Sırf koyuna girmek için Bervan'ın karşısına çıplak
çıkmıştım ama o karşısında bir kadın değil düşmanı varmış gibi
Söylediğim şeyle boğazımı sıkıp beni bir köşe
fırlatmıştı üzerimi giyinip yatağa girdim sabah kadar
onun koltukta sigara içmesini seyretim.
Bervan sigarasını söndürdü, dumanı hâlâ havada
asılı kalırken, gömleğini çıkarıp sakin adımlarla
Zümra'nın kaldığı odaya yöneldi.
O an, içimde bir şeyler daha kırıldı. Bervan'ın bu
kadar kolayca geçiş yapabilmesi, gücünü her geçen an
daha fazla hissettirmesi beni çileden çıkarıyordu.
Kafamda yankılanan düşünceler, bir türlü
Hemen üzerimi çıkardım ve havluya sarıldım.
Bervan'ı izlerken içimdeki kinle karışan bir tür öfke
Onun gidip Zümra'nin odasına gitmesi, beni daha
da savunmasız hale getiriyordu ama bu durumu
Bir noktada durmak zorunda kaldım, gözlerim bir
Zümra odadan çıkarken, havluyla sarılı halimi
görünce gözlerinde kısa bir şaşkınlık belirdi. Ama o an,
bu şaşkınlıkta zaferi hissettim. Bir an duraksadı, beni
içimdeki o acımasız tatmin duygusu, her şeyin kontrolümde olduğunu düşündürüyordu.
Onun gözlerine bakarken, bir zafer gülüşüyle
yüzünü sardım. Zümra'nın, her şeyin farkında olduğunu
düşündüğüm bu an, bana bir tür güç kazandırmıştı.
O gülüş, sadece bir karşı duruş değil, aynı
zamanda içimdeki öfkenin, gücün bir simgesiydi.
Bervan'ın bile Zümra'yı unutarak yalnızca bana
odaklandığı bu anın ardından, Zümra'nın tedirginliği
O da tıpkı Bervan gibiydi öfkesi ve gururu her
Zümra odadan çıktıktan sonra, içimdeki gerginlik
azalmıştı ama bir rahatlama duygusu vardı.
Hızla üzerimi giyinip avluya indim. Dışarıda hava
serindi, ama üzerimdeki ağırlık hâlâ sımsıkı duruyordu.
Derin bir nefes alıp çevreme bakarken, zihnimdeki
karmaşa bir türlü dağılmıyordu.
O sırada, Bervan'ın telefonunun sesi geldi. Sesine
dikkat kesildim, ama onun ne konuştuğu beni
Telefonu eline alıp kısa bir süre sessiz kaldı, sonra
bir şeyler söyleyip hızla kalkıp dışarıya doğru yürüdü.
Gözlerim, Bervan'ın arkasından kayarak onu izledi,
Bu kez, kendi içimdeki öfkeyi ve gücü daha çok
hissetmeye başlamıştım.Aradan geçen yarım saatin
Onun bu gelişi hayret alâmet değildi yüzü
bembeyazdı dayê onu görünce konuştu.
" Hoş geldin kuremin hayırdır inşallah"
" Xezûrê Zümra Bervan gulebaran kir
Diyince dayê dizlerini dövdü , oy yaktın beni diyip
"Ağlamanin sirası değil yenge çok kan kaybetti
kana ihtiyaç var ben zilan yengemi alıp hastaneye
götürüyorum sizde ardımız sıra gelin belki onun kanı
diyip beni arabasına bindirdi. Arabası büyük ve
genişti, ben daha ne olduğunu anlamadım. Öldürmek
istediğimiz adamı yaşatmak için beni hastaneye
Ona kan vermem için. Bir yandan öfkem vardı,
elimdeki öfkenin, kanın soğukluğu, bir canı almak için
" ben bervan'dan kurtulalım diyorum sen onu
kurutmak için beni hastaneye mi götürüyorsun cihan"
" Bervan'ı kurtarmak isteyen kim, ölmese de
öldürecek çok adam var hastanede merak etme"
ne için hastaneye gidiyoruz o zaman"
Bervan'ı Zümra vurdu hükmü ölüm sende ona
üzülmüş, karısı olarak yanında görünemen için hem sen
" dur cihan ne yapıyorsun bizim bir an önce
Cihan, bir an için duraksadı, ancak sonra
gözlerindeki karanlık ifadenin daha da derinleştiğini fark ettim.
"Kurtuluruz, sen gel yanıma önce," dedi ve bir anda
üzerimdeki her şeyi çıkarmaya başladı. Sanki aç bir
içine girdiği an, vücudumda bir yangın başladı.
