir doktor ve Mert konuşuyordu. Kolumda ki serumu görünce neye uğradığımı şaşırdım. Hızla ayağa kalktığım an başımın dönmesiyle durdum.

 

"Şitt sakin ol hemen kalkma öyle." Mert omuzlarımdan tutup beni yatağa geri yatırdı. Hastanedeydim ama nasıl oldu da uyanmadım ben.

 

"Mert neler oluyor niye geldik hastaneye?" Sinirle soludum. Kafasına göre ne halt yiyordu bu. Ben ona iyim dedikçe onun yaptığına bak.

 

"Senin iyi olduğundan emin olmak istiyorum. Sadece ufak bir işlem sonra gideceğiz söz." İçeri giren hemşire elinde ki iğne ve bir kaç kan alma tüpü ile yanıma geldi.

 

"Sizden vitaminlerinizi ve diğer değerlerinizi ölçmek için bir kaç test yapmak için kan alacağız." Dedi doktor.

 

Ters bir şekilde doktora baktım.

"Ben gayet iyim eşim biraz fazla paranoyak sadece ben kan falan vermek istemiyorum. Bu serumu da çıkarın hemen." Öfkeyle Mert'e bakıyordum.

 

"Buket hanım eşinizin anlatığı şikayetler pek normal şeyler değil büyük ihtimal bir sorunuzun olduğunun belirtisi. Mecbur almak zorundayız o kanları lütfen zorluk çıkartmayın. Siz farkında değilsiniz galiba. Uyku esnasında ve uyanıkken ani bilinç kayıpları ve derin uykular oluyormuş. Kusma ve iştahsızlık da eklenmiş o yüzden lütfen izin verin sadece kan alınacak." Derin bir nefes aldım. Bu zaten uzun zamandır olan bir sorunum.

 

"Doktor bey bu sorunun bende farkındayım. Stres durumunda bedenim uyku moduna geçiyor psikolojik ve norolojik bir durum. Eşime bunu söylemedim. Çünki şuan olduğundan daha büyük tepkiler verebilirdi. Narkolepsi yani ani uyku atakları hem nörolojik hem psikolojik bir rahatsızlık. Aslında tedavisini oldum ama ani stresten dolayı ara ara böyle ataklar geliyor." Doktor dikatli bir şekilde beni dinliyor Mert ise, ona bakamıyorum bile bana çok kötü kızacaktı.

 

"Anladım Buket hanım. Sizde biliyorsunuz ki bu gibi ataklar kontrol edilmezse günlük yaşamınızı çok kötü tetikler. Hemen tedavi altına almalıyız. Sizi çok güvendiğim bir doktor arkadaşıma yönlendireceğim. O bu konuda uzman. Size yardımcı olacaktır." Doktoru başımla onayladım. Hemşireye serumunun çıkarmasını söyleyince o da doktordan onayı alınca çıkardı.

 

Mert ise öylece durmuş bana ifadesiz bir şekilde bakıyordu.

"Bakma bana öyle ne yapim çok takıntılısın bazen bu hallerin beni bunaltıyor. Üzerime çok düşüyorsun en önemlisi bu süreçte kendini yıpratıyorsun." Hayla tepki vermiyordu. Ayağa kalkıp elimi yüzünün önünde salladım. Öfke ve kırgınlıkla konuştu.

 

"Benden sakladığın başka ne gibi şeylerin var Buket? Ya şimdi şöyle ya da ben şuan seni çekapa sokacağım." Bıkkınca ofladım.

 

"İşte böyle yapıyorsun. Birşeyim yok iyim ben bu kadar panik yapmanın anlamı da yok öyle sandığın kadar ciddi bir durum değil aşkım." Öfkeden boynunda ki damar belirginleşti. Kendini zor tuttuğu çok netti.

