22. Bölüm

22. Namus

Mavi Yazar
maviyazarr

Elif'ten

Bervan ağanın kapıya gelip tekrar boş gitmesi iyi

olmadı.

Zümra'nın inadı hiçbir zaman geçmeyecek, bizi de

etkilemeyecek gibi.

Yaşadıkları kolay olmasa da şimdi herkes ağzından

çikacak bir lafa bakıyor.

Amcam bile her dediğine susuyor, her yaptığına

göz yumuyor.

Onun yaptiğı artık şimarıklık; hiçbirimiz kolay

şeyler yaşamadık.

Hiç kimseye aci çektirmeye hakkı yok, oysa ki

ablasının yaptiğı hatta onu bu hale getirdi.

Koskoca Bervan Arslanoğlu onun için geliyor, o ise

her defasında kovuyor.

Ne yapmaya çalışIyor bilmiyor ama kendine de biz

de acımiyor.

Ben olan biteni kafanmda geçirmeye başladım;

Zümra'nın yine Bervan ağayı kovmasına başımı sallayıp

arkamı döndüm.

Yaptiğı şeyle artık çok ileri gitti bence, ben de işimi

bitirip toparlanmaya başladım.

"Yarın şirkete gelmen gerek Zümra, artık CEO

oldun, işlerinin başına geç."

"Her şey için sağ ol Elif, sen de olmasan ne

yapardım?"

"Açık konuşalım mi? Zümra, senin bu yaptıkların

şımarıklık; artık Bervan ağayı daha ne kadar kovacaksın? Amcadan ne zaman nefret etmeyi

brakacaksın?"

"Şımarıklık mi? Kusura bakma ama ben hiç

kimseye şımarık demiyorum. Uç ay içinde hayatım alt

üst oldu ve benim sinirli olmam, öfke duymam

Şimarıklık mı?"

"Zümra, bak haklısın ama yeter artık; kimseye

değilse kendine acı, Allah aşkına."

"Doğru diyorsun Elif, herkes doğru bir yanlış zaten.

Yolun açık olsun, amca kızı."

Bana bile kizmış olmasına dayanamadım; doğru

söyleyeni dokuz köyden kovarlarmiş zaten bu hayatta.

Daha fazla konuşmadan arabama binip konağa

gittim. Yol boyu kendime kızdım durdum.

Ne demeye iyiliğini düşünüyorsam, ne hali varsa

görsün; kardeşten öte gördüm ben onu ama o bana

hayatımın dersini verdi evinden kovarak.

Saat geç olduğu için herkes odasına çekilmişti, ben

de odama geçip kafamı dağitmak istedim.

Uyumak için hazırladım, sirada telefonum çaldı;

gelen arama tanımadığım bir numaraydı, açıp

konuştum.

Arayan kişi Dizdar Bozdağli'ymış. On dakika

konuştuktan sonra telefonu kapattım.

Sabah erkenden işlerim olduğu için hemen

uyudum.

Uykumun en tatı olduğu anda silah sesi ile

rüyamın ortasından yataktan fırladım.

_*_

Dizdar 'dan

Boncuk gözlümle konuşmuş, o güzel ipek sesini

duymuştum.

Hayatımıin en güzel anını yaşamiştım. Beni tekrar

reddetme korkusunu anlatmıştim sonunda.

İçime dolan huzurla bu gece rahat bir uyku

çekecektim.

Yillar sonra ilk defa kafamı yastığa koyar koymaz

uyudum.

Sabah ezanı ile yengemin çığlıik atmasıyla

uyandım.

Boncuk gözlümü beyaz gelinlik içinde görüyordum;

oysa ki rüyamin içinden resmen yengem geçti.

Kendimi toparlayıp avluya indim. "Kaçtı kızım,

kaçtı!" sesleri yükseldikçe hızlı merdivenlerden indim.

"Kim nereye kaçtı, yenge? Bir sakin ol da söyle."

"icla kocaya kaçmış, Dizdar."

Yengemin söyledikleri kafama balyoz darbesi gibi

iniyordu. Bu hayata her istediği olmuş biri neden ölümü

göze alırdı ki?

"Kime kaçmış biliyor musun?"

Yeğenim Ferhat hemen ortaya atıldı: "Aldanoğlu

şirketinin araçlarından biri konağa yakın bir yerde

duruyormuş, lcla o arabaya binmiş."

