
BÖLÜM 6:BU GECE UYUT BENİ
Bu gece uyut beni...
Bu gece kollarında göster bana yüzünü cennetin...
Bu gece avut beni...
Bu gece kurtar beni elinden cehennemin...
2 HAFTA SONRA
Zamanın eli değince bir şeyler mutlaka değişirdi;insanlar değişirdi,sokaklar,yollar,evler değişirdi.
Değişmeyen bir tek şey vardı:Acı
İnsanlar "zamanla geçer,zaman her şeyin ilacıdır,zamana bırakın,zamanla unutursun..."neydi bu zaman?
Zamanın bu iki haftada olanlardan haberi var mıydı?
Zamanın iki haftadır her gün sakinleştirici vurmak zorunda kaldığım Nesrin teyzeden haberi var mıydı?
Her gün,aynı saatte kardeşini bulduğu o izbe sokağa giden Asaf'tan haberi var mıydı zamanın?
Yoktu.Yemin ederim size bu iki haftada olanlardan bizim haricimizde kimsenin haberi yoktu.Acı azalmak şöyle dursun,katlanarak artmaya;değdiği yerleri yakmaya devam ediyordu.
Kendi evimdeydim,elimde bir fincan çayımla soğuk havaya rağmen balkonuma oturmuştum.
Düşünüyordum.Düşüncelerim sonu sonsuza varacak haldeydi.Ben ne haldeydim peki?
Güzel şeylere dair bir umudum kalmış mıydı?Bir insanın öldürmenin,bir umudu söndürmenin bu kadar kolay olduğunu gördükten,duyduktan sonra.
Kendimi tutmuştum bir süre.Cenaze günü,evde Asaf'la konuşurken ya da annem kollarımda ağlarken sakin kalabilmiştim,içime atabilmiştim.
Ben kız kardeşim diyebildiğim İpek'imin otopsisini yaparken bile sakin kaldım da o şerefsizin sorguda söyledikleriyle tüm sakinliğimi kenara bırakmıştım.
Tuttuğum tüm duygularımı,hislerimi hoyratça ortaya dökmüş,bir sinir krizinin eşiğine gelmiştim.
4 GÜN ÖNCE
Emniyette,Agah'ın odasındaydım.Sonunda bulunmuştu İpek'in katili.Sadece itiraf etmesi gerekiyordu.Bu görevi de Agah Arslan üstlenmek istiyordu.Bu yüzden biraz önce yanımdan ayrılmış ve izin almaya gitmişti.
Ben de buradaydım,çünkü Arslan sinirlenirse onu durduracak kimse yoktu burada.
Benden başka.
Bu sebeple o adamın yakalandığını duymamla birlikte binmiştim Arslan'ın arabasına ve söz hakkı tanımamıştım.
Kapı açılmış,Arslan elinde bir kağıtla gelmişti.Yanımdan geçti kağıdı masaya bıraktı.
Bir şey demeden odadan çıkmaya yeltendi ama ayağa kalkıp kolundan tutmamla döndü bana.Konuşmamı bekledi.
"Ben de geleceğim.İzlemek,görmek istiyorum Arslan."
Kaşlarını çattı,elimin altındaki kolu kasılırken konuştu.
"Hayır İnci,böyle bir şey olmayacak.Unut bunu."
"Arslan...lütfen"
Kolunu elimden kurtardı ve yüzümü avuçları içine aldı.
"Olmaz İnci bak böyle şerefsizlerin neyi nasıl anlattığını tahmin bile edemesin.Götünden konuşur bunun gibiler."
"Biliyorum ama duymak istiyorum Arslan.İpek'in otopsisini ben yaptım.Bu kadar acımasız bir cinayeti işleyen o canavarı görmek istiyorum."
Pes edercesine düştü omuzları,son bir kez daha denedi şansını.
"Çok döveceğim İnci."
Kapısını açıp çıkarken başımı salladım."Ben de eline sağlık diyeceğim Arslan."
Agah Arslan önce beni sorguyu izleceğim camlı odaya götürdü.Ardından sorgu odasına girdi.Sandalyede oturan adama baktım önce;en fazla otuz yaşındaydı,giyimi düzgün oturuşu oldukça rahat duruyordu sanki...sanki o yapmamış gibiydi.
