58. Bölüm

56.BÖLÜM

Maviş
mavissrgt

 

Oy vermeyi ve o güzel yorumlarınızı eksik etmeyi unutmayın canlarım.🥰

İYİ OKUMALAR..🌸🩵

 

                               💫

"Buket canım hadi kendine gel ne olur." Yanaklarımda hissettiğim soğuk eller bilincimin açılmasına sebep oluyordu.

 

"Sakin ol birazdan kendine gelir."

"Uyanmıyor işte bu böyle olmayacak hastaneye gidiyoruz." Bu ses bana nefes almamı emrediyordu adeta. Bu sesi duyduğum an o nefesi almak zorundaymış gibi hissediyordum.

"Mert sakin ol şoktan bayıldı sadece." Dedi diğer ses.

 

Gözlerimi araladığım da Mert'in endişeli bakışlarıyla karşılaştım. Gözlerimiz buluştuğun da endişeli yüz ifadesine gülümseme eklendi. Son olanlar gözümün önünden filim şeridi gibi geçti bir anda. Ben Savaş'ı öldürmüştüm. Ben çocukluğumu öldürmüştüm. Gözlerim dolduğu an Mert bana sıkıca sarıldı.

"Şiittt tamam geçti." Onun kucağında arabadaydık ve ben kendimi çok kötü hissediyordum. Ben sevdiğim birini öldürmüştüm. Başımı Mert'in boynuna gömüp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım.

Bir anlık sinirle, sevdiğim adamı onun yüzünden az daha kaybediyordum. Mert benim kırmızı çizgimdi. Konu o olduğu zaman gözüm dönüyor ne yaptığımı ben bile farkında olmuyordum. Tıpkı onu gözümü bile kırpmadan vurmam gibi. Hayatıma yeni bir acı ve vicdan azabı daha eklenmişti. Ben bunu Hayal'e nasıl söyleyecektim. O Savaş'a çok düşkündü. Ben bu vicdan azabıyla nasıl yaşayacaktım. Savaş benim hayatımın her anında olan biriydi. Ben onun canı için kendi canımı hiçe saymıştım. Ama şimdi o korumaya çalıştığım canı kendi ellerimle hiç acımadan almıştım. Canım acıyordu omuzlarım sarsıla sarsıla ağlamaya başlamıştım. Nefes alamıyordum elim boğazıma gitti. Sanki bir el boğazımı sıkıyordu.

 

"Be-ben nefes ala-alamıyorum." Diye bildim sadece. Ağlamak nefesimi daha çok kesiyor kapalı olan camları görünce göğüsümde ki ağrının ve basıncın şiddeti artıyordu.

 

"Sağa çek hemen." Mert'in endişeli sesini duyabiliyordum. Kesik ve boğuk gelen sesi dönen başım beni karanlığa çekiyordu.

 

Bir anda yüzüme vuran soğuk hava nefes almama az da olsa yardımcı olmuştu. Mert beni kucağına almış bulanık gördüğüm bir yerde yürüyordu.

"Sakin ol sevgilim bak ben yanındayım buradayım. Açık alandayız derin derin nefes al iyi olacaksın." Sesinde ki korkuyu az çok anlayabiliyordum. "Ne olur sakinleş Buket korkutuyorsun beni." Korkuyordu benim için, bu cümleyi kolay kolay söyleyen biri değildi.

 

Derin derin nefesler aldım. Doktorun dedikleri aklıma gelmişti. 'Atak durumlarında kötü olan şeyleri zihninden uzaklaştır ve güzel anıları canlandır hayal kur diyordu.' Çoğu zaman işe yarıyordu. Mert'in kucağından indim gözlerim bulanık görüyordu. Mert'in bir eli kolumda diğer eli ise belimdeydi her an düşebilirdim çünki. Etrafı net görememek beni biraz daha paniğe sokuyordu. Kapalı alanlar ve dar yerler beni korkutuyor ve nefesimi kesiyordu. Gözlerimi kapadım. Elim göğüsümde gitti. Derin derin nefesler alıp vermeye başladım.

 

"Sakin ol Buket o düşmanındı. Sana zarar veriyordu. Eski arkadaşın değildi o artık, sakin ol ve kendine gel." Mert'in duyamayacağı bir şekilde kendi kendime telkinler vermeye başladım.

 

Göğüsüm de ki basınç azalmış ama boğazımda ki o yumru hayla yerinde duruyordu. Gözlerimi açtığımda görüş alanım daha da netleşmişti. Ormanlık bir alanda olduğumuzu yeni fark ediyordum.

 

Mert yanımda bana endişeli bir şekilde bakıyordu. Bu hallerimi hiç görmüyordu. Son olanlardan dolayı hiç vakit geçiremiyorduk. Gecenin bir yarısı kanlar içinde geliyor bir kaç saat dinlenip güneş doğmadan geri çıkıyordu. Bazen hiç uyumuyor onu bekliyordum çünki onu çok özlüyordum. Şu son bir hafta da eskiye göre biraz daha vakit geçiriyorduk. Şahin ölmüştü ama Mert bu sefer de ajanın peşine düşmüştü. Ve o ajan benim sırtımı güvenle yaslayacağım kişiydi.

 

Mert bu yüzden bu gibi ataklarıma hiç denk gelmemişti. O da buna alışacaktı benim için kabus dolu anlardan biriydi ama alışıktım. Ama Mert'i bu şekilde görmek canımı sıkıyordu.

 

Gözlerimi gözlerine kitledim tebessümle baktım. "İyim ben ufak bir atak sadece." Dedim.

 

 

"Ufak bir atak dediğin bu mu Buket kriz geçirdin az önce. O sahilde yaptıkların-? Çok farklıydın orada Buket ne oldu orada? Birşey mi yaptı, yoksa birşey mi dedi sana? Neden gözün dönmüş gibiydi. Seni ilk defa bu kadar soğuk kanlı ve-" Dedi sustu. Histerik bir şekilde güldüm.

 

 

"Ve canavara dönüşmüş birini gördün değilmi?" Dedim devamını getirerek. Yol kenarına oturdum karşımda kocaman orman manzarası vardı. Duyduğum kuş sesleri beni sakinleştiriyordu. O da yanıma oturup benimle beraber manzarayı izlemeye başladı.

 

 

"Ben eski ben değilim Mert senden gittikten sonra çok değiştim. Hayat beni buna zorladı. Özelikle konu sen olunca. Ben senin yokluğunu yaşadım. Ben sana seni severek veda ettim. Ve bu veda bana pahalıya patladı. On altı ay boyunca çektiğim acıyı bir ben birde Allah bilir. O yüzden konu sevdiklerim olunca hiç umulmadık şeyler yapabiliyor-" Dedim ve acı dolu silik bir tebessüm oluştu dudaklarımda. "Ve bir canavara dönüşebiliyorum tıpkı sahilde olanlar gibi." Yönünü bana döndü elimi tutu ve dudaklarına götürüp öptü. Gözlerin de ki o anlayışı görmek nedensizce bana iyi gelmişti.