 

"Nasıl birşey yok ben az önce seni uyandıramadım ne kadar korktuğumdan haberin varmı. Ben belki acıktığın için öyle kötü oldun sandım. Yemeğe götüreyim hem moral olur dedim. Ama benim karımın ciddi bir hastalığı varmış benim bundan haberim yok o lokantanın önünde ben seni uyandıramayınca aklımdan neler geçti o lanet olasıca hastane yolu bana bir asır gibi geldi bundan haberin varmı senin? Daha benden sakladığın ne gibi sorunların var söyleyecekmisin yoksa ben bugün ki gibi mi öğreneceğim hepsini. Sen benim bugün ne yaşadığımın farkında bile değilsin." Elerini saçlarına geçirip arkasını döndü. Kısa bir süre öylece kaldı. Biraz ileri gitmiştim galiba. Haklıydı ondan saklamam gerekiyordu ama beni de anlaması gerekiyordu. Ona söyleseydim sürekli kafaya takacaktı. Zaten o kadar olay arasında aklıma bile gelmedi. Tam herşey yoluna girdi derken yeni bir olay çıktı. Tam özür dilemek için bir adım atmıştım ki o benden önce konuştu.

 

"Biraz yanlız kalsam iyi olacak. Seni Emre eve bırakacak." Daha birşey dememe izin vermeden hastane odasından çıkıp gitmişti. Yüzüme bile bakmadan gitmişti. Öylece kala kalmıştım bu kadar fazla tepki vermesi saçmaydı sinirden gözlerim dolmuştu. Sinirle bende odadan çıktım. Tabiki de Emre ile gitmeyecektim. Dışarı çıktığımda Emre telefonla konuşuyordu. Arkası bana dönüktü. Büyük ihtimal Mert ile konuşuyordu. Önümde duran taksiden biri indi ve hastaneye doğru hızlıca ilerleyince bende hemen boş olan taksiye bindim.

 

"Sahile lütfen." Dedim şoför beni başıyla onaylayıp hastaneden çıktık.

 

Ben bu haldeyken beni bırakıp nasıl gidebilirdi. Bazen çok kırıcı olabiliyordu. Ceketimin cebinden kulaklığımı çıkarıp son ses müzik açtım. Çalan müzik beni geçmişim ve şimdiki zaman içerisinde çıkılmaz bir döngüye sokmuştu.

Murat Dalkılıç/Yalan Dünya

Bana yalan bir hayat yaşatmışlar. Ben aylarca annem babam diye ailem olmayan kişilerin mezarında ağlamışım. Ama bu yaşıma kadar bana çok iyi bakışlar ve bir an bile anne baba şefkatini eksik etmemişlerdi. Ama bana herşeyi anlatabilirlerdi. Belki de o istemiştir bana söylememesini. "Gül sözünü tuttu seni bana getirdi" dedi. Ama Gül annem öldü. Bana hiç birşey söylemedi. Acaba bana söyleyecekmiydi? Off beynimde tonlarca soru vardı ve bu da beni boğuyordu. Taksi sahil kenarında durunca ücreti ödeyip indim. Ellerimi cebime koyup ağır adımlarla sahil kenarında yürümeye başladım.

 

Bu hayat hiç bir zaman yüzüme gülmemişti. Tam mutlu oldum dediğim her anda karşıma hep o mutluluğu burnumdan getirecek bir olay çıkıyordu. Benim de kaderimde bu varmış. Mutlu olmak benim haddim değilmiş demek ki. Ama benim ne suçum vardı neden böyle bir hayatı yaşamak zorundaydım. Ben neden diğer normal insanlar gibi bir hayatım olmuyor. Gözümden akan yaşları hızla elimin tersiyle sildim. Bazen kendimi çok yanlız hissediyordum. Elim telefona gitti. Hayal'e ihtiyacım vardı. Ama şimdi onu ararsam telaşlanır. O da bana kızar düşünme böyle şeyler der kesin. Bir anda kolumdan tutulmasıyla ani bir hareketle tutan kolu tutup ters çevirip yönümü ona dönüp dizine sert bir tekme atıp yüz üstü yere yatırdım. Tek dizimi beline bastırıp onu kitledim.

