
Kahraman karakterine aşık olan ben skashsj
Sürgün kurgusunun kitap yapma fikri?
Sizde aynı fikirdeyseniz yorumlarda söyleyin
Bu arada yeni töre kitapına ilk bölüm gelmesini istiyor musunuz?
Keyifli Okumalar ♥️
Dizdar'dan
Hastanede Bervan'ın uyanmasını bekliyordum
Berfinin ve dilan dayê nin iyi olduğundan emin
oluyordum öğlene doğru Ferhatın arması beni
şaşırtmiştı.
" Hayırdır yeğenim bir şey mi oldu"
Amca Zümra yenge kan kusuyor durumu iyi değil
kalp atışı çok zayıf"
Dediği anda beynimden vurulmuşa döndüm
Bervan'ın emaneti can çekişiyordu arkandan gelen.
Elifimin ağlama sesiyle iyice donup kalmiştım
Bervan'ın yatiğı hastaneyi tarif ettim yanıma kahrman
gelince bir şey olduğunu anladı.
" Hayırdır kardeşim"
Ben hastaneyi Ferhata tarif ederken ona cevap
veremedim.
Telefonu kapatınca kahramana döndüm.
" Zümra Bervan'ın karısı durumu kötüymüş buraya
getirmemesini istedim"
Dememle kahraman bir Ordu doktoru kapının
önüne döktü. Ferhat Zümra yengenin herşeyi
öğrendikten sonra bu hâle geldiğini söyledi Bervan'ı
vurmuş olsada yaşadığı hiç bir şeyi hak etmedi
yurdundan kovuldu katil oldu.
Ferhat Zümrayı getirince doktorlar onu odaya aldı
Elifin hıçkırıkları beni ondan çok üzüyordu.
Bir saattir bekliyorduk hala kimse dışarı çıkamamış
bilgi vermişti o sıra da kahraman geldi Bervan'ı yarın
uyandıracaklarını söyledi o sırada Elif.
" Keşke geberseydi diyince kahraman haklısın o
puşt yaşamayı hak etmedi dedi "
İkisinin söyledi şeye sinirlendiğimi görünce elif
bana dönüp koluma vurdu.
Sen de beni elde ettikten sonra bervan ağa gibi
üstüme kuma getirirsin diyince göz bebeklerim büyüdü
"O nasıl laf boncuk gözlüm "
Zümraya karşı sürekli Bervan't ve zilanı savunup
duruyorsun çünkü, uzak dur benden.
" Elifim ben ne Bervan'ın yaptıklarını savunmuyorum
neden zilan için, Zümra tekrar katil olmasın diye öyle
yapıyorum Bervan'n ailesinin yaptıklarını bilip
söyleyemediğim için beden nefret etsin diye yapıyorum
Zümra çabuk afeder o yüzden beni afetmesin diye
yapıyorum onların pislikleri yüzünden daha fazla
yanmasın diye yapıyorum"
"Yapma Dizdar ne olur yapma sen onu
düşündüğünü sanıyorsun ama yaralıyorsun"
Elif söyledikleri sonuna kadar haklıydı ama bende
Zümrayı düşündüğüm için böyle yapmıştım.
Bervan uyandiğı zaman hayatı ona dar etsin
diyeydi her şey doktor gelip açıklama yaptıktan sonra
Elif Zümra nin odasina gitti kahramanla ben cihanın
izini her yerde aramaya başladik.
Abimin araması ile konağa döndüm icla kocasinı
terk edip dönmüştü konakta işler karışmış Ferhat Berivan' i da alıp gitmişti
İcla nin yanına gidip konuşmak istemesemde abim
af etiği için karışma alıp konuştum.