 

"Sen bunu nasıl düşünebilirsin Buket sen canavar falan değilsin sadece artık kaybetmek istemiyorsun inan bana seni çok iyi anlıyorum. O geçirildiğin zor günlere şahit olamadım ama bende o süreçte çok değiştim. O değişimi çok iyi bilirim. Artık kaybetmek istememeyi, her şeyden yorulmuş olmayı en çokta içinde ki o vicdanın sızlamasını çok iyi bilirim." Dedi önünü dönerek yerde ki papatyalara kaydı gözüm çok güzellerdi. Bir tane koparıp kokladım çok güzel kokuyordu.

 

"Biliyormusun genelde papatyalardan çok güller sevilir. Halbuki papatyalar bana göre tam beni anlatıyor ben onlarda kendimi görüyorum." Bana neden dercesine bakıyordu. O da biliyordu konuyu kapatmak istediğimi zaten hep sorunlardan kaçış yolunu seçerdim.

 

"Çünki güller herkes tarafından sevilir herkesin aklına çiçek denilince hep kırmızı gül gelir yada diğer renkli güller. Ama papatyalar hem narin bir o kadar güçlüdür. Kimsenin özen göstermesine ihtiyacı yoktur doğada bile kendi kendine büyüyebilirler. Çünki papatyalar ne kadar kırılgan narin gözükseler de onlar göründüğünden çok daha güçlüler koparılsalar bile tüm ihtişamıyla son kozunu kullanırlar. O güzelim kokusunu etrafa yayarlar. Son anda bile savaşı asla bırakmazlar. O yüzden ne zaman papatya görsem kendimi görüyorum." Dedim histerik ve kırgın bir şekilde gülümsedim.

 

"Yada ben öyle sanıyorum belkide onlar kadar güçlü değilimdir." Başımı elimde ki papatyadan kaldırdığım da gördüğüm şeyle gözlerim kocaman açıldı.

 

"Mert bu çok güzel." Elinde ki şeye büyülenmiş gibi bakıyordum. Mert bana papatyadan taç yapmıştı. Bu sefer mutluluktan gözlerim dolmuştu.

 

"Sen kendini papatyaya benzetemezsin." Dedikleriyle gülümsemem soldu.

 

"Çünki sen tam olarak bir papatya kraliçesisin. Sen benim papatya kraliçemsin." Yaptığı tacı başıma koydu. Bu dedikleri bana o kadar iyi gelmişti ki resmen mutluluktan dilim tutulmuştu. Asılan yüzüm tekrar gülmüştü.

 

 

"Mert bu çok güzel ne ara yaptın bunu. Hem sen nereden öğrendin bunu yapmayı?" Dedim meraklı bir şekilde gülümseyerek.

 

 

"Yağmur'la ilk tanıştığım zamanlar içine kapanık biriydi tek yaptığı şey tüm papatyaları toplar yanımıza getirir bizimle iletişim dahi kurmaz ama yanımızdan da ayrılmazdı işte sora bıkmadan onlarca yapar sonra dışarıda ki kadınlara kız çocuklarına dağıtırdı. Ee tabi normal olarak bende öğrendim. İyi ki öğrenmişim bu papatyaların asıl sahibine ne kadar çok yakıştığını Yağmur görse bundan sonra asla papatya koparmazdı. Çünki bundan sonra papatya sadece senin diğer ismin olacak." Bana hayran hayran bakıyor gözleri dudaklarım ve gözlerim arasında gidip geliyordu. Resmen kendimi çocuk gibi hissetmiştim.

 

Cilveli bir şekilde, "Ama kocam sen beni böyle şımartırsan sonra daha fazlasını isterim." Gözlerinde ki o koyuluk git gide kendini belli ediyordu. Bu benim içimde ki kelebekleri harekete geçiriyordu.

 

"Sen hep böyle güleceksen tüm dünyada ki papatyaları ayaklarına sevebilirim karıcım."

 

Dudaklarına derin bir öpücük kondurdum anında karşılık verdi. Bu hayatta beni ben olarak kabul eden ve beni evimde gibi hissettiren tek insandı. Benim olmayan evimdi. Ondan ayrılıp başımı göğüsüne yasladım.

 

"İyi ki varsın ben evimi kaybetmiş biriydim. Ama sen bana evim yuvam oldun Mert." Kolları bedenimi sıkıca sardı saçlarımın arasına buse kondurup kokumu içine derince çekti.

 

"Sende benim yuvamsın sen bu dünyada ki cennetimsin. Ve ben o cennete sahibim. Bundan daha güzel birşey olamaz." Dudaklarımda tebessüm oluştu. Kendimi onun yanında değerli ve özel hissediyordum. Bu çok güzel bir histi.

 

"Gidelim mi hava soğudu hasta olacaksın." Dedi sırtımı sıvazlayarak. Ama bilmiyordu ki ben soğuğu onun sayesinde sevdiğimi. Hasta olmazdım çünki onunsuz geçirdiğim o aylarda ben her gece dışarıdaydım özellikle yağmurun yağdığı gecelerde. Bünyem bağışıklık kazanmıştı soğuğa. Ama bunları bilmesine gerek yoktu. Başımla onu onaylayıp oturduğumuz yol kenarından kalktık. Eli hayla belimdeydi. Arabaya binince beni kendine çekip sıkıca sarıldı. Başım onun kalbinin üzerine geldi. Bu kalp atışı bana o kadar iyi geliyordu ki bana huzur veriyor ve istemesemde uykuya dalmama sebep oluyordu.

 

Bir yerde okumuştum. İnsan güvendiği ve sevdiği kişinin yanında sürekli uykusu gelirmiş bende onun yanında hep uyumak istiyordum. Onun yanında farkında olmadan oluyordu bu. Ve ben hiç kabus görmüyordum. İşte bu çok güzeldi.

 

"Senin yerin her zaman buraya ait karıcım. Senden başkası asla yerini alamaz. Tabi bir kişi hariç." Dedi imalı bir şekilde. Tam kapanmak üzere olan gözlerimi son dedikleriyle kocaman açtım. Öfke ve kıskançlıkla ondan uzaklaştım.

 

"Benden başkasını bırak bunu düşünmen bile senin ölüm fermanın olur Mert." Dedim öfkeyle. Bana imalı bir şekilde gülüyordu. Bu benim daha çok sinirli bozmaya başlamıştı.

