50. Bölüm

50. Son Şans

Mavi Yazar
maviyazarr

 

 

 

Kahraman karakterine aşık olan ben skashsj

Sürgün kurgusunun kitap yapma fikri?

Sizde aynı fikirdeyseniz yorumlarda söyleyin

Bu arada yeni töre kitapına ilk bölüm gelmesini istiyor musunuz?

 

Keyifli Okumalar ♥️

 

 

 

 

 

 

Dizdar'dan

Hastanede Bervan'ın uyanmasını bekliyordum

Berfinin ve dilan dayê nin iyi olduğundan emin

oluyordum öğlene doğru Ferhatın arması beni

şaşırtmiştı.

" Hayırdır yeğenim bir şey mi oldu"

Amca Zümra yenge kan kusuyor durumu iyi değil

kalp atışı çok zayıf"

Dediği anda beynimden vurulmuşa döndüm

Bervan'ın emaneti can çekişiyordu arkandan gelen.

Elifimin ağlama sesiyle iyice donup kalmiştım

Bervan'ın yatiğı hastaneyi tarif ettim yanıma kahrman

gelince bir şey olduğunu anladı.

" Hayırdır kardeşim"

Ben hastaneyi Ferhata tarif ederken ona cevap

veremedim.

Telefonu kapatınca kahramana döndüm.

" Zümra Bervan'ın karısı durumu kötüymüş buraya

getirmemesini istedim"

Dememle kahraman bir Ordu doktoru kapının

önüne döktü. Ferhat Zümra yengenin herşeyi

öğrendikten sonra bu hâle geldiğini söyledi Bervan'ı

vurmuş olsada yaşadığı hiç bir şeyi hak etmedi

yurdundan kovuldu katil oldu.

Ferhat Zümrayı getirince doktorlar onu odaya aldı

Elifin hıçkırıkları beni ondan çok üzüyordu.

Bir saattir bekliyorduk hala kimse dışarı çıkamamış

bilgi vermişti o sıra da kahraman geldi Bervan'ı yarın

uyandıracaklarını söyledi o sırada Elif.

" Keşke geberseydi diyince kahraman haklısın o

puşt yaşamayı hak etmedi dedi "

İkisinin söyledi şeye sinirlendiğimi görünce elif

bana dönüp koluma vurdu.

Sen de beni elde ettikten sonra bervan ağa gibi

üstüme kuma getirirsin diyince göz bebeklerim büyüdü

"O nasıl laf boncuk gözlüm "

Zümraya karşı sürekli Bervan't ve zilanı savunup

duruyorsun çünkü, uzak dur benden.

" Elifim ben ne Bervan'ın yaptıklarını savunmuyorum

neden zilan için, Zümra tekrar katil olmasın diye öyle

yapıyorum Bervan'n ailesinin yaptıklarını bilip

söyleyemediğim için beden nefret etsin diye yapıyorum

Zümra çabuk afeder o yüzden beni afetmesin diye

yapıyorum onların pislikleri yüzünden daha fazla

yanmasın diye yapıyorum"

"Yapma Dizdar ne olur yapma sen onu

düşündüğünü sanıyorsun ama yaralıyorsun"

Elif söyledikleri sonuna kadar haklıydı ama bende

Zümrayı düşündüğüm için böyle yapmıştım.

Bervan uyandiğı zaman hayatı ona dar etsin

diyeydi her şey doktor gelip açıklama yaptıktan sonra

Elif Zümra nin odasina gitti kahramanla ben cihanın

izini her yerde aramaya başladik.

Abimin araması ile konağa döndüm icla kocasinı

terk edip dönmüştü konakta işler karışmış Ferhat Berivan' i da alıp gitmişti

İcla nin yanına gidip konuşmak istemesemde abim

af etiği için karışma alıp konuştum.

