Evlendiğim gün, kocam olacak ağa, imam nikâhı
kıyıldıktan sonra gelen telefonla çekip gitmişti. O an
kendimi kalabalığınin içindeki neşenin nasıl bir anda
sessizliğe büründüğünü anlamıştım.
Nikah şerbetleri dağıtılmış, herkes dağılmıştı; hava
yavaş yavaş kararmaya başlamıştı ama Bervan ağam
Etrafimdaki insanlar, bana gülümseyen yüzleriyle
bakıyorlardı ama ben o an hiçbirini göremiyordum.
Düşüncelerim, aniden gelen o telefonun getirdiği
içimdeki belirsizlikle, bana hazırlanan odaya girip
ağamı beklemeye başladım. Odanın köşesinde yer alan
aynada kendimi inceleyerek, neşeli ve umut dolu bir
gelin olmanın zorluğunu hissettim.
DIşaridan gelen gülüşmeler ve sohbet sesleri,
içimdeki huzursuzluğu daha da derinleşstiriyordu.
llerleyen saatlerle birlikte avluda bir ses yankılandı.
Başlangıçta ne olduğunu anlamadım, ama ses giderek
Hemen kapıyı açıp dışarıya çıktım. Kalabaliğın
ortasında, birkaç kişi telaşla bir şeyler yapıyordu.
Hemen yanlarına yaklaştım ve olan biteni sormak için
Yanına gittiğim yardımciya ne olduğunu sordum; o
da bana hanım ağasının vurulduğunu söyledi.
Söylediklerine inanamıyordum. Bervan'in ilk karısı vurulmuştu, ben bu durumu anlamaya çalışırken
kelimeler, kafamda dönüp duruyordu. İçimde bir soğuk
rüzgar gibi bir korku belirdi.
Bervan, ilk eşinin nikah günü vurulmasıyla tüm
aşiretin altını üstüne getirmişti. Onun için dağları
devirmiş, intikam almak için her şeyi göze almıştı.
O zaman, böyle büyük bir sevgi ve bağliık
gösterirken, beni neden ikinci karısı olarak almıştı? Bu
düşünce, her geçen dakika içimde bir yara gibi
Aşiret içinde dedikoduların ardı arkası kesilmezken,
benim yerim neydi? Yoksa yalnizca bir zorunluluk
Devam ettikçe aklımda hep aynı soru
yankılanıyordu: ilk karısı için her şeyi yaparken, beni
Bu düşünce, her geçen dakika içimde bir yara gibi
büyüyordu. Bervan'n gözünde her zaman bir gölge gibi
IIk karısına olan sevgisi ve ona bağlılığı o kadar
büyük ve derindi ki, benim varlığımın onun hayatında
gerçek bir anlamı olup olmadığını sorgulamadan
Bana neden bu rol vermişti? Aşiret içinde bir
yerim var miydı, yoksa sadece bir zorunluluk muydu?
Aşiret içinde dedikoduların ardı arkası kesilmezken,
benim yerim neydi? Yoksa yalnızca bir zorunluluk
Devam ettikçe aklımda hep aynı soru
yankılanıyordu: ik karısı için her şeyi yaparken, beni
Ben bunları düşünürken, Berfin Dilan yengem
yanima gelip sessizce eğildi. Yüzünde ciddi bir ifade
vardı, sanki söyleyeceği şeyin ağırliğını taşıyamıyordu.
"Zümra hamile," dedi bir nefeslik fisıltıyla. O an
kalbim hızla atmaya başladı, sanki dünya bir anlığına
durdu. Zümra, Bervan'ın ilk karıs.. Ve şimdi, hamileydi.
Sözleri kafamda yankılandı. Bir yandan içimde
derin bir boşluk oluştu, diğer yandan ise bir türlü adını
koyamadığım bir kıskançlık hissettim.
Bervan'ın Zümra'ya olan bağlilığı ve sevgisi zaten
ağır bir yüktü. Şimdi, bir çocuk... Onların bağı daha da
Berfin Dilan yengem yüzümdeki ifadeyi gördü ve
hafifçe elimi sikti. "Zor biliyorum," dedi. "Ama sabırlı ol.