 

"Ciddiyim!!" Dedim soğuk bir sesle.

 

"Benden başkasının olamazsın olduğun an seni de kendimi de öldürürüm." Son dediklerimle gülen yüzü bir anda ciddileşti.

 

 

"Bir daha sakın kendini öldürmek gibi salak saçma şeyleri duymak istemiyorum anladın mı beni ben senden başkasını bırak düşünmeyi bakmam bile benim gecem, gündüzüm, bugünüm yarınım hep sensin ve sen olacaksın." Çenemi tutan eli sıkıydı ama acıtmıyordu.

 

Gözlerim doldu. "Ama sen daha yeni öyle demiyordun." Dedim titreyen sesimle.

 

Güldü dudağıma olan bakışları derinleşti. Tam öpecekken kendimi geriye çektim çenemi tutan elinden çenemi kurtardım. Bu hareketim onu şaşırtmıştı. Çünki bunu ilk defa yapıyordum. Onun bakışlarını önemsemeden soğuk ama bi o kadar alıngan bir sesle konuştum.

 

"Kimden bahsediyordun?" Dedim.

 

Bu davranışım onu hem şaşırtmıştı hemde öfkelendirmişti.

 

"KIZIMIZDAN BAHSEDİYORDUM BUKET KIZIMIZDAN BENİ ONDAN DA KISKANAMAZSIN HERHALDE DEĞİL Mİ?" Bağırıyordu ama kendini tuttuğu çok netti. Ne demişti o! Kızımız mı? Şaşkınlıkla ağzım açık kaldı.

 

"Sen çocuk mu istiyorsun?" Dedim ben bu savaşın ortasına çocuk getirmek istemiyordum ama. Getirmek istesem bile bu imkansızdı. Gözlerinin içi parladı. Bu hali içimi acıtmıştı. Ben buna hazır değildim. Hiç bir şey demeden önüme döndüm. Hem ben istesemde benim çocuğumun olma ihtimali çok düşüktü. Yaptığım intihar girişimleri özellikle o uçurum... Gözlerim dolmuştu çocuğumun olma olasılığı çok düşüktü hatta imkansızdı. Ve kocam benden çocuk istiyordu. Elini çenemde hissettim. Bakışlarım ağır ağır ona döndü. Yüzümün halini görünce vücudu bir anda taş kesildi.

 

"Neden ağlıyorsun sevgilim? Seni kıracak birşeymi dedim?" Kendimi gülümsemeye zorladım ama olmadı. Başımı tekrar önüme çevirdim.

 

"Be-benden çocuk mu istiyorsun?" Dedim titreyen ve konuşmakta zorlanan sesimle.

 

"İstemiyorsan yapmayız sevgilim neden o güzelim gözlerini dolduruyorsun. Hem daha genciz bir kaç sene daha bekleyebiliriz." Beni kendine çekip sarıldı.

 

"Sen bu kadar sulu göz değildin ne oldu sana böyle." Dedi bana takılarak. Ama benim hıçkırarak ağlamama ramak kaldığını bilmiyordu.

 

 

"Herşey bitti savaşı biz kazandık karıcım ve o hayalini kurduğumuz hayatı yaşayabileceğiz artık. O hayalini kurduğumuz evi bile buldum biliyormusun sana süpriz yapacaktım ama tutamadım kendimi. Tam hayalimizdeki gibi bahçesinde çocuk parkı bilr var." Daha fazla bu izdıraba dayanamıyordum. Daha fazla hayaller kurarsa yıkımı daha kötü olacaktı. Gözlerimi kapayarak derin bir nefes aldım ve o can yakıcı kelimeleri bir anda söyledim.

 

 

"Benim çocuğum istesemde olamaz." Dedim bir anda. Saçımı okşayan eli bir anda durdu. Nefes almıyordu inip kalkan göğüsü durmuştu. Hızlıca ondan uzaklaştım. Sabit bir şekilde karşıya bakıyordu. Çok ani bir şekilde söylemiştim ama başka şekilde de söyleyemezdim. Daha ne kadara onu kandırabilirdim ki bunu ona yapamazdım.

 

"Mert iyimisin?" Dedim çatallaşan sesimle. Gözlerinde ki yıkımı çok net görmüştüm. Bu benim canımı daha çok açılmıştı.

 

"Öz-özür di-dilerim." Dedim boğuk ve titreyen sesimle.

 

Ondan uzaklaşıp başımı cama çevirdim. Tuttuğum göz yaşım usul usul akıyordu yanaklarımdan. Ona bir çocuk veremeyecektim ve onun gözlerinde o yıkımı görmek canımı çok yakmıştı. Camı açtım nefes alamıyordum nefret ediyordum bu gereksiz anda gelen ataklardan. Öfkeyle göz yaşlarımı sildim. Ara ara iç çekiyordum ben yarım biriydim bunu kendime ben yapmıştım. O uçurumdan atladığım zaman yumurtalıklarım çok büyük hasar almış. Doktor o an söylediğinde umrumda bile değildi çünki çocuğumun sadece Mert'en olmasını istiyordum onu da öldü diye biliyordum. Ta ki o gün Mert'in hayalini söylediği ana kadar hiç aklıma gelmemişti bu durumum. Ama ondan beri içimde yavaş yavaş büyüyen kör bir ateşe dönüşüyordu.

 

Canım yanıyordu kalbim acıyor ruhum can çekişiyordu. Ona bakmaya yüzüm yoktu yol boyunca ikimizde tek kelime etmedik. Onun yüzüne bile bakamıyordum. Araba durunca ona hiç bakmadan arabadan indim. Başımda ki papatyadan yaptığı taç yere düşmüştü onu bile almadan hızlıca eve ardından odaya girip banyoya attım kendimi ve kapıyı kitledim. Birileri bana seslendi ama onu duyacak halde değildim. Suyu açıp sıcak soğuk fark etmeden kendimi hızla suyun altına attım. Ayaklarım titriyordu bedenim beni kaldıramıyordu tıpkı ruhum gibi ben hem ruhuma hem bedenime fazlaydım. Yere çöküp dizlerimin kendime çektim. Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Su sesi ile hıçkırıklarımın sesi bir birine karışıyordu. Onun bu kadar çok çocuk istediğini bilmiyordum. Bir keresinde hayal kurarken söylemişti. İstiyordu ama anlatırken gözlerinde bu kadar istek ve anlatırken parlayan gözleri o zaman bu kadar parlamıyordu. Ben onun gözlerinde ki o ışığı söndürmüştüm.

