
Yeni bölüm geçmeden önce ufak bir açıklamam olucak arkadaşlar sürgün kitap ını tamamladıktan sonra bütün yazdığım kitapları kaldırmaya karar verdim boşa çaba benim ki bir çok uygulamada yayınlıyorum ama inanın yoruldum sabretmek istesem de artık yazma hefesim kalmadı ne yazık ki kötü mü yazıyorum yanlışım mı var beklentilerinizi mi karşılayamıyorum bilmiyorum sürgün de bu kadar ilerlediğim için tamamlaya çalışıyorum normalde her gün bölüm atmaya çalışırdım dediğim gibi hefesim kalmadı ne yazık ki nerde yanlış yapıyorum bilmiyorum ilk defa bir şey için mücadele etmekten ve sabretmekten yoruldum daha fazla uzutmadan yeni bölüm le sizleri başbaşa bırakıyorum 😊
Yeni bölüm sizlerle keyifli Okumalar ♥️
Bervan'dan
Kahramanın söylediği şeyle Vücudum kaskatı
kesildi. Nasıl cesaret etti? Nasıl benim nikâhımdayken
başka birinin altina yatar? Üstelik... üstelik bir de çocuk
peydahlamış!
Elimi yumruk yapıp bir an bile düşünmeden
yataktan kalktım. Öfkem beni kontrol ediyordu, tüm
bedeni sarsan bir enerjiyle yumruğumu kahramanın
yüzüne indirdim. Güçlü gövdesi darbeyle sarsıldı, birkaç
adım geriye sendeledi. O an için zafer duygusuyla
dolmuş gibi hissettim, ama bu his sadece bir an sürdü.
Başını yavaşça bana doğru çevirdi. Gözlerinde
sinirle karışık şaşkınlık vardı, dudakları öfkeyle
büzülmüştü. Sert yüz hatları daha da belirginleşmişti.
Bir an durup nefesini topladıi, sonra kararlı ve tehditkâr
bir adım atarak aradaki mesafeyi kapattı.
"Sen ne yapmaya çalışıyorsun?" diye gürledi. Sesi
bir tokat gibi çarptı yüzüme, kelimeleri odada
yankılandı. "Bu kadarına da cesaret ediyorsun, öyle
mi?"
Sinirden yumruğunu sıkmış, elindeki damarlar iyice
belirginleşmişti. Şakakları zonkluyor, her an patlamaya
hazır bir volkan gibi görünüyordu.
Ofkesini bastıiramıyor, bakışlarındaki ateş bir an
olsun sönmüyordu.
"Öfkene veriyorum, Bervan," dedi, sesi tehditkâr bir
alayla titriyordu.
"Ama bir şeyi netleştirelim. Metresini ben sikip hamile brakmadım! Eğer bir daha bana yumruk
atacaksan, karşılığını fazlasıyla alırsın!"
Sözleri havayı keskin bir biçak gibi yararken, kan
beynime siçradı. O an mantik ya da sağduyudan eser
kalmamıştı.
Derin bir nefes alıp öne çıktım, gözlerimi onunkilere
kilitleyerek tükürür gibi konuştum:
"Sen ne dediğinin farkında misıin, Kahraman?
Namusunmdaki kadın hakkında ne söylediğini biliyor
musun?O benim karım! Onun hakkında böyle
konuşmaya cüret etmen kim olduğunu unuttuğunun
kanıtı!"
Sinirle bağırdı, sesindeki titreme öfkesiyle
birleşmişti. Gözlerini dikti, sanki tüm kontrolünü
kaybetmiş gibiydi.
"Lan piç! Ben senin hayatını kurtarıyorum, üstelik
bunu yapanları buluyorum! Metresini siktiler diye
bana yumruk atıyorsun! Senin derdin ne lan?"
Sözleri beynimde yankılanıyordu, ama ona
aldıracak halim yoktu. Öfkem onu bastıracak kadar
büyüktü. ileriye bir adım daha atarak sesimi yükselttim.
"Kahraman, deli etme beni! Zümra'nın yanına çıkar
beni, Zilan orospusunu da getir buraya! Artik bu
saçmaliğa bir son vereceğim!"
