25. Bölüm

25. Nikâh

Mavi Yazar
maviyazarr

Yengemin akciğer kanseri olduğu haberini

duyduğumda, içimde bir boşluk açıldı. 0 an anladım ki,

abimin emanetine bile acı çektirmiştim.

Yengem yoğun bakımda, Melek perişan olmuştu.

Bu hayatta annesi gibi kimse onu sevemezdi.

Ne gerekiyorsa yengem için yapacağım, gerekirse

dünyanın en iyi doktorunu getireceğim.

Hiç beklemediğim kişi Zümra gelmişti hastaneye.

Onu gördüğüme hem şaşırmiş hem de sevinmiştim.

"Hoş geldin Zümra

Hoş buldum Bervan ağa. Roza nasıl, iyi mi? "

Durumu pek iyi değil ama iyi olacak.

Başını sallayıp Melek'in yanina gitti. Şu anda bile

yüzünü görmem bana yetmişti.

Sanki Melek onun yeğeniymiş gibi sarilıp onunla

birlikte ağlaması, onu teselli etmesi gözümü ondan

ayıramıyordum.

" Tu li vir çi dikî keçik?" (Ne işin var burada, el

kızı?)

Dayê yine yapmıştı yapacağıni, güzel manzaramı

bölmüştü.

" Dayê, lafıina dikkat et. Şu an ne yeri ne de zamanı

Senin için gelmedim zaten. Roza ve Melek'i

merak ettim, meraklı değilim senin o yüzüne.

"Zümra, sen yapma bari Allah aşkına.

Neyse, tekrar gelirim ben. Melek, olur mu?

Geçmiş olsun tekrar.

Beni görmeye bile tahammülü yoktu, yüzüme

bakmıyordu. Zümrüt gözlerinden beni mahrum

ediyordu.

Hastanede geçen birkaç haftanın sonunda konağa

geldim. Yengem için en iyi hastaneyi araştırip

göndermiştim Berfin ve en güvendiğim adamlarla.

Avludan içeri girdiğimde, dayê sedirde düşünceli

bir şekilde oturuyordu.

" Tu çi difikiri, dayê? " (Ne düşünüyorsun, anne? )

Bi xêr hati, kur." (Hoş geldin, oğul.) "Gel otur hele,

diyeceklerim var.

" Buyur dayē, hayrola.

" Hayırdır, kuremin. Halanın kızını sana istedim,

onlar da verdi. Ağaları topla, nikâh kıy.

Dayê'nin söylediği şeyle öfkeyle yerimden kalktum.

Yengem ölümle savaşırken ne demeye kız istemişti?

" Ne dediğinin farkında miSIn, dayê? Roza yengem

ölüm döşeğinde, ne nikâhı? "

" Bervan, eğer Roza ölürse aylarca beklersin. Ben

diyeceğimi dedim, yarın da tezi yok, ağaları topla, bu

nikâhı kıy."

Dayë'nin söylediği yanlış olsa da haklıydı. Zilan

karım olacak, çocuğumu doğuracaktı.

Yüzüme bile bakmayan Aldanoğluna kuma getirip

onu özgür bırakacaktım.

Bir aydır ertelediğim bu nikâh yapılacakti.

Yüreğimdeki bu boşluğu bu nikâh dolduracaktı.

 

 

_*_

 

 

Zümra'dan

Elifin söyledikleri, ailemin benden sakladıkları ...

Bunları düşündükçe aklımı kaybediyordum. Canım

dediklerim canımı almıştı sanki.

Gözüme uyku girmemişti, sabaha kadar

oturmuştum. Hayatım gözlerimin önünden geçip

gidiyordu.

Ablamın yıllar önce birakıp gittiğini biliyordum ama

asla birine kuma gidecek biri değildi. O gelmesini

beklerken ölüm haberi gelmişti bana.

Kendini astığını söylemişlerdi. Her düşünce

yüreğime hançer gibi saplanıyordu.

" Neden yaptı? Niye yapti? "

Onun hatası bizi de mi yakti?

Sabah olmuş, kahvaltı sofrası kurulmuştu.

Boğazımdan tek lokma geçmezken aileme nasıl hesap

soracağım diye düşünür olmuştum.

Kahvaltı sofrasındayken Roza'nın yoğun bakımda

olduğu haberi gelmişti bana.

Sofradan kalkıp hastaneye gittim. Melek perişan

bir haldeydi. Annesini öyle görmek acı bir şeydi onun

için.

Yüzüne dahi bakmadan konuştuğum kocam, " afet

beni " dese affedecek haldeydim.

Cadı anası hastanede bile rahat vermemişti bana.

Ben de daha fazla beklemek istemediğim

için hastaneden ayrıldım.

Arabaya binip her şeyi zamana birakıp şirkete

gitmeye karar verdim. Bütün işler bana kalmışt.