"Neden geldin icla ailemizin başını yere eğdikten
sonra kocanı birakip neden geldin"
Amca benim lafımı dinlemediği için benden önce
Zümra geliyor onun için bende sinirlendim ve geldim"
" Aşiretin başına kocan geçsin Zümrayı yerle bir
etmesini istedin o da yok dedi sende bundan evini terk
ettin "
Sen nerden biliyorsun amca
Bana bak bu gece evine dönüyorsun şu mal mülk
içinde kocanı zorlama senin paraya ihtiyacın yok ayrica
Zümra yenge kimsenin hakkını yemez aklını başına al
baban için karşıma alıp konuştum yaptiğının arkasında
dur "
Dedikten sonra Ferhatı aradım telefonuna
ulaşılamiyordu umarım kıza bir şey yapmaz demekten
elimizden bir şey gelmiyordu her gün Elife sevdiği
şeylerden bir şeyler götürüp aile içindeki şeyleri
çözmeye çalışıyordum.
Ferhatan haber aldıktan sonra hastaneye gittim
Bervan'ın uyandiğını Zümra yengemin durumunun iyi
olduğu haberini almıştım Bervan'ın odasina girmiştim.
Kahraman her zamanki gibi densiz bir şekilde
konuşuyordu Zilan için metres diyip durunca daha fazla
dayanamadım, o kadından bende haz etmiyordum.
Hamile kalamdan önce elimde olsa kendi ellerimle
öldürdüm onu ama Bervan'ın çocuğunu taşıdığı için
"metresi değil karısı "diyince.
Kahraman bana dönüp konuşmaya başladı
Her şeyi anlatınca beynimden vurulmuşa döndüm
nasıl cesaret etmişti bilmiyorum, ama Bervan'ın çocuğu
olmadiğı için sevinmiştim umarım Zümra yengem
Bervan'ın burnundan getirir diye içimden dua bile
etmiştim.
Yan odadan gelen silah sesiyle oraya gittik Zümra
yenge her zaman ki gibi formundaydı
Borana silah çekmiş icla yı almasını söyledi.
" Gerekirse zorla al ".demesine gülmemek için
yanaklarımin içini Isırdım.
"Kimse benim evimden zorla kızımıZı alamaz"
dedim.
Söylediğim şeyle ağzımın payını alıp sustum çünkü
elif üzerinden tehtit etmişti beni bize odadan çıkın
dedikten sonra hepimiz odadan çıktık boran icla yı
almak için konağa itti.
Kahraman hala kahkaha atıp duruyordu.
" Zümra yengem Bervan'ı bu defa öldürücek diyip
gülüyordu"
" Oğlum bunun neresi komik"
" Hak etti o piç umarım dalağını bile siker acaba
Zümra yenge için bomba mı hazırlasam Bervan'ın
götünden patlatır belki"
Diyip tekrar güldü Karaman'ın adamlarından biri
gelip bir şeyler söyledikten sonra gitti.
" Bir sorun mu var"
Bu memleketin kadınları piskopat Berfin Zilanı
çok pis dövmüş"
diyince şaşırdım çünkü asla böyle bir şey yapacak
biri değildi.
" Ben bir bakim" dedim.
Sen dur ben bakarım sen hasret gider " diyip gitti
gerçekten ruh hastasının teki.
Zümra'dan
Bunca ihaneti kaldıracak gücün dahi kalmamıştı.
Kahraman'in söyledikleri, Cihan'ın Bervan'a yaptıkları,
Zilan'ın gebeliği.. Hepsi bir düğüm gibi boğazımı
sikıyordu.
Ben neyin günahinın vebalini ödüyorum,
bilmiyorum. Canimı yakanların 'canım' olması mı
suçum? Yoksa katil olmam mi?
Bilmiyorum... Ama bu yük, bu karmaşa, beni
günden güne tüketiyor.
Sürekli beni ziyarete gelenler artik canımı sıkmaya
başlamıştı. Her gelenle beraber, içimde büyüyen
huzursuzluk daha da dayanılmaz hale geliyordu.