Gözleri daha da kısıldı, damarları neredeyse
patlayacak gibiydi. Yumruklarını sikti ve dişlerinin
arasından öfkeyle tisladı:
"Ulan, bana attığın bu yumruğu sana
yedirmezsem... Senin metresini de siksinler!"
Aramızdaki hava artık zehir gibiydi. Ama beni daha
fazla dinlemeye niyeti yoktu. Öfkeyle döndü, kapıyı
çarpıp odadan çıktı. Gidişini izlerken yalnızca içimdeki
yangının büyüdüğünü hissediyordum.
Sonraki anlarda doktorlar yanımda belirdi.
bedenimdeki yarayı kontrol ettiler. Bir süre sonra beni
servise aldılar.
Kahramandan beni Zümra'nın odasına aldırmasını
istemiştim, ama o beni yanı başındaki odaya aldırmiştı.
O kadar yakınımdaydı ki nefes alışını bile
hissedebiliyordum, ama yine de odasina girecek
cesareti bulamıyordum. lçimde kopan fırtınalara
rağmen, ona yüzleşmek için gereken gücü
toparlayamıyordum.
Ölmediğimi ve uyandığımı duyan aşiret liderleri
hastaneye gelmişti. Her şey sakin bir şekilde ilerliyordu,
en azindan görünürde.
Ancak bu sakinlik firtina öncesi sessizlik gibiydi;
bir adım yanlış atılsa her şey alev alabilirdi.
İsteğim üzerine Berfin, Zilan't hastanenin deposuna
kapatmıştı. O kadın hâlâ tehdit unsuru olarak burada bir
yerlerdeydi.
Her şeyin bu kadar çetrefilli hale gelmesine sebep
olan kişinin ne yapacağını bilmeden beklemek
sinirlerimi daha da geriyordu. Ancak, şimdi başka bir
şey daha vardı: Zümra...
Onunla yüzleşmek zorunda olduğumu biliyordum,
ama nasıl yapacağımı bilmiyordum.
Zümra'ya bir adım atabilmek için önce kendi
içimdeki kaosu susturmam gerekiyordu. Ama bunu
nasıl başaracağımı hâlâ bilmiyordum.
Ben düşünceler içinde dönüp dururken, kapı aniden
açıldı. Kahraman içeri girdi; bakışları sert, adımları
kararlıydı. Odaya yayılan varlığı, havayı bir anda
ağırlaştırdı.
Hemen ardından, Dizdar da odaya girdi. Onun
duruşu, Kahraman'in öfkesinin tam tersiydi; daha sakin
ama bir o kadar da tetikteydi.
Kahraman, beni baştan ayağa süzdü. Gözlerinde
hala sönmemiş bir öfke kıvılcımı vardı. Ellerini iki
yanına sikarak odanın ortasında durdu, bir şey
söylemek için ağzını açacak gibi oldu ama duraksadı.
Dizdar ise sessizce bir köşede kalmayı tercih etti,
gözlerini üzerime dikerek olan biteni değerlendiren bir
aslan gibi sessizce izliyordu.
"Beni karımın odasına neden almadın lan piç?" diye
bağırdım, öfkem her geçen saniye daha da büyüyordu.
Her kelime, her bakış bana daha fazla işkence ediyordu.
Kahraman, hiç tereddüt etmeden cevap verdi:
"Valla kusura bakma Bervan ağa, Zümra yenge
acımadan kafama sıkar. Bunu göze alamam, ölmek için
hala çok gencim."
içimden bir şeyler patlamak üzereydi. "Ulan, sen
beni deli et diye mi geldin İstanbul'dan?"
dedim, adeta çığlık atacak gibi.
Yıllardır yaşadığım her türlü acıya rağmen bu adam
beni tükürükle bile aşağılıyordu.
Kahraman soğukkanlılıkla cevap verdi: "Sen beni
çağırdın. Sicak yatağımı bırakıp senin metresinin
pislikleriyle uğraşıyorum."