Arslan onun yaptığından bu kadar emin olmasa bu adamın suçlu olduğuna inanmazdım.
"Beni burada daha ne kadar tutacaksınız,merak ettim doğrusu."
Karşısındaki adamın ukala sesine Arslan'ın kızacağını düşünürken o da aynı ukala tebessümü yüzüne yerleştirmişti.Odanın ortasına doğru iki adım attı,kol düğmelerini açıp lacivert gömleğini yavaşça katlamaya başladı.
"Şöyle olacak,biz seni avukatın gelene kadar burada tutacağız.Bilirsin yasal prosedürler filan."
Bunu söylerken elini boşver dercesine salladı.Ardından sol elindeki yüzüğü ve saati çıkardı,kapının yanındaki telefonluğun üzerine yavaşça bıraktı.Karşısındaki adamın rahatlığı gitmişti ama belli etmemeye çalışıyordu.
"Ama bir sorunun var,senin avukatın ben çağırana kadar gelmeyecek."
Bir şey söylemek için aralanan dudakları Arslan'ın konuşmasıyla geri kapandı.
"Ve ben de senden o itirafı almadan,avukatını çağırmayacağım."
"Benim itiraf edeceğim hiçbir şey yok,şimdi de yok;sonra da."
"Geçmiş olsun şimdiden."
"Ne demek bu?"
"Biraz sonra...yani 5 dakika sonra filan sen bir sinir krizi geçireceksin.Ben yapma etme kendini duvardan duvara vurma diyeceğim ama sen tabiki kendi bildiğini okumayı seven bir pezevenkten ibaret olduğun için beni dinlemeyeceksin.Sonrasıda var tabi,sağ elindeki 27 kemiğin hepsini kırmışsın omurganda birkaç çatlak var,dizlerini de parçaladın."
Arslan'ın anlattıklarıyla rahatsızca kımıldadım yerimde.Oysa oldukça rahattı bunları anlatırken.
"Şimdi sen biraz bekle ben 5 dakika sonra geleceğim.Sen sinir krizi geçireceksin ben de seni sike sike sakinleştireceğim.Bekle bebeğim bekle hayatını sikeceğim birazdan bekle.”
Arslan sorgu odasından çıkmak için arkasını döndü,adım atmasına kalmadan konuşmaya başlayan adamla buz kesmiştim.
"Saat 10'a gelirken bardan çıktım ama nasıl rahat bir kafam var anlatamam komser.Arabama binmek için yürüdüğüm sokakta gördüm onu.O saatte bu sokakta olm-"
Bu saçma sapan savunma ve suçlama cümlesini duyduğumda parmak uçlarımda bile var olduğunu hissettiğim sinirime hakim olmaya çalıştım.Arslan'dan bu cümleden sonra arkasını dönmüş adam kafasını geçirmişti masaya.Kırılan burnunun sesi gelmişti buraya.
"OROSPU ÇOÇUĞUNA BAK SEN!LAN ŞEREFSİZ SANANE LAN KİM NEREDEN NE ZAMAN İSTERSE GEÇER AĞZINA SIÇARIM BAK SENİN!DÜZGÜN KONUŞ!"
Adam birkaç dakika kaldıramadı kafasını masadan.İnledi,burnundan akan kana bulandı üzerindeki gömleği.Yanımdaki Çağan da bu işin uzayacağını,daha da kanlı hale geleceğini fark etti.Çağan bilgisayar başında sorguyu izleyen memurun omzuna iki kere vurdu.Memur sessizce odadan çıkarken tedirgin olmuştum.
"Sorun çıkarmasın.”
"Şu puştun cesedi çıksa bu kattaki hiçbir polisin umrunda olmaz.Kimse sorun çıkarmaz.Rahat ol İnci."
Sadece başımı sallamakla yetindim.O sırada büyük bir gürültü koptu içerden.Kafamı cama çevirdiğimde adamın sol köşede yerden kalkmaya çalıştığını gördüm.Yüzü gözü kan içindeydi ve ben ilk defa birinin bu haline hiç üzülmüyordum.
