59. Bölüm

57.BÖLÜM

Maviş
mavissrgt

MERT'EN

Ömrümün en büyük sınavlarından biriydi sanki kabus gibi bir gün geçiriyordum ve aklım karma karışıktı. Buket'in bana dedikleri hayla kulaklarımda uğulduyordu. Bana çocuğumuzun olamayacağını söylediği andan beri beynim donmuş gibi hissediyordum. Bunu benden bu zamana kadar neden sakladı? Aklımda ki tek düşünce buydu.

"Abi iyimisin?" Cem'in beni sarsması ve seslenmesiyle başımı ağır ağır ona çevirdim. Boş boş yüzüne bakıyordum.

"Abi yenge çok kötüydü istersen ona bi bak onun daha çok desteğe ihtiyacı var. Evet senin içinde zor ama kendine gelmen gerekiyor." Dedikleriyle başımı sağ tarafa çevirdiğim de Buket gitmişti. Öfkeyle arabadan indim. Bunu benden nasıl saklayabilirdi. Ben onunla o kadar hayal kurarken o bunları benden duyduğu zaman bile ağzını açıp bu konuyla ilgili hiç birşey dememişti. Tam eve girecekken ayağıma çarpan şeyle bakışlarımı yere eğdim. Ona yaptığım taç yere düşmüştü. O yol kenarında dedikleri aklıma geldi. Kendini papatyaya benzetirken bile ikilemde kalıyor ve kendini hiç bir şeye laik hissetmiyordu. Bunu duyduğumda içim acımıştı. Halbuki o benim bu dünyada ki en kıymetlim ve bu dünyada ki tek varlığımdı. Ama bu son yaptığı şey bardağı taşıran son damlaydı. Benden daha neler saklıyordu Allah bilir. Yerdeki yaptığım tacı alıp eve girdim. Direk üst kata çıktım merdivenlerin sonuna geldiğimde kapının sert bir şekilde kapandığını görünce sinirlerim had safaya çıkmıştı. Hem suçlu hem de güçlüydü. Haksız olsa bile bir şekilde üste çıkmayı başarıyordu. Ben bu durumdan bunalmıştım artık. Kapının kolunu sert bir şekilde tutup açmaya çalıştım ama kilitliydi.


Derin bir nefes alıp verdim. Sakinleşmem gerekiyordu. Bunu bir kaç defa yaptım.
"Buket neden kitli bu kapı." İçeriden iki kişi fısıltı şeklinde konuşuyordu. Yanında ki kimdi. Öfkem daha da arttı. Kapıyı kilitlemiş kiminle konuşuyordu bu?
Öfkemi kapıdan çıkarırcasına sert bir şekilde vurdum.

"Mert şuan değil git sonra sakin kafayla konuşursunuz." Bu ses! Hayal ne ara gelmişti buraya.
"Hayır şimdi konuşulacak bu konu. Daha ne kadar saklayacaktı benden bunları. Ben daha ne saklayabilir ki dedikçe daha kötüleri çıkıyor ortaya." Sesim tüm evde yankılanmıştı. Bunu da diğerleri gibi görmezden gelemeyecektim. Bana bir açıklama borçluydu.

Bir anda kapının açılmasıyla Buket ile göz göze geldim. Bu hali içimi yakmıştı. Yine acısını gizlemek için kendini derecesinin bile farkında olmadığı suyun altına atmıştı. Sıcak su yüzünde ve kollarında kızarıklığı neden olmuştu.Bakışlarımdan ne gördü bilmiyorum ama ağlaması şiddetlendi ve gözlerini benden kaçırdı. Bu hali canımı sıkımıştı. Hayal kapıyı tekrar kapatınca görüş açıma o girdi.

"Senin bu kızla alıp veremediğin ne? Ne hale gelmiş senin yüzünde." Öfkesini bastırmak için dişlerini sıkarak konuşuyor ve ellerini yumruk yapmıştı.

"Asıl sen arkadaşına sor bana bunları yapmaya ne hakkı var. Hayatında en önemli hayati şeyleri ben başına gelince öğreniyorum. Önce geçirdiği nöbetleri öğrendim. Dedim daha ne olabilir ki sonra hayatımın en büyük darbesini yedim." Öfkeden arkamı dönüp elimde ki tacı yere fırlattım.

"Ne yapmış olabilir evet nöbet geçiriyor ama tedavi oldu. Çok nadir oluyor binde bir yoğun strese girmediği sürece atakları olmuyor." Sinirle güldüm.

"Peki senin biricik arkadaşın bir daha çocuğu olamayacağını söyledi mi?" Derin bir nefes alıp verdim. Kafayı yemek üzereydim.

"Bak benim sorunum çocuk değil anladın mı benim sorunum tüm bu olanları benden saklaması ya ben onun kocasıyım nasıl benden böyle önemli bir şeyi saklar." Hayal kreç gibi olan yüzüyle bana bakıyordu. Gözlerinden akan yaşlarla öylece şok olmuş bir şekilde gözlerime bakıyordu. Tabi ya ona bile söylememişti.

"Bak senin bile haberin yok. Herşeyi saklamasından yoruldum Hayal başına birşey gelirse onunla ilgili en ufak önemli bilgiyi bilmiyorum. O doktora sorduğumda bana bununla ilgili hiç birşey demedi. Eğer söyleseydi onun için, iyi olması için tüm imkanları hatta imkansız olan herşeyi imkan haline getirirdim." Hayal hiç bir şey demeden çıktığı kapıdan geri girdi.
Öfkeden duvara sert bir şekilde yumruk attım.

Tam aşağıya inecekken Hayal'in bağırmasıyla attığım adım bir anda durdu.

Sesleri tam duyamıyordum ama az çok konuyu biliyordum. Galiba Savaş olayını söylemişti. Ama bu ona bağırması anlamına gelmiyordu. Tam içeri girecekken Buket'in ağlayarak konuşması dikkatimi çekti. Biraz daha kapıya yaklaştım duyduklarımla dumura uğramıştım Buket resmen tüm kinini Hayal'e kusuyordu.


"Sen bana hayatımın darbesini vurdun söz konusu acımasızlıksa senin yaptıklarını konuşalım ozaman. Beni o akıl hapishanesinde acı çekerken her gördüğünde neden o vicdanın sızlamadı. Yada kalbime sıktığım o kurşundan sonra neden sızlamadı." Neee!!? Bana hatırlamadığını söylemişti. Nasıl olduğunu hatırlamadığını söyleyen kişi şuan her saniyesini hatırlıyormuydu? Sırf canımı daha fazla yakmamak için daha neler saklıyordu benden. Bir bilse sakladığı her şey benim canımı daha çok yaktığını asla saklamazdı.