Aşiret için bu çocuk çok önemli."
Sözleri teselli etme amacı taşıyordu belki, ama
içimdeki karmaşayı daha da derinleştirdi. Sabır mi?
Zümra ve Bervan'ın çocuğu olurken, benim sabirlı
"Evlendiğim gủn, kocamın çocuğu olacağıni
duydum. Yenge, ne demeye beni aldı Bervan Ağa
Çocuğu olsada senin artık onun nikahlı karısısın
bûke çocuğunu alıp büyütmek artık senin hakkındır
Zümra bu konağa gelemez merak etme sen"
lçimdeki bu sorularla başa çıkmak zorlaşırken, bir
yandan da gerçekler yüzüme çarpıyordu. Zümra'nın
hamileliği, her şeyin bir anda alt üst olmasına neden
Onların arasında doğacak bir çocuk, benim
O an içinde bulunduğum durumu düşünürken,
Bervan'ın benim için hissettiği şeyin ne olduğunu
Benimle evlenirken, Zümra'nın hakkında ne
düşündü? Yoksa bu evlilik, bir tür teselli mi olmuştu
onun için? Kafamda dönen bu sorular, içimdeki yarayı
Eğer Zümra bu konağa gelirse, hayatı ona zindan
ederim. İçimdeki kin ve nefret, onu düşünmeye
Bervan'a olan sevgim, Zümra'nın hamileliğiyle bir
çıkmaza girmişti. O, her şeyin merkezinde duruyor,
benim varlığımı silmek için bir tehdit gibi görünüyordu.
Her gün aklımda bir düşünce dönüp duruyordu:
Zümra geri dönerse, bu evdeki her şey değişecekti.
Bervan, onunla yeniden bir araya gelecek, her şeyin
düzelmesini umarak onun için savaşıyordu.
Ama ben burada, kendi yerimi bulmaya çalışırken,
onun gölgesinde kayboluyordum. Zümra'nın hamileliği,
sadece bir çocuk değil, aynı zamanda benimle Bervan
arasındaki her şeyi tehdit eden bir bağ.
Kendimi kötü hissetsem de, Zümra'ya karşı beslediğim duyguların ardında bir güç buluyordum.
Bervan'ın sevgisinin tüm ağırliğını üzerime çekicem
asla yeniden bir araya gelemeyecekler.
Zümra'nın dönmesi, içimdeki yarayı daha da
kanatacaktı. O yüzden, bir çözüm bulmalydım.
Bu düşüncelerle baş başa kalırken, bir yandan da
Zümra'nın konağa dönmesini engellemenin yolarını
Aşiret içinde yerimi sağlamlaştırmalı, Bervan'ın
gözünde değerimi artırmalıydım. Kendi kimliğimi
bulmanın tek yolu, Zümra'nın gelmesini engellemekti.
Mervan'ı bulmak için her yolu denemiş, aşiretlere
haber salmıştım. Ancak sanki yer yarılmışti, adam
Karımın vurulmasından sonra, içimde büyüyen
öfke ve acıdan başka hiçbir şey kalmamıştı. Kurşunun
karanlığı karımın canını söküp alıyordu sanki.
Her sabah umutla bir haber bekliyor, geceleri ise
intikam uygusuyla uyanıyordum. Mervan'ın izine
rastlamak için kimseye güvenmiyordum, kendi ellerimle
Artıik işaretler beklemek yerine harekete geçme
Bir süre sessiz kaldıktan sonra, aşiretin en
güvenilir adamlarını topladım. "Yarına kadar bu
topraklarda tek bir taş bile alt üst edilmemiş olmayacak. Onu bulacağız."
Adamlarım kararılıkla başlarını salladılar, sessizce
dağıldılar. Her biri Mervan'ı bulma göreviyle yola
Çikarken, ben ise içimdeki sessiz çığliğa kulak
Her adımda öfkem biraz daha derinleşiyordu.
Karımın kanı hâlâ ellerimdeymiş gibi hissediyordum.
Sanki kurşun onun bedenine değil, ruhuma
saplanmiştı. Her şey o anla durdu, dondu,.