"Neden geldin icla ailemizin başını yere eğdikten

sonra kocanı birakip neden geldin"

Amca benim lafımı dinlemediği için benden önce

Zümra geliyor onun için bende sinirlendim ve geldim"

" Aşiretin başına kocan geçsin Zümrayı yerle bir

etmesini istedin o da yok dedi sende bundan evini terk

ettin "

Sen nerden biliyorsun amca

Bana bak bu gece evine dönüyorsun şu mal mülk

içinde kocanı zorlama senin paraya ihtiyacın yok ayrica

Zümra yenge kimsenin hakkını yemez aklını başına al

baban için karşıma alıp konuştum yaptiğının arkasında

dur "

Dedikten sonra Ferhatı aradım telefonuna

ulaşılamiyordu umarım kıza bir şey yapmaz demekten

elimizden bir şey gelmiyordu her gün Elife sevdiği

şeylerden bir şeyler götürüp aile içindeki şeyleri

çözmeye çalışıyordum.

Ferhatan haber aldıktan sonra hastaneye gittim

Bervan'ın uyandiğını Zümra yengemin durumunun iyi

olduğu haberini almıştım Bervan'ın odasina girmiştim.

Kahraman her zamanki gibi densiz bir şekilde

konuşuyordu Zilan için metres diyip durunca daha fazla

dayanamadım, o kadından bende haz etmiyordum.

Hamile kalamdan önce elimde olsa kendi ellerimle

öldürdüm onu ama Bervan'ın çocuğunu taşıdığı için

"metresi değil karısı "diyince.

Kahraman bana dönüp konuşmaya başladı

Her şeyi anlatınca beynimden vurulmuşa döndüm

nasıl cesaret etmişti bilmiyorum, ama Bervan'ın çocuğu

olmadiğı için sevinmiştim umarım Zümra yengem

Bervan'ın burnundan getirir diye içimden dua bile

etmiştim.

Yan odadan gelen silah sesiyle oraya gittik Zümra

yenge her zaman ki gibi formundaydı

Borana silah çekmiş icla yı almasını söyledi.

" Gerekirse zorla al ".demesine gülmemek için

yanaklarımin içini Isırdım.

"Kimse benim evimden zorla kızımıZı alamaz"

dedim.

Söylediğim şeyle ağzımın payını alıp sustum çünkü

elif üzerinden tehtit etmişti beni bize odadan çıkın

dedikten sonra hepimiz odadan çıktık boran icla yı

almak için konağa itti.

Kahraman hala kahkaha atıp duruyordu.

" Zümra yengem Bervan'ı bu defa öldürücek diyip

gülüyordu"

" Oğlum bunun neresi komik"

" Hak etti o piç umarım dalağını bile siker acaba

Zümra yenge için bomba mı hazırlasam Bervan'ın

götünden patlatır belki"

Diyip tekrar güldü Karaman'ın adamlarından biri

gelip bir şeyler söyledikten sonra gitti.

" Bir sorun mu var"

Bu memleketin kadınları piskopat Berfin Zilanı

çok pis dövmüş"

diyince şaşırdım çünkü asla böyle bir şey yapacak

biri değildi.

" Ben bir bakim" dedim.

Sen dur ben bakarım sen hasret gider " diyip gitti

gerçekten ruh hastasının teki.

Zümra'dan

Bunca ihaneti kaldıracak gücün dahi kalmamıştı.

Kahraman'in söyledikleri, Cihan'ın Bervan'a yaptıkları,

Zilan'ın gebeliği.. Hepsi bir düğüm gibi boğazımı

sikıyordu.

Ben neyin günahinın vebalini ödüyorum,

bilmiyorum. Canimı yakanların 'canım' olması mı

suçum? Yoksa katil olmam mi?

Bilmiyorum... Ama bu yük, bu karmaşa, beni

günden güne tüketiyor.

Sürekli beni ziyarete gelenler artik canımı sıkmaya

başlamıştı. Her gelenle beraber, içimde büyüyen

huzursuzluk daha da dayanılmaz hale geliyordu.