"Sonra benimle birlikte olmasını istedim.Benim gibi bir adam onu istiyordu bu bir lütuftu onun için ama o istemedi direndi,kaçtı bağırdı.Sarhoştum sinirliydim dayanamadım bıçakladım onu.İlk başta direndi...o direndikçe benim hoşuma gitti acı çekm-"
Her şey saniyeler içinde oldu,Agah Arslan sandalyeyi aldığı gibi ters çevirdi,sırtında parçaladı.Acı bir ses geldi.Ama az önce anlattıklarından sonra bu ses bir canavarın inlemesinden fazlası değildi benim için.Titremeye başlamıştım.Bir zevk, bir sinir ,bir ruh hastası.İpek'in hayallerini İpek'in hayatını alan bunlardı.Bu şerefsizdi.Bu andan sonrasını umursamıyordum,kulaklarım duymuyordu sanki bir uğultu vardı içimde.Zar zor attığım birkaç adımla çıktım odadan,Çağan seslendi ama durmadım.Koridorda bana bakan tuhaf bakışları umursamadan Arslan'ın odasına girdim.
Buraya kadardı.
Daha fazlasını kaldırmadı içim.
İçeride tüm bunları rahatça anlatan adama dayanamadı kalbim.
Böyle bir şey miydi?
Ne kadar yanmıştı İpek'in canı?Kaç dakika savaşmıştı o adamla?Kaç dakika yardım eli beklemişti?
Yere çökerken çığlıklarım karıştı odaya.Kaç dakika ağladım bilmiyorum.Kapının önünden insanlar geçti ama kimse girmeye cesaret edemedi.Sonra kapı aceleci bir halde açıldı.Arslan gelmişti.
Hızla yanıma çöktü,kolları arasına aldı beni.Yüzüme gelen saçlarımı kulağımın arkasına alırken konuşmaya başladı.
"Sakin,sakin ol hadi İnci.Ağlama daha fazla."
"Arslan...bu çok...çok-"
"Şşşt biliyorum yavru biliyorum.O puştun en ağır cezayı alması için her şeyi yapacağım,sana yemin ediyorum hayatını sikeceğim onun."
Söyledikleri benim içimi biraz olsun rahatlatırken ağlamamı asla durduramıyordum.Bunun patlama noktam olduğu çok belliydi.Arslan'dan daha fazla üstelememiş,konuşmamış;ağlamam bitene kadar göğsünde saklamıştı beni.
GÜNÜMÜZ
Ben böyle atmıştım acımın yükünü,acı duruyordu ama bir karabasan gibi çökmüyordu üzerime artık.Sanki bir kalkan olmuştu Arslan.Benim,kardeşinin ve Asaf'ın arkadasında dimdik duruyordu.
Cenaze işlerini halletti,gelen insanları mahalledeki evlere dağıttı,Asaf delirdi Arslan kendi serdi önüne,ben düştüm kaldırdı.Ama o hiç düşmedi.Büyümüştü Arslan,bunu bir kez daha hissetmiştim içimde.
İpek'in katili çok saygın diye nitelendirilen bir aileydi.
Lafta böyleydi bu.O şerefsizi çıkarmak için yapmadıkları pislik kalmamıştı.Gazetelerdi suçsuz olduğu,tahrik olduğunu yazdırmışlardı.
En son çare deli raporu olduğunu bile söylemişlerdi.
Arslan o şerefsizin canına okurken,abim medyada onların ağzına sıçmıştı.
Tahrik diyerek gazetelere röportaj verdikleri duyan abim,başında olduğu gazeteyi ve yayın yaptıkları haber kanalında bir başlıkla tüm doğruları yaymıştı ülkenin dört bir yanına.
Doğruyu,gerçeği biliyorduk.Hep biliyorduk da bilmemezlikten gelmek daha kolay geliyordu.
Zil sesiyle kalktım sandalyemden,soğuyan çayımı masaya bırakıp kapıyı açmaya gittim.
Abimin gelme ihtimali oldukça yüksekti,birkaç gündür eve gitmiyordu.
Nerede kaldığını bilmiyordum ama sormuyordum da.
Kapıyı açtığımda Arslan ile göz göze geldim.
