30. Bölüm

30. Uyanış

Mavi Yazar
maviyazarr

Ya kaybedersem? Ya onu bir daha göremezsem?

Bu düşünceler beni yavaş yavaş delirtirken, hastane

koridorunda ilerlemeye devam ettim.

Her adımın, içimdeki belirsizlikle birlikte kalbimi

daha da sıkıştırıyordu. Zümra'nın gülümsemesini bir

kez daha görebilmek için her şeyimi vermeye hazırdım,

ama şimdi onu burada bulabilmek için gözlerimi dört

açmalıydım.

Hastanenin soğuk atmosferi, beni korkularımın

içine daha da çekiyordu. Duvarlardaki beyaz ışıklar,

solgun yüzler ve fısıldayan sesler... Her şey beni daha

da bunaltıyordu.

Zümra'nın odasına ulaşmak için acele ederken,

hemşirelerin ve doktorların telaşını izledim. içimden bir

ses, Zümra'nın yanında olmanın her şeyden daha

önemli olduğunu haykırıyordu.

Kapıyı açtığımda, içeri girdiğimdeki

huzursuzluğum bir anlığına kayboldu. Zümra, beyaz

çarşafları üzerinde yatıyordu. Yüzü solgun ama hâlâ

güzeldi.

O an, onunla birlikte olmanın verdiği güven

duygusu içimi kapladı. Yanina yaklaştım, ellerim

titriyordu. Gözleri kapalıydı ama yüzündeki huzur, onu

izlerken içimi rahatlatıyordu.

"Zümra," dedim, sesi duymak için fısıldadım.

"Lütfen, her şey yoluna girecek. Seni

kaybetmeyeceğim." Ama bu sözlerin içindeki korku,

sesime yansıdı.

 

Onun yanında güçlü olmak istiyordum ama

belirsizlikle boğuşmak zorundaydım.

Bir süre onu izledim. Zümra'nın nefes alış verişi

yavaş ve düzenliydi, ama kalbimdeki endişe dinmek

bilmiyordu. Onun için güçlü kalmalıydım.

Onun gözlerinde gördüğüm sevgi, bana cesaret

veriyordu. Kaybetme korkusunu düşünmekten

vazgeçmeliydim. Zümra'ya odaklanmalıydım.

Kapı aniden açıldı ve doktor içeri girdi. Gözlerindeki

ciddiyet, içimdeki korkuları yeniden alevlendirdi.

"Bervan bey, konuşmamız gerekiyor," dedi. O an kalbim

duracak gibi oldu.

*

Elif'ten

Birkaç gündür hastaneden ayrılamamıştık,

yengemle birlikte bize hazırlanan hastane odasında

kalıyorduk.

Yengem her zamanki sakinliğiyle oturmuş, bana

güç vermeye çalışıyordu, ama onun da gözlerinin

altındaki yorgunluk halkaları her şeyi açıkça

anlatıyordu.

Hastane koridorlarında yankılanan ayak sesleri ve

arada bir duyulan anonslar odaya süzülürken, içimdeki

endişeyi bastırmakta zorlanıyordum.

Her şeyin yoluna gireceğine inanmak istiyordum,

ama bu belirsizlik beni her geçen gün daha da içine

çekiyordu.

Yengem, gözlerini hafifçe kısıp bana baktı. "Biraz

dinlen Elif." dedi. "Böyle devam edersen kendini de tüketirsin."

Ama dinlenmek? Bu durumda nasıl mümkün

olabilirdi ki? Gözlerimi kapatsam bile aklımdan

çıkmayan sorular, korkular zihnimi sürekli meşgul

ediyordu.

Her şey o kadar belirsizdi ki, sabırla beklemek bile

ağır geliyordu artık.

Bir nebze olsun dinlemek için gözlerimi kapattım.

Kalbimin ritmi, odadaki sessizliğin içinde

yankılanıyordu.

İçimde fırtınalar koparken, dışarıya sakin

görünmek zorundaydım. Her şeyin üstesinden

gelebileceğimi kendime hatırlatmak istiyordum, ama

zihnimde yankılanan şüpheler o kadar güçlüydü ki,

neredeyse beni ele geçiriyorlardı.

O an, belki de ilk kez, bu kadar çaresiz hissettiğimi

fark ettim.

Ama güçsüzlüğümle yüzleşmek zorundaydım.

Çünkü ne olursa olsun, elimden gelenin en iyisini

yapmam gerekiyordu.

"Tam gözlerim kapanmak üzereyken, zihnimdeki

düşünceler yeniden canlandı. Zümra'ya nasıl

anlatacağım? Nerden başlayacağım?