 

"Buket ne oldu aç kapıyı lütfen." Bu ses Hayal'di. Hızlıca yerden kalkıp titreyen ayaklarımla sendeleyerek kapıya koştum. Kapıyı açar açmaz sıkıca sarıldım.

 

Ağlamam daha da şiddetlendi.

 

"Hayal iyi ki geldin o kadar çok şey oldu ki kaldıramıyorum artık canım acıyor Hayal." O da bana sarıldı sırılsıklamdım ama bunu önemseyecek halde değildim.

"Şiitt sakin ol ne oldu?" Dedi endişeli ve meraklı bir sesle. Önce Savaş'a olanlar şimdi ise Mert'e söylediklerim. Canımı en çok yakan da söyledikten sonra onun gözlerinde ki yıkımı göremekti. Şimdi ise Savaş olayını Hayal'e de söylediğim an o da beni bırakacaktı.

Merdivende ayak seslerini duyunca hızla kapıya ilerleyip kapıyı kapattım ve kitledim. Hayal bu yaptığıma çok şaşırmıştı.

"Buket korkutuyorsun beni yoksa Mert mi birşey yaptı." Aklına ne geldiyse endişe yerini öfkeye bırakmıştı.

"Ben şimdi onun varya." Kapıya doğru ilerleyince kolundan tuttum.

"O değil ben ona hayatının darbesini vurdum. Hayal ben onun yüzüne nasıl bakacam. Beni istemezse ne olacak ben onsuz nasıl yaşarım." Hayal neler olduğunu anlamaya çalışıyordu.

"Buket düzgün anlat ne yaptın hiç bir şey anlamıyorum." Beni kolumdan tutup yatağa otutturdu. Banyoya gidip elinde havluyla içeri girdi havluyu bedenime sarıp yanıma oturdu.
"Şimdi sakin ol ve bana en başından anlat." Tam konuşacakken kapının kolu zorlandı.

"Buket neden kitli bu kapı." Mert durgun ve soğuk sesi canımı yakmıştı.

"Ne olur gönder onu benimle böyle soğuk konuşması canımı yakıyordu." Dedim kısık bir sesle. Hayal şok olmuş bir şekilde bana bakıyordu. Kapı bir daha sert bir şekilde çalınca yerimden sıçradım.

"Mert şuan değil git sonra sakin kafayla konuşursunuz." Kısa bir süre sessizlik oluştu.

"Hayır şimdi konuşulacak bu konu. Daha ne kadar saklayacaktı benden bunları. Ben daha ne saklayabilir ki dedikçe daha kötüleri çıkıyor ortaya." Hayal öfkeyle yerinden kalkıp kapıya ilerledi. Kapıyı açıp kendini dışarı attı ve kapıyı hemen kapattı. Kapıyı tam açtığı an göz göze geldik. Hemen başımı önüme eğdim. İç çeke çeke ağlamaya başladım. Beni istemiyordu bakışları çok soğuktu. Benden tiksinircesine bakıyordu. Bana ilkndefa böyle bakıyordu. Ben bu bakışları nasıl unutacaktım.

Kısa süre sonra Hayal içeri girdi. Yüzü bembeyazdı. O da bilmiyordu bunu benden başka kimse bilmiyordu. Çünki o zamanlar bana zaten acıyorlardı daha fazla acımlarını istemiyordum.

"Duydun işte bana soru sorma ne olur." Dedim hıçkıra hıçkıra ağlayarak.

"Buket sen-" durdu yanıma gelip bana sıkıca sarıldı.
"Benden nasıl böyle birşeyi saklarsın. Nasıl kaldırdın onca şeyi."

"Beni istemeyecek artık bana nasıl baktı gördün mü benden tiksiniyor." Dedim çaresizce.

"Hayır canım yanlış anlamışsın sen sadece o da şaşkın benim gibi." Yalan söylüyordu ben o bakışı çok net görmüştüm.
Ona yalvaran gözlerle baktım duyduklarından sonra beni bırakmasın diye ama anlamdı. Ne olacaksa olsun artık ikilemde kalmaktan çok yolumuştum artık.
"Bir şey daha var ben Savaş'ı öldürdüm. Ajan oymuş bize düzenlenen suikaste onunda parmağı varmış." İnanamiyormus gibi Hayal'e baktım nasıl böyle birşey yapardı hayla şaka gibi geliyordu.

"Hayal Savaş beni kaçırmaya çalıştı. Delirmiş gibiydi eski Savaş'tan eser kalmamıştı. O beni öldürmek pahasına o adama yerimizi söylemiş bu bilgileri de senden almış." Dedim öfkeyle Savaş onu da kandırmıştı. Ona bakamıyordum yavaşça başımı kaldırdım. Gözlerinde akan yaşları görünce akmaya devam eden yaşlarıma yenileri eklendi.

"O haindi." Dedim titreyen sesim ve çaresizce bakışlarım onda hiç bir etki yaratmıyordu.

"Bende senin için düşmanım beni neden öldürmedin ozaman." Dedi soğuk bir sesle.
"Sen böyle birşeyi nasıl yaparsın Buket o bizim arkadaşımız kardeşimizdi. Mert o kötü gününde yokken Savaş senin yanındaydı. O her kötü anında yanında oldu benden çok o yanındaydı. Ya o senin hayatını kaç kere kurtardı. Sırf sen yaşa diye kendi canını hiçe atıp o adamlara teslim oldu. Sen Savaş neden ikide bir ortadan kayboluyor sanıyorsun neden kimlik değiştirdiğinde kimse bulamadı seni ha tabi nerden bileceksin." Bana küçümseyici bir bakışla bakıyordu.

"Savaş sırf senin güvenliğin için illegal işlere bulaştı. Kimliğini saklı tutmak için mafyaya bulaştı onların doktorluğunu yaptı. Sen tam bir bencilsin." Ayağa kalmış bağırıyor öfkeyle ve tiksinircesine bana bakıyordu. Bu bakışı canımı yakmıştı. Duyduklarımın etkisiyle uzun süre öylece kala kaldım. Savaş cidden bunları yapmışmıydı. Ama bu kadar şey yapan insan nasıl olurda bir anda değişebilirdi.

"Ben o Savaş'ı değil ben ihanet eden Savaş'ı öldürdüm. Hak etti bunu o beni saçımdan sürükleyerek kaçırmaya çalıştı. Beni o adama verebilirdi. Şahin ile iş birliği yapıyordu diyorum sen neden bunu anlamıyorsun." Histerik bir kahkaha attı.

"Sen onun sana zarar vereceğine inandın mı cidden. O seni köpek gibi seviyordu. Ya aklım almıyor. Kafayı yiyeceğim sen tam bir seri katile dönüştü bunun farkındamısın asıl sen değiştin. Bana ne zaman sıra gelecek. En ufak sinirinde beni de öldürürsün sen." Dumura uğramıştım. Hayal kırıklığıyla ona baktım.