"O uçurumdan kendimi aşağıya bıraktığımda neden sızlamadı vicdanın. Beni kanlar içinde bulduğunda neden sızlamadı Hayal o vicdanın. Acıdan kafayı yerken karşında acıdan çırpınırken neden sızlamadı vicdanın." Duyduklarımın ağırlığından bedenim beni taşıyamıyordu. Duvardan destek aldım nasıl kaldırmıştı bunca olanları. Ben duyduklarımla paramparça olmuşken o nasıl dayandı. Ben gözünde en ufak hüzün gördüğüm de dünyam başıma yıkılırken şimdi onun diri diri yandığını ve bu yangından hiç kurtulamadığını görmek bu bu tarifi olmayan bir acıydı.

"Sen benden daha vicdansızsın ben en azından can çekiştirmeden öldürüyorum ama sen benim sana karşı bir yanlışım olmamasına rağmen aylarca benim işkence çekmemi izledin. Sen, yaşarken beni kaç defa öldürdün bunu düşündün mü hiç. Ona rağmen ben seni affettim. Senin bana vicdan ile ilgili ders vermeye hakkın yok. Senin benim yanımda durup bana destek olmaya niyetin yok yine her zaman ki gibi izleyeceksin anlaşılan. Git Hayal ben başımın çaresine bakarım. Her zaman ki gibi." Benim sevdiğim kadın neler yaşamıştı böyle Hayal'e duyduğum öfkenin hadi hesabı yoktu.

"GİT DEDİM SANA!" Bağırmasıyla ben bile yerimden sıçramıştım. Bu bağırış acı bir haykırıştı adeta.

"Git çok sevdiğin Savaş'cığının cenazesine yetiş. İkinizde birbirinize benziyorsunuz zaten." Bu son noktaydı. Tam içeri girecekken kapı sert bir şekilde açıldı. Buket Hayal'in kolundan tutmuş sert bir şekilde odadan dışarı atmıştı. Ben şaşkınlıkla onları izliyordum. Ama en çok ta sevdiğim kadının kanayan yaralarını, can çekişini izlemek beni kahrediyordu.


Kırgın bir şekilde bana baktı. Onun gözlerinde ki o kırgınlık adeta yüreğimi dağlamıştı. Öfkeli hali bir anda yerini çaresizliğe bıraktı. Gardını bir anda düşürüp bana öyle bir baktı ki o an bu bakışı görmektense ölmeyi yeğlerdim. Ben ne yapmıştım ki? Bana böyle bakması canımı yakmıştı benim bir suçum yoktu bile.
Gözleri dolmuştu gözyaşlarını elinin tersiyle sildi. Yaralı bir kuş gibiydi. Canı yanıyordu ama hayla güçlü durmak istecesine başını dikleştirerek dünyamı başıma yıkan kelimeleri kalbime hançer gibi teker teker her cümlesiyle sapladı.

"Sende git nasıl olsa sende beni bırakıp gideceksin öyle değil mi?" Gözlerinde ki acı ona sıkıca sarılamam için beni zorluyordu. Ama biliyordum beni yanına yaklaştırmayacaktı. Yapma dercesine yalvarırcasına baktım. Ama o acımasızca o sözleri söylemeye devam etti.
"Belki de sana çocuk doğurabilecek birini bulursun. Benim gibi yarım birini ne yapacaksın ki zaten." Şaşkınlık ve kırgınlıkla gözlerimi gözlerinden ayırmadan gözlerine baktım. Nasıl böyle birşey düşünebilirdi. Ben onun için tüm dünyayı karşıma almışken canımdan bile vazgeçmişken nasıl bana bunu söyleyebilirdi.

Bu dedikleri onunda canını çok yakıyordu. İkimizi de ne kadar parçaladığını ne kadar yaktığını bilse yine de söylemiydi bunları. Dudaklarının arasından bir hıçkırık koptu o kadar bitik bir haldeydi ki saçlarının uçlarından damlayan sular ve soğuktan mı yoksa çektiği acıdan mi bilemiyorum ama tir tir titriyordu. Onu şuan sarıp sarmalamak istiyordum. Ona olan tüm öfkem bu halini gördükten sonra geçmişti.

Tek bir kelime söylesem darmadağın olacakmış gibiydi.
Dayanamadım ona sarılmak için bir adım atmıştım ki kapıyı sert bir şekilde kapatıp kitledi. Attığım diğer adım yarıda kaldı. Beni istemiyordu karım beni görmek bile istemiyordu.

"Hayır hayır bunu yapma Buket." Hayal'in dediklerine anlam veremedim. Başımı sinirle ona çevirip boğazına yapıştım. Hepsi onun yüzünden olmuştu. O beni ondan koparmasıydı bunların hiçbiri olmayacaktı.

"Senin yüzünden şeytansın sen senin yüzünden o bu halde." Ayakları yerden kesilinceye kadar onu yukarı doğru kaldırdım.

"Öle- ölecek bı-bırak Bu-Buket." Dedikleriyle ani bir şekilde elimi boğazından çekmemle duvarda havaya kaldırdığım bedeni yere düşmüştü. Umursamadan yerden kalkıp öksürerek kapıya koştu. Kapının kolunu zorladı. Neler olduğunu anlamıyordum.
Bana endişeyle baktı.

"Kendine zarar verecek ne zaman kapıyı kitlese mutlaka kendine zarar veriyor. Şuan kendinde değil kapının yedek anahtarı var mı?" Vücudumu hareket ettiremiyordum. Hayal kapıya vuruyor Buket'e sesleniyordu. İçeriden gelen bağırma sesiyle kendime gelmiştim. Buket'in acı dolu çığlığı tüm benliğime kadar işlemişti. İçeriden kırılma sesleri geliyordu.
Hemen Hayal'i sert bir şekilde kenara ittim. Kapıya sert bir şekilde tekme attım olmadı. Bir kaç defa daha denedim yine işe yaramadı. Hemen kapının dibine kadar girip sakin olmaya çalışarak ona seslendim.
"Buket aç şu kapıyı güzelim hadi." Ama içeride ki ses bir anda kesilince Hayal ile aynı anda korkuyla birbirimize baktık. Cem koşarak yanımıza geldi.

"Abi ne oldu bir sorun mu var?" Öfkeyle bağırdım.
"Bu Lalet olasıca kapı neden kırılmıyor Cem?" Cem korkuyla bize baktı.

"Abi sen demiştin ya ev yapılırken kapılar sağlam olsun diye bende en sağlamından yaptırdım."