Ne söylesem eksik kalacak gibiydi. İçimde büyüyen

bir ağırlık vardı, sanki her cümlemde bir şeyleri eksik ya

da yanlış söyleyecekmişim gibi.

Anlatmam gerekenler dağ gibi birikmişken,

kelimeler bir türlü sıralanmıyordu. Her şeyin çözümü konuşmakta, biliyordum, ama onu incitme korkusu

düşüncelerimi karmakarışık ediyordu."

Ben bu düşünceler arasında uykuya dalmıştım Kaç

saat uyudum bilmiyorum ama dışardan gelen seslerle

uyanmıştım.

Kendimi toparlayıp hızla odadan çıktım zümranın

yatığı yoğun bakım odasına Doktorlar girip çıkıyordu

Zümra'nın yoğun bakım odasının kapısına

geldiğimde, içimde yoğun bir kaygı belirdi. Odanın

içindeki soğuk ve stresli atmosfer, içimdeki korkuları

daha da büyütüyordu.

Doktorların telaşlı adımları ve cihazların bip bip

sesleri arasında, Zümra'nın hayatta olup olmadığını

düşünmek bile dayanılmazdı.

Kapıyı açtım ve içeri girdiğimde, Zümra'nin solgun

yüzüyle karşılaştım. Bağlı olduğu makinalar,

hayatta kalma mücadelesini gösteriyordu.

Kalbim hızla atıyordu; ona yaklaşmak istedim ama

o an orada bulunmanın ne kadar zorlayıcı olduğunu

hissettim.

Bir doktor yanıma yaklaştı, yüzünde ciddi bir ifade

vardı.

"Durumuyla ilgili bir güncelleme yapmalıyız," dedi,

sesi sert ama ayni zamanda anlayışlıydı. Ne

yapacağımı bilemeden, onun ardında Zümra'ya doğru

birkaç adım attım.

Kalbimdeki kaygı, ses tonunun ciddiyetiyle

birleşerek içimi sıktı. "Zümra, ben buradayım," diye

fısıldadım.

Bir an için gözleri açıldı mı diye düşündüm, ama

sadece bir makinanın sesleri yankılanıyordu.

" Bakın buraya bu şekilde girmeniz yasak lütfen

dışarı çıkın"

" Zümra ya bir şey mi oldu doktor"

"Durumu kritik ama elimizden geleni yapıyoruz,"

dedi. "Lütfen dışarıda bekleyin, biraz zaman

alacak." Geri adım atıp kapIyı kapattım; kalbimde bir

ağırlıkla beklemek zorundaydım.

Kafamda Zümra'nın gülerken ki yüzü, son

anılarımızı geçirdiğimiz anlar canlanıyordu. Bu savaşı

kazanması için dua ettim.

Odadan uzaklaştıkça, içimdeki kaygı yerini umuda

bırakmaya başladı. Zümra'nın güçlü olduğunu

biliyordum; bu zorluğu aşabilirdi.

Koridorda yürürken, derin bir nefes alıp zihnimi

boşaltmaya çalıştım. Zümra'nın güçlü iradesini

düşünmek, bana biraz olsun rahatlık veriyordu.

Ancak başımda dönen düşünceler, beni bir türlü

bırakmıyordu. Neden burada olduğunu, neler yaşadığını

ve onun için neler yapabileceğimi düşünüp

duruyordum.

Odaya geri dönmeyi istememe rağmen, doktordan

gelen talimat aklımda yankılanıyordu. Bir süreliğine

beklemek zorundaydım.

Kafamı kaldırıp, koridor boyunca ilerledim.

Duvardaki fotoğraflar, Zümra'nın en sevdiği anların

yansımalarıydı.

Onların arasında gezinirken, içimde bir sıcaklık

hissettim. Zümra'nın gülümsemesi ve hayata olan

tutkusu, beni yeniden güçlü hissettirdi.

Bir süre bekledikten sonra Doktor kapıdan

çıktığında, yengem ve amcamla birlikte hızla yanına

koştuk. Üzerimdeki endişe, onu görünce bir nebze

azalmıştı ama yine de ne söyleyeceğini merak

ediyordum.

"Nasıldır Zümra?"

diye sordu amcam, sesinde kaygı barındırarak.

Doktor, yüzünde kararlı bir ifade ile "Zümra stabil

durumda, hastanın kalbi durdu ama yeniden hayata

döndü ama durumu hala kritik"

"Şu an yoğun bakımda gözlem altındayız. Birkaç

test daha yapılacak, ondan sonra Zümrayı uyandıracaz"

dedi.

