
Karımın söyledikleri ile düşüncelerim allak bullak
olurken şirkete geldiğimin farkını da bile değildim.
Seyyid'in seslenmesiyle kendime geldim.
"Geldik ağam."
Kendimi toparlayıp arabadan indim, odama çıkıp
Cihan'ın yaptığı pislikleri temizlemeye başladım. Sonra
da kara para aklama çalışmasının hesabını soracaktım.
Kimlerle ne imzaladıysa hepsini geri almıştım.
Yaptığı şeyin bedeli ağır olacaktı; arayıp şirkete
çağırdım.
yaklaşık bir saat sonra kapım çaldı, gelen Cihanı dı.
Ona konuşma fırsatı vermeden yüzüne yumruk attım. Kendini toplamaya izin vermeden devam ettim
Bu yaptıklarının hesabını ödeyecekti; ağzı yüzü kan
dolmuş, yüzü dağılmıştı. Ayakta zor duruyordu.
Zorluk da olsa açıklama yapmasını bekledim, sonra
buradan sürgün edecektim.
"Bana hesap soracağına, karım diye koynuna aldığın o yılına hesap sor Bervan ağa."
"Ne diyorsun lan sen, açık açık konuş.
"O yılan neden seninle evlendi sanıyorsun, ağam?
Babası olacak o şerefsiz ile seni öldürmeyi düşünüyor.
"Kendini aklamak için yapıyorsan, öldürürüm seni Cihan. "
"Video var, Bervan ağa ayakta uyutuyor o yılan seni."
Çıkardığı telefonla, Mehmet Ağanın "Bervan'ın sonu ölümdür kızım" diye bir ses yankılandı odada.
Arkaya doğru bir iki adım atıp koltuğa oturdum;
sanki kalbime hançer saplanmıştı.
" Seyyid alın şunu karşımdan."
"Baş üstüne ağam."
Gözlerimde ateş çıkıyordu. Oturduğum koltuktan
kalkıp arabaya bindim. Bunu bana nasıl yapardı,
hesabını soracaktım.
Cihan'ın izletiği video gözümün önüne geldikçe
gaza basıyordum. Arkamdan çıkan toz duman bile
umrumda değildi.
Yarım saatlik yolu on dakikada gelmiştim.
Burnumdan çıkan nefes değil, ateşti âdeta. Konaktan
içeri girer girmez dayê, bir şey olduğunu anlamıştı.
"Çi ye lawo?"
( Neyin var oğul )
"Aldanoğlu nerede dayê "
"Odasında ne olduğunu de hele önce ne bu öfke kuremin."
dayê ye açıklama yapmadan merdivenlerin
koşarcasına çıktım, kapıyı açmamla yerinden fırladı.
Zümra'dan
gün boyu yazdığım kitabı tamamlamak için yemek
bile yemeden sonunda kitabımı yazmıştım.
tam uyumak üzeriyken kapının açılmasıyla
yerimden irkildim, gelen ağam dı. yüzünde anlam
vermediğim bir öfke vardı, aldırış etmeden tebessüm ettim.
"Ödümü kopardın ağam, bir şey mi oldu?"
nefes alışverişi bile öfkeyle doluydu, kapıyı sesli bir
şekilde örtüp üzerime doğru geldi. ben ne olduğunu
anlamaya çalışırken o bana tokat attı.
geldiğimden belli kötü davranış olsa bile bana
vurmayan adam neden vurmuştu, ne yaptım diye
düşünürken bir kez daha vurdu.
"demek korkuyorsun benden, korkmaya devam et
Aldanoğlu."
"ne diyorsun Bervan, Allah aşkına."
daha sabah öpüp koklayan adam şimdi beni
öldürecekmiş gibi bir hali vardı. neye sinirlendi diye
düşünmeye başlarken "soyun" demesiyle kanım dondu.
yine mi diye bildim sadece.
"'sana soyun dedim Aldanoğlu."
Kanım donmuştu. İstemeden gözlerimde yaşlar
süzüldü. Çırılçıplak bir şekilde yatağa oturmuş, kibirli
bir ses tonuyla konuştu.
"Benim gibi bir dağ aynısından ne bekliyordun ki? Zaten aldanoğlu sabah severim, akşam s.....rim."