Aldanoğlu dediği yerde hemen Bervan'ı aradım.

Karısının ailesi ise o da bizimle gelecekti.

Telefon ettikten

sonra Mahmut Aldanoğlu'nun

konağına doğru yola çıktım. Ferhat yerinden

durmuyordu.

"Bacı bile olsa hakkı ölümdür," deyip gaza

basıyordu.

Abim yol boyu susmuş, elliyle yüzünü sivazlayıp

durdu.

Gözünden sakındığı kızı, namusumuzu iki paralık

etmişti.

Yollar uzamış, bitmek bilmiyordu. Saat iyice

ilerlemiş, gün aymaya başlamıştı.

Konağın önüne geldik; diğer abimler de gelmiş,

konağın kapısında bekliyordu.

İçeri girmelerine hiçbir koruma izin vermiyordu.

Bervan da bizim ardımızdan gelmişti. Ne yaptıysak

kapıyı açtıramıyorduk.

Yeğenim Ferhat, "Hava ateş etmiş, bütün

korumaları öldüreceğini söylüyordu."

Onlar da işlerini yapıyordu, haklı olarak ağalarını

korumak zorundaydılar.

Tek birinin bize silah çekmesini bekliyorduk; biz

değil, onlar başlatsın istiyordum.

Aradan yarım saat geçti, Mehmet ağanın arabasI

kapının önünde durdu.

lçinden Mehmet ağa ve Zümra yengem indi.

Yüzündeki öfke, herkesi yakıp yıkmaya yeterdi.

Sanki bizim değil de onun namusu oradaymış gibi,

babasının önünden geçip konağın kapısının önüne

geçti.

"Aç kapıyı, hanım ağan geldi," dedi.

"Kusura bakmayın, hanım ağam ama açamam."

Babasının sağ kolu olan korumasına dönüp vurun

emri verdi; dik duruşu bütün Bozdağlıları etkilemişti.

Kardeşim Bervan, onun yaptiğına sinirlenmişti

çünkü buralarda bir kadın bu tür şeylerde bulunmazdı.

Beş dakika geçmeden konağın kapısı açıldı. Herkes

içeri girdi, Mahmut ağa karşımızda dikilmiş bizi

izliyordu.

Ferhat bütün konağı aramaya başladı; öfkeyle deli

divane olmuştu.

"Bu baskıIn ne demek, ağalar?"

"Senin şerefsiz oğlun yeğenimi kaçırmış, Mahmut

ağa nerde oğlun, o p..¢?"

"Eğer oğlum öyle bir şey yaptıysa, bedelini ben

ödetirim. Evime baskın yapmak nedir?"

"Oğlun nerde dedim sana, Mahmut ağa?"

Bütün konağı talan etmişti Ferhat ama onlar

dışında herkes vardı.

Bunun böyle olmayacaktı; şehirden çıkmadan her

yeri aramaya başlamalıydık.

Tam konaktan çıkmaya başlıyordu ki lcla ve kaçtiğı

şerefsiz karşımızda belirdi, Ferhat bir boğa gibi adamın

üzerine atıldı.

On kişi zor zapt ettik; yüzü gözü darma dağın

olmuş bir halde yerde yatıyordu.

Silahını çıkarıp kafasına dayadı; gözünü kan

bürümüş gibiydi.

Ne yapsak da vazgeçmeye niyeti yoktu;

"Namusuma göz dikenin hakkı ölümdür," diyip durdu.

Hiç beklemediğimiz kişiden, Zümra'dan bir hamle

geldi.

Otoriter bir sesle konuşmaya başladı:

" Eğer sen onun kılına zarar verirsen, ben de

bacının canını alırım. Bunu bil, Bozdağlı; sizden bir,

bizden bir gider, acimam."

Bütün herkes olan bitene şaşırmış, Zümra

yengemin ne yapmaya çalıştiğıni anlamaya çalışıyordu,

tam o Sirada:

"Sana gerek yok, Zümra yenge; kendi bacıma da

ben sikarım," deyip silahını onların üstüne doğrultu

Silahından çıkan kurşunla kimi vurduğunu bile

bilmiyordu yeğenim.

 

Bölüm : 28.12.2024 22:41 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...