
Zümra' dan
Kapıyı çarpıp çiktım bunca olan şeyden sonra,
yanında durmamın anlami zaten yoktu.
Onunla evli kalmamın anlamı yoktu artık; babam
ona hayatını borçlanmış, ben de borcunun tahsilini
etmiştim.
Bir yandan canım yanarken, bir yandan da
merdivenlerden inmeyen çalışıyordum.
Kimse görmeden çıktım diye sevinirken, kapıdaki
korumaları unutmuştum.
Şimdi herkese haber verirler diye düşünürken,
Bervan Ağanın sağ kolu olan Seyyid'i gördüm.
"Ben size eşlik edeceğim, gelin ağam."
itiraz edecek halim yoktu; başımı sallayıp
onayladıktan sonra arabaya bindim.
Canim yanıyor, başım dönüyordu; uyumak istesem
de uyuyamıyordum.
Ağlamamak için zor sabrediyordum. Nefes
alamıyor, küçüklükle nefes veriyordum.
Sonunda Aldanoğlu Konağ'na gelmiştim. Saat geç
olduğu için herkes çoktan uyumuştu.
Beni verdiklerinden belli, aramayan, ziyaret
etmeyen ailemin yanına geri dönmek beni huzursuz
ediyordu.
Arabanın önünü korumalar kesmişti; benim
indiğimi gördüklerinde yoldan çekildiler.
Avlunun kapısını açtılar. içeri girmek yük geliyordu
bana ama başka gidecek yerim yoktu, ne de olsa
Avludan içeri girdiğim sırada nefes alışim iyice
gitmiş, burnumdan anlamsız bir sicaklık geliyordu.
Avluya bile gelemeden gözlerimin önü karardı,
kendimi âdeta boşluğa düşmüş gibi hissettim..
O sirada ne ara kafamı mermere çarpmiştim, onu
bile bilmiyordum.
Kafamın içinden annemin sesi yankılanıyordu,
kulaklarım çınlıyordu.
"Zümra kuzum, ceylan gözlüm, uyan artik."
Zana, Sultan Mehmet Ağa'yı sorguya çekiyordu
sanki.
" Yavruma bunu yapanı kendi ellerinle öldür. O
zamana kadar gözüme görünme, Mehmet Ağa. "
Zorda olsa gözümü açıp, " Yapma, bir daha kan
dökülmesin diye bildim,
Başım zonklarcasina ağrıyordu, nefes bile zor
alıyordum.
xezala min iyi misin
(Ceylanım)
" İyim anne, başım zonkluyor, sadece ne oldu bana
anne.
Avluda düşüp başını vurmuşsun, korumalar öyle
söyledi. Kizım, ne işin vardı o saatte bizde?
" Babam nerede anne? Onunla konuşuyordun,
duydum.
" Kocan olacak o şey... Siz ağalar Meclisini toplamış, telefon edip söyledi konakta. Şu an ne oluyor Zümra? "
Kolumdaki serumu çıkarıp ayaklandım, annem dur
desede benim durmaya niyetim yoktu.
Aniden kalkınca başım dönse de korumalara
dönüp,
"Beni konağa götürün derhâl" dedim.
Annemden onay bekledikleri belliydi ama benim
kaybedecek vaktim bile yoktu. Arabanın anahtarını
aldığım gibi yola koyuldum.
Konağa vardiğımda bütün ağalar gelmişti. Bervan
Ağanın arabasını da görünce onun da geldiğini anladım.
Arabadan hızla inip avludan içeri girdim. Etrafta
korumalar dışında kimse görünmüyordu.
"Asiye!"
diye bağırinca mutfaktan çıkıp bana doğru geldi.
"Buyurun hanımim."
"Ağalar nerede Asiye?"
"Büyük salonda hanimım, bir şey.."
Lafını bile bitirmeden büyük salona doğru hızlı
adımlarla yürüdüm.
Kapınin oraya yaklaştikça "Hükmün nedir?" diye
sesler yükselmeye başladı.
*
Bervan'dan
Aldanoğlu'na olan öfkem, kine ve nefrete
dönmüştü.
Benden ayrılmaya madem bu kadar kararlıydı, ben
de dediğini yapıp ağalar meclisini toplayacaktım.
Aldanoğlu, babasının evine gitmişti. Bana yaptığı
şeyi düşündükçe onu öldürme isteği duyuyordum.