"Her dediğimi bu kadar ciddiye alsan keşke. Kıralım hemen bu kapıyı." Cem beni başıyla onaylayıp yanıma geldi. Aynı anda kapıya sert bir şekilde kapıya tekme attık. Bir kaç denemeden sonra kapı nihayet açılmıştı. Hemen odaya attım kendimi. Gördüğüm manzarayla birkaç saniye kala kaldım. Gözlerim yerde yarı baygın yatan Buket'i görünce hızla onun yanına gittim titriyordu nefes alamıyordu.

"Kriz geçiriyor Mert nefes alamıyor doktor çağır." Hayal'in bağırmasıyla Cem çoktan doktor çağırmak için odadan çıkmıştı. Onu kucağıma aldım. Nefes alması lazımdı hemde hemen. Camın yanına götürüp camı açtım. Camın pervazına oturup onu kucağıma aldım. Başı pencereye yakındı yüzü çok solgun gözlerinde kurumayan yaşlar yanaklarından akıyordu. Dışarıdan esen soğuktan dolayı ıslak bedeni daha fazla titremeye ve kasılmaya başlamıştı. Pencere yanındaki tekli koltukta ki battaniyeyi alıp üzerine örttüm.
"Buket kendine gel güzelim aç gözlerini." Elimle yanağına hafif bir şekilde vurdum. Ama kendine gelmiyordu. Korku ve endişe tüm bedenimi sarmıştın. "Bugün üçüncü krizi bu ne oluyor neden böyle oluyor Hayal!" Canımdan can gidiyordu onu böyle gördükçe.
"Nee?? Ne demek üç kere oldu ne oldu o kadar kötü ne yaşamış olabilir Mert?" Bu kızın sesini dahi duymaya tahammülüm yoktu ama Buket için katlanmak bile onu öldürme isteğimi bastırmaya yardımcı olmuyordu.

"Annesini ve ikizini gördü. Onları görünce fenalaştı birde Savaş olayında şimdi de bu işte. Hani çok sık olmuyordu Hayal!" Korkum had safadaydı konu o olunca korkuyu iliklerime kadar hissediyordum. Ben sadece konu karım olunca korkuyordum.

"Bilmiyor-" Buket'in başı geriye doğru düştüğü an tüm kan damarlarımdan çekilmişti adeta. Kasılan vücudu gevşemiş ve titreyen bedeni bir anda durmuştu.


"Buket!?" Diyebildim sadece, kısık çıkan sesim çaresizliğimi yansıtıyordu adeta. İçeri giren doktorla hemen yatağa yatırdım.
"Doktor kriz geçirdi nefes alamıyordu en son ne olur onu iyileştir.

Doktor hemen muane etmeye başladı.
"Nabız var büyük ihtimal yoğun strese bağlı bir baygınlık. Görünüşe göre sinir krizi geçirmiş." Dedi odayı işaret ederek.
"Dinlenmesi için bir sakinleştirici yapacağım bu onu sabaha kadar uyutur."
Hem konuşuyor hem ilacı hazırlıyordu.

"Bu gibi ataklar çok olmaya başladı. Bugün üçüncü kez oldu bu durum." Öfkemi kontrol edemiyordum. Öfkeli çıkan sesim doktoru korkutmuş olmalıydı ki ne diyeceğini bilemez haldeydi. Cem elini omuzuma attı.

"Abi sakin mi olsan Doktor yardımcı olmaya çalışıyor sadece." Omuzumda olan elini sert bir şekide ittim.

"Başlatma lan korkmasına Buket ne halde senin dediğine bak siktirtme belanı."

Cem korkudan yutkunarak bir adım geriledi ve başını eğerek, "Özür dilerim abi." Dedi sadece mahçup bir sesle.

"Bir psikoloğa danışsanız çok iyi olur size daha iyi bir açıklama yapacaktır." Doktorun dedikleriyle bakışlarım Hayal'e döndü. Ona tiksinerek bakmam onu çok rahatsız etmiş olacak ki bana olan bakışlarını çekti üzerimden.

"Dua et sen Buket'e yoksa çoktan o nefesini kesmiştim senin. Defol git gözüm seni görmesin yoksa elimde kalacaksın." Hayal birşey demeden tam odadan çıkacaktı ki Emre ile burun buruna geldiler. Emre onu gördüğü an ne yapacağını şaşırdı. Hayal ağlayarak yanından koşarak uzaklaşınca Emre arkasından gidip gitmemekle kararsız kalmıştı.

"Emre!!" Dedim uyarı dolu bir sesle. Hayali'in arkasından bakmayı bırakıp yanıma geldi. İlk odayı gördü sonra yatakta yatan Buket ve doktoru. Şaşkınlığı arttı. En son bana döndü bakışları.

"Mert ne oldu burada Buket neden o halde ve Hayal neden öyle perişan bir halde gitti?" Öfkeyle soludum.

"Şu şeytanın adını alma ağzına. Ne geldiyse başımıza onun yüzünden gelmedi mi zaten?" Emre yanıma gelip ciddi bir ifadeyle baktı. İt herif en son istediğim şey bile değildi o şeytana aşık olması ama olmuştu iste bunu kendine itiraf etmese de içten içe biliyordu o da. Şuan o şeytanı ağlattım diye yumruğu yüzüme geçirmemek için zor tutuyordu kendini. Bunu yumruk yaptığı sol elinden anlayabiliyordum.

"Neler oldu dedim sana?" Oflayıp bakışlarımı gözlerine kitledim.

"Buket Savaş'ı öldürdüğünü söyledi. O şeytan da kızın üzerine geldi. Ondan önce bir kaç olay daha oldu." Aklıma geldikçe kafayı yiyecek gibi oluyordum. Ellerimi öfkeyle saçlarımın arasında gezdirdim.

"Emre bana soru sorma bak pimi çekilmiş bomba gibiyim sonra tamam mı sonra. Sen bana dünyanın en iyi işinde en uzman psikoloğunu ve kadın hastalıkları doktorunu bul yarına bir randevu ayarla hemen ama tamam mı hemen!" Uyarı ve sert bakışlarım işin ciddi olduğunu anlamasına yetmişti. Olayları bilmiyordu ama çok büyük bir sorun olduğunu o da anlamıştı.

"Tamam hemen ayarlıyorum ama sende sakin olmaya çalış lütfen." Ona cevap vermeden bakışlarım doktora kaydı. Toparlanmış bana doğru geliyordu.

"Buket hanıma sakinleştirici verdim sabaha kadar uyuyacak. Ama dediğim gibi bir destek alması şart."

