28. Bölüm

28. Vicdanın sesi

Mavi Yazar
maviyazarr

 

Söylediği şeyle olduğum yerde kaldım, ben ondan

 

intikam almak uğruna kuma getirmiştim o ise karında

 

benim parçamla can çekişiyordu. Kalbim duracak

 

gibiydi, nefes almak zorlaşıyordu.

 

Aklım karmakarışıktı, duygularimın savaşına

 

kapılmıştım. Ona bunu yaparken kendimi haklı

 

sanmıştım, ama şimdi içimde büyüyen pişmanlık beni

 

esir alıyordu.

 

"Bunu hak etmedi," dedim kendi kendime. Gözlerim

 

dolmuştu ama ağlamaya bile cesaret edemiyordum.

 

Artik geri dönüşü olmayan bir yola girmiştik. Kuma

 

getirdiğim her şey, her plan, her hesap... Hepsi şimdi

 

anlamsız geliyordu.

 

içimdeki öfke yerini tarifsiz bir boşluğa bırakmıştı.

 

Bir adım attım, ama adımım ağırlaştı. O ve içindeki

 

küçük hayat... Beni bir kez daha durmaya zorladı.

 

Bir adım daha attim, sanki dünya yavaşlamıştı.

 

Vicadanımin sesi zayıf ve kırılgandı.

 

Gözlerimi kapatıp birkaç saniye durdum, içimdeki

 

öfkeyi kontrol altina almak için. lçimdeki her şey

 

karmakarışıktı; intikam için planladiğım her şeyin alt

 

üst olduğunu fark etmiştim.

 

Ama bu noktada ne yapabilirdim? Geri dönmek

 

imkânsızdı, her şey çoktan olmuştu

 

İçimde yankılanan pişmanlik, yaptıklarımın

 

ağırliğını daha da arttirıyordu.

 

Düşündüğüm planın bu sonuçlara yol açacağını hiç

 

tahmin etmemiştim.Şimdi ise geri dönmek ya da olanları düzeltmek mümkün değildi.

 

Zilan artik benim imam nikahlı karım olmuştu. Bu

 

evlilik, intikam planımın bir parçasıydı. Onu bu oyuna

 

dahil ederken asıl amacım başkaydı.

 

Ama işler istediğim gibi gitmedi. Zilan, planladığım

 

soğuk bir taş değil, ete kemiğe bürünmüş, canlı bir

 

insandı. Ve şimdi, Zümra o yatakta can çekişirken

 

içimdeki vicdan beni her geçen saniye daha da

 

sikıştirıyordu.

 

Zümra'ya karşı ne kadar mesafeli durmaya

 

çalışsam da, onun bedeniyle ruhum arasında görünmez

 

bir bağ oluşmuştu sanki.

 

O benim parçamı taşıyordu, ve şimdi Zümra'yı

 

kaybetme ihtimaliyle yüzleşiyordum.

 

Zümrüt gözlüme bunu yapanı kendi ellerimle

 

öldürmek istiyorum. İçimdeki öfke her geçen saniye

 

daha da büyüyordu.

 

Zümra, benim canimdan bir parçaydı ve ona

 

yapılan bu haksızlığın cezasız kalmasına izin

 

veremezdim.

 

Her şeyi planlamış, intikamımı alacaktım; ama

 

şimdi, intikamın beni bu kadar derinden yaralayacağını,

 

sevdiklerime bu kadar zarar vereceğini asla tahmin

 

etmemiştim.

 

Dizdar'dan

 

Sabahın erken saatlerinde, abime gelen telefonla

 

evdeki herkes hızla avluya çıktı. Gerilim dolu bir sessizlik vardı, herkes nefesini tutmuş, kötü bir haber

 

bekler gibiydi. Abimin yüzü kireç gibi olmuştu.

 

Telefonu kapatmadan önce derin bir nefes aldı ve

 

bakışlarıIni yerde sabitledi. Sonra sessizliği bozan

 

kelimeler döküldü dudaklarından:

 

"Diğer aşiretlerden haber gelmiş... Zümra gelini

 

vurulmuş." dedi

 

Avluda bir uğultu yükseldi. Herkesin gözleri

 

birbirine kilitlenmiş, bir an için zaman duraklamış

 

gibiydi.

 

Herkesin bakışları bir anda abime çevrildi. Anlam

 

veremeyen gözlerle, derin bir sessizlik içinde yüzünü

 

izliyorlardı.

 

Kimseden çıt çıkmıyordu, sanki hiçbiri bu

 

duyduklarının gerçek olduğuna inanmak istemiyordu.

