
Elif'ten
Abim, Zümra yüzünden iyice kendini alkole
vermişti, gözbebeği olan kızını berdel için kurban
etmişti.
Ne yaşadıysa, sebebi ablası olmasına rağmen
Berivan'i feda etmişti. Onun yüzünü görmek dahi
istemiyordum.
Ne olursa olsun, böyle bir şey yapmaya hakkI
yoktu. Zümra'yı bir türlü affedemiyordum.
Ben onun için her şeyi yapmaya hazırken, o
Berivan'ı yakmıştı. 0 gün yaşananları bir türlü
unutamıyordum.
Berivan, amcamın kararını öğrendiğinde
gözyaşlarını içine akıtti. Bütün bir hayatını, hayallerini,
gençliğini birkaç söze kurban vermişti.
Onun hayatı, birinin kanını yerde birakmamak
adına satılıyordu. Ama o, bu kadar kolay teslim
olmayacaktı.
"Zümra hala, bunu yapamazsın," dedi, sesi
titreyerek. "Ben bir mal değilim, senin intikamın için
harcanacak bir nesne hiç değilim."
O bile farkındaydı Zümra' nın berdel istediğinin.
Abim ona bakmadan, gözleri boş bir noktaya dikili,
sessiz kaldı. Berivan'ın sözleri yüreğini delip geçse de,
içinde bulunduğu o karanlık kuyuya hapsolmuştu.
Bir kere bu yola girmişti, geri dönüşü olmadığını
biliyordu. Kizına bakmak bile istemiyordu, çünkü ne
zaman gözlerine baksa, yaptığı hatanın ağırlığı iki kat daha büyüyordu.
Berivan ise bu acıya teslim olmak istemiyordu.
Gözleri, kaçışı arar gibi etrafı süzdü.
Kafasında bin bir düşünce, bin bir soru vardı. Ne
yapabilirdi? Nasıl kurtulabilirdi bu çıkmazdan?
içindeki isyanı bastırmak için derin bir nefes aldı.
Annesinin sözleri aklına geldi: "Biz kadınlar güçlü
doğarız, kizım. Ne olursa olsun, her firtınanın ardından
güneş doğar."
Belki de kendi güneşini kendisi doğurmalıydı.
Ben bunları düşünürken, Zümra'dan gelen mesajla
şoka uğradım: "Koltuğumu sana bırakıp gideceğim,"
diyordu.
Bu, hiç beklemediğim bir hamleydi. Zümra'nın
böyle bir şey yapacağını asla düşünmezdim. Ond
kaosun, Berivan'ın feda edilişinin ardından Zümra pes
mi ediyordu?
Bir an, mesajın doğruluğunu sorguladım. Bu bir
oyun olmalıydı, yeni bir plan. Ama ya değilse? Ya
gerçekten gidiyorsa? içimde hem öfke hem de merak
kabardı.
Düşünceler kafamda dönerken, ani bir kararla
yerimden kalktım. Onunla yüzleşmeliydim. Ne
planladiğınn öğrenmeliydim.
Arabaya binip gaza bastım, kafamın içinde dönen
binlerce soru vardı. "AmacIn ne, ne istiyorsun? Derdin
ne, amca kızı?" demek istiyordum.
Zümra'nin mesajı kafamı karıştırmış, neyin peşinde olduğunu anlamaya çalışıyordum. Konağa vardıiğımda
işler beklediğimden çok daha kötüydü.
Kapıdan içeri girdiğimde, abimin elindeki silahı fark
ettim. Zümra'nın arkasında duruyordu, yüzü öfkeyle
gerilmiş, gözleri kararmıştıi.
Tam o anda silah patladı. Şokla olduğum yerde
donup kaldım, zaman sanki durmuş gibiydi. Zümra bir
an sendeledi, sonra yere yığıldı.
içimde bir firtina koptu. "Hayır!" diye bağırarak
koşmaya başladım, ama çok geçti. Zümra, kanlar içinde
yerde yatıyordu.
"ölme sakın, amca kızı!" diyerek Zümra'nın yanına
koştum. Kalbim yerinden çıkacak gibiydi, ellerim
titreyerek onun boynundaki nabzını kontrol ettim.
Zayıf ama hâlâ yaşıyordu. Zümra'nın gözleri yarı
kapalıydı, dudakları aralanmış, zorla nefes alıyordu.
Kan hızla yayılıyor, ellerim kandan sırılsıklam oluyordu.