"Tamam doktor sağol Emre seni geçirsin." Emre beni başıyla onaylayıp doktora eşlik etmiş odadan çıkmıştı. Yatakta öylece yatan sevdiğim kadına kaydı gözlerim. O kadar acıyı o bedeni ruhu nasıl kaldırmıştı. Hepsinin sorumlusu bendim aslında onu bu karanlık çukura ben sürüklemiştim. Ondan uzak durmayı çok denemiştim. Hatta sırf ondan uzak durayım benden nefret etsin diye hak etmediği acıları yaşatmıştım. Ama yine de ona olan duygularım beni alt etmişti. Ben ona zarardan başka birşey vermiyordum. Ama benden gitmesine de izin veremezdim. Ben onsuz nefes alamıyordum. Onunlayken kendimi insan gibi hissediyor bana yaşamanın ne olduğunu hissettiriyordu. Yanına uzanıp hiç sevemediğim o kızıl saçlarını okşadım. "Güzelim saçlarına nasıl kıydın. Bir bilsen bu saçını her gördüğümde her dokunduğum da nasıl bir acı çektiğimi." Saçlarını kokusunu ciğerlerime çekerek öptüm.

"Bir bilsen bana ne kadar iyi geldiğini. O kelimeleri hayatta söylemezdin. Ben sensiz bir hiçim ben sensiz bir canavarım sevgilim. Beni insan yapan sen ve senin sevgin. Ne olur beni sevginden mahrum etme." Solgun yanaklarını baş parmağımla oksadım. Kolumu başının altına koyup sıkıca sarıldım. "Olsun varsın çocuğumuz olmasın sen benim hem karım hem o içinde ki can çekişen çocuğu tekrar hayata dönderir ona babalık yaparım. Sende benim içimde ki hiç yaşamamış çocuğu canlandırıp annelik yaparsın. Nasıl benim gibi bir canavarı kör kütük aşık bir adama çevirdiysen o ölü çocuğu da yaşatırsın sen ben buna inanıyorum hemde tüm kalbimle." Gözümden bir damla yaş aktı. Geçmişim benim hiç geçmeyecek yaramadı. Annemin benim yüzümden kolundan olması ise asla geçmeyecek bir vicdan azabımdı. Ama Buket ile tanıştıktan sonra tüm o kanayan yaralarıma merhem olmuştu. Ama bu seferde ben kendi lanetimi ona bulaştırmış hayatını alt üst etmiştim.

Saçlarını okşayıp anlımı anlına dayadım.
"Özür dilerim sevgilim özür dilerim benim boktan hayatıma seni de dahil ettiğim için." Yüzünde ki hüzün uyurken bile geçmemişti. Bu hali beni maf ediyordu. Başını göğsüme yaslayıp saçlarını okşuyor ara ara baş parmağımla asık olan dudak kenarlarını okşuyordum.
"Keşke tüm dertlerini bir anda çekip alabilseydim."

Güneş doğana kadar onu izlemiş gördüğü kabuslardan ara ara ağlamalarına ve sayıklamalarına şahit olmuştum. Bu duruma ara ara denk geliyordum. Hatta bir ara yine hiç uyuyamamış onu sabaha kadar izlemiştim. Ama ne sayıkladığını anlayamamıştım. Ama şimdi anlamıştım ve dertlerime yeni bir dert daha eklenmişti.
Annesiyle konuşuyor ve beni annesine anlatıyordu rüyasında. Katili olduğum kadına beni rüyasında bile savunuyordu. Zamanı geriye almak için herşeyi mi verebilirdim o ana dönmeyi o hastanede Onur denen adamı dinledikten sonra fevri hareket etmeden önce Buket'e sorar onu dinlerdim.

Ama en son kurduğu cümle canımı yakmıştı.
"Anne Mert beni bir daha sevmeyecek. Korkuyorum anne." Bu cümlesi kalbimi dağlamıştı. Ben onu nasıl sevmem benim onu düşünmeden geçmeyen tek bir saniyem yokken nasıl böyle düşünebilirdi. Dün bana ondan öyle bakmış yanına yaklaşmama izin vermemişti. Ona acıdığımı düşünmüş olmalıydı.

Kapı çalınca Emre içeri girdi. Sessiz ol diye sus işareti yaptım.
Bana sıkıca sarılan Buket'i dikkatlice kollarını bedenimden ayırdım. Emre'ye çık işareti yapınca ikiletmeden odadan çıkmıştı. Kaşları çatıktı yine kabus görüyordu. Dikkatlice üzerini örtüp anlından öpüp odadan çıktım.

"Ne yaptın halletin mi dediklerimi."

"Abi uyumadın mı hiç gözlerin kan çanağına dönmüş." Dedi sitemkar bir sesle. Ben de uyuyacak hal mi kalmıştı.

"Boş ver sen soruma cevap ver ne yaptın?"
Oflayıp konuşmaya başladı.

"Buldum psikiyatri bügün öğlen iki gibi kadın hastalıkları ise öğlen üçe randevu ayarladım. Ama baya bi pahalıya patladı. Psikolog para bile kabul etmedi ama onu da kendi bilgilerimizle ikna ettik." Dedi sinsice gülerek.

"Oğlum manyakmısın sen karımın psikoloğuna neden psikolojik şiddet uyguluyorsun o doktor bana lazım daha nazik ol. İsmi ne doktorların işlerinde ne kadar iyiler anlat."

"Kadın Hastalıkları Uzmanı Zeynep Deniz otuz senedir işinde baya bir ünlü hatta kadın bize bir ay öncesine verdi randevuları dolu diye bizde bugüne randevusu olan birini arayıp biraz parayla birazcıkta tehditle randevuyu iptal ettirip o randevuya yengeyi eklektik." Kızsam mı gülsem mi bilememiştim.
"Tamam diğeri peki?" Dedim yorum yapmamayı tercih ederek.

"Can Karhamanoğlu dünyada bile baya iyi anılıyor. Tedavisi olmayan hastalıkları bile tedavi ettiği konuşuluyor ve baya makaleleri de mevcut ama ufak bir sorun var." Ne dercesine baktım.

"Adam baya yakışıklı otuzbeş yaşında."
"Olmaz başka doktor bul. Benim karımı bir erkek doktor ilgilenemez." Tabi ki de yakışıklı olmayla bir ilgisi yoktu. Karımın yanında bırak erkek görmeyi erkek sinek bile görmeye tahammülüm yoktu. Tek sorun doktorun genç olmasıydı.

"Mert adam uzman işinde diyorum. Ve bir de Sinan beyin yani Buket'in tedavisini yapan doktorun kardeşi." Duyduklarımla neye uğradığımı şaşırdım.