 

"Sakin sakin benim Savaş." Boğuk çıkan sesini zor duymuştum. Bir anda kolunu bırakıp üstünden kalktım. Kolumda ki yara tam iyileşmediği için canım acımıştı.

 

"Savaş senin ne işin var burada!" Dedim şaşkınlıkla. Kulağımda ki kulaklığı çıkarıp cebime koydum. Onu uzun zamandır görmüyordum. O yaralanma olayında da arayıp sormadı. O kadar olay vardı ki başımda onu bile unutmuş neredesin diye arayıp soramamıştım bile.

 

"Kızım ne yapıyorsun sen böyle az daha öldürüyordun beni." Ağrıyan kolunu tutarak yerinden kalktı.

 

"Ne yapayım bir anda kolumdan tutarsan olacağı bu. Hem asıl sen nerelerdeydin bir görünüp bir kayboluyorsun. Senin gibi doktoru da ilk defa görüyorum. Ne haltlar karıştırıyorsun anlat bakalım." Bakışları bana döndüğü an şaşkınlıktan gözleri kocaman açıldı.

 

"Buket bu halin ne? Ne oldu sana?" Dikkatli bir şekilde beni inceledi.

"Çok zayıflamışsın gözlerim kan çanağına dönmüş.

 

"Sence başımdan olay eksik olurmu?" Dedim bıkkın bir sesle.

"Bugün döndüm Türkiye'ye Hayal ile konuştum başından geçenleri anlattı. Seni aradım ama numaran kullanılamıyor diyordu. Bende yeni Hayal'i aradım numaranı aldım. Tam seni arayacaktım seni yürürken gördüm seslendim ama duymadın. Bende kolundan tuttum maşallah sende de iyi güç varmış." Dedi bana takılarak.

 

Ama asık olan yüzümde mimik oynamadı.

Yürümeye devam edince o da benimle yürümeye başladı.

"Çok karmakarışık hissediyorum hayatım altüst olmuş gibi hissediyorum Savaş. Çıkmaz bir sokağa girmiş gibiyim." Telefonumun melodi sesiyle elimi cebime attım. Mert arıyordu aramayı sonlandırıp mesaj yazdım.

 

"Madem senin en ufak olayda yanlız kalmaya ihtiyacın var benimde ihtiyacım var kendimi toparlıyana kadar eve gelmeyeceğim arayıp durma da açmayacağım çünki." Mesajı gönderip telefonu cebime koydum.

 

"Şuan seni çok iyi anlıyorum. Kimlik kaybı yaşıyorsun. Kendini nereye ait hissettiğini bilemiyorsun. Tabi ortaya çıkan ailenle de kafan iyicemen karıştı. Ne yapacağını bilemiyorsun. Kabul edip normal aile gibi mi yaşayayım yoksa yok sayıp hayatıma devam mı edeyim diyorsun ama iki türlü de aklında hep bir soru işareti kalıyor değil mi?" Beni ne güzel anlattı.

 

"Evet her iki durumda da aklımda ki sorular bitmiyor. Birde annem yani gerçek annem geçmişte yaşadığı olaylar benim yaşadıklarıma çok benziyor Savaş onun ağırlığı beni maf ediyor. Anneme her baktığımda geçmişimi görüyorum. Ama onu öylece bırakmakta istemiyorum." Gözlerim doldu sesim titredi. İki durumda da yıkılacak olmamın verdiği gerçeklik beni kahrediyordu.

 

"Bence bir uzmandan yardım almalısın. Benim boyumu aşıyor bu durum sana kimse yardım edemez bir uzman sana yol göstereceğine eminim." Tam konuşacakken telefonum tekrar çaldı.

 

Mert yine arıyordu. Telefonu meşgule attım. Tam komple kapatacakken mesaj geldi.

