26. Bölüm

26. Töre

Mavi Yazar
maviyazarr

Sadece Zümra'dan

Mervan'ın sesi kulaklarımda yankılanırken, derin

bir boşluğa düştüğümü hissettim. Kizını, o masum

yavrucağ, bu acımasız döngüye sürüklediğimi

düşünmek, içimde açtiğım yarayı daha da

derinleştiriyordu.

Ama artık geri dönüş yoktu. Ne ben, ne Mervan, ne

de Berivan.. Hepimiz bu karanliğın içine hapsolmuştuk.

Dizlerim çözüldü, toprağın soğuk yüzeyiyle buluştu

bedenim. Kalbim yerinden çıkacakmış gibi atıyordu,

fakat zihnim bulanıklaşmaya, gerçeklikten kopmaya

başlamıştı.

Gözlerim kapanmadan önce son gördüğüm şey,

Mervan'ın arkasındaki boşluktu. Karanlık, sonsuz bir

boşluk.

"Bu iş bitti," diye mirildandı Mervan, sesi sanki

uzaklardan geliyordu.

Ruhumun karanlığı mıydı, yoksa gerçekten mi gece

çökmüştü, bilmiyordum. Ama bildiğim bir şey vardı:

Töreler, insanın kalbinde açtiğı yaraları asla

kapatmaz. Ödeşmek... Bedel ödemek... Hepsi, sadece

daha fazla karanlık getirirdi.

Zihnimde yankılanan seslerle baş başa kaldım.

Kendi kendime mirıldandım, ama sesim dahi bana

yabancıydı artik.

"Neden?" dedim kendi kendime, dudaklarım zar zor

kıpırdayarak. "Neden bu bedeli ödemek zorundaydık?

Neden böyle olmak zorundaydı?" Ama cevap yoktu. Ne

içimde ne de dişımda.

Karanlık bana bir kez daha saldırdı; bu sefer

bedenimi de etkisi altına aldı. Toprağın soğukluğu

kemiklerime kadar işlerken gözlerimden istemsizce

yaşlar süzülmeye başladı.

Ne zaman bu hale geldim? Ne zanman bu kadar

acizleştim? Belki de töreye boyun eğdiğim an

kaybetmiştim her şeyi.

Zihnim geçmişin bulanık görüntüleriyle doldu.

Mervan'ın kızı, gözlerinde korkuyla bana bakarken

belirmişti.

O masum yüz, sessiz bir çığlık gibiydi. Hiçbir şey

söyleyemedi ama o bakışlar, kalbimde öyle derin bir

yara açtı ki, asla iyileşmeyecekti.

Birden, uzakta bir IŞık huzmesi belirdi. Ufukta değil,

tam karşımda. Gözlerimi kısarak baktım, ama

anlamlandıramadım.

Birisi mi yaklaşıyordu? Yoksa bu, zihnimin bana

oynadiğı bir oyun muydu? lşık giderek büyüdü,

çevremdeki karanlığı delip geçti. Bir an için sanki

yeniden nefes alabilecekmişim gibi geldi.

Adımlar yaklaştıkça, bir siluet belirdi. Sesini

tanıdiğımda, o karanlığın içindeki umutsuzluk yerini

başka bir duyguya birakt: öfke.

"Bu iş burada bitmez," dedio soğuk, sert ses. 0

kişi, töreyi yazan, kurbanları belirleyen adamdı. Ve o an,

karanliğın içinde kaybolan ben, içimde bir kıvılcımın

çaktiğını hissettim.

Ölümün nefesi boynumda soğuk bir rüzgar gibi

eserken, karanliğın içinden o ses bir kez daha

yankılandı: Bervan'in sesi. Sert ve soğuk.

Bana olan öfkesi, sözlerine ağırlık katıyordu.

Adımlarını duyduğum an, sanki bütün bedenim daha da

ağırlaşmiştı.