Nereye baksam, onu o şekilde bulmanın görüntüsü
zihnime kazınmış gibiydi. Her nefes alışımda
nefesini arıyordum ama bulamıyordum.
Beni bu yoldan döndürecek tek şey Mervan'ın
yakalanmasıydı. O an gelene kadar, kalbimdeki acı ve
öfkeyle yaşamayı öğrenmeliydim.
Ama içimdeki adalet isteği, bu acının tek çaresi gibi
görünüyordu. Gözlerimi kapadım, karanlığın içinde.
Günlerdir gözüme uyku girmemiş, konağa adım
bile atmamıştım. Zaman durmuş, hayat bir sisin içinde
Her şey bulaniktı, ama aklımda tek bir şey netti:
Zümrüt gözlüm. Karım, o son aninda canıyla mücadele
ederken, benim nefes almam bile haramdı.
Onu kurtaramamıştım. Her soluk alışımda boğulur
gibi oluyordum; sanki onun acısi, ciğerlerime
Günlerdir aramadiğımız yer kalmamiştı. Aşiretlerin
en ücra köşelerine kadar gitmiş, dağları, vadileri didik etmiş ama Mervan'dan bir iz bulamamıştık.
Kardeşim Dizdar da beni hiç yalnız bırakmamıştı.
Sessizce yanımda durmuŞ, acımı ve öfkemi
paylaşmıştı. Onun varlığı, içimdeki boşluğu doldurmasa
da beni ayakta tutan nadir şeylerden biriydi.
Bu arayışın içinde kendimi kaybetmişken, bir an
durup geri dönmem gerektiğini fark ettim. Konağa
gitmek, en azından birkaç saatliğine bile olsa
Karımın kanı hâlâ ellerimdeymiş gibi hissetmekten
kurtulmam için duş almaya, üzerimi değiştirmeye
Zümrüt gözlümün hatırasını temizlemek mümkün
değildi belki ama en azından onun için yeniden ayakta
Dizdar'a döndüm ve içimdeki ağırlığı hissettiren bir
"Bugünlük yeter, Dizdar. Herkesi evine gönderelim,"
dedim. Gözlerimle, onun da artık dinlenmesi
gerektiğini anlatmaya çalıştım. Günlerdir peşimizdeydi,
her şeyin yükünü o da en az benim kadar taşıyordu.
Dizdar bir an sessizce bana bakti, sonra başıni
"Peki," dedi, direksiyonu hafifçe kavrayarak arabayı
çalıştırdı. "Sabah erkenden tekrar buradayız."
Onun bu kararlıliğına minnettardım, ama şimdilik
hepimizin biraz zamana ihtiyacı vardı. içimde fırtınalar
kopsa da, birkaç saatliğine bile olsa
gerekiyordu. Onun ardı sıira bende arabama binip konağa doğru
yola çıktım. Yol boyunca düşündüğüm tek şey, bu
arayışın nereye kadar süreceğiydi.
Araba farlarının aydınlattiğı yol, uzadikça uzuyor,
ama içimdeki karanlık bitmiyordu.
Yol, beni konağa götürse de aklım hâlâ Zümrüt
gözlüme, geçmişe takılı kalmışti. lçimdeki öfke ve acı,
bir kara delik gibi her şeyi içine çekiyor, hiçbir şey bu
Konağın kapısına geldiğimde, içimde bir tuhaflık
hissettim. Sanki uzun zamandır gitmediğim bir yere
Avlunun kapısı açtiğında, içeriye ağır bir hava
hâkimdi. Sessizlik o kadar derindi ki, neredeyse bu
duvarlar bile acımı hissediyor gibiydi.
Derin bir nefes aldıktan sonra odama doğru
yürüdüm. Merdivenlerden çıkarken kalbimde bir
huzursuzluk vardı, ama içimdeki karanlığıI geride
Odanın kapısını açtiğımda, gördüğüm manzara
öfkemi bin kat daha artırdı. Zümrüt gözlümün
yatağında yatan Zilan'ı gördüm.
O an, içimde patlayan bir volkan gibi duygularım
kontrolden çıkti. Gözlerim Zilan'a odaklandı.