Doktor, sakin bir sesle. Bu haber beni hem

rahatlattı hem de endişelendirdi.

Zümra'nin bilincinin geri dönmesi için beklemek

zorunda kalmak, içimdeki kaygıyı artırıyordu. Ama aynı

zamanda umut da veriyordu.

"Ne zaman uyandırmayı planlıyorsunuz?"

diye sordum, gözlerimi doktorun yüzünden

ayırmadan.

"Bu, test sonuçlarına bağlı. Eğer her şey

yolundaysa, birkaç saat içinde uyandırmayı

düşünebiliriz. Ancak beklememiz gerekebilir, Sizin için

en iyisi, dışarıda beklemeniz ve onu uyandırdığımızda

sizi haberdar etmemiz."

"Tamam, dışarıda bekleriz ama yanında olmalıyız.

Zümra'nın sesi ve varlığına ihtiyacı var,"

Doktor, "Elbette. Onun yanında olmanız, iyileşme

sürecine yardımcı olabilir. Ama şu anda yoğun bakımda

ziyaretçilere izin veremiyoruz,"

Yavaşça başımı salladım. Zümra'nın güçlü

olacağını bilmek, beni biraz rahatlattı ama yine de

beklemenin zorluğu içimde bir gerginlik yaratıyordu.

"Tamam, dışarıda bekleyeceğiz," dedim.

Doktor başıyla onayladıktan sonra, koridorda

ilerledi. Yengem ve amcamla birlikte bize ayrılan odaya

geri döndük.

Koridorda insanlar, kaygılı yüz ifadeleriyle dolup

taşıyordu. Herkes bir umut, sevdiklerini bekliyordu.

Yengemin yüzüne gülümsemeye çalıştım ama

içimdeki kaygı buna engel oluyordu. Zümra'nın bu

mücadeleyi kazanması için ona sürekli destek

olmalıydım.

"Dua etmeliyiz,her şeyin iyi olmasını istemek

zorundayız."

Birlikte gözlerimizi kapattık ve kalpten dualar

etmeye başladık. Zümra için en iyisini diliyordum, onun

sağlığı için tüm gücümle dua ettim.

Hayatımda hiç bu kadar kaygı dolu bir an

yaşamamıştım, ama aynı zamanda umudun ne kadar

güçlü olduğunu da hissediyordum.

_*_

 

Zilan'dan

Günlerdir yolunu gözlediğim ağam sonunda

konağa gelebilmişti. Zümra için tüm aşiretleri altını

üstüne getirmişti.

Onun vurulduğunu duyduğu gün, ağam onu vuranı

bir an bile duraksamadan dağ bayır demeden aramaya

koyulmuştu.

Ağanın gelişi benim beklediğim gibi olmadı. Odaya

girdiğinde, onu memnun edeceğimi düşünüyordum.

Yatağında beni görünce, yüzünde bir gülümseme

oluşacak sanmıştım. Ama her şey tam tersine döndü.

Gözleri kararmış, nefesi sertti.

Hiçbir şey söylemeden bir anda saçlarımdan

kavradı. Beni yatağın üstünden çektiği gibi kapıya

doğru sürükledi.

Kendimi toparlamaya çalışsam da nafileydi, gücü

çok fazlaydı. Kapıyı açtığı gibi beni dışarı fırlattı.

Yüreğimde bir yangın, zihnimde bir boşlukla

kapının önünde yere düştüm. Ne yapacağımı

bilemiyordum.

Yere yığılırken içimdeki gurur kırıntılarına

tutunmaya çalıştım. Ama bu his, ağa karşı güçsüzdü.

Gözlerim dolmuştu ama ağlamayacaktım. içeri

girmem yasaklanmış gibiydi, kapı çarpılarak kapanmıştı

arkamdan.

Ayağa kalkmaya çalıştım, bacaklarım titriyor

Neden böyle

davrandığını anlamıyordum.

0, bana hanım ağalık vadedilmiş adamdı. Ama beni

böyle hor görmesi.. içimi kemiren bir korkuya dönüştü.

Konağın koridorlarında yankılanan adımlar,

uzaklardan gelen fısıltılar gibi kulağımı tırmanıyordu.

Elimi başıma götürdüm, saç diplerim sızlıyordu.

Kendime geldiğimde sadece bir şey biliyordum: Ya bu

savaşta galip çıkacaktım ya da tamamen yok

olacaktım.

Koridorda yürürken adımlarım yavaşladı,

düşüncelerim bulanıktı. Zümra'nın sesini duyar gibi

oldum, güçlü ve kararlı.

