
Aşklarııım buraya son kez selam demenin içimde yarattığı volkanik patlamayı size anlatamam. Nasılsınııııııız, umarım her şey yolundadır.
Yıldızımızı finalimiz şerefine son kez parlatmayı unutmayın. Zira final neredeyse üç bölüm uzunluğunda oldu. (Partlardan değil genel bölüm uzunluğundan bahsediyorum.)
Bir de benimle iletişime geçmek için panomu kullanabilirsiniz. Geçenlerde bildirmiştim görsel atmak istediğinizde Inkspired (kitap uygulaması) 'den yazabilirsiniz. Kitabımız orada da mevcut buraya giremeyenler okusun diye paylaşmıştım.
Balkon konuşmamı sonda yapacağım. Hepinizi çok çok çok fazla seviyorum ve öpücükler...
Beni takip etmeyi lütfen unutmayın zira yeni kurgumuz için bildirimlerin sizlere gelmesi gerekiyor :)
Çağların ötesinde hiçbir zafer sonsuz değildir. Sadece hikayeler yaşar. Bu hikaye de bir gün yeniden yazılacak: farklı ellerle farklı dillerle ama aynı özle.
Tristan Filip Gibson (Tarihi Günlük)
(142) FİNAL
Hissettiğim şey müthişti. Diyarın neresine giderseniz gidin kimse bebeğinin ruhunun üflendiği ana şahit olmazdı. Döngüsü gecikince anlardı, midesi bulanır, iştahı kapanır, koku hassasiyeti olur öyle anlardı ama asla benim gibi anlamazdı. Çok özeldi, çok çok özeldi.
Dudakları arasına tuzlu gözyaşlarım karışınca hareketleri duraksayan kocam geri çekilip sorunun ne olduğunu anlamaya çalıştı.
"Güzelim, ne oldu? Lütfen bana sevişmemizin ortasında seninle evlendiğim için şimdiden pişmanım ve onun için ağlıyorum deme." Daha çok ağlamaya başlayınca bu ihtimal eminim ki kafasında kuvvetlendi. Denize atlayıp tutkulu öpüşmemizin başlangıcının üzerinden ne kadar zaman geçmiş ve kaç yere aktarmıştık bilmiyordum ama şu an çıktığımız yer bir dağın eteklerindeki zirveydi. Güzel, ona böyle bir haberi zirvede verecektim demek ki.
"Mutlu hissettiğim için ağlıyorum sevgili kocam."
Burada karı koca gibi bir hitap söz konusu değildi. Öyle ki oluşan mühürler bile eşlik mührü olarak adlandırılıyordu. Ancak geldiğim yerden hatırladığım bazı terimleri uyumadan önce yatakta gevezelik yaparken ona açıklıyordum ve o da her daim üzerinde olduğum bedenimi okşayarak sakin sakin dinliyordu. Yine öyle bir gecede kocanın anlamını ve ifade ediş biçiminin önemi bahsedince gözlerinde yakaladığım parıltılardan bunu sevdiğini anlamıştım. Zira şimdi de gözlerinde aynı parıltılar vardı.
"Kocan mı? Sahiplenir gibi mi yani? Mutluluk gözyaşların mı bunlar karım?"
Karım...
İşte şimdi saçma bir şekilde aynı etkiyi benim üzerimde bırakmıştı. Bunu ona anlatırken bana böyle hitap etme düşüncesi aklıma gelmemişti. Daha önce herhangi birinden bu hitabı duymak da istememiştim, öyle hayallerim yoktu ama o Antuan'dı ve hiç var olmayan hayallerimi elleriyle şekillendirip önüme sunuyor ve tüm ilgisiyle beni şaşkına çeviriyordu.
"Ne güzel dedin öyle."
"Asıl kendine bak, kalbim atmadı bir an. İtiraf edeyim bu kelimeyi anlattığın günden beri bana böyle seslenmeni bekliyordum. Fenaymış, tüm elementlerini kullansan yine böyle çarpamazdın beni. Düşünsene Lily, koca Basillan'da bu hitabı yalnızca biz biliyoruz, anlamı ve derinliği yalnızca bize özel. Şimdi bir kez daha söylemeye ne dersin benim güzel zambağım?"