Kendimi biraz toparladıktan sonra hastaneden

çikmak istedim, ama Kahraman izin vermedi.

"Henüz hazır değilsin," dedi kararlı bir sesle. Ancak

ben burada kalmaya daha fazla dayanamayacaktım.

Elif, hastanede refakatçım olmuştu. Benimle

birlikte o da burada sürünüyordu, ama halinden hiç şikâyetçi değildi.

Yüzündeki sabırlı gülümseme, onun içindeki gücü

yansıtıyordu. Dizdar ise her gün hastaneye gelerek

onunla ilgileniyordu.

Uzun zamandan sonra biri, Elifi gerçekten mutlu

etmeyi başarmiştı. Bu, onun gözlerinde parlayan işıktan

belliydi.

Onların arasındaki bağ gözlerimin önünde yavaş

yavaş filizleniyordu. Dizdar, Elif'e bakarken gözlerindeki

sIcaklık her şeyi anlatıyordu.

O bakışlarda hem şefkat hem de derin bir hayranlık

vardı. Elif ise başta bu ilgiyi anlamakta zorlanmıştı,

ama şimdi her anında o da Dizdar'ın varlığından güç

alıyordu.

Ben ise bir yandan bu huzur dolu tabloya şahit

olurken, bir yandan kendi karmaşamın içinde

kayboluyordum.

Onların birbirine tutunarak iyileşmesine tanık

olmak güzeldi, ama içimde bir yerde bu mutluluğun

benim için ne kadar uzakta olduğunu düşünmekten de

kendimi alamıyordum.

Insan, başkalarının ŞIğında bile kendi karanlığını

hissedebiliyordu.

Elif'in yüzünde her geçen gün biraz daha belireno

huzur, içimi hem isıtıyor hem de soğutuyordu.

Kendi kendime itiraf etmek zorundaydım: insan,

başkalarının mutluluğuna şahit olunca sevineceğini

sanıyordu, ama bu bazen sadece içindeki boşluğu

daha 

derin hissettiriyordu.

Dizdar, her gelişinde Elif'e ufak bir hediye getirirdi.

Bir gün bir kitap, bir gün sevdiği bir çikolata ya da

sadece bir çift güzel söz..

Elif, küçük şeylerle bile mutlu olmayı öğrenmişti.

Onları izlerken, mutluluğun böyle basit anlarda saklı

olduğunu fark ettim. Ama ben.

Ben hâlâ o basit şeyleri hissedemeyecek kadar

uzaktaydım hayata.

Elif bir gün, kahve içerken bana dönüp

gülümseyerek.

"Biliyor musun," dedi,

"herkesin bir şansı hak ettiğini düşünüyorum.

Dizdar bunu bana gösterdi. Belki de senin de ihtiyacın

olan şey bir şans."

Elifin bu sözleri beni altüst etti. Ona bir cevap

veremedim. Çünkü ne söyleyebilirdim ki? Şans... Benim

için her şey, çoktan yitip gitmiş gibiydi.

"Yani sen diyorsun ki, Bervan son bir şansı hak

ediyor, öyle mi?" dedim gözlerimi Elif'e dikerek.

Elif derin bir nefes aldı, sanki kelimeleri dikkatle

seçiyormuş gibi.

"Bervan değil," dedi yavaşça. "Zümra, bebeklerin ve

sen... Son bir şansı hak ediyorsunuz. Kahraman'ın

söylediklerini duydun. Cihan, Bervan'a oyun oynamış.

Ayrıca Zilan'a elini bile sürmemiş."

Sözleri içimde bir yerleri sızlattı ama kendimi

tutarak sert bir şekilde cevap verdim:

"Nereden biliyorsun elini sürmediğini, Elif?

