Bervan Ağa akşam vakti yanıma geldiğine göre
sıkıntısı büyüktü. Her zamanki gibi soğukkanlı
görünmeye çalışsa da yüzündeki sert çizgiler,
gözlerindeki gölgeler bu kez sağlayamadığı bir yükün
Kan davası, berdel, kuma... Derken, kardeşimin
hayatı böylece karnmakarışık bir yola sürüklenmişti.
Bir zamanlar hayalleriyle, umutlarıyla dolu olan o
bakışları, şimdi öfke ve kederin gölgesinde
Kendisi değilmiş gibi davranıyor, hayatın önüne
serdiği zorluklarla adeta bir yabancı gibi yüzleşiyordu.
Salonumun önündeki sandalyeye oturmuş, gözleri
bende meze bekleyen kardeşime kaçak çay uzattım.
Bardaktaki koyu çay, gece kadar karanlıktı; tıpkı
içinde biriktirdiğimiz meseleler gibi.
"Ee ağam meze getiricem dedim ama elde bu var
şimdilik gerçi senin niyetin başka ama
'Bu satte geldiğine göre benle işin var ya da beni
ağzımı burnumu dağıtır diye düşündüm,
yüzüme bile bakmadan çayından bir yudum daha aldı.
Sessizlik, söylediğim sözü havada asılı bıraktı.
Cevap vermedi, sanki lafımı duymamış gibi, gözleri
Bir anlığına içindeki sıkıntının ne kadar derin olduğunu anladım; şakalaşmalar, laf dokundurmalar
bile bir duvar gibi aramızda durmuştu.
Sohbet, nmuhabbet derken zaman akıp gidiyordu.
Bervan Ağa'nın yüzündeki kasvet biraz olsun dağlır
gibi olmuştu, hatta birkaç kez hafifçe gülümsedi bile.
Tam eski günlerin sıcaklığına kavuşmuşken,
Zümra yengemin konağa gittiğini duyunca bir
Bervan apar topar gidince, ben de kalan çay
bardaklarını, tabakları topladım, masayı düzelttim.
Onunla konuşmalarımız kafamda yankılanıyor,
yüzündeki o kaygılı ifade gözümün önünden
gitmiyordu. Sonunda işleri toparlayıp derin bir nefes
aldım ve konağın yolunu tuttum.
Konağın önüne geldiğimde, gözlerim karşımdaki
kişiyi seçince bir an dona kaldım. Hayal bile
Hiç ummadığım, o kişiyle burun buruna gelmiştim.
Göz göze geldik, bir an ikimiz de sessiz kaldık.
Sanki zamanda bir boşluk açılmış, geçmişle bugün
Yüzündeki ifade sertti, ama bakışlarında belli
" Burda ne işin var avukat hanım"
" Kusura bakma yeğenimi görmek için senden izin
almayı unuttum bir dahakine hatırlar Dizdar ağa"
" Öfkeni benden çıkarma pişman olursun sonra"
" Ne yaparsın yaa kardeşim dediğin şe... siz gibi
" Yok ben direk nikahıma alırım"
"Uzak dur benden kimi alıyorsan al nikahına ağa
" Haber saklıcam babana nikahıma alıcam seni"
" Çok beklersin sen daha anca rüyanda"
" Rüyamda seni nasıl gördüğümü bir bilsen Elif
aldanoğlu artık bir bozdağlı olmaya hazırlan"
"Senin gevezeliklerin uğraşacak değilim
hayallerinle baş başa bırakıyorum seni"
Elifi sinirlendirmek hoşuma gitmişti. Yüzünde
beliren o inatçı bakış, dudaklarının kenarındaki belli
belirsiz öfke çizgileri... Her seferinde bana meydan
okuyuşunu izlemek, beni gülümsetiyordu.
Ama bu kez işin şaka kaldırır yanı yoktu; dediğimi
yapmaya kararlıydım. Nikahıma alacağım dediysem
Elif her ne kadar karşı çıksa, dirense de, içimde bir
his vardı; zamanla benim dediğimi kabul edecekti.
O sert kabuğun altında, bir umut, bir teslimiyet
saklı olduğunu biliyordum. Ve ben de, en az onun kadar
inatçıydım. Gözlerimi kararmıştım, bu yoldan dönmemeye
Elif arabasına binip hızla uzaklaştıktan sonra, ben
de konağın içine girdim. Kapıyı kapatırken, içeriden
huzursuzca ama sakin bir şekilde oturuyorlardı.
Herkesin yüzünde bir gerginlik vardı, sanki
bekledikleri bir şey ya da bir açıklama vardı.
Avlunun köşesinde, babam elindeki tütünle
sessizce daldığı düşüncelerden sıyrılmaya çalışıyordu.
Annem ise ellerini birbirine kenetlemiş, gözleriyle
ne olacağını kestirmeye çalışıyordu. Diğerleri de ya bir
köşeye yaslanmış, ya da birbirine fısıldıyordu.
Gözleri üzerimde, bir şeyler söylememi bekliyor
gibiydiler. Ama ben, Elif'in gidişini, ona dair kararlı
adımlarımı hâlâ kafamda tartıyordum.
Bu sessiz bakışmaların da bir anlamı olduğunu
biliyordum, ama şu anda neyi konuşacağımı
"Hayırdır cenaze mi çıktı ne bu haliniz ?"
" Bir şey olduğu yok yüzünü gören cennetlik dizdar
İşlerim vardı abi bu arada, az önce çıkan Elif
" Nikahıma alıcam ne demek dizdar "
" Gidip isteyin demek dayê Allah'ın emriyle isteyin"
"Bana Elif'i isteyin," dediğim an, avluda bir anda
sessizlik bozuldu. Sözlerim havada asılı kaldı ve bir an
için herkes birbirine bakarak ne diyeceğini, ne
Sonra, birden avlu içinde sesler yükselmeye
başladı. Birkaç kişi şaşkınlıkla bağırdı, kimisi mırıldandı,
kimisi de yerinden fırlayıp bana yaklaştı.
Hemen ardından, annemden, ve diğer kadınlardan
zilgıtlar yükseldi. O an, kadim gelenekler, baskılar, bir
yanda da isyanlar arasında, avlu adeta bir karmaşaya
Herkes bir şeyler söylüyor, birbirinin sözünü
kesiyor, tepki gösteriyordu. Kimisi duyduğu öfkeyi
bastıiramazken, kimisi de büyük bir şaşkınlıkla bana
Bütün bu hengâmede, ben bir adım daha attım,
Elifi almak konusunda kararlılığımda hiç bir değişiklik
olmadiğını, kimseyi dinlemeye niyetim olmadığını net
Yüreğimdeki yangın, geçmişin izleriyle daha da
körüklenmişti. Her hatırlayışımda içimdeki öfke dalga
Bervan Ağa'nın beni kovduğu gün gözümün
önünden gitmiyordu; o gün, o soğuk bakışları, acımasız
Sanki artık onun gözünde bir yabancıydım. Ve
şimdi, aynı adam, gururunu bir kenara bırakıp benim
yanımda kalmam için neredeyse yalvarıyordu. Ama işte,
"Yanımda kal," dedi, sesi titrek ve derin bir
Ona döndüm, gözlerinin içine baktım. Her kelimesi,
daha önce işittiğim o sert sözleri hatırlatıyordu bana.
"Şimdi mi aklın başına geldi, Bervan Ağa? O gün, beni bu kapıdan kovarken düşünmedin mi bunları?"
Bervan Ağa sustu, gözleri yerdeydi. Ama
suskunluğu, bir zanmanlar bana verdiği acıyı dindirmeye
Bervan Ağa'nın gözleri yerde, yüzü ise mahcuptu.
O güçlü, mağrur adamı bu hâlde görmek belki bir
Ama ben, içimdeki yangının alevlerinde onun
Gözlerimi ondan kaçırdım, içimden yükselen tüm o
kırgınlık ve öfkeyle dudaklarımı sıkıca kapattım.
Bir süre sessiz kaldık. Konakta her şey sanki
durmuştu; yalnızca kalp atışlarımın yankısı
kulaklarımda çınlıyordu. Bu, eski Bervan Ağa olamazdı.
0, her zaman istediğini elde eden, sert ve sarsılmaz
biriydi. Şimdi ise karşımda, pişmanlıkla başını eğmiş,
bana bakmaya bile cesaret edemeyen bir adam
"Ne söylememi bekliyorsun, Bervan Ağa?" dedim,
sesim soğuk ve mesafeliydi. "Beni burada tutacak,
geçmişi unutturacak neyin var?"
Başını kaldırdı, gözlerindeki yaşanmışlıklarla dolu
derin ifadeyi ilk kez bu kadar net görüyordum.
içimde bir şeyler titredi, ama çabucak susturdum o
sesi.
"Kaybetmekten korktuğun şey ben değilim, Bervan
Ağa. Senin gururun, senin itibarın. Seni bu kadar
Sözlerim onu derinden yaraladı, bunu yüzünden
Ama artik acım yoktu ona. Geçmişteki yaralar beni
yeterince güçlü kılmıştı. Eğer bir adım atacaksam, bu
sefer yalnizca kendim için atacaktım.
Yaktın, yıktın, ezip geçtin bazen gurur yapmak
başarmak demek değilmiş ben bu hayatta yaşamaktan
çok ölmeyi istedim ama şimdi canim diyenin caninı
alacak hâle geldim çekil o yüzden sen yoluna ben
" Bana bak aldanoğlu sırf daha fazla üzülme diye
kolundan tutup getirmedim bu konağa seni ama şunu
unutma benim karımsın karnındaki de Arslanoğlu
aşiretinin varisi bu konağa kendin geldin asla çıkmasın
" ya benim ömrüm tükendi, yıllarim gitti, sürgün
edildim ama yinede başım dik yaşadım özgürce
uçarken sen benim göklere uçan kanadımı kırıp öküz ve
yetim bıraktın Bervan Arslanoğlu "
Bize yaşatıklarınızın bedelini ödedin sadece
" benim yaşadıklarım bedelini kim ödeyecek ağa
mi? hesap Vakti bana geldi mi kork benden şimdi
" istediğin yere git ama çocuğum benim yanımda
olucak doğduğu gün kokusunun almadan tekrar
" bu yüze iyi bak ağa gitin yolun sonu senin sonun
yokluğunla bir yanımda şimdi kimin koyuna girersen gir benim için yoksun"
Beş dakika önce ki adam gitti, yerine başkası geldi
âdeta ona söylediğim şeyler bu kadar mı deli ediyor
onu.
O benim onurumu, gururumu düşünmemişti ben de
" Madem öyle aldanoğlu yemin olsun ki
Bugün bu konakta kalıp göreceksin,
Söylediği şeyle donup kaldım sanki, ona her
diklenişim beni uçuruma sürüklüyordu. İçimde bir
boğulma hissi vardı, ne yapmam gerektiğini, nasıl
karşılık vereceğimi bilemiyordum.
O an, tüm gücümü toplasam da, kelimelerim
dudaklarımdan dökülmeden önce kayboluyordu.
Ona her yaklaşışımda, bir adım daha karanlığa
düşüyordum, ama bir yandan da içimde bir umut vardı,
belki her şey biterse rahatlarım diye düşündüm.
Ama bu gece farklıydı, bir şeyler değişiyordu.
Gözlerindeki o sert ifadeyi, daha önce hiç görmediğim
Her hareketi, her sözü, bir tehdit gibiydi; ama belki
de bu tehdit, gerçeği görmek için bir fırsattı. Bir an,
içimdeki korkuyu yenip, ona bir adım daha yaklaşmayı
Öfkeyle yüzüne tokat indirmemle yumruğunu sıkıp
duvara yumruk attı. Kolumdan tuttuğu gibi, odaya götürmek için merdivenlere yöneldi.
Adımlarını duvarda yankılanan tekme sesleri takip
ediyordu, her bir adımda korkum biraz daha
Sesimi çıkaramıyordum, sadece peşinden
sürüklendim. Onun güçlü tutuşu, sanki tüm
Merdivenlere adım attikça, içimde bir şeyler
kırılıyordu. Çiğlık atmak, direnmeyi denemek istedim
ama kelimeler dudaklarımda donakaldı.
O kadar sert bir şekilde beni tutuyordu ki, tek bir
hareketimle daha da sertleşeceğinden korkuyordum.
Sadece onun yönlendirdiği yere, bilinçsizce gitmek
Odaya vardığımızda, kapı hızlıca kapandı ve içeriye
o yoğun sessizlik yayıldı. Sanki zaman donmuştu, her
şey ağırlaşıyor, her saniye daha da zorlaşıyordu.
Ne olacağını bilmeden, bir adım daha atmaya
Sanki zaman donmuştu, her şey ağırlaşıyor, her
saniye daha da zorlaşıyordu. Ne olacağını bilmeden, bir
adım daha atmaya cesaret edemedim.
O an, nefesim daralmaya başladı, sanki her şeyin
sonu yaklaşıyordu. Gözlerindeki öfke, bana ne kadar
uzak olduğumu hissettiriyordu.
Beni tutmaya devam etti, bir an için onun elinden
kurtulmak istedim ama vücudum buna izin vermedi.
Her şey o kadar karmaşık hale gelmişti ki, tek bir yanlış adımın felâkete yol açacağını emindim. Sadece bir an her şeyin geçmesini diledim.
" Ne istiyorsun benden Arslanoğlu"
" bu gece burdasın Zilanı koynuma almamı istedin
" Kalıcaksın göreceksin aldanoğlu madem evimde
artık koynumda da olucak Zilan "
gözlerinden ateş fışkırıyordu. Söylediği sözler,
ruhumda bir iz bırakırken, vücudumun her köşesinde bir
Ardından, hiç tereddüt etmeden odanın kapısını
sertçe çarptı ve kilit sesini duydum. O an, içimde bir
Kapı ardında kalan tek ses, kalbimin çırpınışıydı.
Yalnızdım. Havası bile daraltıcıydı. içimdeki boşluk,
her geçen saniye daha da derinleşiyordu.
Ne olduğunu anlamadan, sadece oradaydım, kilitli
odada, her geçen dakika korkunun ve çaresizliğin daha
Ama bir yandan da, ne olursa olsun bir çıkış yolu
arıyordum. Bu gece bitmeyecekti. Her ne kadar duvarlar
üzerime çökse de, içimde bir umut kırıntısı kalmamıştı.
Bir yalnızlık var, gözlerimde derin,
Öksüz, yetim, bir ruhun çığlığı gibi.
Her adımda kaybolur, her adımda kaybederim,
Sürgünüm ben, bu dünyada izinsizim.
Zaman akıp gider, hıçkırıkla geçer,
Kalbimde kırık dökük anılar yazar,
Bir isyan gibi yükselir, yavaşça sus
Geceyi sarar karanlık, ruhumu soyar,
Bir yetim gibiyim, evsiz ve savunmasIz.
Beni terk etmiş her şey, yıkık dökük bir ev,
Yalnızlık, en sadık dostum, en derin, en sevgi.
Öksüz bir çığlık yükselir sessizlikte,
Duymaz kimse, kaybolur her izimde.
Bir yabancı gibi, sürgün bu dünyada,
Yanlızım, ama her zaman bir adım önde.
sürgünüm ben, ruhumda fırtınalar,
Yalnızlıkla sarar beni her zaman yaralar.
Bir yol var, belki de kaybolmuş bir yol,
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
43.55k Okunma |
2.16k Oy |
0 Takip |
59 Bölümlü Kitap |