"Yani güvenilir bence birşey olacağını sanmıyorum." Ben kararlı bir şekilde bakmaya devam edince derin bir nefes alıp verdi. Bana Buket'in yerini söyledi diye minnettarım ama bu onun kardeşine güveneceğim anlamına gelmiyordu.

"Mert Buket hiç iyi değil bunu sen de bende çok iyi biliyoruz. Cem bana az çok olanları anlattı ve cidden çok ağır şeyler yaşamış zaten geçmişini de biliyoruz az çok. Bu doktor en iyisi emin olabilirsin zaten en ufak bir hatasında bize kalmadan Buket onu indirir." Haklıydı ama içimde ki bir his tam tersini diyordu ama onun için kabul etmek zorundaydım.

"İyi tamam öyle olsun. Ama bir sorun olursa ilk seni yakarım haberin olsun." Dedim tehditkar bir şekilde.

"Merak etme o iş bende." Dedi rahatlamış bir şekilde. Gözüm kolumda ki saate takıldı.
Sabahın yedisiydi ve on da önemli bir toplantım vardı işleri baya boşlamıştım. Cem yanımıza gelince Cem'e, "Ben şirkete geçiyorum on bir gibi geleceğim eğer Buket uyanırsa evden kesinlikle çıkmayacak ben gelene kadar anladın mı gerekirse bu odaya kitle bu kapıdan ben gelene kadar ayrılmayacaksın." Otoriter ve soğuk sesim olayının ciddiyetini anlamasını sağlamıştır umarım.

"Tamam abi ama ya tutturursa çıkacağım diye o zaman ne yapacam." Dedi çekingen bir sesle.

"O zaman onu odaya kitle çünki aklı yerinde değil ne yaptığını bilemeyecek bir anda olabilme olasılığı çok yüksek. Bu toplantıya da gitmezsem şirket batacak çünki. Olabildiğince erken gelmeye çalışacağım. Baktın baş edemiyorsun direk beni ara hemen gelirim."

"Tamam abi anlaşıldı." Dedi
"Odaya girip hızlıca bir duş alıp üzerimi değiştirdim. Yatakta hayla uyuyan diğer yanıma baktım yanından bir an bile ayrılmak istemiyordum ama mecburdum. Yanına gidip anlından öptüm.

"Hemen geleceğim sevgilim."Dedim fısıltılı bir şekilde.
Hızlıca evden çıktığım da saat çoktan dokuza geliyordu.

Şirkete girdiğimde beni gören herkes hazır ola geçiyor önünü ilikliyordu. Şirkete sadece önemli toplantılar ve kriz anlarında gelirdim ve bugün şirket için çok önemli bir gündü. Ortağı olduğum bir şirkete hatalı ürün gitmiş ve o kadar uyarılara rağmen şirketimin çalışanları görmezden gelmiş ve şimdide ortaklığı bitirmek istiyordu karşı taraf. Umarım uzun sürmezdi. O iş bilmezlerin işten çoktan çıkarmış olsamda olan yine bana olmuştu. Toplantı salonuna girdiğim an adamın memnuniyetsiz suratı toplantının baya uzayacağını anlamıştım.


Tam üç buçuk saatir adamla konuşuyordum. Derdi ortaklığı bitirmek değil bu durumdan faydalanıp fiyatta indirim istiyordu. Şuan son noktadaydım ortaklığı bitirmeme ramak kalmıştı. Buket uyanmışmıdır acaba. Saat öğlen on ikiyi geçiyordu ve ben bu durumdan çok sıkılmıştım.

"Önder bey benim acil çıkmam gerekiyor siz kararınızı düşünün tartın sekreterime iletirsiniz sonucu benim kararım belli iki durumda bana uyar." Masa da uyumak üzere olan Aslı'ya hitap edince bir anda doğruldu ne olduğunu anlamasada, "Tabi efendim." Diye komut verdi. Ona kızmıyordum çünkü Önder boş boş konuşuyordu. Onun cevap vermesine izin vermeden toplantı salonundan çıktım.

Karımın bana ihtiyacı vardı hemde hiç olmadığı kadar çok. Şirketten çıkıp arabaya bindiğim an da Cem'in aradığını görünce içimi bir korku kaplamıştı. Hemen açıp arabayı çalıştırdım.

"Ne oldu Cem?" Dedim sinirli bir şekilde çünkü söyleyeceği şeyin güzel bir şey olmadığı çok netti.

"Abi yenge gitti yetişemedim. Aradım ama canınız cehenneme diye resti çekti. Telefonu da bizim adamlar evin ilerisinde bulmuş." İşte bunu beklemiyordum.

"Seni ben oraya bostan korkuluğu diye mi koydum Cem ben ne dedim sana kapısının önünden ayrılmayacaksın demedim mi? Buket giderken sen ne yapıyordun.?" Öfkeli sesim arabada yankılanmıştı. Direksiyona sert bir şekilde vurdum.
"Cem ben gelene kadar Buket'in yerini buluyorsun yoksa kafana sıksan iyi edersin." Telefonu yüzüne kapayıp Emre'yi aradım.

"Alo Emre Buket evden gitmiş evin önünden bir taksiye binmiş izini bul taksinin telefonunu da evin önünde atmış. Buket hiç iyi değildi acil bul başına birşey gelmeden." Telefonun değer tarafından bir kız sesi gelince sinirle soludum.

"Hadi Emre kadınlarla gönül eğlendirmeyi bırak acil bu haber bekliyorum senden."

"Tamam Mert bir kaç dakikaya dönerim sana." Tam telefonu kapatacakken telefonun diğer ucundan kızın sesini tekrar duydum. "Nee Buket mi kayıp." Hayal'in sesiydi. Ama şuan onunla uğraşacak halde değildim. Telefonu kapatıp tam Cem'i arayacakken o beni aradı.

"Ne oldu buldun mu?"

"Evet abi Buket hanım bir evin karşısında öylece evi izliyormuş. Bizim korumalardan biri gizlice takip etmiş yengeyi." Tabi ya annesine gitmişti.

"Tamam yerini biliyorum sende adamları topla oraya gel." Telefonu kapatıp direksiyonu ani bir manevrayla geldiğim yöne çevirdim.

Hızla evin önüne geldiğimde orada bulamadım. Gitmiş olamazdı değilmi? Arabadan aşağıya indiğimde yanıma koşarak gelen koruma hemen ceketinin önünü bağlayıp" Mert bey eve girdi Buket hanım." Onu başımla onaylayıp eve doğru ilerledim. O dengesiz kardeşi onu nasıl olmuştu da eve almıştı.