"Söylemezsem ne olur?" Anında kaşları çatılırken çok sevimli durduğundan haberi yoktu. Mızıkçı bir çocuk gibi yanaklarını sıkasım gelse de kendimi zapt ettim.
"Bana borcun var! An önce ağladığında kalbim ağzıma geldi. Saniyeler içinde neler düşündüğümü hangi felaket senaryolarını-"
"Sakin ol kocam, mutluluktan dedik ya."
Gözlerime bakışı, dalıp gidişi hayran olunasıydı ama tıpkı bu şekilde o da bana bakıyordu. Hayran, aşkımdan ölüyor, ağzımdan çıkacak tek kelimeyle mest oluyor. Bunları biliyordum çünkü ben de ona karşı aynı şeyleri hissediyordum.
"Yandık, bu kelimeyi ne zaman duysam vurulmuş gibi mi hissedeceğim ben? Mayıştım, eridim, en son ne konuştuğumu unuttum," dediğinde keyifli bir kahkaha attım.
"Merak etme zamanla ilk etkisi azalacaktır. Yine hoşuna gider ama en azından fener tutulmuş tavşan gibi kalmazsın."
"O zaman hükümdarın olarak emrediyorum: bundan sonraki her cümlenin sonunda kocam diyeceksin. Yoksa seni gerezada misafir etmek zorunda kalırım."
"İnsan karısını hücreye atmaya utanır, nasıl kocasın sen? Daha ilk dakikalardan kendini ele verdin, inanamıyorum." Alıngan bir şekilde süzülerek saçlarımı savurdum. Dağın tepesinde rüzgar zaten çarpıyordu ama önemli olan hareketimdi. Daha dün gibiydi beni hücreden çekip çıkarışı. Zaman çabuk geçmiş ben ona fena tutulmuştum. Aşka aç gönlüm aşık olup aşkı tadınca neye uğradığını şaşırmıştı. şimdi ise ona olan aşkımdan bir parça taşıyordum içimde.
"Gereza dedim, hücre demedim canım. Ağzımdan çıkanlara dikkat et lütfen. Seni benim odamda ağırlayıp cezalardan ceza beğendirebilirdim ama madem istemiyorsun..."
Gözlerim şeytani bir parıldamayla ona baktığında sırıttı. Ellerimi bileklerinden birleştirip ona doğru uzattığımda ise sırıtışı kahkahaya döndü. "Tutukla beni kocam, ceza beğenmek istiyorum. Hem o odaya hiç aktarmamıştık, ne dersin? İş yeri fantezisi?"
"Sadece şakaydı," dediğinde burnumu kıvırdım. "Sence ben senin güzel sesini birilerinin duymasını ister miyim?"
"Bence sen kıskançsın..."
"Bence bu ilkel bir dürtü. Kıskançlıkla alakası yok cinsiyet fark etmeksizin seven hiç kimse bunu kabul edemez." İkimizin arasında çıkan o özel sesleri bir kadının dinlediğini ve ona karşı bazı cinsel arzular oluşturduğunu bir an için, sadece bir an için düşününce kan beynime atar gibi oldu. Kaşlarımı çattığım an gülümsemesi yüzünde büyümüştü. Ne demek istediğini anladığımı fark ettiği için keyifliydi.
"Bence sen kıskançsın."
"Kıskancım hem de dibine kadar, var mı? Ne o öyle... dilim varmıyor söylemeye. Aa ne kadar ayıp. Karı koca arasına girilmez diye bir şey var."
"Hmm öyle mi? Neymişiz biz?"
"Karı koca, karı koca! Sen benim kocamsın ben de senin karınım. İkinci bir emre kadar her cümlenin sonunda bana karım diyeceksin hükümdar!"
"Emredersiniz kraliçem." Dudakları yeniden dudaklarımı bulduğunda konudan saptığımı fark ettim. Kısa bir öpücük bırakıp geri çekildiğimde bir şey diyeceğimi anladı. Zaten bunun için hafifçe boğazımı temizler gibi yapmıştım.
"Antuan burada yalnız değiliz." Çatılan kaşlarıyla hızla etrafı taradı ama aradığı gibi bir şey bulamazdı.