Gözümün önünde onun odasından çıktı. Zilan sadece

bir havluya sarılıydı. Allah aşkına, karnındaki çocuğun

kimden olduğu umrumda değil! Bütün bunlar doğru

olsa bile, ben kararımı verdim. Artik geri dönüş yok.

Tükendim çünkü."

Elif'in gözleri bir an için parladı, sanki cevabımı

yumuşatmaya çalışıyordu.

"Zümra, Berfin Zilan'ı çok pis dövmüş. Sence

Bervan ona gerçekten dokunmuş olsa buna izin verir

miydi?"

Söylediği şey beni gafil avlamıştı. Dudaklarım

istemsizce hafif bir tebessümle kıvrıldı.

"Ee, bana yakışır bir görümce," dedim. "Bir ben

etmez ama..."

O sirada kapının önünden bir öksürük sesi geldi.

Elif'le ayni anda başımızı çevirip baktık. Kahraman

kapıda duruyordu, yüzünde o kendine has alaycı

gülümsemesiyle.

"Haklısın, yenge," dedi Kahraman sıritarak. "Bir sen

etmezse bile. Belki şimdi değil, ama zamanı gelince

Berfin'in seni geçmesi için her şeyi öğretirim ona."

Gözlerimi devirerek alayla sordum:

"Hayırdır, Kahraman? Berfin'e mi tutulduğun için bu

kadar destek oluyorsun?"

Sözlerimle gözbebekleri büyüdü.

"Dur, vurma gözünü seveyim!" diye atıldı panikle.

"Tutulduğum falan yok! Sadece kendisini koruması için

şey ettim..."

"Ne ettin, Kahraman?" diye sorduğumda ne

diyeceğini bilemeyerek konuyu hızla değiştirdi.

O hali o kadar komikti ki gülmemek için başımı

yere eğdim.

"Neyse, kapatın bu konuyu."

Elife döndü. "Seninki nerede kız? Kaç gündür

gelmiyor."

Elif omuz silkerek yanıtladı. "Ailevi sorunları var.

Fazla bir şey bilmiyorum."

Kahraman gözlerini bana çevirip alaycı bir tonda

konuştu:

"Yenge, seninki yanına gelmek için beni daraltıyor.

Sikıldım artik, al başımdan Bervan'ı."

Bu sözler sabrımı taşırdı.

"Kahraman, çık dışarı! Ölmek istemiyorsan hemen

Çık!"

diye bağırdım. Kahkaha atarak kapıya yöneldi, ama

giderken hâlâ gülüyordu.

Ciddi anlamda beni deli ediyordu.

Elife döndüm, yüzümdeki huzursuzluğu

gizleyemeden.

"Hayırdır Elif, ne ailevi sorunuymuş bu?"

dedim, sesim biraz sert çıkmıştı.

Elif, gözlerini yere indirip duraksadı. Sonra derin bir

nefes alarak konuştu:

"Zümra... icla babasının evine geri döndü."

Söylediği şey beynimde yankılandı. Kalbimde bir

yer sızladı, ama daha

baskın olan öfkeydi. Çenemi

siktım, sinirden dişlerim birbirine kenetlendi.

"Ne demek gitti, Elif? Boran buna nasıl izin verdi?!"

diye patladım.

Elif sakin olmamı ister gibi bir elini kaldırdı, ama

yüzündeki gergin ifade beni daha da öfkelendirdi.

"Çağır onu buraya," dedim soğuk bir tonda.

"Hemen gelsin."

Elif çaresiz bir ifadeyle telefonunu çıkardı ve

Boran'ı aradı. Konuşmasını kisa ve net tuttu. Sesindeki

endişeyi hissedebiliyordum.

Telefonu kapattiğında bana dönüp, "Hastaneye

geliyor," dedi.

Odada sinirle volta atıyordum. Zihnimdeki

düşünceler giderek karmaşıklaşıyor, öfkem kontrol

edilemez bir hale geliyordu.