Kendimi biraz toparladıktan sonra hastaneden
çikmak istedim, ama Kahraman izin vermedi.
"Henüz hazır değilsin," dedi kararlı bir sesle. Ancak
ben burada kalmaya daha fazla dayanamayacaktım.
Elif, hastanede refakatçım olmuştu. Benimle
birlikte o da burada sürünüyordu, ama halinden hiç şikâyetçi değildi.
Yüzündeki sabırlı gülümseme, onun içindeki gücü
yansıtıyordu. Dizdar ise her gün hastaneye gelerek
onunla ilgileniyordu.
Uzun zamandan sonra biri, Elifi gerçekten mutlu
etmeyi başarmiştı. Bu, onun gözlerinde parlayan işıktan
belliydi.
Onların arasındaki bağ gözlerimin önünde yavaş
yavaş filizleniyordu. Dizdar, Elif'e bakarken gözlerindeki
sIcaklık her şeyi anlatıyordu.
O bakışlarda hem şefkat hem de derin bir hayranlık
vardı. Elif ise başta bu ilgiyi anlamakta zorlanmıştı,
ama şimdi her anında o da Dizdar'ın varlığından güç
alıyordu.
Ben ise bir yandan bu huzur dolu tabloya şahit
olurken, bir yandan kendi karmaşamın içinde
kayboluyordum.
Onların birbirine tutunarak iyileşmesine tanık
olmak güzeldi, ama içimde bir yerde bu mutluluğun
benim için ne kadar uzakta olduğunu düşünmekten de
kendimi alamıyordum.
Insan, başkalarının ŞIğında bile kendi karanlığını
hissedebiliyordu.
Elif'in yüzünde her geçen gün biraz daha belireno
huzur, içimi hem isıtıyor hem de soğutuyordu.
Kendi kendime itiraf etmek zorundaydım: insan,
başkalarının mutluluğuna şahit olunca sevineceğini
sanıyordu, ama bu bazen sadece içindeki boşluğu
daha
derin hissettiriyordu.
Dizdar, her gelişinde Elif'e ufak bir hediye getirirdi.
Bir gün bir kitap, bir gün sevdiği bir çikolata ya da
sadece bir çift güzel söz..
Elif, küçük şeylerle bile mutlu olmayı öğrenmişti.
Onları izlerken, mutluluğun böyle basit anlarda saklı
olduğunu fark ettim. Ama ben.
Ben hâlâ o basit şeyleri hissedemeyecek kadar
uzaktaydım hayata.
Elif bir gün, kahve içerken bana dönüp
gülümseyerek.
"Biliyor musun," dedi,
"herkesin bir şansı hak ettiğini düşünüyorum.
Dizdar bunu bana gösterdi. Belki de senin de ihtiyacın
olan şey bir şans."
Elifin bu sözleri beni altüst etti. Ona bir cevap
veremedim. Çünkü ne söyleyebilirdim ki? Şans... Benim
için her şey, çoktan yitip gitmiş gibiydi.
"Yani sen diyorsun ki, Bervan son bir şansı hak
ediyor, öyle mi?" dedim gözlerimi Elif'e dikerek.
Elif derin bir nefes aldı, sanki kelimeleri dikkatle
seçiyormuş gibi.
"Bervan değil," dedi yavaşça. "Zümra, bebeklerin ve
sen... Son bir şansı hak ediyorsunuz. Kahraman'ın
söylediklerini duydun. Cihan, Bervan'a oyun oynamış.
Ayrıca Zilan'a elini bile sürmemiş."
Sözleri içimde bir yerleri sızlattı ama kendimi
tutarak sert bir şekilde cevap verdim:
"Nereden biliyorsun elini sürmediğini, Elif?
Gözümün önünde onun odasından çıktı. Zilan sadece
bir havluya sarılıydı. Allah aşkına, karnındaki çocuğun
kimden olduğu umrumda değil! Bütün bunlar doğru
olsa bile, ben kararımı verdim. Artik geri dönüş yok.