Onun yerinde ben olsaydım, asla bu kadar zayıf

görünmezdim. Ama artık o günler geride kaldı. Bu

savaş benimdi. Hanım ağalık onun değil, benim hakkım

olacaktı.

Konağın büyük pencerelerinden içeri giren ay ışığı,

uzun gölgeler yaratıyordu duvarlarda. Adımlarım bu

gölgelere yarışırken kendimi avluda buldum.

Gece, sessizdi ama içimde fırtınalar kopuyordu.

Ağa neye kızmıştı? Beni neden bu kadar sert bir şekilde

dışarı atmıştı?

Her şeyin cevabını öğrenmem gerekiyordu, ama

şimdi değil. Şimdi, hayatta kalmam ve gücümü geri

kazanmam gerekiyordu.

Dudaklarımı ısırarak, derin bir nefes aldım. Ağa

bana sırtını dönse de bu konağın hanım ağası

olacaktım, ve herkes bunu görecekti.

Avlunun serinliği içimi ürpertirken etrafa göz gezdirdim. Konağın taş duvarları, sanki üzerime

üzerime geliyordu.

Bu duvarların ardında dönen oyunlar,

fisıldaşmalar... her şeyin farkındaydım. Zümra'ya boyun

eğmeyecektim.

O bu konağın hanım ağası olabilir, ama kalıcı olan

ben olacaktım. Herkesin unuttuğu bir şey vardı:

Zümra'nın gücü aşiretinin ona verdiği hanım ağalıkla

sinirliydi, ama benim gücüm... Benim gücüm,

kendimden geliyordu.

Gece daha da karanlıklaşmıştı. Gökyüzündeki

bulutlar, ayı gizlemişti. Kendi içimdeki karanlıkla

yüzleşirken bir karar verdim.

Zümra'ya ve ağaya karşı bu savaşı kazanacaktım.

Ne pahasına olursa olsun. Yavaş adımlarla konağın

arka tarafına yürüdüm.

Kimsenin bilmediği bir gizli yol vardı, konağın

arkasındaki küçük odalardan birine açılan, Sessizce

içeri süzüldüm.

Bu odada kimse yoktu. Küçük, loş ışıklarla

aydınlanmıştı. Her şey planladığım gibi

gitmezse burası benim sığınağım olacaktı.

Ama önce, bu oyunu kazanmanın bir yolunu

bulmalıydım. Düşüncelerim karışık olsa da içimdeki

güç, her zamankinden daha belirgindir.

Loş odada bir süre durup etrafı dinledim. Konağın

diğer taraflarından gelen hafif sesler dışında her şey

sessizdi. Bu sessizlik, bana düşünmek için zaman

veriyordu.

Aklımda bir plan şekillenmeye başlamıştı. Burada

gizlice kalmak bir çözüm değildi; gücümü göstermek

zorundaydım.

Ama önce Zümra'yı zayıf bir noktada

yakalamalıydım. Herkesin bir zayıflığı vardı, onun da

olmalıydı.

Zihnimde çeşitli senaryolar kurarken gözlerim

duvarlardaki eski işlemelere takıldı. Bu konağın

geçmişi, tıpkı benim gibi, mücadelelerle doluydu.

Her kadının bir hikayesi vardı; benim hikayem ise

henüz yeni başlıyordu. Zümra'nın hanım ağalığına

meydan okumak, yalnızca güçle değil, zekayla da

yapılacaktı.

Derin bir nefes alıp planımı kafamda

şekillendirirken kapının ardındaki gölgeyi fark ettim.

Kimse bu odanın varlığını bilmezdi... Ya da ben öyle

sanıyordum.

Gölge ağır ağır kapıya yaklaştı ve sonunda içeri

süzüldü. Karşımda duran kişi, konağın en eski

hizmetkarlarından biriydi. Gözleri kısılmış, beni dikkatle

süzüyordu. Sessizce başını eğdi ve bir adım ileri attı.

"Size yardım edebilirim," diye fısıldadı.

Bu beklenmedik teklif, beni şaşırtmıştı.

Hizmetkarın söylediklerini sindirmeye çalışırken

gözlerim onun yüzüne kilitlenmişti. Yüzündeki çizgiler,

yılların verdiği tecrübeyi gösteriyordu.

Ama gözlerinde başka bir şey vardı; derin bir

sadakat ya da belki geçmişin hesaplaşması. Bana

neden yardım etmek istediğini anlayamıyordum, ama

şu an bir müttefiğe ihtiyacım vardı.

"Bunu neden yapıyorsun?" diye sordum. Sesimde

kararlılık vardı ama nmerakımı da gizleyememiştim.