"Çok kırıcı konuşuyorsun." Dedim kısık ve kırgın bir sesle. Kırgınlığım öfkeye dönüşüyordu. Beni anlamıyordu anlamayacaktı da.
"Sen bana hayatımın darbesini vurdun söz konusu acımasızlıksa senin yaptıklarını konuşalım ozaman. Beni o akıl hapishanesinde acı çekerken her gördüğünde neden o vicdanın sızlamadı. Yada kalbime sıktığım o kurşundan sonra neden sızlamadı. O uçurumdan kendimi aşağıya bıraktığımda neden sızlamadı vicdanın. Beni kanlar içinde bulduğunda neden sızlamadı Hayal o vicdanın. Acıdan kafayı yerken karşında acıdan çırpınırken neden sızlamadı vicdanın. Sen benden daha vicdansızsın ben en azından can çekiştirmeden öldürüyorum ama sen benim sana karşı bir yanlışım olmamasına rağmen aylarca benim işkence çekmemi izledin. Sen yaşarken beni kaç defa öldürdün bunu düşündün mü hiç. Ona rağmen ben seni affettim. Senin bana vicdan ile ilgili ders vermeye hakkın yok." Dediklerim tokat etkisi yaratmıştı onda.

"Senin benim yanımda durup bana destek olmaya niyetin yok yine her zamanki gibi izleyeceksin anlaşılan. Git Hayal ben başımın çaresine bakarım. Her zaman ki gibi." Dedim kırgın ve öfkeyle. Öylece duruyor bana bakıyordu.

"GİT DEDİM SANA!" Diye bağırdım korkudan bir adım geriledi.

"Git çok sevdiğin Savaş'cığının cenazesine yetiş. İkinizde birbirinize benziyorsunuz zaten." Konuşmak için ağzını açtı ama geri kapandı. Öfkeyle kolundan tutup kapının kilidini açıp odanın dışına ittim. Mert şok olmuş bir şekilde beni izliyordu. Gitti sanmıştım ama gitmemişti duymuştu herşeyi. Kırgın bir şekilde ona baktım omuzlarım düştü. Kolum kanadım kırılmıştı adeta. Gözlerim dolmuştu gözyaşlarımı elimin tersiyle sildim.
"Sende git nasıl olsa sende beni bırakıp gideceksin öyle değilmi? Belki de sana çocuk doğurabilecek birini bulursun. Benim gibi yarım birini ne yapacaksın ki zaten." Hıçkırarak ağlıyor duygu geçişleri yaşıyordum. Hem kırgın hem öfkeli hem de çaresizdim.

Mert tam bana doğru bir adım atmıştı ki kapıyı yüzlerine kapayıp üç defa kitledim.
Herkesin işine geldiği kadardım.

Sırtımı kapıya dayayıp yere oturdum. Olmuyordu ben mutlu olamıyordum. Lanetlenmiştim ben doğduğumdan beri lanetli biriydim.
Öfkeyle yerimden kalkıp önüme gelen ne varsa dağıtmaya başladım. Öfkeden ve acıdan bağırıyor içimde ki acıyı az da olsa almasını istiyordum. Ben acı çekmekten çok yorulmuşum. Ben tam mutlu oldum derken herşeyin tepetaklak olmasından çok yolumuştum. Ben güçlü gibi görünmekten çok yorulmuştum.

"YETER ARTIK YETERR!!" Oda da ruhum gibi darmadağın olmuştu. Dizlerimin üzerine çöküp alamadığım nefesi almaya çalıştım ama olmadı.
"Yeter artık yeter." Diye fısıldadım acılı bir sesle.

Yere uzandım cenin pozisyonu alıp kesik kesik nefesler alıyor aldığım her nefes canımı yakıyordu. Kapıya vuruyorlardı bir şeyler diyorlardı ama duyamıyordum. Elim boynuma gitti yine lanet olasıca atak gelmişti. Uyumak istiyordum uyuyunca az da olsa geçiyordu. Gözlerim ağır ağır kapanmaya başladı. Yüksek bir ses duydum uğultulu bir sesti görüş açıma Mert girdi. Kesik kesik aldığım nefesler bana yetmiyordu.

"Kriz geçiriyor Mert nefes alamıyor doktor çağır." Yerden havalandım onun kucağındaydım. Bu kokusunu o kadar çok seviyordum ki ama beni bu kokudan mahrum bırakacaktı. Başım onun omuzundaydı.

"Buket kendine gel güzelim aç gözlerini. Bugün üçüncü krizi bu ne oluyor neden böyle oluyor Hayal!" Sesi titriyordu. Gözlerim kapalıydı ama sesleri kesik kesik ve boğuk bir şekide duyabiliyordum.

"Nee ne demek üç kere oldu ne oldu o kadar köt-"Bilincim koca karanlığa hapis olmuştu. Başım onun omuzundan geriye doğru düşmüştü.

*******

Gözüme vuran güneş ışığıyla elimi gözümün önüne getirdim. Gözlerimi araladığım da Mert yanımda yoktu yerimden hızlıca doğruldum. Komidinin üzerinde ki saate baktım öğlen on bir olmuştu. Ben neden bu kadar çok uyumuştum. Başım inanılmaz derecede ağrıyordu. Elimi şakaklarıma bastırdım. İnanılmaz derecede bir ağrı vardı. Bir anda dün olanlar gözümün önünde canlandı. Gözlerim doldu Mert yoktu yanımda bu durumda asla beni yanlız bırakmazdı. Omuzlarım düştü bana olan ilgisi git gide kayboluyordu. Bitkin bir şekilde yataktan kalktım lavaboya girip elimi yüzümü yıkadım. Anneme gidecektim ona söz verdim ne olursa olsun onu her gün görmeye gidecektim uzaktan da olsa iyi gelirdi belkide bana.

Üzerimi değiştirip odadan çıktım gözüm Mert'i aradı ama yoktu evde bile değildi. Bu kadar çabuk mu vazgeçmişti benden. Gözümden akan yaşı hızla sildim. Aşağıya inince büyük salonda Cem'i gördum salonda bilgisayarın başındaydı herzaman ki gibi ona da ihtiyacım yoktu artık. Ben her zaman tektim tek de kalacağım. Artık bunu iyicemen hayat kafama vura vura bana öğretmişti. Cem'in dikkatini çekmeden evden çıktım. Çağırdığım taksiye binip annemin evinin adresini verdim. Telefonum titreyince çantamdan çıkardım Cem arıyordu. Telefonu açıp kulağıma götürdüm.