"Bunca zaman sustun. Bunca zaman göz yumdun,"

dedi. Sesi bir tokat gibi yüzüme çarptı. "Şimdi mi

değişeceksin? Şimdi mi töreye karşı çıkacaksın?"

Ona doğru baktım. Gözlerinde yanan ateşi

görebiliyordum. Bu sadece bana olan öfkesi değil,

içinde büyüttüğü, yılların getirdiği tüm hayal

kırıklıklarının bir dışavurumuydu.

KIzgınlığı belki haklıydı, ama yine de kelimeleri beni

derin bir yaraya sürüklüyordu.

"Sustun," diye tekrar etti. "Hep sustun. Şimdi bir

kıvılcım mi yakacaksın? Çok geç, anlıyor musun? Bu

düzen çoktan senin üzerinde hüküm verdi. Biz hepimiz

mahkûmuz."

Boğazımda düğümlenen kelimeleri yutmak

zorunda kaldım. lçimde biriken suçluluk, onun her

sözüyle daha da büyüyordu.

Haklıydı. 0 suskunluk anlarında, göz yummuş

belki de bu döngünün srmesine izin vermiştim. Ama

şimdi... Artık çok geç mi gerçekten? lçimde yanan o

kivılcım sönmek üzere mi?

"Bervan," dedim titreyen bir sesle, "geç de olsa bir

şeyleri değiştirebilirim. Töreyle savaşıp bu karanlığı

bitirebilirim."

 

Bervan'ın bakışları daha da keskinleşti.

Dudaklarında acı bir gülümseme belirdi.

"Töreyle savaşacak gücün mü kaldı? Kendini

kandırma. Bu döngü, bizi hepimizden daha güçlü kıldı.

Sen sadece gecikmiş bir vicdanın sesisin."

O an, içimde bir şey koptu. Belki haklıydı. Belki

gerçekten gücüm kalmamiştı. Ama bu ağırliğı taşımaya

daha fazla dayanamazdım.

Ne kadar umutsuz olsa da bir yerden başlamak

zorundaydım. Töreler, sadece bir neslin değil, bir

hayatın tamamını karanliğa sürüklemişti. Ve ben, bu

döngüyü kırmak için son nefesime kadar mücadele

etmeliydim.

Adımlarımı kararlı bir şekilde attım. Bervan'ın

sözleri, zihnimde yankılanırken, içimdeki karanliğı daha

da körükledi.

Öfkem artık yalnıZca kendime değil, bu düzene

karşıydı. Ölüm bana ne kadar yakın olursa olsun,

yaşadığım sürece savaşacak bir sebebim vardı.

Töreye karşı çıkan, baş kaldıran bir ses olmak, belki

de bu karanlıktan çıkmanın tek yoluydu.

Sadece bu döngüyü kırmak için değil, belbeğim

içinde yaşamak zorundaydım artık. Içimde büyüyen o

küçük hayat, karanlığın ortasında parlayan bir umut

IşIğıydı.

Ancak, her anımı bu karanlıkta geçirirken,

sevilmediğimin farkına bir kez daha varmış oldum.

Yoksa, yediğim kurşunmu delip geçmişti gururumu?

Mervan'ın sesi kulaklarımda yankılanırken, o küçük

kalbin varlığı bana bir nebze cesaret veriyordu.

Ama Bervan'ın sözleri, bir kıliç gibi içimde açtiğı

yarayı daha da kanatıyordu. "Sen hiçbir zaman önemli

olmadın," der gibiydi. "Sadece bir kurban, bir teferruat...

Geçici bir varoluş."

Ama bu geçici varoluş, şimdi bir anneliğin yükünü

taşıyordu. Bebeğim için, bu karanlıktan kurtulmak

zorundaydım.

İçimdeki sevgi, karanliğın soğuk yüzeyine karşı bir

direnç yaratıyordu. "Bebeğim," dedim içimden, "senin

için savaşmak zorundayım."