"Dayan Zümra, hemen ambulans çağıracağım, ne
olursun dayan!" diye fisıldadım, gözlerim dolarken. Bir
yandan telefonumu çıkardım, bir yandan da Zümra'nın
yüzüne bakıyordum.
içimdeki tüm öfke, nefret bir anlığına silinmişti; tek
düşündüğüm onu hayatta tutabilmekti.
Telefonla ambulansı ararken, Zümra'nin elini tutup
sikıca kavradım. "Beni bırakma, lütfen Zümra," dedim,
gözyaşlarımı tutamadan.
Abim çoktan bırakıp gitmişti, ortalikta yoktu.
Gerçekten ne yaptığını fark etmiş miydi, yoksa sadece kaçmayı mı seçmişti, bilmiyordum.
Tek bildiğim, her şey daha da karmaşık bir hal
almıştı. Amcam ise olduğu yerde, taş kesilmiş gibi
kalmıştı.
Gözleri donuk, hareket etmiyor, sadece boş bir
bakışla Zümra'ya bakıyordu. O an sanki zaman onun
için de durmuştu.
Yengemin sesi ise kulaklarımda yankilanıyordu.
"Te ez şewitandim keçê, te dilê min şewitand,
delalê min!
(Yaktın beni kızım, yüreğimi yaktın!")
diye feryat edip dizlerini dövüyordu. Yürek
parçalayan bu ses, içimdeki her acıyı daha da
derinleştiriyordu.
Gözlerim dolu, Zümra'nın yanından
kalkamıyordum. Yengemin ağitları evin her köşesine
yayılıyor, konağın duvarları bile sanki bu acıya
dayanamayacak gibi çatırdıyordu.
Ambulansın sesleri yaklaşıyordu ama bu ağıt, bu
keder, o sesi bile bastırıyordu. Yengemin dizlerini
döverek ağlayışını izlerken içimdeki kırılganlık büyüdü.
Her şey gözümün önünde çökerken, sanki bir daha
toparlanamayacaktik.
Ambulansin sirenleri konağın kapısına vardığında,
her şey biraz daha gerçekleşmiş gibiydi. Sağlık
görevlileri hızla içeri girip Zümra'ya yöneldi, ama
yengemin çığlıkları hâlâ kulağımda yankılanıyordu.
"Yüreğimi yaktın kızım!"
diye bağırarak, gözyaşları içinde dizlerini dövüyordu. Görevliler Zümra'yı sedyeye
yerleştirirken, yengem adeta o ağıtlarla kendini de
yakıyordu.
Ben de kendimi toparlayıp Zümra'nın yanından
çekildim, ama gözlerimi ondan ayıramıyordum. Kan,
hala ellerime bulaşmiştı, ama artık hiçbir şey
hissetmiyordum.
Boğazımda bir yumru, içimde tarifsiz bir boşluk
vardı. Zümra'nın bu hali, abimin yokluğu, yengemin
feryatları.. Hepsi bir arada o kadar ağırdı ki nefes almak
bile zor geliyordu.
Ambulans hizla yola çıkarken, ben de peşlerinden
gitmek istedim. O anda amcama baktım. Hâlâ aynı
yerde, taş kesilmiş gibi duruyordu. Yüzünde ne bir
duygu vardı ne de bir tepki.
Sanki bütün bu olup bitenleri bir yabancı gibi
izliyordu. Ona seslendim ama duymadı, dünyayla olan
bağlantısı kopmuş gibiydi.
O an, içimde büyük bir kırıilma hissettim. Bu ailenin
üzerine kara bir gölge çökmüştü ve ne kadar çabalarsak
çabalayalım, bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmayacakti.
Yengemin ağıtları hâlâ içeriden yankılanıyordu. "Te
dilê min şewitand," diye ağlayıp dizlerini dövmesi,
içimde tarifsiz bir acı bırakıyordu. Her bir kelimesi,
yüreğime kazınıyordu.
Konağın kapısında durup içeriye baktım. Bu ev, bir
zamanlar huzurun ve birlikte olmanın sembolüydü.
Şimdi ise sadece acinın, kaybın
ve öfkenin yuvası
olmuştu.
"Her şey bu noktaya nasıl geldi?" diye düşündüm.
Zümra'nın yaptıklar, abimin öfkesi, Berivan'ın kurban
edilişi.. Hepsi birer karanlık hikâyenin parçasıydı artik.