"Yenge nerdesin neden haber vermeden çıktın. Abi-" konuşmasını kesitim.
"Bundan sonra ne sana ne de ona hesap vermek gibi bir zorunluluğum yok canınız cehenneme." Birşey demesine izin vermeden suratına kapattım.

Artık bu telefona bile ihtiyacım yoktu camı açıp telefonu camdan dışarı attım.

"Biraz daha hızlı olurmusunuz lütfen." Şoför beni başıyla onaylayıp gaza biraz daha bastı. Beni takip etmeye çalışacaktı artık tanıyordum onu da, kapıda ki korumalar direk haber uçurmuştu.

Yol boyunca boş boş yolu izledim. Bom boş hissediyordum. Sanki tüm duygularım alınmış gibiydi.
Taksi evin ilerisinde durdu ücreti verip şoföre, "Beni sorarlarsa ormanın ortasında indi dersiniz olurmu. Peşime düşeceklerdir bana bu iyiliği yaparmısınız." Ellili yaşlarda adam anlayışla başını salladı. "Tabi kızım nasıl istersen. Belli ki seni çok kırmışlar yüzünden anlaşılıyor zaten." Ona tebessümle karşılık verdim. Ama bu tebessüm acı doluydu. Arabadan inidiğim de takside hızla gözden kayboldu.
Eve doğru ilerledim acaba bekliyormuydu. Saate baktım bire çeyrek vardı. Dün durduğum yerde durdum ve tam onun camına baktım. Göz göze geldik beni görünce heyecanla ayağa kalkıp bana el salladı. Yüzünde ki o gülümseme çok içtendi. Bana bir annenin çocuğuna bakar gibi içten bakıyor içten gülümsüyordu. Yazgı yoktu bahçede. Gözlerim tekrar onu buldu bana gel işareti yapıyordu ama gidemezdim. Başımı üzgün bir şekilde iki yana salladım. Pencereyi açtı, "Gel kızım evde kimse yok tekim." Duyduğum en güzel şeydi sevinçle koşarak eve doğru ilerledim. Bahçeye girdiğimde bana seslendi.

"Kapının önünde ki soldan ikici saksının altında yedek anahtar var onunla gir içeri kızım." Hemen dediğini yaptım. Kapıyı açıp içeri girdim kapıyı tekrar kitledim. Koşar adımlarla üst kata çıktım. Annemin odasına geldiğimde kapıyı açmaya çalıştım ama kitliydi.

"Anne kapı kitli." Dedim.
"Evet kızım aşağıya in oturma odasında yani evin girişinde sağdan dördüncü oda da çekmecede anahtar onu al gel."
"Tamam anne hemen alıp geliyorum." Akli dengesi yerinde değildi o yüzden böyle bir güvenlik önlemi almış olmalıydı Yazgı. Ama o nerdeydi? Neden tek bırakmıştı annemi. Ya o gün ki gibi birşey yaparsa?

Kötü düşünceleri aklımdan uzaklaştırıp hızlıca aşağıya inip anahtarı aldım annemin odasının önüne gelip kapıyı açtım. Onu görür görmez göz yaşlarımı tutamadım. Koşarak ona sarıldım bu halime ilk şaşırdı sonra o da bana sarıldı.

"Anne canım çok yanıyor." Saçlarımı bir anne şefkatiyle okşadı.
"Canımı çok yaktılar anne." Dedim bu seferde. Canım çok yanıyordu. Yol boyunca o hissizliğim annemi görünce yok olmuştu.
"Ne oldu birtanem anlat bana buluruz bir yolunu." Dedi şefkatli sesle.

"Kimse beni anlamıyor anne sevdiğim adam çocuğumun olmadığını duyunca benden uzaklaşmaya başladı. O da beni bırakacak. Oysa ben onun için nelerden vazgeçmiştim. İnsanlar bu kadar acımasız mı anne?" Beni yatağa doğru yönlendirdi oturttu. Kendide oturunca ellerimi avuçları arasına aldı öptü.

"İnsanlar çok acımasızca kızım senin tanıdığın sevdiğin o adam sonradan bir canavara dönüşebiliyor. Ben de baban olacak o adamı ilk başta çok sevdim. Ailem herkes karşı çıktı ama ben onu seviyordum o da beni kim ne derse desin kimseyi dinlemedim. İlk zamanlar çok güzeldi. Sonra yavaş yavaş değişti. O merhametli anlayışlı melek gibi adam bir canavara dönüşünü izledim ben." O da ağlıyordu.
Hayal kırıklığıyla anneme baktım.
"Kızının kaderi annenin kaderine benzermiş kızım. Keşke benzemeseydi ama senin kaderinde bana benziyor. Mert ilk tanıdığın da nasıl biriyse eninde sonunda tekrar o karaktere bürünüyor." Şaşkınlıkla anneme bakıyordum. Ne yani o da mı benim ile Mert'le tanıştığım gibi bir benzerlikle tanışmış. İlk defa içimi korku kaplamıştı. Mert'in ilk halleri çok korkunçtu.
"Ama o beni seviyor benim için büyük bir savaşa girdi."

"Ama şimdi de çocuğun olmuyor diye senden uzaklaştı." Dedi net bir sesle. Dumura uğramıştım tüm gerçekleri yüzüme aniden vurmuştu.

"Ama be-ben onu çok seviyorum." Dedim çaresizce. Bana ilk defa acıyarak baktı.

"Zaten ne oluyorsa bu lanet olasıca aşktan olmuyormu Duru." Yataktan kalkıp pencereden dışarıyı izlemeye başladım. Belkide haklıydı bu aşk en başından zehirli bir sarmaşıktı. Ben sadece herşeyi görmezden geliyordum. Allah bile o kadar engel koydu ama ben ona rağmen direttim.

Evin önünde gördüğüm arabayla hemen kendimi geri çektim gelmişti. Buna hem üzülmüş hem sevinmiştim. Anneme döndüm.
"Geldi benim için geldi anne beni hayla önemsiyor."
"Narsist insanlar böyledir zaten kızım. Elinde ki gidince değerli olur yanındayken değersizlestirir seni hep." Uzaktan arabadan inen Mert'i izledim. Cidden böyle birisimisimiydi? Ama o hep bana değer verdi beni hep sevdi. Peki son olanlar o soğuk sesi o buz gibi hiçmişim gibi bakışı. Birde unutamadığım tiksinircesine bakışı en çok canımı yakanda buydu. Dünya başıma yıkılmıştı resmen. Evet geçmişte bana çok aşıktı ama dün olanlardan sonra bir anda değişmişti.

