49. Bölüm

49. ASLANIN EŞİ DE ASLANDIR

Mavi Yazar
maviyazarr

 

 

Yeni bölüm geçmeden önce ufak bir açıklamam olucak arkadaşlar sürgün kitap ını tamamladıktan sonra bütün yazdığım kitapları kaldırmaya karar verdim boşa çaba benim ki bir çok uygulamada yayınlıyorum ama inanın yoruldum sabretmek istesem de artık yazma hefesim kalmadı ne yazık ki kötü mü yazıyorum yanlışım mı var beklentilerinizi mi karşılayamıyorum bilmiyorum sürgün de bu kadar ilerlediğim için tamamlaya çalışıyorum normalde her gün bölüm atmaya çalışırdım dediğim gibi hefesim kalmadı ne yazık ki nerde yanlış yapıyorum bilmiyorum ilk defa bir şey için mücadele etmekten ve sabretmekten yoruldum daha fazla uzutmadan yeni bölüm le sizleri başbaşa bırakıyorum 😊

Yeni bölüm sizlerle keyifli Okumalar ♥️

 

 

 

 

 

 

 

 

Bervan'dan

 

Kahramanın söylediği şeyle Vücudum kaskatı

kesildi. Nasıl cesaret etti? Nasıl benim nikâhımdayken

başka birinin altina yatar? Üstelik... üstelik bir de çocuk

peydahlamış!

Elimi yumruk yapıp bir an bile düşünmeden

yataktan kalktım. Öfkem beni kontrol ediyordu, tüm

bedeni sarsan bir enerjiyle yumruğumu kahramanın

yüzüne indirdim. Güçlü gövdesi darbeyle sarsıldı, birkaç

adım geriye sendeledi. O an için zafer duygusuyla

dolmuş gibi hissettim, ama bu his sadece bir an sürdü.

Başını yavaşça bana doğru çevirdi. Gözlerinde

sinirle karışık şaşkınlık vardı, dudakları öfkeyle

büzülmüştü. Sert yüz hatları daha da belirginleşmişti.

Bir an durup nefesini topladıi, sonra kararlı ve tehditkâr

bir adım atarak aradaki mesafeyi kapattı.

"Sen ne yapmaya çalışıyorsun?" diye gürledi. Sesi

bir tokat gibi çarptı yüzüme, kelimeleri odada

yankılandı. "Bu kadarına da cesaret ediyorsun, öyle

mi?"

Sinirden yumruğunu sıkmış, elindeki damarlar iyice

belirginleşmişti. Şakakları zonkluyor, her an patlamaya

hazır bir volkan gibi görünüyordu.

Ofkesini bastıiramıyor, bakışlarındaki ateş bir an

olsun sönmüyordu.

"Öfkene veriyorum, Bervan," dedi, sesi tehditkâr bir

alayla titriyordu.

"Ama bir şeyi netleştirelim. Metresini ben sikip hamile brakmadım! Eğer bir daha bana yumruk

atacaksan, karşılığını fazlasıyla alırsın!"

Sözleri havayı keskin bir biçak gibi yararken, kan

beynime siçradı. O an mantik ya da sağduyudan eser

kalmamıştı.

Derin bir nefes alıp öne çıktım, gözlerimi onunkilere

kilitleyerek tükürür gibi konuştum:

"Sen ne dediğinin farkında misıin, Kahraman?

Namusunmdaki kadın hakkında ne söylediğini biliyor

musun?O benim karım! Onun hakkında böyle

konuşmaya cüret etmen kim olduğunu unuttuğunun

kanıtı!"

Sinirle bağırdı, sesindeki titreme öfkesiyle

birleşmişti. Gözlerini dikti, sanki tüm kontrolünü

kaybetmiş gibiydi.

"Lan piç! Ben senin hayatını kurtarıyorum, üstelik

bunu yapanları buluyorum! Metresini siktiler diye

bana yumruk atıyorsun! Senin derdin ne lan?"

Sözleri beynimde yankılanıyordu, ama ona

aldıracak halim yoktu. Öfkem onu bastıracak kadar

büyüktü. ileriye bir adım daha atarak sesimi yükselttim.

