
Zilan'dan
Bervan'ı ne yapıp edip koynuma sokmanın yollarını
bulmam gerekiyor, konağa gelmediği için ellim kolum
bağlı gibiydi.
Hanım ağa olmak için başka birinin koynuna
girmiştim, Bervan ağayı bir tongaya getirmek gerek
artık.
Olurda bana yaklaşıp bakire olmadığımı anlarsa
öldürür beni, hatta mi yaptım? hanım ağalık uğruna.
Ne yapıp edip Zümrayı öldürmem gerek artık
Bervan'ın koynuna girip çocuk yapmam lazım artık hiç
bir şeyin geri dönüşü yok.
Düşünceleri bir kenara bırakıp üzerimi giyindim,
daha fazla odadan kalmadan kendimi dışarı attım.
Benim hakkım olan bu konak ve tüm mal varlığına
sahip olucam.
Bervan'ın ölmesi yaşıyor olmasından daha çok
yararı olacak bana ama öncesinden, karısından ve
piçi den kurtulmam gerek.
Eğer benim çocuğum olacak olursa da babası
Bervan olmayacak ağalık hiç bir zaman onun hakkı
değildi.
Avluda daha fazla oyalanmadan hızlı adımlarımla
odama çıktım, kimse uyanmadan odama girmenin
huzuru vardı içimde.
üzerimi çıkarıp banyoya attım kendimi Bervan'ın
koynuna girmeden hamile kalamazdım.
hızlı bir duş aldıktan sonra banyodan çıktım, daha sonra önceden aldığım doğum kontrol
haplarından birini de aldım.
Üzerimi giydikten sonra yatağıma uzandım;
karnımda müthiş bir sancı vardı. Zevkin doruklarına
kadar çıkmış olsam da, yaşadığım ilk ilişkiydi.
Duygularım birbirine karışmıştı. Hem heyecan hem
de belirsizlik içindeydim. İçimde bir tatmin varken, aynı
zamanda bu yeni deneyimin getirdiği korku beni sarhoş
ediyordu.
Gözlerimi kapattım ve o anı düşündüm. O sıcak an,
bedenimde yankılanan zevk dolu hislerle doluydu ama
şimdi, karnımdaki sancı beni gerçekliğe geri çekiyordu.
Bu deneyim, hayalini kurduğum gibi değildi. içimde
bir boşluk, belirsizlik ve kaygı oluşuyordu.
Acaba herkes bu sancıyı mi yaşıyordu? Bedenim ne
kadar sevinç dolu olsa da, ruhum hâlâ bu yeni durumla
başa çıkmaya çalışıyordu.
Yavaşça derin bir nefes aldım, içimdeki karmaşaya
karşı koymaya çalışarak. Anlık zevklerin ardından gelen
bu sancının, aslında ne anlama geldiğini anlamaya
çalışıyordum.
Kendimi nasıl hissettiğimi sorgularken, bu
deneyimin benim için ne ifade ettiğini düşünmek
zorundaydım. Gelecek hakkında belirsizlikler, geçmişin
hatıraları arasında kaybolmuş gibiydim.
Hanım ağalık uğruna yapmış olsam da, bu deneyim
hayatımın en anlamlı şeyiydi benim için. Her içime
girişi, hızlanması zihnimden
gitmiyor, sanki o anın her detayı ruhuma kazınmıştı.
Duygularım, fiziksel bir zevkin ötesine geçmişti;
derin bir bağlılık hissi, belirsizlik ve kaygı ile iç içe
geçmişti.
O anın sarhoşluğu içinde, dünyadan kopmuş gibi
hissediyordum. Kalbimin ritmi, onu düşünmemle daha
da hızlanıyordu.
Her anı, her dokunuşu, zihnimde yankılanıyordu.
Aşkın ve tutkunun bu karmaşık hali, bedenimdeki
sancıyı daha da derinleştiriyordu.
Bir yandan bedenim zevkten yanarken, diğer
yandan kafamda beliren düşünceler beni rahatsız
ediyordu. Bu deneyim, aşkın yalnızca bir bedensel
tatmin olmadığını, aynı zamanda ruhsal bir derinlik
taşıdığını öğretmişti.
Kafamı toplayıp gözlerimi kapattım ve uyuya
kalmışım. Derin bir uykuya dalarken, içimdeki
karmaşanın yavaşça silindiğini hissettim.
Zihnim, yorgunluğun getirdiği sessizliğe
bürünürken, bir an için tüm kaygılarım uzaklaştı.
Rüyalarımda, o anı yeniden yaşamaya başladım.
Her dokunuş, her bakış zihnimde canlanıyordu.
