33. Bölüm

33. Sevdam

Mavi Yazar
maviyazarr

Elimi sikıca yumruk yapıp içimdeki korkuyu

bastırdım. Ne olursa olsun, Zümra ve bebeğimiz için

her şeyi göze almıştım.

Hayatın sunduğu bu zorluğu aşmak zorundaydım.

Geriye dönmek gibi bir lüksüm yoktu. Onları yeniden

hayata döndürmek için yapmam gereken ne varsa

yapacaktım.

Bu sorumluluk benim omuzlarımdaydı, ve ne kadar

ağır olursa olsun, taşıyacaktım.

Her şey üstüme üstüme gelirken, bir an bile

tereddüt etmemeliydim. Zümra'nın sessizliği,

karnındaki bebeğin sessizce büyüyüşü..

Hepsi benim elimdeydi. Bir yanlış adım, bir anlık

zaaf her şeyi alt üst etmişti. Zümra artık benim

yanımda olmak zorundaydı. Güçlü olmalı, dimdik

durmalıydım.

Ama gerçekte, benim ona ihtiyacım vardı. O ve

çocuğum için güçlü olmak zorundaydım, fakat içimdeki

boşluğu dolduracak olan yine Zümra'ydı.

Onun varlığına, yanında olmasına her zamankinden

daha çok muhtaçtım.

Zümra'nin başucunda sessizce beklerken,

düşüncelerime gömülmüştüm. 0 sırada cebimdeki

telefonun titreşimiyle irkildim.

Ekranda Dizdar'ın adı belirdi. Derin bir nefes alarak

telefonu açtım, zihnimdeki karmaşayı bir kenara

bırakmaya çalışarak.

"Buyur kardeşim,"

"Bervan ağam,Mervan şerefsizinin izini bulduk."

Kalbim bir an durdu. O an içimdeki tüm düşünceler

dağıldı, yerini öfkeye ve intikama bıraktı. Mervan

Mervan... Adını duyar duymaz damarlarımda

dolaşan kanın hızlandığını hissettim. Bu şer...siz

zümrüt gözlümün huzurunu kaçıran, her şeyin alt üst

olmasına neden olan kişi.

Öfkem, kontrol edemediğim bir şekilde içimde

yükselmeye başladı.

Zümra'nın başucunda, onu korumak için sessizce

beklerken, şimdi intikam almak için harekete geçmek

istiyordum.

Bir an duraksadım, gözüm Zümra'ya kaydı. Sakin

ve savunmasızdı, bana ihtiyacı vardı.

Ama Mervan'ı serbest bırakırsam, bu huzuru asla

geri getiremeyeceğimi biliyordum. Derin bir nefes

alarak tekrar Dizdar'a döndüm.

"Yerini söyle,"

"Şu an sınırda saklanıyor, ne yapmamızı istersin,

ağam?"

Zihnimdeki öfke ve sorumluluk duygusu arasında

sıkışıp kalmıştım.

Mervan'ı bulup hesap sormak istiyordum, ama bir

yandan Zümra burada, Ama Mervan'ın varlığı, içimdeki

bu huzursuzluğu daha da derinleştiriyordu.

"Bekleyin,Harekete geçmeden önce plan

yapmalıyız. Onu yakalayıp kendi adaletimi sağlıcam,

ama aceletmek işimizi zorlaştırır."

Dizdar'ın sessiz onayını aldım. Telefonu kapattım

ve derin bir nefes aldım. Zümra'nın yüzüne bakarken,

kendimi iki ayrı dünyada sıkışmış gibi hissettim.

Bir yanda intikam arzusu, diğer yanda ona olan

sorumluluğum,bir karar vermeliydim, ama hangisi

doğruydu?

Telefonu kapatıp başımı ellerimin arasına aldım.

Zümra'nın derin nefes alıp verişini dinlerken, içimdeki

fırtınayı sakinleştirmeye çalışıyordum.

O burada, gözlerimin önünde sessizce yatarken, bir

yandan da Mervan dışarıda serbestçe dolaşıyordu. Her

an bir tehdit, her an bir tehlike.

intikam almak istiyordum, ama aynı zamanda

Zümra'ya sırtımı dönemezdim. Ne kadar güçlü

görünmek istesem de, içimde kırılma noktasına

yaklaştığımı hissediyordum.

Zümra'nın elini tuttum. Sıcaklığı, içimdeki tüm

öfkeyi yatıştırmaya yetmese de, bana bir anlık huzur

verdi.

Ona bakarken, bu savaşın sadece dışarıda değil,

içimde de olduğunu anladım. Bir yandan düşmanlarla,

bir yandan da kendi sevdamla savaşıyordum.

Yavaşça Zümra'nın elini bıraktım, yüzüne son bir

kez baktım. İçimde bir hüzün ve kararlılık dalgası

yükseldi.