Tükendim çünkü."
Elif'in gözleri bir an için parladı, sanki cevabımı
yumuşatmaya çalışıyordu.
"Zümra, Berfin Zilan'ı çok pis dövmüş. Sence
Bervan ona gerçekten dokunmuş olsa buna izin verir
miydi?"
Söylediği şey beni gafil avlamıştı. Dudaklarım
istemsizce hafif bir tebessümle kıvrıldı.
"Ee, bana yakışır bir görümce," dedim. "Bir ben
etmez ama..."
O sirada kapının önünden bir öksürük sesi geldi.
Elif'le ayni anda başımızı çevirip baktık. Kahraman
kapıda duruyordu, yüzünde o kendine has alaycı
gülümsemesiyle.
"Haklısın, yenge," dedi Kahraman sıritarak. "Bir sen
etmezse bile. Belki şimdi değil, ama zamanı gelince
Berfin'in seni geçmesi için her şeyi öğretirim ona."
Gözlerimi devirerek alayla sordum:
"Hayırdır, Kahraman? Berfin'e mi tutulduğun için bu
kadar destek oluyorsun?"
Sözlerimle gözbebekleri büyüdü.
"Dur, vurma gözünü seveyim!" diye atıldı panikle.
"Tutulduğum falan yok! Sadece kendisini koruması için
şey ettim..."
"Ne ettin, Kahraman?" diye sorduğumda ne
diyeceğini bilemeyerek konuyu hızla değiştirdi.
O hali o kadar komikti ki gülmemek için başımı
yere eğdim.
"Neyse, kapatın bu konuyu."
Elife döndü. "Seninki nerede kız? Kaç gündür
gelmiyor."
Elif omuz silkerek yanıtladı. "Ailevi sorunları var.
Fazla bir şey bilmiyorum."
Kahraman gözlerini bana çevirip alaycı bir tonda
konuştu:
"Yenge, seninki yanına gelmek için beni daraltıyor.
Sikıldım artik, al başımdan Bervan'ı."
Bu sözler sabrımı taşırdı.
"Kahraman, çık dışarı! Ölmek istemiyorsan hemen
Çık!"
diye bağırdım. Kahkaha atarak kapıya yöneldi, ama
giderken hâlâ gülüyordu.
Ciddi anlamda beni deli ediyordu.
Elife döndüm, yüzümdeki huzursuzluğu
gizleyemeden.
"Hayırdır Elif, ne ailevi sorunuymuş bu?"
dedim, sesim biraz sert çıkmıştı.
Elif, gözlerini yere indirip duraksadı. Sonra derin bir
nefes alarak konuştu:
"Zümra... icla babasının evine geri döndü."
Söylediği şey beynimde yankılandı. Kalbimde bir
yer sızladı, ama daha
baskın olan öfkeydi. Çenemi
siktım, sinirden dişlerim birbirine kenetlendi.
"Ne demek gitti, Elif? Boran buna nasıl izin verdi?!"
diye patladım.
Elif sakin olmamı ister gibi bir elini kaldırdı, ama
yüzündeki gergin ifade beni daha da öfkelendirdi.
"Çağır onu buraya," dedim soğuk bir tonda.
"Hemen gelsin."
Elif çaresiz bir ifadeyle telefonunu çıkardı ve
Boran'ı aradı. Konuşmasını kisa ve net tuttu. Sesindeki
endişeyi hissedebiliyordum.
Telefonu kapattiğında bana dönüp, "Hastaneye
geliyor," dedi.
Odada sinirle volta atıyordum. Zihnimdeki
düşünceler giderek karmaşıklaşıyor, öfkem kontrol
edilemez bir hale geliyordu.
Bir saat sonra Boran geldi. Kapıdan içeri adınm atar
atmaz, alaycı bir tavırla konuştu:
"Hayırdır, bir şey mi oldu? Niye çağırdın, abla?"