Tek istediğim bu kabusun bir an önce sona
ermesiydi, ama biliyordum ki işler daha da karışacakti.
Çünkü bu kadar kan ve gözyaşindan sonra, hiçbir şey
kolay kolay düzelmeyecekti.
Ambulans hızla uzaklaşırken, içimdeki acı
katlanılmaz hale gelmişti. Amcamı alip hastaneye
doğru giden ambulansı takip etmeye karar verdim.
Hızla hareket ederken, arabanın direksiyonuna
sikica yapıştım; düşüncelerim karışıyordu. Zümra,
amcam ve yengemin ağıtları. Hepsi bir arada
yankılanıyordu.
Hastaneye vardığımda, kalabalık bir ekip acil
serviste toplanmıştı. Ambulans kapısı açıldığında,
sağlık görevlileri Zümra'yı sedyeden indirdiler ve hemen
içeriye doğru sürüklediler.
Amcam, Zümra'nın peşinden koşarak onu izledi
ama onun yüzündeki endişe, ne kadar umutsuz
olduğunu gözlerimle gördüm.
Ben de onlara yetişmeye çalıştım ama hastane
koridorları beni adeta boğuyordu. Her şey bir belirsizlik
içinde kaybolmuştu.
Kalbim yerinden frlayacak gibi atarken, Zümra'nın
hayatı için dua ediyordum. Aklımdan hiç çıkmayan
düşünce, "Onu kurtarmak zorundayız," oldu.
Amcamın endişeli yüzü hâlâ gözümün önündeydi.
Koridorun sonunda, hemşireler ve doktorlar Zümra'yı hizlıca bir odaya götürürken, amcam bir an için
duraksadı.
Gözleri dolmuştu ama bir şey söyleyecek cesareti
bulamıyordu. içimden ona seslenmek istedim, "Onu
yalnız birakma," diye ama kelimeler boğazımda
düğümlenip kaldı.
Bir süre hastane bekleme odasında bekledik.
Zaman geçmiyordu sanki. Her saniye, Zümra'nın hayatı
hakkında daha fazla kaygı duymama neden oluyordu.
Amcamın sessizliği beni rahatsız ediyordu; ne
zaman onu izlesem, acıcdan başka bir şey
görmüyordum.
Saatler süren ameliyatın ardından doktor nihayet
çiktı. Yüzünde ciddi ve hüzünlü bir ifade vardı. Kalbim
hizlica çarpmaya başladı; tüm umutlarım bu anla
bağlıydı.
"Ne oldu, Zümra nasıl?" diye sorduğumda, doktor
derin bir nefes aldı. "Hastanın durumu maalesef kritik.
Kurşunu çikardık, ama omuriliğine denk gelmiş.
Yani hasta yaşasa da, sakat kalma olasıliğı yüksek.
Ayrica hastanın gebeliğini de sonlandırmamız
gerekebilir. Her şeye hazırlıklı olun."
"Doktor," dedim, sesimi zorlayarak çıkardım.
"Zümra'yı kurtarmak için ne yapmalıyız? Onun hayata
dönmesi için elimizden gelen her şeyi yapmalıyız."
Doktor, gözlerimdeki çaresizliği görünce biraz
yumuşadı. "Elimizden gelenin en iyisini yapacağız,"
dedi. "Ama bu süreç zorlu olacak. Zümra'nın kendine
dönmesi zaman alacak ve
bazı kararlar almak zorunda kalacaksinIz."
"Hamile olduğunu bilmiyorduk biz, doktor bey"
dedim, sesim titreyerek. "Muhtemelen kendisi de
bilmiyordur; dört haftalık daha, yani çok yeni..."
Doktor, bu durumu duyduğunda biraz daha
yumuşadı. "Bu, durumun karmaşıklığını artiriyor," dedi.
"Eğer Zümra bu durumu biliyor olsaydı, belki de her şey
daha farklı olabilirdi.
Ama şu anda önceliğimiz onun sağliğı. Bu durumu
da göz önünde bulundurarak en iyi tedavi yöntemini
seçeceğiz."
"Peki, doktor bey, sağ olun," dedim, hafif bir
umutla. Ama doktorun yüzündeki ciddiyet
kaybolmamışti.
"Bu arada, hastanin eşine de haber verin. Olası bir
durumda gebeliği sonlandırmak için onay gerekli
olabilir" dedi. Bu cümle, içimdeki tüm umutları yeniden
gölgede birakti.