 

Annem, elini kalbinin üzerine koyarak, "Allah'im,

 

Zümra kızımıza bir şey olmasın," diye mirildandı.

 

Gözleri dolmuştu, fakat ayakta durmaya

 

çalışıyordu. Güçlü görünmeye çabalasa da, omuzlarıinin

 

titrediği fark ediliyordu.

 

Abim, sanki bir anda duygularını kaybetmiş gibi

 

donuk bakışlarla avlunun ortasında duruyordu. Kimse

 

ona ne olduğunu soramadı.

 

Sonra birden toparlandı, gözlerindeki acıyı silmeye

 

çalışarak, "Gitmemiz lazım," dedi. Sesi, sert ve

 

kararlıydı.

 

Babam da olaya dahil oldu. Her zamanki gibi

 

soğukkanlı görünüyordu,ama gözlerinde bir firtina. vardı.

"Kim yaptı?" diye sordu, ama cevap beklemeden

ekledi, "Hemen öğrenmemiz lazım. Kan akıttıla."

Herkes harekete geçti. Birkaç kişi hızla arabaları

hazırlamaya koşarken, geride kalanlar ise dua etmek

için ellerini semaya kaldırdı.

Küçük yengem Berivan' da bizimle birlikte

hastaneye gelmek istedi, ama annem onu durdurdu.

"Senin burada kalman lazım, Berivan. Ailenin senin

yanında olması gerek," dedi. Yengemin gözleri

dolmuştu, ama annemin sözleri ona güç verdi.

Berivan, kararsız bir şekilde etrafa baktıktan sonra,

sonunda anneme katılmayı kabul etti. "Tamam," dedi,

sesi titreyerek.

Yüzündeki endişeyi gizlemeye çalışıyordu ama

gözlerindeki korku, ona ne kadar zorlandığını açıkça

gösteriyordu.

Annem ona sarıldı. "Merak etme, her şey yoluna

girecek," diye fısıldadı. Berivan, annenmin sicak

kollarıinda biraz olsun rahatladı. Ama içindeki kaygı

dinmiyordu.

Hızla hastaneye doğru yola çıktiğımızda,

düşüncelerim birbiriyle çarpışıyordu. Kalbimde bir

boşluk vardı;

bu boşluğu, hastaneden gelecek haberlerin

doldurmasını bekliyordum. Kalabalık içinde kaybolmuş

hissetsem de, içimdeki umut ışığını korumak için

kendime söz verdim.

lclal, Aldanoğulları'na kaçmıŞ olsa bile Zümra,

Gelin Bozdağlılar için değerli biriydi. Kendi canını

pahasına her şeyi yapan mert biriydi. Herkes onun

cesaretine hayrandı.

Ayrica kardeşim Bervan'ın iki nikahlı karısıydı; bu

durum, aile içinde farklı dinamikler yaratmıştı.

Zümra, bir yandan güçlü duruşuyla Bozdağlılar'ın

onurunu korurken, diğer yandan Berivan'ın içinde

bulunduğu karmaşık durumu da yönetmeye çalışıyord

Hastane yolu uzamış, bitmek bilmiyordu. Kardeşin

Bervan, telefonlarıma yanıt vermiyordu

. Herkesin kaygı dolu yüzleri arasında, içimdeki

endişe giderek büyüyordu. Yol boyunca, aklımdan

geçen her düşünce beni daha da tedirgin ediyordu.

Zümra yengemin durumu beni endişelendiriyordu;

aramızda olan bu iletişimsizlik, aklımı kurcalıyordu ayn

zaman da.

Sonunda hastaneye gelmiştik. Abimler hızla

arabadan inip yoğun bakım ünitesine doğru gittiler.

Karşımda boncuk gözlüm ve Mehmet Ağa koltukta

oturmuştu.

Bitkin ve uykusuz oldukları her halinden belliydi.

Yanlarına gittiğimizde ikisi de ayaklanıp bizi karşılad.

"Hoş geldiniz, ağalar."

"Geçmiş olsun Mehmet Ağa, Zümra kIZiMızin

durumu nasıl?"

"Can çekiyor, Behzat Ağa."

"Kim yaptı, bilmiyor musunuz? Bizim

yapabileceğimiz bir şey var mi?"

"Allah razıi olsun. Aslında yapacağınız bir şey var."

"Söyle, Elif kızım. Bervan Arslanoğlu'nu bu

hastaneye yaklaştırmayın yeter. Belki sizi dinler, defolup

gider."