"Ne o senin ejderha burada da mı buldu bizi? Greinner hiç rahat vermeyecek mi? En kısa zamanda özenle büyülenmiş bir büyükbaş ikram etmemin zamanı geldi."
Huzurlu uykusundan adı anıldığı için uyanan ve öfkeli homurtusunu bana gönderen ejderhama güzel enerjilerimi gönderdim.
Bu sıra dikkatimi çeken tek büyükbaşın hükümdar olduğunu ona sen mi söylersin yoksa ben mi söyleyeyim Zambak?
"Kocamı rahat bırak Greinner, daha yeni evlendim bana biraz acı."
Asıl sen bize acı ve libidonun ayarını kıs. Hepimiz senin sürekli bizi kasıp kavuran enerjini görmekten bıktık.
"Pardon ama sen çiftleşirken ben sesimi çıkarmadan uslu uslu yatıyorum. Üstelik bir ejderha ateşinin kasıp kavurmasını görmediğin için diğerlerini kavrulmuş sanıyorsun. Küle dönmediğime dua edip sus."
Genelde aynı fikirde olmayız ama bir tık haklılık var sanki Lily ne dersin?
"Sende mi Naiads!" Diğerlerinin zihnime bıraktığı kıkırtıyı duymazlıktan geldim. "Rica ediyorum kanallarınızı kapatın. Zira kocama müjdeli bir haber vereceğim. Yalnız değiliz dedim diye etrafta seni arayıp duruyor!"
Müjdeli bir haber mi bebeğim?
Yalnız mı değilsiniz Zambak?
Ne?
Tebrikler kızım!
Kafalarını karıştırdıktan sonra keyifli gülümsememi hepsinin zihnine yollayıp aradaki bağın yolunu kapattım. Sakinleşmesi adına kocamın yanaklarını avuçladığım gibi sıkışan dudaklarını öptüm. Odağı yeniden bana kaydığında anlam veremiyor gibiydi.
"Yalnız değiliz, aramıza yeni katılan biri var."
Kucağına oturduğum için elinin birini alıp karnıma koymam kolay oldu. Ardından Antuan'ın donması da.
"Ne?" Fısıltısı kulaklarıma dolunca gülümsedim. "Baba oluyorsun Antuan, baba oluyorsun hükümdar, baba oluyorsun kocam."
Saniyeler onun için nasıl geçiyordu bilmiyordum ama donması yavaşça çözülmeye, idrak etmeye, yüzünün ışıldamasına ve gözlerin gülmesine evrildi. Beni kucağında tuttuğu gibi ayağa kalkarken yanaklarımı, gözlerimi, saçlarımı, rast gele neremi bulursa öpüyordu. Nasıl tepki vereceğini düşünecek kadar vaktim olmamıştı ama deli gibi sevindiğine de inanamıyordum.
"Gerçekten mi? Lily? Baba mı oluyorum." Başımı istikrarlı ve net bir şekilde sallayınca bağırmaya başladı. "Baba oluyorum. Ben baba oluyorum duy sesimi Basillan." Gür sesi dağda yankı yaparak yeniden kulağımıza değince gülümsedik. "Canım, canım, canım." Beni hem öpüp hem de döndürmesine bir süre sonra alıştım ve keyfini çıkardım. "Artık bir değil iki canım var. Teşekkür ederim Lily, teşekkür ederim benim güzeller güzeli zambağım. Varlığım yalnızca sıfatlardan ibaretken sen bana aile oldun, o anlamları doldurdun. Her şeyim oldun, her şeyin olmama izin verdin. Şimdi ise çoğalacağımızı, ailemizin büyüyeceğini söylüyorsun. Bu benim varlığım için hayal edemeyeceğim bir seviye."
"Antuan," diyerek onu susturduğumda o olduğu belli eden mırıltılar çıkardı.
"Hı?"
"Senin varlığına kurban olurum."