Günlerdir geç saate şirketten çıkıp tek lokma

yiyemiyordum. Mide bulantısı bir türlü geçmek

bilmiyordu.

Elife olan öfkem bitmiyordu. Şirketten çıkmak

üzeriyken Berfin'den aldığım mesajla beynimden

vurulmuşa döndüm.

" Yenge, abim yarın Zilan'a nikâh kıyıyor. Ne yap et,

engelle onları. "

Yazdiğı her kelime kurşun gibi yüreğime

saplanıyordu.

İstemediğim halde gözümden yaş durmuyordu.

Telefonun ekranına çıkan numarayı tıklayıp Bervan'ı

aramıştım.

Birkaç kez çaldıktan sonra açılan telefonla soğuk

bir şekilde konuşmaya başladı.

" Ne var, ne istiyorsun yine?"

" Yarın nikâhın mı var, Bervan ağa?

" Kimden duyduysan doğru duymuşsun, yarin

nikâhım var.

Tüm Diyarbakır şahidim olsun, Bervan ağa. Senin

evlendiğin gün hem seni hem de yeni karını vurmasam

bana Zümra demesinler.

Yüreğime kor ateş olup düşmüştü. Canım çıksa

sesim çıkmaz olmuştu.

Ya öleceğim ya da öldürecektim, canına yandığım,

canimı almıştı benim.

Ailemin bana yazdiğı kaderin içinde savrulup

duruyordum.

Sevda ateşine düşmüş, bir de üstüne ihanete

uğramıştım.

Ayağa kalkıp şirketten çıktım, kapıda babamın sağ

kolu Şahin bekliyordu.

Benden önce arabanın önünü geçip kapısını açtı,

arabaya bindim. Mide bulantım daha da artmış,

karnıma anlam veremediğim bir sancı girmişti.

Acaba adet sancısı mı diye düşünmeye başlarken

telefondaki tarihte gözüm kaydı. Adet günümün bir

hafta geçtiğini fark ettim.

Onca yaşanan olaylardan adetimin geçtiğini fark

bile etmemiştim. 0 an yüzüme anlam veremediğim bir

mutluluk belirdi.

Benim gibi o da ne annesiz ne de babasız büyüsün

istemiyordum.

Hamile olduğuma emin olduktan sonra Bervan

Zilan'la nikâh kıymadan önce söylemem şartı. Ben

düşüncelere dalarken arabanin durduğunu hissettim.

Konağa gelmiştim, babam avlunun kapısında beni

bekliyordu. Belki haberi almıştı, ben de daha fazla

beklemeden arabadan indim.

Arabadan indiğimi görünce yüzü sinirli bir hal aldı.

Ben de bir şey belli etmeden konuşmaya başladım.

Hayırdır Mehmet Ağa, annem yerine sen mi bekler

oldun? "

" Haddini aşma Zümra, Bervan Ağa ağlara haber salmiş, yarin nikâh kiyıyormuş. "

" Hayırlı olsun Mehmet Ağa, ne yapalım, gidip

nikâh şahidi mi olayım, ne yapayım?

" Öl Zümra, ablan gibi sen de öl. "

" Bunu gerçekten istiyor musun baba? "

Söyleyeceği şeyi kaldıracak gücüm kalmamıştı;

canım dediklerim canımı yakmaktan başka bir işe

yaramıyordu.

Her kelime, ruhumu bir parça daha çürütüyordu.

Daha fazla dinlemek istemediğim için avludan içeri

gireceğim zaman, bir el silah sesi duydum o anda.

Sırtımdaki anlam veremediğim bir acı, sanki içimde

bir şeylerin parçalandığını hissettiriyordu. Gözlerim

kararıyor, etrafımda beliren karanlık gölgelerle

savaşıyordum.

Dizlerim yere çakıldiğında, kafamda bir uğultu

yükseldi; sanki dünyam yavaşça yok oluyordu. Her

nefes alışımda, acı daha da derinleşiyor, boğazımda bir

düğüm gibi büyüyordu.

Yardım çağırmak istedim ama sesim çıkmadı.

Kanım, sIcak bir nehir gibi akarken, düşüncelerim

karışık bir bulmacaya dönüştü.

Neden burada, bu durumda olduğumu anlamaya

çalışıyordum. Hatırladıklarım bulanık, unuttuklarım ise

korkunçtu. lçimdeki savaş, dışarıdaki dünya ile

savaşmaktan çok daha çetin bir mücadeleye

dönüşmüştü.

Benim tek düşündüğüm şey ise içimde taşıdığım

bebeğimdi. Ya ona bir şey olursa? Gözlerim tamamen

kapanmış, zihnim karanliğa bürünmüştü.

O karanlığın içinde duyduğum tek ve son ses

Mervan'ın sesiydi. " Kızımı berdele kurban etmenin bedeli bu amca, " dediği sesti. Zihnim ve bedenim artık

tamamen karanlıktı.

 

 

Bölüm : 29.12.2024 19:14 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...