Bu adam beni ciddi anlamda sinirlendiriyordu, öyle
ki ağzımi açmaya fırsatım bile olmadan Dizdar lafa
girdi.
"Metres diyip durma, nikahlı karısı."
Dizdar'ın bu şekilde konuştuğu anda, ne kadar
umursamaz olduğunu fark ettim. Görünüşe göre son
gelişmelerden haberi yoktu.
İcla tekrar baba evine dönmüştü ve onunla
uğraşırken yanımda olma fırsatım olmamıştı.
Kahraman kaşlarını çattı ve derin birkaç nefes aldı,
sonra Dizdar'a döndü.
"Lan, siktirtme şimdi. Karısını imam nikahı altına
alıp, metresi iki de bir karısı diyip savunma o
orusbuyu."
Dizdar'in tavrı sertleşti. "Lafını tart konuş,
Kahraman. Karşında emrindeki adam yok."
Kahraman, her kelimesiyle öfkesini ve tehditlerini
yayıyor, odayı zehirli bir atmosferle dolduruyordu.
"Bana bak Dizdar ağa, aklını kim sikti bilmiyorum
ama tek bildiğim, zihniyetin boş. Karısı dediğin kadın,
karnında başka birinin piçi taşıyor. Bervan'ı öldürmeye
çalışanın öz amcasınin oğlu olduğu, orusbu çocuğu
hiçbir yerde yok ama bulursam kızı yaşındakine göz
koyduğu için, onun ecdadını sikip,
sonra Bervan'a
vereceğim."
Bunlar sadece birer tehdit değildi, içindeki tüm öfke
ve nefreti yansıtan kelimelerdi. Odaya yayılan gerilim,
sanki her an patlayacak bir bomba gibiydi.
Kahraman'in bu söylediklerini yapacağına hię
şüphem yoktu. O, yer altınin en büyük mafyasının
lideriydi, kimse ona karşı koyamazdı.
Gücü ve etkisi her geçen gün daha da büyüyordu,
ama o aynı zamanda deli bir hoyrattı; kendi yolunda
hiçbir engel tanımaz, herkesin içinden geçerdi.
Gözlerinde parlayan o amansız hirs ve korkutucu
kararlılık, her an her şeyi yerle bir edebilecek bir gücün
işaretiydi.
Her ne kadar kendini kontrol ediyor gibi görünse
de, derinlerde bir yerlerde bir volkan gibi patlamaya
hazırdı. Onunla karşılaşmak, işlerin olduğu gibi devam
etmesi demekti.
insanlar ona sırtinı dönüp gitmeye cesaret
edemediği gibi, karşıIsina dikilmek de intihara davet
çıkarmak gibi bir şeydi.
Dizdar,şaşkın bir şekilde donup kaldı. Yüzünde. O
bilmediğimiz bir şeyi bildiği net bir şekilde belliydi.
"Ne demek kızı yaşındaki birine göz koydu?" diye
sordu, sesi hala şaşkın ve anlayışsız.
Kahraman, bir an duraksadı konuşmaya başladı.
"Bak Dizdar, beni Bervan'dan bu kadar kıskanma
anlıyorum, o karşı duyguların var. Ama kendini kontrol
et. Zümra yengeye ikinci bir kuma vakası olursan, senin
ecdadının içinden geçer."
"siktir lan piç "
hepimiz kahkahalarla güldük. Gülüşlerimiz odanın
havasını değiştirirken, kimse, bu kadar zevzek bir
adamın yer altının en büyük mafyasının lideri olduğuna
inanmazdı.
Sözleri ne kadar ağır olsa da, Kahraman'ın tavri ve
bu durumun absürtlüğü bizleri rahatlatmiş gibiydi.
Onun liderliğine, korkutucu güç ve tehditlerine
rağmen, her an bir parça komiklik vardi. O an, bu
adamın gücünü görmekle birlikte, her ne kadar
korkutucu olsa da aslında ne kadar sıradan olduğunu
biliyordum.
Sorduğum sorunun cevabın vermek için bir an
duraklayan Kahraman'in yüzü aniden ciddileşti.
Gözlerindeki değişim, bir şeylerin çok derin bir şekilde
değiştiğini hissediyordu.
"Ferhat Bozdağlı'nin karısı, Berivan Bozdağı."
Kahraman'ın bu ismi söylemesiyle birlikte, oda bir
anda sessizleşti. O an tüm hava değişmişti. Dizdar,
yüzünü buruşturup ağzından küfürler savurdu.
Sinirinden ne kadar kontrolsüz olduğunu
hissetmek, içimi bir buz gibi dondurdu.
Bir anda, Zümra'nın odasından silah sesi duyuldu.
0 ses o kadar ani ve sertti ki, kanım bir anda dondu.
Gözlerim genişledi ve kalbim hızla atmaya başladı.
Kahraman ise hiç şaşırmadan, yanağını kivirarak alaycı
bir sekilde konuştu:
"Aslan yengem, yine kimi vurdu?"
O an, onun alaycı tavrı ve gülümsemesi bile bana
bir şey ifade etmiyordu. Adrenalin ve korku içinde
odadan hızla çıkıp Zümra'nın odasına doğru koştum.
lçeri girdiğimde, Zümra amcasının oğluna silah
çekmiş ve bağırıyordu. Havadaki gerilim, kulaklarımda
yankı yaparken, ne olduğunu anlamaya çalışıyordum.
Zümra, amcasının oğlunun gözlerine hınçla bakıyor
ve ona ölümcül bir tehdit savuruyordu.
Zümram dediğim anda, silahını bana çevirdi.
Gözlerimde bir an panik olsa da, o an kim olduğunu fark
etti. Gözleri aniden değişti, ve hemen silahını Boran'a
çevirdi.
"Ne demek lan, icla babasınin evine gitti? Karının
qitmesine nasıl müsaade edersin?" dedi, sesi keskin ve
sinirli.
Boran, başını eğerek, çaresizlik içinde, "Bak vallahi
ben bir şey yapamadım abla, yardım et bana, Zümra
yeminle bir şey yapamadım ben," diyerek Elifin
arkasına saklanmaya çalışıyordu.
Zümra gözlerini Boran'dan ayırmadı, sert bir
şekilde cevap verdi: "Git, karını getir, gerekirse zorla
Boran."
Dizdar arka planda, rahatsız bir şekilde
homurdandı: "Ayıp oluyor ama yenge, ne demek zorla?
Benim evimde zorla kimse kizımızI alamaz."
Zümra'nın bakışları, hiç beklemediği şekilde daha
da sertleşti. "Sen ne konuşuyorsun Dizdar ağa? Deli
etme beni! Berdeli bozarım, Berivan'ı alır, Elif'le birlikte
yurt dışına gönderirim. Bir
daha Türkiye'ye dönmelerini yasaklarım," diyerek tehditlerini bir bir siraladı.
Dizdar, neye uğradığını şaşırmiş bir şekilde,
dudaklarını aralayarak sessiz kaldı.
Kahraman, odada bir kahkaha patlatarak, "Vallahi
yapar, akılli psikopatın teki, Dizdar" diyerek tekrar
güldü.
Herkesin yüzünde şaşkınlık vardı, ama Kahraman
için bu tür tehditler neredeyse siradan bir hal almıştı.
Zümra'nin arkasından ilerledim ve silahı hızla
aldım. O anda Zümra bana doğru dönüp gözlerimi fark
etti, ama geri başını çevirip borana baktı.
"Zümra Aldanoğlu'nun gelini baba evine döndü
dedirtmem. Git, al karını. İki saat içinde karşımda olun,"
dedi, sonra yatağına oturup, tüm bu hengameyi bir
kenara bırakarak derin bir nefes aldı.
"Herkes dışarı çıksın, Bervan ağayla hesaplaşma
vakti," diye ekledi, odadaki atmosferi daha da
sertleştirerek.
Herkes bir an için birbirine bakarak dışarı çıkmaya
başladı, ama ne olursa olsun, bugün her şey bir bir
kapanacaktı . Cihan'n bana gösterdiği videoyu
Kahraman'a vermiştim.
İki saat geçmeden odama geldiğinde, video
hakkında söyledikleri her şeyi alt üst etti. Videonun
montaj olduğunu söyledi ve sesler üzerinde de
oynamalar yapıldiğını anlatti. O an, her şeyin nasıl bir
tuzağa dönüştüğünü fark ettim.
Cihan, beni tuzağa düşürmek için her şeyin planını
yapmıştı. ve bunu da Zümra 'ya anlatıp tuzağa düştüğümü anlayacaktım.
_*_
Berfin'den
Kahraman odamdan çıktiktan sonra, ben de
arkasında kalakaldım. Söylediklerini tam olarak
anlayamamıştım, kafam karışıkti.
On dakika sonra doktor içeri girdi, serumum
bitmişti ve onu çıkardı. Birkaç ilaç verip, odadan çıktı.
Yarım saat sonra annem gelmişti.
Annemin yüzü solgun, gözleri kan çanağı gibiydi.
Yaşananlardan sonra böyle olması beni şaşırtmamıştı.
Bana sarılip biraz rahatladıktan sonra, yatağımın
yanındaki koltuğa oturdu.
Bir süre sessiz kaldık, sadece birbirimize
bakıyorduk. Annemin yüzündeki endişe, her geçen
dakika daha da belirginleşiyordu.
"lyi misin?"
diye sordu, sesi titrek ve zorlanarak çıkıyordu. Ben
de kafamı sallayıp.
"Evet, biraz başım ağrıyor ama iyiyim,"
dedim. Annem derin bir nefes alıp, başını iki elinin
arasına aldı, gözleri kapanmışti. Her şeyi sessizce
izledim, ama her şeyin nasıl olacağıni tam olarak
bilmeden.
"Abim nasıl, anne durumu nasıl?"
diye sordum. O anda Zilan içeri girdi, yüzü korku
doluydu ama bir o kadar da sinirliydi. Annem ayağa
kalkıp Zilan'a doğru yürüdü.
"Ne bu halin, keçe min?"
dedi. Zilan, "Zümra burada, dayê bu hastanede,"
diyince annem sinirden dişlerini sıkmaya başladı.
Annem bir hişımla dışarı çıktıi, korumalara "Zümra
burada, onu öldürün!"
diyen sesi yankılandıi. Zilan, yüzünde sinsi bir
gülüşle gülünce tepem atti.
"Amacın ne senin, Zilan?"
dedim, sesimdeki öfke barizdi. Zilan, alaycı bir
şekilde,
"Ne amacım olacak? Kocamı vuran kadın kendi
ayağıyla buraya gelmiş, cezasız kalamaz,"dedi.
Bu sözler iyice sinirimi bozmaya yetti. "Senin
haddine mi ona ceza vermeye kalkmak?"
dedim, sesim titriyordu
Beş dakika bile geçmeden kahraman annemin
kolumdan tutmuş bir şekilde içeri doğru savurdu
annem bağırip çağıriyordu annem
Kahrmana elini kaldırınca ellini havadan yakaladı.
" Bana bak buruşuk surat bir daha Zümra nin
odasının kapısının önünde dahi geçersen allah şahidim
olsun kardeşim bilğim adamin anası falan dinlemem
seni diri diri gömerim şimdi otur o Koca götünün üstüne"
diyip
Annemi tekrar savurdu
Bu yaptığıyla fazla ileri
gitmişti yerimden kalkıp
karşısında durdum çakır gibi gözleri sinirli kaşları çatık
bir şekilde duruyordu.
Sen Kendini ne saniyorsun anneme böyle
davranma hakkını kim verdi sana
" Zümrayı öldürme hakkını ona kim verdiyse o
verdi" diyince sinirden yüzüm seyirdi.
" Yaptiğı doğru olamaya bilir ama Zümra yengem
abimi vurdu bunun farkında mısın bilmiyorum
" Abin olacak o puşt metres tutmadan önce
düşünecekti bunu, ben olsam kafasına sıkardım
Sen abimin dostum dostu musun düşman mı
anlamadım "
" Dost acı söyler çocuk onun için anana sahip çık "
Haklısın kahraman abiii anneme sahip çıkarım .
Abi diyince kısık sesle küfür etti.
" Abini siksinler"
Daha sonra arkasını dönüp gitti dizdar abi bizi
ziyarete gelmişti abimin en yakın can dostuydu bende
kendimi iyice toparlamıştım.
Sabah saatlerinde kapının çalınması ile uykumdan
uyanmıştım etrafa baktıktan sonra annemin "gel"
demesiyle kahraman ve bir kaç kişi içeri girdi.
Zilan'ın yüzü bembeyaz olmuş korkudan titremeye
başlamıştı alın şunu diyip Zilan'ı kolundan tutup dışarı
çıkardılar.
Annem, "Bırakın gelinimi, gebe o!" diyince,
Kahraman anneme dönüp.
"Bervan uyandı, buruşuk ve bil bakalım Zilan'ın karnındaki kimin?" dediğinde göz bebeklerim yerinden
firlayacakmış gibi oldu.
"O nasıl laf, tabi Bervan'ın çocuğu. "
Kahraman, beli belirsiz bir şekilde gülüp.
"Yok, gelinim diye Yanında gezdirdiğin bu kadın
orospu Çıkti. Dilan hanım"
Annemin yüzü bembeyaz oldu, gözleri irileşti ve
vücudu bir anda çözüldü. Gözlerini kapatıp yere
düşmeden önce, son bir kez Zilan'a bakarak.
"Bunu nasıl yaparsınız?" diye mirıldandı. O an
nem bayıldiğında, etrafındaki herkesin sessizliği ve
şokuyla karşılaştım. O kadar sert bir darbe almıştı ki, ne
yapacağımizı bilemedik.
Zilan, dehşet içinde annemin düşmesine bakarak
yerinde kaskatı kesildi. Kahraman, annemin bayıldığını
fark etti ama hiç umursamadan ona dönüp.
"Bunu bekliyordum, bir şeyler olursa bayılmak' en
iyi çözüm," dedi. Sesi o kadar soğuktu ki, o an içimde
bir buz tabakası hissettim.
Annemin bayılmasının hemen ardından doktor
odadan çıkıp.
"Beyin kanaması geçirdi, acil ameliyata alıyoruz,"
demişti. O an dünyam başıma yikıldı.
Annemin gözlerinin önünde yaşadiğı bu dehşeti ve
bir anda bu kadar kötü durunma gelmesini hazmetmek
imkansızdı.
Ameliyatın ardından, yoğun bakıma alındığını
öğrendim, ama ben orada değildim. Zihnim annemin başında olmak, ona yardım etmek istiyordu, fakat işler
bu kadar karışmışken, Zilan'a dair hislerim de
birikiyordu.
Abim, annemin başına gelenleri öğrendikten sonra
iyice sinirlendi. Zilan'a karşı öfkesi daha da artti.
"Bu kadının yüzünden bunlari yaşıyoruz," diyerek,
onu hastanenin deposuna kapattı.
Kahraman, soğukkanlı bir şekilde Zilan't bu yere
hapsederken, ben kendimi artık tutamayacak gibi
hissediyordum. Zilan'in, annemi bu hale getirmesinin
bedelini ödemesi gerekiyordu.
Abimin isteği üzerine, ona bir şeyler yapmami
söyledi.
"Bunu sen halledersin," dedi. O an, Zilan'ın oraya
hapsedilmesinin ne kadar doğru olduğunu
sorgulamadan, inip onun yanına gitmek zorunda
hissettim.
Hamile olduğu için kimse bir şey yapmamıştı ama
ailem bu hale gelmişse, bunun bir bedeli olmalıydı.
Zilan'ın yüzünden, annem ve bütün ailem büyük bir
yara almişti.
Depoya indiğimde, Zilan'ı tek başına, korku içinde
titrerken buldum. Yüzündeki hüzün ve pişmanlık,
öfkemin önüne geçiyordu ama bu duyguyu bastırarak,
ona en özel işkencelerimi üzerimde denemek istedim.
Zilan'ın içinde bulunduğu durum, gözlerimin
önünde bir sis qibi dağılıyordu. Her bir hareketi, her bir
nefesi, bana daha da yaklaşıyordu. Ama bilmeliydi,her
şeyin bir bedeli vardı.
Beni görünce Zilan başını kaldırıp bana baktı.
Sandalyeye bağlıydı, korkusuzca bakabilmeye çalıştı
gözlerindeki titreme her şeyi anlatıyordu.
Sinirle saçını tutup geriye doğru çektim, inledi.
Gözlerindeki korkuyu hissetmek, içimdeki öfkeyi daha
da körüklüyordu. Karşısına geçip, tüm gücümle yüzüne
bir tokat attım. Dudağının kenarı patladı, kan sızmaya
başladı.
"Karındaki piç, ölüp ölmemesi umurumda değil.
Senin yüzünden annem beyin kanamasi geçirdi, Zümra
yengem bebeklerinden vazgeçti,"
dedim, sesim titremek yerine daha da
keskinleşerek.
Zilan'ın yüzü donuklaştı, hiçbir şey demedi. Ama
cevabını hızlıca verdi.
"Tam isabet olmuş çünkü o yapmasa, dışarida
onun piçlerini öldürmek isteyen biri var," dedi. Sesi
soğuk, ama içindeki korku hala belirgindi.
"Ne kadar aptalsın," diye haykırdım. "Sana kötü bir
haberim var o zaman Zilan. Zümra vazgeçse de,
kıyamadı. Abim, onun için bütün dünyayı yakacağını
anladı belki de."
Yüzü sinirden alabildikleri kadar soluyordu. Bir an
için ne yapacağımı kestiremedim ama içimdeki öfke
artik kontrol edilemez hale gelmişti.
Kapının arkasında duran demir sopayı aldım,
gözlerim Zilan'ın üzerinde yoğunlaşırken. Korkusunun
beni durdurmayacağını biliyordu. Sopayı kaburgalarına
geçirdiğimde, ağzından acı bir inilti koparak kan fişkırdı.
Sinirim geçmek bilmiyordu. Zilan'ın acı inlemelerini
duyanlar, odadan içeri girip ona yaptıklarıimı görmüştü.
Kahraman, arkadan bakıp gülümsüyordu. O
gülümseme, her şeyi daha da acılaştıriyordu. lçeri girip,
herkesin dışarı çıkmasını söyledi. Sonra, baygın yatan
Zilan'a bakarak gülmeye devam etti.
"Aslanın eşi de aslandır," dedi, gülerek.
"Anlamadım, Kahraman abi," dedim, hala neyin
olduğunu tam anlayamamıştım.
Kahraman, bana dönüp yine gülümsedi. "Abini
siksinler senin," dedi, alaycı bir şekilde.
Bir an kafam karıştı, sesindeki sertlik ve
küçümseme beni daha da bunalttı.
"Neden sürekli abini sikisinler diyip duruyorsun?
Abimle bir derdin varsa ona git de," dedim, sesim
boğulmuştu öfkeyle.
Aramamdaki birkaç adımlık mesafeyi hızla
kapatarak bana iyice yaklaştı. Nefesim hızlanmişti,
vücudum ona yakınlık duydukça kasılıyor gibiydi.
Karşısında soluksuz kalmıştıim, kalbim adeta
yerinden çıkacak gibiydi. Gözlerimin içine bakarken,
elimdeki demir sopayı hızlica aldı. Bir an bile tereddüt
etmeden kulağıma eğildi.
"Bana bir daha abi dersen, külahları değişiriz,"
dedi, sesi öyle soğuk ve tehditkar bir şekilde
çıkmıştı ki, kelimeleri vücudumda yankılandı.
Sonra hiç daha fazla bakmadan odadan çiktı. O an,
her şey silikleşti. Havadar boşlukta, tek başıma donup
kalmıştım.
Elim hâlâ boştu, ama içimdeki korku ve öfke
birleşmiş, beni adeta felç etmişti. O söz, zihnimde bir
çivi gibi saplanmıştı.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 46.2k Okunma |
2.31k Oy |
0 Takip |
59 Bölümlü Kitap |