Bazen kelimelerin yetmediği yerde sıkıca sarılırdınız. Biz de öyle yapmıştık. Dakikalar boyunca zirvede aldığı haberi sarılarak kutlamış ardından eve, yuvamıza aktarmıştık. Saraylarda yaşamak bana göre değildi, kraliçe bile olsam şatafatı sevemezdim. Yapılan yer de bir saraydan çok akademi gibiydi. İçinde çoğu şeye yer vermiştik. Buna dinlenme odaları da dahildi, gizli toplantı odaları da. Ama benim için bir yaşam alanı olamazdı. Burada küçük dünyamda mutluydum. Kabuğuma çekilmek istediğimde de burada olmalıydım.
Eve gelince kardinal kafatasımın kurdelesine bile baba olacağını söylemiş sevinçten ona yeni bir kurdele daha hediye etmişti. Duygu durumunun rengini alan berjerime oturduğunda koltuk ilk defa gökkuşağı gibi rengarenk olunca istemsizce kahkaha atmıştım. Her duygusu nasıl olur da aynı anda baskın gelirdi.
Elementlerimizi kullanıp yeni bir oyun oynarken en mutlu günümüzü taçlandırdık ve bizi bekleyen güzel günlerin hayalini kurarak uykuya daldık.
**
Haftalar hızla geçerken eski düzenimize kaldığımız yerden devam etmiş ve ertelenen zamador turnuvalarını eksiksiz bir şekilde yerine getirmeye başlamıştık. Müthiş eğlenceli geçen rekabet içindeki turnuvalar herkesin neşesini ve enerjisini arttırmıştı. Her element grubu sırayla birbiriyle oynuyor ve yenen takımlar yeniden eşleşerek bir maç daha yapıyordu. Bugün ise şampiyonu belirleyeceğimiz gündü. İgnisler ve Aerler başarıyla diğerlerini yenmiş zirve için karşı karşıya gelmişlerdi. Zamadorun hakemi Agatha Valentino bir hain olarak Greinner ve Gildor'un dişleri arasında can verdiğinden beri kimse adını anmamış bu göreve onun yerine Mara Lawson getirilmişti. Toprağın kadını maranlarıyla haşır neşir olduğu için havada durmaktan pek hoşlanmıyordu ama geçici bir durum olduğu için başka şansı da yoktu.
Biyolüminesans ışıklarıyla ateş böcekleri yine tüm göğü sarmış, turnuva sahasının üzerini bir kubbe gibi kaplamıştı. Arena tıklım tıklım dolduğu zaman maçın yorumcusu Hughie Pride yerini aldı. Turnuvanın başladığını haber veren çanı çalan haberci Ethan Louis den sonra uzun sakallarıyla oynayan yaşlı kurdun sesini nihayet duydum.
"Bayanlar ve baylar zamador turnuvasının finaline hepiniz hoş geldiniz. kıyasıya geçen rekabetin ardından zirveye taşınan iki grup aerlar ve ignisler oldu. İki gruba da şimdiden başarılar diliyor ve adil bir yarışma olmasını umuyorum." Tepemizde duyduğumuz kanat sesleriyle birlikte ejderhalar gelmişti.
"Ve işte ejderhalar şovunu yaparak yerlerini alıyor. Final maçına geldiğimiz için isteğe bağlı olarak, şartları eşitlemek adına havacılar ankalarla değil ejderlerle yarışacaklar." İkimiz de turnuvaya katılmayacağımız için Greinner Boreas'la beraber uçacaktı. buna oldukça söylenmişti ama en azından hücum komutanını taşıyacağı için mutluydu. Daha az vasıflı birini taşımak kendi gibi kocaman olan egosuna zeval getirirdi.
"Evet turuncu siyah formalarıyla birlikte ignis grubunu tanıyalım. Ateşin ve aynı zamanda ejderlerin alfası Alexander Harvey tek bir ıslığıyla ejderhaların hizaya geçmelerini sağlıyor. Hücum komutanı olan Alex'e bu maçta bol bol iş düşüyor. Kanat oyuncularımız Olivia Pride, Victor Simon, Tina Eliane ve Blake Pyre. Kalede Oscar Blaze, izci Martin Aiden ve gölge oyuncumuz Iva Dean. Başarılar diliyorum genç ignisler."
Bir yanımda Antuan diğer yanımda Naiads oturuyordu. hemen arkama ise Orion konumlanmıştı. ailem ve ben halktan biraz daha yüksek bir yerden maçı izliyorduk. Chloe, Valeri ve minik Harvey'ler de bizimleydi. Violet, Boreas'ı bu noktadan göreceği için oldukça heyecanlı bir bekleyiş içindeydi.
"Aerların hücum komutanı Boreas Patrice, iyi misin evlat senin ejder biraz huysuz gibi," dediğinde kıkırdadım. "Greinner uslu dur ve bu yarışı kazan lütfen." Zihnine yaydığım mesaja homurdansa da hareketleri daha normale döndü. "Kanat oyuncuları: İrina Nuvem, Nina Nephele, Pavel Breeze ve Lucia Serun. Kalede Dante Ciel bizi beklerken izci Maxim Skye ve gölge Isabella Rai. Hepinize bol şans çocuklar ve maç başlamak üzere. Hakem Mara Lawson kibar bedenini bir ejderhaya sığdırıyor ve patarayı havaya fırlatıyor."
Mara, Hughie'ye yorumu için ters ters baksa da bir şey dememiş, oyunun tek topu olan patarayı göğe doğru salmıştı. ellerindeki büyük kepçe gibi sopalarla topu gökyüzünden düşürmeden yakalayıp birbirlerine pas atıyor ve kaleye atmaya çalışıyorlardı.
"Gölge ejderhalar gizlenirken izciler onların peşine düşedursun, biz de maçımıza devam edelim sevgili izleyenler. Evet, Olivia atak yapıp ilk topu kaptı ve hızla uçarak karşı kaleye doğru gitmeye çalışıyor. Karşı takımdan İrina, ona karşı gelerek dikkatini dağıtıyor ve topu kıvırcıktan kapıyor."
"İnanılmaz, Dante'nin ejderhası sarı Oro hızla kalesinde geziniyor. Bu maç patarayı hiç kaçırmayacak kadar hareketli. Karşı takımın kalecisi Oscar topa odaklanırken kanattaki Victor, İrina'yı kıstırıyor. İrina arkadaşı Nina'ya pas attı. O da ne bu kez de Blake tarafından engellenmeye çalışıyor. Nina takım oyuncusu Pavel'le göz göze geliyor, Pavel topu beklerken Olivia oraya doğru uçuyor ama Nina, Nina herkesi kandırarak patarayı Lucia'ya atıyor ve Lucia'nın sopası kaleye doğru gidiyor. Oscar Blaze topu tutamıyor ve ilk puan aer'lara gidiyor."
Tüm hava grubu aynı anda ayağa kalkıp sevinirken coşkularını hissedince gülümsedim. yası da mutluluğu da yaşayıp görmüştük ve bir an sonrasında hayatta karşımıza neyin çıkacağı belli olmuyordu.
"Hücum komutanı Boreas ejderhası ile sağa sola uçarken bağırarak direktif veriyor ama dudaklarını okuyamıyorum efendim. Kendini büyülemiş olabilir. Evet top Boreas'ta, o da ne karşı takımın hücum komutanı Alexander'la karşı karşıya geliyorlar. Diğer taraftan gelen Victor ve ejderhası Boreas'ı sıkıştırırken oldukça öfkeli görünüyor. Kişisel bir kinleri var gibi," dedikten sonra heh heh diye kendi kendine bir gülüş sıkıştırdı araya. Alex kardeşi Violet'tan dolayı gıcık kapıyor olabilirdi. Eh kozlarını paylaşmak için zamadordan iyi bir fırsat düşünemezdim. Boreas daha fazla risk almayıp topu Nina'ya gönderiyor, onlar orada dövüşedursun biz pataramızın yeni sahibine bakalım. Nina uçarken sopasındaki topu düşürmemek için dengede durmaya çalışıyor ama Blake ejderhasıyla birlikte ona çarpınca patara yere doğru süzülüyor. Topu yeniden Alexander kapıyor ve kaleye doğru ilerliyor. Dante patarayı tutmaya çalışıyor ama Alex sağ gösterip sol vurma taktiğiyle topu kaleye atıyor ve ikinci sayı da ignislerden geliyor. Durum berabere giderken izler kızışıyor. Tina topu kapıp kıvırcığa pas atarken, kıvırcık zorda kalınca Victor'a gönderiyor. Victor ejderhası Konor'la birlikte gidiyor ve sopayı yeniden kaleye geçiriyor. İgnisler kırk puanla öne geçiyor sayın seyirciler. Pavel ve Olivia karşı kaşıya gelip birbirlerine diş gösterirken ejderhaları da geri durmuyor. Alex yeni bir ıslık komutuyla onları sakinleştirmeye çalışıyor ama nafile. Ejderler kişinin duygu durumunu çok net alan canlılar olduğu için bu maç oldukça çekişmeli gidecek gibi görünüyor."