Hizmetkar biraz yaklaştı, neredeyse bir sIr verir gibi

konuştu. "Zümra hanim ağadır, evet, ama herkes onu

sevmiyor.

Onunla hesaplaşmak isteyenler var. Siz, bu

konağın gerçek gücü olabilirsiniz. Yardıma ihtiyacınız

olduğunu biliyorum."

Bir an için sessizlik oldu. Bu teklif, beklediğimden

fazlasıydı. Zümra'nın düşmanları olduğunu biliyordum

ama bunu açıkça ifade eden biriyle karşılaşmak beni

şaşırtmıştı.

Şimdi düşündüğümden daha büyük bir oyun

oynanıyordu, ve ben bu oyunun tam ortasındaydım.

" Derin bir nefes aldım. "Bana nasıl yardım

edeceksin?" diye sordum. "

Hizmetkar hafif bir gülümsemeyle, "Zümra'nın

zaaflarını biliyorum," dedi. "Onun güvenini

sarstiğınızda, herkes arkanızda olacak. Size yalnızca ne

yapmanız gerektiğini göstereceğim."

Bu sözler içimde bir kıvılcım çaktı. Eğer gerçekten

Zümra'nın zaaflarını öğrenirsem, bu savaşta üstünlük

sağlayabilirdim. Artık sadece güce değil, bilgiye de

ihtiyacım vardı.

"Peki," dedim yavaşça, "dinliyorum."

Hizmetkar biraz daha yaklaştı, sesi alçak ama

netti.

"Zümra'nin en büyük zaafı ailesine olan

bağlılığıdır," diye fısıldadı.

Arslanoğulları aşireti onun en büyük gücü ama

aynı zamanda en büyük zayıflığı. Ailesi içinde

huzursuzluk çıkarsa, Zümra'nın konumu sarsılır.

"Onun dışarıda ne kadar güçlü durduğuna

bakmayın, içeride, aşiretin dengeleriyle ayakta kalıyor."

Bu bilgi beni düşündürmeye başlamıştı. Zümra'nın

ailesiyle olan bağı zayıflarsa, konağın içinde dengeler

değişebilirdi.

Ama bu tür bir çatışmayı tetiklemek kolay

olmayacaktı. Herkes dikkatle seçilmelidir, her hamle

hesaplı olmalıydı.

"Peki, bunu nasıl kullanabilirim?" dedim. Sesimdeki

kararlılığı hissettim. Bu işin artık geri dönüşü yoktu.

Hizmetkar sakin bir şekilde devam etti. "Aşiretin

ileri gelenlerinden biri, Bervan ağanın kararlarından

rahatsız. O kişiyle konuşmanız gerek.

Eğer onu yanınıza çekebilirseniz, Zümra'nın desteği

zayıflar. Fakat bu adımı atarken dikkatli olmalısınız;

yanlış bir hamle her şeyi berbat edebilir."

Kafamda planlar şekillenirken içimdeki hırs giderek

büyüyordu. Zümra'nın altındaki zemini sarsmak, hanim

ağalık yolunda atacağım en büyük adım olabilirdi.

Fakat her şey planlı gitmeli, en ufak bir hata

yapılmamalıydı.

"Kim bu kişi?" diye sordum, merakım artmıştı.

Hizmetkar gözlerini hafifçe kıstı. "Bervan Ağa'nın amcasınin oğlu, Cihan.

Uzun zamandır Bervan ağanın kararlarından

memnun değil ve Zümra'ya karşı da büyük bir güveni

yok.

Onu kendi tarafınıza çekmek zor olmayacaktır, ama

onunla yapacağınız konuşma dikkatli ve gizli olmalı.

Kimsenin duymaması gerek."

Cihan... Bu isim kafamda yankılandı. Eğer onun

desteğini alabilirsem, Zümra'yı köşeye skıştırmam

kolaylaşacaktı. Plan yavaş yavaş netleşiyordu.

Dudaklarımda hafif bir gülümseme belirdi.

"Tamam, git artık "

Hizmetkâr odadan çıkınca, içimdeki heyecan yerini

şüpheye bıraktı. Cihan'ın bana yardım etmek istediğine

gerçekten inanıyor muydu, yoksa bu bir oyun muydu?

Bervan'nin amcasının oğlu olması, her zaman onu

daha karmaşık bir konumda tutuyordu. Acaba beni

kendi planlarına alet mi ediyordu?

Ama hiç bir şey umrumda değil bu şehirde tek bir

kişi için uyanış olucak oda benim uyanışım.

Bölüm : 31.12.2024 13:30 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...