 

"Aç şu telefonu neredesin sen? Buket güzelim beni deli etme ne demek eve gelmiyorum. Tüm İstanbulu ayağa kaldırmadan şu siktiğimin telefonunu aç lütfen hadi güzelim."

 

Telefonu kökten kapattım. Şuan onunla tartışacak durumda değildim. Savaş'ın bakışları elimde ki pırlanta yüzüğe ve alyansa takıldı. Yüzünde ki ifade korkunç bir hal aldı. Bu hali beni korkutmuştu.

 

"Savaş iyimisin ne oldu?" Dedim tedirginlikle.

 

"Se-sen ev-evlendin!" Dedi sadece kekeleyerek. Bilmiyordu galiba Hayal bunu söyleyememişti.

 

"Şey evet kusura bakma haber veremedim çok ani oldu herşey sade bir nikah yaptık zaten." Yüzük olan elimi tuttu.

 

"Mert mi?" Dedi soğuk bir o kadar öfkeli bir sesle.

 

"Evet o biliyorsun ondan başkası da olmazdı zaten." Dedim kendimi tutamayarak tebessüm ettim.

 

"Senin ailenin katili senin hayatını alt üst eden adamla evlendin. Sana artıkla işim olmaz diyen adamlamı evlendin sen Buket ciddimisi? Bunun bir şaka olduğunu söyle bana." Geçmişi acımasızca yüzme tokat gibi haykırması beni dumura uğratmıştı. Şaşkınlıkla ona bakakaldım.

 

"N-Ne diyorsun sen Savaş düzgün konuş. O zamanlar herşey farklıydı."

 

"Neyi farklıydı ha neyi sen bunu nasıl kendine yaparsın. O adamla evlenerek kendi idamını verdin haberin bile yok. Onunla tanıştığından beri başına gelmeyen kalmadı neden bunu anlamak istemiyorsun."

 

 

"Sen nerden anlayacaksın ki sevgiyi Savaş ben sevdim ve aklıma kilit vurdum. Ben kalbimi dinledim ilk defa ve pişman da değilim. Hem sanane benim evliligimden bu kadar zor mu tebrik etmek. Seninle daha fazla muhatap olmak istemiyorum sakinleştiğinde konuşuruz." Öfkeyle bağırarak kurduğum kelimelerin sonunda tam yanından geçip gidecekken kolumdan tuttu.

 

"Hiç bir yere gidemezsin seni o psikopata bırakmam anladın mı beni. Sen benimsin sadece benim. Hatanı anlamanı bekledim. Ama seni etkisi altına almış belliki."

Dehşetle ona bakıyordum.

 

"Ne diyorsun sen Savaş seninle hiç bir yere gelmiyorum bırak beni dedim sana ne yaptığını sanıyorsun." Kolumu onun elinden kurtarmaya çalışıyordum ama çok sıkı tutuyordu.

 

"Benimle geliyorsun . Aklın başına gelene kadar hiç bir yere bırakmıyorum seni." Korkuyla çırpınmaya başladım.

 

"Savaş saçmalama bırak kolumu Mert seni öldürür. Seni anında bulur bırak kolumu bunlar yaşanmamış sayacağım. Bu dostluğa zarar verme lütfen." Kahkaha attı.

 

"Ben sana hiç bir zaman dost gözüyle bakmadım bakmayacağım da sende bunun farkındaydın. Sen bana aitsin ölsem de seni o piçe yar etmem." Beni kolumdan çekiştirmeye başladı. Bu böyle olmayacaktı. Kolumu tutan kolunu sert bir şekilde ısırdım. Acıyla kolumu bıraktığı an arkama bile bakmadan koşmaya başladım.

 

"Gel buraya Buket kaçamazsın boşuna uğraşma." Delirmiş olmalıydı sesinde ki rahatlık çok korkunçtu.

Bir anda saçımdan tutulmasıyla acıdan inledim.