Bahçeden içeri girdiğimde gözüm annesinin penceresine kaydı. İki kişi vardı ama tam seçemiyordum. Hızla kapıya ilerleyip ard arda kapıya vurdum açan yoktu zile ard arda bastım ama yine açan yoktu. Sinirle soludum o benim karımdı kimse karımı benden uzak tutamazdı buna karımda dahildi.

"Buket buradasın biliyorum çık ortaya konuşmamız gerekiyor." Diye bağırdım ama ses yoktu öfkeyle kapıyı kırmak için geri geri gittiğimde duyduğum sesle arkama döndüm.

"Hayırdır bu evi çok sevdin herhalde. Ne işin var burada?" Dedi alaylı bir sesle. Arkamı döndüğümde elinde alışveriş poşetleriyle bana alaycı bir şekilde bakıyordu.

"Karım içeride ama açmıyor kapıyı hadi kapıyı aç karımı alacağım." Dedim düz bir sesle.

"Dur orada bakalım sen kimin evinden kimi alıyorsun. Hem sen hayırdır ne yaptın da karın kaçtı senden." Dedi ciddi bir ifadeyle. Elinde ki poşetleri bahçede ki masanın üzerine bırakıp bana doğru geldi ve tam karşımda durdu.

"Sanane lan karımla benim aramda olan şeyden aç şu kapıyı yoksa kırarak gireceğim eve." Dedim öfkeyle.

"Birincisi senin karın bura da değil ikincisi benim evime gelen biri eğer benim evimden kendi isteğiyle gitmiyorsa özelikle benim evime sığındıysa onu hiç bir güç bu evden çıkaramaz. O yüzden karına bir yanlışın olmuşsa ve o da buraya kaçtıysa onu buradan zorla alıp götüremezsin ben buna izin vermem." Sesinde ki tehdit beni güldürmüştü. Ellerimi cebime koydum küçümseyici bir bakış attım. Dua etsin Buket'in ikiziydi yoksa çoktan ağzıyla gözü yer değiştirmişti.

"Pardon ama buna hangi hakla yapıyorsun." O da aynı şekilde bana küçümseyici bir şekilde baktı.

"Sen daha iyi biliyorsun bunu bence." Dedikleriyle tek kaşımı kaldırdım. Tabi ya biliyordu herşeyi sadece bilmiyormuş gibi davranıyordu. Öyleyse bende onun oyununa ortak olurdum.

"Hiç kimse beni karımdan ayrı tutamaz buna sende dahil önüme kim çıkarsa çıksın temizlemesini iyi bilirim." Dedim tehditkar bir sesle.

"Bilmez olurmuyum namını az çok duyduk konu ailesi olsa bile umrunda olmadığını tüm alem biliyor." Dedi iğneleyici bir şekilde.

"Karın burada değil. Olsa ben almam onu eve zaten." Bir anda yakasına yapıştım.

"Sen kimsin lan benimle böyle konuşursun. Onun kılına zarar gelirse seni öldürmekten beter ederim." Yapmacık bir korkuyla ellerini yukarı kaldırdı.

"Çok korktum bak şimdi elim ayağım titredi." Bir anda yüz ifadesi ciddileşti.
"Evde yok diyorum çünki ben kapıyı kitleyip çıktım eve giremez."

"Ben eve kendim bakacağım." Tam kapıyı kırmak için hamle yapmıştım ki, "Tamam dur birde bana kapı masrafı çıkartma. Evde olmadığını gördüğünde ne diyeceksin çok merak ediyorum o yüz ifadeni." Dedi.

Önden gidip kapıyı anahtarıyla açtı. Cidden kapı kitliydi ama Musa bana eve girdi demişti. Bu işte bir iş vardı.

Kapıyı açtığında onu kenara itip tüm odalara baktım ama yoktu. Hızlıca yukarı kata çıktım.

"Evde yok dedim boşuna zaman kaybediyorsun karını git başka yerde ara."

"Karımı zorla tutmadığın ne malum." Dedim gözümle etrafı tarıyor sert bir seslede ona cevap veriyordum.

"Sana dedim senin karını ben neden zorla tutayım." Cevap vermedim çünkü ağzını burnunu kırmamak için zor tutuyordum kendimi.
"Evde bulamayınca ne cevap vereceksin bakalım." Sesinde ki alaylı ton beni deli ediyordu.

"Buket'in buradan başka gidecek yeri yok çünkü eminim burada olduğuna." Dedim vurdum duymaz bir şekilde.

"Ne demek buradan başka gidecek yeri yok! Ne alakası var bizimle senin karının?" Bu yapmacık tavrı beni deli ediyordu. Buket'in ikizi olduğundan şüphe ediyordum artık.

"Bunu da sana Buket söylesin ben söylersem kesin beni öldürür." Dedim yarım ağız gülerek. Cidden öldürürdü ama zaten bu kendini akıllı sanan adam biliyordu.

"Sen neden söylemiyorsun?" Dedi ciddi bir ifadeydele." Ya sabır ona sen ciddimisin dercesine baktım.

"Sussan mı acaba konuştukça daha katlanılmaz biri oluyorsun çünki." Dedim tiksinircesine yüzüne bir kaç saniye baktım.

"Aaa niye ki halbuki çok sevilen biriyimdir."
Dedi yalandan alıngan bir sesle.

"Kim sana bunu dediyse büyük düşmanıdır benden sana bir uyarı olsun bu da, fena salak yerine konulmuşsun." Dedim sinsi bir şekilde gülerek.
Son basamağı da çıktığım an duyduğum gürültüyle direk gürültünün geldiği sese doğru ilerledim.

"Dur orası annemin yeri bir anda giremezsin korkar." Kapı kulunda olan elim durdu. Annesi bu odadamıydı. Kenara çekilip bekledim. Bu beni aşardı çünki.

Yazgı dikkatlice kapıyı açtı. "Annecim nasılsın?" Dedi gülerek içeriye girdi bende hemen arkasından girdim.

"Nerede kaldın sen kardeşin o kadar bekledi seni." Gözlerim yamuk duran dolaba takılı kaldı. Dolabın arkasına baktığımda hiç birşey yoktu.

"Sen Mert olmalısın." Dedi bana öfkeyle bakması beni şaşırtmıştı.

"Evet tanıştığıma memnun oldum." Dedim elini öpmek için elimi uzattığım da elime sert bir şekilde vurdu.