Soğuk bir duş aldıktan sonra uyuyorum diye ümit
etsem de sabaha kadar gözüme uyku girmemişti.
Sabahın ilk ışıklarında ağaları aramış, bu işi
bitirmek için Aldanoğlu konağına gitmek üzere
ayaklanmiştıim.
Ben avludan çıkmadan dayı karşıma dikilmiş,
hesap sorar gibi gözlerime bakıyordu.
"Nereye, Kuremin?"
Hükmü bozmaya daye, Aldanoğlu'nu geldiği yere
geri göndermeye.
Ne dersin sen, Kuremin? Bizim töremizde kadını
boşamak var midır? Sakın yapmayasin.
Daye ne kadar istemese de doğru söylüyordu;
bizde boşanmak yoktu.
Koluma yapışıp göndermek istemese de ben o
yılanı yanımda tutmaya niyetim yoktu.
Kararım budur, dayê. "
Dayê ne kadar çabalasa da geri dönüşü yoktu;
ağalar meclisi beni bekliyordu.
Daha fazla vakit kaybetmeden Aldanoğlu Konağı' na geldim.
Bütün ağalar toplanmış, beni görünce
ayaklanmışlardı.
Ama benim gözüm tek bir kişiyi arıyordu. Aradığımı
bulamayınca bana gösterilen yere geçip oturdum.
Öfkem patlamaya hazır bir volkan gibi tüm. vücudumu ele geçirmişti.
Azad Ağa bana dönüp öfkeli bir sesle konuşmaya
başladı.
" Derdin ne, Bervan Ağa? Bizi ne demeye topladın?
Ses tonuna dikkat et; önce Azad Ağa, karşında
kimin olduğunu unutma.
"Bervan Ağa, biz kan dökülsün, canlar yanmasın
diye uğraşıyoruz."
Azad Ağa, verilen hükmü bozmaya karar verdim.
Her bir ağızdan sesler yükselmeye başladı; Azad
Ağa herkesi susturup tekrar konuştu.
"Ne demek istersin, Bervan Ağa? Hükmü bozmak
kan dökmek demektir."
"Mehmet Ağa'nın kızını istemiyorum" demektir,
Azad Ağa. Ne kan dökülecek ne de bu evlilik sürecidir.
" Bizim töremizde boşanmak yoktur, Bervan Ağa.
" Kararım budur, Azad Ağa; hükmüm budur.
Kapının açılmasıyla bütün ağalar susup gelen
Aldanoğluna bakıyordular.
Hiçbir kadının bunca erkeğin içine girdiği ne
görülmüş ne duyulmuştu bu topraklarda.
Hazırda bekleyen öfkem onun içeri girdiğini görünce iyice alevlenmişti.
Kolundan tutup "Ne işin var?" diyip dışarı çıkarma
isteği beynimi bulandırmaya başlasa da ne diyecek diye bekledim.
Otoriter bir sesle nefes nefese konuşmaya başladı.
"Azad Ağa, biz Aldanoğullar'nın Arslanoğlu ile alıp verilecek davası kalmamıştır. Benim adıma daha önce. Karar verdiniz ama bugün karar benimdir. Ben Bervan Arslanoğlu'nu boşamak için buradayım."
" Azad Ağa, iki tarafta bunu istiyorsa yapacak bir şey kalmamıştır " demesiyle
Bütün ağalar kabul etmiş, boşamak için üç ay süre verilmişti.
Onu şuan boşamasam da artık babasının evinde
kalacak, üç ay süreyi bekleyecekti.
Yüzme bile bakmadan oradan çıkıp gitmişti, sanki
öfkem yalnızlığa dönüşmüştü.
Ben de kararı kabul edip konaktan ayrıldım; hüküm
kesilmiş, her şey bitmişti.
İçim öfke dolu, gözlerimden ateş çıkıyordu. Yapma
dese, elini tutup çıkacaktım.
Ama o yüzüme bile bakmadan beni boşamak
istedi.
ulan aldanoğlu bir, kaç ay içinde kendine bağımlı
etmişti beni.
zümra'dan
Bunca şeye rağmen aldığım karardan pişman
olmuştum.
Sevdiğim diyip bağrıma basmak istediğim adam.
Bana cehennemi yaşatmıştı, canımı yakan neydi
anlam veremediğim gözyaşları arasından
boğuluyordum sanki.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 46.2k Okunma |
2.31k Oy |
0 Takip |
59 Bölümlü Kitap |