Gözlerindeki korku, yüzündeki şaşkınlık beni daha
da öfkelendirdi. Oda, Zümrüt'ün yokluğunun ağırlığyla
doluydu ve Zilan'ın burada ne işi vardi?
diye bağırdım, sesim öfke ve hayal kırıkliğıyla
" Ağam ne demek ne işin var ben de senin karınım
Sen bu konakta fazlalıktan başka bir şey değilsin
bir daha sakın bu odaya girim deme"
" Bana bak ağam ben Zümra değilim anladı m
bana nikah kıydiğın gün bırakıp gittin, günlerdir senin
gelmeni bekledim madem koynuna almayacaksın ne
Zilan'ın söylediği şeyle öfkem iyice artmıştı.
İçimdeki firtina, sözlerinin etkisiyle daha da büyüdü.
Saçından tuttuğum gibi sürükleyerek odadan dışarı
attım. Kapıyı sert bir şekilde kapatırken, gözlerimdeki
ateş, kaybımın acısıyla birleşip daha da alevleniyordu.
Kapının arkasında konuşmaya devam etse, "Allah
şahidim olsun ki, ilk defa elimi masum kanına
içimdeki öfke, beni körleştiriyor ve gözlerim
karanlık bir tünelin ucundaki işığı kaybetmeme neden
Hızla kendimi banyoya attım. Kapıyı ardımda
kapatırken, derin bir nefes aldım. Su musluğunu açıp
soğuk suyu avuçlarıma dökerek yüzümü yıkadım.
Su, yüzümdeki yanıkları hafifletiyordu anma
içimdeki ateşi söndüremiyordu.
Kendimi toparlayıp hizla duşa girdim. Su, bedenimi
sarhoş edici bir şekilde yıkarken, yaptiklarımın
bedelinin ağırlığını hissediyordum.
Zümra'ya yaşatıklarıimin acIsI, gözlerimi
doldururken, karıimı ve çocuğumu kaybetmenin
Su damlaları, üstümden süzülürken, Zümra'nın
gülümsemesi gözümün önüne geldi.
O anı bir daha yaşayamayacak olmamin verdiği
derin bir hüzünle doluydum. içimdeki çatışma büyüdü;
kaybettiğim her an, acı bir hatıra olarak zihnimde
Bir yandan suyun soğukluğu beni sakinleştirirken,
diğer yandan zihnimdeki düşünceler çarpışıiyordu.
Her saniye, yaşadıklarımın ağırliğı, içimdeki acıyı
"Bervan, böyle devam edemezsin," dedim kendi
Duştan çıktiktan sonra üzerimi giyip Zümra'nın
yanına gitmek için hazırlandım. Tam o sırada çalan
İçimde bir anlık tereddüt belirdi; kim olabileceğini
düşünürken, kalbim hızla çarpmaya başladı.
Gelen telefon, hastaneye yerleştirdiğim
adamlardan biriydi. Hızla telefonu açıp konuşmaya
başladım, içimde bir gerginlik yükseliyordu.
"Ağam, hanım ağamın kalbi durmuş"
Söylediği şeyle içimdeki dünya başıma yıkılmış gibi
oldu. Duyduğum kelimeler, zihnimi sarhoş ederken, derin bir boşluk hissettim. Zümra... Kalbinin durması,
benim için her şeyin sonu demekti.
Karşımdaki ses, korkuyla titriyordu.
"Ağam, hanım ağamin durumu pek iyi değilmiş
Telefonu kapatıp, panik ve korku iç içe geçmişti.
Dışarı firlayıp arabaya doğru koşarken, her şeyin
sonunu düşünmekten kendinmi alıkoyamadım.
Zümra'yı kaybetmek, yaşamakta olduğum her
şeyin anlamını yitirmesine neden olacaktı.
Arabanın direksiyonuna sarılırken, hızla hastaneye
doğru yola koyuldum. Her saniye, Zümra için bir umut
taşıyordu ama içimdeki korku büyüyordu.
Ya kaybedersem? Ya onu bir daha göremezsem ?
Bu düşünceler, beni yavaş yavaş delirtirken, yolda
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
43.46k Okunma |
2.16k Oy |
0 Takip |
59 Bölümlü Kitap |