"Kahraman, deli etme beni! Zümra'nın yanına çıkar

beni, Zilan orospusunu da getir buraya! Artik bu

saçmaliğa bir son vereceğim!"

Gözleri daha da kısıldı, damarları neredeyse

patlayacak gibiydi. Yumruklarını sikti ve dişlerinin

arasından öfkeyle tisladı:

"Ulan, bana attığın bu yumruğu sana

yedirmezsem... Senin metresini de siksinler!"

Aramızdaki hava artık zehir gibiydi. Ama beni daha

fazla dinlemeye niyeti yoktu. Öfkeyle döndü, kapıyı

çarpıp odadan çıktı. Gidişini izlerken yalnızca içimdeki

yangının büyüdüğünü hissediyordum.

Sonraki anlarda doktorlar yanımda belirdi.

bedenimdeki yarayı kontrol ettiler. Bir süre sonra beni

servise aldılar.

Kahramandan beni Zümra'nın odasına aldırmasını

istemiştim, ama o beni yanı başındaki odaya aldırmiştı.

O kadar yakınımdaydı ki nefes alışını bile

hissedebiliyordum, ama yine de odasina girecek

cesareti bulamıyordum. lçimde kopan fırtınalara

rağmen, ona yüzleşmek için gereken gücü

toparlayamıyordum.

Ölmediğimi ve uyandığımı duyan aşiret liderleri

hastaneye gelmişti. Her şey sakin bir şekilde ilerliyordu,

en azindan görünürde.

Ancak bu sakinlik firtina öncesi sessizlik gibiydi;

bir adım yanlış atılsa her şey alev alabilirdi.

İsteğim üzerine Berfin, Zilan't hastanenin deposuna

kapatmıştı. O kadın hâlâ tehdit unsuru olarak burada bir

yerlerdeydi.

Her şeyin bu kadar çetrefilli hale gelmesine sebep

olan kişinin ne yapacağını bilmeden beklemek

sinirlerimi daha da geriyordu. Ancak, şimdi başka bir

şey daha vardı: Zümra...

Onunla yüzleşmek zorunda olduğumu biliyordum,

ama nasıl yapacağımı bilmiyordum.

Zümra'ya bir adım atabilmek için önce kendi

içimdeki kaosu susturmam gerekiyordu. Ama bunu

nasıl başaracağımı hâlâ bilmiyordum.

Ben düşünceler içinde dönüp dururken, kapı aniden

açıldı. Kahraman içeri girdi; bakışları sert, adımları

kararlıydı. Odaya yayılan varlığı, havayı bir anda

ağırlaştırdı.

Hemen ardından, Dizdar da odaya girdi. Onun

duruşu, Kahraman'in öfkesinin tam tersiydi; daha sakin

ama bir o kadar da tetikteydi.

Kahraman, beni baştan ayağa süzdü. Gözlerinde

hala sönmemiş bir öfke kıvılcımı vardı. Ellerini iki

yanına sikarak odanın ortasında durdu, bir şey

söylemek için ağzını açacak gibi oldu ama duraksadı.

Dizdar ise sessizce bir köşede kalmayı tercih etti,

gözlerini üzerime dikerek olan biteni değerlendiren bir

aslan gibi sessizce izliyordu.

"Beni karımın odasına neden almadın lan piç?" diye

bağırdım, öfkem her geçen saniye daha da büyüyordu.

Her kelime, her bakış bana daha fazla işkence ediyordu.

Kahraman, hiç tereddüt etmeden cevap verdi:

"Valla kusura bakma Bervan ağa, Zümra yenge

acımadan kafama sıkar. Bunu göze alamam, ölmek için

hala çok gencim."

içimden bir şeyler patlamak üzereydi. "Ulan, sen

beni deli et diye mi geldin İstanbul'dan?"

dedim, adeta çığlık atacak gibi.

Yıllardır yaşadığım her türlü acıya rağmen bu adam

beni tükürükle bile aşağılıyordu.

Kahraman soğukkanlılıkla cevap verdi: "Sen beni

çağırdın. Sicak yatağımı bırakıp senin metresinin

pislikleriyle uğraşıyorum."

Bu adam beni ciddi anlamda sinirlendiriyordu, öyle

ki ağzımi açmaya fırsatım bile olmadan Dizdar lafa

girdi.

"Metres diyip durma, nikahlı karısı."

Dizdar'ın bu şekilde konuştuğu anda, ne kadar

umursamaz olduğunu fark ettim. Görünüşe göre son

gelişmelerden haberi yoktu.

İcla tekrar baba evine dönmüştü ve onunla

uğraşırken yanımda olma fırsatım olmamıştı.

Kahraman kaşlarını çattı ve derin birkaç nefes aldı,

sonra Dizdar'a döndü.

"Lan, siktirtme şimdi. Karısını imam nikahı altına

alıp, metresi iki de bir karısı diyip savunma o

orusbuyu."

Dizdar'in tavrı sertleşti. "Lafını tart konuş,

Kahraman. Karşında emrindeki adam yok."

Kahraman, her kelimesiyle öfkesini ve tehditlerini

yayıyor, odayı zehirli bir atmosferle dolduruyordu.

"Bana bak Dizdar ağa, aklını kim sikti bilmiyorum

ama tek bildiğim, zihniyetin boş. Karısı dediğin kadın,

karnında başka birinin piçi taşıyor. Bervan'ı öldürmeye

çalışanın öz amcasınin oğlu olduğu, orusbu çocuğu

hiçbir yerde yok ama bulursam kızı yaşındakine göz

koyduğu için, onun ecdadını sikip,

sonra Bervan'a

vereceğim."

Bunlar sadece birer tehdit değildi, içindeki tüm öfke

ve nefreti yansıtan kelimelerdi. Odaya yayılan gerilim,

sanki her an patlayacak bir bomba gibiydi.

Kahraman'in bu söylediklerini yapacağına hię

şüphem yoktu. O, yer altınin en büyük mafyasının

lideriydi, kimse ona karşı koyamazdı.

Gücü ve etkisi her geçen gün daha da büyüyordu,

ama o aynı zamanda deli bir hoyrattı; kendi yolunda

hiçbir engel tanımaz, herkesin içinden geçerdi.

Gözlerinde parlayan o amansız hirs ve korkutucu

kararlılık, her an her şeyi yerle bir edebilecek bir gücün

işaretiydi.

Her ne kadar kendini kontrol ediyor gibi görünse

de, derinlerde bir yerlerde bir volkan gibi patlamaya

hazırdı. Onunla karşılaşmak, işlerin olduğu gibi devam

etmesi demekti.

insanlar ona sırtinı dönüp gitmeye cesaret

edemediği gibi, karşıIsina dikilmek de intihara davet

çıkarmak gibi bir şeydi.

Dizdar,şaşkın bir şekilde donup kaldı. Yüzünde. O

bilmediğimiz bir şeyi bildiği net bir şekilde belliydi.

"Ne demek kızı yaşındaki birine göz koydu?" diye

sordu, sesi hala şaşkın ve anlayışsız.

Kahraman, bir an duraksadı konuşmaya başladı.

"Bak Dizdar, beni Bervan'dan bu kadar kıskanma

anlıyorum, o karşı duyguların var. Ama kendini kontrol

et. Zümra yengeye ikinci bir kuma vakası olursan, senin

 

ecdadının içinden geçer."

"siktir lan piç "

hepimiz kahkahalarla güldük. Gülüşlerimiz odanın

havasını değiştirirken, kimse, bu kadar zevzek bir

adamın yer altının en büyük mafyasının lideri olduğuna

inanmazdı.

Sözleri ne kadar ağır olsa da, Kahraman'ın tavri ve

bu durumun absürtlüğü bizleri rahatlatmiş gibiydi.

Onun liderliğine, korkutucu güç ve tehditlerine

rağmen, her an bir parça komiklik vardi. O an, bu

adamın gücünü görmekle birlikte, her ne kadar

korkutucu olsa da aslında ne kadar sıradan olduğunu

biliyordum.

Sorduğum sorunun cevabın vermek için bir an

duraklayan Kahraman'in yüzü aniden ciddileşti.

Gözlerindeki değişim, bir şeylerin çok derin bir şekilde

değiştiğini hissediyordu.

"Ferhat Bozdağlı'nin karısı, Berivan Bozdağı."

Kahraman'ın bu ismi söylemesiyle birlikte, oda bir

anda sessizleşti. O an tüm hava değişmişti. Dizdar,

yüzünü buruşturup ağzından küfürler savurdu.

Sinirinden ne kadar kontrolsüz olduğunu

hissetmek, içimi bir buz gibi dondurdu.

Bir anda, Zümra'nın odasından silah sesi duyuldu.

0 ses o kadar ani ve sertti ki, kanım bir anda dondu.

Gözlerim genişledi ve kalbim hızla atmaya başladı.

Kahraman ise hiç şaşırmadan, yanağını kivirarak alaycı

bir sekilde konuştu:

"Aslan yengem, yine kimi vurdu?"

O an, onun alaycı tavrı ve gülümsemesi bile bana

bir şey ifade etmiyordu. Adrenalin ve korku içinde

odadan hızla çıkıp Zümra'nın odasına doğru koştum.

lçeri girdiğimde, Zümra amcasının oğluna silah

çekmiş ve bağırıyordu. Havadaki gerilim, kulaklarımda

yankı yaparken, ne olduğunu anlamaya çalışıyordum.

Zümra, amcasının oğlunun gözlerine hınçla bakıyor

ve ona ölümcül bir tehdit savuruyordu.

Zümram dediğim anda, silahını bana çevirdi.

Gözlerimde bir an panik olsa da, o an kim olduğunu fark

etti. Gözleri aniden değişti, ve hemen silahını Boran'a

çevirdi.

"Ne demek lan, icla babasınin evine gitti? Karının

qitmesine nasıl müsaade edersin?" dedi, sesi keskin ve

sinirli.

Boran, başını eğerek, çaresizlik içinde, "Bak vallahi

ben bir şey yapamadım abla, yardım et bana, Zümra

yeminle bir şey yapamadım ben," diyerek Elifin

arkasına saklanmaya çalışıyordu.

Zümra gözlerini Boran'dan ayırmadı, sert bir

şekilde cevap verdi: "Git, karını getir, gerekirse zorla

Boran."

Dizdar arka planda, rahatsız bir şekilde

homurdandı: "Ayıp oluyor ama yenge, ne demek zorla?

Benim evimde zorla kimse kizımızI alamaz."

Zümra'nın bakışları, hiç beklemediği şekilde daha

da sertleşti. "Sen ne konuşuyorsun Dizdar ağa? Deli

etme beni! Berdeli bozarım, Berivan'ı alır, Elif'le birlikte

yurt dışına gönderirim. Bir

daha Türkiye'ye dönmelerini yasaklarım," diyerek tehditlerini bir bir siraladı.

Dizdar, neye uğradığını şaşırmiş bir şekilde,

dudaklarını aralayarak sessiz kaldı.

Kahraman, odada bir kahkaha patlatarak, "Vallahi

yapar, akılli psikopatın teki, Dizdar" diyerek tekrar

güldü.

Herkesin yüzünde şaşkınlık vardı, ama Kahraman

için bu tür tehditler neredeyse siradan bir hal almıştı.

Zümra'nin arkasından ilerledim ve silahı hızla

aldım. O anda Zümra bana doğru dönüp gözlerimi fark

etti, ama geri başını çevirip borana baktı.

"Zümra Aldanoğlu'nun gelini baba evine döndü

dedirtmem. Git, al karını. İki saat içinde karşımda olun,"

dedi, sonra yatağına oturup, tüm bu hengameyi bir

kenara bırakarak derin bir nefes aldı.

"Herkes dışarı çıksın, Bervan ağayla hesaplaşma

vakti," diye ekledi, odadaki atmosferi daha da

sertleştirerek.

Herkes bir an için birbirine bakarak dışarı çıkmaya

başladı, ama ne olursa olsun, bugün her şey bir bir

kapanacaktı . Cihan'n bana gösterdiği videoyu

Kahraman'a vermiştim.

İki saat geçmeden odama geldiğinde, video

hakkında söyledikleri her şeyi alt üst etti. Videonun

montaj olduğunu söyledi ve sesler üzerinde de

oynamalar yapıldiğını anlatti. O an, her şeyin nasıl bir

tuzağa dönüştüğünü fark ettim.

Cihan, beni tuzağa düşürmek için her şeyin planını

yapmıştı. ve bunu da Zümra 'ya anlatıp tuzağa düştüğümü anlayacaktım.

 

 

_*_

 

Berfin'den

Kahraman odamdan çıktiktan sonra, ben de

arkasında kalakaldım. Söylediklerini tam olarak

anlayamamıştım, kafam karışıkti.

On dakika sonra doktor içeri girdi, serumum

bitmişti ve onu çıkardı. Birkaç ilaç verip, odadan çıktı.

Yarım saat sonra annem gelmişti.

Annemin yüzü solgun, gözleri kan çanağı gibiydi.

Yaşananlardan sonra böyle olması beni şaşırtmamıştı.

Bana sarılip biraz rahatladıktan sonra, yatağımın

yanındaki koltuğa oturdu.

Bir süre sessiz kaldık, sadece birbirimize

bakıyorduk. Annemin yüzündeki endişe, her geçen

dakika daha da belirginleşiyordu.

"lyi misin?"

diye sordu, sesi titrek ve zorlanarak çıkıyordu. Ben

de kafamı sallayıp.

"Evet, biraz başım ağrıyor ama iyiyim,"

dedim. Annem derin bir nefes alıp, başını iki elinin

arasına aldı, gözleri kapanmışti. Her şeyi sessizce

izledim, ama her şeyin nasıl olacağıni tam olarak

bilmeden.

"Abim nasıl, anne durumu nasıl?"

diye sordum. O anda Zilan içeri girdi, yüzü korku

doluydu ama bir o kadar da sinirliydi. Annem ayağa

kalkıp Zilan'a doğru yürüdü.

 

"Ne bu halin, keçe min?"

 

dedi. Zilan, "Zümra burada, dayê bu hastanede,"

diyince annem sinirden dişlerini sıkmaya başladı.

Annem bir hişımla dışarı çıktıi, korumalara "Zümra

burada, onu öldürün!"

diyen sesi yankılandıi. Zilan, yüzünde sinsi bir

gülüşle gülünce tepem atti.

"Amacın ne senin, Zilan?"

dedim, sesimdeki öfke barizdi. Zilan, alaycı bir

şekilde,

"Ne amacım olacak? Kocamı vuran kadın kendi

ayağıyla buraya gelmiş, cezasız kalamaz,"dedi.

Bu sözler iyice sinirimi bozmaya yetti. "Senin

haddine mi ona ceza vermeye kalkmak?"

dedim, sesim titriyordu

Beş dakika bile geçmeden kahraman annemin

kolumdan tutmuş bir şekilde içeri doğru savurdu

annem bağırip çağıriyordu annem

Kahrmana elini kaldırınca ellini havadan yakaladı.

" Bana bak buruşuk surat bir daha Zümra nin

odasının kapısının önünde dahi geçersen allah şahidim

olsun kardeşim bilğim adamin anası falan dinlemem

seni diri diri gömerim şimdi otur o Koca götünün üstüne"

diyip

Annemi tekrar savurdu

Bu yaptığıyla fazla ileri

gitmişti yerimden kalkıp

karşısında durdum çakır gibi gözleri sinirli kaşları çatık

bir şekilde duruyordu.

Sen Kendini ne saniyorsun anneme böyle

davranma hakkını kim verdi sana

" Zümrayı öldürme hakkını ona kim verdiyse o

verdi" diyince sinirden yüzüm seyirdi.

" Yaptiğı doğru olamaya bilir ama Zümra yengem

abimi vurdu bunun farkında mısın bilmiyorum

" Abin olacak o puşt metres tutmadan önce

düşünecekti bunu, ben olsam kafasına sıkardım

Sen abimin dostum dostu musun düşman mı

anlamadım "

" Dost acı söyler çocuk onun için anana sahip çık "

Haklısın kahraman abiii anneme sahip çıkarım .

Abi diyince kısık sesle küfür etti.

" Abini siksinler"

Daha sonra arkasını dönüp gitti dizdar abi bizi

ziyarete gelmişti abimin en yakın can dostuydu bende

kendimi iyice toparlamıştım.

Sabah saatlerinde kapının çalınması ile uykumdan

uyanmıştım etrafa baktıktan sonra annemin "gel"

demesiyle kahraman ve bir kaç kişi içeri girdi.

Zilan'ın yüzü bembeyaz olmuş korkudan titremeye

başlamıştı alın şunu diyip Zilan'ı kolundan tutup dışarı

çıkardılar.

Annem, "Bırakın gelinimi, gebe o!" diyince,

Kahraman anneme dönüp.

"Bervan uyandı, buruşuk ve bil bakalım Zilan'ın karnındaki kimin?" dediğinde göz bebeklerim yerinden

firlayacakmış gibi oldu.

"O nasıl laf, tabi Bervan'ın çocuğu. "

Kahraman, beli belirsiz bir şekilde gülüp.

"Yok, gelinim diye Yanında gezdirdiğin bu kadın

orospu Çıkti. Dilan hanım"

Annemin yüzü bembeyaz oldu, gözleri irileşti ve

vücudu bir anda çözüldü. Gözlerini kapatıp yere

düşmeden önce, son bir kez Zilan'a bakarak.

"Bunu nasıl yaparsınız?" diye mirıldandı. O an

nem bayıldiğında, etrafındaki herkesin sessizliği ve

şokuyla karşılaştım. O kadar sert bir darbe almıştı ki, ne

yapacağımizı bilemedik.

Zilan, dehşet içinde annemin düşmesine bakarak

yerinde kaskatı kesildi. Kahraman, annemin bayıldığını

fark etti ama hiç umursamadan ona dönüp.

"Bunu bekliyordum, bir şeyler olursa bayılmak' en

iyi çözüm," dedi. Sesi o kadar soğuktu ki, o an içimde

bir buz tabakası hissettim.

Annemin bayılmasının hemen ardından doktor

odadan çıkıp.

"Beyin kanaması geçirdi, acil ameliyata alıyoruz,"

demişti. O an dünyam başıma yikıldı.

Annemin gözlerinin önünde yaşadiğı bu dehşeti ve

bir anda bu kadar kötü durunma gelmesini hazmetmek

imkansızdı.

Ameliyatın ardından, yoğun bakıma alındığını

öğrendim, ama ben orada değildim. Zihnim annemin başında olmak, ona yardım etmek istiyordu, fakat işler

bu kadar karışmışken, Zilan'a dair hislerim de

birikiyordu.

Abim, annemin başına gelenleri öğrendikten sonra

iyice sinirlendi. Zilan'a karşı öfkesi daha da artti.

"Bu kadının yüzünden bunlari yaşıyoruz," diyerek,

onu hastanenin deposuna kapattı.

Kahraman, soğukkanlı bir şekilde Zilan't bu yere

hapsederken, ben kendimi artık tutamayacak gibi

hissediyordum. Zilan'in, annemi bu hale getirmesinin

bedelini ödemesi gerekiyordu.

Abimin isteği üzerine, ona bir şeyler yapmami

söyledi.

"Bunu sen halledersin," dedi. O an, Zilan'ın oraya

hapsedilmesinin ne kadar doğru olduğunu

sorgulamadan, inip onun yanına gitmek zorunda

hissettim.

Hamile olduğu için kimse bir şey yapmamıştı ama

ailem bu hale gelmişse, bunun bir bedeli olmalıydı.

Zilan'ın yüzünden, annem ve bütün ailem büyük bir

yara almişti.

Depoya indiğimde, Zilan'ı tek başına, korku içinde

titrerken buldum. Yüzündeki hüzün ve pişmanlık,

öfkemin önüne geçiyordu ama bu duyguyu bastırarak,

ona en özel işkencelerimi üzerimde denemek istedim.

Zilan'ın içinde bulunduğu durum, gözlerimin

önünde bir sis qibi dağılıyordu. Her bir hareketi, her bir

nefesi, bana daha da yaklaşıyordu. Ama bilmeliydi,her

şeyin bir bedeli vardı.

Beni görünce Zilan başını kaldırıp bana baktı.

Sandalyeye bağlıydı, korkusuzca bakabilmeye çalıştı

gözlerindeki titreme her şeyi anlatıyordu.

Sinirle saçını tutup geriye doğru çektim, inledi.

Gözlerindeki korkuyu hissetmek, içimdeki öfkeyi daha

da körüklüyordu. Karşısına geçip, tüm gücümle yüzüne

bir tokat attım. Dudağının kenarı patladı, kan sızmaya

başladı.

"Karındaki piç, ölüp ölmemesi umurumda değil.

Senin yüzünden annem beyin kanamasi geçirdi, Zümra

yengem bebeklerinden vazgeçti,"

dedim, sesim titremek yerine daha da

keskinleşerek.

Zilan'ın yüzü donuklaştı, hiçbir şey demedi. Ama

cevabını hızlıca verdi.

"Tam isabet olmuş çünkü o yapmasa, dışarida

onun piçlerini öldürmek isteyen biri var," dedi. Sesi

soğuk, ama içindeki korku hala belirgindi.

"Ne kadar aptalsın," diye haykırdım. "Sana kötü bir

haberim var o zaman Zilan. Zümra vazgeçse de,

kıyamadı. Abim, onun için bütün dünyayı yakacağını

anladı belki de."

Yüzü sinirden alabildikleri kadar soluyordu. Bir an

için ne yapacağımı kestiremedim ama içimdeki öfke

artik kontrol edilemez hale gelmişti.

Kapının arkasında duran demir sopayı aldım,

gözlerim Zilan'ın üzerinde yoğunlaşırken. Korkusunun

beni durdurmayacağını biliyordu. Sopayı kaburgalarına

geçirdiğimde, ağzından acı bir inilti koparak kan fişkırdı.

Sinirim geçmek bilmiyordu. Zilan'ın acı inlemelerini

duyanlar, odadan içeri girip ona yaptıklarıimı görmüştü.

Kahraman, arkadan bakıp gülümsüyordu. O

gülümseme, her şeyi daha da acılaştıriyordu. lçeri girip,

herkesin dışarı çıkmasını söyledi. Sonra, baygın yatan

Zilan'a bakarak gülmeye devam etti.

"Aslanın eşi de aslandır," dedi, gülerek.

"Anlamadım, Kahraman abi," dedim, hala neyin

olduğunu tam anlayamamıştım.

Kahraman, bana dönüp yine gülümsedi. "Abini

siksinler senin," dedi, alaycı bir şekilde.

Bir an kafam karıştı, sesindeki sertlik ve

küçümseme beni daha da bunalttı.

"Neden sürekli abini sikisinler diyip duruyorsun?

Abimle bir derdin varsa ona git de," dedim, sesim

boğulmuştu öfkeyle.

Aramamdaki birkaç adımlık mesafeyi hızla

kapatarak bana iyice yaklaştı. Nefesim hızlanmişti,

vücudum ona yakınlık duydukça kasılıyor gibiydi.

Karşısında soluksuz kalmıştıim, kalbim adeta

yerinden çıkacak gibiydi. Gözlerimin içine bakarken,

elimdeki demir sopayı hızlica aldı. Bir an bile tereddüt

etmeden kulağıma eğildi.

"Bana bir daha abi dersen, külahları değişiriz,"

dedi, sesi öyle soğuk ve tehditkar bir şekilde

çıkmıştı ki, kelimeleri vücudumda yankılandı.

Sonra hiç daha fazla bakmadan odadan çiktı. O an,

her şey silikleşti. Havadar boşlukta, tek başıma donup

kalmıştım.

Elim hâlâ boştu, ama içimdeki korku ve öfke

birleşmiş, beni adeta felç etmişti. O söz, zihnimde bir

çivi gibi saplanmıştı.

Bölüm : 03.02.2025 12:10 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...