Ona sert bir bakış fırlattım. "Abla falan yok, Boran!
Karın nerede?"
Bir an ne diyeceğini şaşırdı, sonra dudaklarını
kıpırdatarak mırıldandı:
"Siktir şey..."
"Şey ne, Boran? İcla nerede?!" diye bağırdım, artik
sabrımın sonundaydım.
Gözlerini kaçırarak homurdandı: "Babasının evine
gitti."
Bu sözler bardağı taşıran son damlaydı. Masanın
çekmecesinde duran silahı çıkarıp odanın boş köşesine
doğru ateş ettim. Silahın sesi odayı doldururken herkes
donup kaldı.
"Manyak misın kıZim, ne yapıyorsun?!" diye bağırdı
Boran, geri çekilerek.
öfkemden gözüm hiçbir şeyi görmüyordu.
"Karın gidiyor, Boran! Buna nasıl izin veriyorsun?!
Kendine gel artık!" dedim.
Boran derin bir nefes aldı, ama yüzündeki sinir hâlâ
belirgindi.
"Ne yapmamı bekliyorsun? Hanim ağalığı senden
alıp aşiretin başına geçmemi istedi. Ben de olmaz
dedim. Bunun üzerine çekip gitti. Sırf onun istediği için
mal mülk için seni mi ezip geçseydim?!"
Sözleri öfkemden hiçbir şey eksiltmedi. Daha da
sert bir şekilde ona çıkıştım:
"Zümra Aldanoğlu'nun gelini baba evine döndü
dedirtmem! Git al karını, Boran! Gerekirse zorla getir
ikinizde karşımda olacaksınız!"
Diyince dizdar ordan lafa atılıp konuşunca elifle
onu tehdit ettim yapacağımı bildiğim için tekrar
konuşmadı.
Bunca olan şeye rağmen kahraman kahkaha atıp
sürekli gülmesi beni deli ediyordu onu vurmamak için
kendimi sakinleştirmeye çalıştım o sirada bervan
arkamdan gelip elindekini aldı.
Ondan kaçmaktan sıkılmıştım derin bir nefes
aldıktan sonra herhese
odadan çıkmasını istedim .
Derin bir nefes alarak yatağımın kenarına oturdum,
gözlerimi kapadım. Herkes odadan çıktıktan sonra
Bervan'a döndüm. Sesim, ona söylediğim her kelimede
acı dolu bir hüzün barındırarak çıktı:
"Otur," dedim, sesimdeki sertlikten kaçamadı.
Bervan, söylenenin aksine sessizce oturdu. Bir
süre sessiz kaldık. Sonra, gözleri yaşla dolmuş şekilde,
konuşmaya başladı:
"Zümra, ne olur affet beni. Hatta, sana
söylediklerimi geri alıyorum. Seni dinlemeden
yargıladım... Yanıldım."
Dudaklarım arasından zorla dökülen kelimeler
acıyla yankılandı: "Hangi biri için affedeyim seni,
Arslanoğlu?"
" Zümrüt gözlüm yapma
Bervan abin evli olduğu halde ablamı kaçırdı
hamile biraktı abim namusunu temizledi hükümle abini
vurdu, buna rağmen baban beş tane fidan gibi baba
yiğidi toprağa layık gördü sen abini babanı kaybettin,
belki ama ben altı tane genç verdim toprağa buna
rağmen babamın canına karşılık aldın beni yineden
sustum, dayak yedim sustum, evinden kovdun sustum,
ne yaptıysan sustum şimdi söyle el oğlu ben bunları
hak ettim mi"
"Zümra ben bilmiyordum abimin öyle bir şey
yaptığını bilmiyordum herşeyi sonradan öğrendim"
" önemi yok artık el oğlu "
Bervan, başını öne eğdi. "Zümra, Cihan bana bir video göstermişti. Baban seni beni öldürmek için
benimle evlenmemi istiyordu. Ona inanıp, seni o gece
konaktan kovdum. Öfkem, sevdamdan üstün geldi.