Ardından ayağa kalktım ve odadan çıkarken

Dizdar'ı aramak için telefonumu tekrar elime aldım.

"Dizdar, "Hemen hazırlanın. Mervan'ın peşine düşüyoruz.Bir gün olsun beni yalnız bırakmamıştı.

"Sen gelene kadar bende herkesi toplarım bervan

ağa"

Zümra'ya bir kez daha dönüp baktım, içimde hem

pişmanlık hem de azim vardı. Onun için bu savaşı

kazanmak zorundaydım, ne pahasına olursa olsun.

Kapıyı kapatırken arkamda bıraktığım sadece bir

oda değil, aynı zamanda huzurumdu.

Mervan'ı bulacaktım. Ve bu kez kaçamayacaktı.

Kapının eşiğinde dururken, içimdeki kararlılığı

hissediyordum. Mervan tehdidini ortadan kaldırmak,

huzuru sağlamak için adım atmam gerekiyordu.

Dışarı çıktığımda, Dizdar ve aşiretimin beklediği

yere doğru ilerledim.

Bölgeye vardığımızda, aşiretimin her üyesinin

yüzündeki ciddiyet, benim kendi kararlılığımı pekiştirdi.

Dizdar, planımızı anlatmaya başladığında dikkatle

dinledim.

"Mervan'ın sınırda saklandığını biliyoruz, Ama onu

bulmak için tüm yolları kapatmalıyız"

PlanımızI oluşturduktan sonra, Dizdar ve iki adamı

Mervan'ın saklandığı yere ulaşmak için hemen yola

çıkacaklardı.

Benim ise daha dikkatli bir şekilde izlerini takip

etmem gerekiyordu. Zamanımız kısıtlıydı; Mervan'ın

kaçmasını engellemek için acele etmeliydim.

Araçlara doğru ilerlerken, içimde bir ateş yanmaya

başladı. İntikam arzumun daha da alevlenmesi için her nedenim vardı. Mervan'i bulup gebertmek için yola

çıktim.

Sınır bölgesine yaklaşırken, kalbim hızla

çarpıyordu. Karanlık gölgelerin içinde Mervan'ı bulmak,

yalnızca kişisel bir mesele değil, aynı zamanda bir

zorunluluktu.

Ben ve bütün aşiret üyelerim, Mervan'ın saklandığı

yeri işaret eden izleri takip ederek hızlıca yola çıktık.

Ancak hedefimize vardığımızda, hayal kırıklığı ve

öfke dolu bir sessizlikle karşılaştık. Mervan orada

yoktu.

Saatlerdir yola düştüğüm adam yine ellerimden

kaçmıştı. İçimdeki öfke, hayal kırıklığı ve çaresizlik bir

araya gelip zihnimi kemiriyordu.

Mervan, saklandığı yeri bırakmış ve bizi adeta bir

kedi-fare oyununun içine çekmişti.

Aşiretimin üyeleriyle birlikte, her anı

değerlendirerek izleri takip etmeye çalışıyorduk.

Fakat her geçen dakikada, Mervan'ın daha da

uzaklaştığını hissetmek içimi kemiriyordu. Etrafta

dolaşan rüzgar, kaybettiğim fırsatların ağırlığını daha

da hissettiriyordu. saatlerdir her yeri aramamıza

rağmen.

Mervan etrafta yoktu. Geçen birkaç saatin

ardından, telefonumun titreşimiyle irkildim. Hastaneye

yerleştirdiğim adamlardan gelen bir aramaydı.

Gözlerim aniden keskinleşti, kalbimdeki endişe bir

an için yerini meraka bıraktı. Hızla açtım telefonu.

" Söyle bir şey mi oldu"

"Ağam gelin ağam uyandı bir kaç saat oluyor"

Söylediği şeyle hemen telefonu kapatıp yola

koyuldum. Hastaneye gitmek için içimde bir telaş ve

umut vardı.

Zümra'nın uyandığını duymak, karamsar

düşüncelerimi bir nebze olsun dağılmıştı. Onu görmek

ve yanında olmak için sabırsızlanıyordum.

Araçta hızla ilerlerken, aklımdan geçen

düşüncelerin hızı beni endişelendiriyordu. Zümra'nın

sağlık durumu hakkında daha fazla bilgi edinmem

gerekirdi.

Onu tekrar kaybetmek istemiyordum. Savaşım, ona

odaklanmam gerektiği anlamına geliyordu.

Hastaneye vardığımda, kalbim hızla çarpıyordu.

Araçtan iner inmez, acil servise doğru yöneldim.

İçerideki yoğun atmosfer, beni endişelendirse de

Zümra'nın uyandığını bilmek, içimdeki korkuyu bir

nebze olsun hafifletmişti.

Hastaneye vardığımda, direkt Zümra'nın odasına

doğru koştum. Kapıyı açtığımda içimden bir korku

dalgası geçti;

Zümra yatağında yoktu. Boş yatak, içimdeki

endişeyi daha da derinleştirdi. Gözlerim odanın

köşelerini taradı, fakat Zümra'nın nerede olduğuna dair

hiçbir iz bulamadım.

Kalbim hızla çarparken, panik içinde koridora

doğru çıktım.

*

Zümra' dan

Elifin "Bervan ağa seni arıyor" demesiyle içimdeki

huzur, aniden öfkeye dönüştü. Yüzleşme anı, tüm

duygularımın karmaşık bir hale geldiği bir noktaya

işaret ediyordu.

Elifin gözlerinde beliren belirsizlik, içimde bir kaygı

ateşi yaktı. Bervan'la aramızdaki mesafe, yalnızca

fiziksel değil, duygusal bir uçurum gibiydi.

Bervan'a ne söyleyeceğimi bilemiyordum. Onun

karşısında durmak, sorumluluklarımın ağırlığını

hissetmek demekti.

Bu an, beni yıpratıyordu; içinde taşıdığım öfke,

bilinmeyen bir kırgınlıkları birleşmişti. Kendimi tutmak

zorundaydım;

" Bırak bervanı da doktorla konuştunuz mu? "

keça xalo. Bir kaç gün daha kal

(Amca kızı)

"Elif işlerim var eğer ölmediysem bir nedeni var

kaderim her yerde vuruyor darbesini bana ben çıkmak

istiyorsam çıkıcam "

 

"Çık madem bütün aşiret seni arıyor bari

karşılarına çık önce "

Sessizce başımı sallayıp kaldığım odaya doğru

yürüdüm. Bütün herkesin beni böyle araması tuhafıma

gitmişti.

İçimde bir rahatsızlık hissi belirmişti; neden bu

kadar önemser olmuşlardı?

Bervan'a ne söyleyecektim?

Yüreğimde bir ağırlık, adımlarımda bir belirsizlik vardı.

Odanın kapısının önüne geldim beni görenler ,

hemen yanıma geldi.

Bütün herhes seni arıyor neredeydin kızım sen

dayê ölmedim burdayım beni böyle önemseme

eskiden olduğu gibi davran"

Annemi arkamda bırakıp odanın kapısını açıp içeri

girdiğimde, yalnızlığımın ağırlığı beni sarhoş edercesine

sarmaladı.

Duvardaki gölgeler, ruh halimin bir yansıması

gibiydi; karanlık, içimdeki korkuları daha da

derinleştiriyordu.

Kafamda yankılanan sorular arasında kaybolmuş

durumdaydım. Neden bu kadar merak ediyorlardı?

Yıllardır süre gelen sorumluluklarım ve kaygılarım,

üzerimdeki yükü daha da arttırıyordu.

Üzerimi değiştirmek için kıyafetlerimi çıkarmaya

başladım. Düğmelerin tek tek açılışı, zihnimdeki

karmaşayı biraz olsun dağıtmış gibiydi.

Her bir parça, üzerimdeki yükü simgeliyordu; onları

çıkarırken, içimdeki rahatsızlıkla birlikte geçmişin

izlerini de bir kenara atıyordum.

Tam o sIrada Bervan içeri girdi. Kapının sesini

duyduğumda, kalbim bir an durdu; gözlerim onunla

buluştuğunda, zaman sanki yavaşladı.

Kendimi aniden savunmasIz hissettim. Üzerimdeki

kıyafetler, sadece fiziksel bir örtü değil, aynı zamanda

içimdeki kırgınlıkları gizlememe yarayan bir kalkan

gibiydi.

Bervan'ın bakışları, derinlerde bir yerde beni

çözmeye çalışıyor gibiydi. Onun karşısında, geçmişte

yaşadıklarımızın yankısı bir anda aklımı sarhoş etti.

"Destur ağa, senin haddine mi benim odama böyle

girmek?"

Sesimdeki öfke karışımı hüzün, onu hedef alıyordu.

Sözlerim, kendimi koruma mekanizması gibiydi;

savunmasız hissettiğim bu anı bir kalkanla kapatmaya

çalışıyordum.

"Zümrüt gözlüm, iyi misin? Neredeydin?"

sesi yumuşak ama içten bir kaygı taşıyordu.

Gözleri, beni bir an bile yalnız bırakmaya niyetli değildi;

her bir kelimesi, içimdeki duyguları daha da

alevlendiriyordu.

içimdeki karmaşa daha da derinleşti. Onun meraklı

bakışları, beni geçmişe sürüklerken, aynı zamanda

gelecekle ilgili belirsizlikleri de su yüzüne çıkarıyordu.

Ne cevap vereceğimi bilemeden, bir süre sessiz

kaldım. Onun burada olmasının, beni huzursuz eden

birçok şeyi yeniden canlandığını hissettim. Ama yine

de, ona karşı duyduğum öfkeyi bastıramayacak gibi

hissediyordum.

"Evliliğini tebrik ederim ağa yeniden evlendiğini duydum"

" Zümra bir anlık öfkeydi yemin olsun bırak ona

dokunmayı yüzüne dahi bakamadım"

Gözlerimdeki hüzün, öfkeyle birleşirken, onun

bende yarattığı etkilerin farkına varıyordum. Bervan'ın

yüzündeki ifade, ona olan hislerimi daha da karmaşık

hale getiriyordu.

"Bunun benim için ne anlama geldiğini biliyor

musun? Sana ahdım vardı ağa evlendiğin gün ölüm

günün olacak diye"

" Zümra karında benim çocuğumu taşıdığını

unutma"

" Sende bana yaptıklarını unutma ağa karına

dokunman veya yüzüne bakman umrunda bile değil.

Senin için ağlarken bile sana sığınacak kadar çaresiz

bıraktın sen beni"

" Aldanoğlu haddini aşıyorsun senin karşında kimin

olduğunu unutma "

" Kimsin sen ağa? Mervanın peşine düşmüşsün,

düşme benim meselem benim ailem."

" Benim olana silah çekmek neymiş görecek o

senin için değilse bile çocuğum için"

Söylediği her kelime, hançer olup saplanıyordu

âdete. Bervan'ın sözleri, içimdeki yaraların üzerine tuz

gibi etkiliyordu;

Her bir cümle, geçmişteki acıları tazeliyor,

kalbimdeki öfkeyi alevlendiriyordu. O an, onun

kararlılığı ve içtenliği, beni daha da çaresiz

hissettiriyordu.

Ona olan öfkem daha da artmış yüreğim alev

almıştı âdete üzerimi tamamen değiştikten sonra, ona

doğru yürüdüm.

Bana bak Arslanoğlu ne ben seninim nede

karnımdaki"

" Ne diyorsun sen aldanoğlu haddini aşma karnın

daki de sen de bana aitsin eğer üzerine gelen

kumaysa mesele benim öfkem seninde yetersizliğindendir "

Sinirden dişlerimi sıkıp daha fazla dayanamadım

elimi kaldırdığım gibi tokatı yapıştırdım.

Bana yetersiz demesi bana yaptığı şeyler kadar

yüreğimi yakmıştı.

Bana atın bu tokat sana yapacaklarımın

yanında hiç kalıcak aldanoğlu"

Sen bana daha ne yapabilirsin ki? bundan sonra

benim devrim başlıyor ağa"

Sesimdeki kararlılıkla birlikte öfkem patlak

vermişti. İçimdeki tüm kırgınlıkları ve hayal kırıklıklarını

dile getirme zamanı gelmişti.

Bervan'ın şaşkın bakışları, söylediklerimin ağırlığını

anlamasına yetmedi.

"Benden beklediğin her şeyi geride bırakıyorum.

hayatımda senin belirleyeceğin bir yol yok.

Kendimi bulmak için savaşacağım. Ne yaparsan yap,

ben bu sefer geri adım atmayacağım."

O an, gözlerimdeki ateşin ne kadar güçlü olduğunu

hissettim. Bervan'in hayatındaki değişiklikler, beni daha

da güçlü kılmak için bir neden olmalıydı.

Geçmişin yüklerinden kurtulmaya kararlıydım; artık

kendi kararlarımı alacak, kendi yolumu çizecektim.

Bervan'ın bu yeni düzende bana ne katabileceği önemli

değildi; önemli olan benim kendi hikayemi yazmaktı.

Kendime olan inancım, içimdeki öfkeyi

alevlendiriyor, beni daha ileriye taşımak için bir

motivasyon sağlıyordu. Bervan'a karşı duyduğum

hisler, artik beni tutamayacak bir noktaya gelmişti.

" Benim de sana ahdım olsun, aldanoğlu yeniden

çocuk yapmasam seni de o konağa mahkum etmesem

Senin gibi birinde bu yakışır ağa senin mayanda

Var "

O mayanın parçası içinde aldanoğlu eğer seni

şuan konağa götürmüyorsam bu yaptıklarına pişman

olman için

" Çık dışarı ağa çık dışarı

Sesimdeki öfke ve kararlılık bir anda patlak verdi. O

an, artık ona tahammül edemediğimi hissettim;

bu çatışmanın sona ermesi gerekiyordu. içimdeki

huzursuzluk ve kırgınlık, Bervan'in varlığıyla daha da

 

derinleşmişti.

 

 

 

 

 

 

 

 

Instagram hesabı @maviyazarr_

Takip ederseniz sevinirim

Bölüm : 01.01.2025 15:36 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...