"Bırak beni bırak dedim. Savaş iyicemen saçmaladın." Bileğinden tutup yönümü ona çevirip erkekligine sert bir şekilde tekme attım. Acıdan iki büklüm olmuştu. Yola doğru son gücümle koştum. Yola çıktığım an bir arabanın üzerime doğru son sürat geldiğini gördüm. Ani bir firenle durmaya çalıştı ama duramadı. Son anda kendimi geriye attım. Sırt üstü düşmüştüm arabadan hızla biri indi ama o sırada benim bakışlarım arkada bana doğru koşan Savaş'taydı.

 

"Hiç bir yere kaçamazsın Buket gel de-" bir el silah sesi duydum. Savaş kanlar içinde yere yığılmıştı. Bacağından vurulmuştu.

 

"Senin ecdadını sikerim lan puşt. Emre al şunu depoya götür." Şoka girmiştim. Az önce ne olmuştu öyle. Mert hızlı adımlarla yanıma geldi. "İyimisin sana bir zarar vermedi değil mi?" Başımı ağır ağır iki yana salladım. Titriyordum şoktan.

 

"Se-sen neden vurdun onu?" Bağırmak kızmak istiyordum ama şoktan tepki veremiyordum.

 

"Şahin ile iş birliğindeymiş amacı seni kaçırmak. Kaç aydır ajanı arıyordum. Şahin ölünce bende bunun peşine düştüm. Meğer Hayal den bilgi alıp Şahin'e aktarıyormuş. Hayal'i ise maşa olarak kullanmış. Artık bunu da sen Hayal'e söylersin. Bir daha kimseye kolay kolay güvenmemeyi öğrenmiş olur. Ama bu piçi son görüşün olacak." Boğazımda ki o acı canımı açılmıştı. Bana bunu nasıl yapabilirdi. O kadar yılın hatırı da mı yoktu.

 

Tiksinerek Savaş'a baktım. Hayla öfkeyle bakıyordu bana. "Silahı ver." Dedim soğuk bir sesle. Mert tereddüt etsede verdi silahı. Namluyu hiç tereddüt etmeden kalbine nişan aldım.

 

"Yazık gerçekten çok yazık. Oysa ki ben sana az önce içimi döktüm. Sen benim geçmişim sen benim çocukluğumdun Savaş. Ama senin yüzünden şuan çocukluğum öldü. Sende öldün. Seni bu dünyada da öteki tarafta da asla affetmeyeceğim." Birşey demesine izin vermeden gözümü kırpmadan kalbinden vurdum. Yüzünde acı bir tebessüm oluştu. Konuşmak istedi ama bir kurşun da anlına isabet etti. Yere yığıldı. Ben ise son göz yaşımı onun için akıtmıştım. Onun ölümünü Mert'in ellerinden olmasını istemiyordum. Çünki öfkem geçecekti ve ben onu suçlayacaktım. Biliyorum çok pişman olacaktım ama artık bir darbeyi daha kaldıracak halim yoktu.

 

Ben Mert'e değil kendimi affetmemeyi tercih etmiştim. Silah elimden düşmesiyle bilincimin kapanması aynı anda oldu. Yeter artık ben kaldıramıyordum bu olanları...

 

🍂💔🥀

 

 

Ayyy biraz geç geldi ama dünkü depremden dolayı hayla tam anlamıyla kendime gelemedim. Diken üstündeyim hayla. O yüzden biraz geç geldi bölüm canlarım. Bu arada depremde etkilenen herkese çok geçmiş olsun yaşayan biri olarak diyorum kabus gibiydi. Bir yaşında oğlum var ve evde tektim. O kadar şiddetliydi ki evden çıkamadım. Haylada etkisindeyim. Rabbim bir daha yaşatmasın.

 

Yeni bölümlerde görüşmek üzere kendinize çok dikkat edin.🌸❤️

LÜTFEN OY VERMEYİ VE YORUMLARINIZI EKSİK ETMEYİN ARKADAŞLAR.🌸

 

SEVİLİYORSUNUZZZ...💋💞

Bölüm : 24.04.2025 19:46 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...