Gözlerim karanlığa alışırken, zihnimde bir plan

şekillenmeye başladı. Bu döngüyü kırmak için yalnızca

kendi içsel savaşım yetmeyecekti.

Diş dünyayla da yüzleşmeliydim. Kendi geçmişime

ve yaptiğım hatalara, kurban ettiklerime karşı hesap

vermek zorundaydım.

Belki de beni bu karanlığa iten tüm bağlantılarımı

kesmek, yeni bir başlangıç yaratmanın anahtarıydı.

Bervan'ın öfkesi hala içimde yankılanıyordu. O

beni en çok korkutan şeyin aslında onun öfkesi değil,

benim çaresizliğim olduğunu anladım.

Artık sevilmediğimi düşünmek yerine, sevmeyi ve

sevilmeyi hak eden bir kişi olmaya odaklanmalıydım.

Bebeğim için, bu savaşın içinde bir yer kazanmalıydım.

Karanlık, beni her an kucaklarken, içimdeki kıvilcım

bir ateşe dönüşmüştü.

Bervan'in sesini bir kenara bırakıp, cesaretimi

toplamaya karar verdim. "Bu döngüyü kiracağım," diye

düşündüm, "ve bebeğimle birlikte yeni bir hayat

kuracağım."

"Ben hayatım boyunca yaşadiğım şeylerin

suçlusunun başkası olduğunu sanarken, en büyük

suçlunun kendim olduğunu anladım."

Bu düşünce, zihnimde bir aydınlanma gibi parladı.

Herkesi, her olayı, her yarayı bir başkasina yükleyerek

kendimi aklamaya çalıştım.

Ama artık biliyordum; beni bu karanliğa sürekleyen

ben, kendimden başkası değildim.

Belki de ölmüştüm. Yaşayan bir ruhun bedeni, bir

bedenin içinde hapsolmuştu.

Duyularım, karanliğın içinde kaybolmuşken,

düşüncelerim labirentlerde dolaşıyordu. Zaman

kavramı yoktu artık.

Sadece uzun ve karanlık bir yoldaydım, belirsiz bir

geleceğe doğru sürüklendiğimi hissediyordum.

Ölmek ve yaşamak arasında kalmış, korkan küçük

bir çocuk gibiydim.

Babamın sesindeki sert ton, ablam gibi, "Sen de

öl!" demesi hala kulaklarıimda çınlıyordu. O an, her

şeyin sona erebileceği fikri içimde bir dehşet yarattı.

Yaşamima dair her umut, bir anlık öfkeyle yok olmuştu.

Bervan'ın "Evleniyorum" demesi, sanki derin bir

yarayı açtı. Düşüncelerimde biriken karamsarlık,

kalbimi ezmeye başladı.

Onun için bu törelerin ve kuralların arkasına

saklanmak kolaydı; ama benim için değil. Evlenmek

demek, kendi zincirlerimi bir başkasının boynuna

geçirmem demekti.

Özgürlüğümün katledilmesi, yeniden

köleleştirilmem anlamina geliyordu.

Belki de ölmek için yeterli sebeplerdi bunlar.

Hayatım boyunca karşılaştıiğım her zorluk, yüreğimde

açtiğı yaralar, beni bu karanlık yolda sürükleyen

sebepler olabilirdi.

Ama bir şey daha vardı; içimde bir yaşam, bir umut

işIği yanıyordu. Bebek, beni hayata bağlayan, bana

yeniden yaşamayı öğreten bir sebep.

"Bebeğim için yaşamalıyım," diye düşündüm. Ölüm

korkusu içinde çırpınan o küçük çocuk hâlâ içimdeydi

ama şimdi, onu korumak zorundaydım.

Kendi korkularımı bir kenara itip, bu yaşamı

kucaklamak zorundaydım. Korkularım beni geri çekse

de, bebeğim için güçlü durmalıyım.

Bölüm : 29.12.2024 20:29 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...