Bir saat sonra Boran geldi. Kapıdan içeri adınm atar

atmaz, alaycı bir tavırla konuştu:

"Hayırdır, bir şey mi oldu? Niye çağırdın, abla?"

Ona sert bir bakış fırlattım. "Abla falan yok, Boran!

Karın nerede?"

Bir an ne diyeceğini şaşırdı, sonra dudaklarını

kıpırdatarak mırıldandı:

"Siktir şey..."

"Şey ne, Boran? İcla nerede?!" diye bağırdım, artik

sabrımın sonundaydım.

Gözlerini kaçırarak homurdandı: "Babasının evine

gitti."

Bu sözler bardağı taşıran son damlaydı. Masanın

çekmecesinde duran silahı çıkarıp odanın boş köşesine

doğru ateş ettim. Silahın sesi odayı doldururken herkes

donup kaldı.

"Manyak misın kıZim, ne yapıyorsun?!" diye bağırdı

Boran, geri çekilerek.

öfkemden gözüm hiçbir şeyi görmüyordu.

"Karın gidiyor, Boran! Buna nasıl izin veriyorsun?!

Kendine gel artık!" dedim.

Boran derin bir nefes aldı, ama yüzündeki sinir hâlâ

belirgindi.

"Ne yapmamı bekliyorsun? Hanim ağalığı senden

alıp aşiretin başına geçmemi istedi. Ben de olmaz

dedim. Bunun üzerine çekip gitti. Sırf onun istediği için

mal mülk için seni mi ezip geçseydim?!"

Sözleri öfkemden hiçbir şey eksiltmedi. Daha da

sert bir şekilde ona çıkıştım:

"Zümra Aldanoğlu'nun gelini baba evine döndü

dedirtmem! Git al karını, Boran! Gerekirse zorla getir

ikinizde karşımda olacaksınız!"

Diyince dizdar ordan lafa atılıp konuşunca elifle

onu tehdit ettim yapacağımı bildiğim için tekrar

konuşmadı.

Bunca olan şeye rağmen kahraman kahkaha atıp

sürekli gülmesi beni deli ediyordu onu vurmamak için

kendimi sakinleştirmeye çalıştım o sirada bervan

arkamdan gelip elindekini aldı.

Ondan kaçmaktan sıkılmıştım derin bir nefes

aldıktan sonra herhese

odadan çıkmasını istedim .

Derin bir nefes alarak yatağımın kenarına oturdum,

gözlerimi kapadım. Herkes odadan çıktıktan sonra

Bervan'a döndüm. Sesim, ona söylediğim her kelimede

acı dolu bir hüzün barındırarak çıktı:

"Otur," dedim, sesimdeki sertlikten kaçamadı.

Bervan, söylenenin aksine sessizce oturdu. Bir

süre sessiz kaldık. Sonra, gözleri yaşla dolmuş şekilde,

konuşmaya başladı:

"Zümra, ne olur affet beni. Hatta, sana

söylediklerimi geri alıyorum. Seni dinlemeden

yargıladım... Yanıldım."

Dudaklarım arasından zorla dökülen kelimeler

acıyla yankılandı: "Hangi biri için affedeyim seni,

Arslanoğlu?"

" Zümrüt gözlüm yapma

Bervan abin evli olduğu halde ablamı kaçırdı

hamile biraktı abim namusunu temizledi hükümle abini

vurdu, buna rağmen baban beş tane fidan gibi baba

yiğidi toprağa layık gördü sen abini babanı kaybettin,

belki ama ben altı tane genç verdim toprağa buna

rağmen babamın canına karşılık aldın beni yineden

sustum, dayak yedim sustum, evinden kovdun sustum,

ne yaptıysan sustum şimdi söyle el oğlu ben bunları

hak ettim mi"

"Zümra ben bilmiyordum abimin öyle bir şey

yaptığını bilmiyordum herşeyi sonradan öğrendim"

" önemi yok artık el oğlu "

Bervan, başını öne eğdi. "Zümra, Cihan bana bir video göstermişti. Baban seni beni öldürmek için

benimle evlenmemi istiyordu. Ona inanıp, seni o gece

konaktan kovdum. Öfkem, sevdamdan üstün geldi.