"Çek elini bende sana öpütürecek el yok. Sen kimsin ki benim kızımı çocuğu olmuyordu diye ona soğuk yapıp hayatından çıkarmaya çalışıyorsun." Dedikleriyle afallatmıştım. Buradaydı doğruydu. Buket onunla dertleşmeye gelmişti.

"O nerde onunla konuşmam gerekiyor." Etrafta yoktu.

"Sen onu hak etmiyorsun sende onun gibisin işte."

Yazgı öfkeyle, "Ne demek oluyor bu sen Duru'ya bunu yaptın mı cidden." Ne diyordu bunlar.

"Yaa ne diyorsunuz tabi ki öyle bir şey yok herşeyi yanlış anladı ben onu asla bırakmam."

"Babası da bana öyle diyordu başta sonra cidden bırakmadı ama ömrümüde yedi. Sen kızımı hak etmiyorsun."
Bunlarla uğraşarak vakit kaybediyordum.
Gitmiş olmalıydı hızlıca odadan çıkacakken Yazgı kolumdan tuttu.

"Bana bak eğer böyle birşey varsa." Öfkeyle kolumu elimden çektim çok oluyordu artık.

"Bana bak velet elimde kalmana ramak kaldı. Bana abilik mi yapasın tuttu. Madem öyle dün neden o abiliğini göremedim ben. Seninle uğraşamam onu bulmam lazım geç olmadan." Benden gidecekti ve ben buna asla izin vermem. Telefonu çıkarıp Emre'yi aradım yoldayken aramış o da burada olduğunu teyit etmişti.

"Emre tüm hava alanların, otogarların seferlerini durdur Buket bulunana kadar tek bir uçak ve otobüs hareket dahi etmeyecek."

"Mert neler oluyor dünde tam anlatmadın. Ne geçti aranızda korkutuyorsun beni."

"Şimdi sırası değil Emre dediğimi yap sen." Telefonu kapatıp dışarı çıktım.

"Ben de yeni öğrendim. Yani babam denen o adamla konuştum annem sürekli o diyip durdu. Babamda onayladı güvenlik kamerasında görünce hemen tanıdı. Bende bugün onunla konuşacaktım. Hepimiz onu Moldova da öldü sanıyorduk. Yani ben dün ona bilerek kötü davranmadım. O benim diğer yarım nasıl onu inciltebilirim." Dedikleriyle adımlarım yavaşladı.

"İyi ozaman bulmama yardım et hiç iyi değil bu aralar kendine birşey yapmasından korkuyorum." Dedim ama titreyen sesime engel olamadım. Ona birşey olma düşüncesi bile beni deli ediyordu. Arkamdan gelen Yazgı'nın adımları hızlandı. Yanıma gelip, "Ben buraları avucumun içi gibi bilirim buradan taksi falan geçmez kolay kolay yeni gitiyse mutlaka yakınlardadır."
Evden çıkıp ana yola çıktım. Etrafa dikkatli bir şekilde bakmaya başladım.

"Nerdesin be güzelim."

"Taksi mi o?" Dedi Yazgı ani bir şekilde bakışlarım soluma döndü. Buket başını camdan çıkarıp yardım et diye bağırdığı an tüm vücudumda ki kanlar çekilmişti adeta.

Hızla arabaya koştum.

Yazgı da kendi arabasına koşmuştu. Son hızla taksinin önüne kırdım ama adam ani manevrayla diğer tarafa kırıp önüme geçti. Jet hızıyla yanımdan geçen Yazgı taksinin tam arakasındaydı. Bir anda araba yan şeride geçince pedalda ki ayağımla gaza daha çok yükledim. Taksi sağa sola gidiyordu. Dikkatli bakınca bunu Buket'in yaptığını anladım.

 

"Hayır sakın yapma ne olur." Amacı neydi? Karşıdan gelen tırı görünce tüm dünya durmuştu bir anda. Kornaya ard arada uyarı niteliğinde bastım ama taksi bile bile tırın üzerine gidiyordu. Karşıdan gelen tır da kornaya basıyordu. Tam arabayı tir ile taksinin arasına kırdığım an Yazgı son anda taksiye yandan sert bir şekilde çarpıp yoldan çıkmasını sağladı.Tır ise son anda durmuştu. Nefesimi tuttuğumu yeni fark ediyordum. Direksiyonu sıkan elimle kitlenmiştim. Son anda firene basıp öylece kalakadım. Buket'in olduğu tarafa bakmaya çok korkuyordum.

 

"DURU HAYIR ALLAH KAHRETSİN." Yazgı'nın bağırmasıyla kendime gelmiştim. Hızla arabadan inip kırık camların arasında yerde yatan kadına baktım. Çok kötüydü hemde çok kötü. Sol gözümden bir damla yaş aktı. Kolum kanadım kırılmıştı adeta. Hızla dizlerimin üzerine yanına çöktüm. Her yerinde kesikler vardı. Yazgı korkuyla bana baktı. Onun da benden farkı yoktu.

Sevdiğim kadının sürekli kurtaramamak canımı yakıyordu. Gözleri gözlerimi bulduğu an acıyı tüm iliklerime kadar hissettim.

 

"Be-ben iy-iyim kalkmak is-istiyorum." Hayla şu siktiğimin inadından vazgeçmiyordu.

"Şu siktiğimin inadından vazgeç artık şu haline bak bi kıpırdama diyorsam kıpırdama be kızım." Canı yanıyordu ama benim canım daha çok yanıyordu.

 

"Bağırma ona sesinin tonuna dikkat et yoksa o sesi kısmasını iyi bilirim." Yazgı'nın çıkışını zerre umursamadım. Buket şaşkınlıkla Yazgı'ya baktı ne gördü bilmiyorum ama ona merhametle bakıyordu.

"Se-sen de yaralısın." Dedi acıdan boğuk çıkan sesi deli ediyordu beni.

"Ben iyim bir şeyim yok." Sesi titriyordu cidden ona değer veriyordu.

Bir anda öksürmeye başladığında yüreğimin sıkıştığını hissettim. Canı çok acıyordu.

 

"Nerede kaldı lan bu ambulans." Öyle bir bağırmıştım ki sesim gökyüzünde yankılanmıştı. Yazgı da benimle aynı anda bağırmıştı o da korkuyordu. İkimizde sevdiğimizi yeni bulmuştuk. Benim onu tekarar kaybetmeye de niyetim yoktu. Ona birşey olmayacaktı. Buna asla izin vermeyecektim.

Bir anda bakışları bana döndü birşey söylemek istiyor gibiydi.