"Bak kızım, Zümra gelin, Bervan Ağa'nın iki nikahlı

karısı tabii burada olmasI lazım."

"Haberiniz yok galiba, Bervan Ağa bugün

Zümra'nın üzerine kuma getirmiş. Benim kardeşim

içeride can çekişiyor, ağa."

Elif'in abime söyledikleri kulaklarımda yankılandı.

Bervan Ağa'nın Zümra yengemin üzerine kuma

getirdiğini duymak, içimde bir soğuk rüzgar estirdi.

Bervan Ağa'nın ne düşündüğünü, bu kararı nasıl

alabildiğini sorguladım. " Neden"

Elifin söylediklerine benim dışımda kimse

şaşırmişa benzemiyordu.

Herkes, bu durumu zaten bekliyormuş gibi sakin ve

soğukkanlıydı.

Ben olan biteni idrak etmeye çalışırken haberi

alan.Bütün aşiretler bir bir hastaneye gelmeye başladı.

Herkesin yüzünde kaygı, merak ve öfke vardı. Aile

bireyleri ve akrabalar, Zümra'nın durumu hakkında bilgi

almak için koşturuyordu.

Yoğun bakım ünitesinin kapIsI önünde kalabalık bir

grup oluşmuştu. Herkes, birbirine destek olma

çalışıyor, Zümra'nin başına gelenleri sorguluyordu.

Elif ve ben, kalabalığın ortasında herkesin Bervan Ağa'ya yönelik tepkilerini gözlemledik. Bazıları açıkça

onun adi geçtiğinde öfke dolu bakışlarla etrafa

dağılırken, bazıları ise sessizce başlarını sallayarak

acının bir parçası olmaktan açınmaya çalışıyordu.

Kadınların konuşmaları arasında, Zümra yengemin

hamileliğiyle ilgili daha fazla bilgi almaya çalışıyorlardı.

Birden, hastane kapısından bir gürültü yükseldi.

Bervan Ağa, içeri girdi ama yüzünde korku ve çaresizlik

vardı.

Herkesin bakışları ona yönelince, yüzündeki ifade

daha da belirsizleşti.

"Neden buradasınız?" dedi, sesi titriyordu.

"Zümra'yı görmem gerek."

Elif, öfkeyle ona döndü.

"Bana bak ağa. Zümra'nın başına gelenlerin tek

sorumlusu sensin şuan yaninda olsan ne olamsan ne

bunca zaman acı çektirmekten başka bir şey

yapmadınız ona çek git burdan!"

O anda herkesin dikkati ona çevrildi. Bervan,

gözleri dolu dolu, ama kararlı bir tavırla Elif'in

karşısında durdu.

"Ben de pişmanım, ama şu an Zümra'nin yaninda

olmalıyım. Onun için her şeyi yapmaya hazırım."

" Pişman olmak ve sen ya benim kardeşim ölürken

sen nikâh kıydın yaa nikâh imza m ne bo.... sa imzala

git ağa"

" Avukat içerde yatan benim karım ve benim

çocuğum karşında bervan Arslanoğlu var haddini bil"

 

​​​​​diye bağırdı. Sesindeki öfke ve çaresizlik, havada

yankılanıyordu. Bu sözler, hastane koridorunda bir anda

herkesin dikkatini çekti. Bervan Ağa'nın üzerine gelen

bu sert sözler, ortamda gergin bir sessizlik yaratti.

Bervan, söylenenler karşısında ne diyeceğini

bilemedi. Yüzündeki ifade, pişmanlıkla öfke arasında

gidip geliyordu.

Sesini alçalt önce ağam senin karınsa onlarında

kızi yatıyor içerde"

Dizdar ağa çekil önünden kalbini kırarım"

" Kir lan Ağzımı yüzümü de kır ama önce bir sakin

ol yengem bir toparlansın yemin olsun ona bunu

yapanın yanina birakmayıZ ama sakin ol"

Söylediğim şeyle biraz sakinleşse de, karısına bunu

yapanı bulmak için hastaneden çıktı.

Ardım sıra ben de peşine düştüm. Kardeşim, öfke

ve hüzünle doluydu; gözlerindeki kararlılık her şeyden

daha güçlüydü.

DIşarıda bekleyen kalabalığı dikkate almadan,

hastane kapısından hızla geçip yürümeye başladı.

Kendim de onun peşinde koşarken,

"Nereye gidiyorsun?" diye sordum.