Ancak bu sefer, duygularımın getirdiği sancıdan
uzaktım. Uykunun verdiği huzur, içimdeki belirsizlikleri
bir nebze olsun hafifletmişti.
Zamanın geçişiyle birlikte, gözlerimi açtım.
Uyanınca, üzerimdeki ağırlığın yavaşça kalktığını
hissettim.
Derin bir nefes alarak, kendimi yeniden bulmaya
çalıştım. içimdeki duygular hâlâ karışıktı ama uyku,
onlara bir düzen vermiş gibi görünüyordu.
Kendimi toparlayıp, hayatın bana sunduğu bu yeni
duruma hazırlıklı olmak istiyordum.
Avluya inmek için hazırlanıp, kendimi dışarı attım.
Havanın serinliği, yüzümde bir nefes gibi hissettirirken,
avlunun ferah ortamı içimi aydınlattı.
Avluya indiğimde dayê oturmuş, sanki beni
bekliyor gibiydi. Gözleri, güneşin sıcak Işığında
parıldarken, yüzündeki ifadede bir şeyler saklıydı.
Duruşu ve bakışları, içimde bir merak uyandırdı. Ne
düşündüğünü, benden ne beklediğini anlamak
istiyordum.
Yanına doğru adım attım. O an, etrafımızda
süzülen kuşların cıvıltısı ve hafif bir rüzgarın getirdiği
ferahlık, anı daha da özel kılıyordu.
"roj baş dayë"
Ma mêê te nehat keça min? "
( Kocan gelmedi mi kızım)
" Yine Zümra nin peşindedir dayê gözünün beni
gördüğümü var"
zêde neke "
(Haddini aşma)
Söylediği şeye başımı sallayıp onayladıktan sonra
sofraya oturduk.
Karnımı doyurduktan sonra odama çıkmak
üzeriyken dayê bana dönüp konuştu.
" Hamamı hazır et zilan hamama giricem
" Hemen hazırlıyorum dayê "
Hamama girmesi için hamamı hazır ettim. Kıvrımlı
taşların üzerinde, sIcak buhar yükselirken, ortamda bir
rahatlık hissi yayılıyordu.
Su sesi, zihnimi dinginleştiriyor ve bu anın
huzurunu daha da artırıyordu.
Dayê'nin hamama girmesi için her şeyi
düzenlerken, dikkatlice sıcak suyu doldurdum.
Hemen ardından havluları ve sabunları
yerleştirdim. Ortamı hoş bir koku sararken, içimdeki
heyecan da artıyordu.
Dayê'nin hamamda geçireceği zamanı, onun için
bir dinlenme ve yenilenme anı olarak görmek
istiyordum.Hamamin kapısını açtığımda, sıcak hava
içeri doldu.
"Her şey hazır dayệ"
Başını sallayıp onayladıktan sonra hamama girdi.
Kapının kapanmasıyla birlikte, sIcak havanın içeri
dolmasıyla birlikte bir rahatlık hissi yayıldı.
Dayê, hamamın serin taşlarına ayak basarken,
yüzündeki gülümseme daha da belirginleşti.
Bervan öldükten sonra arkamdan duracak tek kişi
o olduğu için ona iyi davranmak zorundaydım.
Hayatımda yeni bir döneme girmiştim ve bu geçişin
zorluklarıyla yüzleşmek zorundaydım.
Bervan'ın yokluğu, belirsizlik ve boşluk hissi
yaratıyordu; ancak onun yerini dolduracak olan dayê, bu süreçte benim için önemli bir destek olabilirdi.
Yaklaşık bir saat sonra hamamdan çıktı odasına
gidince bende kendi odama çiktım, Odaya girdiğinde
ben de kendi odama çıktım.
içerideki sessizlik, ruhumda bir dinginlik oluşturdu.
Duvardaki pencereden gelen hafif işık, odamı
aydınlatıyor, huzurlu bir atmosfer yaratıyordu.
Karnımdaki hafif sancı geçmiş gibiydi. Yatağa
uzanıp gecenin yorgunluğunu atmak için uyudum.
Yumuşak yastığın sıcaklığı, başımı serin bir yerde
dinlendirmek gibiydi. Gözlerimi kapattığım an,
vücudumun tüm gerginliğinin yavaşça kaybolduğunu
hissettim.
Bedenimdeki yorgunluk, zihnimi de ele geçirirken,
derin bir uykuya dalmak istiyordum.
Beş on dakika geçmeden uykuya dalmıştım. Kaç
saat uyudum bilmiyorum ama dayênin sesiyle
yatağımdan kalktım.