Greinner duruma el atıp ejderhaların arasına girdi ve birini kuyruğu diğerini kafasıyla itekledi. Onun ejderha cemiyetinde saygın bir canlı olduğunu biliyordum. Bu maça geldiği için kendine içten içe söverken bir de bu çocukluklarla uğraştığından huysuz adamın sinir kat sayısı katlanarak artıyordu. Dakikalar geçmesine rağmen maç heyecanla devam ediyor ve herkes sıradaki atağı bekliyordu.
"Evet hücum komutanlarının ejderhaları Greinner ve Pearlynine kafa kafaya geldiler. Biri beyaz inciyken diğeri gri bir duman gibi. Dişleri de oldukça sivri görünüyor. Bakalım hangisi oyuncusunu daha hızlı kaleye taşıyacak. Ve top ignislerde Victor ve Tina topu karşı kaleye sürüyor ama Boreas buna izin vermiyor. Greinner ışık hızında hareket edip aralarına girdiği gibi Boreas'ın topu kapmasına ve Nina'ya pas atmasına sebep oluyor. Nina topu kaleye doğru yaklaştırıyor ve Oscar topu tutamadan kaleye giriyor."
Işık hızı ve Greinner aynı cümlede geçince gözlerimi ona kilitleyip baktım. "Ne yaptın?"
Oyun oynuyorum Zambak!
"Hayır hile yapıyorsun!"
Beni o seçti ve lütfedip oyunlarına katıldım. Nasıl oynadığıma kimse karışamaz.
"Ukala!"
Teveccühünüz.
"Lucia ve Tina karşılaşması bizi oldukça eğlendirirken maçın bitimine yaklaştığımızı hissediyorum. Şampiyonun kim olacağını izci oyuncular belirleyecek. Gölge ejderha ve oyuncusunu hangi izci yakalarsa yüz puan ona gidiyor ve zamador turnuvasının şampiyonu o grup oluyor. Ateş mi yoksa hava mı kazanacak hep birlikte göreceğiz. Ve işte zafer anı. Aerların izcisi Maxim Skye, ignislerin gölge oyuncusu Iva Dean ve ejderhası Aurox'u yakalıyor ve en yüksek puanın sahibi olarak maçın galibi oluyorlar. Kazanan aerlar," diyerek coşkulu ve oldukça yüksek bir sesle bağırdığında arena bir an yerinden titredi sandım.
"Bu ne gürültü canım? Çocuğum korkacak," diye mırıldandığımda yanımda oturan Antuan'ın gülüşünü hissettim. Ellerim sürekli karnıma gidiyordu bu sıra zaten. Bu görmemişlik değildi, teknik olarak daha önce de çocuğum olmuştu ama insan sevdiklerine dokunmak isterdi. Kesemediğim temasımın en net nedeni buydu. Chloe gülerek yanıma gelince kollarımı açıp sarıldım. "Kazandık mı zambı?"
"Onları bilmem ama biz seninle kazandık bebeğim. Mis kokulum."
"Kazandık kazandık, yaşasın!" Bence de yaşasındı, sevdiğim herkesin yaşamasını çok istiyordum. Valeri gülerek ikimize bakınca gözlerinden malum olanı bir tur döndü ve yüz yüze bakarak donakaldı. Siktir! Bu durumu biliyordum: bir kesit görüyordu. Geçmişe ya da geleceğe ait olabilecek bir kesit, ama asıl soru kiminle ilgili olduğuydu?
**
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 65.03k Okunma |
6.18k Oy |
0 Takip |
123 Bölümlü Kitap |