_*_
Bervan'dan
Dayê'nin söylediği şeyi yapmıştım; ağlara haber
göndermiştim. Onlarıin tepkilerini görmek için sabaha
kadar uyumamiştim.
Zümra'dan intikam almak için böyle bir yola
başvurup başvurmadiğımı düşündüm. Zümra'nın
yaşadığı bu travma, benim içimdeki öfkeyi daha da
körüklüyordu.
Onun acısInin kaynağında yatan her şey, benim
ruhumda bir yaraya dönüşüyordu.
Sabah olur olmaz, evin içinde bir hareketlilik
başladı. imam, halamın kızı Zilan'ı nikah kıymak için
getirmişti.
Nikah töreni için hazırlıklar yapılıyor, evde herkes
bir araya gelmeye çalışıyordu. Ama benim aklım hâlâ
Zümra'da, onun durumu ve başına gelenler üzerimdeki
gölgeyi daha da koyulaştırıyordu.
Nikah hazırlıkları sırasında, Zilan'ın gülümseyen
yüzü ve mutlu görünümü, benim içimdeki kederle
çelişiyordu. "Nasıl bu kadar kolay gülünebilir?" diye
düşündüm.
Etrafımdaki herkes sanki hayatın tadını çıkariyordu.
Zilan, evin en genç ve en güzel gelini olarak tüm
gözleri üzerine çekiyordu. Herkes onun mutluluğunu
paylaşıyor, gülümseyerek ona destek oluyordu.
Ama ben, bu sahnenin dışında kalmıştım. Nikâh
elbiseleri ve çiçekler arasında kaybolmuş, Zümra'nın
yokluğunun acısını içimde taşıyordum.
imam nikahı kıyarken, geleneklere uygun dualar
ediliyordu. Herkes coşkuyla alkışlıyordu ama ben bu
mutluluğun içindeki kederimi gizleyemiyordum.
Zümra'nın yokluğu benim ruhumda derin bir yara
açmişti.
Nikah tamamlandığında, halam Zilan'a sarılıp
mutluluk diledi. Ama benim içimde bir şeyler kırılıyordu;
Zümra'ya yapılmış olan bu haksızlığın intikamı için ne
yapmam gerektiğini düşünüyordum.
"Bu döngü nasıl
sona erecek?" sorusu aklımı meşgul ediyordu.
Ben hata mi yaptiğımı düşünmeye başlarken
telefonum çaldı. Telefondaki ağlayan ses, içimde bir
boşluk açtı. "Zümra... Zümra ölüyor!" dedi.
Bu kelimeler sanki kalbime bir biçak saplamış gibi
hissettirdi. Hemen kendimi toparlayarak "Ne oldu?
Neredesin?" diye sordum, sesim titrek ve panik
doluydu.
"Hastaneye gel! Bervan ağa
Zümra'yı kaybetme düşüncesi bile dayanılmazdı.
"Hemen geliyorum!" dedim ve hızla dışarıya koştum.
Araba kulanırken düşüncelerim birbirine karıştı.
Zümra'nın yüzü, acI içindeki bakışları, onunla
yaşadıklarımız aklımdan geçiyordu. "Onu
kaybetmemeliyim! Ona yetişmeliyim!" diye
haykırıyordum.
Hastaneye vardiğımda Elif yerinden kalkıp yanıma
geldi.
"Nikâhın hayırlı olsun, Bervan, Ağa" dedi ama sesi
sanki başka bir dünyadan geliyordu.
"Karın içeride canıyla cebelleşiyor. Sen nikâh
kiyıyorsun, sana haber vermezdim ama doktor, bebek
için onay istedi diye çağırdım."
"Zümra'ya ne oldu avukat hem ne bebeği "
"Zümra dört haftalık hamileymiş bervan ağa
gebeliği sonlandırmak gereke bilirmiş o yüzden imzan
gerek"
"Ne diyorsun sen avukat Zümra hamile mi?"
" Evet imzanı at ve git ağa
" Bir daha sormam karıma ne oldu kim ne yaptı "
Sırtindan vurdular yaşasa bile sakat kalma
olasılığı yüksekmiş ayrica hamileliği sonlandıra
bilirlermiş"
Söylediği şeyle olduğum yerde kaldım, ben ondan
imtikam almak uğruna kuma getirmiştimo ise karında
benim parçamla Can çekişiyordu.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 46.2k Okunma |
2.31k Oy |
0 Takip |
59 Bölümlü Kitap |