 

"Mert Şa-Şahin-" bir anda öksürük krizi gelince yerimden telaşla kıpırdadım. Dokunamıyordum en ufak bir yanlışım hayatına mâl olabilirdi. Zorla da olsa yüzüme yapmacık bir gülümseme komdurdum. Allah kahretsin ağzından kan akıyordu. Bu bu çok kötüydü. Ciğerlerime oksijen gitmedi onun kandan nefret ettiğini bilmek ve sürekli kana bulandığını görmek ben onu hiç bir zaman o kana bulaşmaktan koruyamıyordum.

 

"Şittt tamam tamam yok birşey." Dedim o kan görmeye dayanamazdı ki elimle ağzından akan kanı hızlıca sildim. Yalvaran gözlerle ona baktım. Hayır beni bırakamazdı. Birşeyler söylemek istiyordu ama ağzında akan kan onu engeliyordu.

 

"Şahin ya-yaşıyor." Duyduğum şeyler dona kaldım. Ne demek yaşıyor bu imkansızdı. Çünki ben onu parçalara ayırıp timsahlara yem etmiştim. İmkansızdı bu kendi ellerimle parçaladım ben onu!

Ambulans siren sesleri beni kendime getirmişti.

 

"Duru ne olur uyuma bilincin açık kalmalı anlıyormusun beni."

Göz bebekleri yukarı doğru kaydı nefes alamıyordu. Yazgı'ya korkuyla aynı anda birbirimize baktık. Bakışlarım canımdan can alan kadına döndü.

"Hayır hayır sevgilim bana bak ne olur uyuma bırakma beni. O o öldü Buket bana bak kendine gel ne olur BUKETTT." Biri beni onun üzerinden çekiyordu.

 

"Mert sakin ol." Bur Emrey'di.

"Bırak beni dedim sana o bensiz kalamaz yanında olmalıyım." Onsuz ben de yapamazdım.

 

"Sakin ol iyi olacak böyle yaparak hayatını tehlikeye atıyorsun." Öfkeyle onun yakasına yapıştım.

 

"Ne diyorsun lan sen o benim hayatım nasıl onun haya-" Duyduğum sesle taş kesilmiştim edeta.

 

"Nabız yavaş atıyor, satırasyon düşük hastaneye bildir ameliyathaneyi hazırlasınlar hastanın durumu kritik." Dehşetle doktora baktım.

 

"Ne demek bu iyi olacak ama değil mi?" Dedim korkuyla.

 

"Şuan birşey diyemeyiz bey efendi acilen hastaneye yetişmesi gerekiyor." Emre'ye döndüm.

 

"İyi olacak değil mi Emre o beni bırakmaz değil mi? Hayır hayır o beni hayatta bırakmaz ki bensiz yapamaz o. Bana kıyamaz beni bırakamaz değil mi Emre? CEVAP VERSENE BANA?" Diye bağırdım.

 

"İyi olacak o, benim kardeşim inatçıdır o pes etmeyi sevmez." Bakışlarım Yazgı ya döndü.

"Hadi gidelim bizi yanında ister şimdi o." Başımı olumlu anlamda sallayıp direk arabaya bindim. Önde ambulans arkada ben benim arkamda ise Yazgı vardı. Emre ise bana öyle bir bakıyordu ki şuan onu görmezden gelmek istiyordum yoksa kendi nefesimi orada kesebilirdim. Buket bana Şahin yaşıyor dedi ama bu imkansız. Biri Şahin'in ismini kullanarak kendini gizliyor. Ve bu kişi benim karıma zarar veren kişi.

 

"Seni bir elime geçireyim Şahin'den beter etmezsem bana da Mert demesinler. Bunun hesabını her kimsen çok kötü ödeyeceksin seni o ininden çıkarmasını çok iyi biliyorum. Önce şu taksi şoförünü konuşturmam gerekiyordu. Tabi o da yaşarsa.

 

 

DÖRT SAAT SONRA...

Emre ve ben ameliyathane kapısının yanında Yazgı, Hayal ve Yazgı'nın ve benim adamlarım ise yarısı koridorun belli yerlerinde yarısı da hastane bahçesinde bekliyordu. Bakışları öfkeyle ara ara Hayal'e kayıyordu.

 

"Emre şu şeytanı gözümün önünden çek yoksa yeminle onu öldürürüm. Emre sinirle ofladı. Tam konuşacakken ameliyathanenin kapısı açıldığı an yerden kalkıp hızla doktorun yanına gittim.

 

"Karım nasıl doktor?" Yazgı,"Kardeşim nasıl?" Dedi endişeli bir sesle.

Doktor uzun süre beni inceledi. Kaç saatir canımdan can gitmişti bu neden susup beni deli ediyordu.

 

"Bana bak doktor elimde kalacaksın cevap ver dedim sana." Doktor ağzında ki maskeyi çıkardı.

 

"Buket hanım bize geldiğinde iç kanaması vardı. Ve vücudunun çoğu yerinde derin kesikler ve kırıklar vardı. İç kanamayı duruduk şuan durumu iyi uzun bir dinlenme süreci bekliyor sizi çünki düşük riski çok yüksek bu süreçte bol moral ve iyi bir beslenme gerekiyor. Ve asla yerinden kalkmaması gerekiyor özellikle bu iki ay Buket hanım için çok kritik. Sizi kadın doğuma yönlendirdiriyorum. O daha iyi bilgilendirecektir sizi."

 

Kulaklarım uğulduyordu. Çok yüksek bir basınç vardı kulaklarımda. Ne demişti az önce doktor. Bakışlarım ağır ağır diğerlerine döndü onlarda benim kadar şaşkınlıkla bakıyordu. Doğruydu yani duyduklarım.

 

"Ne- ne dedin sen?" Dedim inanamıyarak. Yanlış duymuş olmalıydım demi hepimiz yanlış duymuş olmalıydık.

 

"Buket hanım dört haftalık hamile. Bilmiyordunuz sanırım tebrikler." Ağzım açık kalakaldım. Doktor yanımdan geçip gitti.

"Ne yani benim karım hamile miydi? Ben baba mı olacaktım yani!?"

 

🫠🤰💫

 

 

Veeee bölüm sonuuuu...😍🥳

 

 

Ayyy evet en sevdiğim sahneye giriş yaptık. Buket'in hamilelik evresi çok eğlenceli olacak. Bakalım neler bekleyecek bizi.

 

Sizce neler bekliyor Mert ve Buket'i?

Peki Hayal ne olacak sizce Buket onu affedebilecek mi?

 

Hayal mi haklı Buket mi sizce arakadaşlar?

 

Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin canlarım.💋

 

SEVİLİYORSUNUZZZ...💞🌸🥰

 

Bölüm : 08.05.2025 19:22 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...