Üzerinde siyah boğazlı kazağı vardı,saçlarından birkaç tutam düşmüştü alnına.Mavi gözlerindeki yorgunluk kendini belli ederken,Arslan her zamanki asi halini kenara bırakmış gibiydi.Sakince aralandı dudakları.
"Bu gece beni uyutur musun?"
Agah Arslan Demir,2 haftanın sonunda yorgunluğunu,acısını yaşamaya gelmişti.
Bazı anlar vardır,kendinize hayır demeyi hiç yakıştıramazsınız.O anlardan birindeydim,çünkü araya ne kadar zaman girmiş olursa olsun Arslan acısını yaşamaya hep bana gelirdi.Ben de hep kabul ederdim.
"Aç mısın?"
"Hayır değilim."
Bunu derken çoktan ayakkabılarını çıkarmış girmişti eve.Kapıyı kapattı,elimi tutarak benim odama yönlendi.Adımlarım ona uyarken odamın hangisi olduğunu bilmediğini fark ettim.
"Sağdaki 2.kapı Arslan."
Odaya girdiğimizde bir gerginlik de bizimle birlikte gelmişti.Yıllar sonra birlikte uyuyacaktık ve aramız da iyi değildi.Agah da bunun farkına varmıştı.
"Sadece bu gece kırgınlığını,kızgınlığını,duvarlarını bir kenara bıraksan olur mu İnci?"
Başımı sallamakla yetindim,daha sonra elini bıraktım ve sırtımı yatağa yaslayarak oturdum.Dizlerimi uzatıp bekledim gelmesini.
Arslan sol tarafta bulunan komodimin çekmesini açtı şarj aletimi kenara iterek silahını ve cüzdanını bıraktı.Ardından yatağa geldi,başını karnıma yaslayıp dizlerime sarıldı.
Ellerim istemsizce saçlarını bulurken yumuşak tutamlar arasında gezindi ellerim.
"Konuşmayacak mısın?"
Birkaç dakika daha konuşmadı,uygun kelimeleri bulamadı belki de bilemiyordum.
"Çok yorgunum İnci ama bu fiziksel bir yorgunluk değil.Günlerdir olanlar,yaşadıklarımız,Asaf,İpek...İnci ben acımı yaşayamadım be güzelim.Acımı erteledim,korkumu erteledim.Günlerdir düşünmekten aklım sikiliyor ya o gece İpek'in yanında İdil'de olsaydı ya o gece değil de başka bir gece benim kız kardeşimde sırf bir puşt yüzünde-"
"Şşşt,konuşma böyle lütfen.Arslan bu bize hiçbir şey kazandırmaz,canın çok yanıyor biliyorum.2 haftadır kendine hiç hak tanımadın acını yaşamak için.Bırak artık Arslan,bu gece yaşa acını,korkunu.Eğer şimdi yaşamazsan bunları devam edemezsin."
Bana sardığı kolları daha da sıklaştı.Bir süre daha sessizce yattı dizlerimde,eğer parmakları ellerimde dolanmasaydı uyuduğunu sanabilirdim.
"Yağız'ı gördüm."
Söylediği ile burukça gülümsedim,devam etmesini istiyordum.Bu yüzden sesimi çıkarmadan dinlemeye devam ettim.
"İlk defa gördüm İnci.İlk defa geldi rüyalarıma."
Titreyen sesine karşı zor tuttum kendimi.
"Kaç yıl oldu Arslan?"
"11 sene ama ben hala o gündeyim İnci.Özellikle son zamanlarda,uyuduğum en kısa uykularımda bile ben o denizde o gündeyim.Her anımda tekrar kaybediyorum,kurtaramıyorum...Ama bu kez farklı gördüm.Öyle güzel bir gülümseme vardı ki suratında mavi gözleri o kadar güzel parlıyordu ki.Sanki beni suçlamıyor gibiydi İnci."
"Sen suçlu değildin ki Arslan,senden başka kimse suçlu bulmadı seni.Bu anına göre değerlendiremezsin.Sadece 16 yaşında bir çocuktun Arslan.Ama buna rağmen sen o denizden çıkardın kardeşini.Yaşadığın,yaşadığınız acıyı asla bilemem.Ama elimizden bir şey gelmedi.Üstelik dediğin gibi seni suçluyorsa da bu haftadan sonra affetmiş.Gelmiş,gülümsemiş."