"Haklısın, senin bir dağ ayısı olduğunu
unutmuşum. Hatırlatman iyi oldu.
Bu söylediklerime daha da sinirlendiğini gördüm.
Hemen yerinden kalkıp karşıma geçti, üzerimdekileri
çıkarıp fırlattı.
"Geç yatağa, Aldanoğlu. Bu söylediklerine pişman olacaksın."
Ben zaten buraya gelerek pişman olmuştum. Ben
bunları hak edecek hiçbir şey yapmamıştım oysaki.
Sanki acelesi varmış gibi üzerime çöktü. Ben
istemediğim sürece bana dokunmayacağını söylemişti
oysa ki.
gözlerimde yaşlar süzülüyordu, ellerimle yorganı
sıkıyordum. kalbimin acısı, nefes alamayışımı bile
umursamadan devam ediyordu.
kaç defa oldu, kaç defa yaptığını bile bilmiyordum.
başım dönüyordu, karnım ağrıyordu ama yine de dur
diyemedim; neden böyle yapıyorsun bile diyemedim.
Bervan'dan
Karşımda masum bir kedi gibi durması beni daha
da öfkelendirdi, öpüp okşamaya vaktim yoktu, bana
olan borcunu ödemesi gerekiyordu.
Hastalığını düşünmeden, yüzüne bakmadan,
tohumlarımı bedenine bıraktım.
Bir, beş, yedi..
Başta ağladığı sesi yerine acI çeken sesi ilişti
kulağıma. Durmam gerekiyordu ama benden sakındığı
ne varsa alacaktım.
Çarşafı geçen kırmızı lekeler, ve nefes alamayışı,
fazla zorlandığını gösteriyordu ama benim ona karşı
öfkem dinmemişti.
Ta ki beni karşılayan kuruluğu ikimizin canını daha
fazla yakarken durmam gerektiğine karar vermiştim.
Bana yaptıklarının bedelini ödetene kadar
durmamıştım.
Yarı baygın bir şekilde yatağın öbür ucuna
savrulduğumda gözlerimdeki öfke de yavaş yavaş
dağılmaya başladı.
Kafamı çevirip bıraktığım enkaza baktım; yastığı
gözyaşlarıyla ıslanmış, hâlâ ağlıyordu. Gözlerini tavana
dikmiş, yanında yokmuş gibi bakıyordu.
Beynim bu yaşananları algılamaya çalışıyor, ben
öfkeme yenik düştüğüm için vicdanım sIzlıyordu.
Onu kollarımın arasına alıp çektiği acıları
unutturmak istiyordum.
Ama beni öldürmek için geldiği aklıma gelince
öfkem yeniden alevlendi. Daha fazla ileri gidip canını
almak istemediğin için kendimi toparlayıp konuştum.
" Üzerini giy, Aldanoğlu," dedim.
Söylediğimi yapıp üzerini giydi, nefes bile almaktan
zorlanıyordu. Öfkeli bir sesle devam ettim.
Bana borçluydun, Aldanoğlu; borcunu tahsil
ettin."
Ne borcu dercesine baktı yüzüme, öfkem
sevdamdan büyüktü. Ona karşı öfke duyuyordum artık.
"Babanı hayatını bağışladığım için borçluydun bana, Aldanoğlu.Şimdi gidebilirsin babanın evine. Eğer bir daha karşıma çıkacak olursanız, bu defa affetmem."
Bizde boşanma yoktu ama koynumda bir yılan
besleyecek değildim. Ağlaması kesilmiş, otoriter bir ses
tonuyla bana karşılık vermişti.
Bizde boşanma yoktu ama koynumda bir yılan
besleyecek değildim. Ağlaması kesilmiş, otoriter bir ses
tonuyla bana karşılık vermişti.
" Bu işin dönüşü yoktur ağa, yemin olsun bana "
yaptıklarının acısını senden alacağım. Ağlar meclisini
topla, boşa beni.
Yalvarır diye beklediğim Aldanoğlu'nun boşanmak
için "ağlar meclisini topla " demesi beni şaşkınlığa
uğratsa da, dediğini yapacaktım.
Bitirecektim bu işi; ne kan davası ne de Aldanoğlu artık umrumda değildi.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 46.11k Okunma |
2.22k Oy |
0 Takip |
59 Bölümlü Kitap |