Mert hızlı adımlarla eve doğru geliyordu. İçimi kaplayan bir duygu vardı heyecanmıydı yoksa endişe mi bilmiyordum.
Evin önüne geldiğinde ard arda zile bastı. Sonra kapıyı yumrukladı. Bakışlarım anneme kaydı boş boş öylece karşıya bakıyordu. Bakışlarım pencereye kaydı tekrar geri geri gidip benim olduğum tarafa bakınca hemen sırtımı duvara yasladım. Şuan onunla konuşmaya hazır değildim.

"Buket buradasın biliyorum çık ortaya konuşmamız gerekiyor." Konuşacak birşey yoktu o dün o bakışlarıyla bana neler dediğinin farkında bile değildi. Ben alacağım cevapları almıştım.

"Ne işin var senin burada?" Duyduğum sesle gözlerim korkuyla fal taşı gibi açıldı. Yazgı gelmişti hızla anneme döndüm.

"Anne Yazgı neredeydi?" Annem bir anda bana dönüp heyecanla gülümsedi.
"Senin için onu markete gönderdim. Senin öyle dışarıda kalmana gönlüm el vermedi. Bende kardeşini gönderdim Senin için yiyecek birşeyler alsın diye. Sana kendim küçükken sevdiğin o kurabiyeden yapmak istedim ama Yazgı izin vermedi neymiş kendime zarar verirmişim. İlk başta gitmek istemedi ama ben kızınca gitti. Neymiş sen artık gelmeyecekmişsin." Şaşkınlıkla anneme baktım. Hata bendeydi akli dengesi yerinde olmayan birine niye öyle dersin ki. Elimi anlıma vurdum sinirle.

"Yaa anne sen neden benim geleceğimi Yazgı'ya söylüyorsun." Sitemli bir şekilde anneme bakıyordum. Hiç gelmemeliydim bu eve. Hemen buradan çıkmalıyım.

"Bu evin başka çıkışı varmı anne?"

"Neden gidecekmisin hemen ama daha yeni geldin." Dedi üzgün bir sesle.
"Benim yüzümden mi gidiyorsun? Evet evet benim yüzümden seni kıracak birşeymi yaptım ben?" Gözleri dolunca dayanamadım sakinleşmek için derin bir nefes aldım. Yanına gidip ellerini tuttum. Gözlerin içine gülümseyerek baktım. İçim kan ağlarken gülümsemek çok zordu.

"Yok anne sen hiç beni kırarmısın acil bir işim çıktı o yüzden ama yarın yine geleceğim sana söz." Bu dediğim onu rahatlatmıştı. Ayağa kalktı elimi tutup beni dolabına yönlendirdi. Ben ise ne yapmaya çalıştığını anlamıyordum. Son kez camdan dışarı baktım. Yazgı kapıyı açıyor Mert ise yanındaydı. Evi arayacaktı beni benden iyi tanıması bazen canımı sıkmıyor değildi.
Annem dolabı kenara itince duvarı iliyle ittirdi. Bir kapı açılınca şaşkınlıkla baka kaldım. Madem burada gizli geçit vardı neden odanın kapısı kitliydi ki Yazgı bunu bilmediğine emindim.

"Buradan git seni arka bahçeye çıkaracak oradan ana yola çıkabilirsin kızım."

"Sana dedim senin karını ben neden zorla tutayım. Evde bulamayınca ne cevap vereceksin bakalım." Sesler çok yakından geliyordu.

"Buket'in buradan başka gidecek yeri yok çünkü eminim burada olduğuna."

"Ne demek buradan başka gidecek yeri yok! Ne alakası var bizimle senin karının?"

"Bunu da sana Buket söylesin ben söylersem kesin beni öldürür." Cidden onu öldürürdüm. Şuan hazır değildim ne ruhen ne bedenen. Sadece anne sevgisine ihtiyacım var beni karşılıksız seven tek kişi annem çünki. Anneme son kez sarıldım.
Oda bana sıkıca sarıldı.

"Çok sağol anne yanımda olman bile o kadar iyi geldi ki anlatamam." Benden ayrılıp yüzümü elinin arasına aldı.

"Sen benim her zaman kıymetlimsin kızım. Ne zaman istersen seve seve yanında olurum. Ama gitmen gerek geç kalacaksın yoksa." Haklıydı Mert neredeyse odaya girmek üzereydi. Hızlıca geçitten geçtim. Arkamdan duvar kapandı. Ve ışıklar açıldı biraz yürüdükten sonra aşağıya inen merdivenden indim. Annemin de dediği gibi arka bahçeye iniyordu. Önümde ki kapıyı itince yana doğru sürgülü bir şekilde açıldı. Bahçeye adımımı attığım an kapı hemen kapandı. Ve dışarıdan kapı duvardı ve duvar sarmaşıklarla kaplıydı. Cidden gizli bir geçiti. Aaka bahçeden yola çıktım. Hızlıca yürümeye başladım bir tane bile taksi geçmezmiydi ya. Ters yöne gidiyordum çünki diğer yönde Cem arabada bekliyordu. Ve sayamayacağım korumada.

Uzaktan gelen taksiyi görünce sevinçten yerimde zıplayacaktım neredeyse. Biraz daha gelmezse Mert'in beni görme ihtimali çok yüksekti. Evde beni bulamayınca normal olarak arabayla bu tara gelecek ve beni kabak gibi görecekti. Saklanacak bir yerde yoktu zaten. Taksiyi durudup hemen bindim. Gördüğüm adamla şaşırmadan edemedim.

"Aaa siz?" Dedim şaşkınlıkla.
"Ne tesadüf size yine denk geldim."
Yaşlı adam dikiz aynasından bana anlayışla gülümsedi.

"Gitmedim kızım sen telefonunu atınca birde böyle yerlere kolay kolay takside gelmiyor bana ihtiyacın olur diye düşündüm. İleride seni bekliyordum. Bu düşüncesi beni duygulandırmıştı.

"Çok teşekkürler cidden şuan da öyle bir yardımıma yetiştiniz ki anlatamam." Amcanın yüzünü dikiz aynasından görebiliyordum.
"Sizide işinizden alıkoydum."
"Ne demek kızım işim bu benim." Bir anda kapıları kitleyince şaşırdım.

"Neden kapıları kitlediniz?" Dedim korkuyla
Amca cevap vermedi.
"Cevap ver neden kapıları kitledin?" Hayla cevap vermedi. Bir anda gaza köklendi.