Hızla doğruldu yattığı yerden,heyecanla baktı gözlerime.
"Affetmiştir di mi Gün güzeli?"
Sanki karşımda 30'larına merdiven dayamış bir adam değil de küçük bir çocuk vardı.İstemsizce ellerim yüzünü kavradı iki yanından.Başparmağım ile yavaşça okşadım sakallarını.Bu temasımla gözleri kapandı yavaşça,yüzü ellerimin içine yerleşti yavaşça.
"Affetmiştir Agah.Bak bu hafta tüm yıkıntıları topladın,herkesin arkasında sen vardın.Bir kez olsun şikayet etmedin.Sen bu hafta o kadar güzel bir abi,o kadar güzel bir kardeş oldun ki.Asaf'ın her halinde yanında durdun.Düştü kaldırdın,ben düştüm,İdil düştü.Yine sen kaldırdın Agah."
Bakışlarındaki yaptıklarının doğru oluşunun verdiği bir mutluluk oluştu kısa bir süre.Elbette bütün bunları bir karşılık almak ya da başarmış olmak için yapmamıştı.Agah Arslan hiçbir zaman böyle işlerle uğraşmazdı.Kendini kanıtlamaya,bak ben bunu yaptım diyerek gösteriş yapmayı hiç sevmezdi.
Ben kendimi biliyorum,sen beni biliyorsun bu bana yeter derdi lisedeyken bile.
Ben bunları düşünürken kalktığı dizlerime geri uzanmış kapatmıştı gözlerini.Konuşmadan uykuya dalmasını bekledim.
"Elini...tutabilir miyim Güngüzeli?"
Ses çıkarmadan sol elimi uzattım eline.Elimi avcunun içine alırken onun o her zaman hızlı ve seri olan hareketlerinin aksine yavaşça elini elimle birleştirdi,dudaklarına götürdüğünde nefesimin kesildiğini hissediyordum.
YAZARDAN
Her kaybında büyür insan.Toprağa,canıyla birlikte ömründen de bir parça da gömer.
İdil Zümra'nın en yakın arkadaşı ölmüştü.
Ömrünün hangi parçasını gömse yetmeyecek,duyduğu acı,özlem hiç eksilmeyecek gibi hissediyordu İdil.
Yağız'ın ölümünü çok hatırlayamıyordu İdil.Küçüktü o zamanlar.Birkaç defa sormuştu ama sonra bırakmıştı sormayı çocuk aklı.Ama bu defa yaşanan bu kaybı,hangi çocuk aklı unutacaktı?
Son zamanlarda herkesten gizlice çıktığı evin çatısında oturuyordu İdil.İnsanlardan,sorularından saçma sapan düşüncelerden kaçıp rahatça ağlayabildiği tek yerdi burası.
Arkasında duyduğu adım sesleri onun arkasını dönüp bakmasına kalmadan konuştu.
"Benim,Çağan.Geleyim mi İdil?"
İdil'in sessiz kalışını onay saydı Çağan.Sessizce oturdu İdil'in yanına.
"Nasıl buldun beni?Nereden bildin burada olduğumu?"
"İnci hanım söyledi.Boşver nereden bildiğimi nasıl hissediyorsun?"
"Kötü...Bu zamandan sonra ne yapacağımı,nasıl devam edeceğimi bilmiyorum.İpek benim...çocukluğumdu.23 yılım mı öldü benim?"
"İdil bu çok acıtıyor biliyorum.Ama devam etmek zorunda kalıyor insan...Devam edeceksin sen de."
"Böyle bir acıyı nerden bilebilirsin ki?"
İdil kızarmış gözlerini Çağan'ın yüzüne çevirdi.Kızın kızarmış gözlerini gördüğünde içindeki yangını susturmak öyle zor geldi ki Çağan'a,sıktığı avuç içlerini zorlukla açıp sağ eliyle kızın yüzündeki yaşları silerken konuştu.
"Neden öyle dediniz Zümra hanım ben acı çekemez miyim?"