Aldanoğlu... Affet beni."

Gözlerim ona bakarken, her bir kelimesi içimde

yankı yaptı. " Biliyorum o videoyu haberim var. Mesele

beni evden kovman değil, Bervan. Sen en başından belli

ki, benimle evleneceğini söyledin. Yaptın da."

Bervan gözlerinde pişmanlıkla, başını iki elleriyle

tutarak devam etti: "Zümra, Allah şahidim olsun. Sana

ihanet etmedim. Yüzüne bile bakamadım. Ne bedenim

ne de kalbim sana ihanet etmedi."

"Bervan, sen bana ihanetlerin en büyüğünü zilan'la

evlenerek yaptın. Ben istemediğim halde bana

dokunarak ihanet ettin. Söyle, şimdi el oğlu, bunlar

ihanet değil mi?" dedim, içimdeki öfke ve kıriklık bir

anda yüzüme yansıdı.

Bervan, elleriyle gözlerini kapatarak, ağlamaklı bir

şekilde "Yapma, Zümra... Son bir şans ver bana."

Gözlerim kararmıştı, içimden geçen tek şey acıydı.

"Bir dua vardır, Bervan," dedim. "Allah, Züleyha gibi

bekleyene, yüreğe Yusuf gibi yar nasip etsin diye. Ben

senin Züleyhan oldum da, sen benim Yusuf'um

olabildin mi, el oğlu?"

Bervan, bir adım geri atarak, başını elleriyle

kavradı. "Ben başıma gelen her şeyi hak ettim, Zümrüt

gözlüm. Al canımı burada ama benden gitme. Beni

sensiz bırakma."

Ağlamamak

için kendimi zor tutuyordum.

"Hatırlıyor musun? Gözlerin çok güzel demiştin bana.

Sen, benim gözlerimin katilisin. Bir defa aşık oldum, ve

o da senden başkasına yakışmadı. Sen olsan, affeder

misin?"

Bervan, elleriyle yüzünü ovuşturdu, gözlerinde bir

umut belirdi ama hemen silindi. "Yavrunu babasız

bırakma. Benide sensiz birakma, Zümram."

Gözlerimden bir damla yaş süzüldü. "Onları

babasız birakmamak için vazgeçtim, onlardan Bervan."

Bervan'ın ifadesi bir an dondu, korkuyla gözlerime

baktı. "Nasıl vazgeçtin?" diye sordu.

"Bervan, ben onları aldırdım. İkizdi. Ve ben senin

yüzünden ikisinden de vazgeçtim," dediğim anda,

Bervan'ın yüzü bembeyaz oldu. Bir anda gözleri karardı,

elleri titremeye başladı.

Yarası hâlâ taze olduğu için, söylediğim her kelime

daha büyük bir darbe gibi geldi. Karşımda duran

adam, söylediklerimle yerle bir oldu. Sinir krizi

geçirmeye başladı, nefes almakta zorlanıyordu.

O anda, Bervan yere yiğıldı. Kalbimde hiçbir şey

hissetmiyordum ama gözlerim, ona hâlâ bir şeyler

söylemek istiyordu. Ancak sözlerim, karanlık bir

boşluğa doğru kayıp gitmişti.

Bana yaptığı her şeyi bir anda affedeceğimi sandı

ama büyük yanıldı. O an, içimdeki her şeyin bittiği,

duygularımın tamamen yok olduğu andı.

Hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını anladım. Ona

verdiğim şansı sonuna kadar hak etmeyen birine daha fazla fırsat vermek , kendi kendime ihanet olacaktı.

 

Bölüm : 04.02.2025 17:24 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...