" Karıma bunu yapanın defterini dürmeye

gidiyorum"

" bervan sakin ol önce kim olduğunu bile

bilmiyoruz"

" Ben biliyorum dizdar ağa"

" Kim ağam? kim yapmış?

" Mervan"

Söylediği isimle dehşete düştüm kendi amca kızın

vuracak kadar şe.... miş

Zümra' dan

Karanlık... Her şey sessiz, ama içimdeki firtina

dinmek bilmiyor. Bir yerlerde, ruhumun derinliklerinde

kaybolmuş gibi hissediyorum. Düşüncelerim, her biri

başka bir yere sürükleniyor.

"Neden buradayım? Bu sessizlik neden bu kadar

ağır? Hayatımda beni bekleyen kimse yok mu?

Sevdiklerim nerede? Onları bir daha görebilecek

miyim?"

Yavaşça hatırlıyorum; annemin gülümsemesi,

babamın sesi.. Ama hepsi sanki bir hayalin parçası

gibi. Uzak, bulanık ve ulaşılmaz.

"Yalnızim... Ama içimde bir umut var. Hayatımda

hiç beklenmedik şeyler olabilir. Beni sevmeyenler,

unutmak istedikleri ben... Belki de bu, yeni bir

başlangıçtır."

Bir çıkış yolu bulmalıyım. Karanlıktan

kurtulmalıyım. Kendi içimdeki gücü keşfetmeliyim.

Belki de bu mücadele, beni daha güçlü birine

dönüştürecek.

"Hayatta kalmak için savaşmalıyım. Yeniden

doğmak, hayata yeniden başlamak... Kendim için,

sevdiklerim için."

Ben kaybolduğum karanlık içinde tek bir yüz

görebildim; ablamın yüzü. Bana bakışı, içimdeki

boşluğu biraz olsun doldurdu.

O an, karanlık ve sessizlik arasında, o

gülümsemesiyle işık gibi parladı.

"Zümra, burada mısın? Lütfen geri dön!" diyordu

gözleri. Sanki ruhumun derinliklerinden sesleniyordu.

Onunla olan anilarım, zihnimde bir film şeridi gibi

akıp geçerken, içimdeki kaygı biraz olsun hafifledi.

0, hayatımda her zaman benim koruyucumdu. En

zor zamanlarımda yanımda, en güzel anlarımda ise

benimleydi.

Birlikte paylaştığımız her gülüş, her hüzün, şu anda

karanlıkta kaybolmuş hissettiğim anlarda bile içimi

Isitiyordu.

"Seni kaybetmek istemiyorum, abla. Ama buradan

çıkamıyorum... Neden böyle oldu? Neden?!"

Kendi içimdeki karanlığa karşı bağırmak istedim

ama sesim çıkmadı. Zihnimde, ablamın sesi

yankılanıyordu. "Zümra, güçlü ol. Her şey geçecek.

Hayat, seni bekliyo."

"Seni bir hayat bekliyor, içinde taşıdiğın yavi

benim parçam olan yeğenin için. Yaşa onu, bensiz

biraktılar. Sen onu, sensiz birakma Zümra."

Yeğenim mi "

Affet beni Zümra ne iyi bir evlat ne bir abla ne de

iyi bir anne olamadım Meleğime sahip çık"

Ablamın söyledikleri gitgide uzaklaşmaya başlıyor,

ynimde cihaz sesleri ötüyordu.

Kalp atışlarım, bu metalik seslerin arasında

kaybolmuştu. O sicak bakışları, yavaşça silinmeye

başladı; sanki karanlık, tüm anıları yutmaya çalışıyordu.

"Zümra, geri dön... Beni bırakma!" kelimeleri,

zihnimde yankılanıyor ama bir türlü şekil alamıyordu.

Karanlığın derinliklerinde, yalnız başıma çırpınıyordum.

Sesler, beynimdeki yoğun karışıklığı artıriyor, her

biri beni daha da derin bir belirsizliğe sürüklüyordu.

"Neredeyim? Ne oluyor?" diye düşündüm. Bu, gerçek

mi, yoksa bir rüya miydı?

Her bir ses, bedenimi saran bir soğuklukla birlikte

geliyordu. O an, bedenimdeki ağırliği hissettim; bir

şeylerin değiştiğini biliyordum, ama ne olduğunu

anlayamıyordum.

Ablamın sesi, günden güne silinirken, içinde

bulunduğum bu boşluk beni yutuyordu. İçimdeki kayg

ve korku, giderek büyüyordu.

"Yalnızım... Her şey bitti mi?"

 

​​​

Bölüm : 30.12.2024 13:39 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...