Akşam ezanı çoktan okunmuştu, kendime gelince
hemen aşağıya indim.
" Gelin kısmı bu saate kadar uyur mu zilan bu
konağın kuraları vardır."
" Afet dayê yorgun düşmüşüm "
" Beşik mi salladın ne yorgunluğu"
Bırak şimdi bunları hanım ağalık senin hakkındır
ama önce kocana karlık yap"
"Dayê ağam beni görmüyor ki Zümra ortadan
kalkmadan hanım ağalık işi zor"
Biz bunları konuşurken bervan ağanın sesiyle
irkildim. kendine karşı asi olunca yüzüme indirdiği
toktla yere yapıştim.
Bervan'dan
Zilan'ın bakışlarında bir öfke, bir meydan okuma
vardı. Yine de, bu bana hiçbir şey ifade etmiyordu.
Zilan'ın hissettikleri, öfkesi ya da ne düşündüğü..
Bunlar benim için tamamen gereksiz ayrıntılar. Ona
bakarken, yüzümde en ufak bir ifade değişikliği dahi
olmadı.
"Beni gerçekten karın olarak görmüyorsun, değil
mi?"
i neredeyse yalvarırcasına bir tona bürünmüştü.
Bir anlığına, onun bu beklentisinin neden bu kadar
acizce olduğunu düşündüm. Ama ilgilenmedim. Onu
hiçbir zaman karım olarak görmedim, asla da
göremeyecektim.
"Zilan, sen burda sadece fazlalıksın değil zümranın
yerini alamak adını dahi anamasın haddini de yerini de
bil bu size son uyarım yoksa kendini babanın kapısının
önünde bulursun .Sen buradasın çünkü olmak
zorundasın. Benim için hepsi bu. Duygusal bir bağ
arıyorsan, yanlış adrestesin."
Onun gözlerinde beliren acı beni rahatsız etmedi.
Zilan, benim hayatımda sadece bir zorunluluktu; hiçbir
şeyi değiştirmeye niyetim yoktu. İkimiz de bu sınırları
bilmek zorundaydık, aksi halde bu düzen yerle bir olurdu.
Zilan, kendini toparlamak için derin bir nefes aldıi.
Yüzündeki kırgınlık ve öfke gitgide yoğunlaşırken, bana
bir adım daha yaklaştı.
"Ben bir zorunluluk değilim, ağam,benim de bir
varliğım, bir yerim var. Beni böyle hiçe sayamazsin."
Bu sözleri duyduğumda içimde yükselen öfke,
Sinırlarını zorladı. Onun meydan okuyan bakışları
sabrımı taşırdı.
Bir an bile düşünmeden, elim kendiliğinden kalktı
ve yüzüne sert bir tokat indirdim. Tokadımın etkisiyle
sendeleyip yere yığıldı; avluda ağır bir sessizlik oluştu.
Yerde, yüzündeki şok ve acıyla bana baktı.
Gözlerinde beliren o kırgınlık ve öfke karışımı, benim
için hiçbir şey ifade etmiyordu. Öfkem dinmek
bilmezken, soğukkanlı bir tavırla üstüne eğildim.
"Senin varlığın benimle sınırlı, Zilan. Kendini daha
fazla önemseme. Bu, sadece bir uyarıydı."
Yerdeki bakışlarını benden ayırmıyordu. Gözlerinde
bir kırılganlıkla birlikte, hırçın bir kararlılık da vardı; ama
benim gözümde bu, sadece bir inat belirtisiydi.
"Dayê büyüğümsün atamsın ama bir daha karşıma
böyle bir şeyle çıkarsa yemin olsun kendi ellerimle
alırım canını"
" Cahildir kuremin büyüklük sende kalsın bir daha
ağzını dahi açmaz"
"Bu size son uyarım dayê Zümra bu konağa
gelecek olurda biriniz ona
karşı bir hata yaparsa ölüm emrini veririm"
Dayê, gözlerini kaçırarak, yüzünde bir endişe
belirdi. Biliyorum, bu sözlerim onu korkutuyordu, ama
içimdeki kararlılık daha baskın bir duygu haline
gelmişti.
Yavaşça arkamı döndüm ve avludan çıkarken,
geride bıraktığım karamsar bakışlar, beni hiç etkilemedi.
Zümra'nın konağa gelmesi gerekiyordu, ve bu
gereklilik, tüm diğer kaygıların önündeydi. Duygularını,
korkularını ya da itirazlarını bir kenara atmalıydı. Benim
dünyamda, sadece Zümra var.
Elimden bir kaza çıkmasın iye kendimi avludan
dışarı attım seyyid 'in avlunun kapısının önüne çektiği
aracın direksiyonuna geçtim.