Yavaşça, ama bir o kadar güçlü bir şekilde beni
sarmaya başladığında, soluklarım kesildi.
Bu acı, bu arzunun birleşimi beni zorluyordu, ama
bir şekilde buna karşı koyamıyordum.
Her şey bulanıklaşmıştı, sadece onun ellerini,
bedenini hissedebiliyordum. Fakat bilinçaltımda, bir
Bu sırada içimden bir ses, "Bunu yapmamalısın"
diye fısıldıyordu, ama öte yandan duygularım benden
her dokunuşu bana zevk veriyordu o gece bana ilk
dokunduğu gün gibi azgın ve şehvetliydi onun her ileri
geri yapIŞI beni de azdırıyordu.
Kaç dakika sürdü bilmiyorum ama içime
daha sonra araba durdu ve o an bana baktı.
"Üstünü giyin, in arabadan," dedi, sesi sert ve bir o
Ben de bir an tereddüt ettim, ama onun bakışları
bende herhangi bir itiraz hakkı bırakmıyordu.
Üstümü giyinip, arabadan inmeden önce ona doğru
eğildim. Yavaşça, dikkatle. Kafamda bir sürü düşünce
"Cihan ağa hamileyim ben senin çocuğunu
taşıyorum sen ağa olduğun da öyle ya da böyle karından
boşanıp beni nikahına almak zorundasın"
Sanki kötü bir şey söylemişim gibi boğazıma
" Bervan'ın piçi olduğunu söyle dilan hanıma
Zümra ölücek Bervan dan da kurtulucam yani bütün
mal o karnındaki piçin olucak"
" Piç dediğin senin çocuğun cihan"
" Eğer içinden söküp almıyorsam o piçi Zümra
Söylediği şeyle bütün vücudumu öfke sarmıştı
Zümra Bervan'ı vurmamış olsa başkası yapmış olsa beni
değilde onu nikahına alıcakmış meğer.
Zümra ve Bervan'ı ortadan kaldırmayı, Bervan'in
her şeyine sahip olmayı planlarken, ben de onun bu
karanlık yolculuğunda bir yol arkadaşıydım.
Ama içimde bir şey kıpırdıyordu; bu işin sonu
nereye varacaktı? Benim yerim, onun planlarında
Cihan'ın amacı, Bervan'ın sahip olduğu her şeye
sahip olmak mıydı? O an, bütün her şeyin bir oyun
Bervan'in sahip olduğu gücü, malı, her şeyi
ellerinden almak ve kendi egemenliğini kurmak için her
Ve ben, tüm bu karanlık planlarına ortak olmuş,
ona yardım etmek zorunda bırakılmıştım.
_*_
Dizdar'ın söylediklerini bile duyacak ve anlayacak
zamanım yoktu. Arabama atladım ve Zümra'nin yanına
Ancak konağa vardığımda Zümra ortalıkta yoktu. O
geceyi Mehmet amcamların konağında, Zümra'nın
gelmesini bekleyerek geçirdim.
Sabahın erken saatlerinde abim Mervan'in sesini
duydum; amcam onu bulup getirmişti.
Aradan çok geçmeden, bütün aşiret bir araya
toplandı. Artik abim için hüküm vaktiyidi. Bu, bir namus
meselesi olarak görüldüğü için kimse onu öldürmek
istemedi, fakat aşiret arasında çözülmesi gereken bir
Zümra, avludan içeri girdi ve abimin kafasına
doğrulttuğu silahı ateşledi. Tüm aşiret ağaları ne
olduğunu anlamadan, Bervan Ağa da avluya gelmişti;
Zümra ona da ateş etti. Balkonda donakalmış
halde, olan biteni yalnızca izleyebildim. Ne olduğunu
anlamaya çalışırken, Zümra bir anda yere yığıldı.
Dizdar Ağa, hızla yanına koşup Zümra'yı kucakladı
ve onu kendi arabasına bindirdi. Kendimi toparlamadan,
hemen arabaya atlayıp peşlerine düştüm, neler
yaşandığını öğrenmek için Dizdar Ağa'yı takip etmeye
Zümra'yı hastaneye getirdi. Beni görünce şaşkınlık
yaşasa da yüzüme bile bakmadı. Zümra'nın durumunun
"Zümra yengemi de seni de bizim konağa
" Ne hakla, bizim gidicek yerimizde ailemizde var
"Tek laf etme amcan kızı Arslanoğlu aşiretinin
ağasını vurdu sence yaşatırlar mı onu Bervan kendine
"Beni neden götürüyorsun o zaman"
" Kafayı mi yedin sen benim babam ailem var seni
de beni de öldürür büyük bir aşiret olmanız umrunda
olmaz bir oğlunu toprağa verdi canı burnunda olan biri
seni de yaşatmaz dizdar bozdağlı "
Bu sözlerime alaycı bir gülüşle karşılık vermesi
sinirlerimi iyice gerdi. Dudaklarındaki küçümseyici
ifade, söylediklerimi ciddiye bile almadığını
Onun bu kararlı duruşu hoşuma gitmişti, fakat o
benim çocukluk aşkımdı. Hayatımda sevdiğim tek adam
oydu, ama onun gözü beni bile görmemişti.
Evlendiğini öğrendiğimde, acımı bastırmak için
İstanbul'a okumaya gitmiştim. Yine de içinde bir umut
karısının öldüğünü duyunca her şeyi geride bırakıp
onun için geri dönmüştüm. Ancak, o bunları
göremeyecek, bilmeyecek kadar sevdalıydı karısına.
Onun beni fark etmesi, bunca yıldır hissettiklerimi
anlaması için umutla dönmüştüm. Ancak karşılaştığım
Dizdar, karısının ardından yıkilmış bir adamdı.
Gözlerinde hâlâ ona duyduğu aşkın izleri vardı.
Gözlerinde hâlâ ona duyduğu aşkın izleri vardı.
halini gördüğümde içim burkuldu; o andan sonra ona
karşı hissettiklerimi, çocukluk aşkımı yüreğimden
Uzun zaman uğruna beklediğim bu sevgiden
Ama şimdi, hiç beklemediğim bir anda bana
"Evlenelim," diyor. Bu sözleri duyduğumda hissettiğim
şaşkınlık ve karmaşa tarif edilemezdi.
Yıllarca içimde yaşattığım sevgiyi bıraktığım anda,
şimdi o, benden vazgeçmiyordu.
" Sen böyle davranıyorsun ama ben ciddiyim dizdar
önceden söylediğim gibi yüreğinde aklında başka biri
olan adamın nikahına girmem diye"
"Benim aklımda kalbimde de senden başkası yok
Elif aldanoğlu deli köpek gibi seviyorum seni"
"Lan madem seviyordun beni ne demeye evledin
" Ben onu sevdim de o beni sevmedi nikahına
yatağına girdim de yüreğine girememişim benle
evliyken sevdiği varmış meğer onunda evlendiğini
duyunca kendini öldürdü ya da ben sevdiğimi sandım
güzeliğine aldandım abisi para için bana satmış bende
almıştım sormadım gönlün varmı diye aşk acısı değil
" Oldu dizdar ağa ama unutma bana yaşadıklarının
bedelini ödetirim sana öyle seviyorum demekle kalmasın kapımda kedi olursun kabul müsün
" Kabul ama ben sana ne yaşatım avukat hanım"
Zamanı geldiğine öğrenirsin ayrıca sakın Zümrayı
Bervan ağayı vurdu diye o konakta üzerseniz celladınız
ben olurum sırf Zümra için gelicem "
" Ne meraklısınız katil olmaya iyi şimdilik buna da
Dizdar'a söylediklerimle içimdeki ağırlık biraz olsun
hafiflemiş, keyfim yerine gelmişti. Zümra, abimi
öldürmüş olsa da ona artık hak veriyordum.
Yaşadığı acılar ve yaşamak zorunda bırakıldığı
hayatı düşündükçe, yaptıklarının ardındaki çaresizliği
Onun yaşadıklarını ben yaşasaydım,
dayanamazdım; ruhen ölmekten beter olmuştu. içimde
ona karşı duyduğum öfke yerini acı bir kabullenişe
Zümra'nın üstü kan içinde olduğundan, arabada
sürekli bulundurduğum yedek kıyafetimi ona verdim.
O an fark ettim ki, meğer iki can taşıyormuş
karnında. Ama gözlerindeki ifade, ruhunun bedeninden
çıkmış gibi boştu. Yaşadığı onca şey, onu adeta
Hastanedeki işlerimizi hallettikten sonra Dizdar'ın
arabasına bindik. Zümra ile Dizdar arasında kısa bir
tartışma geçmişti, ama yol boyunca kimse tek kelime
Sessizlik,aramızda asılı kalmış tüm o
söylenemeyen sözlerin ve yaşanan acıların ağırlığını
Konağa vardiğımızda, herkesin yüzünde hüzünden
başka bir şey yoktu. Zümra'nın biraz olsun nefes
alacağına inandığım bir anda, dışarıdan silah sesleri
Bir an ne olduğunu anlamaya çalıştım, ama çok
geçmeden gelenlerin Arslanoğlu aşiretinin erkekleri
olduğunu fark ettim. Belliydi ki, burada olduğumuzu
bilen biriydi ve bu durum, pek de iyiye alamet değildi.
Zümra, olduğu yerde biraz sendelese de bir şekilde
ayakta durmayı başardı. Dışarıdaki sesler gittikçe
yükseldi, ardından silahlar ardı ardına patlamaya
Babamın sesi de duyulunca, Zümra hemen dışarı
çıkmak istedi. Konağın bütün erkekleri, dışarıdaki
durumu yatıştırmak için çıkmıştı ama Zümra kararlıydı.
Ne yaptıysam, onu durduramadım. Gözlerinde bir
kararlılık vardı, o an yalnızca kendi doğrularını
görüyordu ve ne olursa olsun dışarı çıkmayı kafasına
Kapıdan dışarı adım attığında, Arslanoğlu aşiretinin
tüm erkekleri bir anda Zümra'ya silahlarını doğrulttu.
Ortam aniden gerilmişti, her biri ellerindeki
silahlarla tehditkar bir şekilde duruyordu. Zümra, bu
durumu umursanmadan, bir adım daha attı.
Gözlerinde korku yoktu; sadece kararlı bir ifade
vardı. Ama dışarıdaki gerginlik, her an patlayacakmış gibi
Babam ve amcam, bir anda Zümra'nın önüne
geçtiler, onu korumak için canlarını ortaya koyuyorlardı.
Dişarıda gerginlik zirveye ulaşırken, Cihan Ağa'nın
kafasına Boran silahını dayadı ve sesini yükselterek
"Hanim ağama bir şey olursa, Allah şahidim olsun,
tüm aşiretinizi silerim yer yüzünden."
Boran'ın gözlerindeki öfke, söylediklerinin ne kadar
ciddi olduğunu gösteriyordu. Zümra'yı her zaman çok
severdi, kardeşim gibi kabul ederdi.
Ama bu sefer işler farklıydı, ve Boran'in kararlılığı
herkesin ruhuna bir korku düşürüyordu.
Bizim bu topraklarda, bir kadının aşiretin başına
geçmesi görülmüş bir şey değildi. Ama şimdi, Zümra
için bütün aşiret, canlarını ortaya koymuştu.
Babam bile, sanki oğlunu öldürmemiş gibi,
Zümra 'nın yanındaydı. Gözlerinde ona duyduğu sevgi ve
saygı, yıllar öncesinin öfkesini silip atmış gibiydi.
Zümra'nın bu kadar güçlü duruşu, sadece aşireti
değil, her birini etkisi altına almıştı. Ne olursa olsun,
ona destek olmak için arkasında duruyorlardı.
Zümra, amcamla babamın arkasına çıkıp ,Cihan
Ağa'nın silahına kafasını dayadı. Gözlerinde bir korku
yoktu, aksine bir meydan okuma vardı.
"Çek, vur, erkeksen öldür beni," dedi, sesi kararlı ve
0 anda, Dizdar bir adım öne atıldı ve sesini
"Zümra yengem gebedir. Arslanoğlu aşiretinin
varislerini taşır. Ağanız ölmeden, hanım ağanıza hesap
Dizdar'ın bu sözleri, herkesin nefesini tuttuğu
değiştirdi. Zümra'nın bir bebek taşıyor olması, durumu
bir anda başka bir boyuta taşımıştı.
Gebe kadına silah çekilmez diyerek, silahlarını
indirdiler, yalnızca Cihan Ağa hariç. 0, hala silahını
Zümra'ya doğrultmuştu, ama bir an bile olsa, onun
kararlılığı karşısında tereddüt etmiş gibiydi.
Cihan Ağa, bir süre Zümra'ya bakıp, silahını
indirmedi. Gözlerinde kararsızlık vardı; bir yanda
gelenekler, diğer yanda Dizdar'ın sözleri ve Zümra 'nın
Birkaç saniye geçti, ama o saniyeler uzun bir süre
gibi hissettirdi. Sonunda, derin bir nefes alarak silahını
Herkes biraz daha rahatladı ama gerginlik hala
havadaydı. Zümra, başını kaldırıp Cihan Ağa'ya bir kez
daha baktı, sonra gözlerini kapatarak, derin bir nefes
O an, hepimiz hissettik ki Zümra, sadece bir
kadından fazlasıydı. O, bir aşiretin başıydı ve artık hiçbir
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
37.5k Okunma |
1.9k Oy |
0 Takip |
59 Bölümlü Kitap |