"Bunu yapmak zorundayım özür dilerim." Bu ne demek oluyordu. Korkuyla kapının kolunu zorladım ama açılmıyordu. Arkama baktım Mert yola çıkmış etrafı kolaçan ediyordu yanında Yazgı vardı o da telaşlı gibiydi. Bir anda gözü taksiye takıldı Mert'in. Hemen camı açıp kafamı çıkardım.
"MERT YARDIM ET BURADAYIM İMDATTTT!!??" Diye tüm gücümle bağırdıp beni görmesi için elimi salladım. Beni görmesiyle koşarak arabasına ilerledi. Görmüştü beni adam içeri girmem için direksiyonu sağa sola ani bir şekilde kırıyordu ve başardı da sert bir şekilde koltuğa düşünce başımı arkamda ki kapıya sert bir şekilde vurmuştum. Elim başıma gitti gözümün önünde kırmızı sarılı noktalar uçuşmaya başladı. Acıdan inledim.

"Sana uslu dur dedim değilmi?." Elime bulaşan sıvıya baktım kandı başım kanıyordu. Yerimden doğruldum adama öfkeyle baktım.

"Bak beni indir yoksa seninle için hiç iyi şeyler olmayacak." Adam histerik bir şekilde güldü.
"Asıl seni bırakırsam hiç iyi şeyler olmayacak. Anlamıyormusun kızım ailemle tehdit ettiler beni seni onlara götüremezsem torunumu kızımı karımı öldürecekler. Ne olur affet beni bunu yapmak zorundayım." Dedikleriyle ne diyeceğimi ilk defa bilemedim.

"Ki-kim seni tehdit ediyor?" Dedim kekeleyerek. Mert bir anda arabayı önümüze kırınca adam son anda hamle yapıp sağ tarafa kırdı ve gaza bastı. Mert arkamızda kalmıştı.

"Şahin diye bir adam." Duyduğum isimle kanım çekilmişti. Nasıl yani hani ölmüştü.
Elim ayağım boşalmış resmen korku tüm bedenimi sarmıştı adeta. Mert bana öldü demişti. Mert asla bana yalan söylemezdi ki. O da bilmiyordu yaşadığını.
"Derdi sensin kafayı seninle bozmuş. İlk seni tanımadığımı söyledim ama taksime bindiğin kamera kayıtlarını bana gösterdi sonrada elinde olan ailemi. Bunu yapmak zorundayım ne olur affet beni." Demek derdi benim iyi ozman sorunu kökten halledelim ozman. Öne doğru uzanıp direksiyonu sağa sola hareket ettirmeye başladım.

"Dur ne yapıyorsun öldüreceksin bizi." Diye bağırdı adam korkuyla.
"Zaten o adama gidince beni öldürecek kendi sonumu kendim hazırlayayım. Yoksa Mert'in canını benimle çok fena yakacaktı."
Karşıdan gelen tırı görünce direksiyonu tırın üzerine kırdım. Dikiz aynasından arkaya bakınca Mert'in kornaya delice bastığını gördüm ama çok geçti. Yoruldum artık savaşmaktan. Bir anda yandan bir arabanın bize vurmasıyla yoldan çıktık.
Araba son hızla direğe çarpınca öne doğru savruldum. Son hatırladığım ise ön camdan fırlamamdı.

Camdan sert bir şekilde fırlamanın etkisiyle yere sert bir şekilde düştüm. Düşmenin etkisiyle nefesim kesilmişti. Ne olduğunu anlayamadım ama kıpırdayamıyordum. Vücudumu esir alan acı git gide had safaya ulaşıyordu.
Görüş açıma ilk Mert girdi. Dehşete düşmüş bir şekilde bana bakıyordu. Sonra Yazgı girdi görüş açıma ilk defa bana farklı bakıyordu. Yerimden doğrulmaya çalıştım ama İkisi de aynı anda omuzumdan tutup, " Dur kıpırdama sakın!" Dediler.

"Be-ben iy-iyim kalkmak is-istiyorum." Dedim acı arttıkça canımın acısına dayanamıyordum.
Mert öfkeyle bağırdı.
"Şu siktiğimin inadından vazgeç artık şu haline bak bi kıpırdama diyorsam kıpırdama be kızım."

"Bağırma ona sesinin tonuna dikkat et yoksa o sesi kısmasını iyi bilirim." Yazgı'nın çıkışı beni şaşırtmıştı. Ama o da yaralıydı anlı kanıyordu.

"Se-sen de yaralısın." Dedim onu öyle görmek canımı sıkımıştı.
"Ben iyim bir şeyim yok." Dedi bana öyle bir bakıyordu ki bu duyguyu anlayamıyordum.
Canım acıyordu öksürmeye başladığım an acım iki katına çıktı. Acıyla yüzüm buruşturdum.

"Nerede kaldı lan bu ambulans." Mert ve Yazgı aynı anda bağırdı. Ama ben acıdan ağlamaya başlamıştım. Ağlamak bile canımı yakıyordu.

Aklıma amcanın dedikleri geldi.
"Mert Şa-Şahin-" Dedim ama bir öksürük krizi daha gelmişti. Ağzımdan akan kanla midem bulanmıştı.

"Şittt tamam tamam yok birşey." Mert hızla titreyen eliyle ağzımdan akan kanı sildi. Yarı aralık gözlerim kapanmaya başlamıştı.

"Şahin ya-yaşıyor." Diyebildim sadece. Mert duyduklarıyla taş kesildi bir anda. Duyduğum ambulans sesi çok derinden geliyordu.

"Duru ne olur uyuma bilincin açık kalmalı anlıyormusun beni." Yazgı'nın sesi boğuk geliyordu. Onu göremiyordum gözümün önün de beyaz bir perde vardı sanki.

Bana Duru mu demişti. Benim kim olduğumu biliyordu hemde en başından beri.
Dudaklarımda silik bir gülümseme oluştu. Aldığım her nefes canımı daha çok yakıyordu.
Bilincim kapanmıştı ve ben ikizimin bana adımla seslendiğini duymuştum. Çok güzel bir duyguydu bu. Son hatırladığım ise boğazımda hissettiğim iki pakmaktı.
"Nabız yavaş atıyor, satırasyon düşük hastaneye bildir ameliyathaneyi hazırlasınlar hastanın durumu kritik...



🌸❤️‍🩹🦋

Veeee bölüm sonu nasıl buldunuz bölümü arkadaşlar. Şimdi diyeceksiniz ki bu Buket'e hep bayılıyor başına birşey geliyor. Ama ne yapim baş karakterlere acı çektirmeyi seviyorum. 😅
Zaten finale 2 yada 3 bölüm kaldı. Olaylar biraz hızlı ilerleyecek.

Yeni bölümde görüşmek üzere canlarım.💗💞

SEVİLİYORSUNUZZZ...💋💝

Bölüm : 01.05.2025 17:44 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...