"Şey yani acı çekmiş insanlar hep daha üzgün ve sinirli olmaz mı?Ben hep böyle gördüm.Yağız öldü...ben çok hatırlamıyorum ama o zamandan sonra abim hep daha öfkeli oldu.Babam daha sessiz.Sense çok mutlu ve hayat dolu gibisin ben böyle olamam ki."
Çağan hafifçe gülümserken İdil'e baktı.Kendi çektiği acıyı ona anlatmak istedi ama vazgeçti anında.Üzülürdü çiçek kalpli Zümra'sı.Zaten son 2 haftadır ne yemek yiyor ne de doğru düzgün uyuyordu,gözünden yaş asla eksilmiyordu kızın.Bu yüzden söylediklerine cevap vermek yerine başka bir soru yöneltti kıza.
"Uyumak ister misin biraz,gel eve bırakayım seni.Burası da iyice soğudu zaten."
"Üşüdüysen sen inebilirsin,ben burada durmak istiyorum."
Çağan ayağa kalktı,sağ elini uzattı kıza tutması için.
"Bir tarafın buz tutar burada.Sonra yine çıkarsın buraya,işe dönmeden toparlanman gerekiyor İdil biliyorsun di mi?"
İdil hiçbir şey söylemedi ama Çağan'ın elini tutup kalktı ayağa.
İdil çatıdan inene kadar bırakmadı Çağan elini,İdil de çekmedi elini.
Aşağı indiler,Çağan kapıyı çaldı.Melek Hanımın açtığı kapıdan sessizce geçti İdil.Ardından arkasına döndü.
"Teşekkür ederim Çağan,iyi geceler."
"İyi geceler Zümra."
İdil merdivenleri çıktıktan sonra konuşmaya başladı Melek Hanım.
"Allah razı olsun senden oğlum.Taziye için gelenlere sinirlendi çıktı gitti Nesrinlerden."
"Çok üstüne gitme Melek teyze bir süre.Kafasını toplasın,acısını yaşasın."
Çağan evin merdivenlerinden iki basamak aşağı indi.
"İyi geceler Melek teyze.Bir sorun olursa saat fark etmez.Arayın lütfen.Komserimin başı çok dolu bu ara.O yüzden eve gelemiyor merak etmeyin onu da.Bir þey lazım olursa siz beni arayın tamam mı?"
"Tamam.Çok teşekkürler oğlum."
Melek hanım gülümseyip kapıyı kapattı.Çaðan ağır adımlarla arabasına bindi.Kapısını kapattıktan sonra
kafasını soldaki evin en üst katına çevirdi.Odanın ışığı yanmıyordu.Uyumuştu belki de hala ağlıyordu bilemiyordu Çağan ama artïk ağlamasın istiyordu.İdil'i o halde düşünmemek için bir haftadır kendini işe vermişti.Ama yine de her boş anında İdil Zümra'nın arkadaşının mezarında ağladığı anlar geliyordu aklına.
Yalan yoktu o yaşlarda ve o semtte bir kadın cinayeti duyduğunda kafasından aşağı kaynar su dökülmüş gibi hissettmişti.İdil'in çalıştığı hastaneye çok yakındaydı orası.İdil de geç çıkıyordu o gün.
Elleri titreyerek aramıştı Agah Arslan'ı.Arkadan İdil'in sesini duyduğunda öyle rahatlamıştı ki.Bilemezdi sevdiği kadının çocukluk arkadaşının haberi olduğunu.
Telefonuna gelen mesaj sesiyle kaşları çatıldı.
O an fark etti hala evin önündeydi.Telefonu eline aldığında gelen mesajla yukarı kaldırdı kafasını.
İdil Zümra:"İnsan saramadığı yarayı saklarmış.Bazen bir gülüşün içine gizler.Bazen derin bir sessizliğe gizlermiş."
İdil burukça gülümsedi ardından elini salladı.
Çağan gülümserken hafifçe salladı başını.Ardından arabayı çalıştırıp ayrıldı evin önünden.
BÖLÜM SONU
Evvveeet ballarım bu kez erken geldik.
Bölüm hakkındaki yorumlarınızı bekliyorum.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |