
Elimi sikıca yumruk yapıp içimdeki korkuyu
bastırdım. Ne olursa olsun, Zümra ve bebeğimiz için
her şeyi göze almıştım.
Hayatın sunduğu bu zorluğu aşmak zorundaydım.
Geriye dönmek gibi bir lüksüm yoktu. Onları yeniden
hayata döndürmek için yapmam gereken ne varsa
yapacaktım.
Bu sorumluluk benim omuzlarımdaydı, ve ne kadar
ağır olursa olsun, taşıyacaktım.
Her şey üstüme üstüme gelirken, bir an bile
tereddüt etmemeliydim. Zümra'nın sessizliği,
karnındaki bebeğin sessizce büyüyüşü..
Hepsi benim elimdeydi. Bir yanlış adım, bir anlık
zaaf her şeyi alt üst etmişti. Zümra artık benim
yanımda olmak zorundaydı. Güçlü olmalı, dimdik
durmalıydım.
Ama gerçekte, benim ona ihtiyacım vardı. O ve
çocuğum için güçlü olmak zorundaydım, fakat içimdeki
boşluğu dolduracak olan yine Zümra'ydı.
Onun varlığına, yanında olmasına her zamankinden
daha çok muhtaçtım.
Zümra'nin başucunda sessizce beklerken,
düşüncelerime gömülmüştüm. 0 sırada cebimdeki
telefonun titreşimiyle irkildim.
Ekranda Dizdar'ın adı belirdi. Derin bir nefes alarak
telefonu açtım, zihnimdeki karmaşayı bir kenara
bırakmaya çalışarak.
"Buyur kardeşim,"
"Bervan ağam,Mervan şerefsizinin izini bulduk."
Kalbim bir an durdu. O an içimdeki tüm düşünceler
dağıldı, yerini öfkeye ve intikama bıraktı. Mervan
Mervan... Adını duyar duymaz damarlarımda
dolaşan kanın hızlandığını hissettim. Bu şer...siz
zümrüt gözlümün huzurunu kaçıran, her şeyin alt üst
olmasına neden olan kişi.
Öfkem, kontrol edemediğim bir şekilde içimde
yükselmeye başladı.
Zümra'nın başucunda, onu korumak için sessizce
beklerken, şimdi intikam almak için harekete geçmek
istiyordum.
Bir an duraksadım, gözüm Zümra'ya kaydı. Sakin
ve savunmasızdı, bana ihtiyacı vardı.
Ama Mervan'ı serbest bırakırsam, bu huzuru asla
geri getiremeyeceğimi biliyordum. Derin bir nefes
alarak tekrar Dizdar'a döndüm.
"Yerini söyle,"
"Şu an sınırda saklanıyor, ne yapmamızı istersin,
ağam?"
Zihnimdeki öfke ve sorumluluk duygusu arasında
sıkışıp kalmıştım.
Mervan'ı bulup hesap sormak istiyordum, ama bir
yandan Zümra burada, Ama Mervan'ın varlığı, içimdeki
bu huzursuzluğu daha da derinleştiriyordu.
"Bekleyin,Harekete geçmeden önce plan
yapmalıyız. Onu yakalayıp kendi adaletimi sağlıcam,
ama aceletmek işimizi zorlaştırır."
Dizdar'ın sessiz onayını aldım. Telefonu kapattım
ve derin bir nefes aldım. Zümra'nın yüzüne bakarken,
kendimi iki ayrı dünyada sıkışmış gibi hissettim.
Bir yanda intikam arzusu, diğer yanda ona olan
sorumluluğum,bir karar vermeliydim, ama hangisi
doğruydu?
Telefonu kapatıp başımı ellerimin arasına aldım.
Zümra'nın derin nefes alıp verişini dinlerken, içimdeki
fırtınayı sakinleştirmeye çalışıyordum.
O burada, gözlerimin önünde sessizce yatarken, bir
yandan da Mervan dışarıda serbestçe dolaşıyordu. Her
an bir tehdit, her an bir tehlike.
intikam almak istiyordum, ama aynı zamanda
Zümra'ya sırtımı dönemezdim. Ne kadar güçlü
görünmek istesem de, içimde kırılma noktasına
yaklaştığımı hissediyordum.
Zümra'nın elini tuttum. Sıcaklığı, içimdeki tüm
öfkeyi yatıştırmaya yetmese de, bana bir anlık huzur
verdi.
Ona bakarken, bu savaşın sadece dışarıda değil,
içimde de olduğunu anladım. Bir yandan düşmanlarla,
bir yandan da kendi sevdamla savaşıyordum.
Yavaşça Zümra'nın elini bıraktım, yüzüne son bir
kez baktım. İçimde bir hüzün ve kararlılık dalgası
yükseldi.
Ardından ayağa kalktım ve odadan çıkarken
Dizdar'ı aramak için telefonumu tekrar elime aldım.
"Dizdar, "Hemen hazırlanın. Mervan'ın peşine düşüyoruz.Bir gün olsun beni yalnız bırakmamıştı.
"Sen gelene kadar bende herkesi toplarım bervan
ağa"
Zümra'ya bir kez daha dönüp baktım, içimde hem
pişmanlık hem de azim vardı. Onun için bu savaşı
kazanmak zorundaydım, ne pahasına olursa olsun.
Kapıyı kapatırken arkamda bıraktığım sadece bir
oda değil, aynı zamanda huzurumdu.
Mervan'ı bulacaktım. Ve bu kez kaçamayacaktı.
Kapının eşiğinde dururken, içimdeki kararlılığı
hissediyordum. Mervan tehdidini ortadan kaldırmak,
huzuru sağlamak için adım atmam gerekiyordu.
Dışarı çıktığımda, Dizdar ve aşiretimin beklediği
yere doğru ilerledim.
Bölgeye vardığımızda, aşiretimin her üyesinin
yüzündeki ciddiyet, benim kendi kararlılığımı pekiştirdi.
Dizdar, planımızı anlatmaya başladığında dikkatle
dinledim.
"Mervan'ın sınırda saklandığını biliyoruz, Ama onu
bulmak için tüm yolları kapatmalıyız"
PlanımızI oluşturduktan sonra, Dizdar ve iki adamı
Mervan'ın saklandığı yere ulaşmak için hemen yola
çıkacaklardı.
Benim ise daha dikkatli bir şekilde izlerini takip
etmem gerekiyordu. Zamanımız kısıtlıydı; Mervan'ın
kaçmasını engellemek için acele etmeliydim.
Araçlara doğru ilerlerken, içimde bir ateş yanmaya
başladı. İntikam arzumun daha da alevlenmesi için her nedenim vardı. Mervan'i bulup gebertmek için yola
çıktim.
Sınır bölgesine yaklaşırken, kalbim hızla
çarpıyordu. Karanlık gölgelerin içinde Mervan'ı bulmak,
yalnızca kişisel bir mesele değil, aynı zamanda bir
zorunluluktu.
Ben ve bütün aşiret üyelerim, Mervan'ın saklandığı
yeri işaret eden izleri takip ederek hızlıca yola çıktık.
Ancak hedefimize vardığımızda, hayal kırıklığı ve
öfke dolu bir sessizlikle karşılaştık. Mervan orada
yoktu.
Saatlerdir yola düştüğüm adam yine ellerimden
kaçmıştı. İçimdeki öfke, hayal kırıklığı ve çaresizlik bir
araya gelip zihnimi kemiriyordu.
Mervan, saklandığı yeri bırakmış ve bizi adeta bir
kedi-fare oyununun içine çekmişti.
Aşiretimin üyeleriyle birlikte, her anı
değerlendirerek izleri takip etmeye çalışıyorduk.
Fakat her geçen dakikada, Mervan'ın daha da
uzaklaştığını hissetmek içimi kemiriyordu. Etrafta
dolaşan rüzgar, kaybettiğim fırsatların ağırlığını daha
da hissettiriyordu. saatlerdir her yeri aramamıza
rağmen.
Mervan etrafta yoktu. Geçen birkaç saatin
ardından, telefonumun titreşimiyle irkildim. Hastaneye
yerleştirdiğim adamlardan gelen bir aramaydı.
Gözlerim aniden keskinleşti, kalbimdeki endişe bir
an için yerini meraka bıraktı. Hızla açtım telefonu.
" Söyle bir şey mi oldu"
"Ağam gelin ağam uyandı bir kaç saat oluyor"
Söylediği şeyle hemen telefonu kapatıp yola
koyuldum. Hastaneye gitmek için içimde bir telaş ve
umut vardı.
Zümra'nın uyandığını duymak, karamsar
düşüncelerimi bir nebze olsun dağılmıştı. Onu görmek
ve yanında olmak için sabırsızlanıyordum.
Araçta hızla ilerlerken, aklımdan geçen
düşüncelerin hızı beni endişelendiriyordu. Zümra'nın
sağlık durumu hakkında daha fazla bilgi edinmem
gerekirdi.
Onu tekrar kaybetmek istemiyordum. Savaşım, ona
odaklanmam gerektiği anlamına geliyordu.
Hastaneye vardığımda, kalbim hızla çarpıyordu.
Araçtan iner inmez, acil servise doğru yöneldim.
İçerideki yoğun atmosfer, beni endişelendirse de
Zümra'nın uyandığını bilmek, içimdeki korkuyu bir
nebze olsun hafifletmişti.
Hastaneye vardığımda, direkt Zümra'nın odasına
doğru koştum. Kapıyı açtığımda içimden bir korku
dalgası geçti;
Zümra yatağında yoktu. Boş yatak, içimdeki
endişeyi daha da derinleştirdi. Gözlerim odanın
köşelerini taradı, fakat Zümra'nın nerede olduğuna dair
hiçbir iz bulamadım.
Kalbim hızla çarparken, panik içinde koridora
doğru çıktım.
*
Zümra' dan
Elifin "Bervan ağa seni arıyor" demesiyle içimdeki
huzur, aniden öfkeye dönüştü. Yüzleşme anı, tüm
duygularımın karmaşık bir hale geldiği bir noktaya
işaret ediyordu.
Elifin gözlerinde beliren belirsizlik, içimde bir kaygı
ateşi yaktı. Bervan'la aramızdaki mesafe, yalnızca
fiziksel değil, duygusal bir uçurum gibiydi.
Bervan'a ne söyleyeceğimi bilemiyordum. Onun
karşısında durmak, sorumluluklarımın ağırlığını
hissetmek demekti.
Bu an, beni yıpratıyordu; içinde taşıdığım öfke,
bilinmeyen bir kırgınlıkları birleşmişti. Kendimi tutmak
zorundaydım;
" Bırak bervanı da doktorla konuştunuz mu? "
keça xalo. Bir kaç gün daha kal
(Amca kızı)
"Elif işlerim var eğer ölmediysem bir nedeni var
kaderim her yerde vuruyor darbesini bana ben çıkmak
istiyorsam çıkıcam "
"Çık madem bütün aşiret seni arıyor bari
karşılarına çık önce "
Sessizce başımı sallayıp kaldığım odaya doğru
yürüdüm. Bütün herkesin beni böyle araması tuhafıma
gitmişti.
İçimde bir rahatsızlık hissi belirmişti; neden bu
kadar önemser olmuşlardı?
Bervan'a ne söyleyecektim?
Yüreğimde bir ağırlık, adımlarımda bir belirsizlik vardı.
Odanın kapısının önüne geldim beni görenler ,
hemen yanıma geldi.
Bütün herhes seni arıyor neredeydin kızım sen
dayê ölmedim burdayım beni böyle önemseme
eskiden olduğu gibi davran"
Annemi arkamda bırakıp odanın kapısını açıp içeri
girdiğimde, yalnızlığımın ağırlığı beni sarhoş edercesine
sarmaladı.
Duvardaki gölgeler, ruh halimin bir yansıması
gibiydi; karanlık, içimdeki korkuları daha da
derinleştiriyordu.
Kafamda yankılanan sorular arasında kaybolmuş
durumdaydım. Neden bu kadar merak ediyorlardı?
Yıllardır süre gelen sorumluluklarım ve kaygılarım,
üzerimdeki yükü daha da arttırıyordu.
Üzerimi değiştirmek için kıyafetlerimi çıkarmaya
başladım. Düğmelerin tek tek açılışı, zihnimdeki
karmaşayı biraz olsun dağıtmış gibiydi.
Her bir parça, üzerimdeki yükü simgeliyordu; onları
çıkarırken, içimdeki rahatsızlıkla birlikte geçmişin
izlerini de bir kenara atıyordum.
Tam o sIrada Bervan içeri girdi. Kapının sesini
duyduğumda, kalbim bir an durdu; gözlerim onunla
buluştuğunda, zaman sanki yavaşladı.
Kendimi aniden savunmasIz hissettim. Üzerimdeki
kıyafetler, sadece fiziksel bir örtü değil, aynı zamanda
içimdeki kırgınlıkları gizlememe yarayan bir kalkan
gibiydi.
Bervan'ın bakışları, derinlerde bir yerde beni
çözmeye çalışıyor gibiydi. Onun karşısında, geçmişte
yaşadıklarımızın yankısı bir anda aklımı sarhoş etti.
"Destur ağa, senin haddine mi benim odama böyle
girmek?"
Sesimdeki öfke karışımı hüzün, onu hedef alıyordu.
Sözlerim, kendimi koruma mekanizması gibiydi;
savunmasız hissettiğim bu anı bir kalkanla kapatmaya
çalışıyordum.
"Zümrüt gözlüm, iyi misin? Neredeydin?"
sesi yumuşak ama içten bir kaygı taşıyordu.
Gözleri, beni bir an bile yalnız bırakmaya niyetli değildi;
her bir kelimesi, içimdeki duyguları daha da
alevlendiriyordu.
içimdeki karmaşa daha da derinleşti. Onun meraklı
bakışları, beni geçmişe sürüklerken, aynı zamanda
gelecekle ilgili belirsizlikleri de su yüzüne çıkarıyordu.
Ne cevap vereceğimi bilemeden, bir süre sessiz
kaldım. Onun burada olmasının, beni huzursuz eden
birçok şeyi yeniden canlandığını hissettim. Ama yine
de, ona karşı duyduğum öfkeyi bastıramayacak gibi
hissediyordum.
"Evliliğini tebrik ederim ağa yeniden evlendiğini duydum"
" Zümra bir anlık öfkeydi yemin olsun bırak ona
dokunmayı yüzüne dahi bakamadım"
Gözlerimdeki hüzün, öfkeyle birleşirken, onun
bende yarattığı etkilerin farkına varıyordum. Bervan'ın
yüzündeki ifade, ona olan hislerimi daha da karmaşık
hale getiriyordu.
"Bunun benim için ne anlama geldiğini biliyor
musun? Sana ahdım vardı ağa evlendiğin gün ölüm
günün olacak diye"
" Zümra karında benim çocuğumu taşıdığını
unutma"
" Sende bana yaptıklarını unutma ağa karına
dokunman veya yüzüne bakman umrunda bile değil.
Senin için ağlarken bile sana sığınacak kadar çaresiz
bıraktın sen beni"
" Aldanoğlu haddini aşıyorsun senin karşında kimin
olduğunu unutma "
" Kimsin sen ağa? Mervanın peşine düşmüşsün,
düşme benim meselem benim ailem."
" Benim olana silah çekmek neymiş görecek o
senin için değilse bile çocuğum için"
Söylediği her kelime, hançer olup saplanıyordu
âdete. Bervan'ın sözleri, içimdeki yaraların üzerine tuz
gibi etkiliyordu;
Her bir cümle, geçmişteki acıları tazeliyor,
kalbimdeki öfkeyi alevlendiriyordu. O an, onun
kararlılığı ve içtenliği, beni daha da çaresiz
hissettiriyordu.
Ona olan öfkem daha da artmış yüreğim alev
almıştı âdete üzerimi tamamen değiştikten sonra, ona
doğru yürüdüm.
Bana bak Arslanoğlu ne ben seninim nede
karnımdaki"
" Ne diyorsun sen aldanoğlu haddini aşma karnın
daki de sen de bana aitsin eğer üzerine gelen
kumaysa mesele benim öfkem seninde yetersizliğindendir "
Sinirden dişlerimi sıkıp daha fazla dayanamadım
elimi kaldırdığım gibi tokatı yapıştırdım.
Bana yetersiz demesi bana yaptığı şeyler kadar
yüreğimi yakmıştı.
Bana atın bu tokat sana yapacaklarımın
yanında hiç kalıcak aldanoğlu"
Sen bana daha ne yapabilirsin ki? bundan sonra
benim devrim başlıyor ağa"
Sesimdeki kararlılıkla birlikte öfkem patlak
vermişti. İçimdeki tüm kırgınlıkları ve hayal kırıklıklarını
dile getirme zamanı gelmişti.
Bervan'ın şaşkın bakışları, söylediklerimin ağırlığını
anlamasına yetmedi.
"Benden beklediğin her şeyi geride bırakıyorum.
hayatımda senin belirleyeceğin bir yol yok.
Kendimi bulmak için savaşacağım. Ne yaparsan yap,
ben bu sefer geri adım atmayacağım."
O an, gözlerimdeki ateşin ne kadar güçlü olduğunu
hissettim. Bervan'in hayatındaki değişiklikler, beni daha
da güçlü kılmak için bir neden olmalıydı.
Geçmişin yüklerinden kurtulmaya kararlıydım; artık
kendi kararlarımı alacak, kendi yolumu çizecektim.
Bervan'ın bu yeni düzende bana ne katabileceği önemli
değildi; önemli olan benim kendi hikayemi yazmaktı.
Kendime olan inancım, içimdeki öfkeyi
alevlendiriyor, beni daha ileriye taşımak için bir
motivasyon sağlıyordu. Bervan'a karşı duyduğum
hisler, artik beni tutamayacak bir noktaya gelmişti.
" Benim de sana ahdım olsun, aldanoğlu yeniden
çocuk yapmasam seni de o konağa mahkum etmesem
Senin gibi birinde bu yakışır ağa senin mayanda
Var "
O mayanın parçası içinde aldanoğlu eğer seni
şuan konağa götürmüyorsam bu yaptıklarına pişman
olman için
" Çık dışarı ağa çık dışarı
Sesimdeki öfke ve kararlılık bir anda patlak verdi. O
an, artık ona tahammül edemediğimi hissettim;
bu çatışmanın sona ermesi gerekiyordu. içimdeki
huzursuzluk ve kırgınlık, Bervan'in varlığıyla daha da
derinleşmişti.
Instagram hesabı @maviyazarr_
Takip ederseniz sevinirim
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 46.21k Okunma |
2.32k Oy |
0 Takip |
59 Bölümlü Kitap |