Aldanoğlu... Affet beni."
Gözlerim ona bakarken, her bir kelimesi içimde
yankı yaptı. " Biliyorum o videoyu haberim var. Mesele
beni evden kovman değil, Bervan. Sen en başından belli
ki, benimle evleneceğini söyledin. Yaptın da."
Bervan gözlerinde pişmanlıkla, başını iki elleriyle
tutarak devam etti: "Zümra, Allah şahidim olsun. Sana
ihanet etmedim. Yüzüne bile bakamadım. Ne bedenim
ne de kalbim sana ihanet etmedi."
"Bervan, sen bana ihanetlerin en büyüğünü zilan'la
evlenerek yaptın. Ben istemediğim halde bana
dokunarak ihanet ettin. Söyle, şimdi el oğlu, bunlar
ihanet değil mi?" dedim, içimdeki öfke ve kıriklık bir
anda yüzüme yansıdı.
Bervan, elleriyle gözlerini kapatarak, ağlamaklı bir
şekilde "Yapma, Zümra... Son bir şans ver bana."
Gözlerim kararmıştı, içimden geçen tek şey acıydı.
"Bir dua vardır, Bervan," dedim. "Allah, Züleyha gibi
bekleyene, yüreğe Yusuf gibi yar nasip etsin diye. Ben
senin Züleyhan oldum da, sen benim Yusuf'um
olabildin mi, el oğlu?"
Bervan, bir adım geri atarak, başını elleriyle
kavradı. "Ben başıma gelen her şeyi hak ettim, Zümrüt
gözlüm. Al canımı burada ama benden gitme. Beni
sensiz bırakma."
Ağlamamak
için kendimi zor tutuyordum.
"Hatırlıyor musun? Gözlerin çok güzel demiştin bana.
Sen, benim gözlerimin katilisin. Bir defa aşık oldum, ve
o da senden başkasına yakışmadı. Sen olsan, affeder
misin?"
Bervan, elleriyle yüzünü ovuşturdu, gözlerinde bir
umut belirdi ama hemen silindi. "Yavrunu babasız
bırakma. Benide sensiz birakma, Zümram."
Gözlerimden bir damla yaş süzüldü. "Onları
babasız birakmamak için vazgeçtim, onlardan Bervan."
Bervan'ın ifadesi bir an dondu, korkuyla gözlerime
baktı. "Nasıl vazgeçtin?" diye sordu.
"Bervan, ben onları aldırdım. İkizdi. Ve ben senin
yüzünden ikisinden de vazgeçtim," dediğim anda,
Bervan'ın yüzü bembeyaz oldu. Bir anda gözleri karardı,
elleri titremeye başladı.
Yarası hâlâ taze olduğu için, söylediğim her kelime
daha büyük bir darbe gibi geldi. Karşımda duran
adam, söylediklerimle yerle bir oldu. Sinir krizi
geçirmeye başladı, nefes almakta zorlanıyordu.
O anda, Bervan yere yiğıldı. Kalbimde hiçbir şey
hissetmiyordum ama gözlerim, ona hâlâ bir şeyler
söylemek istiyordu. Ancak sözlerim, karanlık bir
boşluğa doğru kayıp gitmişti.
Bana yaptığı her şeyi bir anda affedeceğimi sandı
ama büyük yanıldı. O an, içimdeki her şeyin bittiği,
duygularımın tamamen yok olduğu andı.
Hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını anladım. Ona
verdiğim şansı sonuna kadar hak etmeyen birine daha fazla fırsat vermek , kendi kendime ihanet olacaktı.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 46.2k Okunma |
2.31k Oy |
0 Takip |
59 Bölümlü Kitap |