Ben kullansaydım ağam"
ellim kolum bağlı oturacak halim olmadığı için
kaşımla yan koltuğu işaret ettim. Olanları bildiği için
arkadaşım lafımı ikiletmeden oturdu.
Buranın insanları akşam ezanından sonra evlerine
çekildiği için yollar boştu, bende bu boşlukta Allah ne
verdiyse gaza bastım.
Zırhlı arazi aracı, hantal gövdesi yüzünden
istediğim hızı yapamıyordum.
Bu sinirle nereye gideceğimi bilmiyordum ama
aklıma ilk gelen Dizdar'ın salonunun yanındaki
bekâr evine direksiyonumu çevirdim.
Arabanın gürültüsünden geldiğimi anlamış olacak
ki daha kapının önüne varmadan dışarı çıktı.
Arabadan indiğimizi görünce sevinmiş
gözüküyordu.
" Ooo ağam iki karında seni koynuna almayınca
yanıma mı geldin niyeti iyice bozdun ağam"
İşe yarayacağını bilsem, ağzının üzerine iki tane
geçireceğim ama kafasını kırsam bile yine düzelmez.
Onu azarlayacak takatim bile yoktu, bir şey
demeden salonun önüne atığı sandalyeye oturdum.
Derin bir nefes alıp gözlerimi kapattım kafamı
geriye yaslayıp ellerimi saçlarımın arasına geçirip
çekiştirdim.
" Ohoo hayırdır abi ne bu hal iyi görünmüyorsun"
Yeni mi anladın teres
" Ben bir meze hazırlım sana anca kendine getirir
seni "
Her zaman hazır olan şişelerini almak için evine
gitti, bir koruma misali gerçi öyleydi elleri arkasında
bağlı tepemde dikilen Seyyide döndüm.
"Geç otur ne bekliyorsun lan?"
" Ağam ne olur ne olmaz vaziyet almakta fayda var "
Ben sabrım bittikçe herhes sinirimi tepeme
çıkarıyordu, kimse rahatsız olmasın diye ellimi yumruk
yapıp dişlerimi sıka sika konuştum.
" Biz nerdeyiz lan?"
Sanki normal bir şey sormuşum gibi konuştu.
" Dizdarın mekanındayız ağam"
"Dizdar kim? Seyidd"
"Bozdağlıların küçük oğlu"
Aşiret işlerini dört abisi yönettiği için bizim terese
para yiyip itlik yapmak düşmüştü.
Ama Muhittin de misafirne pusu atmayı g... tü
yiyecek adam anasının karnından doğmamıştı.
Seyidd ne demek istediğimi anlamış olacak ki
tetikte durmayı bıraktı, oturmak için son bir davetimi
bekliyordu.
Yanımda duran boş sandalyeyi ellimle itip
oturmasını işaret ettim.
Dizdar ellinde önce çaylarla geldi ben ondan
çilingir sofrası beklerken kaçak çayla gelmişti.
Seyyid in hala mesafeli olması iyice sinirimi
bozmuştu. Bu hali dizdarın dikkatini de çekmiş olacak
ki dayanamayıp konuştu.
" iç lan iç içine zehir koymadım"
" Estağfurullah ağam"
Saygı iyidir otoriterini sağlamlaştırır
ama bu
adamın ki beni çileden çıkarıyordu.
"Lan nerem ağa benim?"
Karısı öldükten sonra hayatan iyice uzaklaşmış
içine kapanmıştı ama yineden herşeyin üstesinden
gelen biri.
"Hadi ben sevdiğim kadın tarafından hiç
sarılıyorum da kafam bozuk, peki sana ne oldu ağam iki
karınıda koynuna giremedin mi?"
Elimdeki çay bardağını masaya çarpıp öfkeyle
yüzüne baktım.
"Bir daha iki karın muhabbeti açarsan günah
benden gitti"
"Tamam tamanm sustum derdin ne o zaman anlat ki
bende anlatım"
Zevzekliği birakıp ciddi konuşunca dikkatle ona
odaklandım.
Sana ne oldu "
"Elif aldanoğlu yaktı yüreğimi
Söylediği şeyle dikkat kesilip onu dinlemeye
başladık seyidd bile .
"O ne demek lan ne yaptı sana? "
Ben evlenecek adam değilmişim "
Aslında söylediği şeye gülerdim ama yeninden
sevdalanması koskoca adamı çökertmişti. Belliki
aldanoğllarından çekeceğimiz var.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 46.2k Okunma |
2.31k Oy |
0 Takip |
59 Bölümlü Kitap |